'Zelzele öldürmez bina öldürür' sözüyle anlatılmak istenen nedir? Emsalsiz doğruları ifade eden bir cümle. sadece kapsamı...
'Zelzele öldürmez bina öldürür' sözüyle anlatılmak istenen nedir?
Emsalsiz doğruları ifade eden bir cümle. sadece kapsamı dar. hocamız* "zelzele öldürmez; yapı öldürür" dese daha kapsamlı bir ileti vermiş olacaktı. zira, viyadükler bina sayılamaz fakat viyadüklerin yıkılmasından dolayı ölen çok sayıda insan var.
Depremde açık havada bulunan insanlardan talihsiz bir halde yumuşak kumdan oluşan fay hattı üstünde bulunanlar* ve binalardan yeterince uzaklıkta bulunmayanlar haricinde hiçkimse, üzerine inen beton molozları altında can vermeyecektir. gerçek bu kadar yalındır.
Zelzele her an olabilir. can vermemenin anahtarı, depreme dayanıklı yapıların yapım edilmesidir; ötesi yoktur. bu da dünyanın en zor işi değildir.
İşin fena yanı, her şeyi unutmaya ve tüketmeye alışkın olan memleketimiz insanı, bu cümleyi de "amaaaan... klişe oldu artık" diyerek ya da depremden birkaç yıl sonrasında "acıları geride bırakalım" bahanesiyle unutmuş, sindirmiş, tüketmiştir.
Bu sözün doğruluğu Türkiye'nin dört bir köşesinde bazen oluşan depremlerle acı bir halde ispatlanıyor fakat gerek bölge nüfusunun azlığı, gerekse nüfusun yoğun olarak yaşamış olduğu Marmara Bölgesi'ne olan uzaklığı neticesinde bu gerçek pek de kaale alınmıyor. birkaç "ah", "vah", "yazık" sesinden sonrasında pek söylenen bir şey kalmıyor geriye.
Kısa sürede beklenen (hatta ben bu yazıyı yazmayı bitirmeden ya da siz okumadan dahi gerçekleşebilecek) İstanbul depremi'nde bu gerçeği tekrar acı bir halde yaşayacağız. Fakat maalesef bu söz gene "sıktı artık " yaklaşımıyla bir yıl değilse bile dört beş yıl sonrasında unutulacak. Acıların evladı haline getirilmiş yurdum insanı bu gerçeği gene yutacak, gene müteahhit kârları göz önünde bulundurularak depreme dayanıklılığı düşük binalar yapılacak.
Ben gene de söyleyeyim: Zelzele öldürmez bina öldürür. Aklınızda tutun.
Depremde açık havada bulunan insanlardan talihsiz bir halde yumuşak kumdan oluşan fay hattı üstünde bulunanlar* ve binalardan yeterince uzaklıkta bulunmayanlar haricinde hiçkimse, üzerine inen beton molozları altında can vermeyecektir. gerçek bu kadar yalındır.
Zelzele her an olabilir. can vermemenin anahtarı, depreme dayanıklı yapıların yapım edilmesidir; ötesi yoktur. bu da dünyanın en zor işi değildir.
İşin fena yanı, her şeyi unutmaya ve tüketmeye alışkın olan memleketimiz insanı, bu cümleyi de "amaaaan... klişe oldu artık" diyerek ya da depremden birkaç yıl sonrasında "acıları geride bırakalım" bahanesiyle unutmuş, sindirmiş, tüketmiştir.
Bu sözün doğruluğu Türkiye'nin dört bir köşesinde bazen oluşan depremlerle acı bir halde ispatlanıyor fakat gerek bölge nüfusunun azlığı, gerekse nüfusun yoğun olarak yaşamış olduğu Marmara Bölgesi'ne olan uzaklığı neticesinde bu gerçek pek de kaale alınmıyor. birkaç "ah", "vah", "yazık" sesinden sonrasında pek söylenen bir şey kalmıyor geriye.
Kısa sürede beklenen (hatta ben bu yazıyı yazmayı bitirmeden ya da siz okumadan dahi gerçekleşebilecek) İstanbul depremi'nde bu gerçeği tekrar acı bir halde yaşayacağız. Fakat maalesef bu söz gene "sıktı artık " yaklaşımıyla bir yıl değilse bile dört beş yıl sonrasında unutulacak. Acıların evladı haline getirilmiş yurdum insanı bu gerçeği gene yutacak, gene müteahhit kârları göz önünde bulundurularak depreme dayanıklılığı düşük binalar yapılacak.
Ben gene de söyleyeyim: Zelzele öldürmez bina öldürür. Aklınızda tutun.
Sebep: İç başlık düzeni!
İngilizcede "must" ve "mustn't" model verbleri ile trafik işaretleri iyi mi anlatılır?
İngilizcede "must" ve "mustn't" model verbleri ile derslik kuralları iyi mi anlatılır?
"Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" sözüyle ne anlatılmak istenmiştir?
Bu ileti 'en iyi yanıt' seçilmiştir.
Emsalsiz doğruları ifade eden bir cümle. sadece kapsamı dar. hocamız* "zelzele öldürmez; yapı öldürür" dese daha kapsamlı bir ileti vermiş olacaktı. zira, viyadükler bina sayılamaz fakat viyadüklerin yıkılmasından dolayı ölen çok sayıda insan var.
Depremde açık havada bulunan insanlardan talihsiz bir halde yumuşak kumdan oluşan fay hattı üstünde bulunanlar* ve binalardan yeterince uzaklıkta bulunmayanlar haricinde hiçkimse, üzerine inen beton molozları altında can vermeyecektir. gerçek bu kadar yalındır.
Zelzele her an olabilir. can vermemenin anahtarı, depreme dayanıklı yapıların yapım edilmesidir; ötesi yoktur. bu da dünyanın en zor işi değildir.
İşin fena yanı, her şeyi unutmaya ve tüketmeye alışkın olan memleketimiz insanı, bu cümleyi de "amaaaan... klişe oldu artık" diyerek ya da depremden birkaç yıl sonrasında "acıları geride bırakalım" bahanesiyle unutmuş, sindirmiş, tüketmiştir.
Bu sözün doğruluğu Türkiye'nin dört bir köşesinde bazen oluşan depremlerle acı bir halde ispatlanıyor fakat gerek bölge nüfusunun azlığı, gerekse nüfusun yoğun olarak yaşamış olduğu Marmara Bölgesi'ne olan uzaklığı neticesinde bu gerçek pek de kaale alınmıyor. birkaç "ah", "vah", "yazık" sesinden sonrasında pek söylenen bir şey kalmıyor geriye.
Kısa sürede beklenen (hatta ben bu yazıyı yazmayı bitirmeden ya da siz okumadan dahi gerçekleşebilecek) İstanbul depremi'nde bu gerçeği tekrar acı bir halde yaşayacağız. Fakat maalesef bu söz gene "sıktı artık " yaklaşımıyla bir yıl değilse bile dört beş yıl sonrasında unutulacak. Acıların evladı haline getirilmiş yurdum insanı bu gerçeği gene yutacak, gene müteahhit kârları göz önünde bulundurularak depreme dayanıklılığı düşük binalar yapılacak.
Ben gene de söyleyeyim: Zelzele öldürmez bina öldürür. Aklınızda tutun.
Sebep: Ileti düzeni!
YORUMLAR