Günümüzde teknolojik araçlar olmasa ne olurdu?

Günümüzdeki teknolojik araçlar olmasa neler olur? Değişen teknolojinin Önemi Sanayileşmenin en belirgin ögesi teknoloji üretebil...

Günümüzdeki teknolojik araçlar olmasa neler olur?

Değişen teknolojinin Önemi

Sanayileşmenin en belirgin ögesi teknoloji üretebilmektir. Teknoloji üretebildiğiniz, bilgiyi ürün tasarlamada kullanabildiğiniz takdirde ticarette rekabet üstünlüğünü, müdafa sistemlerinde de caydırıcılığı sağlayabilirsiniz. Kimse kendisine üstünlük elde eden bir şeyi bir başkasına vermeyeceğine bakılırsa salt teknoloji transferi yaparak sanayileşmemiz ve kalkınmamız, müdafa sistemlerinde de caydırıcılığı sağlamamız ihtimaller içinde değildir. Bundan dolayı gaye kendi teknolojimizi kendimizin üretmesi olmalıdır. Kendi teknolojisini üreten bir sanayileşme ile ulusal ekonomiye, ülkenin mühendislik gücüne ve ulusal teknolojiye en yüksek katkıyı sağlayabilir, beynimiz göçünü önleyebilirsiniz.

Teknolojiyi özetlemek gerekirse bilimsel bilgiden yararlanarak yeni bir ürün geliştirmek, üretmek ve hizmet desteği sağlamak için lüzumlu bilgi, beceri ve yöntemler bütünü olarak tanımlayabiliriz. Bu duruma bakılırsa örneksiz üretim için lüzumlu safhaları da dörde ayırabiliriz.




ØBilimsel bilgilere ulaşmak ya da geliştirmek

ØBilgiden faydalanarak bir ürün tasarlamak (tasarım kabiliyeti ya da teknolojisi)

ØTasarlanan bir ürünün üretim tekniklerini oluşturmak (üretim teknolojisi)

Øüretim

Bir ürün geliştirmek için lüzumlu araç-gereç ve ekipmanı türlü lardan bulabilirsiniz. Bundan dolayı mühim olan tasarım kabiliyetine haiz olmaktır. Tasarım kabiliyetine sahipseniz her şeyi yapabilirsiniz. Bağımsızlık da bundan sonrasında gelir.

Teknoloji ülkelerin gelişmişlik düzeyini belirlemekte ve internasyonal yarışta, sahibine büyük bir ticari üstünlük sağlamaktadır. Dünya ulusları teknoloji üretebilenler ve üretemeyenler olarak ikiye ayrılmakta, teknoloji üretemeyen uluslar az gelişmiş uluslar olarak sınıflandırılmaktadır.

Gelişmiş ülkelerde, ürün rekabeti, bilimsel ve teknolojik yetkinlik rekabetine dönüşmüştür. Klasik mealde rekabet enerjisini belirleyen faktörler içinde tabii hammadde larının bolluğu, ucuz işçilik benzer biçimde temel üretim faktörleri yer alırken, günümüzde ileri ve özellikli üretim faktörleri belirleyici duruma gelmiştir. İleri üretim faktörleri, nitelikli iş enerjisini, Ar-Ge altyapısını, çağdaş bir iletişim ağını ve bilişim (enformasyon) teknolojilerinin etkin kullanımını içerirken, özellikli üretim faktörleri, belli başlı alanlarda yoğunlaşmış bilgi ve beceriye haiz iş gücü ile bilgi ve tecrübe birikimini içermektedir.

Başka taraftan, başta elektronik, enerji, bilişim, uzay, biyomühendislik, organik kimya endüstrileri benzer biçimde 'ilim ve teknoloji temelli' sektörler ile bunların bir bileşkesi olan müdafa sanayii, en yüksek oranda katma kıymet yaratan, dolayısı ile toplumsal refaha katkıları en yüksek olan endüstri dalları olarak ortaya çıkmakta





  • Katı, sıvı ve gaz basıncından yararlanarak geliştirilmiş teknolojik araçlar nedir?


  • Sunumda kullanılan teknolojik araçlar nedir?


  • Sıhhat, ulaşım ve haberleşme-iletişim alanlarında kullanılan teknolojik araçlar nedir?




Bu ileti 'en iyi yanıt' seçilmiştir.
Değişen teknolojinin Önemi

Sanayileşmenin en belirgin ögesi teknoloji üretebilmektir. Teknoloji üretebildiğiniz, bilgiyi ürün tasarlamada kullanabildiğiniz takdirde ticarette rekabet üstünlüğünü, müdafa sistemlerinde de caydırıcılığı sağlayabilirsiniz. Kimse kendisine üstünlük elde eden bir şeyi bir başkasına vermeyeceğine bakılırsa salt teknoloji transferi yaparak sanayileşmemiz ve kalkınmamız, müdafa sistemlerinde de caydırıcılığı sağlamamız ihtimaller içinde değildir. Bundan dolayı gaye kendi teknolojimizi kendimizin üretmesi olmalıdır. Kendi teknolojisini üreten bir sanayileşme ile ulusal ekonomiye, ülkenin mühendislik gücüne ve ulusal teknolojiye en yüksek katkıyı sağlayabilir, beynimiz göçünü önleyebilirsiniz.

Teknolojiyi özetlemek gerekirse bilimsel bilgiden yararlanarak yeni bir ürün geliştirmek, üretmek ve hizmet desteği sağlamak için lüzumlu bilgi, beceri ve yöntemler bütünü olarak tanımlayabiliriz. Bu duruma bakılırsa örneksiz üretim için lüzumlu safhaları da dörde ayırabiliriz.




ØBilimsel bilgilere ulaşmak ya da geliştirmek

ØBilgiden faydalanarak bir ürün tasarlamak (tasarım kabiliyeti ya da teknolojisi)

ØTasarlanan bir ürünün üretim tekniklerini oluşturmak (üretim teknolojisi)

Øüretim

Bir ürün geliştirmek için lüzumlu araç-gereç ve ekipmanı türlü lardan bulabilirsiniz. Bundan dolayı mühim olan tasarım kabiliyetine haiz olmaktır. Tasarım kabiliyetine sahipseniz her şeyi yapabilirsiniz. Bağımsızlık da bundan sonrasında gelir.

Teknoloji ülkelerin gelişmişlik düzeyini belirlemekte ve internasyonal yarışta, sahibine büyük bir ticari üstünlük sağlamaktadır. Dünya ulusları teknoloji üretebilenler ve üretemeyenler olarak ikiye ayrılmakta, teknoloji üretemeyen uluslar az gelişmiş uluslar olarak sınıflandırılmaktadır.

Gelişmiş ülkelerde, ürün rekabeti, bilimsel ve teknolojik yetkinlik rekabetine dönüşmüştür. Klasik mealde rekabet enerjisini belirleyen faktörler içinde tabii hammadde larının bolluğu, ucuz işçilik benzer biçimde temel üretim faktörleri yer alırken, günümüzde ileri ve özellikli üretim faktörleri belirleyici duruma gelmiştir. İleri üretim faktörleri, nitelikli iş enerjisini, Ar-Ge altyapısını, çağdaş bir iletişim ağını ve bilişim (enformasyon) teknolojilerinin etkin kullanımını içerirken, özellikli üretim faktörleri, belli başlı alanlarda yoğunlaşmış bilgi ve beceriye haiz iş gücü ile bilgi ve tecrübe birikimini içermektedir.

Başka taraftan, başta elektronik, enerji, bilişim, uzay, biyomühendislik, organik kimya endüstrileri benzer biçimde 'ilim ve teknoloji temelli' sektörler ile bunların bir bileşkesi olan müdafa sanayii, en yüksek oranda katma kıymet yaratan, dolayısı ile toplumsal refaha katkıları en yüksek olan endüstri dalları olarak ortaya çıkmakta


Değişen teknolojinin Yararları Ve Zararları


Teknoloji lügat anlamı "bilginin, sanayideki işlemlerde sistemli, belirli kurallara uyan olarak uygulamaya alınması" demek olan teknoloji, geniş mealde, araştırma, geliştirme, üretim, pazarlama, satış ve satış sonrası hizmeti kapsayan bir endüstri sürecinin, etkin ve verimli bir şekilde gerçekleştirilmesi için kullanılabilecek bilgi ve becerilerin tümüdür. Teknolojik yenilik de, "üretim süreçlerinde yenilik, yeni çıkan ürünler ve yeni kurumsal örgütlenme şekilleri" olarak tanımlanmaktadır.

Gelişmiş ülkelerde, ürün rekabeti, bilimsel ve teknolojik yetkinlik rekabetine dönüşmüştür. Klasik mealde rekabet enerjisini belirleyen faktörler içinde tabii hammadde larının bolluğu, ucuz işçilik benzer biçimde temel üretim faktörleri yer alırken, günümüzde ileri ve özellikli üretim faktörleri belirleyici duruma gelmiştir. İleri üretim faktörleri, nitelikli iş enerjisini, Ar-Ge altyapısını, çağdaş bir iletişim ağını ve bilişim (enformasyon) teknolojilerinin etkin kullanımını içerirken, özellikli üretim faktörleri, belli başlı alanlarda yoğunlaşmış bilgi ve beceriye haiz iş gücü ile bilgi ve tecrübe birikimini içermektedir.

Başka taraftan, başta elektronik, enerji, bilişim, uzay, biyomühendislik, organik kimya endüstrileri benzer biçimde "ilim ve teknoloji temelli" sektörler ile bunların bir bileşkesi olan müdafa sanayii, en yüksek oranda katma kıymet yaratan, dolayısı ile toplumsal refaha katkıları en yüksek olan endüstri dalları olarak ortaya çıkmaktadırlar.


Gelişmiş ve Gelişmekte Olan ülkelerde Bilimsel Araştırmalar, Teknoloji Geliştirme Emek harcamaları ve üretim Teknolojileri Arasındaki İlişki


Bundan dolayı de günümüzde, ülkelerin, bilhassa bu alanlarda haiz oldukları ilim ve teknoloji altyapıları ve bu altyapıyı endüstri süreçlerinde kullanarak ürüne, dolayısı ile toplumsal refaha dönüştürebilme kabiliyetleri, gerek ekonomik, gerekse politik açıdan stratejik öneme haiz, dikkatle korunması ihtiyaç duyulan ulusal varlıklar olarak değerlendirilmektedir. Günümüzde, haiz oldukları bilimsel ve teknolojik bilgiyi, entegre süreçler içinde ürüne ve toplumsal refaha dönüştürebilen ülkeler ile bu süreç entegrasyonunu başaramamış ülkeler arasındaki anlayış ve uygulama farkı, gelişmiş ve gelişmekte olan ülke tanımlamasında kullanılan mühim yöntemlerden biridir.

Gelişmiş ülkelerde meydana getirilen bilimsel araştırmalar, bu araştırmalar sonucunda geliştirilen yeni teknolojiler ve bu teknolojilerin yeni üretim ve ürün teknolojilerine dönüşmesi süreçleri, iç içe, biribirini takip eden süreçler olarak ortaya çıkmaktadır. ABD, Almanya ve Japonya benzer biçimde ülkeler bu kategoride yer almıştır.

Gelişmekte olan ülkelerde ise bu süreçlerin entegrasyonu zayıftır. Türkiye benzer biçimde dünya ilim literatürüne katkısı az olan ülkeler ve hatta eski SSCB ve Hindistan benzer biçimde dünya ilim literatürüne katkısı yüksek ama bu birikimi toplumsal refaha dönüştürememiş ülkeler ikinci sınıfa giren ülkeler olarak değerlendirilmektedir.

Bilimsel araştırmalar açısından bakıldığında, bu ülkeler, gerek bilimsel ve bilimsel nitelikli kuruluşlar, gerekse ilim adamları düzeyinde ortaklaşa iş ve bilimsel çalışmalara katılım açısından, gelişmiş ülkeler ile sıkı ilişkiler içinde olabilmektedir. Fakat bu ilişkiler ve meydana getirilen emek harcamalar ile kazanılan bilgi birikimini, teknolojiye ve ürüne dönüştürecek mekanizmaların gelişmemiş olması sebebiyle, bu ülkelerin yeni teknolojiler ile tanışması nadiren bu teknolojilerin gelişme safhasında, genellikle da bu teknolojilerin üretim ve ürün teknolojilerine dönüşmesinden sonrasında, "teknoloji transferi" ile mümkün olmaktadır. Fakat, böylelikle haiz olunan teknolojiyi, yeni türev teknolojilerin gelişimini sağlayacak "Ar-Ge /tasarım teknolojisi" olarak değildir, belirgin bir ürüne hususi "üretim teknolojisi" olarak değerlendirmek gerekir.

Ilim ve teknoloji temelli bir endüstri dalı olan müdafa sanayii, gelişmekte olan ülkeler için bu negatif tabloyu ortadan kaldırabilecek bir fırsat olarak ortaya çıkmaktadır. Müdafa sistemleri tedarik süreçlerinin, hem müdafa ihtiyaçlarının karşılanması hem de eleştiri teknolojilerin edinilmesi ve ülkenin teknoloji alt yapısının geliştirilmesi amacıyla kullanılması, gelişmiş ülkeler tarafınca başarıyla uygulanan bir bilim-teknoloji-üretim süreçleri entegrasyonu yöntemdir. Müdafa harcamalarına büyük lar ayrılan devletimizde de, hem bilimsel araştırma, yeni teknoloji üretme ve yeni ürün geliştirme süreçlerinin entegrasyonu, hem de bu emekleri toplumsal refaha dönüştürülebilecek mekanizmaların kurulması için, müdafa sanayiini temel platform olarak oluşturmak en doğru yaklaşım olacaktır.

Ilim ve Teknolojideki Son Gelişmeler.

20. yy ilim ve hızla gelişen teknolojinin gelişmesinde altın çağını yakalamış, insan hayatında olmazsa olmaz bir rahatlık elde etmiştir. Ilim hiçbir süre durağanlık göstermemektedir. Bilimin sınırları genişlerken; dünyanın zannedildiği kadar büyük olmadığı gerçeği ortaya çıkmaktadır.

Günümüzde ilim olağanca hızıyla ilerlemekle beraber insan yaşamının eğer olmazsa olmazları arasına girmeyi başarmıştır. Bilimin sonucu olarak ortaya çıkan teknoloji hayatımızı her alanda kolaylaştırmayı başarmıştır.

Ilim ve teknoloji içinde sıkı bir ilişki bulunmakta, birbirlerini tamamlamaktadırlar. Bilimsel emek harcamalar uygulamaya elverişli bilgi üreterek teknolojik gelişmeye yol açarken, teknolojik gelişmeler de bilimsel araştırmaların daha uygun şartlarda yapılmasını sağlayarak bilimsel gelişmeyi hızlandırmaktadır .

Rönesans ve reformla beraber bilimdeki gelişmelerin temelleri atılmış, bilimsel gelişmeyi engellemeye çalışan tüm olumsuzluklar da ortadan kalkmıştır (Kilise ve Dinin Tesiri benzer biçimde).

İnsanlar, tanrıbilimsel gerçeklerden sıyrılıp içinde yaşadıkları dünyayı ve bu dünya ile ilgili sorunları keşfetmişlerdir. Bu benzer biçimde gelişmelerin sonucunda da bilimsel gelişmeler başlayıp zaman içinde hız kazanmıştır.

Ilim ve hızla gelişen teknolojinin ortaya çıkmış olduğu tarihten itibaren insanoğlu içinde yaşadıkları dünya ile yetinmemişlerdir. Uzayı merak etmişler, uzayın gizemini çözmek amacıyla gizemli bir seyahat, sistematik bir çabalama içine girmişlerdir. Sıvı yakıtlı motorların bulunması ile uçaklar ulaşım aracı olarak kullanılmaya başlanmış, insanlara uzak benzer biçimde görünene mesafeler geriye kalan ortadan kalkmıştır. Bunun sonucunda insanların uzaya gitme isteği iyice artmıştır .

Uzayı tanımlayacak olursak; güneşi gezegenleri uyduları, yıldızları, sayısız galaksiyi içine alan boşluktur. Bu sınırsız boşluk içersinde bulunana gök cisimlerinin her birisi dünya yüzeyindeki toz parçacıkları kadardır. İlk çağ filozoflarından başlayarak pek çok ilim adamı uzayı tanımlama uğraşı içine girmişlerdir. Mesela; Galile'nin gök bilimleri ile ilgili emekleri olmuştur. Teleskopla gözlemler yapmış, şu anki ilim adamlarımızın dahi sonucuna ulaşamadıkları bir araştırma çizgisini başlatmıştır. Kepler ise; gezegenlerin yörüngelerinin üstüne emek harcamalar yapmış, elips şeklindeki hareketleri saptamayı başarmıştır.

Günümüzde ise uzaya yetişme uğraşı dünya üstünde milletler arası çatışmaya yol açmakta, süratli bir yarışın olmasına niçin olmaktadır.

“İlk aya seyahat planlarının NASA başlatmıştır. Başka John F. Kennedy'nin 25 Mayıs 1961'de kongrede bir hususi oturumda yapmış olduğu konuşmada “önümüzdeki 10 yıl içinde bir insanın aya gitmeyi ve dünyaya dönmeyi başaracağına inanıyorum†sözleri bu çalışmaların daha da hızlandırmıştır soğuk cenk döneminde uzay emekleri mevzusunda da Sovyetler Birliği ile yarışan ABD uzay harcamaları için büyük bütçeler ayırıyordu. Aya gönderilecek uzaya aracı için emek harcamalar uzun bir süre devam etti. Bu emek harcamalar esnasında meydana getirilen kontrol uçuşlarından birinde NASA 3 astronotunu kaybetti†“Sonunda 16 Temmuz 1969'da Neil Armstrong, Edwin Aldrin Jr. ve Micheal Collins adlı üç astronotu taşıyan Apollo 11 tarihe geçecek ay yolculuğuna çıktı. Apollo 11, 19 Temmuz'da ay yörüngesine girdi. Kartal(EAGLE) adlı modül ay yüzeyine başarıyla indi ve Armstrong aya ayak basan ilk insan olarak tarihe geçti. Armstrong'un peşinden Edwin Aldrin'de yüzeye indi. Ay toprağından örnekler alan, bir takım bilimsel deneyler icra eden ve Amerikan bayrağını aya diken iki astronot görevlerini başarıyla tamamlayarak dünyaya döndüler†İlk aya yolculuğun tamamlanmasının peşinden tartışmalar da başladı. Bu tartışmalara sonunda uzayda yaşam olup olmadığı mevzusu üstünde durulmaya başlandı. İnsanın bir ortamda yaşamını devam ettirmesi için; atmosfer, ışınım ve yerçekiminin bulunması gerekmektedir. Bilhassa atmosfer diri yaşamı için çok önemlidir.Dünyamızda %78 oranında azot, %21 oranında oksijen mevcuttur. Uzay boşluğunda ise hava olmayıp yalnız bir miktar gaz mevcuttur. Bundan dolayı uzaya giden araçların içinde hava tankları mevcuttur. Uzay tamamen soğuktur. İnsan ise yalnız belli başlı ısı ölçütleri içersinde yaşayabilmektedir. Bundan dolayı uzay aracında ısı sistemi de olmalıdır.

İnsan oğlu çıplak iken uzay boşluğunda kalıcı zarar görmeden 30 saniye kadar yaşayabilir. Nefesinin tutmamak kaydıyla 30 saniye boşlukta kalan insan patlamaz, donmaz ve bilinci tamamını kaybetmez. 30 saniye sonlarında oksijen yokluğu sonucu şuur kaybı oluşmaya başlar. 1 ya da 2 dakika sonrasında ise yaşam faaliyetleri tamamen durur ve insan yaşamını kaybeder.

Uzayda karşılaşacağımız başka bir mesele ise yer çekimidir. Dünyadan uzaklaştıkça yer çekimi azalmaktadır. Aralarında ters bir orantı vardır. bu nedenle uzayda yer çekimi yoktur.

Günümüzde insanlığın ortak gayesi her şeyden haberdar olma, uzayın tüm olanaklarından yararlanmaktır. Şu anda uzayda Türksat adlı bir uydumuz mevcuttur. Uydumuz yardımıyla haberleşmenin gücü hızla artmıştır.

İletişim kurmanın en kolay yolu konuşmaktan geçer. Karşımızdaki insanların hislerimizi ve isteklerimizi anlatmanın başka bir yolu da el kol hareketleridir. Fakat bunların haricinde da ilkle iletişim yolarlı vardır: Atlı elçilerle, dumanla ve güvercinler benzer biçimde.

Karadeniz Bölgesi'nde bulunan köylerimizin bazılarında yer şekillerinin de tesiri ile dağınık yerleşme görülmektedir. Evler arasındaki mesafe uzak odlundan dolayı insanoğlu ıslıklarla haberleşme-iletişim kurmaktadırlar. Her ıslık tonu başka bir ablam ifade eder. Fakat yalnız insanoğlu için değildir toplumlar içinde iletişimin önemi büyüktür.

İnsanların uzaktan haberleşmesine olanak veren teknik araçlar Fransız Devrimi'nden derhal sonrasında optik telgrafın bulunması ile gelişim sürecine girdi.

1837'de elektrikli telgrafın bulunması ile haberleşme-iletişim çağı adım atmıştır.

Telefon 1876 senesinde Graham Bell tarafınca bulundu. İnsan sesinin iletiminde ilkin ülke içinde bir süre sonra da ülkeler içinde yayılmasına olanak verdi. Bu yenilik pek çok kaygıyı da bununla beraber getirdi. ABD'de benimsendi ve bir süre sonra ülkeler içinde yayılmaya başladı. 19. yy'da etkileşim ağları kurulmaya, insanoğlu arasındaki etkileşim gelişmeye başladı.

“Tarihte ilk ses kaydı 1877 senesinde Thomas Edison tarafınca yapılmıştı. Son 20 yılda yaşanmış olan gelişme ise gerek ses kalitesinde gerekse şiddetle kayıt sisteminde mükemmeli yakalamayı hedeflemektedirâ€

İnsanlar, aralarındaki mesafe ne kadar uzak olursa olsun birbirleri ile kolayca haberleşme-iletişim kurmaktadırlar. Mesela; bir faks makinesi birden fazla dakika ilkin Türkiye'de bir fotoğrafı yayınlarken birden fazla dakika sonrasında New York ya da Tokyo'da yayınlayabilmektedir.

20. yy'daki en büyük gelişme asla kuşkusuz bilgisayar teknolojisinde yaşanmıştır. İnternet ağının kurulması sonucunda bilgisayar ve web; evlerimizi, işyerimize hatta günlük yaşamımıza kadar girmeyi başarmıştır. Bilgisayar teknolojisi bununla beraber çok büyük yenilikler ve kolaylıklar getirmişti. Mesela; bilgisayar yaşamımıza girmeden ilkin para yatırma işlemleri için bankalarda saatlerce sıra beklerken şu anda web yardımıyla işlemlerimizi en kısa zamanda gerçekleştirebilmekteyiz.

Biliyoruz ki bu teknoloji burada kalmayacak, insanoğlu yaşamış olduğu sürece teknoloji de ilerleyecektir. Şu an bizlere hayal benzer biçimde gelen büyük bölümü araçlar yaşamımıza girecek ve hayatımızı kolaylaştırmaya devam edecektir.



Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi



Türkiye'nin Teknoloji Geliştirme Şart ve Olanakları

Ilim ve teknoloji söz mevzusu olduğunda, Türkiye'nin, yer almış olduğu sistem içindeki başka ülkelerden (başka OECD ülkelerinden ya da G.Kore, Tayvan benzer biçimde yeni sanayileşen ülkelerden) daha değişik bir tutum izlediği görülüyor. Türkiye'nin teknoloji geliştirme şart ve olanaklarını irdelerken, ilkin, bu farklılığı ortaya koymakta yarar vardır.


Gözlenen farklar birden fazla noktada toplanabilir:


* Türkiye, ilim ve teknoloji kabiliyetini yükseltebilme ve bu tabloda günümüzün jenerik teknolojilerine egemen olma, bu teknolojiler tabanında ‘innovation' kabiliyetini kazanma mevzusunda, sistem içindeki başka ülkelerin aksine, asla telaşlı değildir ve onlardan oldukça geride kalmıştır. Ne cemiyet katlarında ne de siyasal partiler düzleminde, gecikildiği için kaygı duyulduğu izlenimini alabilmek mümkündür. Siyasal kadroların, ara sıra, ilim ve teknolojiye ehemmiyet verilmesi gereğini vurgulamalarına rağmen, bu yalnızca, altı boş siyasal bir söylem düzeyinde kalmakta; hatta, büyük bölümü süre, siyasal bir prim getirmeyeceği kanısıyla olsa gerek, ilim ve teknoloji mevzuları, bütünüyle siyasal gündemden düşürülmektedir.

* Bu genel gözlemi doğrulayan kanıtlar ortadadır:

Sistem içinde yer edinen başka ülkelerin hepsinin, ilim ve teknoloji faaliyetinde uyguladıkları ulusal bir politikaları; ulusal hedefleri, bu hedeflere erişmek için izledikleri ulusal strateji ve planları vardır.

Türkiye'nin ise, herhangi bir hükümet programının ya da siyasal bir programın parçası olarak benimsenmiş ve uygulamaya konmuş, ulusal bir ilim ve teknoloji politikası yoktur. Bu saptama, Türkiye'de, ülkenin ilim ve teknoloji kabiliyetini yükseltmeye yönelik siyaset ya da strateji önerileri olmadığı anlamına gelmemektedir. Tavsiyeler vardır, hükümetlere sunulan tasarılar vardır; ama bu tür şeyler siyasal bir program haline dönüşmemekte ve hayata geçmemektedir. Bu tasarılardan birisi, 1980'li yılların başlangıcında, devrin ilgili Devlet Bakanı'nın eşgüdümünde, 300 kadar ilim adamı ve uzmanın katılımıyla hazırlanan Türk Ilim Politikası: 1983-2003'tür. Bu dokümanla, ilk kez, teferruatlı bir ilim ve teknoloji politikasıortaya konmaya çalışılmıştır. Burada teknoloji mevzusu da bir ana motif olarak ele alınmış ve öncelik verilecek teknoloji alanları belirlenmiştir. Bu yeni yaklaşım, ilim ve teknoloji politikalarının, ekonominin yönetiminde ve toplumsal yaşamın başlıca etkinlik alanlarının düzenlenmesinde rol alan unsurların da (ilgili bakan ve üst düzey bürokratlar, hükümet dışı müessese temsilcileri v.b.) katılımıyla belirlenmesine olanak tanıyan yeni bir kurum yaratmıştır: Ilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK).

Ne var ki, Türk Ilim Politikası: 1983-2003 hayata geçirilememiştir. 1983'te kurulan, ama, ilk toplantısını 9 Ekim 1989'da, ikincisini ise 3 Şubat 1993'te yapabilen, o günden bugüne tekrar toplanamayan BTYK'ya da işlerlik kazandırılabildiği söylenemez.

Halen, Türkiye'nin Ilim ve Teknoloji Politikası mevzusundaki resmi doküman, BTYK'nın ikinci toplantısında karar altına alınan Türk Ilim ve Teknoloji Politikası: 1993-2003'tür. Altını çizerek vurgulamak gerekir ki, devletin üst düzeyde yetkili bir kurulu, kendisine sunulan bir tasarıyı, bu dokümanla, uygulanması ihtiyaç duyulan bir karar haline dönüştürmüştür. üstelik bu dokümanda ifadesini bulan siyaset 1995 başlarında Yüksek Planlama Kurulu'nca VII. Beş Senelik Plan Döneminde Ilk olarak Ele Alınması Öngörülen Temel Yapısal Değişiklik Projeleri Kapsamındaki Ilim ve Teknolojide Atılım Projesi Çabalama Komitesi Raporu (24 Şubat 1995) ile geliştirilerek somut bir zemine oturtulmuş ve bu proje VII. Beş Senelik Plân'ın ana eksenlerinden birisini oluşturmuştur. Ama, söz mevzusu projeyi, Plan dokümanının sayfalarından alıp hayata geçirecek bir siyasal haiz ya da kararlılığın var olduğuna ilişkin kuvvetli bir kanıt hemen hemen ortaya çıkmamıştır.

AR-GE faaliyeti, sisteme dahil tüm ülkelerde, devletçe en fazlaca desteklenen, devletin en fazlaca subvansiyon sağlamış olduğu alandır. Ama, Türk takımlarının yurt dışındaki maçlarını izlemeye gidiş dahil, akla gelen derhal her alanda teşvik edici önlemler uygulayagelmiş olan Türkiye, ama geçen yıl, 1 Haziran 1995'te, başka ülkelerdekiyle karşılaştırılabilir çapta bir AR-GE desteği uygulamasını başlatabilmiştir. Bu da ama, Uruguay Turu Nihaî Senedi'nin devlet subvansiyonlarına ilişkin düzenleyici hükümlerine ve AB mevzuatına uyum yaklaşımı etrafında gündeme gelmiştir; içsel bir dinamik, mesela, endüstri kesiminin baskısı sonucu değildir...

Sistem içindeki başka ülkelerle karşılaştırıldığında, Türkiye'nin, kendi ulusal ‘innovation' sistemini kurmada çok gerilerde kalmış olduğu; bu sistemin oluşması için, TüBİTAK ve TTGV benzer biçimde kurumların ve bir takım üniversitelerin gösterdiği uğraş haricinde, mevzunun ulusal düzeyde, bir tüm olarak ele alınmadığı; hatta, mevzuya yakın olması ihtiyaç duyulan bir çok çevre için, kavramın kendisinin dahi yeni olduğu malum bir gerçektir.

Sistem içindeki tüm başka ülkeler, ulusal ‘innovation' sistemlerinin ayrılmaz bir parçası olan ve bundan da öte, kendilerini, geleceğin enformasyon toplumuna taşıyacak, ulusal enformasyon şebekelerini, hazırladıkları master planlar-eylem planları etrafında kurmaya başlamış ve bu ülkelerde, bu atılımın fiili sahipliğini iş başındaki hükümetler, siyasal liderler üstlenmişken Türkiye'deki siyasal partiler, böylesi bir altyapı ve bununla ilintili ulusal bir master plan gereği üstünde, hemen hemen herhangi bir duru fikre haiz değillerdir (BTSTP, Mayıs 1995; TüBİTAK, Haziran 1995).

Türkiye'nin ilim ve teknoloji kabiliyetini geliştirme mevzusundaki, pek de hassas olmayan yaklaşımını doğrulayacak başka bir çok kanıt bulunabilir. GSYİH'den AR-GE harcamalarına ayrılan hisse, endüstri müesseselerinin toplam AR-GE harcamaları içindeki oranı, 1000 etkin nüfus başına düşen ilim adamı sayısı benzer biçimde verilerle de bu vaziyet kanıtlanabilir. Ama, sayısal verilere girilmeksizin de, burada işaret edilen kanıtlardan yola çıkılarak, aynı tutumsal sistem içinde yer edinen başka ülkelerle Türkiye arasındaki, ilim ve teknoloji mevzusuna yaklaşımla ilgili temel farkı ortaya koymak mümkündür: Bu fark, ülkenin ilim ve teknoloji kabiliyetini yükseltmek ve dünya teknolojisini yakalamak fikrinin, Türkiye'de, başta endüstri kesimi olmak suretiyle, toplumun direkt ilgili katmanlarında yeterince sahiplenilen bir düşünce haline gelmediği noktasında düğümlenmektedir. Bu bu şekilde olduğu içindir ki, bu fikrin siyasal partiler -siyasi iktidar- düzleminde sahibini sağlamak da pek mümkün olmamaktadır.

Eğer, Türkiye'de bu fikre haiz çıkması düşünülebilecek bir cemiyet katmanı olarak, mesela endüstri kesimi, bu konuyu yapmış olsaydı; tarif gereği, bu fikrin siyasal platformda da yansıması olur ve minimum bir partinin siyasal programında bu husus yer alabilirdi, diye düşünmeye hakkımız var, sanıyorum. Buradan gelinecek nokta çok açıktır: İlgili cemiyet katmanlarınca sahiplenilen bir hedef haline dönüştürülemediği sürece, Türkiye'nin teknoloji kabiliyetini yükseltmek, dönemin jenerik teknolojileri tabanında ‘innovation' kabiliyetini kazanmak ve dünya teknolojisini yakalamak -ya da mevzu başlığıyla söylersek; Türkiye'de teknoloji geliştirmek- benzer biçimde, makro planda, çok taraflı ve geniş kapsamlı düzenlemeleri gerektiren bir atılımı gerçekleştirmek mümkün değildir. Özetle, Türkiye'de teknoloji geliştirmenin ön koşulu, bunun, başta endüstri kesimi olmak suretiyle, ilgili cemiyet katmanlarınca benimsenen bir hedef haline gelmesi ve bu hedefin geniş halk kesimlerince kabullenilen bir siyasal programa dönüştürülmesidir. Bu ön koşulun gerçekleşmesi mümkün mü?

Soruya bilhassa de bu mevzuda son aşama mühim bir role haiz bulunan endüstri kesimi açısından bir cevap verilebilir mi? Son zamanlarda, sanayinin bir takım kesimlerinde, AR-GE'ye yöneliş mevzusunda, belirgin bir yaklaşım, belirgin bir kıpırdanma bulunduğunu söylemek mümkün. Bu kesimlerin, bilhassa, kullandıkları üretim sistemlerinde-,metotlarında ya da ürettikleri üründe yenilik yapabilme kabiliyeti kazanma (böylesi bir yeteneğe sahipseler bu konuyu geliştirme) yönünde samimi bir uğraş gösterdikleri gözleniyor. Kendi AR-GE birimlerini kuran firmalar var. Endüstri müesseselerinin proje bazındaki AR-GE harcamaları için devletçe sağlanacak desteğin, bu endüstri kesimlerinde oldukça geniş bir ilgi yarattığı ve bir hareketlenme meydana getirmiş olduğu de bir gerçek. Fakat, söz konusu gelişmeler yanında, Türkiye'deki bir çok endüstri kuruluşunun, yabancı firmalarla, bilhassa de AB firmalarıyla, geçmişten gelen ortaklık bağlarının bulunduğunu ya da belirgin bir entegrasyona haiz bulunduklarını ve gereksinim duydukları teknolojiyi Türkiye'de geliştirme olanaklarını arama yerine, bu gereksinimlerini yabancı ortakları kanalıyla karşılama yönünde bir strateji izlediklerini göz ardı etmemek gerekir. Bu şekilde kuruluşlardan bazılarının Türkiye'de kurulu AR-GE birimlerinin ise, çoğu zaman, yabancı ortağın kendi AR-GE ağında, yalnızca bir taşeron birim olarak yer almış olduğu biliniyor. Kaldı ki, Gümrük Birliği koşullarında pazar paylarını güvence altına alabilmek ve bundan dolayı gereksinim duydukları teknolojiyi edinmek suretiyle, yabancı firmalarla evliliğe giden yerli firmaların sayısının hızla arttığı da bir gerçek. Endüstri kesiminde ortaya çıkan bu tablo aranan ön koşulu sağlar mı? Yerli endüstri şirketlerinin internasyonal evlilikler mevzusundaki yaklaşımlarının ve imzalanan evlilik senetlerinin muhtevalarının bu probleminin yanıtını mühim seviyede etkileyeceği muhakkaktır. Ama, unutulmaması ihtiyaç duyulan nokta, ilim ve teknoloji mevzusunun, aslen toplumun tüm kesimlerini ve çok yakından ilgilendirdiğidir. Mevzu herkesi ilgilendirir; çünkü ilim ve teknolojide yetkinlik, yalnızca ülke sanayiinin değildir, tüm bir ülkenin internasyonal arenadeki konumunu ve geleceğini belirleyecektir. Bu açıdan, aranan ön koşulu sağlayabilmek, ilim ve teknoloji konusunu tüm boyutlarıyla siyasileştirmeye ve bu mevzuya haiz çıkacak toplumsal aklı üretmeye bağlıdır.


Yaşam belli bir miktar daha güç olurdu. Kolay bir yaşam olmazdı. Bunaltıcı gelebilirdi. Tembelliğe alışmazdık. Daha sıhhatli olurduk teknolojisiz. Yuvamız dünya gezegeninin ömrü uzun olurdu. Herşey daha tabii olurdu. Daha masum olurduk. Ruhsal rahatsızlıklarımız ve bedensel rahatsızlıklarımız daha az olabilirdi. Küresel ısınma olmazdı. Sürdürülebilir, içsel bir dünya olurdu. Matrix filmindeki benzer biçimde yaşamlarımız olmazdı. Sevgi gerçek kalırdı ve toplumsal ilişkiler daha güzel olurdu.









Teknoloji, günümüzde yaptığımız işleri kolaylaştırmak için teknolojik araçların olmasını sağlar. Bilimsel tabiriyle yeni bir teknolojik araçlar geliştirmek, üretmek ve hizmet desteği sağlaması için mühim olan bilgi, beceri ve teknikler bütünüdür.

Teknolojik araçlar olmasaydı iyi mi olurdu?

Örnek olarak mahallemizde elektriğin kesildiği zamanı düşünelim;

Aniden hayatımızda tv yok, web yok, ışıklar yok. Evdekilerle (yeri durağan değilse) mum telaşına düşüyoruz. Sonrasında mumu yakıp elektriğin gelmesini bekliyoruz. Bu sırada bilgisayar oyunu oynayamayız ya da tv izlemeyiz. Yalnız birbirimizle konuşabiliriz. Bir arada oturabiliriz. Evdekilerle muhabbet edebiliriz. Elektriğin kesilmesiyle teknojinin insanoğlu arasındaki mesafeyi açmadığı zamanlara dönüş yapıyoruz. Evet, bu açıdan bakarsak güzel.


Bir de şöyleki düşünelim elektrik kesilmeden az ilkin gurbetteki yakınınızla görüntülü olarak görüşüyorsanız? Elektrik yokken onunla yalnız telefonla görüşebiliyoruz ama günümüzdeki teknolojik araçlar olmasaydı o görüşmeyi yapamayıp, sevdiklerimizle özlem gideremeyecektik.


teknolojik ürünler olmasaydı yaşam iyi mi olurdu

Düşünün bir kere acaba teknoloji olmasaydı yaşam nası olurdu. Eğer teknoloji olmasaydı ocak yada fırın yardımıyla yemeklerimiz pişiremezdik, buzdolabı olmasaydı gıdaları soğuk tutamazdık. Bu tür durumlar günlük hayatımızdan çok rahat örnekler. Bundan 20 yıl ilkin de varlardı. Ama biz için çok mühim araçlar.


Günümüzde en fazlaca kullandığımız cep telefonunu bir başka örnek olarak vermek isterim. Cep telefonu çok mühim bir buluş,teknolojik araçtır. Hepimizin de bilmiş olduğu benzer biçimde cep telefonlarının aslolan gayesi haberleşme-iletişim kurmaktı. İlk çıktığında cep telefonunu ileti çekmek ve konuşmak için kullanırdık. Ama zaman içinde bu çok mühim teknolojik alete çok mühim başka özellikler de eklendi. Kamera,yol bilgisayarı,ses kaydı benzer biçimde. Bundan böyle yanımızda ekstradan fotoğraf makinesi, hesap makinesi, takvim, kamera taşımamıza gerek kalmadı. Çünkü bunların hepsini geriye kalan bir makineyle yapabiliyoruz. Doğal olarak ki kimi zaman bu özellikler kötüye kullanılabiliyor(bilhassa kamera). Ama her şeyin olduğu benzer biçimde hızla gelişen teknolojinin gelişmesinin de bir takım dezavantajlarının olduğu inkar edilemez bir gerçek.


Cep telefonundan bahsetmişken çağımızın çok çok mühim icatlarından biri olan bilgisayarı da unutmamak gerekir. Aslına bakarsak geriye kalan o devasa masaüstü bilgisayarların sayısı azaldı. Bundan böyle insanoğlu daha minik şeylere yöneldiler. LCD ekranlar, laptoplar çıktı. Ama hepsinin de görevi aynı. Yalnızca boyutlarında bir değişme oldu. Az ilkin cep telefonundan bahsederken cep telefonlarında da internete bağlanma hususi durumunun bulunduğunu söylemeyi unuttum. Burada söylemiş olayım. Eskiden bilgisayar çok az evde bulunurdu. Oysa şimdi bir evde iki tane var. Bundan böyle her insanın şahsi bir bilgisayarı var. Bi de doğal olarak bilgisayarda eğer olmazsa olmazlardan bana bakılırsa o olmasa bilgisayarın bir asla olduğu bir buluş var ki çok mühim. Bir tıkla istediğimiz şeyleri önümüze getiriveriyor. Heralde anladınız niçin bahsettiğimi. İNTERNET. İnternet hakikaten çok hem de çok mühim. eskiden 20 ciltlik ansiklopedilerin,sözlüklerin aptığı şeyleri o yapıyor. Hem de bizlere oldukça fazla enerji sarfettirmeden. İnternet olmasaydı da ansiklopedilerde aramaya çalışsaydık bizlere ihtiyaç duyulan şeyleri bir sürü süre kaybımız olurdu. Ama bunun avantajlarından biride birşey ararken başka bir şeye bakıp onu da öğrenebilmemizdi. İnternette ise böle bir vaziyet söz mevzusu değildir. Çünkü çoğu zaman arama motoruna neyi yazarsan o mevzuyla ilgili bilgiler çıkar. Şu demek oluyor ki fazladan bir şeyler öğrenemezsin pek. İnternetin iyi yanlarından biri de bununla beraber iletişim de yapabilmemizdir. Bilhassa MSN diye adlandırdığımız şey bu konuyu çok güzel başarıyor. Telefon hitabı benzer biçimde süratli bir şekilde karşılıklı konuşmamıza olanak veriyor. Bunun yanı sıra webcam le de görüntülü olarak konuşabiliyoruz.














Elektrik olmasa her şey çok değişik olurdu.Kim bilir insanoğlunun en büyük icadı bu olmuştur.Son yüzyıldaki muhteşem gelişmelerin temel etkeni elektriktir.


İletişim, iletişim, ulaşım,sıhhat,eğitim; neredeyse tüm alanlara kadar uzanan bir yelpazede etkili bulunduğunu söyleyebiliriz.


Ilim elektriğe çok şey borçludur.


Elektriğin kim bilir en büyük getirisi, boşa giden, verimsiz geçen akşam saatlerini ve geceleri de insanoğlunun birşeyler üretebileceği şekle getirmiş olmasıdır.Suni güneşlerimiz var geriye kalan her yerde ve geceler de gündüzler kadar anlamlı.

DEVAMI :





  • Katı, sıvı ve gaz basıncından yararlanarak geliştirilmiş teknolojik araçlar nedir?


  • Sunumda kullanılan teknolojik araçlar nedir?


  • Sıhhat, ulaşım ve haberleşme-iletişim alanlarında kullanılan teknolojik araçlar nedir?


 

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Günümüzde teknolojik araçlar olmasa ne olurdu?
Günümüzde teknolojik araçlar olmasa ne olurdu?
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/gunumuzde-teknolojik-araclar-olmasa-ne.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/gunumuzde-teknolojik-araclar-olmasa-ne.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content