Geçmişten günümüze ulaşım teknolojileri hakkında bilgi verebilir misiniz? GEÇMİŞTEN GüNüMüZE ULAŞIM TEKNOLOJİLERİ Arabaların M.Ö....
Geçmişten günümüze ulaşım teknolojileri hakkında bilgi verebilir misiniz?
GEÇMİŞTEN GüNüMüZE ULAŞIM TEKNOLOJİLERİ
Arabaların M.Ö. 3000 yıllarında tekerlek ve kızağın bulunmasından sonrasında ortaya çıkmış olduğu düşünülmektedir. İlk çağ kavimlerinin (Sümer, Mısır, Yunan, Asur) arkası açık iki tekerlekli harp otomobilleri kullandıkları bu dönemle ilgili adak heykelciklerinde görülmektedir. İki tekerlekli ve parmaklıklı ilk otomobilleri İÖ 2000'li yıllarda harp amacıyla Hititliler yapmıştır. Frigler, Yunanlılar ve Romalılar dağlık ve sarp bölgelerde arabaların devrilmemesi için teker açıklığı kadar mesafede birbirine paralel giden oyuk yollar yapmış olduğu bilinmektedir.
ARABA
Otomobil, insan ve yük taşımaya yarayan tekerlekli motorlu ya da motorsuz her türlü kara taşıtı. Motorsuz olanlar hayvanlarla ya da insanoğlu tarafınca yürütülmektedir. Çek çek'ler, el otomobilleri insan gücüyle yürürken, kağnı, koçu öküz ve mandayla, fayton, briska, kupa ve benzeri otomobiller atla yürütülmektedir. Hollanda ve Belçika'da keçilerin koşulduğu hafifçe otomobiller da vardır.
Arabaların M.Ö. 3000 yıllarında tekerlek ve kızağın bulunmasından sonrasında ortaya çıkmış olduğu düşünülmektedir. İlk çağ kavimlerinin (Sümer, Mısır, Yunan, Asur) arkası açık iki tekerlekli harp otomobilleri kullandıkları bu dönemle ilgili adak heykelciklerinde görülmektedir.
İki tekerlekli ve parmaklıklı ilk otomobilleri İÖ 2000'li yıllarda harp amacıyla Hititliler yapmıştır. Frigler, Yunanlılar ve Romalılar dağlık ve sarp bölgelerde arabaların devrilmemesi için teker açıklığı kadar mesafede birbirine paralel giden oyuk yollar yapmış olduğu bilinmektedir.
9. yüzyıldan itibaren arabaların üstü kapanmaya başlamış. 1400'lü yıllardan sonrasında otomobillerde yay makas kullanılarak sarsıntıların azaltılmasında mühim başarılar sağlanmıştır gene aynı dönemde Uzakdoğu'da çekçek, Anadolu'da kağnı, Almanya'da koçu otomobilleri yapılmıştır.
Fayton ve kupa yapımına 1500'lü yıllarda İngiltere'de, 17. yüzyılda Berline'ler Fransa'da başlanmıştır. Demiryolu ulaşımının başlaması ve 20. yüzyılda otomobillerin geliştirilmesi ile atlı arabaların önemi oldukça azalmıştır.
Osmanlılarda Tanzimat'a kadar yalnızca padişahlar, şeyhülislamlar ve kazaskerler otomobile binebilmekte idi. Tanzimat'tan sonrasında bu otomobil ayrıcalığı kaldırılmış, İkinci Meşrutiyetten sonrasında ise hanımlarla erkekler aynı otomobile binmeye başlamışlardır.
İstanbul'da ilk kullanılan araçlar öküzle çekilen koçu otomobilleri idi. Ondan sonra talikalar kullanılmış, binek olarakta fayton, landon ve berline tipi otomobillere binilmiştir.
Türkiye'de 1950'li yıllara kadar İstanbul'da faytona binilirken , 1964 yılına kadar Ankara sokaklarında fayton dolaşmıştır. Günümüzde ise İstanbul Adalarda, İzmir de ve kıyı kentlerimizde gezinsel amaçlarla fayton taşımacılığı yapılmaktadır.
BİSİKLET
İlk bisiklet çok ilkel şekilde 12. yüzyılda Çin'de görülmüştür. Fransız Sirvac yapmış olduğu sağ ve sol ayakların itmesiyle yürüyen bisiklet yapmıştır. "Celerifere" adını taşıyan bu alet 1791 tarihlidir. Baron Karl Von Drais, Drais de Senerbol'un yapmış olduğu bisikleti geliştirmiş ve bisiklete gidon eklemiştir. Bu bisiklet 1816 senesinde yapılmıştır. Bu bisiklet tahtadan yapım edilmiştir. 1818'de bisiklette metal kullanılmaya başlanmıştır.
Leonardo Da Vinci'nin çizimleri kullanarak ilk pedallı bisikleti üreten Kirkpatrick Mac Millan'dır. 1839-1840 yılları aralığında İskoçya'da meydana getirilen bu bisiklet, halen Londra Science Museum'da sergilenmektedir. 1855'te Fransız Ernest Michaux'un bisikleti pedalı etkin olarak kullanmıştır. 1870ten sonrasında geliştirilen yeni bisikletlere "Bicyole" denilmiştir. Bu modelde ön tekerliğin çapı bir ila 1,5 metre içinde değişmiştir.
İlk seri üretim bisiklet "Michaux Company" tarafınca yapılmıştır. Şirket, yılda yüzkırk bisiklet üretiyordu. Bisikletin ilgi görmesi devrin devletlerinin de dikkatini çekmiştir. 1800'lerin ikinci yarısında Fransa Müdafa Bakanlığı bisiklet üretimini destek vermiş ve 1871'de yapım edilen bisikletlerAlmanya ile meydana getirilen muharebede kullanılmıştır.
Trufaut, içi boş kauçuk lastiğini bulmuş, bunu İngiltere'de eşit tekerlekli topyekün kadrolu, bilyalı ve ulusal bisikletlerin yapılması ve arkasından ortadan katlanan portatif bisikletler izlemiştir.
İrlanda'da 1888 senesinde havalı plastik biskletler piyasaya sürülmüştür. Bu durum, bisiklet endüstrisini geliştirmiştir. Bisiklet üretiminde kullanılan malzemenin fiyatının yüksekliği, işçilik maliyetlerinin yüksekliği sebebiyle halka inememiştir. 1800'lerin sonundan fabrikaların artması ve seri üretimin hızlanmasıyla maliyetlerde yaşanmış olan düşüş bisikletin geniş kitlelere ulaşmasını sağlamış oldu. Bilhassa Fransa, Belçika, İngiltere, İtalya veİspanya'daki bisiklet fabrikaları bisikletin bu ülkelerde yaygınlaşmasına ve bisiklet sporunu gelişmesine önayak olmuştur.
I. Dünya Savaşı'nda Avrupa ülkeleri bisikleti askeri amaçla (ordu süratinin artırılması) amacıyla kullanmışlardır.
Günümüzde bisiklet, her toplumda kullanılan yaygın bir ulaşım ve eğlence aracıdır.
Fayton, körüklü, dört tekerlekli, atlı binek otomobili.
FAYTON
Fayton, körüklü, dört tekerlekli, atlı binek otomobili.
Osmanlılar zamanında otomobillere genellikl kupa adı verilirdi. Son zamanlarda talika, kinto, kâtip odası, lando denilen çeşitli tipte otomobiller yapılmış oldu. Tüm bunlarla bir tek insan taşınırdı. Otomobilden sonrasında fayton yavaş yavaş bırakıldı, büyük şehirlerde tamamen ortadan kalktı, Anadolu kasabalarında ise sayısı azaldı. son yıllarda yeniden canlanan fayton kültürü bir çok şehirde çoğaldı bu yüzdende manisa akhisarda fayton fabrikası kuruldu bu yapınak dünyanın tüm ülkelerine fayton gönderiyor.
Lando ile kupaların oturma bölgeleri tamamen kapalıdır. Tek ya da çift atla çekilen faytonların körükleri yarı yarıya ve öne doğru kapanacak şekildedir, sürücü için ön bölümde yüksek bir yer vardır. İstanbul adalarında motorlu taşıt kullanma yasağı olduğundan faytonlar bu adaların hususi durumunu teşkil eder.
Minibüs, 3.5 - 4 metrelik kapalı aracın içine koltuklar doldurularak yolcu taşımacılığında kullanılan hafifçe ticari araçtır.Yalnız altı koltuk ile on dört koltuk sınırı içindeki taşıtlara Minibüs adı verilir.
Vasıta otomobilden daha çok yolcu taşımak amacıyla kullanılır.Bilhassa toplu taşıma Minibüsleri kısa mesafelerde her şehirde çalışan araçlardır.Bir başka tip ise hususi Minibüsler ya da VİP Minibüslerdir.Bunlarda vasıta sahibi tarafınca kendi isteği doğrultusunda yönettiği kullandığı araçlardır.
Lando ile kupaların oturma bölgeleri tamamen kapalıdır. Tek ya da çift atla çekilen faytonların körükleri yarı yarıya ve öne doğru kapanacak şekildedir, sürücü için ön bölümde yüksek bir yer vardır. İstanbul adalarında motorlu taşıt kullanma yasağı olduğundan faytonlar bu adaların hususi durumunu teşkil eder.
MİNİBüS
Minibüs, 3.5 - 4 metrelik kapalı aracın içine koltuklar doldurularak yolcu taşımacılığında kullanılan hafifçe ticari araçtır.Yalnız altı koltuk ile on dört koltuk sınırı içindeki taşıtlara Minibüs adı verilir.
Vasıta otomobilden daha çok yolcu taşımak amacıyla kullanılır.Bilhassa toplu taşıma Minibüsleri kısa mesafelerde her şehirde çalışan araçlardır.Bir başka tip ise hususi Minibüsler ya da VİP Minibüslerdir.Bunlarda vasıta sahibi tarafınca kendi isteği doğrultusunda yönettiği kullandığı araçlardır.
OTOMOBİL
1680 — Çalışabilen sadece kullanışlı olmayan ilk içten yanmalı motor 1680 senesinde Hollandalı Christiaan Huygens'in yapmış olduğu barutun yanması ile çalışan pistonlu makine oldu. Kapalı bir silindir içinde patlayan barut kayabilen bir pistona tesir ederek piston'un hareket etmesini sağlamaktaydı.- 1698 — İngiliz Thomas Savery ilk buharlı makineyi yapmış oldu
- 1769 — İngiliz James Watt uzun soluklu çalışan buharlı makineyı yapmış oldu
- 1769 — Kendi kendine hareket hareket eden ilk vasıta Fardier Fransız mühendis ve topçu yüzbaşı
- 1769 — Fardier Nicolas Joseph Cugnot (1725-1804) tarafınca yapılmış oldu.
- 1787 — Oliver Evans Amerikada yolcu taşıyan vasıta yapmıştır.
- 1801 — İngiltere'de Richard Trevithick buharlı otomobil yapmış oldu.
- 1824 — İçten yanmalı motorların, bilhassa dizel motorlarının temel ilkeleri, genç bir Fransız mühendisi Sadi Carnot tarafınca ortaya atıldı
- 1830 — 15 - 20 km hızla giden buharla çalışan 14 yolcu taşıyabilen yolcu otobüsleri yapım edildi.
- 1860 — İngiliz Parlementosu tüm arabaların iki sürücüsü ve önünde gündüz kırmızı bayrak gece kırmızı fener bulunmasını koşul koşan kanun çıkardı. Bu kanun motor gelişim hızını birazcık durdurdu. 1896 senesinde bu yasa kaldırıldı.
- 1860 — Hava gazı ile çalışan ticari bakımdan elverişli ilk motor Belçikalı mühendis Jean Joseph Etienne Lenoir (1822-1901) tarafınca yapılmıştır.
- 1862 — Fransız mühendisi Alphonse Eugene Beau de Rochas (1818-1893) 4 zamanlı çevrimin esaslarını ortaya koydu.
- 1867 — Alman mühendis Nicholaus August Otto ve Eugen Langen (1833-1895), Rochas'ın bulmuş olduğu prensipleri pratiğe çevirerek dört zamanlı çevrime haiz motoru yaptılar.
- 1876 — Nikolaus August Otto (1832- 1891), ilk dört zamanlı gaz motorunu üretti.
- 1877 - Otto yapmış olduğu motorun patentini Amerika Birleşik Devletlerinden aldı.
- 1878 — İngiliz mühendisi Dugal Clerk iki vakit esasına gore çalışan ilk motoru yapmış oldu.
- 1880 — ABD'da George Brayton benzin yakıtlı motor yapmış oldu.
- 1885 — Benzinle çalışan içten yanmalı motora haiz ilk otomobil Alman mühendis Carl Friedrich Benz tarafınca yapılmış oldu
- 1889 — Viyanalı Siegfried Marcus (1831-1898) geliştirdiği motorla viyana sokaklarında 12 km hızla gezerken halkın panik yaşamasına sebep olmuş birkaç kaza yapmıştır. 17 suçtan mahkemeye verilen Marcus bulgu yapmayı bıraktı.
- 1890 — Herbert Akroyd Stuart Bir kaza sonucunda kızgın bir yere değen gaz yağının hava ile karışarak yandığını görmüş oldu. Bu vakadan etkilenerek yapmış olduğu deneylerle motorunu geliştirdi ve patentini aldı. Motorunda yakıt emilen ve hafifçe sıkıştırılan hava içine bir memeden gönderilerek patlayıcı ve yanıcı bir karışım oluşturulmaktaydı. Bu karışımın yanabilmesi için cidarları yüksek derecede ısıtılan ve buharlaştırıcı adında olan bir ön yanma odası vardır. Ana yanma odasına bir kanalla birleştirilen bu oda ilk hareket için dışarıdan alevle ısıtılmaktadır. Bu motorda havanın ısısının sıkıştırma oranıyla arttığı düşünülmediğinden verim düşük olmuştur.
- 1890 — Bir Alman mühendis olan Capıtaine, Akroyd'un motoruna benzeyen bir motorun patentini aldı. Bu motorlar yarım dizel (kızgın kafalı) motorların esasını oluşturdu.
- 1890 — İlk otomobillerin bir çok, dişlileri olmadığı için yokuş çıkamıyor, ilkin durup sonrasında geriye doğru inmeye başlıyordu. 1893'da meydana getirilen Benz Victoria marka otomobilde bir deri kayışı minik bir kasnağa bindiren bir kol kullanılmıştı. Bu düzenek tekerleklerin daha yavaş dönmesini ve yüksek manivela gücünün arabayı yokuş yukarı tırmandırmasını sağlıyordu. Zincir çekişli Velo tipi araçtada bu şekilde üç ileri bir geri kasnağı vardı. Çekişin kolaylıkla arka tekerleklere iletilmesi için motor daima arkaya ya da sürücünün altına konuyordu.
- 1892-1897— Münih yüksek teknik okulu mühendislerinden Rudolf Diesel dizel motoru yapmış oldu ve geliştirdi.
- 1893 — Amerikanın ilk başarı göstermiş otomobili “duryea†, J.Franck ve Charles Edgar Duryea tarafınca yapılmıştır.
- 1894 — İlk resmi otomobil yarışı düzenlenmiştir
- 1898 — Fransa Otomobil Kulübü (AFC) Paris'teki Les Tuiliers'in güneşli bahçelerinde ilk otomobil fuarını organize etmiştir.
- 1902 — İstenildiğinde benzinli istenildiğinde elektrik motoruyla ilerleyebilen ilk aracı 27 yaşlarındayken Ferdinand Porsche yapmıştır. 1902 senesinde “Mixte-Wagen†adını verdiği aracı tanıtmıştır. Viyanalı bir fayton üreticisi olan Ludwig Lohner ile beraber çalışan Porsche 4 silindirli bir Daimler motoruna aküler, bir üreteç ve elektrik motorları ekledi. Bu haliyle Mixte benzinli motor stop edildiğinde bile akülerin çalıştırdığı elektrikli motorla ilerlemeye devam edilebiliyordu.
1903 — Fransız Gustave LİEBAU ilk güvenlik kemerini tasarladı ve patentini aldı- 1904 — Kısa adı FIA olan Internasyonal Otomobil Federasyonu kuruldu
- 1905 — İsveçli mühendis Alfred Büchi egzoz gazlarından yararlanarak çalışan bir türbin vasıtasıyla dört silindirli bir motora aşırı hava yüklemeyi başardı.
- 1905 — İlk 4WS ve 4WD sistemi Latil marka traktöre uygulandı
1905 — İlk tampon takılan vasıta İngilterenin Kilburn kentindeki Simms Manufacturing Co. tesislerinde üretilen 20 HP gücündeki Simms-Welback marka araçtır. Aynı yıl tamponun patentinin F.R. Simms tarafınca alınmasına rağmen aslında bu düşünce yeni değildi 1897 senesinde Moravya'daki İmperial Nesseldorf vagon fabrikasında meydana getirilen çek malı Prasident marka otomobilin önüne tampon konmuş sadece Viyana civarlarında meydana getirilen denemelerde ilk 10 milden sonrasında tampon düşmüş olduğu için tekrar takılmamıştır- 1908 — ABD'li Henry Ford T modeli adındaki ilk seri üretim otomobili yapmış oldu. İlk üretim bandı fikrinin de babası olan Ford 1913 de günde 1000 otomobil üretebiliyordu
- 1918 — İngiltere'de “ Royal aırcraft establıshment “ fabrikaları mekanik püskürtmeli dizel yakıt sistemini geliştirdi. Böylece yüksek devirli dizel motorları oluşturularak hafifçe taşıtlarda kullanılmasına zemin hazırlandı.
- 1919 — Avrupanın ilk seri üretim otomobili Type A Citroen tarafınca piyasaya verildi. Citroen aynı yıl dünyada ilk organize satış sonrası hizmetleri yapılandırdı.
- 1920 — Voisin şirketi hidrolik olarak çalışan ABS'nin atası üstüne emekler yapmış oldu." Frenlemenin tekerlekleri kitlemesini önleyici donanımı " tanımıylada Almanyada 671925 nosuyla ilk patentini aldı
- 1924 — Citroen dünyanın ilk çelik karasörlü otomobili B10'üretti
- 1924 — MAN'ın ürettiği bir kamyon direk enjeksiyonlu dizel bir motoru kullanan ilk araç oluyordu
- 1934 — Citroen seri olarak önden çekişli vasıta üretmeye başladı
- 1938 — Citroen Hidropnömatik süspansiyon sistemini buluş etti
- 1938 — İsviçreli kamyon üreticisi Saurer ilk turbo motorlu kamyonu üretti
- 1938 — Klima'yı standart olarak kullanıma sunan ilk marka Studebaker Commander'dir
- 1938 — GM tasarımcısı Harley Earl ilk elektrikli cam sistemini Buick y'ye monte etti.
- 1954 - Döner Pistonlu Motor (Rotary-Wankel motoru) Felix Wankel tarafınca geliştirildi
- 1957 — İlk hız sabitleyicisi (cruis control) Imperial marka araçta kullanıldı.
- 1958 — İsveç'teki Volvo Fabrikasında mühendis olan Nils Bohlin üç noktalı güvenlik kemeri olarak malum sistemin patentini aldı.
- 1962 — İlk seri üretim turbo motorlu otomobil Chevrolet Corvair Monza tanıtıldı. Ondan sonra bu modeli Oldsmobile F85 Jetfire takip etti
- 1963 - Wankel motoru ilk kez NSU Spider marka araçta kullanıldı
- 1967 — İngiliz otomobil şirketi Jensen İlk ABS'yi otomobillerine uyguladı
- 1973 — Avrupa'da seri olarak turbo motorla üretilen ilk otomobil BMW 2002 oldu.
- 1978 — Çağıl ilk ABS sistemi BMW 7 serisi ve Mercedes S serisinde uygulandı
- 1984 — Turbo üreticisi Garrett intercooler adını verdiği bir turbo soğutucusu geliştirdi. Bu sayede türbine giren hava soğutularak turbonun performansı artırıldı
- 1986 — Çift turbo takılan ilk vasıta Porsche 959 oldu
- 1987 — Bosch ilk üretici olarak ABS sisteminin daha gelişmişi olan ASR sistemini piyasaya sürmüştür
- 1993 — Fiat Croma TdiD değişken geometrili turboyla donatılan ilk otomobil oldu. Sistem düşük motor devirlerinde turbonun verimini mühim oranda artırıyordu.
- 1995 — Bosch 1995 senesinde ESP sistemini etken sürüş emniyetini sağlamak suretiyle üretime almıştır. Bilhassa virajlarda ve ani yol değişikliklerinde ESP sistemi, yıldırım hızı ile motor, şanzıman ve frene müdahale ederek aracın savrulmasını önler.
- 2004 — Çift turbo takılan ilk seri üretim dizel motorlu otomobil BMW 535d oldu
- 2005 — Mercedes üç turbolu v6 dizel motorla donatılmış konsepti Vision SLK 320 Cdi'yi Cenevre otomobil fuarında tanıttı.
DENİZ YOLU ULAŞIMI
Denizyolu ulaşımı, vapur, vapur, ve benzeri deniz araçlarıyla yapılmakta olan bir ulaşım şeklidir. Daha çok internasyonal tecim'te ehemmiyet taşımaktadır. üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye'de deniz ulaşımını gerçekleştiren organik limanlar olduğu benzer biçimde, dalgakıranlarla korunmuş suni limanlar da vardır.
Türkiye'de denizyolu ulaşımı
Türkiye'de denizyolu ulaşımı
Cumhuriyetten önceki dönemde, limanlar içinde ulaşımı gerçekleştiren gemilerin pekçoğu ve deniz ticareti, yabancıların elindeydi. Lozan Antlaşması ile limanlarımız arasındaki taşıma hakkı, bir tek Türk gemilerine verildi. Buna kabotaj hakkı denir. Bu hak, 1 Temmuz 1926 senesinde yürürlüğe girdi.
Deniz yollarıyla ulaşım, Denizcilik Bankası Türk Anonim Ortaklığı'nın kurulması ile gelişme gösterdi. Mevcut limanlar geliştirildi ve bunlara yenileri eklendi. Bu sayede Türkiye, çağdaş bir filoya haiz oldu. Bugün, bazı Türk firmaları, internasyonal deniz taşımacılığında da söz sahibi olmaya başladı.
Deniz yollarıyla ulaşım, Denizcilik Bankası Türk Anonim Ortaklığı'nın kurulması ile gelişme gösterdi. Mevcut limanlar geliştirildi ve bunlara yenileri eklendi. Bu sayede Türkiye, çağdaş bir filoya haiz oldu. Bugün, bazı Türk firmaları, internasyonal deniz taşımacılığında da söz sahibi olmaya başladı.
Yük ve yolcu trafiği bakımından Türkiye'deki en işlek limanlar; İstanbul, İzmit, İzmir, Mersin, İskenderun ve Samsun'dur.
Havayolları 1.dünya savaşından sonrasında ulaşım amaçlı kullanılmaya başlanmıştır.vatanımızda ilk ulaşımda kullanılan havayolu araçları küçük 2 kişilik planörlerdi . Şimdi ise birçok havayolu şirketi vatanımızda günün24 saatinde hizmet vermektedir.
HAVAYOLU ULAŞIMI
Havayolları 1.dünya savaşından sonrasında ulaşım amaçlı kullanılmaya başlanmıştır.vatanımızda ilk ulaşımda kullanılan havayolu araçları küçük 2 kişilik planörlerdi . Şimdi ise birçok havayolu şirketi vatanımızda günün24 saatinde hizmet vermektedir.
DEMİRYOLLARI
Kent içi
- Tramvay
- Tünel
- Hafifçe Metro (LRT)
- Metro
- Monoray-Havaray
- Tren
- Süratli tren
TREN:
Tren, dünyada ilk kez 1800'lü yılların başlangıcında, İngiltere'de kullanılmaya başlanmıştır. Tren, Richard Trevithick isminde bir mühendis ile İngiltere'nin Pennydarran bölgesinde bir maden sahibinin iddialaşmaları yüzünden dünyaya gelmiştir. Mühendis Trevithick, 10 ton ağırlığındaki demir yükü, kendi yapmış olduğu buharlı makineyle Pennydarran'dan Cardiff'e kadar raylı bir yol vesilesiyle asla zorluk çekmeden taşıyabileceğini iddia ediyordu. Böylece 6 Şubat 1804 tarihinde Tram-Waggon adlı bir lokomotif 10 tonluk demir yükü ve ek olarak 70 yolculu bir otomobille Cardiff'ten hareket etti. 16 km uzunluğundaki Pennydarran-Cardiff yolu, beklemeler ve tamirler de hesaba katılırsa, tam 5 saatte aşılabildi. Elde etmiş olduğu bu başarı göstermiş sonuca rağmen Trevithick'in şansı yaver gitmemiş bu yeni makineyi daha çok geliştirememiş ve böylece makinenin o günlerdeki yaygın ulaşım aracı hayvanlardan daha üstün ve etkin bulunduğunu ispatlayamamıştır. İşte bu nedenledir ki, trenin bulunuşu, başka bir İngiliz'e, George Stephenson'a mal edilir. George Stephenson, daha sonraki yıllarda, peron, lokomotif ve vagon tasarımları çizmiş ve bu tarz şeyleri gerçekleştirmiştir. Böylece o günün buharlı lokomotifi... gelişmenin bir simgesi halini almıştır. Stephenson, 27 Eylül 1825 tarihinde yalnızca yolcu ve yük taşıyarak Dünya'nın ilk demiryolu taşımacılığını gerçekleştiren treni, İskoçya'da Darlington ile Stockton içinde kullanmıştır. Gene Stephenson, bu tarihten beş yıl sonrasında saatte 24 km hızla gidebilen ve Rocket adını taşıyan yeni bir lokomotif modeliyle büyük ticari önemi olan Liverpool-Manchester hattındaki yarışmayı kazanmıştır.
50 km uzunluğundaki Liverpool-Manchester hattından sonrasında, İngiltere'de on yıl içinde yapımı bitmiş ya da tamamlanmış durumda olan demiryollarının uzunluğunun toplamı 2.000 km'ye ulaşmıştır. 1831'de ABD Birleşik Devletleri'nde, 1832'de Fransa'da 1835'te Belçika ve Almanya'da 1837'de Rusya'da ve 1848'de İspanya'da demiryolu kullanılmaya başlanmıştır.
TRAMVAY:
Tramvay Şehirlerde yol üstünde döşenmiş hususi raylarda hareket eden yolcu taşıtı.İsim Fransızca kökenli olup Tramway olarak bilinmektedir. Kaynak TDK (Türk Dil Kurumu)
Tramvay taşımacılığının şehir içi trafiği açısından yol süresince yerleştirilmiş ray ve elektrik hattı gereksinmesi benzer biçimde bazı sakıncaların olmasına karşılık, bir taraftan da duman çıkartmamak ve her gün fiyatı birazcık daha artan petrol ürünleri yerine elektrikle çalışmak benzer biçimde üstün yanları vardır.
Tarihçesi
Tarihçesi
- Atlı tramvay, 1800'lü yılların sonu, Gdansk, Polonya
- Atlı tramvay, 1800'lü yılların sonu, Gdansk, Polonya
- Çelik halatla çekilen tramvay, San Francisco, ABD
- Çelik halatla çekilen tramvay, San Francisco, ABD
- Dresden, Almanya´da bir kargo tramvayı
- Dresden, Almanya´da bir kargo tramvayı
Diğer makineli taşıtlar benzer biçimde tramvay da 1800'lü yıllarda dünyanın görünüşünü değiştirmeye süregelen sanayi devriminin bir ürünüdür.
Şehir içi yolcu taşımacılığında ilk raylı taşıma hattı 1832 senesinde New York'un Harlem mahallesinde hizmete açıldı. Taşıtın "motoru" bir tek bir çift attan oluşuyordu. Son durakta atlar aracın önünden alınarak arkasına takılıyor ve böylece taşıt ters yönde sefere çıkabiliyordu. Avrupa'da ise gene atla çekilen ilk tramvay hattı 1853'te Paris'te açıldı. Raylar yardımıyla "otuz kadar yolcuyu saatte 10 km hızla taşıyabilmek için" bir çift at yetiyordu.
Sadece uygarlığın gelişimi, ilkel çekim hayvanı at ile endüstrinin bir ürünü olan demir rayların bağdaşmasına engeldi. Makine çağının süratli gelişimine uygun başka çözüm yolları aramak gerekiyordu.
Mesela kablolu çekim, sıkıştırılmış havalı motor ve kömürsüz buharlı motor benzer biçimde yöntemler denendi. Kabloyla çekiş ABD Birleşik Devletleri'nde oldukça büyük ilgi görmüş oldu. Çelik bir halat, tüm hat süresince rayların içinde bulunan kanalda kayıyordu. Halat doğal ki tramvaya bağlıydı. Son durakta bulunan durağan(durgun) bir buharlı makine vesilesiyle bir çarkın üstüne sarılan çelik halat, tramvayın bir duraktan başka bir durağa çekilmesini sağlıyordu. Çelik halatla çekiş sistemi çok dik yollar için çok uygun olup bugün teleferiklerde kullanılmaktadır.
Buharlı motorlarla çekiş sisteminde en büyük mesele, çıkan duman ve kazanı ısıtmak için kullanılan kömürün kapladığı büyük yerdi. Bu sorunları çözmek için sıcak suyla çalışan lokomotifler yapılmış oldu. Bu lokomotiflerde su, trenlerde olduğu benzer biçimde taşıtın üstünde bulunan kazanlarda ısıtılmıyordu. Yerdeki bir kazanda kaynatılıyor, kaynar olarak kazana aktarılıyor, bu yoldan buğu elde ediliyordu. Böylece her sefer için yeni kaynar su gerekmiyordu.
1879 yılındaki Berlin sergisinde saatte 12 km hız yaparak üç minik vagonu çekebilen bir elektrik motoru sergilendi. Sadece bu motorun da çok büyük bir sakıncası vardı. Enerjiyi motora iletmek için enerji yüklü üçüncü bir raya gereksinim vardı. Bu ray yeni bir harcama kapısı açmaktan başka, yolda yürüyen insanoğlu için büyük çekince oluşturmaktaydı.
üçüncü ray önerisi metrolarda uygulama alanı buldu. tramvaylar için başka bir çözüm üretildi. İki ana ray öteki araçların trafiğini engellememek için parke taşları arasına yerleştirildi. Elektrik akımı ise kablolardan sağlandı. Hat süresince yerden 5 m yükseklikte kablolar gerildi. Böylece "trolley" adında olan metal çubuklar vesilesiyle enerji kablodan tramvayın motoruna aktarılabiliyordu.
Şehir içi yolcu taşımacılığında ilk raylı taşıma hattı 1832 senesinde New York'un Harlem mahallesinde hizmete açıldı. Taşıtın "motoru" bir tek bir çift attan oluşuyordu. Son durakta atlar aracın önünden alınarak arkasına takılıyor ve böylece taşıt ters yönde sefere çıkabiliyordu. Avrupa'da ise gene atla çekilen ilk tramvay hattı 1853'te Paris'te açıldı. Raylar yardımıyla "otuz kadar yolcuyu saatte 10 km hızla taşıyabilmek için" bir çift at yetiyordu.
Sadece uygarlığın gelişimi, ilkel çekim hayvanı at ile endüstrinin bir ürünü olan demir rayların bağdaşmasına engeldi. Makine çağının süratli gelişimine uygun başka çözüm yolları aramak gerekiyordu.
Mesela kablolu çekim, sıkıştırılmış havalı motor ve kömürsüz buharlı motor benzer biçimde yöntemler denendi. Kabloyla çekiş ABD Birleşik Devletleri'nde oldukça büyük ilgi görmüş oldu. Çelik bir halat, tüm hat süresince rayların içinde bulunan kanalda kayıyordu. Halat doğal ki tramvaya bağlıydı. Son durakta bulunan durağan(durgun) bir buharlı makine vesilesiyle bir çarkın üstüne sarılan çelik halat, tramvayın bir duraktan başka bir durağa çekilmesini sağlıyordu. Çelik halatla çekiş sistemi çok dik yollar için çok uygun olup bugün teleferiklerde kullanılmaktadır.
Buharlı motorlarla çekiş sisteminde en büyük mesele, çıkan duman ve kazanı ısıtmak için kullanılan kömürün kapladığı büyük yerdi. Bu sorunları çözmek için sıcak suyla çalışan lokomotifler yapılmış oldu. Bu lokomotiflerde su, trenlerde olduğu benzer biçimde taşıtın üstünde bulunan kazanlarda ısıtılmıyordu. Yerdeki bir kazanda kaynatılıyor, kaynar olarak kazana aktarılıyor, bu yoldan buğu elde ediliyordu. Böylece her sefer için yeni kaynar su gerekmiyordu.
1879 yılındaki Berlin sergisinde saatte 12 km hız yaparak üç minik vagonu çekebilen bir elektrik motoru sergilendi. Sadece bu motorun da çok büyük bir sakıncası vardı. Enerjiyi motora iletmek için enerji yüklü üçüncü bir raya gereksinim vardı. Bu ray yeni bir harcama kapısı açmaktan başka, yolda yürüyen insanoğlu için büyük çekince oluşturmaktaydı.
üçüncü ray önerisi metrolarda uygulama alanı buldu. tramvaylar için başka bir çözüm üretildi. İki ana ray öteki araçların trafiğini engellememek için parke taşları arasına yerleştirildi. Elektrik akımı ise kablolardan sağlandı. Hat süresince yerden 5 m yükseklikte kablolar gerildi. Böylece "trolley" adında olan metal çubuklar vesilesiyle enerji kablodan tramvayın motoruna aktarılabiliyordu.
30 Ağustos 1869 tarihindeki "Dersaadet'de Tramvay ve Tesis İnşaası" na dair bir sözleşmeyle İstanbul caddelerinde yolcu, eşya taşımacılığı için demiryolu yapılarak hayvanların çekmiş olduğu otomobil işletmeciliği, 40 yıl süreyle Konstantin Krepano Efendi'nin kurduğu "Dersaadet Tramvay Şirketi" isminde şirkete verildi.
İlk atlı tramvay 1871 senesinde Azapkapı-Galata, Aksaray-Yedikule, Aksaray-Topkapı ve Eminönü-Aksaray olmak suretiyle 4 hatta çalışmaya başladı. İlk işletme senesinde 430 at kullanılarak 4,5 milyon yolcu karşılığında 53000 TL gelir elde edildi.
Daha sonraları Voyvoda'dan Kabristan sokağı-Tepebaşı-Bölme-Pangaltı-Şişli, Beyazıt-Şehzadebaşı, Fatih-Edirnekapı-Galatasaray-Tünel, Eminönü-Bahçekapı benzer biçimde hatlar açıldı.
Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde çalışmaya süregelen atlı tramvaylar ondan sonra imparatorluğun büyük şehirlerinde de kurularak ilkin Selanik ondan sonra da Şam, Bağdat, İzmir ve Konya'da işletmeye açıldı. Müdafa Bakanlığı, tramvay atlarını 1912 senesinde süregelen Balkan Savaşı esnasında, 30000 altın karşılığı aldı ve bu yüzden İstanbul bir yıldan fazla süreyle tramvaysız kaldı.
İstanbul'da 1869 senesinde çalışmaya süregelen atlı tramvay, yerini 1914 senesinde elektrikli tramvaya terk etti.
İlk atlı tramvay 1871 senesinde Azapkapı-Galata, Aksaray-Yedikule, Aksaray-Topkapı ve Eminönü-Aksaray olmak suretiyle 4 hatta çalışmaya başladı. İlk işletme senesinde 430 at kullanılarak 4,5 milyon yolcu karşılığında 53000 TL gelir elde edildi.
Daha sonraları Voyvoda'dan Kabristan sokağı-Tepebaşı-Bölme-Pangaltı-Şişli, Beyazıt-Şehzadebaşı, Fatih-Edirnekapı-Galatasaray-Tünel, Eminönü-Bahçekapı benzer biçimde hatlar açıldı.
Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde çalışmaya süregelen atlı tramvaylar ondan sonra imparatorluğun büyük şehirlerinde de kurularak ilkin Selanik ondan sonra da Şam, Bağdat, İzmir ve Konya'da işletmeye açıldı. Müdafa Bakanlığı, tramvay atlarını 1912 senesinde süregelen Balkan Savaşı esnasında, 30000 altın karşılığı aldı ve bu yüzden İstanbul bir yıldan fazla süreyle tramvaysız kaldı.
İstanbul'da 1869 senesinde çalışmaya süregelen atlı tramvay, yerini 1914 senesinde elektrikli tramvaya terk etti.
12 Haziran 1939 gün ve 3642 sayılı yasayla Hükümete devredilen Tramvay İşletmesi, ondan sonra İstanbul Belediyesi'ne ve 16 Haziran 1939 gün ve 3645 sayılı yasayla da İETT`ye bağlandı.
12 Ağustos 1961 günü Avrupa yakasından, 14 Kasım 1966 tarihinde ise Anadolu yakasından kaldırılarak İstanbul'da Tramvay İşletmeciliği son buldu.
1990 yılının sonlarında Tünel-Bölme içinde zamanı tramvay yeniden işletmeye alınmış olup halen 3 motris (çekici), 2 vagonla 1640 m'lik hat üstünde gezinsel bir işlev görmesinin yanında yılda 14600 sefer ve 23944 km yaparak günlük ortalama 6000 yolcu taşımaktadır.
Zeytinburnu-Kabataş içinde hizmet veren tramvay hattının, 1992 senesinde Sirkeci-Aksaray-Topkapı kısmı, Mart 1994 tarihinde Topkapı-Zeytinburnu kısmı ve Nisan 1996 tarihinde Sirkeci-Eminönü kısmı hizmete açıldı. 30 Ocak 2005 tarihinde meydana getirilen törenle hat Kabataş'a uzatıldı.
BAKINIZ
12 Ağustos 1961 günü Avrupa yakasından, 14 Kasım 1966 tarihinde ise Anadolu yakasından kaldırılarak İstanbul'da Tramvay İşletmeciliği son buldu.
1990 yılının sonlarında Tünel-Bölme içinde zamanı tramvay yeniden işletmeye alınmış olup halen 3 motris (çekici), 2 vagonla 1640 m'lik hat üstünde gezinsel bir işlev görmesinin yanında yılda 14600 sefer ve 23944 km yaparak günlük ortalama 6000 yolcu taşımaktadır.
Zeytinburnu-Kabataş içinde hizmet veren tramvay hattının, 1992 senesinde Sirkeci-Aksaray-Topkapı kısmı, Mart 1994 tarihinde Topkapı-Zeytinburnu kısmı ve Nisan 1996 tarihinde Sirkeci-Eminönü kısmı hizmete açıldı. 30 Ocak 2005 tarihinde meydana getirilen törenle hat Kabataş'a uzatıldı.
BAKINIZ
Geçmişten günümüze sayıların tarihçesi hakkında bilgi verir misiniz?
Geçmişten günümüze İpek Yolu hakkında bilgi verir misiniz?
Geçmişten günümüze binaların gelişimi hakkında bilgi verir misiniz?
Bu bildiri 'en iyi çözüm' seçilmiştir.
GEÇMİŞTEN GüNüMüZE ULAŞIM TEKNOLOJİLERİ
Arabaların M.Ö. 3000 yıllarında tekerlek ve kızağın bulunmasından sonrasında ortaya çıkmış olduğu düşünülmektedir. İlk çağ kavimlerinin (Sümer, Mısır, Yunan, Asur) arkası açık iki tekerlekli harp otomobilleri kullandıkları bu dönemle ilgili adak heykelciklerinde görülmektedir. İki tekerlekli ve parmaklıklı ilk otomobilleri İÖ 2000'li yıllarda harp amacıyla Hititliler yapmıştır. Frigler, Yunanlılar ve Romalılar dağlık ve sarp bölgelerde arabaların devrilmemesi için teker açıklığı kadar mesafede birbirine paralel giden oyuk yollar yapmış olduğu bilinmektedir.
ARABA
Boyut: 40.7 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
Otomobil, insan ve yük taşımaya yarayan tekerlekli motorlu ya da motorsuz her türlü kara taşıtı. Motorsuz olanlar hayvanlarla ya da insanoğlu tarafınca yürütülmektedir. Çek çek'ler, el otomobilleri insan gücüyle yürürken, kağnı, koçu öküz ve mandayla, fayton, briska, kupa ve benzeri otomobiller atla yürütülmektedir. Hollanda ve Belçika'da keçilerin koşulduğu hafifçe otomobiller da vardır.
Arabaların M.Ö. 3000 yıllarında tekerlek ve kızağın bulunmasından sonrasında ortaya çıkmış olduğu düşünülmektedir. İlk çağ kavimlerinin (Sümer, Mısır, Yunan, Asur) arkası açık iki tekerlekli harp otomobilleri kullandıkları bu dönemle ilgili adak heykelciklerinde görülmektedir.
İki tekerlekli ve parmaklıklı ilk otomobilleri İÖ 2000'li yıllarda harp amacıyla Hititliler yapmıştır. Frigler, Yunanlılar ve Romalılar dağlık ve sarp bölgelerde arabaların devrilmemesi için teker açıklığı kadar mesafede birbirine paralel giden oyuk yollar yapmış olduğu bilinmektedir.
9. yüzyıldan itibaren arabaların üstü kapanmaya başlamış. 1400'lü yıllardan sonrasında otomobillerde yay makas kullanılarak sarsıntıların azaltılmasında mühim başarılar sağlanmıştır gene aynı dönemde Uzakdoğu'da çekçek, Anadolu'da kağnı, Almanya'da koçu otomobilleri yapılmıştır.
Fayton ve kupa yapımına 1500'lü yıllarda İngiltere'de, 17. yüzyılda Berline'ler Fransa'da başlanmıştır. Demiryolu ulaşımının başlaması ve 20. yüzyılda otomobillerin geliştirilmesi ile atlı arabaların önemi oldukça azalmıştır.
Osmanlılarda Tanzimat'a kadar yalnızca padişahlar, şeyhülislamlar ve kazaskerler otomobile binebilmekte idi. Tanzimat'tan sonrasında bu otomobil ayrıcalığı kaldırılmış, İkinci Meşrutiyetten sonrasında ise hanımlarla erkekler aynı otomobile binmeye başlamışlardır.
İstanbul'da ilk kullanılan araçlar öküzle çekilen koçu otomobilleri idi. Ondan sonra talikalar kullanılmış, binek olarakta fayton, landon ve berline tipi otomobillere binilmiştir.
Türkiye'de 1950'li yıllara kadar İstanbul'da faytona binilirken , 1964 yılına kadar Ankara sokaklarında fayton dolaşmıştır. Günümüzde ise İstanbul Adalarda, İzmir de ve kıyı kentlerimizde gezinsel amaçlarla fayton taşımacılığı yapılmaktadır.
BİSİKLET
İlk bisiklet çok ilkel şekilde 12. yüzyılda Çin'de görülmüştür. Fransız Sirvac yapmış olduğu sağ ve sol ayakların itmesiyle yürüyen bisiklet yapmıştır. "Celerifere" adını taşıyan bu alet 1791 tarihlidir. Baron Karl Von Drais, Drais de Senerbol'un yapmış olduğu bisikleti geliştirmiş ve bisiklete gidon eklemiştir. Bu bisiklet 1816 senesinde yapılmıştır. Bu bisiklet tahtadan yapım edilmiştir. 1818'de bisiklette metal kullanılmaya başlanmıştır.
Leonardo Da Vinci'nin çizimleri kullanarak ilk pedallı bisikleti üreten Kirkpatrick Mac Millan'dır. 1839-1840 yılları aralığında İskoçya'da meydana getirilen bu bisiklet, halen Londra Science Museum'da sergilenmektedir. 1855'te Fransız Ernest Michaux'un bisikleti pedalı etkin olarak kullanmıştır. 1870ten sonrasında geliştirilen yeni bisikletlere "Bicyole" denilmiştir. Bu modelde ön tekerliğin çapı bir ila 1,5 metre içinde değişmiştir.
İlk seri üretim bisiklet "Michaux Company" tarafınca yapılmıştır. Şirket, yılda yüzkırk bisiklet üretiyordu. Bisikletin ilgi görmesi devrin devletlerinin de dikkatini çekmiştir. 1800'lerin ikinci yarısında Fransa Müdafa Bakanlığı bisiklet üretimini destek vermiş ve 1871'de yapım edilen bisikletlerAlmanya ile meydana getirilen muharebede kullanılmıştır.
Trufaut, içi boş kauçuk lastiğini bulmuş, bunu İngiltere'de eşit tekerlekli topyekün kadrolu, bilyalı ve ulusal bisikletlerin yapılması ve arkasından ortadan katlanan portatif bisikletler izlemiştir.
İrlanda'da 1888 senesinde havalı plastik biskletler piyasaya sürülmüştür. Bu durum, bisiklet endüstrisini geliştirmiştir. Bisiklet üretiminde kullanılan malzemenin fiyatının yüksekliği, işçilik maliyetlerinin yüksekliği sebebiyle halka inememiştir. 1800'lerin sonundan fabrikaların artması ve seri üretimin hızlanmasıyla maliyetlerde yaşanmış olan düşüş bisikletin geniş kitlelere ulaşmasını sağlamış oldu. Bilhassa Fransa, Belçika, İngiltere, İtalya veİspanya'daki bisiklet fabrikaları bisikletin bu ülkelerde yaygınlaşmasına ve bisiklet sporunu gelişmesine önayak olmuştur.
I. Dünya Savaşı'nda Avrupa ülkeleri bisikleti askeri amaçla (ordu süratinin artırılması) amacıyla kullanmışlardır.
Günümüzde bisiklet, her toplumda kullanılan yaygın bir ulaşım ve eğlence aracıdır.
Fayton, körüklü, dört tekerlekli, atlı binek otomobili.
FAYTON
Fayton, körüklü, dört tekerlekli, atlı binek otomobili.
Osmanlılar zamanında otomobillere genellikl kupa adı verilirdi. Son zamanlarda talika, kinto, kâtip odası, lando denilen çeşitli tipte otomobiller yapılmış oldu. Tüm bunlarla bir tek insan taşınırdı. Otomobilden sonrasında fayton yavaş yavaş bırakıldı, büyük şehirlerde tamamen ortadan kalktı, Anadolu kasabalarında ise sayısı azaldı. son yıllarda yeniden canlanan fayton kültürü bir çok şehirde çoğaldı bu yüzdende manisa akhisarda fayton fabrikası kuruldu bu yapınak dünyanın tüm ülkelerine fayton gönderiyor.
Lando ile kupaların oturma bölgeleri tamamen kapalıdır. Tek ya da çift atla çekilen faytonların körükleri yarı yarıya ve öne doğru kapanacak şekildedir, sürücü için ön bölümde yüksek bir yer vardır. İstanbul adalarında motorlu taşıt kullanma yasağı olduğundan faytonlar bu adaların hususi durumunu teşkil eder.
Minibüs, 3.5 - 4 metrelik kapalı aracın içine koltuklar doldurularak yolcu taşımacılığında kullanılan hafifçe ticari araçtır.Yalnız altı koltuk ile on dört koltuk sınırı içindeki taşıtlara Minibüs adı verilir.
Vasıta otomobilden daha çok yolcu taşımak amacıyla kullanılır.Bilhassa toplu taşıma Minibüsleri kısa mesafelerde her şehirde çalışan araçlardır.Bir başka tip ise hususi Minibüsler ya da VİP Minibüslerdir.Bunlarda vasıta sahibi tarafınca kendi isteği doğrultusunda yönettiği kullandığı araçlardır.
Lando ile kupaların oturma bölgeleri tamamen kapalıdır. Tek ya da çift atla çekilen faytonların körükleri yarı yarıya ve öne doğru kapanacak şekildedir, sürücü için ön bölümde yüksek bir yer vardır. İstanbul adalarında motorlu taşıt kullanma yasağı olduğundan faytonlar bu adaların hususi durumunu teşkil eder.
MİNİBüS
Minibüs, 3.5 - 4 metrelik kapalı aracın içine koltuklar doldurularak yolcu taşımacılığında kullanılan hafifçe ticari araçtır.Yalnız altı koltuk ile on dört koltuk sınırı içindeki taşıtlara Minibüs adı verilir.
Vasıta otomobilden daha çok yolcu taşımak amacıyla kullanılır.Bilhassa toplu taşıma Minibüsleri kısa mesafelerde her şehirde çalışan araçlardır.Bir başka tip ise hususi Minibüsler ya da VİP Minibüslerdir.Bunlarda vasıta sahibi tarafınca kendi isteği doğrultusunda yönettiği kullandığı araçlardır.
OTOMOBİL
1680 — Çalışabilen sadece kullanışlı olmayan ilk içten yanmalı motor 1680 senesinde Hollandalı Christiaan Huygens'in yapmış olduğu barutun yanması ile çalışan pistonlu makine oldu. Kapalı bir silindir içinde patlayan barut kayabilen bir pistona tesir ederek piston'un hareket etmesini sağlamaktaydı.- 1698 — İngiliz Thomas Savery ilk buharlı makineyi yapmış oldu
- 1769 — İngiliz James Watt uzun soluklu çalışan buharlı makineyı yapmış oldu
- 1769 — Kendi kendine hareket hareket eden ilk vasıta Fardier Fransız mühendis ve topçu yüzbaşı
- 1769 — Fardier Nicolas Joseph Cugnot (1725-1804) tarafınca yapılmış oldu.
- 1787 — Oliver Evans Amerikada yolcu taşıyan vasıta yapmıştır.
- 1801 — İngiltere'de Richard Trevithick buharlı otomobil yapmış oldu.
- 1824 — İçten yanmalı motorların, bilhassa dizel motorlarının temel ilkeleri, genç bir Fransız mühendisi Sadi Carnot tarafınca ortaya atıldı
- 1830 — 15 - 20 km hızla giden buharla çalışan 14 yolcu taşıyabilen yolcu otobüsleri yapım edildi.
- 1860 — İngiliz Parlementosu tüm arabaların iki sürücüsü ve önünde gündüz kırmızı bayrak gece kırmızı fener bulunmasını koşul koşan kanun çıkardı. Bu kanun motor gelişim hızını birazcık durdurdu. 1896 senesinde bu yasa kaldırıldı.
- 1860 — Hava gazı ile çalışan ticari bakımdan elverişli ilk motor Belçikalı mühendis Jean Joseph Etienne Lenoir (1822-1901) tarafınca yapılmıştır.
- 1862 — Fransız mühendisi Alphonse Eugene Beau de Rochas (1818-1893) 4 zamanlı çevrimin esaslarını ortaya koydu.
- 1867 — Alman mühendis Nicholaus August Otto ve Eugen Langen (1833-1895), Rochas'ın bulmuş olduğu prensipleri pratiğe çevirerek dört zamanlı çevrime haiz motoru yaptılar.
- 1876 — Nikolaus August Otto (1832- 1891), ilk dört zamanlı gaz motorunu üretti.
- 1877 - Otto yapmış olduğu motorun patentini Amerika Birleşik Devletlerinden aldı.
- 1878 — İngiliz mühendisi Dugal Clerk iki vakit esasına gore çalışan ilk motoru yapmış oldu.
- 1880 — ABD'da George Brayton benzin yakıtlı motor yapmış oldu.
- 1885 — Benzinle çalışan içten yanmalı motora haiz ilk otomobil Alman mühendis Carl Friedrich Benz tarafınca yapılmış oldu
- 1889 — Viyanalı Siegfried Marcus (1831-1898) geliştirdiği motorla viyana sokaklarında 12 km hızla gezerken halkın panik yaşamasına sebep olmuş birkaç kaza yapmıştır. 17 suçtan mahkemeye verilen Marcus bulgu yapmayı bıraktı.
- 1890 — Herbert Akroyd Stuart Bir kaza sonucunda kızgın bir yere değen gaz yağının hava ile karışarak yandığını görmüş oldu. Bu vakadan etkilenerek yapmış olduğu deneylerle motorunu geliştirdi ve patentini aldı. Motorunda yakıt emilen ve hafifçe sıkıştırılan hava içine bir memeden gönderilerek patlayıcı ve yanıcı bir karışım oluşturulmaktaydı. Bu karışımın yanabilmesi için cidarları yüksek derecede ısıtılan ve buharlaştırıcı adında olan bir ön yanma odası vardır. Ana yanma odasına bir kanalla birleştirilen bu oda ilk hareket için dışarıdan alevle ısıtılmaktadır. Bu motorda havanın ısısının sıkıştırma oranıyla arttığı düşünülmediğinden verim düşük olmuştur.
- 1890 — Bir Alman mühendis olan Capıtaine, Akroyd'un motoruna benzeyen bir motorun patentini aldı. Bu motorlar yarım dizel (kızgın kafalı) motorların esasını oluşturdu.
- 1890 — İlk otomobillerin bir çok, dişlileri olmadığı için yokuş çıkamıyor, ilkin durup sonrasında geriye doğru inmeye başlıyordu. 1893'da meydana getirilen Benz Victoria marka otomobilde bir deri kayışı minik bir kasnağa bindiren bir kol kullanılmıştı. Bu düzenek tekerleklerin daha yavaş dönmesini ve yüksek manivela gücünün arabayı yokuş yukarı tırmandırmasını sağlıyordu. Zincir çekişli Velo tipi araçtada bu şekilde üç ileri bir geri kasnağı vardı. Çekişin kolaylıkla arka tekerleklere iletilmesi için motor daima arkaya ya da sürücünün altına konuyordu.
- 1892-1897— Münih yüksek teknik okulu mühendislerinden Rudolf Diesel dizel motoru yapmış oldu ve geliştirdi.
- 1893 — Amerikanın ilk başarı göstermiş otomobili “duryea†, J.Franck ve Charles Edgar Duryea tarafınca yapılmıştır.
- 1894 — İlk resmi otomobil yarışı düzenlenmiştir
- 1898 — Fransa Otomobil Kulübü (AFC) Paris'teki Les Tuiliers'in güneşli bahçelerinde ilk otomobil fuarını organize etmiştir.
- 1902 — İstenildiğinde benzinli istenildiğinde elektrik motoruyla ilerleyebilen ilk aracı 27 yaşlarındayken Ferdinand Porsche yapmıştır. 1902 senesinde “Mixte-Wagen†adını verdiği aracı tanıtmıştır. Viyanalı bir fayton üreticisi olan Ludwig Lohner ile beraber çalışan Porsche 4 silindirli bir Daimler motoruna aküler, bir üreteç ve elektrik motorları ekledi. Bu haliyle Mixte benzinli motor stop edildiğinde bile akülerin çalıştırdığı elektrikli motorla ilerlemeye devam edilebiliyordu.
1903 — Fransız Gustave LİEBAU ilk güvenlik kemerini tasarladı ve patentini aldı- 1904 — Kısa adı FIA olan Internasyonal Otomobil Federasyonu kuruldu
- 1905 — İsveçli mühendis Alfred Büchi egzoz gazlarından yararlanarak çalışan bir türbin vasıtasıyla dört silindirli bir motora aşırı hava yüklemeyi başardı.
- 1905 — İlk 4WS ve 4WD sistemi Latil marka traktöre uygulandı
1905 — İlk tampon takılan vasıta İngilterenin Kilburn kentindeki Simms Manufacturing Co. tesislerinde üretilen 20 HP gücündeki Simms-Welback marka araçtır. Aynı yıl tamponun patentinin F.R. Simms tarafınca alınmasına rağmen aslında bu düşünce yeni değildi 1897 senesinde Moravya'daki İmperial Nesseldorf vagon fabrikasında meydana getirilen çek malı Prasident marka otomobilin önüne tampon konmuş sadece Viyana civarlarında meydana getirilen denemelerde ilk 10 milden sonrasında tampon düşmüş olduğu için tekrar takılmamıştır- 1908 — ABD'li Henry Ford T modeli adındaki ilk seri üretim otomobili yapmış oldu. İlk üretim bandı fikrinin de babası olan Ford 1913 de günde 1000 otomobil üretebiliyordu
- 1918 — İngiltere'de “ Royal aırcraft establıshment “ fabrikaları mekanik püskürtmeli dizel yakıt sistemini geliştirdi. Böylece yüksek devirli dizel motorları oluşturularak hafifçe taşıtlarda kullanılmasına zemin hazırlandı.
- 1919 — Avrupanın ilk seri üretim otomobili Type A Citroen tarafınca piyasaya verildi. Citroen aynı yıl dünyada ilk organize satış sonrası hizmetleri yapılandırdı.
- 1920 — Voisin şirketi hidrolik olarak çalışan ABS'nin atası üstüne emekler yapmış oldu." Frenlemenin tekerlekleri kitlemesini önleyici donanımı " tanımıylada Almanyada 671925 nosuyla ilk patentini aldı
- 1924 — Citroen dünyanın ilk çelik karasörlü otomobili B10'üretti
- 1924 — MAN'ın ürettiği bir kamyon direk enjeksiyonlu dizel bir motoru kullanan ilk araç oluyordu
- 1934 — Citroen seri olarak önden çekişli vasıta üretmeye başladı
- 1938 — Citroen Hidropnömatik süspansiyon sistemini buluş etti
- 1938 — İsviçreli kamyon üreticisi Saurer ilk turbo motorlu kamyonu üretti
- 1938 — Klima'yı standart olarak kullanıma sunan ilk marka Studebaker Commander'dir
- 1938 — GM tasarımcısı Harley Earl ilk elektrikli cam sistemini Buick y'ye monte etti.
- 1954 - Döner Pistonlu Motor (Rotary-Wankel motoru) Felix Wankel tarafınca geliştirildi
- 1957 — İlk hız sabitleyicisi (cruis control) Imperial marka araçta kullanıldı.
- 1958 — İsveç'teki Volvo Fabrikasında mühendis olan Nils Bohlin üç noktalı güvenlik kemeri olarak malum sistemin patentini aldı.
- 1962 — İlk seri üretim turbo motorlu otomobil Chevrolet Corvair Monza tanıtıldı. Ondan sonra bu modeli Oldsmobile F85 Jetfire takip etti
- 1963 - Wankel motoru ilk kez NSU Spider marka araçta kullanıldı
- 1967 — İngiliz otomobil şirketi Jensen İlk ABS'yi otomobillerine uyguladı
- 1973 — Avrupa'da seri olarak turbo motorla üretilen ilk otomobil BMW 2002 oldu.
- 1978 — Çağıl ilk ABS sistemi BMW 7 serisi ve Mercedes S serisinde uygulandı
- 1984 — Turbo üreticisi Garrett intercooler adını verdiği bir turbo soğutucusu geliştirdi. Bu sayede türbine giren hava soğutularak turbonun performansı artırıldı
- 1986 — Çift turbo takılan ilk vasıta Porsche 959 oldu
- 1987 — Bosch ilk üretici olarak ABS sisteminin daha gelişmişi olan ASR sistemini piyasaya sürmüştür
- 1993 — Fiat Croma TdiD değişken geometrili turboyla donatılan ilk otomobil oldu. Sistem düşük motor devirlerinde turbonun verimini mühim oranda artırıyordu.
- 1995 — Bosch 1995 senesinde ESP sistemini etken sürüş emniyetini sağlamak suretiyle üretime almıştır. Bilhassa virajlarda ve ani yol değişikliklerinde ESP sistemi, yıldırım hızı ile motor, şanzıman ve frene müdahale ederek aracın savrulmasını önler.
- 2004 — Çift turbo takılan ilk seri üretim dizel motorlu otomobil BMW 535d oldu
- 2005 — Mercedes üç turbolu v6 dizel motorla donatılmış konsepti Vision SLK 320 Cdi'yi Cenevre otomobil fuarında tanıttı.
DENİZ YOLU ULAŞIMI
Denizyolu ulaşımı, vapur, vapur, ve benzeri deniz araçlarıyla yapılmakta olan bir ulaşım şeklidir. Daha çok internasyonal tecim'te ehemmiyet taşımaktadır. üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye'de deniz ulaşımını gerçekleştiren organik limanlar olduğu benzer biçimde, dalgakıranlarla korunmuş suni limanlar da vardır.
Türkiye'de denizyolu ulaşımı
Türkiye'de denizyolu ulaşımı
Cumhuriyetten önceki dönemde, limanlar içinde ulaşımı gerçekleştiren gemilerin pekçoğu ve deniz ticareti, yabancıların elindeydi. Lozan Antlaşması ile limanlarımız arasındaki taşıma hakkı, bir tek Türk gemilerine verildi. Buna kabotaj hakkı denir. Bu hak, 1 Temmuz 1926 senesinde yürürlüğe girdi.
Deniz yollarıyla ulaşım, Denizcilik Bankası Türk Anonim Ortaklığı'nın kurulması ile gelişme gösterdi. Mevcut limanlar geliştirildi ve bunlara yenileri eklendi. Bu sayede Türkiye, çağdaş bir filoya haiz oldu. Bugün, bazı Türk firmaları, internasyonal deniz taşımacılığında da söz sahibi olmaya başladı.
Deniz yollarıyla ulaşım, Denizcilik Bankası Türk Anonim Ortaklığı'nın kurulması ile gelişme gösterdi. Mevcut limanlar geliştirildi ve bunlara yenileri eklendi. Bu sayede Türkiye, çağdaş bir filoya haiz oldu. Bugün, bazı Türk firmaları, internasyonal deniz taşımacılığında da söz sahibi olmaya başladı.
Yük ve yolcu trafiği bakımından Türkiye'deki en işlek limanlar; İstanbul, İzmit, İzmir, Mersin, İskenderun ve Samsun'dur.
Havayolları 1.dünya savaşından sonrasında ulaşım amaçlı kullanılmaya başlanmıştır.vatanımızda ilk ulaşımda kullanılan havayolu araçları küçük 2 kişilik planörlerdi . Şimdi ise birçok havayolu şirketi vatanımızda günün24 saatinde hizmet vermektedir.
HAVAYOLU ULAŞIMI
Havayolları 1.dünya savaşından sonrasında ulaşım amaçlı kullanılmaya başlanmıştır.vatanımızda ilk ulaşımda kullanılan havayolu araçları küçük 2 kişilik planörlerdi . Şimdi ise birçok havayolu şirketi vatanımızda günün24 saatinde hizmet vermektedir.
DEMİRYOLLARI
Kent içi
- Tramvay
- Tünel
- Hafifçe Metro (LRT)
- Metro
- Monoray-Havaray
- Tren
- Süratli tren
TREN:
Tren, dünyada ilk kez 1800'lü yılların başlangıcında, İngiltere'de kullanılmaya başlanmıştır. Tren, Richard Trevithick isminde bir mühendis ile İngiltere'nin Pennydarran bölgesinde bir maden sahibinin iddialaşmaları yüzünden dünyaya gelmiştir. Mühendis Trevithick, 10 ton ağırlığındaki demir yükü, kendi yapmış olduğu buharlı makineyle Pennydarran'dan Cardiff'e kadar raylı bir yol vesilesiyle asla zorluk çekmeden taşıyabileceğini iddia ediyordu. Böylece 6 Şubat 1804 tarihinde Tram-Waggon adlı bir lokomotif 10 tonluk demir yükü ve ek olarak 70 yolculu bir otomobille Cardiff'ten hareket etti. 16 km uzunluğundaki Pennydarran-Cardiff yolu, beklemeler ve tamirler de hesaba katılırsa, tam 5 saatte aşılabildi. Elde etmiş olduğu bu başarı göstermiş sonuca rağmen Trevithick'in şansı yaver gitmemiş bu yeni makineyi daha çok geliştirememiş ve böylece makinenin o günlerdeki yaygın ulaşım aracı hayvanlardan daha üstün ve etkin bulunduğunu ispatlayamamıştır. İşte bu nedenledir ki, trenin bulunuşu, başka bir İngiliz'e, George Stephenson'a mal edilir. George Stephenson, daha sonraki yıllarda, peron, lokomotif ve vagon tasarımları çizmiş ve bu tarz şeyleri gerçekleştirmiştir. Böylece o günün buharlı lokomotifi... gelişmenin bir simgesi halini almıştır. Stephenson, 27 Eylül 1825 tarihinde yalnızca yolcu ve yük taşıyarak Dünya'nın ilk demiryolu taşımacılığını gerçekleştiren treni, İskoçya'da Darlington ile Stockton içinde kullanmıştır. Gene Stephenson, bu tarihten beş yıl sonrasında saatte 24 km hızla gidebilen ve Rocket adını taşıyan yeni bir lokomotif modeliyle büyük ticari önemi olan Liverpool-Manchester hattındaki yarışmayı kazanmıştır.
50 km uzunluğundaki Liverpool-Manchester hattından sonrasında, İngiltere'de on yıl içinde yapımı bitmiş ya da tamamlanmış durumda olan demiryollarının uzunluğunun toplamı 2.000 km'ye ulaşmıştır. 1831'de ABD Birleşik Devletleri'nde, 1832'de Fransa'da 1835'te Belçika ve Almanya'da 1837'de Rusya'da ve 1848'de İspanya'da demiryolu kullanılmaya başlanmıştır.
TRAMVAY:
Tramvay Şehirlerde yol üstünde döşenmiş hususi raylarda hareket eden yolcu taşıtı.İsim Fransızca kökenli olup Tramway olarak bilinmektedir. Kaynak TDK (Türk Dil Kurumu)
Tramvay taşımacılığının şehir içi trafiği açısından yol süresince yerleştirilmiş ray ve elektrik hattı gereksinmesi benzer biçimde bazı sakıncaların olmasına karşılık, bir taraftan da duman çıkartmamak ve her gün fiyatı birazcık daha artan petrol ürünleri yerine elektrikle çalışmak benzer biçimde üstün yanları vardır.
Tarihçesi
Tarihçesi
- Atlı tramvay, 1800'lü yılların sonu, Gdansk, Polonya
- Atlı tramvay, 1800'lü yılların sonu, Gdansk, Polonya
- Çelik halatla çekilen tramvay, San Francisco, ABD
- Çelik halatla çekilen tramvay, San Francisco, ABD
- Dresden, Almanya´da bir kargo tramvayı
- Dresden, Almanya´da bir kargo tramvayı
Diğer makineli taşıtlar benzer biçimde tramvay da 1800'lü yıllarda dünyanın görünüşünü değiştirmeye süregelen sanayi devriminin bir ürünüdür.
Şehir içi yolcu taşımacılığında ilk raylı taşıma hattı 1832 senesinde New York'un Harlem mahallesinde hizmete açıldı. Taşıtın "motoru" bir tek bir çift attan oluşuyordu. Son durakta atlar aracın önünden alınarak arkasına takılıyor ve böylece taşıt ters yönde sefere çıkabiliyordu. Avrupa'da ise gene atla çekilen ilk tramvay hattı 1853'te Paris'te açıldı. Raylar yardımıyla "otuz kadar yolcuyu saatte 10 km hızla taşıyabilmek için" bir çift at yetiyordu.
Sadece uygarlığın gelişimi, ilkel çekim hayvanı at ile endüstrinin bir ürünü olan demir rayların bağdaşmasına engeldi. Makine çağının süratli gelişimine uygun başka çözüm yolları aramak gerekiyordu.
Mesela kablolu çekim, sıkıştırılmış havalı motor ve kömürsüz buharlı motor benzer biçimde yöntemler denendi. Kabloyla çekiş ABD Birleşik Devletleri'nde oldukça büyük ilgi görmüş oldu. Çelik bir halat, tüm hat süresince rayların içinde bulunan kanalda kayıyordu. Halat doğal ki tramvaya bağlıydı. Son durakta bulunan durağan(durgun) bir buharlı makine vesilesiyle bir çarkın üstüne sarılan çelik halat, tramvayın bir duraktan başka bir durağa çekilmesini sağlıyordu. Çelik halatla çekiş sistemi çok dik yollar için çok uygun olup bugün teleferiklerde kullanılmaktadır.
Buharlı motorlarla çekiş sisteminde en büyük mesele, çıkan duman ve kazanı ısıtmak için kullanılan kömürün kapladığı büyük yerdi. Bu sorunları çözmek için sıcak suyla çalışan lokomotifler yapılmış oldu. Bu lokomotiflerde su, trenlerde olduğu benzer biçimde taşıtın üstünde bulunan kazanlarda ısıtılmıyordu. Yerdeki bir kazanda kaynatılıyor, kaynar olarak kazana aktarılıyor, bu yoldan buğu elde ediliyordu. Böylece her sefer için yeni kaynar su gerekmiyordu.
1879 yılındaki Berlin sergisinde saatte 12 km hız yaparak üç minik vagonu çekebilen bir elektrik motoru sergilendi. Sadece bu motorun da çok büyük bir sakıncası vardı. Enerjiyi motora iletmek için enerji yüklü üçüncü bir raya gereksinim vardı. Bu ray yeni bir harcama kapısı açmaktan başka, yolda yürüyen insanoğlu için büyük çekince oluşturmaktaydı.
üçüncü ray önerisi metrolarda uygulama alanı buldu. tramvaylar için başka bir çözüm üretildi. İki ana ray öteki araçların trafiğini engellememek için parke taşları arasına yerleştirildi. Elektrik akımı ise kablolardan sağlandı. Hat süresince yerden 5 m yükseklikte kablolar gerildi. Böylece "trolley" adında olan metal çubuklar vesilesiyle enerji kablodan tramvayın motoruna aktarılabiliyordu.
Şehir içi yolcu taşımacılığında ilk raylı taşıma hattı 1832 senesinde New York'un Harlem mahallesinde hizmete açıldı. Taşıtın "motoru" bir tek bir çift attan oluşuyordu. Son durakta atlar aracın önünden alınarak arkasına takılıyor ve böylece taşıt ters yönde sefere çıkabiliyordu. Avrupa'da ise gene atla çekilen ilk tramvay hattı 1853'te Paris'te açıldı. Raylar yardımıyla "otuz kadar yolcuyu saatte 10 km hızla taşıyabilmek için" bir çift at yetiyordu.
Sadece uygarlığın gelişimi, ilkel çekim hayvanı at ile endüstrinin bir ürünü olan demir rayların bağdaşmasına engeldi. Makine çağının süratli gelişimine uygun başka çözüm yolları aramak gerekiyordu.
Mesela kablolu çekim, sıkıştırılmış havalı motor ve kömürsüz buharlı motor benzer biçimde yöntemler denendi. Kabloyla çekiş ABD Birleşik Devletleri'nde oldukça büyük ilgi görmüş oldu. Çelik bir halat, tüm hat süresince rayların içinde bulunan kanalda kayıyordu. Halat doğal ki tramvaya bağlıydı. Son durakta bulunan durağan(durgun) bir buharlı makine vesilesiyle bir çarkın üstüne sarılan çelik halat, tramvayın bir duraktan başka bir durağa çekilmesini sağlıyordu. Çelik halatla çekiş sistemi çok dik yollar için çok uygun olup bugün teleferiklerde kullanılmaktadır.
Buharlı motorlarla çekiş sisteminde en büyük mesele, çıkan duman ve kazanı ısıtmak için kullanılan kömürün kapladığı büyük yerdi. Bu sorunları çözmek için sıcak suyla çalışan lokomotifler yapılmış oldu. Bu lokomotiflerde su, trenlerde olduğu benzer biçimde taşıtın üstünde bulunan kazanlarda ısıtılmıyordu. Yerdeki bir kazanda kaynatılıyor, kaynar olarak kazana aktarılıyor, bu yoldan buğu elde ediliyordu. Böylece her sefer için yeni kaynar su gerekmiyordu.
1879 yılındaki Berlin sergisinde saatte 12 km hız yaparak üç minik vagonu çekebilen bir elektrik motoru sergilendi. Sadece bu motorun da çok büyük bir sakıncası vardı. Enerjiyi motora iletmek için enerji yüklü üçüncü bir raya gereksinim vardı. Bu ray yeni bir harcama kapısı açmaktan başka, yolda yürüyen insanoğlu için büyük çekince oluşturmaktaydı.
üçüncü ray önerisi metrolarda uygulama alanı buldu. tramvaylar için başka bir çözüm üretildi. İki ana ray öteki araçların trafiğini engellememek için parke taşları arasına yerleştirildi. Elektrik akımı ise kablolardan sağlandı. Hat süresince yerden 5 m yükseklikte kablolar gerildi. Böylece "trolley" adında olan metal çubuklar vesilesiyle enerji kablodan tramvayın motoruna aktarılabiliyordu.
30 Ağustos 1869 tarihindeki "Dersaadet'de Tramvay ve Tesis İnşaası" na dair bir sözleşmeyle İstanbul caddelerinde yolcu, eşya taşımacılığı için demiryolu yapılarak hayvanların çekmiş olduğu otomobil işletmeciliği, 40 yıl süreyle Konstantin Krepano Efendi'nin kurduğu "Dersaadet Tramvay Şirketi" isminde şirkete verildi.
İlk atlı tramvay 1871 senesinde Azapkapı-Galata, Aksaray-Yedikule, Aksaray-Topkapı ve Eminönü-Aksaray olmak suretiyle 4 hatta çalışmaya başladı. İlk işletme senesinde 430 at kullanılarak 4,5 milyon yolcu karşılığında 53000 TL gelir elde edildi.
Daha sonraları Voyvoda'dan Kabristan sokağı-Tepebaşı-Bölme-Pangaltı-Şişli, Beyazıt-Şehzadebaşı, Fatih-Edirnekapı-Galatasaray-Tünel, Eminönü-Bahçekapı benzer biçimde hatlar açıldı.
Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde çalışmaya süregelen atlı tramvaylar ondan sonra imparatorluğun büyük şehirlerinde de kurularak ilkin Selanik ondan sonra da Şam, Bağdat, İzmir ve Konya'da işletmeye açıldı. Müdafa Bakanlığı, tramvay atlarını 1912 senesinde süregelen Balkan Savaşı esnasında, 30000 altın karşılığı aldı ve bu yüzden İstanbul bir yıldan fazla süreyle tramvaysız kaldı.
İstanbul'da 1869 senesinde çalışmaya süregelen atlı tramvay, yerini 1914 senesinde elektrikli tramvaya terk etti.
İlk atlı tramvay 1871 senesinde Azapkapı-Galata, Aksaray-Yedikule, Aksaray-Topkapı ve Eminönü-Aksaray olmak suretiyle 4 hatta çalışmaya başladı. İlk işletme senesinde 430 at kullanılarak 4,5 milyon yolcu karşılığında 53000 TL gelir elde edildi.
Daha sonraları Voyvoda'dan Kabristan sokağı-Tepebaşı-Bölme-Pangaltı-Şişli, Beyazıt-Şehzadebaşı, Fatih-Edirnekapı-Galatasaray-Tünel, Eminönü-Bahçekapı benzer biçimde hatlar açıldı.
Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde çalışmaya süregelen atlı tramvaylar ondan sonra imparatorluğun büyük şehirlerinde de kurularak ilkin Selanik ondan sonra da Şam, Bağdat, İzmir ve Konya'da işletmeye açıldı. Müdafa Bakanlığı, tramvay atlarını 1912 senesinde süregelen Balkan Savaşı esnasında, 30000 altın karşılığı aldı ve bu yüzden İstanbul bir yıldan fazla süreyle tramvaysız kaldı.
İstanbul'da 1869 senesinde çalışmaya süregelen atlı tramvay, yerini 1914 senesinde elektrikli tramvaya terk etti.
12 Haziran 1939 gün ve 3642 sayılı yasayla Hükümete devredilen Tramvay İşletmesi, ondan sonra İstanbul Belediyesi'ne ve 16 Haziran 1939 gün ve 3645 sayılı yasayla da İETT`ye bağlandı.
12 Ağustos 1961 günü Avrupa yakasından, 14 Kasım 1966 tarihinde ise Anadolu yakasından kaldırılarak İstanbul'da Tramvay İşletmeciliği son buldu.
1990 yılının sonlarında Tünel-Bölme içinde zamanı tramvay yeniden işletmeye alınmış olup halen 3 motris (çekici), 2 vagonla 1640 m'lik hat üstünde gezinsel bir işlev görmesinin yanında yılda 14600 sefer ve 23944 km yaparak günlük ortalama 6000 yolcu taşımaktadır.
Zeytinburnu-Kabataş içinde hizmet veren tramvay hattının, 1992 senesinde Sirkeci-Aksaray-Topkapı kısmı, Mart 1994 tarihinde Topkapı-Zeytinburnu kısmı ve Nisan 1996 tarihinde Sirkeci-Eminönü kısmı hizmete açıldı. 30 Ocak 2005 tarihinde meydana getirilen törenle hat Kabataş'a uzatıldı.
BAKINIZ
12 Ağustos 1961 günü Avrupa yakasından, 14 Kasım 1966 tarihinde ise Anadolu yakasından kaldırılarak İstanbul'da Tramvay İşletmeciliği son buldu.
1990 yılının sonlarında Tünel-Bölme içinde zamanı tramvay yeniden işletmeye alınmış olup halen 3 motris (çekici), 2 vagonla 1640 m'lik hat üstünde gezinsel bir işlev görmesinin yanında yılda 14600 sefer ve 23944 km yaparak günlük ortalama 6000 yolcu taşımaktadır.
Zeytinburnu-Kabataş içinde hizmet veren tramvay hattının, 1992 senesinde Sirkeci-Aksaray-Topkapı kısmı, Mart 1994 tarihinde Topkapı-Zeytinburnu kısmı ve Nisan 1996 tarihinde Sirkeci-Eminönü kısmı hizmete açıldı. 30 Ocak 2005 tarihinde meydana getirilen törenle hat Kabataş'a uzatıldı.
BAKINIZ
ULAŞIM'IN GELİŞİMİ VE TARİHİ
MODERN ULAŞIMIN GELİŞİMİ
üretimdeki değişimler ile ulaştırmadaki gelişmeler içinde çok sıkı bir ilişki vardır. Ucuz demir ve buğu makinaları var olmadığı sürece bazı iyileştirmelerin gerçekleştirilmeleri ihtimaller içinde değildiyse de, üretimin genişlemesi, büyük seviyede, ham madde getirilmesi ve daha geniş bir pazara daha çok mal gönderilmesi istidatına dayanıyordu. Bu istidat iki aşamada oluştu. İlk aşamada, iyileştirilmiş nehirler, kanallar, güzel yollar ve büyük yelkenli gemiler ucuz, hacimli, ağır ya da kırılabilir malların çok uzak mesafelere daha süratli ve daha düşük maliyetlerle gönderilmesine olanak sağladılar. İkinci aşamada ise, buharlı ve içten patlamalı motorlar taşınabilecek yük miktarını daha da artırdılar, hareket kesinliği sağladılar, iklim koşullarına üstünlük sağladılar, hıza ve esnekliğe büyük katkı sağladılar, maliyetleri daha da düşürdüler ve dere ya da kanallarla ulaşılamayan bölgelere nüfuz edilmesini sağladılar.
Karayolu ulaşımındaki iyileştirmeler o denli pahalıydı ki, bu iyileştirmeler endüstrideki gelişmelerden çok daha büyük seviyede devlet fiil ve fonlarına dayanmak zorunda kaldılar . Devlet yalnızca nehirler, kanallar ve yollarla ilgili emekleri üstlenmekle kalmadı, hem de demiryollarını da ya kendisi inşa etti ve işletti ya da hususi demiryolu inşaatlarına ve işletmelerine yardım etti.
KARAYOLLARI VE SU YOLLARI
Demiryolu öncesi ulaşımında ilk iyileştirmeler Büyük Britanya'da gerçekleştirildi. 1750'ye kadar bir çok nehirde ulaşımı kolaylaştıran ve karayolundan su yoluna geçildiğinde taşıma maliyetlerinin dörtte üç oranında düştüğünün farkına varan ülke, Manchester ile yedi mil uzaklıktaki Worsley kömür ocaklarını birleştiren Bridgawater Dükü'nün kanalı 1761'de tamamlandığında ,tam bir kanal bilincine ulaşmıştır. 1785 ve 1807 içinde 165 tane kanal kararnamesi geçirildi, nehirler daha da iyileştirildiler ve birbirlerine bağlandılar.
Kanalların tesirleri çok büyüktü. Artık birkaç yüz kilo değil, tonlarca mal taşınabilirdi; nakliye maliyetleri düştü, iç bölgelerdeki kömür ocakları işletime sokuldu ve çiftçiler uzak pazarlara açılma olanağına kavuştular. Bölgeler arasındaki fiyat farkları ortadan kalktı, yolcular ucuz gezi olanağına kavuştular.
Kanal çağına paralel olarak büyük bir yol inşaatı periyodu başladı. Tüm yol inşaatları iki sorunla karşı karşıya kalıyorlardı: Lüzumlu işgücü, para ve araç-gereç iyi mi elde edilebilirdi? Dayanıklı ve kalıcı bir yol zemini elde etmenin en iyi yöntemi neydi? 1830'lara gelene kadar ikinci mesele çözüme kavuşmuştu.1750'den sonraki yıllarda mühendisler tüm bir yıl süresince oluşacak trafik akımına dayanabilecek sert zeminli yollar yapma şekilleri geliştirdiler. Rekabet ve daha iyi zeminli yollar yolcu otomobiliyle seyahatin hızını saatte dört milden, altı, sekiz ve hatta on mile çıkardı.
1830'dan sonrasında demiryolu, hem karayoluna hem de su yoluna meydan okudu. Daha büyük bir hız ve güvenlik sağlayarak karayoluyla taşınabilenden daha büyük oranda mal taşıma olanağı sunarak, uzun mesafe karayolu taşımacılığını öldürdü. Su yollarını, kömür benzer biçimde ağır ve ucuz malları kanallardan daha ucuza taşıyarak bozguna uğrattı. Bazı demiryolu işletmeleri, kanalları satın alıp ya da kiralayıp ölüme terk etmek ya da kullanım dışı tutmak suretiyle üstünlüklerini güvence altına aldılar.
DEMİRYOLU
Demiryolu iki kurum aşamasından geçti. 18. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, kömürü maden çıkışından bir su yoluna ya da yakılacağı yere taşımak için düz ya da raylı hatlar kullanılıyordu. Bir kömür madeninden iki mil uzaklıktaki Carron demir işleme tesislerine döşenen bu şekilde bir hat, kömür maliyetini dörtte üç oranında azaltmıştı.
İkinci aşamada motor geldi. 1801'de Cornishli mühendislik dehası Trevithick, çalmış olduğu madenin civarında raylar üstünde vagonları çeken bir motora sahipti. Trevithick'ten sonrasında öteki bir maden mühendisi olan George Stephenson, Tyne nehrine altı mil uzaklıktaki bir madenden kömür vagonlarını iterek götürmek için bir makine (lokomotif) kullandı. Bu gelişmelerden sonrasında kömür fiyatı yarıya indi.
1850'ye gelindiğinde Britanya'da ana hatlar inşa edilmiş, temel özellikler iyice yerleşmişti.1850'ye kadar mühendisler ilk problemlerin çoğunu çözmüşlerdi. Bu mevzuda onlara en fazla ucuz demir ve daha iyi makine aletleri destek oldu. Ellilerde hidrolik frenler kullanılmaya başlandı. Taş bloklarının yerini ağaç bağlantılar aldı, raylar daha kalınca lokomotifler daha kuvvetli hale getirildiler.
Demiryollarının Tesirleri: 1850 senesinde demiryolu hasılatlarının üçte ikisi yolcu taşımacılığından sağlanıyordu. 1850'den sonrasında yük taşımacılığı yolcu taşımacılığından daha mühim hale gelmeye başladı. Posta taşımacılığı 1930'larda başladı. Gene bu tarihlerde canlı hayvan ve hayvan ürünleri taşımacılığı yapılmaya başlandı.
Minik çaplı ürün ve ticari eşya taşımacılığı için demiryolları süratli bir servis kurdu. 1850'lere gelindiğinde tertipli yük treni seferleri yapılıyordu. Demiryolu hem de yolcu taşımacılığında da maliyeti ve seyahat süresini düşürdü. Demiryolu, işgücü istihdamı için yeni alanlar yarattı.
OTOMOBİL VE UÇAK
1900'e kadar otomobil motorunun gelişimine en büyük katkıyı Fransız ve Almanlar yapmış olmasına karşın, motorlu araçlar Avrupa'nın sivil yaşamını ABD'nınkine gore daha azca hem de daha yavaş etkiledi. Avrupa'nın üretimi ABD'nın senelik en yüksek üretiminin onda birini hiçbir vakit geçmedi. Hem İngiltere hem de Fransa'da hususi otomobil sahiplerinin sayısı yirmili yıllarda arttı, otuzlu yıllarda ise iki katına çıktı. Ayrıca, otobüs ve kamyonlar her yerde boy gösterdiler;demiryolları trafiğinin bir kısmına el koymakla beraber, ülkenin toplam ulaşım hacmini de artırdılar.
Otomobil yeni ve büyük yatırım ve istihdam alanları açtı; çeliğe, çeşitli alaşımlara ve öteki malzemelere yeni bir talep yarattı; yeni tür hizmet alanları ortaya çıkardı; eski yol yapım endüstrisinde devrim yarattı. Nüfusun bir kısmının kırsal kesime akmasını sağlamış oldu. Tatilin yapısını değiştirdi.
Ticari havacılık Birinci Dünya Savaşı sona erdiğinde başladı. Londra ve Paris içinde tertipli seferler iki şirket tarafınca 1919'da başlatıldı. Almanya'nın merkezi konumu ve sulh antlaşmasının koyduğu harp uçağı yasağı, sivil hatların gelişmesine yol açtı.
Tayyare kara ya da denizde ulaşılması mümkün olmayan bir hız getirdi ve demiryolu tarafınca ekonomik olarak aşılması mümkün olmayan bölgeleri geçilebilir hale soktu.
İLETİŞİM
1700'lere doğru devlet posta servisleri çoğalmaya başlamıştı; fakat çağdaş posta sistemi, büyük seviyede, buharlı ulaşımın ve posta bedelinin evvel verilmesi şeklindeki uygulamanın bir ürünüdür.
Daha süratli ulaşım olanakları, ilk olarak demiryollarında kullanılan fakat kısa sürede gazetelere ve genel kamu kullanımına oluşturulan ve bir çok ülkede devlet tarafınca devralınan ya da posta sisteminin parçası olarak bizzat devlet tarafınca oluşturulan elektrikli telgrafla beraber gündeme geldi.
Bell'in insan sesini bir tel süresince iletmesiyle telefon ortaya çıktı; fakat telefonun ABD ve Avrupa'da rağbet kazanabilmesi için yirmi yıl geçmesi gerekecekti. Sesi uzun mesafelere gönderebilmek için teknik iyileştirilmeler yapılması gerekiyordu. Hükümetler telgraf sistemin sahibi olduklarından hususi iyelik mevzusu olacak bir rakibi pek hoş karşılamadılar. Almanya'da telefona devlet sahiplendi ve geliştirdi.
Telsiz telefon - radyo- halkı ilk kez 1920'de selamladı. Radyo yayını sistemleri, birer hükümet sistemi olarak geliştiler, dinleyicilerden alınan ruhsat bedelleriyle işletildiler. Her biri ulusal sınırları içinde tekel durumunda idiler. Radyo yayınlarının amacı eğlence, haber, bilgi, propaganda, müracaat ve emirleri duyurmaya yönelikti.
GEMİ VE GEMİCİLİK
19. yy, metal geminin, büyük seviyede geliştirilmiş ağaç yelkenli gemiye karşı kazanılmış olduğu zafere şahit oldu. Bu, taşıma işinin bir araçtan bir diğerine aktarılması vakasından ibaret bir şey değildi; ek olarak metal gemiler insanlara ve mallara yelken ile asla mümkün olamayacak bir hareketlilik olanağı sağladılar.
Denizcilik sanatı, bilhassa okyanus yolculukları üstüne olanı, 1600'lerden sonrasında oldukça iyileşmişti. 1610'a gelene kadar teleskop mükemmelleştirilmiş, harita yapımcılığı giderek ustalaşmaya başlamıştı ve sahil rotaları ya da liman girişleri şamandıralarla ya da deniz fenerleriyle işaretleniyordu. 1772'de buluş olunmuş olan bir kronometre ve geliştirilmiş gözlem şekilleri denizcilere boylamlarına saptamalarında destek oluyordu.
1840'lı yıllarda Amerikan vapur yapımcıları, suya indirilen en süratli ve en güzel yelkenliyi, clipper'i , inşa ettiler . Boyu eninin altı katıydı, hatları suya uygundu ve dalgalara çarpmak yerine onları kesip geçiyordu. Bu yeniliğin zamanlaması uzun yolculukta hıza olan talebin ortaya çıkışı ile çıkıştığı için muhteşem oldu.
Buharlı vapur: Bu yelkenli hayatına buharla çalışan ilk teknenin gösterişsiz girişi 19. yüzyılın başlarında gerçekleşti. 1770'ler itibaren, Fransa, İskoçya ve ABD'da bazı insanoğlu güzel makinalarla deneyler halletmeye başlamışlardı. Fulton bu insanların fikirlerini ve bazı cihazlarını bir araya getirdi ve bir watt makinası satın aldı. 1807 senesinde Hudson Vadisi sakinleri, Clearmont buharlısı dere yukarı 150 mili 32 saat içinde kat ederken, "şeytanı masalsı bir çarka binmiş Albany'e doğru giderken" gördüler.
Deneyimler çözülmesi ihtiyaç duyulan bir çok teknik problemi kısa sürede su yüzüne çıkardı; güvenlik supabı olmadığı için patlayan kazanlar, buğu tesisinin tahta teknenin kıçını parçalaması, vs. Bu, iki temel tutumsal probleme de yol gösterdi. 1) Buharla çalışan çarklı bir geminin inşası ve işletilmesi yelkenli gemiye gore daha pahalıydı. 2) Kazanı, motoru, su tankları yakıtı ve pedallı çarkları çevirmekte kullanılan makineleri o şekilde büyük bir alan işgal ediyordu ki, bilhassa uzun yolculuklarda yolcular ve kargo için çok azca yer kalıyordu.
Tekne gövdesi, sürme şekilleri, motorlar ve yakıtta iyileştirmeler gerçekleşti. Çeliğin demirden de iyi bir araç-gereç olduğu ortaya çıktı ve 1789'da okyanus aşan gemilerde çelik kullanılmaya başlandı. 1850 ile 1914 içinde Britanya buharlı gemilerinin büyüklüğü minimum on kat arttı.
Başka bir iyileştirme, çok silindirli birleşik motorların 1860 civarında etken hale gelmesiyle gerçekleşti. Bu motorlarla donatılmış buharlı gemilerde yakıt harcaması yarıya indi, aynı oranda kömür ile daha çok yol kat ettiler; bunlar daha çok taşıma alanına sahiptiler ve Doğu'ya ya da doğu ve güney-batı Pasifik adalarına meydana getirilen uzun yolculuklarda yelkenli gemilerle rekabete girebilirlerdi.
Öteki bir iyileştirme, 1904 senesinde okyanus gemilerinde kömür yerine petrol kullanılmaya başlaması ve ondan sonra da dizellerin ortaya çıkması ile gerçekleşti. Yakılan bir ton petrol, bir ton kömürün yakılmasından elde edilenden yüzde elli daha çok buğu üretiyor, buna karşılık yüzde on iki oranında daha azca yer işgal ediyordu. Gemiye kolayca yüklenebiliyor ve istenilen her yerde depolanabiliyordu. 1914'e gelindiğinde, dünya ticari taşımacılığının yüzde dördünde petrol yakılıyordu; 1939'da aynı oran yüzde otuzdu. Bu arda, 1903 senesinde bir Alman mühendis tarafınca buluş olunan dizel motoru, 1920'den sonrasında denizcilikte doyurucu olarak kullanılabilir hale geldi. Dizel motoru aynı güçteki bir buğu biriminden daha minik ve daha hafifti ve üstelik kazan, su tankı ya da baca gerektirmiyordu. Dizelde patlatılan bir tonluk petrol, dört ton kömür ya da boyler fırınında yakılan üç ton petrol ile nerede ise aynı oranda güç yaratıyordu. Dolayısı ile etken bir güç birimiydi ve büyük bir alan kazandırıyordu.
Tüm bu gelişmeler buharın yelken karşısındaki üstünlüğünü artırdı. Buharlının emek harcama kapasitesi aynı tonajdaki bir yelkenliye gore dört misline çıktı. Her tür hava koşulunda hareket kesinliği ve güvenlik arttı; bir geminin varış limanına gecikmesi ve kaybolma ihtimali çok olağandışı haline geldi.
Gemicilik Türleri: 1914 senesinde tüm dünyada, kıyı ya da denizaşırı trafikte yer edinen, 24.000'den fazla buharlı vapur vardı.
Petrol tankerli ve soğutma tesisli gemiler hususi yük taşımak için inşa edilen gemilerin belli başlı örnekleridir. Benzin ve sıvı yakıt talebi 1900'den sonrasında o şekilde süratli büyüdü ki, 1938'e gelindiğinde dünya tonajının altıda biri tankerlerden oluşuyordu. Soğutulmuş yiyeceklerin ekvator üstünden yapacakları uzun yolculuklar 1800 senesinde dondurulmuş ilk Avustralya etinin Londra'ya erişmesi ile yapılabilir hale geldiler. Et taşımacılığına yavaş yavaş süt ürünleri ve taze meyve ve sebze taşımacılığı da katıldı.
Okyanuslararası Kanallar: Bir Fransız şirketi tarafınca meydana getirilen Süveyş Kanalı 1869'da açıldı. İlk önceleri dar, sığ ve kârsızdı; bir geminin kanaldan geçmesi üç gün alıyordu. 1880'e gelindiğinde, trafik ve kârlar yükseliyordu ve bu tarihten sonrasında meydana gelen iyileştirmeler sonucunda 20.000 tonluk ya da daha büyük gemilerin kanalı on beş saat kadar bir sürede geçmelerini olanaklı hale getirmişti. Akdeniz yeni bir canlanmaya girdi.
Limanlar: Her deniz yolculuğunun bir limanda sona erdiğine gore , gemilerin çapındaki ve trafik hacmindeki artış , liman hizmetlerinde çok büyük iyileştirmeler gerektirecekti. Avrupa'nın büyük limanlarının bir çok , açık denize çıkan gemilerin suların yükselmesi anında ulaşılabilecekleri seviyede dere yukarı genişlemişti. Gemilerin kum ve çamurla dolu ve sığ sahillerde dikkatle ilerlemeleri , med-cezir vakalarını ve akıntıları kollamaları gerekiyor ve çoğu zaman iki ya da üç med hareketinden sonrasında demir atma yerine ulaşabiliyorlardı.
On sekizinci yüzyılda çok azca limanda rıhtım olduğundan gemiler akıntının ortasındaki kazıklara bağlanıyor ya da demir atıyorlardı. Yük , kıyıya taşınması için , mavnalara ya da minik sandallara aktarılıyordu. Bundan dolayı limanlar çok sıkışıktı. Yükün sürekli el değiştirmesi vakit ve paraya mal oluyordu. Gümrük işleri yavaştı ve kıyıya ya da açık bölgelere yığılan yükler , limanları dolduran ve bir kahve torbasından vapur çapasına kadar her şeyi çalmaya hazır olan hırsızlar için çocuk oyuncağı kadar kolay bir avdı. Ayrıca vapur bomboş yatıyor ve hiçbir şey kazanmıyordu. Okyanusa çıkan bir geminin , çıkış limanından bir aydan ilkin hareket edebilmesi için çok büyük gayretler gerekiyordu. Limanların iyileştirilmesi üç aşamada gerçekleşebilirdi. Kanalın derinleştirilmesi rıhtımların inşası ve depoların yapılması. İlk olarak 1824'te meydana getirilen buharlı kazıcı ilkini olanaklı hale getirdi.
İki harp süresince ve içinde gemicilik : 1914 senesinde dünya, kıyı ya da deniz aşırı ticaretle uğraşan 43 milyon gros tonluk bir buharlı vapur tonajına sahipti . Birinci dünya süresince sekiz milyon tonu Britanya'ya ilişik olmak suretiyle on iki milyon tonun üstünde tecim gemisi battı. Bunların içinde en iyi ve en modernleri de yer alıyorlardı. Bu tahribatın üstesinden gelmek için o şekilde çılgınca bir yeni gemiler inşası gayretlerine girildi ki, harp bittiğinde dünya tonajı 1914'tekinden daha büyüktü. Hemen hemen bitirilmemiş bir çok vapur stokta bekliyordu ve vapur inşa endüstrisinin üretim kapasitesi çok büyük bir genişleme göstermişti. Sulh anlaşmasıyla Almanya okyanusa çıkabilen gemilerinin tümünü yitirdi. Fakat bunların yerini kısa sürede dolduracak çağdaş teknelerin inşa çalışmalarını başlattı. Bir seviyede daha büyük ve süratli olan yeni gemiler eskilerine gore daha etkendiler ve liman hizmetlerindeki iyileştirmeler bekleme sürelerini düşürmüştü. Böylece bir taraftan da ton başına taşıma kapasitesi artmıştı.
Fakat işletme maliyetleri daha yavaş düşmüş olduğu için , gemicilik tıpkı kömür ve demir yolu benzer biçimde, 1929'dan daha ilkin hasta bir sanayi haline geldi. Depresyonun başlamasıyla beraber hastalık iyice ciddileşti. Taşınan yük miktarı neredeyse üçte bir oranında düştü. Dünya işi olmayan gemicilik kapasitesi 1930 süresince üç katına çıktı, öteki gemiler ise yarı yarıya boş ambarlarla ve kısacık yolcu listeleriyle çalışıyorlardı. İşsizlik su cephesinde kol geziyordu. 1933'te altı tersaneden beşi mezarlık benzer biçimde bomboştu. Bulutlar kalkarken eski gemilerin bazıları hurda niyetine söküldüler ve sübvansiyonlar ve Britanya hükümetinin, Britanya'nın toplam tonajında minik bir azalma olurken Amerikan tecim birliği Birinci Dünya savaşının ertesinde ulaştığı zirveden devamlı ve uzun bir düşüşe geçti . Yalnızca, Japonya ve bazı minik Avrupa ülkeleri 1913'te haiz olduklarından daha çok gemiye sahiptiler. İkinci Dünya savaşının ilanından birkaç saat sonrasında, denizaltılar ilk kurbanlarının işini bitirdiklerini duyuruyorlardı. Aralık 1941'de Amerikan gemiciliği hedef haline geldi. Britanya'da ve daha da fazlasıyla Birleşik Devletler'de kayıpları yenilemek ve ordunun ve donanmanın çok büyük gereksinimlerini karşılamak için tersane kapasitesi arttırıldı.
: Heaton Herbert, "Çağıl Ulaşımın Gelişimi", Avrupa İktisat Zamanı, Cilt:II, (Çev: M.A.KILIÇBAY, Osman AYDOĞUŞ), Kuram Yayınları, Ankara, 1985
GEÇMİŞTEN GüNüMüZE ULAŞIM ARAÇLARI
Tekerleğin icadıyla insanoğlu bir yerden başka bir yere yetişebilmek için birçok vasıta tasarlamıştır.
Bu araçlar buğu gücüyle ve benzinle çalışan motorların bulunmasıyla süratli şekilde modernleşmiştir.
GüNüMüZDE KULLANILAN ULAŞIM ARAÇLARI
OTOBüS
Geçmişte ulaşım amaçlı kullanılan fayton,bisiklet ve sandal değişen teknolojinin gelişimiyle yerini otomobil,tren,vapur ve uçaklara bırakmıştır.
Hiçbir taşıt kendiliğinden hareket edemez.Onu harekete geçirecek bir enerjiye ihtiyacı vardır.
iNSAN GüCü İLE ÇALIŞAN TAŞITLAR
- El otomobili sandal
- bisiklet
- Gaşgası kağnı
- Yelkenli tekne
- Tramvay metro tren
- Eski trenler
- Eski gemiler
- Otomobil kamyon vapur tayyare
- Helikopter traktör tren
Taşıtların Yararları
- Seyahat yapmak için taşıtları kullanırız.
- Kaldıramayacağımız yükleri taşıtlarla taşırız.
- Çok süratli bir halde ulaşımı taşıtlarla yaparız.
- Posta iletilerimiz taşıtlarla göç eder.
- Ambulansla hastalar göç eder.
- Traktör dediğimiz taşıt yardımıyla topraklarımız çok verimli olur.
- Bisiklet yardımıyla spor yaparız.
- Denizlerde vapur ile seyahat yaparız.
geçmişten günümüze at otomobilleri , minibüsler,metrolar,otomobiller,otobüsler,tayfonlar,trenler,tranvaylarve otomobiller buluş edilmiş
Tekerlek ilk kere mezopotamyalılar tarafınca taştan yapılmıştır. Daha sonraları taşın ağırlığından dolayı daha hafifçe olan ağaçtan yapılmış, daha sonraları demir benzer biçimde metallerden daha sonrada demir destekli lastiklerden yapılmıştır.
Şimdi ise Jant üstüne geçirilen lastikler teker olarak kullanılmaktadır. Bunun amacı ise yollardaki engebeleri emdirtmek ve daha rahat seyahat sağlayabilmek için lastik tekerlekler kullanılmaktadır.
Geçmişten günümüze sayıların tarihçesi hakkında bilgi verir misiniz?
Geçmişten günümüze İpek Yolu hakkında bilgi verir misiniz?
Geçmişten günümüze binaların gelişimi hakkında bilgi verir misiniz?
YORUMLAR