XVII. yüzyıl başlarında Hollandalı gemicilerin keşfettiği geniş Avustralya toprakları, beşinci kıta, Okyanusya’dadır. Bu genç ülke oraya ye...
XVII. yüzyıl başlarında Hollandalı gemicilerin keşfettiği geniş Avustralya toprakları, beşinci kıta, Okyanusya’dadır. Bu genç ülke oraya yerleşmiş olan Avrupalıların yardımıyla, Pasifik’in büyük devletlerinden birisi olmuştur.
Batısında Hint Okyanusu, doğusunda Büyük Okyanus (Pasifik Okyanusu) bulunan Avustralya, genel olarak insanoğlunun yaşamasına elverişli bir iklim ve yükseltiye haiz değildir. Uçsuz bucaksız çöllerden oluşan, yer yer sık çalılıklarla, çakıltaşlarıyla ve kirpi otlarıyla örtülü garp kesiminde, iklim kurak ve sıcaktır. Doğuda Alpler’i çağrıştıran ve yer yer derin vâdiler-le kesilen Avustralya Sıradağları çok belirgin iklim farklarına haizdir. Buna karşılık ülkenin orta kesimi daha elverişli ve daha değişken koşullar gösterir: tek mühim ırmağı olan Murray Irmağı (2 574 km) ve sayısız göl, okaliptüs ormanlarından ve hayvancılık meydana getirilen savanlardan oluşan manzarayı güzelleştirir.
Öncülerin Çağı
İngiliz gezgini Cook 1770’te Avustralya’ya ayak bastı. 1788’de İngilizlerin işgal etmiş olduğu ada, kürek mahkûmlarının göndermiş olduğu bir ceza sömürgesi haline getirildi. Sonrasında fetih sürdürüldü ve 1840’ta sömürgede yerleşenlerin sayısı 200 000’e ulaştı.
1851’den itibaren, Melbourne civarlarında altın madenlerinin bulunması üstüne göç ve yerleşme, giderek hızlandı. Bir yılda nüfus iki katına terfi etti. 1880’de 2 300 000’i buldu. Sayıları az olan yerliler yurdun bu gelişimine asla ayak uyduramadılar, savaşlardan ve hastalıklardan kırılıp büsbütün azaldılar.
Avrupalıların giderek artan sayısıyla, Avustralya devletleri daha 1883’te siyasal birlik kurmağa çalıştılar. Elbirliğiyle, bir deniz savunması planı hazırladılar sonrasında da 1 ocak 1901’de Avustralya Commonwealth’im kurdular. Gene de İngiltere ile olan bağlarından vazgeçmediler. Bugün Avustralya, İngiliz Commonvvealth’inin (milletler topluluğunun) mühim bir üyesi olarak kalmıştır.
Hayvanlar içinde ağır kayıplara neden olan ve sık sık görülen kuraklıklara karşılık, Avustralya, yün yönünden varlıklı merinos koyunu sürüsüyle bütün ülkelerce birinci gelmektedir. Yaylalara serbestçe salıverilen hayvanlar yılda iki-üç kere kırkma ve kesme işlemi için toplanır. Böylelikle dokuma ve gıda sanayileri, iktisat ve ticaretin mühim bir bölümüdür. Güneybatı bölgelerinde sağmal inek de yetiştirilir. Öte taraftan, yerli hayvan türleri de bugün olanca özgünlüğüyle yaşantısını sürdürmektedir: kanguru, koala, papağanlar ve çok sayıda zehirli yılan.
Ekilebilir topraklar pek yaygın olmadığından, ziraat çok ileri sayılmaz. Bununla beraber, bağcılık ve meyvecilik yapılır, şekerkamışı ve tahıl yetiştirilir. Ama Avustralyalılar her şeyden ilkin kentlidirler.
Toprakaltı zenginlikleri yardımıyla Avustralya, süratli ve devamlı bir ekonomik kalkınmaya sahne oldu. Altın, kurşun (bütün ülkelerce üçüncü), çinko, uranyum başlıca maden kaynaklarıdır. Newcastle ile Sydney içinde mühim bir taşkömür yatağı, metalürjinin ve makine yapımının, şark kıyısında başarıyla gelişmesine olanak sağlamış oldu.
Büyük kentlerin büyük bölümü, ülkenin kıyı kesimindedir. Çok sayıda ve varlıklı liman, internasyonal ticarete açıktır. Toprağın büyüklüğü, ülkeyi doğudan batıya bağlayan bir demiryolunun döşenmesini gerektirmiştir. Avustralyalılar, yolculuklarında uçaktan geniş seviyede yararlanırlar. Ama ulaşım güçlüğü, iç ticareti oldukça zayıf bırakmıştır.
Avustralyalıların yaşam düzeyi yüksektir ve Amerikalılarınkine yakındır. Sydney ve Brisbane şeklinde büyük kentlerin özellikleri, çağıl mimarî, gökdelenler, otoyollardır. Buna karşılık federal başkent Canberra, mütevazi boyutlu eski bir yönetim kentidir.
İngiliz soyundan gelme Avustralyalılar sessiz ve soğukkanlı ingiliz anlayışına haizdir. Çoğunluğu protestan olan bu yeni ülkede insanların anane ve davranışları, her yıl, türlü yörelerden ve büyük bölümü Akdeniz ülkelerinden (Türkiye’den 3 740) olmak suretiyle Avrupa’dan gelen bir çok göçmene karşılık, gene de pek İngiliz varî kalmıştır.
YORUMLAR