Ahlak kuralları nelerdir? Genel Ahlak Kuralları Ahlak, toplumsal yaşamda belirli kişi, grup ya da toplum için belirli zamanda ve ...
Ahlak kuralları nelerdir?
Genel Ahlak Kuralları
- Ahlak, toplumsal yaşamda belirli kişi, grup ya da toplum için belirli zamanda ve belirli bir yerde geçerli olan (ya da geçerli olması beklenen) değer yargılarının örf, âdet, norm ve kuralların oluşturduğu bir sistem bütünüdür.
- Ahlak kuralları, belirli bir kişi, grup ya da toplum için geçerli olan değer yargılarıdır. Ahlaki kurallar, genel geçerliliğe sahip değildirler. Bir başka ifadeyle, neyin doğru, neyin yanlış, neyin iyi ya da kötü olduğu kişiden kişiye, gruptan gruba ve nihayet toplumdan topluma değişebilir. Özetle, ahlak kuralları subjektif ve göreceli özelliğe sahiptir.
- Ahlak kuralları, belirli bir yerde geçerli olan değer yargılarıdır. Herkes için genel geçerliliğe sahip ahlaki kurallar olmadığı gibi, her yerde genel geçerliliğe sahip ahlaki kurallar da yoktur.
- Ahlak kuralları, belirli bir zamanda geçerli olan değer yargılarıdır. Bugün geçerliliği olan bir ahlak kuralı, önemini zamanla kaybedebilir ve hatta değersiz olabilir.
- Ahlak insanlararası ilişkilerde nasıl davranılması (ya da nasıl davranılmaması) gerektiğini gösteren "kendiliğinden oluşmuş" (spontan) ve "hazır" değer yargıları sistemidir. Ahlak kuralları kendiliğinden oluşur. Ancak daha sonra "hukuk kuralı" haline dönüşebilir.
- Ahlak, insanlararası ilişkilerde uyulması beklenen kuralları ve yapılması gereken görevleri belirtir. Bu bakımdan, en başta, bir ahlak türü olarak birey ahlakı'ndan sözetmek gerekir. Birey ahlakında toplum üyelerinden beklenilen kurallar önem taşır. Bir toplumda uyulması beklenilen kurallar, örf ve adetler ise sosyal ahlak (toplumsal ahlak)'ı oluşturur.
- Ahlak sadece "uyulması beklenilen kuralları" değil, aynı zamanda "yapılması gereken (ya da beklenilen) görevleri" de belirtir. Bu çerçevede aileden ve tüm toplumdan bir sorumluluk beklenilmektedir. Sorumluluk, esasen ödev ahlakıdır.
- Özgür toplumun ahlak felsefesi, Kant Ahlakıdır. Immanuel Kant'ın ahlak anlayışı, her yerde ve zamanda neyi yapmamız gerektiğini değil, neyi istememiz gerektiği üzerinde durur. Kant'ın ahlak felsefesi iki temel ilkeye dayalıdır: (1) "Sana yapılmasını istemediğini, sende başkalarına yapma". (2) "Aynı zamanda genel bir yasa ve evrensel bir kural olmasını isteyeceğin bir maksime (kurala) göre hareket et". Kant ahlakı, bir bireysel sorumluluk ve ödev ahlakı anlayışıdır.
- Özgür Toplum, "bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın", "gölge etme başka ihsan istemem" şeklinde ifade edilebilecek kinik ve sekinci ahlak anlayışlarına tamamen karşıdır. Özgür toplum, aynı şekilde haz ahlakı ya da kirene ahlakı olarak adlandırılan hedonizme de karşıdır. İnsanın tek amacı en yüksek hazza ulaşmak, zevklerini tatmin etmek olmamalıdır. İnsan kendine direkt fayda sağlamayan, kendini direkt olarak ilgilendirmeyen toplumsal sorunlara karşı da duyarlı olmalıdır. Ataraksia (ruh dinginliği) ve apathos (ilgisizlik) kinik-sekinci- hedonist ahlak felsefelerinde geçerlidir.
- Devlet ahlakı, siyasetçilerin ve bürokratların siyasal karar ve uygulamalarda uymaları gereken ahlaki kuralları ifade eder. Şüphesiz, seçmenler ve çıkar ve baskı grupları için de ahlaki normlar ve ölçüler sözkonusudur.
- Devlet ahlakının temeli hukukun üstünlüğüne dayalı olmalıdır. İyi bir toplumsal düzende devletin ve vatandaşların hukukun üstünlüğüne inanmaları ve saygı göstermeleri gerekir. Özgür toplumda kural ve kurumlar büyük önem taşır.
- İyi bir toplumsal düzende, oyunun kurallarının önceden ve toplumsal uzlaşmaya dayalı olarak tespit edilmesi siyasetin ıslah edilmesi için önemlidir. Siyasette oyununun kurallarının önceden tespit edilmesi, politikacıların güç ve yetkilerini kötüye kullanmalarını engeller. Günümüzde maalesef pek çok toplum- da siyaset saygınlığını önemli ölçüde yitirmiştir. Halkın politikacı imajı; "üçkağıtçı", "dalavereci" ve "yalancı" insan tipleriyle özdeşleşmiştir. "Kaz gelecek yerden-tavuk esirgenmez", "ver oyunu-al istediğini" mantığı siyasette her geçen gün yaygınlaşmaktadır. Siyasal karar alma sürecinde yaşanan kirlilikler, sade vatandaşları siyasete karşı ilgisiz, kaygısız ve kararsız kılmaktadır. Siyaset, gerçekte saygın bir müessesedir. Özgür toplum, devleti yönetenlerin güç ve yetkilerinin çerçevesinin çizilmesi ve sınırlandırılmasıyla politikaya saygınlık kazandırılabileceğini savunur.
- İş dünyasında mal ve hizmetlerin, üretim ve tüketim sürecindeki doğrular ve yanlışlar iş ahlakının konusunu oluşturur. üretim sürecinde firmadan beklenen görev ve sorumluluklar ile firmanın uyması istenilen kurallar üretici ahlakını belirler. Tüketicilerden beklenen görev ve sorumluluk ile uymaları istenen kurallar ise tüketici ahlakı olarak adlandırılır. İş ahlakı, bunun dışında işletme sahibi, yönetici ve çalışanlarının uymaları gereken kuralları da içerir. Bu çerçevede üç yeni ahlak kavramı daha karşımıza çıkmaktadır: İşveren ahlakı, işçi ahlakı (personel ahlakı) ve yönetici ahlakı. İşverenlerin ve üreticilerin; tüketicilere, çalışanlarına, çevreye ve devlete karşı sorumlulukları bulunmaktadır. Çalışanların da aynı şekilde işletmede uymaları ve yerine getirmeleri gereken sorumlulukları vardır. Sivil toplumun ekonomik modelini ifade eden serbest piyasa ekonomisinde iş ahlakının temel ilkeleri mutlaka oluşturulmalıdır.
- Medya ahlakı, tüm medya araçlarının, haber, ilan, reklam ve satış promosyonlarının dürüst, gerçeğe dayalı, tüketici ve topluma karşı bir sorumluluk duygusunu taşıyacak tarzda olmasını gerektirir. Medya ahlakında haber yayını, uygun kanıtlarla garantilenmiş doğrulara dayanmalıdır. Yorum ise subjektiftir, ancak dürüst ve ahlaki ölçülerde olmalıdır.
- Bilgi toplumuna ve enformasyon çağına doğru hızla ilerlerken medyanın her geçen gün önemi daha da artmaktadır. Ancak, medyada yaşanan kirlilikler ve yozlaşmalar medya ahlakının tesis edilmesini kaçınılmaz kılmaktadır. Çağdaş demokrasilerde, dördüncü kuvvet olarak anılan medyanın gücü ve toplumsal yaşam üzerindeki etkileri akıl almaz bir hızla artmaktadır. Bu bakımdan medya ahlakına ilişkin kuralların oluşturulması önem taşımaktadır.
- Eğitim, öğretim ve bilimsel araştırmanın ahlaki ölçüleri ve normları olmalıdır. üniversitelerde ve araştırma kuruluşlarında çalışan bilim adamlarının bilimsel araştırmalarında uymaları beklenen kurallar, bilimsel araştırma ahlakı'nın temellerini oluşturur. Eğitim ve öğretim faaliyetleri de belirli ahlaki normlar çerçevesinde yürütülmelidir. İyi bir toplumsal düzenin temelinde bilim, araştırma, eğitim ve öğretim vardır.
Peygamberimizin ahlak ile ilgili hadisleri nelerdir?
Atatürk'ün milli ahlak konusundaki görüşleri nelerdir?
Ahlak ve Ahlak Felsefesi
dabı Muaşeret (Ahlak Kuralları)
ADAB
Ahlak,terbiye ve nezaket kuralları. Birini ziyafete davet etmek manasını ifade eden edeb, İslam'ın güzel saydığı söz ve davranışlardır. Bu itibarla edep, insanların kendisine davet olunan bilimum hayır, zarâfet, usluluk ve güzel ahlak demektir. Edeb, insanı ayıplanma ve kötülenme sebeplerinden koruyan nefsin köklü bir kuvvetidir.
Ayet ve Hadisler Işığında Adabı Muaşeretten Örnekler
*** Herkese karşı tatlı dilli, güler yüzlü açık kalbli olmak. Allah iyi huylu güler yüzlü kimseyi sever.
*** Herkes ile güzel görüşmek, halka eziyet vermekten sakınmak. "Müslüman diğer müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kişidir."
*** Kötülüğe karşı iyilikte bulunmak ve halkın eziyetlerine karşı sabırlı olmak. Allah katında sıddîkların mertebelerine erişmek için zulmedeni affetmek, irtibatı kesenle irtibat kurmak esirgeyene esirgemeden vermek gerekir.
*** Küskünlüğe, dargınlığa, düşmanlığa son vermek. Müslümanın müslümanla üç günden fazla dargın durrnası helal değildir.
*** Dargın iki müslümanın arasını bulmaya çalışmak. Yalan söylemenin caiz olduğu yerlerden biri, dargınların barışmalarını sağlamak için söylenen yalandır. Bu da sadaka vermek kadar hayırlı bir iştir.
*** İnsanların kusurlarını araştırmamak, bilakis bu kusurları örtmeye çalışmak. Başkasının kusurunu arayan, önce kendi kusurunu görmelidir. Başkasının kusurunu örten bir müslümanın kusurunu da Allah örter ve onu affeder.
*** Dostlar birbirlerini arkalarından müdafaa etmelidir, haklarındaki yanlış fikirleri düzeltmelidirler. Kardeşine yardımda bulunana Allah da yardım eder.
*** İnsanlara karşı kötü zan ve töhmette bulunmamak, nefret uyandırmamak, dedikodu yapmamak. Bu sözlerin konuşulduğu yerleri terketmek.
*** Her insanla, kapasite ve mevkilerine göre konuşmak. Cahille ilmî konuşma yapılamayacağı gibi, alimle de cahille konuşulduğu gibi konuşulmaz. İnsanlara akıllarına göre hitap edilmelidir.
*** Büyüklere hürmet ve saygı; küçüklere, düşkünlere şefkat ve merhamet, özellikle aile arasındaki fertlere iyi muamele etmek İslam'ın esaslarındandır. Allah ana babaya saygısızlık bir tarafa "öf" demeyi dahi yasaklamıştır. Başkasına merhamet etmeyene merhamet olunmaz.
*** Herkes hakkında hayır dilemek ve, yardımda bulunmak müslüman kardeşliğinin bir özelliğidir. Ancak bu yardımlaşma kötülükte değil, iyilikte olmalıdır. Mümin kendisi için arzu ettiği güzel şeyleri Müslüman kardeşi için de arzu etmelidir. Kendini kötülüklerden koruduğu gibi etrafındakileri de korumaya çalışmalıdır.
*** Selam, müslümanlar arasında sevgi bağlarının kurulmasında önemli bir araçtır. Selam vermek sünnet, almak ise farzdır. Peygamberimiz (s.a.s.) selamı yaymamızı, tanısak da tanımasak da her müslümana selam vermemiz gerektiğini bununla da imanımız olgunluğa erdiği için Cennet'e gireceğimizi müjdelemiştir. Bu nedenle gençler ihtiyarlara, binek üzerinde olanlar yürüyenlere, yürüyenler oturanlara, arkadan gelenler önden gidenlere, bir kişi çok kişiye selam vermelidir. Selama daha güzel bir şekil de karşılık vermek gerekir. "es-Selamu aleykum" diyene "ve aleykumu'sselam ve rahmetullahi ve berekatuhu" denmelidir. Verilen selamı alma durumunda olmayana selam vermek mekruhtur. Yemek yiyene, namaz kılana, Kur'an okuyana, hutbe dinleyene selam verilmemelidir. Kafirlere selam verilmez. Açıktan açığa Allah'ın emrini çiğneyen ve bu halinde ısrarlı olana da selam verilmez. Topluma verilen selama bir kişi karşılık verirse, diğerlerinin selam alma sorumluluğu kalkar. Selam getiren birinden selamı almak, mektupta yazılı selama ya mektupla ya da o anda sözle karşılık vermek gerekir. Eve girerken ev halkına selam verildiği gibi ayrılırken de selam vererek ayrılmak faziletli bir iştir. Boş bir yere girilirken de "es selamu aleyna ve ala ibadillahi's-Salihîn" diyerek selam verilir. Selam, müminin mümine yaptığı hayırlı bir duadır. "Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun." Manasına gelen selamlaşmanın yerini basit kelimeler tutmaz.
*** Karşılaşan iki müslüman birbirlerinin ellerini tutarak müsafaha eder. Peygamber'e (s.a.s.) salavat okur, hal hatır sorarlar. Bu durumda olan kişiler henüz birbirlerinden ayrılmadan Allah onlara mağfiret eder.
*** Aksırana karşı hayır dua etmek. Aksıran kişi "elhamdülillah"der, yanındaki müslüman "yerhamükellah" yani "Allah sana merhamet etsin " diye dua eder, aksıran kişi de "yehdîna ve yehdîkumullah " yani Allah bizi de sizleri de hidayete daim kılsın" diye karşı duada bulunur. Buna "teşmît" denir.
*** Müslüman gittiği meclise temiz elbiseyle gitmelidir. Yaşlı ve bilgili kimselerden üstte oturmamalı, kendine söz düşmedikçe konuşmamalı, söylenilen faydalı şeyleri dinlemelidir. Sonradan gelenlere yer vermeli, birbirlerine karşı güler yüzlü, tatlı sözlü olmalıdır. Meclisten ayrılırken arkadaşlarından izin alarak ve selam vererek ayrılmalıdır. Bu kural cemiyet ve cemaat muaşeretindendir.
*** Müslümanlar uygun zamanlarda mümin kardeşlerini, büyüklerini ve yakın akrabalarım ziyaret etmeli, onların gönüllerini hoş etmeye çalışmalıdır. Ancak ziyaretin, çok uzun ve usandırıcı olmamasına özen göstermelidir. Ziyarete gelenlere imkan nisbetinde ikram etmelidir. Allah'a ve ahirete inanan, misafirine izzet ve ikramda bulunmalıdır.
*** Müslüman, din kardeşinin davetine icabet eder, ziyaretinde bulunur. Böylece aralarında muhabbet artmış olur. Peygamber (s.a.s.), "Sizden birinizi kardeşi düğün yemeğine veya benzer bir ziyafete davet edince icabet etsin." buyurmuştur. Ancak bu tür yerlerde Allah'ın yasakladığı içki ve benzeri şeyler bulunuyorsa oraya gitmemelidir. Kötülükleri engelleyeceğine kanaat getirirse, gidebilir. Merasimler külfetten ve gösterişten uzak olmalıdır.
*** Müslümanlar, din kardeşleri yanlarına geldiklerinde, hürmet olsun diye ayağa kalkabilirler.Alim zatların ellerini öpmek caizdir. Ancak dünyalık bir menfaat elde etmek için el öpmek, boyun bükmek, hele hele dalkavukluk yapmak asla doğru değildir. Büyüklerin huzurunda yerlere kadar eğilmek ve yeri öpmek haramdır.
*** Müslümanlıkta komşuluğun büyük ehemmiyeti vardır. Komşu haklarına son derece riayet etmeli, onlara zarar verecek her türlü hareketlerden kaçınmalıdır. Kötülüklerinden, komşusu emin olmayan kimse gerçek mümin olamaz.
*** Hastaları ziyarette bulunmak, onların afiyetlerine dua etmek dinî bir görevdir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisinde: "Beş şey vardır ki, kardeşine karşı müslümana vazife olur. Bunlar da, verilen selamı iade, aksırana hayır dua, davete icabet, hastayı ziyaret ve cenazeleri mezara kadar takip etmektir." buyurmuştur. Müslümanlar, vefat eden din kardeşlerinin cenazelerini kabirlerine kadar üzüntülü ve düşünceli götürür kabre defnederler, haklarında rahmetle duada bulunurlar. İmkan buldukça müslümanın cenaze namazını da kılmalıdır. Kabirlerini ziyaret ederek haklarında hayır duada bulunmak bir vefa borcudur. Ancak kabir ziyaretleri İslamî ölçüler içerisinde olmalı, aşırı ta'zim hareketlerinden sakınmalıdır. Kabir ziyareti insana ölümü ve geleceğini hatırlatır, uyanmaya vesile olur.
*** Evlere ve odalara girerken usule riayet etmek gerekir. Cahiliye devrinde evlere hücum edilircesine girilirdi. Ziyaretçi eve girer ve girdikten sonra da 'girdim' diye seslenirdi. Çok defa, ev sahibinin ailesiyle onları başkasının görmesi doğru olmayan halde, kadın veya erkeğin avret yerlerinin açık olduğu olurdu. Bu hal, üzüntü verip gönülleri yaraladığı gibi evleri emniyet ve huzurdan yoksun bırakırdı. Ayrıca gözler tahrik edici yerlere takıldığı zaman nefisleri bu şekilde fitneye sürüklerdi. İşte bu sebepten dolayı Allah müslümanları yüksek bir adab-ı muaşeretle terbiye etmiştir. Evlere girmeden izin isteme adabı ve ev halkına güven verip onlardan kuşkuyu gidermek için girmezden evvel selam verme adabını getirmiştir.
"Ey inananlar, kendi evlerinizden başka evlere, izin alıp halkına selam vermeden girmeyiniz. Herhalde bunun, sizin için daha iyi olduğunu düşünüp anlarsınız." "Eğer orda kimseyi bulamazsanız size izin verilinceye kadar içeri girmeyin. Bu sizin için daha iyidir..." (en-Nur, 24/27-28 ). Aynı şekilde erginlik çağına erişmemiş çocuklarla hizmetçilerin başkalarının odalarına girerken izin almaları yolunda eğitilmeleriyle bunların girmesinin ancak hangi vakitlerde olabileceği de belirtilmiştir:
"...Sizden henüz erginlik çağma erişmemiş çocuklar üç vakitte sizden izin istesinler. Sabah namazından önce, öğlenden sonra elbisenizi çıkarıp yatacağınız vakit ve yatsı namazından sonra. Bunlar, sizin üstünüzün açılabileceği üç vakittir. Bunun dışında ne size ne de onlara bir günah yoktur, " (en-Nur, 24/58 ).
İşte böylece İslam, gerek başkaları için gerek ev halkı için çiğnenmesi asla doğru olmayan özel bir dokunulmazlık koymuştur. İslam'da devletin temeli aile olduğundan, insanlar evlerinde yabancı kimselerin anî baskınlarına maruz bırakılmaz. Ancak ev sahiplerinden izin isteyip, onların müsaadesi alındıktan sonra girilebilir.
*** Müslümanın davranışları yumuşak ve yavaş olmalıdır. Bu muaşeret kuralı için Kur'an-ı Kerim'de tavsiye ve emir buyrulan açık ve anlaşılır şu ayet ne güzeldir: "İnsanları küçümseyip yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenip övünen kimseyi sevmez. Yürüyüşünde mutedil ol, sesini de kıs. Çünkü seslerin en çirkini eşeklerin sesidir. (Lokman, 31/18-19 ).
*** Müslüman doğru sözlü olmalıdır. Kur'an-ı Kerim, Müminlerin doğru ve dikkatli konuşmasını, söyleyecekleri sözü ölçülü ve bu sözün nereye varacağını düşünerek söylemelerini emretmekte ve onları salih amele yol açan güzel söz söylemeye yönlendirmektedir. Çünkü Allah, doğruların, doğru sözlülerin yardımcısıdır. Doğru sözlülerin hareketlerini hatadan korumayı, işlerini düzeltip yoluna koymayı kendilerine bir mükafat olarak vadetmiştir. Bu güzel davranışı yerine getiren müminin hatalarını Allah'u Teala'nın bağışlaması ne engin bir rahmettir. İnsanoğlunu da ancak Allah'ın bu bağış ve rahmeti kurtarabilir: "Ey inananlar, Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin ki Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Rasülüne itaat ederse büyük bir başarıya erişmiş olur. " (el-Ahzab, 33/71)
*** Müslüman israf etmemelidir. İsraf, herhangi bir şeyi gereğinden fazla kullanmak demektir. "...Yeyin, için fakat israf etmeyin, Allah israf edenleri sevmez." (el-A'raf, 7/31) buyurulmaktadır. Yine "...Allah, israfçı ve yalancı kişiyi hidayete erdirmez. " (el-Mü'min, 40/28 ) düsturu yer almaktadır. En'** Süresi 141. ayeti de yine bu hükmü beyan etmek-tedir: "..israf etmeyin, çünkü Allah israf edenleri sevmez."
İnsan iyilik yaparken de israf yapmamalıdır, "..onlar infak ettikleri zaman bile israf etmezler." (el-Furkan, 25/67)
Ayrıca kusurları bağışlamak her işi güzel bir niyetle ve saf bir kalb ile yapmak, işlerinde doğruluktan ayrılmayıp dirayet ve akıl dairesi içinde yürütmek, büyüklerin dine uygun emirlerine itaat etmek, halkın itimadını ve güvenini kazanmak, her işte aşırı gitmemek, münasip kişilerle güzel bir surette görüşüp konuşmak, kendisine emanet edilen sırlara ve eşyaya hainlik etmemek, zulümden uzaklaşarak insafla hareket etmek, insanlara karşı mütevazî olmak, sözünde durarak ahdine vefa göstermek, ihtiyaç sahiplerine karşı cömertçe davranmak, insanlar hakkında daima iyi zan beslemek, lüzumsuz ve kalb kırıcı sözlerden sakınmak, her yaptığı işi hakkaniyet ölçüleri içinde yapmak, kızgınlık ve şiddetten sakınarak yumuşak huylu olmak, namusu, haysiyeti ve mukaddes değerleri korumak, daima hayır ve iyilik yolunu tutmak, dostluğa önem vermek, hakkına razı olmak, vaktini boşa geçirmeden çalışmak, korkaklığı terkederek yiğit ve cesur olmak, yapılan iyiliklere karşı teşekkür etmek, şehevî duygularına hakim olmak her türlü bela ve musîbetlere sabretmek, bir işte azim ve sebat sahibi olmak, günahlardan kaçınmak, herkesin mertebesini bilip hakkında ona göre muamele etmek, kanaat sahibi olmak, şaka ve nüktelerinde bile ahlak dışı olmamak, başkalarını kötülemekten kaçınmak, kendini yüksek görmemek, içi başka dışı başka olmamak, insanlığa ve inançlarına uygun olan her şeyi yapmak, bu işi yapmadan evvel o işin ehli ile istişare'de bulunmak, yaptığı iyilikleri başa kakmamak, ağır başlı ve vakur olmak, koğuculuk yapmamak gibi güzel meziyetler insanlar arasında saygınlık ve muhabbet doğurur. Bunlara riayet etmek İslam'ın ortaya koyduğu muaşeret adabındandır.
ADAB
Ahlak,terbiye ve nezaket kuralları. Birini ziyafete davet etmek manasını ifade eden edeb, İslam'ın güzel saydığı söz ve davranışlardır. Bu itibarla edep, insanların kendisine davet olunan bilimum hayır, zarâfet, usluluk ve güzel ahlak demektir. Edeb, insanı ayıplanma ve kötülenme sebeplerinden koruyan nefsin köklü bir kuvvetidir.
Ayet ve Hadisler Işığında Adabı Muaşeretten Örnekler
*** Herkese karşı tatlı dilli, güler yüzlü açık kalbli olmak. Allah iyi huylu güler yüzlü kimseyi sever.
*** Herkes ile güzel görüşmek, halka eziyet vermekten sakınmak. "Müslüman diğer müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kişidir."
*** Kötülüğe karşı iyilikte bulunmak ve halkın eziyetlerine karşı sabırlı olmak. Allah katında sıddîkların mertebelerine erişmek için zulmedeni affetmek, irtibatı kesenle irtibat kurmak esirgeyene esirgemeden vermek gerekir.
*** Küskünlüğe, dargınlığa, düşmanlığa son vermek. Müslümanın müslümanla üç günden fazla dargın durrnası helal değildir.
*** Dargın iki müslümanın arasını bulmaya çalışmak. Yalan söylemenin caiz olduğu yerlerden biri, dargınların barışmalarını sağlamak için söylenen yalandır. Bu da sadaka vermek kadar hayırlı bir iştir.
*** İnsanların kusurlarını araştırmamak, bilakis bu kusurları örtmeye çalışmak. Başkasının kusurunu arayan, önce kendi kusurunu görmelidir. Başkasının kusurunu örten bir müslümanın kusurunu da Allah örter ve onu affeder.
*** Dostlar birbirlerini arkalarından müdafaa etmelidir, haklarındaki yanlış fikirleri düzeltmelidirler. Kardeşine yardımda bulunana Allah da yardım eder.
*** İnsanlara karşı kötü zan ve töhmette bulunmamak, nefret uyandırmamak, dedikodu yapmamak. Bu sözlerin konuşulduğu yerleri terketmek.
*** Her insanla, kapasite ve mevkilerine göre konuşmak. Cahille ilmî konuşma yapılamayacağı gibi, alimle de cahille konuşulduğu gibi konuşulmaz. İnsanlara akıllarına göre hitap edilmelidir.
*** Büyüklere hürmet ve saygı; küçüklere, düşkünlere şefkat ve merhamet, özellikle aile arasındaki fertlere iyi muamele etmek İslam'ın esaslarındandır. Allah ana babaya saygısızlık bir tarafa "öf" demeyi dahi yasaklamıştır. Başkasına merhamet etmeyene merhamet olunmaz.
*** Herkes hakkında hayır dilemek ve, yardımda bulunmak müslüman kardeşliğinin bir özelliğidir. Ancak bu yardımlaşma kötülükte değil, iyilikte olmalıdır. Mümin kendisi için arzu ettiği güzel şeyleri Müslüman kardeşi için de arzu etmelidir. Kendini kötülüklerden koruduğu gibi etrafındakileri de korumaya çalışmalıdır.
*** Selam, müslümanlar arasında sevgi bağlarının kurulmasında önemli bir araçtır. Selam vermek sünnet, almak ise farzdır. Peygamberimiz (s.a.s.) selamı yaymamızı, tanısak da tanımasak da her müslümana selam vermemiz gerektiğini bununla da imanımız olgunluğa erdiği için Cennet'e gireceğimizi müjdelemiştir. Bu nedenle gençler ihtiyarlara, binek üzerinde olanlar yürüyenlere, yürüyenler oturanlara, arkadan gelenler önden gidenlere, bir kişi çok kişiye selam vermelidir. Selama daha güzel bir şekil de karşılık vermek gerekir. "es-Selamu aleykum" diyene "ve aleykumu'sselam ve rahmetullahi ve berekatuhu" denmelidir. Verilen selamı alma durumunda olmayana selam vermek mekruhtur. Yemek yiyene, namaz kılana, Kur'an okuyana, hutbe dinleyene selam verilmemelidir. Kafirlere selam verilmez. Açıktan açığa Allah'ın emrini çiğneyen ve bu halinde ısrarlı olana da selam verilmez. Topluma verilen selama bir kişi karşılık verirse, diğerlerinin selam alma sorumluluğu kalkar. Selam getiren birinden selamı almak, mektupta yazılı selama ya mektupla ya da o anda sözle karşılık vermek gerekir. Eve girerken ev halkına selam verildiği gibi ayrılırken de selam vererek ayrılmak faziletli bir iştir. Boş bir yere girilirken de "es selamu aleyna ve ala ibadillahi's-Salihîn" diyerek selam verilir. Selam, müminin mümine yaptığı hayırlı bir duadır. "Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun." Manasına gelen selamlaşmanın yerini basit kelimeler tutmaz.
*** Karşılaşan iki müslüman birbirlerinin ellerini tutarak müsafaha eder. Peygamber'e (s.a.s.) salavat okur, hal hatır sorarlar. Bu durumda olan kişiler henüz birbirlerinden ayrılmadan Allah onlara mağfiret eder.
*** Aksırana karşı hayır dua etmek. Aksıran kişi "elhamdülillah"der, yanındaki müslüman "yerhamükellah" yani "Allah sana merhamet etsin " diye dua eder, aksıran kişi de "yehdîna ve yehdîkumullah " yani Allah bizi de sizleri de hidayete daim kılsın" diye karşı duada bulunur. Buna "teşmît" denir.
*** Müslüman gittiği meclise temiz elbiseyle gitmelidir. Yaşlı ve bilgili kimselerden üstte oturmamalı, kendine söz düşmedikçe konuşmamalı, söylenilen faydalı şeyleri dinlemelidir. Sonradan gelenlere yer vermeli, birbirlerine karşı güler yüzlü, tatlı sözlü olmalıdır. Meclisten ayrılırken arkadaşlarından izin alarak ve selam vererek ayrılmalıdır. Bu kural cemiyet ve cemaat muaşeretindendir.
*** Müslümanlar uygun zamanlarda mümin kardeşlerini, büyüklerini ve yakın akrabalarım ziyaret etmeli, onların gönüllerini hoş etmeye çalışmalıdır. Ancak ziyaretin, çok uzun ve usandırıcı olmamasına özen göstermelidir. Ziyarete gelenlere imkan nisbetinde ikram etmelidir. Allah'a ve ahirete inanan, misafirine izzet ve ikramda bulunmalıdır.
*** Müslüman, din kardeşinin davetine icabet eder, ziyaretinde bulunur. Böylece aralarında muhabbet artmış olur. Peygamber (s.a.s.), "Sizden birinizi kardeşi düğün yemeğine veya benzer bir ziyafete davet edince icabet etsin." buyurmuştur. Ancak bu tür yerlerde Allah'ın yasakladığı içki ve benzeri şeyler bulunuyorsa oraya gitmemelidir. Kötülükleri engelleyeceğine kanaat getirirse, gidebilir. Merasimler külfetten ve gösterişten uzak olmalıdır.
*** Müslümanlar, din kardeşleri yanlarına geldiklerinde, hürmet olsun diye ayağa kalkabilirler.Alim zatların ellerini öpmek caizdir. Ancak dünyalık bir menfaat elde etmek için el öpmek, boyun bükmek, hele hele dalkavukluk yapmak asla doğru değildir. Büyüklerin huzurunda yerlere kadar eğilmek ve yeri öpmek haramdır.
*** Müslümanlıkta komşuluğun büyük ehemmiyeti vardır. Komşu haklarına son derece riayet etmeli, onlara zarar verecek her türlü hareketlerden kaçınmalıdır. Kötülüklerinden, komşusu emin olmayan kimse gerçek mümin olamaz.
*** Hastaları ziyarette bulunmak, onların afiyetlerine dua etmek dinî bir görevdir. Hz. Peygamber (s.a.s.) bir hadisinde: "Beş şey vardır ki, kardeşine karşı müslümana vazife olur. Bunlar da, verilen selamı iade, aksırana hayır dua, davete icabet, hastayı ziyaret ve cenazeleri mezara kadar takip etmektir." buyurmuştur. Müslümanlar, vefat eden din kardeşlerinin cenazelerini kabirlerine kadar üzüntülü ve düşünceli götürür kabre defnederler, haklarında rahmetle duada bulunurlar. İmkan buldukça müslümanın cenaze namazını da kılmalıdır. Kabirlerini ziyaret ederek haklarında hayır duada bulunmak bir vefa borcudur. Ancak kabir ziyaretleri İslamî ölçüler içerisinde olmalı, aşırı ta'zim hareketlerinden sakınmalıdır. Kabir ziyareti insana ölümü ve geleceğini hatırlatır, uyanmaya vesile olur.
*** Evlere ve odalara girerken usule riayet etmek gerekir. Cahiliye devrinde evlere hücum edilircesine girilirdi. Ziyaretçi eve girer ve girdikten sonra da 'girdim' diye seslenirdi. Çok defa, ev sahibinin ailesiyle onları başkasının görmesi doğru olmayan halde, kadın veya erkeğin avret yerlerinin açık olduğu olurdu. Bu hal, üzüntü verip gönülleri yaraladığı gibi evleri emniyet ve huzurdan yoksun bırakırdı. Ayrıca gözler tahrik edici yerlere takıldığı zaman nefisleri bu şekilde fitneye sürüklerdi. İşte bu sebepten dolayı Allah müslümanları yüksek bir adab-ı muaşeretle terbiye etmiştir. Evlere girmeden izin isteme adabı ve ev halkına güven verip onlardan kuşkuyu gidermek için girmezden evvel selam verme adabını getirmiştir.
"Ey inananlar, kendi evlerinizden başka evlere, izin alıp halkına selam vermeden girmeyiniz. Herhalde bunun, sizin için daha iyi olduğunu düşünüp anlarsınız." "Eğer orda kimseyi bulamazsanız size izin verilinceye kadar içeri girmeyin. Bu sizin için daha iyidir..." (en-Nur, 24/27-28 ). Aynı şekilde erginlik çağına erişmemiş çocuklarla hizmetçilerin başkalarının odalarına girerken izin almaları yolunda eğitilmeleriyle bunların girmesinin ancak hangi vakitlerde olabileceği de belirtilmiştir:
"...Sizden henüz erginlik çağma erişmemiş çocuklar üç vakitte sizden izin istesinler. Sabah namazından önce, öğlenden sonra elbisenizi çıkarıp yatacağınız vakit ve yatsı namazından sonra. Bunlar, sizin üstünüzün açılabileceği üç vakittir. Bunun dışında ne size ne de onlara bir günah yoktur, " (en-Nur, 24/58 ).
İşte böylece İslam, gerek başkaları için gerek ev halkı için çiğnenmesi asla doğru olmayan özel bir dokunulmazlık koymuştur. İslam'da devletin temeli aile olduğundan, insanlar evlerinde yabancı kimselerin anî baskınlarına maruz bırakılmaz. Ancak ev sahiplerinden izin isteyip, onların müsaadesi alındıktan sonra girilebilir.
*** Müslümanın davranışları yumuşak ve yavaş olmalıdır. Bu muaşeret kuralı için Kur'an-ı Kerim'de tavsiye ve emir buyrulan açık ve anlaşılır şu ayet ne güzeldir: "İnsanları küçümseyip yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenip övünen kimseyi sevmez. Yürüyüşünde mutedil ol, sesini de kıs. Çünkü seslerin en çirkini eşeklerin sesidir. (Lokman, 31/18-19 ).
*** Müslüman doğru sözlü olmalıdır. Kur'an-ı Kerim, Müminlerin doğru ve dikkatli konuşmasını, söyleyecekleri sözü ölçülü ve bu sözün nereye varacağını düşünerek söylemelerini emretmekte ve onları salih amele yol açan güzel söz söylemeye yönlendirmektedir. Çünkü Allah, doğruların, doğru sözlülerin yardımcısıdır. Doğru sözlülerin hareketlerini hatadan korumayı, işlerini düzeltip yoluna koymayı kendilerine bir mükafat olarak vadetmiştir. Bu güzel davranışı yerine getiren müminin hatalarını Allah'u Teala'nın bağışlaması ne engin bir rahmettir. İnsanoğlunu da ancak Allah'ın bu bağış ve rahmeti kurtarabilir: "Ey inananlar, Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin ki Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Rasülüne itaat ederse büyük bir başarıya erişmiş olur. " (el-Ahzab, 33/71)
*** Müslüman israf etmemelidir. İsraf, herhangi bir şeyi gereğinden fazla kullanmak demektir. "...Yeyin, için fakat israf etmeyin, Allah israf edenleri sevmez." (el-A'raf, 7/31) buyurulmaktadır. Yine "...Allah, israfçı ve yalancı kişiyi hidayete erdirmez. " (el-Mü'min, 40/28 ) düsturu yer almaktadır. En'** Süresi 141. ayeti de yine bu hükmü beyan etmek-tedir: "..israf etmeyin, çünkü Allah israf edenleri sevmez."
İnsan iyilik yaparken de israf yapmamalıdır, "..onlar infak ettikleri zaman bile israf etmezler." (el-Furkan, 25/67)
Ayrıca kusurları bağışlamak her işi güzel bir niyetle ve saf bir kalb ile yapmak, işlerinde doğruluktan ayrılmayıp dirayet ve akıl dairesi içinde yürütmek, büyüklerin dine uygun emirlerine itaat etmek, halkın itimadını ve güvenini kazanmak, her işte aşırı gitmemek, münasip kişilerle güzel bir surette görüşüp konuşmak, kendisine emanet edilen sırlara ve eşyaya hainlik etmemek, zulümden uzaklaşarak insafla hareket etmek, insanlara karşı mütevazî olmak, sözünde durarak ahdine vefa göstermek, ihtiyaç sahiplerine karşı cömertçe davranmak, insanlar hakkında daima iyi zan beslemek, lüzumsuz ve kalb kırıcı sözlerden sakınmak, her yaptığı işi hakkaniyet ölçüleri içinde yapmak, kızgınlık ve şiddetten sakınarak yumuşak huylu olmak, namusu, haysiyeti ve mukaddes değerleri korumak, daima hayır ve iyilik yolunu tutmak, dostluğa önem vermek, hakkına razı olmak, vaktini boşa geçirmeden çalışmak, korkaklığı terkederek yiğit ve cesur olmak, yapılan iyiliklere karşı teşekkür etmek, şehevî duygularına hakim olmak her türlü bela ve musîbetlere sabretmek, bir işte azim ve sebat sahibi olmak, günahlardan kaçınmak, herkesin mertebesini bilip hakkında ona göre muamele etmek, kanaat sahibi olmak, şaka ve nüktelerinde bile ahlak dışı olmamak, başkalarını kötülemekten kaçınmak, kendini yüksek görmemek, içi başka dışı başka olmamak, insanlığa ve inançlarına uygun olan her şeyi yapmak, bu işi yapmadan evvel o işin ehli ile istişare'de bulunmak, yaptığı iyilikleri başa kakmamak, ağır başlı ve vakur olmak, koğuculuk yapmamak gibi güzel meziyetler insanlar arasında saygınlık ve muhabbet doğurur. Bunlara riayet etmek İslam'ın ortaya koyduğu muaşeret adabındandır.
Ahlak kuralları, zamana ve bölgeye göre değişir. Çoğuluğunun, hatta hepsinin de denilebilir, birbirlerine göre zıtlıkları, benzerlikleri, tüm özellikleri, oluşma nedenleri bilimsel olarak incelendiğinde boş oldukları ortaya çıkıyor.
Günümüzde, ve yavaş ta olsa sürekli olarak değişimleri sürmesine rağmen binlerce yıllık geçmişleri var. Boş varsayımların bilim çağında sürmesinin nedeni, insanın 6 yaşına kadar öğrendiklerinin doğrultusunda olanları kabul etmesi ve bu yanlışları gelen nesillere aktarmasıdır.
Ahlak Nedir?
İnsanların toplum içindeki davranışlarını ve birbirleriyle ilişkilerini düzenlemek amacıyla başvurulan kurallar dizgesi, başka insanların davranışlarını olumlu ya da olumsuz biçimde yargılamakta kullanılan ölçütler bütünüdür.
Tarih boyunca her insan topluluğunda ahlak dizgesi var olmuştur. Bu dizge toplumdan topluma ve aynı toplum içinde çağdan çağa değişiklik gösterir. Nesnel ya da toplumsal ahlak, insanın toplumun öteki bireylerine karşı ödevini içerir. Bu kurallar yazılı olmadığı için biçimsel bakımdan hukuktan farklı olmakla birlikte, gene de ahlak ile hukukun örtüştüğü, hatta özdeşleştiği durumları vardır. Toplumsal yaşama egemen olan hukuk kurallarıyla nesnel ahlak arasında sıkı bir bağ vardır. Toplumun genel ahlak görüşlerine ve toplumsal vicdana uygun düşmeyen hukuk düzenlemeleri, kendilerinden beklenen toplumsal işlevi yerine getiremeyeceğinden uzun ömürlü olmaz. Ahlak duygusu ise "ahlaki davranışların kaynağı olan duygu" olarak tanımlanabilir.
DEVAMI :
Ahlak insan fitratindaki Allah a inanc ve iman. ve bunun geregi Allah a saygi emir ve yadaklarina uyma olcutu ve bundan dolayi da kendine ve baskasina veya baska herseye cevreye haksiz yere zarar vermeme
Ikincisi insan fitrstindaki temiz ve guzel huyla ve vicdanla yine kendine baskasina ve herseye haksiz yere zarar vermeme olcutu. ve hukuk kurallsrins ve topluma saygi ve bunlardan cekinmeden dolayi hukuk ve toplum kurallarina karsi cikmama
Ve beraber yasamanin verdigi toplumsal ve kulturel ozelllilerden dolayi. az once saydigim ilkelere gore iyi her turlu gelenek gorenek ve gorgu kuralina uyma olcutu
ve yine bu ilkelere gore Allah a ibadetin kendine insanlara en basa ailesine sonra baska her seye cevresine ve tum kainata yaptigi her turlu anlamda hayirli iyiligin faydanin olcutu ve bu olcutun derecesidir
Ahlak kurallarinin en basinda Islamiyette Yuce Allah tarafindsn yasaklanmis ve yapilmmamasi kesinlikle emredilmis ve hukuk kurallarina da yasalarca yasaklsnmis cezasi en buyuk ve toplum tarafindan en cok kinanan ve toplumu tahrip ve bozulmaya itecek ve toplumun genelinin
kanisina gore en cok aykiri tum davranislari yapmamak ve bunlardan son derece kacinmak gelir ornegin. Irza gecme taciz adam oldurmr her turlu hsksiz kazanc ornegin hirsizlik intahar iskence birisine asiri derecede siddet onu asiri derecede dovme yani siddet uygulama vatan hainligi. fuhus uyusturucu gibi
Ahlak Kuralları Nedir
Ahlak, günlük hayatta kendini bir çok hareket ve davranışlarımızda karşımıza çıkmaktadır ya da yapılması beklenmektedir.
- Hoşgörülü ve iyimser olmak
- Olgun bir kişiliğe sahip olmak
- Eleştiriyi yerinde ve zamanında yapmak
- Kıyafetin yer ve zamanına uygun olmasına özen göstermek
- Başkalarını rahatsız edici davranışlardan kaçınmak
- Verilen sözü tutmak
- Ziyaretin yerine, zamanına ve süresine dikkat etmek
- Oturuş ve kalkışlara dikkat etmek
- Gerektiğinde özür dilemek
- Özel konuşanları dinlememek
- Uygun olmayan el ve söz şakası yapmamak
- İletişim araçlarını kurallarına uygun kullanmak
- Trafik kurallarına uymak
- Başkalarının eşyalarını kullanırken izin almak.
- Büyüklerine saygılı olmak.
- Yardım etmek.
- Güzel söz söylemek.
- Büyüklerini ziyaret etmek.
- Hasta olan tanıdıklarını ziyeret etmek.
- Başarılı olan kişileri kutlamak.
- Tutumlu Olmak.
- Konuşmaya başlamadan önce diğerlerinin konuşmasının bitmesini beklemek.
- Kurallara uymak.
- Temiz ve düzenli olmak.
Ahlak, günlük hayatta kendini bir çok hareket ve davranışlarımızda karşımıza çıkmaktadır ya da yapılması beklenmektedir.
- Hoşgörülü ve iyimser olmak
- Olgun bir kişiliğe sahip olmak
- Eleştiriyi yerinde ve zamanında yapmak
- Kıyafetin yer ve zamanına uygun olmasına özen göstermek
- Başkalarını rahatsız edici davranışlardan kaçınmak
- Verilen sözü tutmak
- Ziyaretin yerine, zamanına ve süresine dikkat etmek
- Oturuş ve kalkışlara dikkat etmek
- Gerektiğinde özür dilemek
- Özel konuşanları dinlememek
- Uygun olmayan el ve söz şakası yapmamak
- İletişim araçlarını kurallarına uygun kullanmak
- Trafik kurallarına uymak
- Başkalarının eşyalarını kullanırken izin almak.
- Büyüklerine saygılı olmak.
- Yardım etmek.
- Güzel söz söylemek.
- Büyüklerini ziyaret etmek.
- Hasta olan tanıdıklarını ziyeret etmek.
- Başarılı olan kişileri kutlamak.
- Tutumlu Olmak.
- Konuşmaya başlamadan önce diğerlerinin konuşmasının bitmesini beklemek.
- Kurallara uymak.
- Temiz ve düzenli olmak.
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
- Ahlak, toplumsal yaşamda belirli kişi, grup ya da toplum için belirli zamanda ve belirli bir yerde geçerli olan (ya da geçerli olması beklenen) değer yargılarının örf, âdet, norm ve kuralların oluşturduğu bir sistem bütünüdür.
- Ahlak kuralları, belirli bir kişi, grup ya da toplum için geçerli olan değer yargılarıdır. Ahlaki kurallar, genel geçerliliğe sahip değildirler. Bir başka ifadeyle, neyin doğru, neyin yanlış, neyin iyi ya da kötü olduğu kişiden kişiye, gruptan gruba ve nihayet toplumdan topluma değişebilir. Özetle, ahlak kuralları subjektif ve göreceli özelliğe sahiptir.
- Ahlak kuralları, belirli bir yerde geçerli olan değer yargılarıdır. Herkes için genel geçerliliğe sahip ahlaki kurallar olmadığı gibi, her yerde genel geçerliliğe sahip ahlaki kurallar da yoktur.
- Ahlak kuralları, belirli bir zamanda geçerli olan değer yargılarıdır. Bugün geçerliliği olan bir ahlak kuralı, önemini zamanla kaybedebilir ve hatta değersiz olabilir.
- Ahlak insanlararası ilişkilerde nasıl davranılması (ya da nasıl davranılmaması) gerektiğini gösteren "kendiliğinden oluşmuş" (spontan) ve "hazır" değer yargıları sistemidir. Ahlak kuralları kendiliğinden oluşur. Ancak daha sonra "hukuk kuralı" haline dönüşebilir.
- Ahlak, insanlararası ilişkilerde uyulması beklenen kuralları ve yapılması gereken görevleri belirtir. Bu bakımdan, en başta, bir ahlak türü olarak birey ahlakı'ndan sözetmek gerekir. Birey ahlakında toplum üyelerinden beklenilen kurallar önem taşır. Bir toplumda uyulması beklenilen kurallar, örf ve adetler ise sosyal ahlak (toplumsal ahlak)'ı oluşturur.
- Ahlak sadece "uyulması beklenilen kuralları" değil, aynı zamanda "yapılması gereken (ya da beklenilen) görevleri" de belirtir. Bu çerçevede aileden ve tüm toplumdan bir sorumluluk beklenilmektedir. Sorumluluk, esasen ödev ahlakıdır.
- Özgür toplumun ahlak felsefesi, Kant Ahlakıdır. Immanuel Kant'ın ahlak anlayışı, her yerde ve zamanda neyi yapmamız gerektiğini değil, neyi istememiz gerektiği üzerinde durur. Kant'ın ahlak felsefesi iki temel ilkeye dayalıdır: (1) "Sana yapılmasını istemediğini, sende başkalarına yapma". (2) "Aynı zamanda genel bir yasa ve evrensel bir kural olmasını isteyeceğin bir maksime (kurala) göre hareket et". Kant ahlakı, bir bireysel sorumluluk ve ödev ahlakı anlayışıdır.
- Özgür Toplum, "bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın", "gölge etme başka ihsan istemem" şeklinde ifade edilebilecek kinik ve sekinci ahlak anlayışlarına tamamen karşıdır. Özgür toplum, aynı şekilde haz ahlakı ya da kirene ahlakı olarak adlandırılan hedonizme de karşıdır. İnsanın tek amacı en yüksek hazza ulaşmak, zevklerini tatmin etmek olmamalıdır. İnsan kendine direkt fayda sağlamayan, kendini direkt olarak ilgilendirmeyen toplumsal sorunlara karşı da duyarlı olmalıdır. Ataraksia (ruh dinginliği) ve apathos (ilgisizlik) kinik-sekinci- hedonist ahlak felsefelerinde geçerlidir.
- Devlet ahlakı, siyasetçilerin ve bürokratların siyasal karar ve uygulamalarda uymaları gereken ahlaki kuralları ifade eder. Şüphesiz, seçmenler ve çıkar ve baskı grupları için de ahlaki normlar ve ölçüler sözkonusudur.
- Devlet ahlakının temeli hukukun üstünlüğüne dayalı olmalıdır. İyi bir toplumsal düzende devletin ve vatandaşların hukukun üstünlüğüne inanmaları ve saygı göstermeleri gerekir. Özgür toplumda kural ve kurumlar büyük önem taşır.
- İyi bir toplumsal düzende, oyunun kurallarının önceden ve toplumsal uzlaşmaya dayalı olarak tespit edilmesi siyasetin ıslah edilmesi için önemlidir. Siyasette oyununun kurallarının önceden tespit edilmesi, politikacıların güç ve yetkilerini kötüye kullanmalarını engeller. Günümüzde maalesef pek çok toplum- da siyaset saygınlığını önemli ölçüde yitirmiştir. Halkın politikacı imajı; "üçkağıtçı", "dalavereci" ve "yalancı" insan tipleriyle özdeşleşmiştir. "Kaz gelecek yerden-tavuk esirgenmez", "ver oyunu-al istediğini" mantığı siyasette her geçen gün yaygınlaşmaktadır. Siyasal karar alma sürecinde yaşanan kirlilikler, sade vatandaşları siyasete karşı ilgisiz, kaygısız ve kararsız kılmaktadır. Siyaset, gerçekte saygın bir müessesedir. Özgür toplum, devleti yönetenlerin güç ve yetkilerinin çerçevesinin çizilmesi ve sınırlandırılmasıyla politikaya saygınlık kazandırılabileceğini savunur.
- İş dünyasında mal ve hizmetlerin, üretim ve tüketim sürecindeki doğrular ve yanlışlar iş ahlakının konusunu oluşturur. üretim sürecinde firmadan beklenen görev ve sorumluluklar ile firmanın uyması istenilen kurallar üretici ahlakını belirler. Tüketicilerden beklenen görev ve sorumluluk ile uymaları istenen kurallar ise tüketici ahlakı olarak adlandırılır. İş ahlakı, bunun dışında işletme sahibi, yönetici ve çalışanlarının uymaları gereken kuralları da içerir. Bu çerçevede üç yeni ahlak kavramı daha karşımıza çıkmaktadır: İşveren ahlakı, işçi ahlakı (personel ahlakı) ve yönetici ahlakı. İşverenlerin ve üreticilerin; tüketicilere, çalışanlarına, çevreye ve devlete karşı sorumlulukları bulunmaktadır. Çalışanların da aynı şekilde işletmede uymaları ve yerine getirmeleri gereken sorumlulukları vardır. Sivil toplumun ekonomik modelini ifade eden serbest piyasa ekonomisinde iş ahlakının temel ilkeleri mutlaka oluşturulmalıdır.
- Medya ahlakı, tüm medya araçlarının, haber, ilan, reklam ve satış promosyonlarının dürüst, gerçeğe dayalı, tüketici ve topluma karşı bir sorumluluk duygusunu taşıyacak tarzda olmasını gerektirir. Medya ahlakında haber yayını, uygun kanıtlarla garantilenmiş doğrulara dayanmalıdır. Yorum ise subjektiftir, ancak dürüst ve ahlaki ölçülerde olmalıdır.
- Bilgi toplumuna ve enformasyon çağına doğru hızla ilerlerken medyanın her geçen gün önemi daha da artmaktadır. Ancak, medyada yaşanan kirlilikler ve yozlaşmalar medya ahlakının tesis edilmesini kaçınılmaz kılmaktadır. Çağdaş demokrasilerde, dördüncü kuvvet olarak anılan medyanın gücü ve toplumsal yaşam üzerindeki etkileri akıl almaz bir hızla artmaktadır. Bu bakımdan medya ahlakına ilişkin kuralların oluşturulması önem taşımaktadır.
- Eğitim, öğretim ve bilimsel araştırmanın ahlaki ölçüleri ve normları olmalıdır. üniversitelerde ve araştırma kuruluşlarında çalışan bilim adamlarının bilimsel araştırmalarında uymaları beklenen kurallar, bilimsel araştırma ahlakı'nın temellerini oluşturur. Eğitim ve öğretim faaliyetleri de belirli ahlaki normlar çerçevesinde yürütülmelidir. İyi bir toplumsal düzenin temelinde bilim, araştırma, eğitim ve öğretim vardır.
Ahlak kuralları nelerdir maddeler halinde
Ahlak kuralları iki ayrı kategoride incelenebilir:
1.Kişisel ahlak kuralları
2.Sosyal ahlak kuralları
Kişisel ahlak,fertlerin benimsedikleri ahlak ilkelerini ifade için kullanılan bir terimdir.Kişisel ahlak,kişinin yaşadığı toplumdan çoğu kez soyutlanamaz toplumun ahlak değerleri toplum üyelerinin çoğunluğunca benimsenir.Ancak kişinin toplumunkilerden ayrı ve bazen onlarla çelişen ahlaki değerlere sahip olması da mümkündür.
Sosyal ahlak,daha çok toplum düzeyinde ve kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerinde etkinliği görülen kurallardan oluşur.Sosyal ahlak kuralları toplumun kişilerden istediği davranış modellerini gösterir.Sosyal ahlak kurallarının ebedi ve değişmez nitelikli olduklarını savunmak zordur.Bu kurallar topluma ve zamana göre değişebilir.Aynı toplumda da bu kuralların zamanın akışı içinde farklılaşması ve değilmesi çoğu kez göze çarpar.
ahlak kuralları şunlardır;
Saygı: İnsanların kendisine ve diğerlerine saygı göstermesini, yani başkalarının fiziksel ve ruhsal sağlığını bozacak davranışlardan kaçınılmasını ifade etmektedir.
Güvenilirlik: Her bakımdan güvenilecek bir insan olmayı ve başkalarına da güvenmeyi anlatmaktadır.
Sorumluluk: İnsanın ailesine, çevresine, arkadaşlarına, işyerine, dinine karşı sorumluluklarını yerine getirmesini, topluma karşı genel olarak iyi olanı yapmasını dile getirmektedir.
Adil olmak: Başkalarına karşı adil olmayı ve herkese eşit şartlarda eşit muamele etmeyi ifade etmektedir.
Şefkatli olmak: Duyarlılığı ve nezaketi anlatır.
Ahlak kuralları iki ayrı kategoride incelenebilir:
1.Kişisel ahlak kuralları
2.Sosyal ahlak kuralları
Kişisel ahlak,fertlerin benimsedikleri ahlak ilkelerini ifade için kullanılan bir terimdir.Kişisel ahlak,kişinin yaşadığı toplumdan çoğu kez soyutlanamaz toplumun ahlak değerleri toplum üyelerinin çoğunluğunca benimsenir.Ancak kişinin toplumunkilerden ayrı ve bazen onlarla çelişen ahlaki değerlere sahip olması da mümkündür.
Sosyal ahlak,daha çok toplum düzeyinde ve kişilerin birbirleriyle olan ilişkilerinde etkinliği görülen kurallardan oluşur.Sosyal ahlak kuralları toplumun kişilerden istediği davranış modellerini gösterir.Sosyal ahlak kurallarının ebedi ve değişmez nitelikli olduklarını savunmak zordur.Bu kurallar topluma ve zamana göre değişebilir.Aynı toplumda da bu kuralların zamanın akışı içinde farklılaşması ve değilmesi çoğu kez göze çarpar.
ahlak kuralları şunlardır;
Saygı: İnsanların kendisine ve diğerlerine saygı göstermesini, yani başkalarının fiziksel ve ruhsal sağlığını bozacak davranışlardan kaçınılmasını ifade etmektedir.
Güvenilirlik: Her bakımdan güvenilecek bir insan olmayı ve başkalarına da güvenmeyi anlatmaktadır.
Sorumluluk: İnsanın ailesine, çevresine, arkadaşlarına, işyerine, dinine karşı sorumluluklarını yerine getirmesini, topluma karşı genel olarak iyi olanı yapmasını dile getirmektedir.
Adil olmak: Başkalarına karşı adil olmayı ve herkese eşit şartlarda eşit muamele etmeyi ifade etmektedir.
Şefkatli olmak: Duyarlılığı ve nezaketi anlatır.
Peygamberimizin ahlak ile ilgili hadisleri nelerdir?
Atatürk'ün milli ahlak konusundaki görüşleri nelerdir?
Ahlak ve Ahlak Felsefesi
YORUMLAR