ray isim Fransızca rail Tren, tramvay vb. taşıtlarda tekerleklerin üstünde hareket etmiş olduğu demirden yol. Atasözü, deyim ve b...
ray
isim Fransızca rail
isim Fransızca rail
Tren, tramvay vb. taşıtlarda tekerleklerin üstünde hareket etmiş olduğu demirden yol.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- raydan (ya da rayından) çıkmak
- rayına girmek
- rayına oturtmak
D'espairs Ray
Ray Ray Lee
Ray nedir, demiryolu niçin yapılmıştır?
RAY a. (ing. ra//, engel, travers; esk. fr. reille; lat. regula, Çubuk'tan).
1. Demiryolu taşıtlarının budenli tekerlekleri için bir yuvarlanma ve kılavuzlanma yolu oluşturan haddelenmiş çelik profil. (Bk. ansikl. böl.)
2. Sürgülü kapıların, pencerelerin, perdelerin vb. hareketine olanak veren uzun, yivli, metal yuva.
3. Raydan, rayından çıkmak, bir iş sözkonusuysa, akışı, düzeni bozulmak, altüst olmak. || Rayına girmek, bir iş ya da girişimin akışı tertipli bir duruma gelmek; yoluna girmek. || Rayına, yörüngesine oturmak, bir iş, bir girişim istenilene, amaca uygun bir gelişme yoluna girmek.
*Aydınlt. Bir konutun tavanına (ya da gerektiğinde duvarlarına) tespit edilen ve aydınlatma donanımlarının, herhangi bir noktada elektriksel beslenmesine ve mekanik olarak tespitine olanak veren metal ya da plastik profil.
*Dy. Ray aralığı, bir demiryolunda iki ray dizisinin iç kenarları arasındaki açıklık. || Ray kaldıracı, balast üstünde oturan demiryolunu kaldırmak için kullanılan ve levye ya da pedalla kumanda edilen bir süratli iniş düzeneğiyle donatılmış kriko. || Ray kuponu, boyu düzgüsel ray çubuklarından daha kısa olan ve raylar üstündeki bir aygıtla, bir sanat yapısıyla (köprü, tünel) bağlantı sağlamaya yarayan ray parçası. || Raya oturtmak, yoldan çıkmış bir demiryolu taşıtını tekrardan raylar üstüne yerleştirmek. || Yaslanma rayı, üstüne makas lamasının dayandığı ray.
*ANSİKL. Dy. İlk raylar uçlarından taş destek sunar üstüne oturan, dökme demirden parçalardı. Çok geçmeden köşebentleri ya da T şeklini çağrıştıran profiller biçiminde raylar yapılmaya başladı. Ondan sonra üstünde ve altında taşkın iki bölüm bulunan çift mantarlı ray ortaya çıktı. Dökme demirden yataklarla traverslere tespit edilen bu ray tipi, günümüzde de kimi ikincil hatlarda kullanılmaktadır. 1838'de İngiliz Vignolesy, putrellerden esinlenerek raylara günümüzdeki şeklini verdi. Vignoles tipi bir ray üç bölümden oluşur: direkt ya da metal selalarla traversler üstüne oturan düz alt bölüm, nispeten ince ve dik olan ikinci bölüm ya da beden ve yuvarlanma yüzeyini oluşturan ray mantarı. Büyük hatlar süresince döşenen rayların birim uzunluk hacmi 1850'lerde ortalama 30 kilo dolayındayken, günümüzde Avrupa'da 60 kilo'a (ABD ve SSCB'de 70 -75 kilo) ulaşmıştır. Raylar, blumları oluklu silindirler içinde haddeleyerek elde edilir. Haddelenmiş ilk raylar pudlaj demirindendi; çok kısa bir süre sonrasında demir yerine çelik kullanılmaya başladı. Ray çeliklerinin çekme dayanımı giderek artmıştır. Bu sebeple rayın işlevlerinden biri de tekerlekler vasıtasıyla tesirinde kalmış olduğu kuvvetleri platforma iletmektir. Ray yeterince bükülmez ise, (birim uzunluk kütlesiyle artan bükülmezlik) kılavuzlama görevini daha iyi yapar ve lüzumlu mekanik özelliklerle donatılmak koşuluyla tekerlek ile ray arasındaki iç kuvvetlere dayanım gösterir. Yalnızca, çok büyük kuvvetlerin tesirinde kalan tekil noktalarda kullanılan, ısıl işlemden geçirilmiş ya da alaşımlı çelikten yapılmış raylar haricinde, ray çeliklerinin çekme dayanımı 940 ile 960 N. mm-2'ye ulaşır; bu da % 7 karbon ve % 1,20 manganez oranına denk düşer.
Haddelenmiş ilk rayların uzunluğu 4 m'ydi; bu uzunluk günümüzde 36 m'dir. Bu raylar hemen sonra birkaç km uzunluğunda tek parça halinde bir ray dizisi elde etmek için birbirine lanmıştır; buna karşılık ufak yarıçaplı kurbalarda, raylar cebireler yardımıyla birleştirilir. Cebirelerle birleştirilmiş iki rayın uçları içinde, sıcak havalarda meydana gelen genleşmeyi soğurmaya yarayan bir boşluk bırakılır. Cebiresiz bir ray dizisinde bu genleşme bir sıkıştırma gerilmesi biçiminde ortaya çıkar. Tüm demiryolunun stabilitesi tıkız ve kafi oranda döşenmiş bir balast katmanıyla, traverslerin sık aralıklarla yerleştirilmesiyle, rayın, aralarındaki sıkılık zaman içinde kaybolmayacak şekilde traverslere tespit edilmesiyle sağlanır. Esnek döşeme, paten ve travers içinde bulunan çoğu zaman bileşik kauçuktan oluklu bir sömel ile tirfonun (ahşap traversler) ya da cıvata-tirfonun (beton traversler) sıkıştırma kuvvetini patene ileten esnek bir krapodan yararlanır.
Hususi profilli raylar (oluklu ray) zemine gömülü demiryollarında (tramvaylar, liman yolları) kullanılır.
RAY sıf. (fars. ray). Esk. “Düşünceliâ€, "düşünen" anlamında bileşik sözcükler yapar: bed-ray (fena düşünceli), hodray (kendi düşüncesinde direten, söylediği dedik), tire-ray (karanlık düşünceli) vb.
RAY a. (ar. raey). Esk.
1. Bir sürüyü otlatma, gütme.
2. Sürünün otlaması.
3. Teslim olma, bir irade altına girme.
RAY a. (annam dilinde söze.). Cenup -doğu Asya'da yanmış orman alanlarında meydana getirilen ziraat.
1. Demiryolu taşıtlarının budenli tekerlekleri için bir yuvarlanma ve kılavuzlanma yolu oluşturan haddelenmiş çelik profil. (Bk. ansikl. böl.)
2. Sürgülü kapıların, pencerelerin, perdelerin vb. hareketine olanak veren uzun, yivli, metal yuva.
3. Raydan, rayından çıkmak, bir iş sözkonusuysa, akışı, düzeni bozulmak, altüst olmak. || Rayına girmek, bir iş ya da girişimin akışı tertipli bir duruma gelmek; yoluna girmek. || Rayına, yörüngesine oturmak, bir iş, bir girişim istenilene, amaca uygun bir gelişme yoluna girmek.
*Aydınlt. Bir konutun tavanına (ya da gerektiğinde duvarlarına) tespit edilen ve aydınlatma donanımlarının, herhangi bir noktada elektriksel beslenmesine ve mekanik olarak tespitine olanak veren metal ya da plastik profil.
*Dy. Ray aralığı, bir demiryolunda iki ray dizisinin iç kenarları arasındaki açıklık. || Ray kaldıracı, balast üstünde oturan demiryolunu kaldırmak için kullanılan ve levye ya da pedalla kumanda edilen bir süratli iniş düzeneğiyle donatılmış kriko. || Ray kuponu, boyu düzgüsel ray çubuklarından daha kısa olan ve raylar üstündeki bir aygıtla, bir sanat yapısıyla (köprü, tünel) bağlantı sağlamaya yarayan ray parçası. || Raya oturtmak, yoldan çıkmış bir demiryolu taşıtını tekrardan raylar üstüne yerleştirmek. || Yaslanma rayı, üstüne makas lamasının dayandığı ray.
*ANSİKL. Dy. İlk raylar uçlarından taş destek sunar üstüne oturan, dökme demirden parçalardı. Çok geçmeden köşebentleri ya da T şeklini çağrıştıran profiller biçiminde raylar yapılmaya başladı. Ondan sonra üstünde ve altında taşkın iki bölüm bulunan çift mantarlı ray ortaya çıktı. Dökme demirden yataklarla traverslere tespit edilen bu ray tipi, günümüzde de kimi ikincil hatlarda kullanılmaktadır. 1838'de İngiliz Vignolesy, putrellerden esinlenerek raylara günümüzdeki şeklini verdi. Vignoles tipi bir ray üç bölümden oluşur: direkt ya da metal selalarla traversler üstüne oturan düz alt bölüm, nispeten ince ve dik olan ikinci bölüm ya da beden ve yuvarlanma yüzeyini oluşturan ray mantarı. Büyük hatlar süresince döşenen rayların birim uzunluk hacmi 1850'lerde ortalama 30 kilo dolayındayken, günümüzde Avrupa'da 60 kilo'a (ABD ve SSCB'de 70 -75 kilo) ulaşmıştır. Raylar, blumları oluklu silindirler içinde haddeleyerek elde edilir. Haddelenmiş ilk raylar pudlaj demirindendi; çok kısa bir süre sonrasında demir yerine çelik kullanılmaya başladı. Ray çeliklerinin çekme dayanımı giderek artmıştır. Bu sebeple rayın işlevlerinden biri de tekerlekler vasıtasıyla tesirinde kalmış olduğu kuvvetleri platforma iletmektir. Ray yeterince bükülmez ise, (birim uzunluk kütlesiyle artan bükülmezlik) kılavuzlama görevini daha iyi yapar ve lüzumlu mekanik özelliklerle donatılmak koşuluyla tekerlek ile ray arasındaki iç kuvvetlere dayanım gösterir. Yalnızca, çok büyük kuvvetlerin tesirinde kalan tekil noktalarda kullanılan, ısıl işlemden geçirilmiş ya da alaşımlı çelikten yapılmış raylar haricinde, ray çeliklerinin çekme dayanımı 940 ile 960 N. mm-2'ye ulaşır; bu da % 7 karbon ve % 1,20 manganez oranına denk düşer.
Haddelenmiş ilk rayların uzunluğu 4 m'ydi; bu uzunluk günümüzde 36 m'dir. Bu raylar hemen sonra birkaç km uzunluğunda tek parça halinde bir ray dizisi elde etmek için birbirine lanmıştır; buna karşılık ufak yarıçaplı kurbalarda, raylar cebireler yardımıyla birleştirilir. Cebirelerle birleştirilmiş iki rayın uçları içinde, sıcak havalarda meydana gelen genleşmeyi soğurmaya yarayan bir boşluk bırakılır. Cebiresiz bir ray dizisinde bu genleşme bir sıkıştırma gerilmesi biçiminde ortaya çıkar. Tüm demiryolunun stabilitesi tıkız ve kafi oranda döşenmiş bir balast katmanıyla, traverslerin sık aralıklarla yerleştirilmesiyle, rayın, aralarındaki sıkılık zaman içinde kaybolmayacak şekilde traverslere tespit edilmesiyle sağlanır. Esnek döşeme, paten ve travers içinde bulunan çoğu zaman bileşik kauçuktan oluklu bir sömel ile tirfonun (ahşap traversler) ya da cıvata-tirfonun (beton traversler) sıkıştırma kuvvetini patene ileten esnek bir krapodan yararlanır.
Hususi profilli raylar (oluklu ray) zemine gömülü demiryollarında (tramvaylar, liman yolları) kullanılır.
RAY sıf. (fars. ray). Esk. “Düşünceliâ€, "düşünen" anlamında bileşik sözcükler yapar: bed-ray (fena düşünceli), hodray (kendi düşüncesinde direten, söylediği dedik), tire-ray (karanlık düşünceli) vb.
RAY a. (ar. raey). Esk.
1. Bir sürüyü otlatma, gütme.
2. Sürünün otlaması.
3. Teslim olma, bir irade altına girme.
RAY a. (annam dilinde söze.). Cenup -doğu Asya'da yanmış orman alanlarında meydana getirilen ziraat.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR