Reaya : Bir hükümdarın hüküm ve yönetimine bağlı olup vergi veren halk, yönetilenler. Osmanlı Devleti’nde yönetilenlere âreayaâ denird...
Reaya : Bir hükümdarın hüküm ve yönetimine bağlı olup vergi veren halk, yönetilenler.
Osmanlı Devleti’nde yönetilenlere âreayaâ denirdi. Reaya askerlerden farklı olarak vergi öderlerdi. Reayayı, çeşitli din, mezhep, ırk ve dilden topluluklar oluşturmuştur. Sistem Müslümanların hâkimiyeti üzerine kurulduğundan, Müslümanlara âMillet-i Hâkimeâ(Hâkim olan Millet, diğer din mensuplarına ise âMilleti Mahkumeâ (egemenlik altında yaşayan) deniyordu.
Osmanlı Devleti’nde yönetilenler dini yönden; Müslümanlar ve Gayrimüslimler olmak üzere iki gruba ayrılmıştır.
Müslümanlar: Türkler, Araplar, Acemler, Boşnaklar ve Arnavutlar Müslüman toplumu oluşturuyordu. Müslümanlar yönetici olurlar, askerlik yaparlar ve vergi öderlerdi. Osmanlı Devleti’nde yönetici olmak için ilk şart Müslüman olmaktı. Müslümanlar çoğunlukla tarım ve zanaatla uğraşmışlardır.
Gayrimüslimler: Gayrimüslimler, Hıristiyan ve Musevilerdi. Geniş inanç özgürlüğüne sahip olan bu gayrimüslimler, tarım ve ticaret faaliyetleri ile uğraşırlardı. Askerlik yapmayan bu gayrimüslimler âcizye ve haraçâ adı ile devlete iki vergi vermişlerdir (Rumlar, Ermeniler, Sırplar, Bulgarlar, Romenler Hıristiyan toplumu, Yahudilerde Musevi toplumu oluşturmuşlardır).Yerleşme Durumuna Göre Osmanlı Toplumu
Osmanlı toplumu yerleşme yerine göre; şehirliler, köylüler ve göçebeler şeklinde üç gruba ayrılmıştır.
1 - Şehirliler: Burada askerler, tacirler, esnaflar, seyyar satıcılar, seyyidler ve diğer ülkelerden Osmanlılara sığınan amanlar yaşardı. Şehirde yaşayan bu gruplar yönetim, adalet, eğitim, üretim, ticaret ve zanaat işlerine bakarak geçimlerini sağlarlardı.
2 - Köylüler: Osmanlı ekonomisinin temeli, tarıma dayalı olduğu için nüfusun büyük bir bölümü köyde yaşıyordu. Köylü, işlediği toprağa karşılık çift vergisi öderdi. Kanunların yükümlülükleri dışında köylüler hür ve bağımsızdı. Tımar beyleri, çiftçi aileleri, mukataa ya da kesim denilen işletme biçimiyle yer işleyenler, mülk sahipleri, müsellem ve muaflar köyde yaşayan toplumu oluşturmuşlardır.
3 - Göçebeler (Konargöçerler): Sürekli yer değiştiren göçebeler hayvancılıkla uğraşırlardı. Osmanlı fetih hareketlerine paralel olarak bu konar-göçer aşiretlerin büyük bir kısmının yeni fethedilen yerlere yerleştirilmesi, buraların Türkleşmesinde etkili olmuştur. Göçebeler, devlete ağnam vergisi yanında kullandıkları otlak, kışlak ve yaylaklar için de vergi ödemişlerdir.Osmanlı Toplumunda Sosyal Hareketlilik
Osmanlı toplumunda sosyal hareketlilik iki şekilde yaşanmıştır:
1 - YATAY HAREKETLİLİK: Bir toplumun ülke coğrafyası üzerinde, köyden şehre veya bir bölgeden başka bir bölgeye gidip gelmesi ya da oraya göçerek yerleşmesine toplumun yatay hareketliliği denir.
Bu hareketlerin bir kısmı kendiliğinden gerçekleşmiş, bir kısmı da devletin imar ve iskân politikası sonunda meydana gelmiştir.
a) Kuruluş ve yükselme dönemlerinde yatay hareketlilik: Bu dönemlerde yatay hareketlilik fethedilen yerlere doğru yerleşme şeklinde görülür. Osmanlı Devleti bu dönemde Balkanlar'daki Türk nüfusunu artırmak için yatay hareketliliği teşvik edici uygulamalar yapmıştır.
Bu teşvik uygulamaları şunlardır: Bataklık ya da ıssız yerlere vakıflar kurmak yoluyla buraların ekonomik hayatını canlandırmış, insanların buraya yerleşmesini özendirmiştir.
Fethedilen yerlere yerleşeceklere bir takım vergi kolaylıkları sağlanmıştır.
b) Osmanlı Devletinde Duraklama Devri sonrası Yatay Hareketlilik: Bu dönemlerde kaybedilen yerlerdeki Türk ve Müslüman halk iç kesimlere göç etmek zorunda kalmıştır.
Nüfus artışı, ekonomik güçlükler ve eşkıyalık hareketleri gibi nedenlerle kırsal kesimdeki halk büyük kentlere göç etmiştir
2 - DİKEY HAREKETLİLİK: Bir sınıftan başka bir sınıfa geçmek veya bulunduğu sınıf içinde daha yüksek mevkilere gelmeye "Dikey hareketlilik" denir. Ortaçağ Avrupa'sının sınıflı toplumlarında ve Hindistan'daki "Kast" teşkilatının katı sınıfsal yapısında dikey hareketlilik yoktur. Çünkü buralardaki sınıflar kan bağına dayanmaktadır. Örneğin; baron, dük, kont, Lord olabilmenin şartı bu kimselerin soyundan gelmektir.
Osmanlı Devletinde "kan bağına" dayanan sınıfsal bir yapı olmadığından dikey hareketlilik yoğun bir şekilde görülür. Reaya statüsünden askeri statüsüne geçmenin, ya da bulunduğu mevkide daha üst kademelere yükselmenin üç temel şartı vardı:
1. Müslüman olmak
2. Devlet görevini en iyi şekilde yapmak
3. Padişaha tam bağlı olmak
Yönetenler sınıfına geçebilmek veya mesleğinde yükselebilmek, ancak eğitim-öğretim yoluyla mümkündü. Savaşlarda başarı göstererek tımar sahibi olmak, kalemiye sınıfına dâhil bir büroya kâtip olarak girmekte yönetenler sınıfına geçmenin yollarındandı.
Reaya içindeki Müslüman olmayanların devşirme yoluyla Müslümanlaştığını ve kapıkulu sistemi içinde eğitimlerini tamamlayarak devletin önemli kadrolarında görev aldıklarını görüyoruz. Mesela 1453-1566 yılları arasında görev yapan 24 veziri azamın 20'si devşirmedir.
YORUMLAR