Yazı Nedir?

Yazı -1- isim 1 . Düşüncenin belli işaretlerle tespit edilmesi, yazma işi: "Türklerde yazının kullanılması eskidir."-...

Yazı


-1-




isim

1 .
Düşüncenin belli işaretlerle tespit edilmesi, yazma işi:

"Türklerde yazının kullanılması eskidir."- .

2 . Alfabe:

"Türk yazısı. Arap yazısı. Nota yazısı"- .

3 . Harfleri yazma biçimi:

"İnci benzer biçimde bir yazı. Okunaklı yazı."- .

4 . Herhangi bir mevzuda yazılmış bilim, fikir ve sanat ürünü:

"İstiklal Harbi'nde millî duyguları aksettiren umut ile dolu yazılarını hâlâ unutmadık."- O. S. Orhon.

5 . Anlam, sanat ya da şekil bakımından yazılan şey, yazı:

"İlk yazı denemelerim için gazete bulmaya çalışıyorum."- F. R. Atay.

6 . Metal paraların üstünde kıymeti yazılan yüzü.

7 .
din b.
Yazgı.

Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
  • yazının cahili olmak
  • yazıya dökmek
  • yazıya geçirmek
  • yazıya gelmemek
  • yazıyı çıkarmak (ya da sökmek)
Birleşik Sözler

  • yazı bilgisi
  • yazı bilimi
  • yazı çevirimi
  • yazı dili
  • yazıhane
  • yazı yaşamı
  • yazı işleri
  • yazı ekibi
  • yazı kâğıdı
  • yazı karakteri
  • yazı kurulu
  • yazı makinesi
  • yazı masası
  • yazı tahtası
  • yazı ekibi
  • yazı tura
  • alt yazı
  • bacaklı yazı
  • basmayazı
  • başyazı
  • celi yazı
  • tercüme yazı
  • düz yazı
  • eğik yazı
  • eski yazı
  • güzel yazı sanatı
  • kara yazı
  • fotoğraf yazı
  • runik yazı
  • saklı yazı
  • telyazı
  • yalama yazı
  • yatık yazı
  • yeni yazı
  • alın yazısı
  • çivi yazısı
  • duvar yazısı
  • el yazısı
  • düşünce yazısı
  • seyahat yazısı
  • itimat yazısı
  • ithaf yazısı
  • köşe yazısı
  • siyakat yazısı
  • tanıtma yazısı
  • telyazısı
  • yüz yazısı


-2-
isim, halk ağzında


Düz yer, ova, kır.

Birleşik Sözler

  • yazı yaban









  • Font Galerisi (Yazı Karakterleri - Yazı Tipleri)


  • Yazı tahtası nedir?


  • Bilimsel yazı nedir, çeşitleri nedir?










Yazı Nedir?


Dildeki sözcüklerin, duyguların, düşüncelerin belli işaretlerle; kağıda, taşa, toprağa, tahtaya... dökülmüş biçimine yazı denir. Konuşma dilinin aracı ses ise yazı dilinin aracıda yazıdır. Yazının düşünceyi ortaya koymada, yaymada ve iletmede önemi büyüktür. Fikir ve sanat ürünlerinin doğuşunda ve yayılmasında yazı mühim bir etken olmuştur. Kimi tarihçiler, uygarlığın başlangıcını yazının bulunuşuna bağlar. Bundan dolayı yazı belli bir uygarlığa erişen toplumların antak kalma aracıdır.





Yazının Bulunuşu ve Gelişimi


Yaşamımızda olmazsa olmaz bir yer kazanan yazı birden bire ortaya çıkmamış, binlerce senelik bir gelişme sürecinde sistemleşmiş, bugünkü halini almıştır. Bugün kullanılan yazıların olmasına kadar çeşitli yazılar kullanılmış sonunda hep kolay okunup, yazılabilen yazılara varılmıştır.

Yazı sözcüğü, sözü çizgilerle gösterme sistemi anlamında düşünülürse en eski yazı örnekleri insanla beraber adım atar. En ilkel toplumlar bile sesten başka antak kalma yöntemlerine gerek duymuşlardır. Yazı öncesi toplumlarda insanoğlunun konuşma dilinden başka birçok haberleşme-iletişim tekniğinden de yararlandığı biliniyor. İşaret ve resimler, iletişim simgesi olarak kullanılan belli nesneler, düğümler antak kalma için başvurulan seçeneklerden bazılarıdır. İncelemelere bakılarak, en eski insan topluluklarının bu seçeneklerin hepsini kullandıkları varsayılabilir. Kuşkusuz bunların kullanımı ve geliştirilmesi, insanoğlunun naturel çevresi ile olan ilişkisinin ve yarattığı toplumsal çevrenin düzeyi ile ilgilidir.


Mesela; düğüm atarak hesap yapma, hesabı tutulacak alışveriş ilişkilerinin olmasını gerektirir.

Figür öncesi şekillerden stilize resimlere doğru bir çizim/fotoğraf geleneğini yaratanlar, fotoğraf kökenli ilk yazı biçimlerine hazırlık aşamasını oluştururlar. Bugün kullanılan yazının atalarıolan hiyeroglif yazının ve çivi yazısının kökleri çok eski dönemlere paleolitik çağlara uzanır. Duygu ve düşüncelerin sözcüklerle ve kavramlarla ifade edilebilecek şekilde kayıt edilmesi biçimindeki yazı, M.Ö. 3000'lere doğru Mezopotamya'da derhal sonrasında da Mısır'da ortaya çıkar. Yazı, yalnızca bir haberleşme-iletişim aracı olarak değil, insanoğlunun simgesel düşüncesinin ulaşmış olduğu bir dönüm noktasıolarak da insanoğlunun kültürel değişme sürecinde uzun bir arayışın, denemenin ve birikimin sonucudur. Yazının zamanı, kültür zamanı benzer biçimde tarih öncesi çağların derinliklerindedir (Zıllıoğlu, 1990).

afferin









YAZI a.

1. Korunmak ve/ya da iletilmek istenen sözlü bir iletiyi, bir bildiriyi bir düşünceyi görsel olarak kaydetmeye, saptamaya yarayan gösterge dizgesi; abece: Sesçil yazı; Kavramsal yazı. Arap yazısı. (Bk. ansikl. Dilbil. ve Eğitbil.) 2. Sözlü bir bildiriyi belli göstergelerle/harflerle, saptamak, yazmak eylemi: Düşüncelerini yazıyla anlatmak. Yazıya adım atmak. Yazısını bitirmek.

3. Bir yazıdaki harfler bütünü, bu harfleri, her ferdin kendine özgü biçimlendirme seçimi ya da biçimi: Okunaklı ^üzet bir yazısı olmak, ince, sık bir yazı.

4. Bir harf düzeninde şekil ve sanat bakımından özellik gösteren tür, bi- çem: italik yazı. Sülüs yazı.

5. Yazılmış olan şey; yazılı belge: Cebinden bir yazı çıkarmak. Duvara bir yazı asmışlar. Söz uçar, yazı kalır.

6. Herhangi bir mevzuda yazılmış bilim, fikir ve sanat ürünü; bir yayında ayrı bir tüm oluşturan bölüm, yazı: Bu son yazısını okudunuz mu? Gazetelerdeki dış politika yazıları. Sanat içerikli etkinliklerle ilgili bir yazı.

7. Herkesçe malum, yazıdan değişik bir ifade aracı: Nota yazısı.

8. Metal paranın üstünde kıymeti yazan tura yanının karşıt yüzü; Yazı mı, tura mı?

9. Yazı işleri, bir kurum ya da dairede yazışmaların yapıldığı bölüm, kalem; bir mecmua ya da gazetede yayımlanacak yazıları yazma, düzenleme işi. || Yazı yaşamı, bir kimsenin yazarlıkta geçen günleri: Yazı hayatında nice güçlüklerle karşılaşmıştı. || Yazı ekibi, bir mecmua ya da gazeteye devamlı olarak yazı yazanların tümü. || Yazı kurulu, mecmua ya da gazetelerde yazı işlerini yürütmekle görevli kimselerin oluşturduğu kurul. || Yazı tura, metal bir paranın havaya atılıp yere düşmesi durumunda üstte kalan kısmı evvelinde kestirmeye dayanan talih oyunu. || Yazı tura atmak, bir oyunda ilk başlayanı ya da bir iddiada kazananı yazı tura oyunuyla saptamak. || Yazıya dökmek, bir düşünceyi, bir duyguyu yazıyla anlatmak. || Yazıya gelmemek, yazıyla anlatılabilecek bir özellikte olmamak. || Yazıyı çıkarmak, yazıyı sökmek, fena, güç okunması mümkün bir yazıyı okuyabilmek.


—Bür. ger. Yazı makinesi, bir klavye ile harekete geçirilen ve mürekkepli bir şerit yardımıyla kâğıt üstüne aktarılan harflerle yazı yazmayı elde eden vasıta. (Bk. ansikl. böl.)


—Dilbil. Bir sözcüğün ya da sözcenin her türlü yazılı biçimi. (Yazı terimi yazımsal kurallara gönderme yapmaz.) || Yazı dili, bir dilin yazılı yapıtlarda kullanılan, konuşma* dilinden farklılıkları olan biçimi. (Bk. ansikl. böl.) || Eski yazı, Türkiye'de arap abecesine dayanan yazıya 1928'den sonrasında verilen ad. || Yeni yazı, Türkiye'de Yazı devrimi'yle kabul edilen latin kökenli türk abecesine verilen ad.


—El sant. Yazı işi -> ÇİZGİ* işi.


—Hat. Kaligrafi kuralları açısından ya da güzel duyu açıdan değerlendirilen harf çizimi (mesela anglez, batard, yuvarlak, gotik). j| Yazı çekmecesi, hattatların yazı takımlarını, kâğıt, kalem, kalemtıraş, makta, hokka vb. gereçlerini yerleştirdikleri çekmece ya da kapaklı ufak sandık. (Yazı çekmecesi hattatın oturmuş olduğu sedir üstüne konurdu, Bunların varlıklı işlemeli, sedef kakmalı örnekleri vardı.) || Yazı hududu, kitap ve levhalarda, yazının çevresine çekilen çizgilere verilen ad. (Bu çizgilerin çevresi tezhiplenir ya da altın yaldızla [hal- kâr] süslenirdi.) || Yazı fotoğraf, İslam hattatlığında, yazı ile fotoğraf yapma, yazıya fotoğraf özelliği kazandırma sanatı. (Yazı sanatında uzmanlaşan hattatlar, arap harflerinin değişik biçimler alabilme özelliklerinden yararlanarak, fotoğraf formunda düzenlemeler, istifler gerçekleştirmişlerdir. Çoğu zaman din ya da tasavvuf konularının işlendiği yazı resimlerin malum en eski örneğine, İran'da 1020 tarihindeki Radgan yazıtlarında rastlanmıştır. Türk hattatları da bu alanda başarıya ulaşmış olmuş, yazı ile cami, kayık, kuş ve tarikat başlıkları [sikke] yapmışlardır.) j] Yazı ekibi, yazı yazmakta kullanılan alet ve eşyanın tümü. (Kenarlıklı bir sini içinde yerleştirilen yazı takımları çoğu zaman iki hokka, bir rıhdan, bir sünger- lik, bir kalemtıraş, bir makta ve bir makastan oluşurdu.)


—İkt. tar. Özgü, zeamet, tımar, yurtluk ve ocaklık benzer biçimde Dirliklerin senelik geliri.


—Kapıkulu ocaklarının maaş tutarı.


—Kâğıtç. Yazı kâğıdı, mürekkebi dağıtmayan ve arkasına geçirmeyen kâğıt.


—Mobc. Yazı masası, üstünde yazı yazmaya yarayan ve konsol olarak kullanılan eşya. Çoğu zaman üç bölümden oluşur (üst bölümünde, üstünde bir korniş ve mermer ya da tahta bir levha bulunan bir çekmece; ortada, açıldığında üst üste dizilmiş çekmeceleri açıkta bırakan deri kaplı bir kapak; alttaysa kimi vakit bir kapı ile örtülen çekmeceler bulunur). [Bk. ansikl. böl.]


—Nöropsikol. Uzamsal tipte yazı bozukluğu, biçimdirimsel yapıyı bozmamakla beraber, kâğıdın sağ kısmına yazmak, düz yazamamak, harf kuyruklarını, kimi vakit harfleri, çok nadir olarak da heceleri yinelemek ve sözcük bölümlerini birbirinden ayırmak ya da kaydırmak benzer biçimde, yazmanın uzamsal bileşenleri düzeyinde ortaya çıkan yazı bozukluğu.


—Paleogr. Yazı değişkesi, bir harf birimin somut gerçekleşimi. (A ve a aynı harfin yazı değişkeleridir; yazıda hangisinin kullanılacağını bazı kurallar belirler.) || Ulusal yazılar, avrupa halklarına özgü yazılar; değişik biçimler altında bu halklar ilk kez latin yazısını canlandırmıştır. (Bu ad altında beş çeşit karakteristik yazı vardır: mero- venj, lombardia vizigot, İrlanda ya da İskoç yazıları anglosakson, VII. yy.'dan XII. yy.'a kadar sırasıyla Galya'da, İtalya'da, Ispanya'da, İrlanda'da, İngiltere'de kullanılmıştır.)


—Psik. Yazı bozukluğu, düşünsel yetersizlik ya da nörolojik bozukluk göstermeyen ve düzgüsel olarak okuyan bir çocuktaki yazma güçlüğü (çok yavaş ya da okunaksız yazma). [Yazı bozukluğu genellikle çok yetersiz bir uzamsal düzenlenişe ve/ya da bir kişilik bozukluğuna bağlanır.]


—Tek. res. Yazı alanı, bir plan üstünde, ele alınan nesnenin tanımlanması için lüzumlu bilgilerin, tasarım ve uygulamayla ilgili şahıs ve kurum adlarının, uygulama öncesi ya da uygulama esnasında planda meydana getirilen değişikliklerin belirtildiği çerçeveli bölüm.


—ANSİKL. Bür. ger. 7 ocak 1714'te İngiltere kraliçesi Anne “matbaadan ayırt edilemeyecek kadar temiz ve net harflerle yazabilen†bir aracın icadı ile ilgili ilk beratı İngiliz mühendis Henry Mill'e veriyordu. Ne var ki bu tasarının gerçekleşmesi için XIX. yy.'ın yarısını beklemek gerekti. 1829'da detroitli VVilliam Austin Burt “Tipograf†adında olan ilk somut yazı makinesini ortaya koydu. 1836'da bir yangında yok olan bu tek mesela en büyük kusuru elle olduğundan daha yavaş yazmasıydı. Aradan “yazı piyanosu†ya da “baskı telegrafı" benzer biçimde çekingen denemelerin birbirini izlediği kırk yıl geçtikten sonrasında, Christopher L. Sholes eylül 1867'de ilk kullanışlı yazı makinesini gerçekleştirmiş oldu; beratını ise sadece 1868'de alabildi.

1873'te Remington tarafınca üretilen ilk endüstri modeli, standart bir dikiş makinesinin üstüne monte edilmişti. Şaryoyu dikiş makinesininkine benzer bir pedal döndürüyordu. Bu makinenin de giderilecek iki kusuru daha vardı: yazısı görünmüyor ve yalnızca büyük harfle yazabiliyordu. Bu çok yer kaplayan, hantal ve masraflı makine asla piyasaya sürülmedi. Sholes'ten esinlenen Remington, Under- wood, Smith, Royal vb. benzer biçimde birçok şirket, ufak aksaklıkları yavaş yavaş gidererek çağdaş bir yazı makinesi yarattılar.

Daktilonun el alın terini hafifletme yollarını arayan Thomas Edison, elektrikle çalışan ilk yazı makinesini üretti (bir elektrikli harf çubuklu mekanik mıknatısla hareket eden çubuk). 1914'te yas makinesi James Field Smathers motorla çalışan ve daha kullanışlı olma olasılığı bulunan ilk yazı makinesini sundu. 1930'da seri halinde üretilen elektrikli makinelerin İlk örneği piyasaya çıktı. International Business Machines Corporation (IBM) tarafınca üretilen bu süratli makinenin kazanılmış olduğu büyük başarı üstüne, firmaların büyük bir çoğunluğu harflerin orantılı aralıklarla dizili olduğu elektrikli bir model üstünde çaIışmaya başladılar.

İBM'nin yapmış olduğu bir başka mühim yenilik. 1961'de oynak şaryonun kaldırılmasıy la, eski çubuklu sistem yerine harf desteği olarak küre sistemini getirmesiydi. Ye rinden çıkartılabilen ve sadece birkaç gram ağırlığında olan kürenin üstündeki harfler kabartma biçimindeydi ve kağıdın takıldığı merdaneye koşut bir ray süresince, yazı şeridi ile beraber yer değiştiriyor, böy- lece vuruşların daha rahat ve süratli olmasını sağlıyordu. On yıl sonrasında meydana getirilen bir başka yenilik, genel olarak "papatya" denen harf taşıyıcı çarkın ortaya çıkmasıydı. Harfleri ayırt etmeyi, aralıkları ve sattı sonlarını belirlemeyi olanaklı kılan yazı makinesi, temiz çok ayrıntının düzaltilmesiyle daha 1939'dan ilkin geleneksel yazı makinesinden doğmuştu.

İlk otomatik yazı makineleri de aynı dönemde ortaya çıktı. Klavyeye vurulmuş olduğu anda kâğıda basılan metin bununla beraber karton ya da delikli şeride daha sonraları da banda, karta ya da mıknatıslı diske kaydediliyor, tekrardan tuşlara basılmadan istendiği kadar çoğaltabiliyordu.

Bazı yazı makineleri hafıza ve hesap mekanizmaları, görüntü ekranları, haberleşme-iletişim ağlarına bağlanma olanakları ile metin işlem aygıtlarına dönüştü ve düzenleme yineleme, aktarma, ayırma, metin seçme, detayları-bilgileri sınıflandırma benzer biçimde işlemleri yerine getirebilecek halde donatıldı.

Tüm yazı makinelerinde en azından aşağıdaki parçalar bulunmak zorundadır:

-klavye: sayıları değişebilen ve harflerin, rakamların, imlerin ya da makinenin türlü işlevlerinin karşılığı olan tuşlardan oluşur;

kâğıt taşıyıcı merdane: kâğıdın elle ya da otomatikman yukarı çıkmasını elde eden bir düzeneği olan oynak bir şaryo üstüne monte edilmiş olabilir ya da olmayabilir;

kabartma hadler: çubukların, bir kürenin ya da çarkın üstünde yer alabilir. En yaygın karakter tipleri "pika" ile boyu ve aralığı ufak olan ‘eliftir.


—Dilbil. Yazı, eklemli dile nazaran ikincil bir bildirişim kodudur, Fakat, vakit içinde gerçekleşen eklemli dilin tersine, korunmasına olanak veren uzamsal bir desteği vardır. Yazının biçimi de bu desteğin türüne bağlıdır; taşa, kil ya da balmumu tabletlere kazılmış, papirüse, parşömene ya da kâğıda çizilmiş ya da basılmış olabilir. Desteğin üstünde saptanmış yazının türüne nazaran üç büyük tür ayırt edilir, Bu yazıların ortaya çıkışları tarihsel düzlemde birbirlerini izler ve kullanılan kodun giderek yetkinleşmesi ölçüsünde ardışık ilerlemeler olarak değerlendirilebilirler bireşimeel yazılarda gösterga bir cümleyi ya da tüm bir sözceyi aktarır; çözümleyici yazılarda gösterge bir biçîmbirımi belirtir; sesçil yazılardaysa gösterge sesblriml ya da bir sesbirim dizisini (hece) belirtir.


Uzamsal bir bildirişim isteğinin her tür geıçekleşiml bireşimsel yazılar sınıfına sokulabilir. Kimi uzmanlar bu durumda "ön yazı"dan söz etmeyi yeğler, bu sebeple bu yöntemler, eklemli dilin değil, düşüncenin yazıya aktarılmasını öngörür Ne olursa olsun, Leroi-Gourhan bu tür örneklerin, Moustier kültüründen başlayarak (çağımızdan 50 000 yıl ilkin), kemik ya da taş üstüne tertipli aralıklarla yapılmış çizgiler biçiminde geliştiğini belirtir. Nesnelerle simgesel anlatımlar da bu bildirişim türüne girer. Bunun klasik bir örneği de, Herodotos'un aktardığı, İskitler'in Dara'ya yollamış olduğu bildiridir: bir yanda beş ok, öte taraftan da, düşmana oklardan kurtulmak için tavsiye edilen biçimler: bir fare, bir kurbağa ve bir kuştur. Bu tür bildiri, dünyanın her tarafında ilkel toplumlarda görülür, iplere düğüm atma sistemi de bu bağlamda anılabilir (inka kraliyet arşivlerinin kipu- ları). Sadece, en yaygın bireşimsel yazı türü piktografi, şu demek oluyor ki fotoğraf kullanımına ağırlık veren yazıdır. Resimlerin her biri bir cümleyle eşdeğerlidir (“kanoyla gidiyorumâ€; "bir hayvan öldürdüm"; “evs dönüyorum" vb): Alaska Eskimolan. irogucilar ve Aigonkinlar va da üakotalar (kış masalları) bu dizgeyi kullanır Bu ifade türlerinin sınırları çok belirgindir: deneyimin sadece sınırı olan bir kesimini kapsarlar dilde olduğu benzer biçimde bir birleşim oluşturmazlar.


Çelişik olarak ideografik yazı da denen çözümleyici yazılarda, gösterge bir düşünceyi dağıl, bir dilsel öğeyi (sözcük ya da morfem) gösterir. Bu yalın bir çağrıştırma değil, bir saptamadır. Gerçekte bu dizgenin tutumlu olmayışı (her gösterilen için bir gösterge), katışıksız halde kullanılmamasına neden olur: tüm ideografik yazılar, ister sümer-akkad çiviyazıları, ister mısır hiyeroglifleri ya da çin yazısı söz- mevzusu olsun, nesne-göstergelerinin (ide- ogram) yanı sıra, mühim sayıda sesçil kıymetli göstergeler de ihtiva ederler. Mesela çin- cede, ortalama beş ideogram türü vardır: eski piktogramlar olan (güneş, ay, at, ağaç vb), nesneleri gösteren harfler: soyut kavramları (çıkmak, inmek, yukarı, aşağı) belirten harfler; gösteren işlevli iki göstergeyi birleştirerek, bulmaca yöntemiyle ortaya çıkan mantıksal öbeklerin (bir çatı altındaki hanım, barışı izah edebilir) oluşturduğu harfler; eşseslileri gösteren harfler: önceleri belli bir nesneyi göstermek için kullanılan bir harf, anlamı tümüyle ayrı fakat söyleyişi aynı bir sözcüğü belirtmek için kullanılır; sesçil bireşimler olan ve solda anlamsal kategoriyi gösteren bir öğeden (anahtar), sağda söylenişi belirten bir öğeden oluşan harfler (bu tür harfler Çince bir sözlükteki madde başlarının % 90'ını oluşturur). Oysa, sesçilllğe başvurmasına rağmen çin yazısı söyleyişe bağlı değildir: çlncenln değişik lehçelerini konuşan ve sözlü dilde birbirlerini anlamış olmayan İnsanlar tarafınca okunabilir, öte taraftan bu yazı, lolo, korece (eskiden) ya da Japonca benzer biçimde tûmüvla ayrı dillerde de, bir hece yazısıyla beraber kullanılır.


Sesçil yazılar sözlü dil hususi durumunun daha bilgili ele alındığını gösterir: bu yazılarda (kökende harfler eski ideogmmlar da olsa) göstergeler tüm anlamsal içeriklerini yitirir

Göstergeler bir sesin yâ da ses öbeğinin simgeleridir Dizgelerin, heceleri, yal nızea ünsüzleri ya da ünlüleri ve ünsüzleri göstermelerine nazaran üç durum sözkonusu olabilir, Tarihsel açıdan hecese! yazım dizgeleri devamlı abeceden önceki bir evreyi oluşturmaz. Malum en esk! he- oesel yazım dizgeleri Fenlkelller'ln ünsüz abecesini bulmasından önceki dönemdendir, ötekilerse abecelerin uyarlamalarıdır: günümüzdeki tüm hint yazılarının atası olan ve aramca abecesinden ya da etyopya hecesel yazım dizgesinden lanan ve saml dilleriyle yunancadan etkilenen brahminin durumu böyledir. Yunan abecesinin doğuşuna erişince, bunun fenike modelinden olmasıyla birlikte kıbns ve girit hecesel yazım dizgelerinden de (çizgisel A ve B) etkilendiği sanılmaktadır.


Hecesel dizgelerin özelliği pek tutumlu olmayan yanlarıdır. Bundan dolayı ilkece meşhur -ünsüz bireşim olanağı ne kadarsa o denli da gösterge gerekir, öte taraftan, bu dizgeler yalnızca açık heceleri izah edebilir (ünsüz+meşhur); kapalı heceler (ünsüz-t-ünlü-, ü...;ü?) ya da ünsüz öbeksen (ûnsûz+Oneüz+O 'lü) eözkonusu olunca, gösJorçptafart b söyleyişte kullanılmayan meşhur bir unsur K örmek zorundadır.

Tarilfâ©! açıdan abecesinin ilk örnek olduğu ünsüz abeceleri, sami difterine özgü bir yapısı olan dillere uygundur: sözcüklerin köklerinde anlam içeren bir ünsüz yapısı vardır; ünlüler sözcüklerin,

cümledeki dilbilgisel kategorilerini ve İşlevlerini gösteren kati sıraları yardımıyla tahmin edilir. Aramca abece bir takım abeceye (arapça, Ibranlce, süryanlce vb) ve hecesel yazı dizgelerine (brahml) örnek olmuştur. Arap abecesi de. çeşitli güçlükler de olsa (türkçe bu yüzden arap abecesini bırakmıştır), sami kökenli olmayan dillerin yazılışında kullanılmıştır.


Yunan abecesi, tarihsel açıdan, hem ünsüzleri, hem ünlüleri ayrı yazan ilk yazı örneğidir, Günümüzde mevcud aynı tür tüm yazılara örnek olmuştur: latln, kiril vb, abeceleri.

Tûrkçenln en eski yazılı metinleri olan Orhon ve Yisnlsey yazıtlarıyla bazı elyaz maları göktürk abecesiyle yazılmıştır, (- GÖKİüRKÇE.) Uygurca yazma ve blok basmalarda uygur*, engel* abeoeleri kullanılmıştır. Uygur abecesinin İslam dönemindeki bazı yapıtları (Alabet* ül-hakayık, Kutadgu' blllg) yazıya geçirmede de kullanıldığı görülür. İslam dininin benimsenmesinden sonrasında arap abecesi (-» ARAP ÇA, OSMANLICA) çok uzun süre değişik tûrk toplumlarmca kullanıldı. Bu zamanda İbrani (Hazar Türkleri, Karaim Türkleri), yunan (Karamanlılar), ermeni (Kıpçak Türkleri) abecelerini kullanan toplumlar da oldu. Sovyetler Birliğindeki tûrk cumhuriyetlerinde günümüzde kiril abecesine dayanan birbirinden değişik yazılar kullanılmaktadır AvrupalI dilbilimciler ve türkolog lar türkçeyi öğreten, inceleyen yapıtların da, bilimsel metin yayınlarında latin abe cesini değişik biçimlerde Yfczı devrimi'nden ilkin de kullanmışlardı. Türkiye Cumhuriyetinde 1 kasım 1928 gün ve 1353 sa yılı yasa'yta latin abecesine dayan yeni yazının kullanılmasına başlandı (-* TüRK ÇE.)


*Yazı dili, konuşma dilinden dünyaya gelmiştir. Bir dil alanı içindeki ağızların en etkin olanı (Türkiye türkçesinde İstanbul ağzı) yazı diline temel olmuştur Öte taraftan yazı dili aydınların kullanışlarını yansıtan bir kültür dilidir. Sadece bu ağza bütünüyle bağlı da kalmaz ve onun birçok söyleyiş hususi durumunu yansıtmaz Buna karşılık diğeri ağızların hatta başka dillerin bazı özellikleriyle beslenir Ybzılı ve sözlü basının, eğitim-öğretim kurumlanılın, yönetimin resmi dilidir Okuryazarlığın, kültürün yaygınlaşması yazı dilinin özelliklerinin konuşma dilini etkilemesine neden olur. Buna kar şılık edebiyatta gerçekçilik ve toplumculuk akımları yazı dilme konuşma dilinden, halk ağızlarından birçok özelliğin geçme sini elde etmiştir. Türkçenin ilk yazı dili örneği Orhon yazıtları'd» (VIII. yy.). Bu metinlerde kurallara bağlanmış dil özelliklerine dayanılarak türkçenin yazı dili olarak çok daha eski bir geçmişi bulunmuş olduğu kabul edilmektedir: Sadece eğitim ve öğretimin sınırı olan kalması yazı dilini aydınların sınırı olan kalan bir antak kalma aracı durumuna getirmiştir. Divan nesri (inşa) yazı dilinin konuşma dilinden (halk dilinden) büyük seviyede uzaklaştığı bir uygulamadır. Tanzimat'tan sonrasında yazı dilini halk diline yaklaştırma çabası gitgide kökleşmiş, Ulusal edebiyat akımı ve Cumhuriyet döneminde meydana gelen Dil devrimi, yazı diliyle konuşma dili arasındaki ayrılığı en aza indirmiştir. Devrik cümle ve şive taklidi bu uygulamanın öğelerindendir.


—Eğit. Yazı, beraber edinilen okuma ve hesap dersleriyle ilkokulun temel öğretim mevzularından biridir. Anaokulundan başlayarak, resimle, e! kol hareketleriyle, karalamalarla yazı öğrenimine hazırlık yapılır. Yazı öğrenimi, hem uzak mesafeye yönelik bildirişimin simgesel işlevine, hem de uzama ve zamana egemen olmaya yönelik bir hazırlıktır. Bundan dolayı yazı bedensel şemaya bağlı derin bir ifade çalışmasıdır da Okulda yazı, ya sözcükleri meydana getirmeye yarayan harflerin aşamalı ua çizgisel bir halde öğretilmesiyle (çözümleyici yöntem) ya da sözcüklerin cümle bağlamın da direkt kavranmasıyla (harfler son radarı birbirlerinden ayrılır (Decroiy global yöntomit) eeflnKc Fakat, kimi zamaı ı bedensel ifade ve kas kullanım alıştırmalarını da kapsayan, yazıyı okumadan ayırmanın güçlüğünü göz önünde tutan karma yöntemlerin kullanımı da giderek yaygınlaşmaktadır.


-Mobc. Türlü belgeler, kâğıtlar yerleştirmeye ve üstünde yazı yazmaya yarayan yazı masası, değerine, biçimine ve çağına nazaran değişik görünümlere büründü. Louis XV periyodu yapımı olan "dolap biçimindeki" ya da "kapaklı" yazı masası, yüksek, bir çok vakit üstü mermer kaplı bir mobilyaydı, Ön tarafında oluşturulan kapak yazı sehpası işlevi görüyordu. İçi raflar, bölmeler, çekmecelerle donatılmıştı. Çoğu zaman üstte bir çekmece, aşağıda dolabı oluşturan iki kanat mobilyayı tamamlıyordu. Bir ya da iki eğik yüzü olan yazı masası (ya da yazıhane*) kitaplıktı yazı masa sına bir geçişti, Louis XV döneminde sık görülen ve bayanlara özgü olduğu söyle nen yazı masası ayaklarının inceliği, yan larının eğimi, varlıklı süsleriyle gerçek başyapıtlar üretilmesini sağlamış oldu. Giderek de yerini CEben'in buluşu olan "silindirli†yazı masasına (ya da yazıhane) bıraktı. üstüne yarım silindir biçiminde bir kapak gelen çekmeceli ve bölmeli bu yazı masası ya da “silindirli büro†Louis XVI döneminde ve XIX. yy.'ın büyük bir bölümünde çok tutuldu. Kapak açıldığında yaylı bir sıranın da ortaya çıkmış olduğu “Bourgogne seçimi" ya da "başlıklı yazı masası" benzer biçimde başka mekanik yazı masası modelleri de yapılmış oldu. Empire döneminde bronz işlemeli ve yaldızlı maun yazı masası gözdeydi. Restau ration dönemindeyse eski modeller sür dürüldü, sadece bronzdan vazgeçildi. XIX yy.'ın ikinci yarısında Louis XV ya da Lou is XVI üsluplarının sayısız taklitleri üretil di. XX. yy.'ın ilk yarısında kapaklı yazı masaları, İkinci yatısındaysa düz masalar kullanıldı.


YAZI a. Coğ.

1'. Kimi kez çok hafifçe engebeli, kimi kez neredeyse düz, oldukça geniş arazı. (Kıvrımlı yapılarda kayaç ların dış etkenlerle aşındırılarak düzleştirilmesi [aşınım yüzeyi], yatay yapılarda dirençli bir katmanı örten dirençsiz bir kat manın yüzeyinin meydana çıkması [yapısal yüzey] ya da akarsuların taşımış olduğu alüvyonların çökelmesi [alüvyon ovası] sonucunda oluşur)

2. Yazı yaban, ova, kır Yazıda yabanda dolaşmak.


Kaynak: Büyük Larousse




YAZIHANE a.

1. Yazı ve danışma işlerinin yürütülmüş olduğu işyeri; yazıhane: Yazıhaneyi dayayıp döşediler.

2. Bir kimsenin emek harcama odası: Müdür yazıhanesinde çalışıyor.

3. Emek harcama masası; yazıhane: Yazıhanesinin çekmecelerini kilitledi.

Kaynak: Büyük Larousse


YAZI İŞLERİ a. Basın.

1. Bir gazete, bir gösterim, bir ortak yapıt, bir yayınevi ya da reklam ajansında görevli yazarların tümü; bunların çalıştıklan yer.

2. Yazıişleri müdürü, bir gazetede, bir yayınevinde yazı- işlerini düzenlemek ve yürütmekle görevli şahıs.

Kaynak: Büyük Larousse













Yazı; belirli bir yapısal düzeyde, dile dair görsel işaretlerin kullanıldığı bir tür haberleşme-iletişim aracı. Bu tarif prensipte yazının düşüncelerin değil, "dilin" bir temsili olduğu olgusuna dikkat çeker. Zira konuşma dili çeşitli yapısal seviyelerden (cümle, kelime, hece ve fonem [ses birimi]) meydana gelir ve herhangi bir yazı sistemi bu seviyelerden çoğu zaman "bir tek birini" temsil eder. Hakkaten de yazının geçmişine bakıldığında insanların bu değişik yapısal düzeyleri deneyerek; çok değişik toplumsal fonksiyonları karşılayabilecek, ergonomik, genel geçer ve ekonomik bir yazma sistemi geliştirmeye çalışmış oldukları görülür.


Yazı, çoğunlukla, bir dildeki sözleri temsil eden semboller sistemi olarak tanım edilir. Sözler kalıcı değilken yazı somut bir varlıktır ve sonsuza kadar muhafaza edilebilir. Hem konuşma hem de yazma bir dilin yapısal özelliklerine bağımlıdır. Bunun bir sonucu olarak belirli bir dildeki yazı, o dilin oral (konuşulan) formunun yapısal özelliklerine aşina olmayan bir kimse tarafınca okunamaz. Bununla beraber yazı bir tek sözlerin kağıda dökülmesi değildir; kimi zaman dilin edebî ya da bilimsel kullanımlarından doğan çeşitli hususi formlarının da sembole dönüştürülmesidir ki bunlar devamlı sözlü olarak ifade edilemeyebilirler.


Aynı dili konuşan bir toplumda, yazılı dil bununla beraber hususi bir diyalekttir ve çoğu zaman birden fazla sayıda yazılı diyalekt vardır. Akademisyenler bunu yazının konuşmadan ziyade dil ile ilişkili olmasına bağlarlar. Bunun bir sonucu olarak sözlü ve yazılı dil birbirlerinden değişik şekil ve fonksiyonlara haiz olacak şekilde evrimleşebilir.


Tarihçe :


MÖ 26. yüzyıla ilişkin bir Sümer tableti. Tablette bir başrahibeye göreve seçildiği gün verilen hediyelerin bir sıralaması görülmektedir.

Arkeolojik bulgular ışığında Sümer yazı sistemi "malum" en eski yazı sistemidir.


Sümer rahipleri yazıyı, mabet ve depolarda bulunan malları kaydetmek amacı ile kullanmışlardı. Bu kayıtları tutarken bu işlemleri gerçekleştirenlerin isimlerini belirtme problemi doğmuştu. Bunun üstüne şahıs isimlerinin heceleri nesne adlarına benzetilerek ilgili nesnenin resimleri çizildi. Kısa zamanda o nesnelerin işaretleri nesneyi değil, o nesnenin adındaki sesleri belirtmeye başladı. Bu şekilde, hecelerin seslerini simgeleyen işaretler kullanılarak kayıtlar tutuldu. Böylece zaman içinde günlük konuşmaların seslerini belirten işaretler ortaya çıkmış oldu.


Yazı ansızın ortaya çıkmadı. İnsanlar ilkin mağara duvarlarına, kaya ve taşlara yaşadıkları vakaları özetleyen resimler yaptılar. Sadece bu resimler bir vakası anlatsalar da yazı niteliği taşımamaktaydı. Zaman içinde bu resimlerin gelişmesiyle ideografik yazı şekli ortaya çıktı. Vakalar gene resimlerle belirtiliyor sadece resimler, kendisini değil de anlamını tanımlıyordu. Mesela bir kuş resmi kuştan ziyade "uçmak" eylemini anlatmak için kullanılıyordu.


Mısırlılar, bu resimlerle yazının her iki şeklini de genişletip basitleştirdiler. Buna hiyeroglif yazısı denmektedir. Mısır hiyeroglifinde üç binden fazla işaret olduğu tespit edilmiştir. Bu yazı resimlerden kurtulamadığı için alfabeye geçememiştir.


Hititler ve Persler, yazılarını kilden tuğlalar üstüne ucu sivri bir çubukla yazarlardı. Onun için yazıları çok ince, çivi biçiminde çizgilere benzerdi. Bundan dolayı kullandıkları yazıya "çivi yazısı" adı verilmiştir.


En eski Çin hiyeroglifleri MÖ 1766 yılına aittir. MS 200'lerde ise son şeklini bulmuştur. Bundan sonrasında bazı mahallî değişikliklere uğramıştır. Sadece, büyük bir değişim göstermemiştir. Çinliler bugün de hiyeroglif yazıyı kullanmaktadırlar.


Fenikeliler, Suriye'nin sahillerine yerleşmişlerdi. ülkeleri ziraat bakımından yetersiz olduğundan denizcilik ve ticaretle uğraşmışlardı. Bundan dolayı tecim yaptıkları ülkelerin uygarlıklarını incelemişler ve yaymışlardı. Bunun sonucunda 26 harften meydana gelen bir alfabe hayata merhaba dedi. Bu alfabe, Yunanistan'dan İtalya'ya geçti. Sonrasında da tüm Avrupa'ya yayıldı.


Bir çok tarihçiye nazaran tarih çağları, yazının bulunması ile adım atar. Bundan dolayı insanların yaşadıkları vakalar yazının bulunması ile kayda alınmış ve bununla beraber günümüze kadar korunmuştur.


yazı ingilizcesi
  • article, contribution, inscription, lettering, Scripture, writing
  • adj. clerical, scriptural, writing
  • "writing; article" " yazı; destiny, fate" " yazgı, yazgý, alýnyazýsý; (parada) tail"


YAZICILIK

1. Yazıcının işi: Askerdeyken yazıcıydım.

2. Halk. Gelinlerin yüzünü boyayıp süsleme işi.

Kaynak: Büyük Larousse


yazı ingilizcesi
  • "writing; article" " yazı; destiny, fate"


yazıcılık

isim


1 . Orduda yazıcının görevi.

2 . halk ağzında Gelinlerin yüzünü boyayıp süsleme işi.





  • Font Galerisi (Yazı Karakterleri - Yazı Tipleri)


  • Yazı tahtası nedir?


  • Bilimsel yazı nedir, çeşitleri nedir?


 

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Yazı Nedir?
Yazı Nedir?
Ders Kitapları Konu Anlatımı
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/06/yaz-nedir.html
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/06/yaz-nedir.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content