Deneme Nedir

Tecrübe etme; bir yazarın,herhangi bir mevzu üstünde,hususi görüş ve fikirlerini hiçbir iddiaya yer vermeden,kati yargılara varmadan anlatt...

Tecrübe etme; bir yazarın,herhangi bir mevzu üstünde,hususi görüş ve fikirlerini hiçbir iddiaya yer vermeden,kati yargılara varmadan anlattığı yazı türüdür.

Tecrübe etme tür ve üslup olarak bir çok türe yaklaşır. Bu sebeple de yazılması en zorluk derecesi yüksek türlerdendir. Kim bilir ismi bundan dolayı denemedir. Tecrübe etme yazarken paylaşımcı ve samimi bir üslup kul1anırken sohbete, düşünmemizi ortaya koyarken fıkraya, hislerimizi ortaya koyarken eleştiriye yaklaşma riski devamlı vardır.

Bu türün en büyük ustası Montaigne kitabının önsözünde özetle şöyleki demektedir: "Eğer mümkün olsaydı karşınıza anadan doğma çıkardım. Bu kitapta size hiç bir zaman bir şey kanıtlama iddiam yoktur. Elimden geldiğince size beni anlattım. Bana hak vermenizi ya da yargılamanızı istemiyorum" buradan da anlaşıldığına bakılırsa denemeler iddialı olmayan, kanıtlama kaygısı taşımayan; temel mealde insan doğallığına dayanan eserlerdir.

Nurullah Ataç ise denemeyi şu sözleriyle tanımlamıştır : “ Tecrübe etme, ben’in ülkesidir. ‘Ben’ demekten çekinen, her görgüsüne, her görevine ister istemez bir parça kattığını kabul etmeyen şahıs denemeciliğe özenmesin.”

Garp edebiyatında essai (ese) ismi verilen tecrübe etme mevzuları çoğu zaman edebiyat, sanat, ilim, felsefe...vb. dir. Bilhassa fransız edebiyatında Montaigne, ingiliz edebiyatında Bacon en tanınmış tecrübe etme yazarlarıdır.

Tecrübe etme, Avrupa edebiyatında Fransız Montaigne ile başladı. Türk edebiyatında ise Tanzimat sonrasında bilhassa de Servet-i Fünûn döneminde karşımıza çıkar. Fakat aslolan gelişmesini Cumhuriyet döneminde gerçekleştirir. Günümüzde tecrübe etme en sevilen türlerden biridir.

Eskiden denemeye verilen "muhasebe" adı, onun mevzusu hakkında bir ipucu vermektedir. Çünkü denemeler toplumsal konulardan daha çok şahsi: mevzulara, soyut dünyalara ve iç hesaplaşmalara daha yakındır. Bu yönüyle fıkra türünden ayrılır. Fıkralar toplumsal mevzulara şahsi yaklaşımlar getirirken tecrübe etme iç dünyanın samimi itirafı gibidir.

Denemeye özgü bir mevzu türü yoktur. Özgürce seçilen bir mevzuda, yazarın kendi kendiyle konuşma havası içinde yazdığı yazı türüdür. Yazının mevzusu yazarın o anda aklına geliveren bir mevzu görünümündedir. Öğretici ve düşünsel yanı da vardır.


Denemenin Belirleyici Özellikleri

1. Denemede bir mevzu sınırlılığı, belirgin bir şekil yoktur.
2. Yazar,mevzu seçmede tam bir özgürlüğe haizdir.
3. Denemede yazar,kendi kendine konuşur benzer biçimde bir ifade rahatlığı içindedir.
4. Denemenin sonunda kati bir yargıya, bir sonuca varmak gayesi güdülmez.
5. Yazı benzer biçimde düşünsel plânla yazılır. Fakat makaleden kısa yazılardır.
6. Yazar anlattıklarını kanıtlamak zorunda değildir. Bilimselden çok şahsi görüşünü açıklar, okuyucusunu kendisi benzer biçimde düşündürme kaygısı yoktur.
7. Günübirlik yazılardır, en beğenileni dahi gün sonrasında unutulur.

Denemenin Gelişimi

Geniş mealde tecrübe etme şeklinde eserlere çok eskiden bu yana tüm dünya edebiyatlarında rastlanır. Hatta bir takım edebiyat tarihçileri tecrübe etme türünün Avrupa’dan ilkin Japonya, Çin ve Hindistan benzer biçimde Şark vatanlarında başladığını öne sürmektedirler. Fakat, bu ünitenin giriş kısmına de değindiğimiz benzer biçimde denemenin, bağımsız bir yazı türü olarak başlaması 16.yüzyıldan sonradır. Bu oluşumda Fransız yazarı Monteigne’nin (1533-1592) büyük oranı bulunduğunu bir kez daha vurgulamak isteriz.

Hakikaten monteigne ilk iki teni 1580’de, üçüncü teni de 1595’de piyasaya sürülen “Esasis” (Denemeler) adlı ünlü eseriyle bu türün hem öncüsü hem de en büyük temsilcilerinden birisi olmuştur. Monteigne, denemelerinde yalın, akıcı ve içten bir anlatışla kendi gözlemlerine ve yaşantılarına dayanarak arkadaşlık, yalnızlık, yakarış, kitap, ahlak, eğitim benzer biçimde çok değişik mevzular üstünde şahsi görüşlerini dile getirir. Denemelerin tümünde onun rahatlık verici, sevecen kişiliği yansır.

Montaigne’den sonrasında tecrübe etme türünün yapıt veren en ünlü edebiyatçılardan birisi, İngiliz F. Bacon (1561-1626) dır.Bacon, “Denemeler” (1597,1612,1623) adlı eseriyle tecrübe etme türünü şekil, ifade ve içerik bakımından daha başka bir kalite kazandırmıştır. Onun derli toplu, özlü ve sağduyuyu yansıtan fikir ve görüşlerini içeren denemeleri uzun süre hayatta başarı ve mutluluğun yolarını arayan kimseler için yol gösterici bir rol oynamıştır.

İngiliz j.Addison (1672-1719) ile İskoçyalı J.Boswell (1740-1795) ve İrlandalı O.Goldsmith (1725-1774) benzer biçimde yazarları göstaerebiliriz.
Başka edebiyatçıları ise şunlardır:T.S Eliot (1888-1965) ve A.Huxley’yi (1894-1963) anmak gerek.

XIX.yüzyılın sonlarında tecrübe etme, bilhassa edebiyat ve sanat mevzuları eleştiri yönü ağır basan bir kalite kazanmaya başlar.R.De Gourmont, C.Maurras, A.Camus, E.C Alain ve J.P Sartre benzer biçimde sanatçılardır.

Tecrübe etme Türleri

Tecrübe etme türünde eserleri içerik ve ifade özellikleri bakımından “senli benli” (“resmi olmayan” ya da “kişisel”) ve “düzenli” (resmi) olmak suretiyle ikiye ayırmak mümkündür.

1. Senli Benli Tecrübe etme : Fransa’da Montaigne ile adım atmıştır denebilir.Bu tür tecrübe etme yazılarında önyargılarına, kati bir sonuca yönlendirici düşüncelerine ve belli başlı eğilimlere rastlanmaz.Bu benzer biçimde yazılarda diri ve içten bir konuşma dili kullanılır; betimlemeye, gülmeceli anlatmaya (gülmece) ve ince anlamlı laflara (nükteye) geniş yer verilir.
2. Tertipli Tecrübe etme : İlk örneklerini ise İngiltere’de Bacon vermiştir.Bu şekilde tecrübe etme yazılarında ifade şekli olabildiğince nesnel, yoğun, kararlı, kısa ve özlüdür. Bu tür tecrübe etme yazıları, zaman içinde, ele alınan mevzular, ifade şekli ve uzunluk bakımından değişikliklere uğramış, başlangıçtaki hususi durumunu yitirmiştir.Bugün, tertipli denemelere özelliklerine bakılırsa daha çok “makale”, “inceleme”, ya da “tez” ismi verilmektedir.

Türk Edebiyatında Tecrübe etme

Türk edebiyatına tecrübe etme türü, Garp edebiyatlarının etkisiyle Tanzimat’tan sonrasında girmiş ve Cumhuriyet’ten sonrasında gelişmiştir. Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ahmed Haşim ve Falih Rıfkı Atay bununla beraber başarıya ulaşmış tecrübe etme yazarlarıydı. Tecrübe etme türünün en güzel örneklerini ise Nurullah Ataç verdi.

Edebiyatımızda şimdiki anlamıyla tecrübe etme türünde ilk yazılar ama 20.yüzyılın başlarında görülür. Bu alanda öncülük edenlerin başlangıcında Ahmet Haşim’in geldiğini söyleyebiliriz. Onun, “Bizlere Göre” (1928) ve “Gurebahane-i Laklakan” (1920) adlı kitaplarında yer edinen bir takım parçalar birer örneksel tecrübe etme yazısıdır.

Eserleriyle uygar edebiyatımızda tecrübe etme türünün gelişmesine büyük katkılarda bulunan yazarlarımız içinde Suut Kemal Yekin’i(1903-1980), Ahmet Hamdi Tanpınar’ı (1901-1962),Selahattin Batu’yu (1905-1973), Nurullah Ataç’ı (1898-1957),Sabahattin Eyüboğlu’nu (1908-1972), Orhan Burian’ı (1914-1953) ve Mehmet Kaplan’ı (1915-1986), gösterebiliriz.

Yukarıda isimleri sayılan edebiyatçılarımız içinde Nurullah Ataç, Suut Kemal Yetkin ve Sabahattin Eyüpoğlu’nun eserleri edebiyatımızda tecrübe etme türünün gelişmesinde mühim rol oynamıştır.

Edebiyatımızda bilhassa son yıllarda tecrübe etme türünde yazıların çoğaldığı bir gerçektir.Türlü yazı dallarında yapıt veren bir sürü ozan ve yazarımız bir takım mevzular üstündeki fikir ve gürüşlerini tecrübe etme şeklinde anlatmaya çalışmışlardır.Düzyazımızın gelişmesine de büyük seviyede hizmet eden bu yazıların mühim bir kısımı kitap haline getirilmiş,bu şekilde kalıcı bir kalite de kazanmıştır.

Günümüzde tecrübe etme niteliği taşıyan yazılarıyla dikkati çeken yazarlarımız içinde şunları sayabiliriz: Melih Cevdet Anday, Vedat Günyol, Salah Birsel (1919-1999), Adnan Binyazar, Mermi Uygur, Oktay Akbal.

Tecrübe etme Örneği

Yalnız hayata devam etmenin bir tek gayesi vardır sanıyorum; o da daha başıboş, daha rahat yaşamak. Fakat devamlı, buna hangi yoldan varacağımızı pek bilmiyoruz. Çok kez insan dünya işlerini bıraktığını sanır; oysaki bu işlerin yolunu değiştirmekten başka bir şey yapmamıştır. Bir aileyi yönetmek bir devleti yönetmekten kolay değildir. Ruh nerde bunalırsa bunalsın, hep aynı ruhtur; ev işlerinin az mühim olmaları, daha az yorucu olmalarını gerektirmez. Bundan başka, saraydan ve pazardan el çekmekle hayatımızın kafa kaygılarından kurtulmuş olmuyoruz.

Dertlerimizi avutan akıl ve hikmettir, O engin denizlerin ötesindeki bölgeler değildir.

Ülke değiştirmekle kıskançlık, cimrilik, kararsızlık, korku, tutku bizi bırakmaz.

Ve üzüntü, atımızın terkisine binip gelir.

Onlar manastırlarda, medreselerde dahi peşimizi bırakmazlar. Bizi onlardan ne çöller kurtarabilir, ne mağaralar, ne de bedenimize ettiğimiz işkenceler ...

Öldürücü yara bağrımızda kalır.

Sokrates'e biri için, gezi onu asla değiştirmedi, demişler. O da: Çok tabii, çünkü kendisini de birlikte götürmüştür, demiş.

Niçin başka güneş başka toprak ararsın?
Yurdundan kaçmakla kendinden kaçar mısın?

İnsan ilkin içindeki sıkıntıyı dağıtmazsa yer değişiklik yapmak daha çok bunaltır onu: Iyi mi ki yerine oturmuş yükler daha az engel olur geminin gidişine. Bir hastaya iyilikten çok fenalık edersiniz yerini değiştirmekle. Hastalığı azdırırsınız kımıldatmakla, iyi mi ki kazıklar daha derine gidip sağlamlaşır sarsıp sallamakla. Onun için kalabalıktan kaçmak yetmez, bir yerden başka bir yere gitmekle iş bitmez: İçimizdeki kalabalık hallerimizden kurtulmamız, kendimizi kendimizden koparmamız gerek .

Kırdım diyorsun zincirlerini;
Evet, köpek de çeker koparır zincirini,
Kaçar o da, ama halkaları boynunda taşıyarak

Zincirlerimizi götürürüz kendimizle beraber; tam bir özgürlük değildir kavuştuğumuz; döner döner bakarız koyup gittiğimize; onunla dolu kalır düşlerimiz.

İçi arınmamışsa, neler bekler insanı,
Kendi kendisiyle ne savaşlar eder boşuna!
Tutkuları içinde ne kemirici kaygılar.
Ne korkular içinde kıvranır insan!
Ne çöküntüler yapar bizde gurur, kösnü,
Hiddet, gevşeklik ve tembellik!

Kötülüğümüz içimizde bizim; içimizse kurtulamıyor kendi kendisinden.

Ruhun derdi içinde ve kaçamaz kendi kendinden.

İnsanın, olanak var ise karısı, evladı, parası ve hele sağlığı olmalı, ama mutluluğunu yalnız bunlara bağlamamalı. Kendimize dükkanın arkasında, yalnız bizim için bağımsız bir köşe ayırıp orada gerçek özgürlüğümüzü, kendi sultanlığımızı kurmalıyız. Orada, yabancı hiçbir konuğa yer vermeksizin kendi kendimizle her gün başbaşa verip dertleşmeliyiz; karımız, çocuğumuz, servetimiz, adamlarımız yokmuş benzer biçimde konuşup gülmeliyiz. Öyleki ki, hepsini yitirmek felaketine uğrayınca onlarsız yaşamak bizim için yeni bir şey olmasın. Kendi içine çevrilebilen bir ruhumuz var; kendi kendine yoldaş olabilir; kendi kendisiyle, çekiş dövüş, alışveriş edebilir. Yalnız kalınca sıkılır, ne yapacağımızı bilmez oluruz diye korkmamalıyız.

Tenha yerlerde kendin için bir evren ol

Erdem, der Antishenes, kendi kendisiyle yetinir; ne kurallara kafa vurur, ne laflara, ne gösterişlere.

Hayata geçirmeye alıştırıldığımız işlerden binde birisi dahi kendimizle direkt doğruya ilgili değildir. Bakarsınız bir adam canını dişine takmış, kurşun yağmuru altında, yıkık bir kale duvarına tırmanıyor tüm hıncıyla; bir başkası, karşı tarafta, kan revan içinde, aç susuz korumak için çaba sarfediyor o kaleyi ölesiye: Kendileri için mi gösteriyorlar bu yararlığı? Uğrunda ölecekleri ve asla görmedikleri insan olurya o sırada kılım kıpırdatmadan keyif sürmektedir. Bakarsınız bir başkası, bitkin, perişan, saçı sakalı birbirine karışmış kitaplıktan geliyor gece yansından sonrasında: Bunca kitabı daha iyi, daha akıllı bir insan olmak için mi karıştırdı sanırsınız? Yok canım sen de! Ya ölecek o kitaplıkta ya öğretecek yarınki kuşaklara Platus'un dizelerini hangi düzenle kurduğunu ve falan Latince sözcüğün iyi mi yazılması icap ettiğini. Kim seve seve feda etmiyor sağlığını, canını şan onur için? Oysa kalp bir paradan başka nedir ki şan onur? Kendi ölümümüzden korkmakla yetinemeyiz; karılarımızın, evlatlarımızın, adamlarımızın ölümünden de korkmak zorundayız. Kendi işlerimizden çektiğimiz sorun yetmiyormuş benzer biçimde komşularımızın, dostlarımızın işleriyle de dertlere sokar, bunaltırız kendimizi.

Vah, vah! Iyi mi olur da insan bir şeyi
Kendinden daha çok sevmeye kalkar?

Yalnızlık / Montaigne

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Deneme Nedir
Deneme Nedir
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/deneme-nedir.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/deneme-nedir.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content