Sosyal Sınıflar

Toplumsal Sınıflar Toplumsal sınıfların evrimi Türkiye'de paracı sistemin ,emperyalizmin günümüzde garp egemenliği akı...



Toplumsal Sınıflar

Toplumsal sınıfların evrimi Türkiye'de paracı sistemin ,emperyalizmin günümüzde garp egemenliği akındaki bu gelişimi ekonomik, toplumsal, bilimsel ve kültürel unsurlara da bağlı durumdadır, değişiklik de oluşumda bu çarpıklara bağlı olarak oluşacaktır.




KIR DüNYASININ EVRİMİ

Kent ve kırsal kesimdeki uçurumlar ve kopukluklar toplumsal yapının değişimine olmasıyla birlikte; sınıflararası farklılıklarda da mühim öğe olarak karşımıza çıkmaktadır. Az gelişmiş ülkelerin ortak problemi olmakla birlikte her ülkede değişik seviyelerde ortaya çıkar. vatanımızda ise bu en üst seviyededir. Bu yüzden sömürgesi olduğu Garp ülkelerinin kültürünü gelişme sayarak değişmeye, batılılaşmaya çalışan kent yaşamı 19. yüzyıldan itibaren emperyalist sömürünün halkası haline gelmiştir.

İki değişik toplumsal yapı arasındaki çatışma, fikir ayrılıklarından lanıyorsa, köyler tamamıyla batılılaşmanın karşısında bir tavır ve tutum izledikleri biline gelmiştir. Gene de meydana gelen değişimlerden pek de etkilenmediği varsayılan köylü kesimi, şehirle sürekli şekilde bağlantı halindedir. Öyleki ki dış ilişkiler kimi zaman köklü değişikliklere niçin olmuştur. Hatta yaşayan bu değişimler köylerin yok olmasına ve hatta yeni köylerin kurulmasına dahi niçin olmuştur. 19. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti'nin paracı iktisat sistemine doğru açılmasıyla köylerde daha çok bir parçalanma olmuştur. 1838'de Tecim Antlaşması imzalanınca kır ekonomisinin üstünde tesirini göstermeye başladığı seneler 1840'lı senelerdir; fakat 1950'den sonrasında göze çarpan bir parçalanma vardır. Bu parçalanmayı paracı sisteminin eseri olarak görebiliriz.

DEMOGRAFİK EVRİMİ
Demografik evrimin ailemizde üç şekilde bulunduğunu söyleyebiliriz. Bu üç olgu, aileye göç dalgası ve ülke dışına olan göç, tabii nüfus artışı, köylerden şehirlere göç şeklinde sıralanabilir. ülke dışından göç, bilhassa 1774 Kırım Savaşı'ndan 1950'li yıllardaki Bulgaristan'da yaşayan Türklerin Türkiye'ye gelinceye kadar olan süreyi kapsamaktadır.
Osmanlı Devleti zamanında göçlerle gelenler devlet tarafınca eski topraklara, meralara yerleştirilmiştir. Dışarıdan gelenlere mahalli halkın elinde bulunan toprak kadar toprak verilmektedir. Böyle uygulanan siyaset değişik ırklar içinde eşitlik ilkesine gore bağlı kalındığının bir göstergesidir.

KIRDAN ŞEHİRE GÖÇ
Genel olarak baktığımızda kırdan en büyük kente doğru bir akış bulunduğunu görmekteyiz. Belirtilen bu sebeplerin haricinde kalan askeri bölgelerde bir yığılma ve aşiretlerin, başka bir etken olarak yer değiştirmesidir. 1965'de Trakya'da askeri birliklerin bu mıntıkaya yerleşmesinden doğan unsur ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde de aynı geçerli bir sebep teşkil etmektedir. Köyden kente göçlerin dağılımına baktığımızda Türkiye'nin en büyük illerini barındıran Marmara Bölgesi başta gelmektedir. Bu bölümde dışarlıklı nüfusun %34,5'ü bulunmakta, İstanbul'da ise %27,5'i yaşamaktadır. Ekranda görülen pencereden sonrasında gelen ise Ankara ve ona komşu olan Eskişehir'dir. Bir süre sonra ise İzmir ve sınır komşuları, peşinden Adana ili ve komşuları olan Hatay ve mersin gelir. Bu dağılımlara bakmış olduğunuzda genel itibarıyla ülkenin en büyük illeri oldukları görülüyor. Unsur olarak da sanayileşmenin, iş olanaklarının fazlalığı olduğu göze çarpıyor. Bunun yanı sıra bir de hizmet sektörünün yoğun bir biçimde illerde bulunmasını da görmekteyiz.

Kırdan kente göç olgusunu incelediğimizde temelde demografik evrimin, ekonomik evrim sonucu ortaya çıkmış olduğu bilinmektedir. Türkiye'deki mevcud göçlerin niteliği şehrin cazibesinden ziyade kırın iticiliğinden lanmaktadır.

Türkiye'de hareketsiz nüfusa haiz yerleşim alanlarının olduğu pek söylenemez, fakat bunun en üye inmediği Ege ve Cenup Bölgelerimizdeki örneklerinde rastlamaktayız. Bunun nedenini ise bu bölgelerin tarıma elverişli arazilere haiz olmasında ve ufak yada büyük mülkiyetlere haiz kişilerin teknolojik aletlerin kullanımının yoğunluğundan anlayabilmekteyiz. Oysa Şark bölgelerimizi incelediğimizde görmekteyiz ki gerek coğrafi koşulların yetersizliği, gerek elverişsiz topraklar ve de gerekse arazinin büyük toprak sahipleri tarafınca gasp edilmiş olması, göç etmeyi sanki yükümlülük haline getirmektedir.

Bölümde para ekonomisine geçilmemiş olmasından, eski toplumsal yapıların kendilerini korumaları daha da kolaylaşır. Haberleşmenin de az olması ile ülkenin iki tarafında zıt kutupların oluşmasına sebep olu. Orta bölgelerde ise, göçlerin en fazla derecede görülmesi şartları var iken, Cenup Doğudaki ise çok az bir kesim değişimden etkilenmemiştir.

SOSYO-EKONOMİK YAPILARIN EVRİMİ

Paracı üretimin ülkeye soktuğu türlü araçların sonucudur. Bunun sonucu olarak ise sosyo-ekonomik yapılarda çözülme ve değişme olmuştur.
Bu değişiklik iki şekilde oluşur. Paracı sistem öncesi yapıların çözülmesi, değişikliklere uğraması bu vakit içinde paracı güçlerin kendi egemenliklerini arttırıp pekiştirmesidir. Bu da kırsal kesimlerde ve aşiretlerde bir yıkıma niçin olmuştur.

Paracı Öncesi Yapıların Evrimi: Bu daha çok Şark Anadolu'daki aşiretlerde bir süre sonra ise uzantısı paracı işletmelerle ilgilidir.

DOĞU'NUN EVRİMİ: Şark'daki problemler etnik bir problem olan Kürt Problemi'na bağlıdır. Osmanlı Devleti'nde de aşiretlerin iç yapılarına dokunulmamıştır. Bir tek onların reislerine Sancak Beyliği verilerek onların aşiretlerine mensup insanlarla olan ilişkilerine dokunulmamıştır. 18. yüzyılda orta ve Garp Anadolu'da bir çözülme olmasına karşın Şark'da fakat 19. yüzyıla kadar herhangi bir değişiklik olmamıştır.

Bugün dahi Şark-batı arasındaki farkın temelini kopukluk oluşturur. 19. yüzyılda Şark'daki değişimin temeli aslen Garp'nın isteklerine uymak için Osmanlının yapmış olduğu, geçirdiği değişimin bir sonucudur. Garp'daki feodal yapıları yıktıktan sonrasında Şark'ya yönelmiştir. Kavalalı Ahmet Paşa'nın Suriye'den geçerek Şark'dan ilerlemesi, bu bölgelerdeki feodal güçlerin stratejik önemini vurgular. Bundan yararlanan ise Mehmet Ali Paşa Olmuştur.

Osmanlı Devleti'nin Kürt Beylerine karşı tutumunun değişmesi, Kürt Beylerini yıkan değişiklik için ortam hazırlar. Bu kez de yerine şeyhler yer alır. Aşiret alt yapısını korumasına karşın üretim ilişkilerini değiştirmeye başlar. Evvelinde angarya olarak verilen vergileri daha sonradan ortakçılık olarak değiştirdiler. Bu da toprağın daha çok sömürülmesine niçin oldu. Bölgedeki tütün cinsinin yetiştirilmesi, para ekonomisinin ülkeye girmesine niçin olur. Bu da kabile yapılarının çözülmesine niçin olur.

İlk başlangıçta bolca ve ucuz emekten yararlanmak için yapıları korunur. Garp'da paracı ekonomiyle beraber Şark'daki yapılanmanın anlam ifade etmeyen ve olanaksız olduğu anlaşılmıştır.1960'lı yıllarda ise çözülme dönemine girmiştir. Şark'da kapitalizme karşı varlığını sürdürmekte direnen göçebe Kürtlerin, büyük aşiret yapılarıyla büyük ziraat mülkleri faaliyetinde kendini açığa vurur.
1945'ten sonraya baktığımızda ise bu tabloda bir değişiklik oluşur. Oluşan boşluk, yaş gruplar tarafınca doldurulur. Nüfusta hızla ilerleme göze çarpar. Şahıs başına düşen ulusal gelir ise 1938'dekini bulup üzerine çıkar.

Dışarıdan meydana getirilen direkt yada dolaylı destekle köy nüfusunda süratli bir artış olur. Bu ilerleme olmaksızın nüfusun artışı, gelişme ve hastalıklara karşı meydana getirilen çalışmalarla nüfus artışı, gelişme ve hastalıklara karşı meydana getirilen çalışmalarla nüfus artışı olmuştur. Ölüm oranı düşüp, yaşam standardının artmasından lanmıştır. 1970'li yıllarda ise işçi göçleriyle nüfusta bir durulma görülmüştür. Bu göçler 1960-1970 tarihleri içinde nüfusun düşmesinde oldukça etkili olmuştur.
Köylerdeki nüfus oranını karşılaştıracak olursak üç ayrı dönem olarak bakmamız gerekiyor. 1945 öncesi, köyden kente göç fazla olmasa da, esas doğan evlatların ölmesi, ülkenin genel nüfus artışının peşinde kalmasında niçin teşkil etmiştir. 1940'la 1945 içinde bu daha da artmıştır. 1950'li yıllara kadar dayanmaktadır. 1950'lerden sonrasında ise köy nüfus artışının düşmesi bundan sonra şehirlere göçlerdendir. Bu görüşler en iyi topraklara arazi sahipleri el koyması, makineleşmesi (üretimin) ufak köylülerin orman ve meraları açarak ziraat alanı haline getirmeleri; fakat verimde orantılı olarak düşmüştür. Yayılmasının son olarak sınırına gelinmesi, buna karşın köy ekonomisini canlandıracak herhangi bir ıslah yapılmaması en önce köy halkının şehre yığılmasına bir süre sonra ise yabancı ülkelere göçe niçin olmuştur.

Göçün yurt dışından ülkeye yapılması demografik yönden pozitif yönde bir gelişmedir. Azınlıkların yurt dışına göçleri ise negatif bir vaziyet oluşturur. I. Dünya Savaşı esnasında Rum-Ortodoks ahalinin Anadolu'dan kaçışı ya da Yunanistan'daki Türk ahalisiyle mübadelesi kırsal yapılar üstünde oldukça tesir yapmıştır. Şark'daki Ermenilerin yurttan çıkarılmalarıyla topraklarını da ağalar işgal etmiştir. Cenk bitiminde geri gelip topraklarını istemelerini, bunun korkusuyla köy ağalarını mecburi mücadeleye katılmaya itmiştir. Köy ağaları bir karaktere bürünmüşlerdir. Bu vaziyet feodal bir yapının oluşturmasında etken bir rol oynadı. Köylü halk ile toprak ağası içinde temel eşitsizliğini gösterdi.

Azınlıkların yurttan çıkışlarıyla tecim yerli esnafların eline geçti. Böylelikle yerli esnafların üstündeki denetiminde, malların elden çıkarılması denetleniyordu.
Genel olarak baktığımızda göçlerle ilgili olan demografik evrim niteliklidir. Bu da demografik ilerlemenin temelinde en mühim olarak nüfus artışı olduğudur.
Türkiye'nin I. Dünya Savaşı sonrasına baktığımızda, on senelik bir savaştan çıkan bu milletin nüfus yapısı alt üst olmuştur. Belli başlı yaşlar içinde boşluk oluşturmuştur. Aynı vaka I. Dünya Savaşı esnasında göze çarpmaktadır; fakat buna bir de ekonomik bunalım da eklenince ölüm oranının artmasına niçin olur.

GÖÇEBE AŞİRETLERİN EVRİMİ


Güneydoğu Anadolu'nun en uç kesiminde göçebe olarak yaşayan, yok olmuş bir kültürün devamını yaşatmaya çalışan bir kesim vardır. 1945'li yıllardaki büyük sıçrama Şark bölgelerde başka bölgelerle nazaran daha fazlasıydı. Bu da meraların, otlakların ziraat arazisine çevrilmesine paralel olarak da arazi kiralarının artmasına, devlet ve yerleşik halk tarafınca sömürülmesine niçin olmuştur.
Bu sıkıntılar yüzünden kabileler giderek erimiş ve yok olmuşlardır. Onların yerine (Rumo) denilen yerleşim alanları oluşmuştur. Aşiret Reisleri ise göçebe olarak hayatlarını devam ettiren topluluklara otlak kiralamıştır. Bu paraları biriktirerek toprak sahibine iletir. Bu göçebe yaşam er ya da geç bitecektir.

DOĞU'DAKİ BüYüK TARIM MüLKLERİN EVRİMİ

Şark'daki evrim toprağa dayalı olduğundan bunun temelinde feodal-kabileci geçmişinde sağlamak gerekir. Bu yapılarda ülkenin sosyo-ekonomik yapısının değişimine sebep olmuşlardır. Eski yapıların, bölgedeki sosyo-ekonomik, yaşamın süratli evrimine karşın, her şeyi elinde bulundurma iddiası vardır.

Paracı sistem, makineleşmiş ziraat içinde köylüleri ziraat proletaryası olarak kullanmıştır. İşsizlik yüzünden eskiden bağlı oldukları toprak ağalarından kurtulurlar. Bu kez de kaçınılmaz olarak kendilerin derslik çatışmaları içinde bulurlar. Bunun sonunda emperyalist sömürünün Şark Anadolu'daki son olarak kademede olunca, ters yönde Doğuyla Garp uluslar arası elkoyuculuk arasındaki ilişkilere yansır.

KAPİTALİST ALANDA EVRİM
Paracı sistemin oluşturduğu, ortaya çıkmış olan egemen sınıfta üretici arasındaki ilişkiyi engellemez. Tersine yeni bir sosyo-ekonomik yapıların oluşmasını kolaylaştırır. Paracı yapılar kendi içinde zaman içinde değişik şekillere bürünerek kendine kafi mal ekonomisin yerini alır.
Bu sistem içinde üreticilerle tüccar içinde keskin çıkar karşıtlığı himayeci ilişkiler ardına gizlenmiştir. ürününü satabileceği en yakın yerde kasabadaki dükkan sahibi onun dış dünyayla ilişkisi olmakla kılınmayıp devletin neredeyse hiçbir şekilde sağlamadığı toplumsal yardım mekanizmasının da tüccar sağlamaktadır.

KüÇüK MüLKİYETE DAYALI KÖYLER

Yerleşim faaliyetinde yaşayanların hepsinin ufak mülkiyetleri olan egemen bir kesimin olmadığı köylerdir. Evvelinde kırsal kesimin yerleşme yeri coğrafi koşullara dayanılarak oluşan daha sonraları bu faktörler değişmiş; şehre uzaklık, dış pazara açılan şartlarda belirlenmeye bağlanmıştır. Bu köydeki üretimin ürün fazlalığı ise toprağın niteliğine - niceliğine bağlıdır.

Makineleşmiş devrin ortakçılarıyla - makineleşmemiş devrin ücretli emekçileri büyük işgücüne gereksinim olan yerlerde yada şehirlerde çalışan seyyah emekçileri oluşturur. Bunlarda kent proleteryasını -lumpen proloteryasını oluşturur. Evrimin bu denli hızlanması köyde de siyasallaşmayı ortaya çıkartır. Bunun da önüne geçemeyerek 1961 Anayasasında köylülerin siyasetle uğraşmaması icap ettiğini ifade etmişlerdir. Fakat köydeki halk göçlerle beraber kasabalarda şehirlerde siyasetle uğraşmaya devam etmiştir. Emekçi derslik burjuvaziyle olan şahsi ilişkileri içinde boğulup kalmışlardır.

BüYüK TOPRAK MüLKİYETİNE DAYALI KÖYLER
Şark ve Garp içinde büyük mülkiyetlerde farklılık vardır. Garp Anadolu'daki büyük mülkiyetler paracı üretim amaçlı mal üretmektedir. Çalışan kesime iş göçüne bakarsak benzer özellik kaydetmesi, emekçi kesim olması aynı kefeye koymamıza yetmez. Bu iki toplumun değişimleri de değişik şekilde gelişir. Garp kısa süre önce paracı güçlerin ülkeye girmesi 1774'de antlaşmayla başlarken Şark'da 19. yüzyıla kadar herhangi bir değişiklik yoktur. Koşullar ve bu koşulların neticeleri da değişik olmuştur.
19. yüzyıl sonlarına doğru süregelen makineleşme 1920-1930 yılları içinde duraksama (ekonomik buhrandan) olur. Bu vaziyet değişik şekillerde açığa vurur. Ziraat mülkiyetinin tekrardan oluşmasına göçlerin başlamasına niçin olur.

Doğudaki eski toplumsal yapı tüketim gereksinimlerine yönelik değişimini izlemez. Bu insanların kendi ürettikleri kendilerine yetmekteydi. Osmanlı'da bunun iç yapısına dokunmamıştır. Pek çok şahıs yerine tek kişiyle uğraşmanın daha rahat olması, bunun yanı sıra ucuz emek ve mal alınması Şark'daki gelişmenin olmasına vakit kaybettirmiş, Garp'daki paracı sistemin pekişmesi yardımıyla Osmanlı bu şekilde gitmeyeceğini anlayarak toprak ağaları üstündeki tutumlarını değiştirmiştir. Bu toprak ağalarının yerine şeyhlerin geçmesi onların yüzünden istemeyerek de olsa para ekonomisinin mıntıkaya girmesi, toplumun zanaatlar üstüne emek harcamaları evrim sürecini arttırmıştır. Günümüzde dahi hala bir takım bölgelerde etkilerini sürdürmektedirler. Avrupada daha erken bir geçiş olduğundan günümüzde kuvvetli toprak sahipleri yoktur. Hatta devlet küçülen arazileri büyütmek, tekelleştirmek için çabalama yürütmektedir. Çünkü toprakların miras olarak dağıtımından gittikçe araziler küçülmekte ve verim düşmektedir.

Emperyalist Sömürünün Kademeleri
ülkemizdeki sömürü iki büyük sınıfın ticari ve mali büyük burjuvazisiyle köylerdeki büyük toprak sahibi ziraat burjuvazisi içinde kurulmuştur. Bu seviye cumhuriyetin kurulduğu dönemde ortaya çıkmıştır. Kent burjuvazisi oluşturma emek harcamaları ilk yıllarda adım atmıştır. Devlette yardım vermiştir. Bir süre sonra II. Dünya Savaşı esnasında bu denge bozulur şeklinde olsa da 1950 yıllarda kabul edilen dereceli seçme sistemi ile tekrardan sağlanmıştır.

Prekapitalist alanın ülke genelinde yetersizliği ve güçsüzlüğünde bununla beraber getiren bu siyasal yetersizlik Şark'nun Garp tarafınca sömürülmesine niçin olmuştur. 1950 yılından sonrasında hızla artan paracı ilişkilerle Şark-Garp içinde uçurumlar oluşturmuştur.

Şark Anadolu'daki egemen sınıfın izlediği yol, onu emperyalizmin en büyük yararı sağlaması uğruna Garp'nın büyük burjuvazisiyle sıkı bir işbirliğine götürür. Şark Anadolu'nun egemen sınıfı tarafınca sömürülmesini engelleyecek şekilde kurmaktadır.

Şark Anadolu'daki paracı ilişkilerin hızla evrimleşmesi buranın egemen sınıfının, önder olma niteliklerinden soyutlayarak ülkenin egemen sınıfı içinde eritir. Şark Anadolu'daki halkın tepkisi sömürücülerin tamamına karşı yönelir.

KIRLARDA SOSYAL SINIFLAR
Netice olarak bakıldığında paracı ilişkilerin, para ekonomisinin köylere girmesiyle bunların toplumsal ekonomik yapılarında dejenere oluşturmaktadır. Yaşam şartlarını da alt üst eder. Bunun yanı sıra ise çelişkiler su yüzüne çıkar. Siyasal olarak olsun dini gericilik sömürü ortadan kalkar. Halkta bilinçlenme oluşur. Bu da mevcut olan yapıların değişmelerine yönelik en mühim güç olarak karşımıza çıkar.

Toprağın ilk kez ele geçirilmesi 19. yüz yılda başlar. Esas olarak Hıristiyan azınlıkların topraklarının işgaliyle tamamlanır. Bu işgal ilkin fiilen sonrasında çağdaş bununla yasal olarak gerçekleşir. 1950'de süregelen ziraat politikasıyla başlayıp 10 yıl içinde tamamlanmıştır. Bu gelişmeler büyük ziraat burjuvasını işini ziraat araçları mevzusunda yatırım halletmeye yöneltmiştir. Böylelikle kent burjuvazisini ortadan kaldırmak bundan sonra değerin tümünü kendi elinde tutmak ister.

1970 Öncesi Kent Çevresinin Evrimi

Şehirlerin evrimi bulundukları yerlerin konumlarına gore değişiyor. Maden şehri, Başkent, Liman Şehri, örnek; İstanbul'un evrimi ise sanayileşmesi iki kıtayı bağlayan konumda olması zamanı bir üstünlük olması şeklinde faktörlerle şehirlerin değişimi evrimi gerçekleştirir. Bu şehirler emperyalist sömürünün Türkiye'deki uçları ve çıkış noktalarıdır. Türkiye'deki kent ağı kademeleşmenin büyük merkezlerinden sonrasında bölgesel kent merkezleri bir süre sonra ise yerel pazarlar gelir. Bu halka içine ufak merkezleriyle Pazar - kasaba niteliğindeki ilçe merkezleri de girer.

Ekonomik Yapıların Evrimi

Şehirlerdeki kademeleşme işlenmiş hammaddelerin dağıtımı bir yanda ise ziraat kesiminden gelen hammaddelerin bir araya toparlanmasını elde eden bir ağ olarak belirlenir. Emperyalizmin ürettiği malların karşısına o, Garp kültürünün taşıyıcısı olarak belirlenen her nesneyi tehlikeli sayan ve peşinen mahkum eden bir başka ideolojiye dikilir.
İşte bu gözle görüldüğü içindir ki matbaada basılan kitabında tutun da makinesine kadar lanetlenir. Kır kesiminde üretilen zenginliklerin büyük kent burjuvasıyla şehirlerde kullanılması Türkiye'de Kent imgesini belirler.

DEMOGRAFİK YAPILARIN EVRİMİ

1950'den sonrasında uygulanan ziraat politikası ile köylerden gelen kuvvetli göç eğilimiyle şehirlerin emme gücü çelişkilerini yaratmıştı. Şehirde görülen sanayileşme köylerdeki makineleşmeden sonrasında geliyordu. Böylelikle şehirler yetersiz geliyordu. Köylerden şehirlere göçen insanların lumpen proletaryası sıkıştırmakta ve onlardan kapak bir biçimde yaşamaktadır. Buna istihdam faaliyetinde “gizli işsizlik†ya da “Belirsiz işler Kategorisi†diye önümüze çıkmıştır.

BüYüK BURJUVAZİ

İkinci Dünya Savaşından sonrasında dış sermayenin ülkeye girmesiyle emperyalist ülkelere açılma bu şekilde olmuştur ve bu tarihten itibaren ülkeyi daha iyi sömürmek için ana para ve teçhizat verir. Kurulu yeni alanlarda yerli burjuvazi ise araç olarak görülür. Bu ona daha çok para kazanma yolunu açmış olur. Buna örnek Marshall yardımlarını verebiliriz. Sözde verilen yardımla ziraat kanalıyla kalkınma olacaktı. Ziraat arazisinin gelişip ilerleyecek, böylelikle yerli burjuvazi güçlenecekti.

1960'a kadar bu şekilde sürmüş ve hükümet darbesiyle neticelenmiştir. Arkasına askeri kesimi de alan kent burjuvazisi ekonomik buhranı, ithalat ve ihracatın durgunluğunu sonuçlandırmıştır. 1950 - 60 yılları içinde meydana getirilen ithalat kısıtlamaları, büyük burjuvazinin zenginleşmesini sağlarken ortada büyük bir dengesizlik oluşturmuştur. Bu darlık ülkenin borçlarını ödemede de güçlük elde etmiştir. Meydana getirilen ana para birikimiyle toplanan paraları yerli burjuvanın oluşturması. Burjuva sınıfının borçlanma mekanizmaları yardımıyla dış ana paraya bağlanması, ziraat iş gücünün fazlasının göçü, iş gücü yarattıktan sonrasında elkoyuculuk büyük burjuvaziyi endüstri yatırımları yöneltmeye başlar. İlkel bir biçimde meydana getirilen sömürüyü daha üst seviyelere taşımak için sanayileşmede bundan sonra ilkel sömürüden uzaklaşıp sınırı olan tüketimle, harcamayla yüksek karlar elde etmektir. Yapay ürünler, mal darlığı ve tekel şartları yaratmaktır. Minimum yatırımla en fazla kar sağlamaya elverişli usullere yönelmekteydi.
Netice olarak diyebiliriz ki; kent büyük burjuvaziyle büyük arazi sahiplerinin arasındaki karşıtlık siyasal rejimin evrimini belirleyen karşıtlıktır.

KüÇüK BURJUVAZİ
Bu tabakanın başlıca niteliği daima her yerde alışkanlığıdır. Bir taraftan işçi sınıfını çoğaltırken başka taraftan zirveye üst kesime tırmanmaya çalışan kesim oluşturur.
Bu kategorinin en alt kademeleri bir taraftan üstü başı ve evsaflı işçiler vesilesiyle proleteryaya, öte taraftan kamu görevlilerinin en alt basamağını proleteryaya karışır. üst kademelerinde ise sahici burjuva çevrelerine ulaşmak için devlet memurluğu hiyerarşisi ile endüstri ve hizmet sektörlerindeki kadrolar sıradüzen basamak olarak kullanılır.
Demek oluyor ki bütünü içinde ufak burjuvazi birbirlerinden değişik iki unsurlu ortaya çıkmaktadır.

ŞEHİR PROLETERYASI

Sayıca ifadesi en güç olan sınıftır. Türkiye'de proletaryanın evrimi endüstri sektörünün yapısına da bağlı durumdadır. Doğrusu bu sektörün türlü alanlara dağılımı kadar işletme büyüklükleri de söz mevzusudur. İkinci Dünya Savaşı öncesinin sanayileşme yapılarına bağlı bu olgular, bu yapılarla beraber evrimleşmeye uğrarlar. Böylelikle ilkin devletin “işveren†olarak etkinliği elden bırakması 1950 - 60'lı yıllarda hususi teşebbüse dayalı, ikinci sanayileşme dalgası proletarya içinde imtiyazlı bir kesim oluşması hayalini silip yok ederken, sermayelerinin endüstri sektörüne yönelmesi sonucu doğan rekabet de işçinin durumunun da, şahsi düzeyde bir değişmeyi gitgide umulur olmaktan çıkar. Emperyalizmin 1960'dan sonraki seneler süresince Türkiye'de verdiği aşamanın belirgin başlı özelliklerinden birisi kendi yararına çalışmamasıdır. Evrim bilhassa İstanbul'la ilgili olarak son aşama açık seçiktir. Bu kent Avrupa'ya giden işçi kafilerinin çoğunluğu meydana getirmek şeklinde imtiyazlı bir durumdan başka, Avrupa emek borsasına doğru yola çıkan köylü unsurların mecburi olarak yerini alma hususi durumunu de kaydetmiştir. Böylelikle büyük şehirde kısa süre önce yerleşmiş işçi kitleleriyle köylerden şehirlere doğru akan emekçi kitleler arasındaki karşıtlık aşılma yoluna girer ve bu süreçle risk işçi sınıfı hem nicelik, hem de kalite olarak güçlenip pekişir.


Alıntıdır..








  • Durkheim'in Toplumsal Sınıflar Anlayışı ve İntihar Olgusu Hakkında


  • Akıllı Sınıflar


  • Messenger'dan Toplumsal Ağlara Bağlanma ve Toplumsal Ağ Güncelleştirmelerini Görme



 

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Sosyal Sınıflar
Sosyal Sınıflar
Ders Kitapları Konu Anlatımı
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/08/sosyal-snflar.html
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/08/sosyal-snflar.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content