1. İkinci dönem Tanzimat edebiyatının en verimli, üretken, kudretli yazarlarından olan Abdülhak Hamit, çağdaş edebiyatımızın kurucularındand...
1. İkinci dönem Tanzimat edebiyatının en verimli, üretken, kudretli yazarlarından olan Abdülhak Hamit, çağdaş edebiyatımızın kurucularındandır. Şark ile Garp içinde bir köprü olabilecek kadar güçlü bir kültüre haizdir.
2. Şžiirdeki Batılılaşma hareketinin aslolan büyük öncüsüdür. Yaşamış olduğu dönemde Şžair-i Azam unvanıyla anılmıştır. Şžiir şeklinde ve muhteviyatında mühim değişimler yapmıştır. Onda ölçü, uyak, dil kaygısı görülmez; bundan dolayı eserleri dil bakımından kusurludur. Dili çok ağır üslubu dağınıktır.
3. Abdülhak hamit Tarhan, şiirde tezatlara, şaşırtmacalara çok yer vermiş; lirik-felsefi bir anlayışla yazmıştır. Günlük yaşam, ölüm, doğa ötesi düşünceler, doğa, sevgi, vatan sevgisi şeklinde mevzuları işlemiştir.
4. Tanzimat şiirine geniş ufuklar açan, divan şiiri gelenğini tamamıyla yıkan Abdülhak Hamit; Tanzimat şiirine yüksek bir ifade kabiliyeti kazandırmıştır.
5. Veremden ölen eşi Fatma Hanım onun edebiyatını büyük seviyede etkilemiştir. Böylelikle ölüm teması onun şiirlerinin en temel teması olmuştur. Meşhur Makber şiirini eşinin ölümü üstüne yazmıştır.
6. Tiyatrolarında ağır bir dil kullanmıştır. Bununla birlikte tiyatroları sahne tekniğine d euygun değildir. Abdülhak hamit tiyatrolarını sahnelenmek için değildir okunmak için yazmıştır. nazım-nesir karışık tiyatrolarında zamanı vakalar ve hayallerini anlatmıştır.
7. Sanat için sanat anlayyışını benimseyen sanatçı, romantizm akımın etkisindedir.
8. Abdülhak hamit Tarhan, edebiyatımızın ilk pastoral şiir örnekleri olan şiirlerini Sahra adlı eserde toplamıştır.
Abdülhak Hamit Tarhan Eserlerinin Özellikleri
Namık Kemal ve Şžinasi ile ikinci kuşaktan Recaizade Mahmut Ekrem’in geliştirdiği yenilikçi ortamda şiire süregelen Abdülhak Hamit Tarhan, Türk şiirinde yenileşmenin ilk mühim ozanıdır. Onun şiirlerinde kullandığı nazım şekilleri ve Batılı mealde kompozisyon anlayışıyla beraber divan şiirinin süregelen tesirleri bitmiş oldu. Şžiir tekniğinin değişmesinde bir dönüm noktasına gelindi.Abdülhak Hamit Tarhan, kendisinden önceki ozanlarda görülmeyen şekilde “benâ€i işleyerek, şiire “bireyâ€in nazar açısını getirdi. Doğayı nesnel olarak değildir, öznel açıdan gören bu bireysel perspektif, dış dünyayı algılar ve yorumlarken, ozanın iç dünyasını dışavurmada bir araç oldu. İşlediği mevzular da, babasının ve eşi Fatma Hanım’ın ölümlerinin bilinçaltına işlediği ölüm duygusuyla doğadır. Doğaya da ölüm mevzusunda olduğu şeklinde metafiziksel açıdan yaklaşan Abdülhak Hamit Tarhan’ın şiirinde, günlük yaşamdaki ağlatısal çatışmalar, yaşama başkaldırma, dinselliği sorgulama ve bireysel acılar şeklinde mevzular işlenirken, ölüm duygusundan meydana gelen bu doğa ötesi perspektif egemendir. Abdülhak Hamit Tarhan’ın hareket içindeki doğayı da şiire sokması bir yenilik oldu.
Ama, doğayı ya da kırsal yaşamı gerçekçi çizgileriyle vermekten çok, bir hayranlık duygusu eşliğinde büyük bölümü kez doğa ötesi yorumlamalarla betimledi.
Abdülhak Hamit Tarhan’ın şiirde yeni kompozisyonlar geliştirmesine rağmen, bu mevzuda güzel duyu bir tutarlığa ulaştığını söylemek güçtür. “Üslubum yok, üsluplarım var†diyerek, bu arayışı, bir kaide şekline getirdi. Bu yüzden büyük bölümü süre, varlıklı imge kabiliyetini güzel duyu bir düzende kullanamayarak uyaklara bağımlı bir şiir düzeni kurdu.
Dil bakımından da yalın ve ağdalı Osmanlıca dizeleri bir arada kullandı. Abdülhak Hamit Tarhan’ın oyunları, kendisinin de belirttiği şeklinde, oynanmak için değildir okunmak için yazılmış dramlardır. Bu dramların başlıca mevzusu insanların tutkularıdır.
Abdülhak Hamit Tarhan'ın Ölüme ve Doğaya Nazar Açısı
Geleneğe dayalı Türk şiir anlayışını biçim ve içerik açısından yenileyen Abdülhak Hamit Tarhan, tabiata ait zihnî telakkide de yeni bir perspektif oluşturmuştur. Gerek şiir gerek tiyatro eserlerinde tabiatı alışılmışın haricinde bir nazar açısıyla gözler önüne sermiş, ele almış olduğu derhal her mevzuyu tabiatla ilişkilendirmiştir. Makber isminde eserinin temeli, ölüm düşüncesinin felsefî sorgulanışı olsa da bu eserde tabiata ait bir sürü unsurla karşılaşmak mümkündür.Abdülhak Hamit eşi Fatma hanımın ölümünden duyduğu üzüntüyü dile getiren meşhur Makber şiirinde şöyleki yazmıştır;
Gitti nazarımdan, ah gitti...
Bir maksad ü bi günah gitti.
Her fert cihanda birdir amma
Bir tane değildir, öyleki, haşa.
Bir tane idi o mah, gitti.
Aylarca olup tebah gitti.
Görsem yeridir seni karanlık
Nurum bana ait ey ilah gitti.
Bu bentte tanzimat öncesi görülmeyen bir yenilik vardır. Abdülhak Hamit Tarhan'ın ölüme perspektif önceki şiirlerden farklıdır. İkinci dizede sevilmiş olduğu kişinin günahsız ve maksatsız öldüğünü ifade ederek eceli (Allahın takdir i ilahisini) sorguluyor. Bendin son mısrasında ise Allah'a hitaben "Seni karanlık görsem yeridir, çünkü bana ait nurum gitti" diyor. Ve bu dizelerden sonraki dizelerde bu sözleri için Allah'tan af dilemiştir.
Türk edebiyatında ölümü çıplak gözle görmek, ölüm karşısında insanoğlunun acizliğini, korkularını, isyanını ifade etmek Abdülhak Hamit Tarhan'ın bu şiiiriyle adım atmıştır. Hamitin bu yapmış olduğu Türk edebiyatında bir yeniliktir ve tanzimat dönemine örneksiz bir şiirdir.
Abdülhak Hamit Tarhanın Eserleri
ŞžİİR: Sahra (1879), Makber (1885), Ölü (1885), Bu tür durumlar Odur (1885), Divaneliklerim Veya Şehir (1885), Halce (1886), Bir Sefilenin Hasbıhali (1886), Bâlâdan Bir Ses (1912), Validem (1913), İlham-ı Vatan (1916), Tayflar Geçidi (1917), Ruhlar (1922), Garam(1923).
OYUN: Serüven-yı Sevgi (1873), Sabr ü Sebat (1875), İçli Kız (1875), Duhter-i Hindu (1876), Nazife (1876), Nesteren (1878), Tarık Veya Endülüs Fetih edilmesi (1879), Tezer Veya Abdurrahman-ı Salis (1880), Eşber (1880), Zeynep (1908), İlhan (1913), Liberte (1913), Tarhan (1916), Finten (1916), Sardanapal (1917), Hakan (1935).
MEKTUP: Mektuplar (derleyen: Süleyman Nazif, iki ten, 1916).
YORUMLAR