Hz. Muhammed'in kişilik özellikleri nedir? PEYGAMBERİMİZİN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ En yüce ahlâka haiz olduğunda; yüzyıllar süres...
Hz. Muhammed'in kişilik özellikleri nedir?
PEYGAMBERİMİZİN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ
En yüce ahlâka haiz olduğunda; yüzyıllar süresince, dost ve düşman, her insanın üstünde birleştiği tek bir insan vardır:
Peygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselam.
Aslına bakarsan o, yeryüzünde bulunuş maksadını, "güzel ahlâkı tamamlamak" olarak ifade ediyordu. Onu son olarak elçisi olarak insanlığa gönderen Yüce Tanrı da, Peygamberimizde bizim için "en güzel" mesela bulunduğunu haber veriyor.
Eğitimde güzel örneklerin ne kadar mühim bulunduğunu tamamımız biliyoruz. Büyükler kendi yaşayışlarında ne kadar iyi örnek olurlarsa, küçüklerin iyiye ve güzele yönelmesi o denli kolay ve rahat olur. Güzel örnek olmak ve güzel örnekleri tanıtmak, gençliğe yapılabilecek en büyük hizmetlerden biridir. Evlatlarımızın ve gençlerimizin örnek alabilecekleri en muhteşem insan Peygamberimizdir. Peygamberimizin ahlâkını kolaylıkla kendimize örnek alabiliriz, öykünmek edebilir, ahlâkımızı güzelleştirebiliriz.
Peygamberimizin ahlâkını ne kadar öğrenirsek hayatta o denli başarı göstermiş olur ve mükemmele ulaşabiliriz.
AHLAKTA MüKEMMEL ÖRNEK
Güzel terbiye adı altında toplanan tüm güzel vasıfları örnek insan olarak en muhteşem şekilde yaşayan insan asla şüphesiz Peygamberimizdir (a.s.m.) O'nun ahlakı o denli yücedir ki, Bizzat Cenab-ı Hak, O'na hitaben şu şekilde buyurur “Muhakkak Senin için tükenmeyen bir mükafat vardır. Zira Sen pek yüce bir terbiye üzerindesin†(Kalem süresi 4)
Nitekim, Hz. Aişe Efendimizin ahlakından örnek almak isteyen Sahabilere şu şekilde buyurmuştur: “Siz Kur'an'ı okuyor musunuz? O'nun ahlakı Kur'an'dır†Peygamberimizin hayatından her tabakadan insanoğlu örnek alacak yönler bulabilir. Bizatihi insan olarak O'nun hayatından alacağı sayısız erdem ve güzellikler yanında, kendi mesleğini ve cemiyetteki yerini ilgilendirecek pekçok derside alabilir. Zira O'nun yaşamı her yönüyle örnektir.
PEYGAMBERİMİZİN AHLAKİ HUSUSİYETLERİ
Peygamberimizin ahlakının en önemli bir hususiyeti, Tanrı vergisi oluşudur. Tanrı, O'nu kusursuz, eksiksiz, mümtaz bir halde yaratmıştır. O'nu terbiye eden, edep ve ahlakın en seçkin özellikleriyle süsleyen Yüce Rabbidir.
peygamber(sav)'in anlatılan özellikleri
Yüce Tanrı'ın "Ve şüphesiz sen, pek büyük bir terbiye üzerindesin." (Kalem Suresi, 4) ayetiyle üstün ahlakını bildirdiği Resulullah (sav)'ın ahlakını ve davranışlarını örnek almak tüm müminler için mühim bir sorumluluktur. Peygamber Efendimiz (sav)'in şemailinin anlatıldığı bu yazı dizisinin hazırlanmasındaki amaç da bu sorumluluğun bir görevi olarak, onun çeşitli larda aktarılan bu güzel özelliklerini inceleyip, yaşamından günümüze öğütler çıkarmaktır.
Günümüzde insanoğlu, bilhassa de gençler birçok insanı kendilerine örnek almakta, onların tavır ve konuşmalarına, üsluplarına, giyim tarzlarına özenmekte, onlar benzer biçimde olmaya çalışmaktadırlar. Sadece bu insanların büyük bir çoğunluğu doğru yolda olmadığı benzer biçimde, tavır ve terbiye güzelliğine de haiz değildirler. Bundan dolayı insanları doğru olana, en güzel terbiye ve tavra özendirmek mühim bir sorumluluktur. Bir Müslümanın, tavrına ve ahlakına özenmesi, benzemek için çaba göstermesi ihtiyaç duyulan şahıs ise, kuşkusuz Hz. Muhammed (sav)'dir. Yüce Tanrı bu gerçeği bir ayetinde şu şekilde bildirmektedir:
“Andolsun, sizin için, Tanrı'ı ve ahiret gününü umanlar ve Tanrı'ı çokça zikredenler için Tanrı'ın Resûlü'nde güzel bir örnek vardır.†(Ahzab Suresi, 21)
Bu yazı dizisinin bir amacı da Peygamberimiz (sav)'i birçok yönüyle tanıtmak, onun Kuran'da övülen ahlakını örnek alan insanlardan oluşan bir topluluğun ne kadar üstün özelliklere ve güzelliklere haiz olacağını göstererek, Tanrı'ın izniyle insanları Peygamberimiz (sav)'in titizlikle uyduğu İslam ahlakına özendirmektir.
Peygamber Efendimiz (sav)'de Tecelli Eden Yaratılış Güzellikleri
Peygamber Efendimiz (sav)'in Ashabı, bu kutlu insanoğlunun dış görünümünün güzelliği ve görenleri fanatik bırakan heybetinden nuruna ve duruşundan gülüşüne kadar Tanrı'ın onda tecelli ettirdiği çeşitli güzellikler hakkında bir çok detay aktarmışlardır. Sayıca oldukça kalabalık olan sahabeler, bu güzellikler hakkında birçok değişik detay vermiş, Peygamber Efendimiz (sav)'le aynı dönemde yaşamamış olan Müslümanlara Tanrı'ın Resulünü birçok yönüyle tanıtmışlardır. Bazı sahabeler onu genel özellikleriyle tanım ederken, ötekiler uzun ve detaylı anlatımlarda bulunmuşlardır. Bu anlatımlardan bazıları şu şekildedir:
Peygamber Efendimiz (sav)'in Dış Görünümü ve Güzelliği
Sahabeleri Peygamberimiz (sav)'in güzelliğini şu şekilde anlatıyorlardı:
"Tanrı Resulü sallallahu aleyhi ve sellem çok yakışıklı idi. Kutsal yüzü ayın on dördündeki dolunay benzer biçimde parlardı... Burnu oldukça güzel idi... Gür sakallı, iri gözlü, düz yanaklı idi. Ağzı geniş, dişleri inci benzer biçimde parlaktı... Boynu sanki bir gümüş hüzmesi idi... İki omuzu arası geniş, omuz kemik başları kalınca idi..." (Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, 5. cilt, İz Yayıncılık, s. 31)
"Resulullah (sav) beyaz, güzel ve mutedil (yavaş ve mülayim, itidalli) idiler." (Hz. Ebu Tufeyl (ra),G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 519/1)
Enes b. Malik (ra) konu alıyor:
"Peygamber Efendimiz (sav) orta boylu idi; uzun da değildi, kısa da değildi; hoş bir görünüşü vardı. Saçı ise ne kıvırcık, ne de düzdü. Kutsal (İlahi hayrın bulunmuş olduğu şey, bereketlenmiş, çoğalmış, hayırlı, uğurlu) yüzlerinin rengi ise nurani beyazdı." (Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i Şerife, 2. cilt, Hilal Yayınları, Ankara, 1976, s. 7-8)
Hz. Hasan (ra) naklediyor:
"Resulullah Efendimiz (sav), yaradılıştan heybetli ve muhteşemdi. Saçları kıvırcık ile düz arası idi; eğer kendiliğinden ikiye ayrılmışlarsa onları başının iki yanına salar, değilse ayırmazlardı. Uzattıkları takdirde saçları kulak yumuşaklarını geçerdi. Peygamber Efendimiz (sav)'in rengi, ezher'ul-levn (pek beyaz ve parlak renk) idi, şu demek oluyor ki nurani beyazdı. Alnı açıktı. Kaşları; hilal benzer biçimde, gür ve birbirine yakındı. Boynu, saf mermerden meydana gelen heykellerin boynu benzer biçimde gümüş berraklığında idi. Vücudunun tüm azaları birbiri ile uyumlu olup yakışıklı bir yapıya sahipti..." (a.g.e., s. 18-22-23)
Bera b. Azib (ra) konu alıyor:
"… Resullullah Efendimiz (sav)'den daha güzel birini görmedim..." (Sünen-i Tirmizi Tercümesi, Çeviren: Osman Akıllı Mollamehmetoğlu, Yunus Emre Yayınevi, İstanbul, IV.cilt, s. 210)
"Efendimiz (sav) beyaza pembe karışık renkte idi. Gözleri siyah, kirpikleri sık ve uzun idi." (Hz. Ali (ra), G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, s. 519/4)
Peygamber Efendimiz (sav)'in hicret yolculuğu esnasında çadırını ziyaret etmiş olduğu ümmü Mabed adlı, cömertliği, iffeti ve cesareti ile tanınan biri, Peygamber Efendimiz (sav)'i tanımamıştır. Sadece Peygamberimiz (sav)'i anlatılanlardan tanıyan eşine, onu şu şekilde tanım etmiştir:
"Aydın yüzlü ve güzel yaradılışlı idi; zayıf ve ince de değildi. Gözlerinin siyahı ve beyazı birbirinden iyice ayrılmıştı. Saçı ile kirpik ve bıyıkları gümrahtı (bolca, gür). Sesi kalındı. Sustuğu vakit vakarlı (ağırbaşlılık, halim ve heybetli oluş), konuşmuş olduğu vakit da heybetli idi. Uzaktan bakıldığında insanların en güzeli ve en sevimlisi görünümündeydi; yakından bakıldığında da tatlı ve hoş bir görünüşü vardı. Çok tatlı konuşuyordu. Orta boylu idi; bakan kimse ne kısa ne de uzun bulunduğunu hissederdi. üç kişinin içinde en güzel görüneni ve nur yüzlü olanıydı. Arkadaşları, ortalarına almış durumda hep onu dinlerler; buyurduğu vakit da derhal buyruğunu yerine getirirlerdi. Hitabı tok ve emin idi." (Prof. Dr. Ali Yardım, Peygamberimizin Şemaili, Damla Yayınevi, 3 Baskı, İstanbul, 1998, s.48)
Şemal-i Şerif Ne Anlama gelir?
Kuran ayetlerinin yanı sıra sahabelerden aktarılan açıklamalarda da Peygamberimiz (sav)'le ilgili bir çok bilgi verilmektedir. Peygamberimiz (sav)'in ailesiyle ve çevresindeki müminlerle olan ilişkisi, günlük hayatından detaylar, dış görünümü, görenleri fanatik bırakan heybeti (hürmetle birlikte şiddetli coşku hissini veren hali, azameti), sevilmiş olduğu yiyecekler, giyimi ve gülüşü benzer biçimde bir çok detay İslam alimleri tarafınca "şemail" kelimesiyle anlatılır. Şemail kelimesi "şimal"den türemiştir. Bu kelime "karakter, alışkanlık, hal, hareket, davranış ve tavır" benzer biçimde anlamlar taşır. Şemail kelimesi ilk olarak daha geniş anlamlar içerse de, vakit içinde özelleşmiş ve Peygamber Efendimiz (sav)'in iyi mi bir yaşam sürdüğü ile ilgili bilgileri ve kişisel özelliklerini ifade eden bir terime dönüşmüştür.
Kendisini görenlerin sözlerinden de anlaşılacağı benzer biçimde, Peygamber Efendimiz (sav) muhteşem yakışıklı, görenlerde hayranlık uyandıracak kadar güzel yüzlü idi. Ek olarak atletik ve son aşama etkili bir yapısı vardı ve çok güçlü idi.
Peygamberimiz (sav)'in Şemaili
Osmanlı periyodunun mühim alimlerinden olan Ahmet Cevdet Paşa, Peygamber Efendimiz (sav)'in anlatılan özelliklerini bir özet haline getiren bir emek harcama yapmıştır. Bu emek vermesi, Kısas-ı Enbiya adlı eserinin IV. cüzünde, "Bazı Evsaf-ı Seniyye-i Muhammediyye" (Hz. Muhammed (sav) Kıymetli Vasıfları) başlığı altında gerçekleşmiştir:
"… Kutsal cismi güzel… Kutsal cildi ise ipekten yumuşak idi. Kemal-i itidal suretiyle büyük başlı, hilal kaşlı, çekme burunlu, oval yüzlü idi. Kirpikleri uzun, gözleri kara ve güzel, büyücek ve iki kaşının arası açık, fakat kaşları birbirine yakın idi, Nebiyy-i Mücteba (seçilmiş, kıymetli peygamber), ezherüllevn (rengi nurlu, parlak) idi; söylerken ön dişlerinden nur saçılır; gülerken, fem-i saadeti (saadetli ağzı), bir latif (mülayim, yumuşak, nazik, güzel) şimşek benzer biçimde ziyalar (ışıklar) saçarak açılır idi… Havassı (duyuları) olağanüstü kavi (sağlam, güçlü) idi. Pek uzaktan işitir ve kimsenin göremeyeceği mesafeden görür idi. Elhasıl (sözün aslı), en muhteşem ve müstesna surette yaratılmış bir vücud-ı mes'ud (mutlu vücudu) ve kutsal idi… Onu ansızın gören kimseyi sevgi alırdı ve Onunla ülfet ve musahabet (sohbetler, konuşup görüşmeler) eyleyen kimse, Ona can ü gönülden aşık ve mühib olurdu. Ehl-i fazl'a (kerem, ilim sahibi), derecelerine bakılırsa ihtiram (saygı, saygı) eylerdi. Akrabasına dahi pek ziyade (çok bolca, fazladan) ikram eylerdi. Lakin (sadece) onları, kendilerinden efdal (daha faziletli, daha layık, daha iyi) olanların üstüne takdim etmezdi. Hizmetkarlarını pek hoş tutardı. Kendisi ne yer ve ne giyerse, onlara dahi onu yedirir ve onu giydirir idi. Sahi (eli bol, eli açık, her insana iyilik etmek isteyen) ve kerim (herşeyin iyisi, faydalısı), şefik (şefkatli, esirgeyen, merhametli) ve rahim (rahmet edici, bağışlayan), şeci (kahraman, yiğit) ve halim (yumuşak huylu, hoş işlem meydana getiren) idi. Ahd-ü va'dinde (söz vermede) durağan(durgun), kavlinde (sözünde) sadık idi. Elhasıl (neticesi)- hüsn-i ahlakça (terbiye güzelliği) ve akl-ü zekavetçe (keskin anlayışı olan akıl) cümle (tüm, tam) nasa (insanlara) faik (üstün, üstünde) ve her türlü medh ü senaya (övgüye) layık idi. Yemede, giymede kadar-ı yoksulluk (yoksulluk derecesinde) ile iktifa (yetinir) ve ziyadesinden (fazlasından) iba eylerdi (çekinirdi)." (Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya, IV. Cüz, Kanaat Matbaası, İstanbul 1331, s. 364-365)
Peygamber Efendimiz (sav)'in Nübüvvet (Peygamberlik) Mührü
Yüce Tanrı, Hz. Muhammed (sav)'i alemler üstüne seçmiş ve onun "peygamberlerin sonuncusu" (Ahzab Suresi, 40) bulunduğunu bildirmiştir. Ondan sonrasında hiçbir peygamber gönderilmeyecektir ve Kuran, insanlara hidayet rehberi olarak gönderilen son olarak kitaptır. Rabbimiz, Peygamber Efendimiz (sav)'in bu benzeri olmayan hususi durumunu onun kutsal vücudunda bir izle tecelli ettirmiştir.
İslami larda ve rivayetlerde Peygamber Efendimiz (sav)'in kürek kemikleri içinde bulunan bu işarete "nübüvvet mührü" adı verilir. Peygamberimiz (sav)'in mührüne benzer peygamberlik işaretlerinin öteki peygamberlerde de olduğu, sadece Peygamberimiz (sav)'inkinin daha değişik olduğu el-Müstedrek tarafınca Vehb b. Münebbih (ra)'den şu şekilde nakletmiştir:
"… Tanrı hiçbir peygamber göndermemiştir ki, onun sağ elinde Peygamberlik beni (şamet'ün-nübüvve) olmamış olsun. Sadece bizim Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam (sav) bunun istisnasını teşkil etmektedir. Zira Onun peygamberlik beni, (sağ elinde değil) kürek kemikleri arasındadır. Peygamberimiz (sav) bu durum sorulunca: "Kürek kemiklerim içinde bulunan bu ben, benden önceki Peygamberlerin beni gibidir…" demiştir." (Tirmizı'nin Şemail adlı kitabının tercümesinden, Prof. Dr. Ali Yardım, Peygamberimiz (sav)'in Şemaili, Damla Yayınevi, 3 Baskı, İstanbul, 1998, s. 73)
Hz. Ali'nin torunlarından İbrahim b. Muhammed (ra) naklediyor:
"Dedem Hz. Ali, Peygamber Efendimiz (sav)'in vasıflarını anlatırken, Resulullah (sav)'ın Hilyesi (güzel sıfatlar, süs, zinet, cevher, güzel yüz, suret, görünüş) hakkında hadisi tüm uzunluğu ile zikreder ve: "Kürek kemikleri içinde nübüvvet mührü vardı. Ve O, peygamberlerin sonuncusudur" derdi.( Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 38)
Peygamber Efendimiz (sav)'in Konuşma Şekli
Peygamber Efendimiz (sav) etkisinde bırakan üslubu, hikmetli ve keskin hitabıyla tanınan bir insandı. Onun tebliği insanoğlu üstünde çok büyük bir tesir oluşturur, sohbetinden hepimiz çok büyük bir zevk alırdı. Sahabelerden bizlere aktarılan çeşitli rivayetler de onun bu hususi durumunu ortaya koymaktadır. Bu mevzuda bazı aktarımlar şu şekildedir:
Tanrı Resulü insanların en beliğ (belagatli kimse, meramını tamamen, noksansız ve güzel sözlerle anlatmaya muktedir olan. Kafi derecede olan. Yeter olan), en muntazam konuşanı ve en tatlı sözlü olanıydı (ağzından ballar akıyordu)! O, şu şekilde diyordu: "Ben Arabın en fasihiyim (Hatasız olarak söyleyen. Açık ve güzel konuşan)." (Taberani, Hakim; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Tercüme: Dr. Sıtkı Gülle, Refah Yayınevi, İstanbul 1998, s. 800,)
Hz. Aişe (ra), Resulullah (sav)'in sözlerini şu şekilde tanım eder:
"O, siz değerli üyelerimizin konuştuğunuz benzer biçimde sözleri acele acele ve peş peşe sıralamazdı, sözleri azca ve özdü." (El Fevaid, a.g.e)
"Tanrı Resülü çok veciz (kısa, öz, azca sözle çok mana ifadesi) konuşurdu. Bu şekilde konuşmasını kendisine Tanrı Katından Cebrail getirmişti. Kısa cümleler içinde tüm maksadını yansıtırdı. Veciz sözlü cümleler söylerdi, sözlerinde ne fazlalık ne de eksiklik bulunurdu. Kelimeleri bir uyum içinde birbirini izler, sözcükleri içinde duraklar ve böylece dinleyenleri sözlerini belleyip ezberlerlerdi. Sesi gürdü ve tatlıydı. Gerektiğinde konuşurdu, fena sözler etmezdi. (Nefsi için değil, Tanrı'ın rızası için) hep hakkı söylerdi." (Ebu Davud, a.g.e.)
"Güzel olmayan sözler edenlerden yüz çevirirdi. Hoşlanmadığı, çirkin saydığı bir sözü konuşmak zorunda kaldığında onu kinaye kanalıyla ifade buyururdu. (Buhari, a.g.e.)
Kendisi sustuğunda huzurdakiler konuşurdu. Katında münakaşa yapılmazdı. (Tirmizi; a.g.e.)
Sahabelerinin yüzlerine karşı son aşama güler ve gülümserdi, onların konuştuklarını beğenir, dikkatle dinler, kendisini onlardan biri sayardı. (Tırmizi; a.g.e.)
Hz. Aişe (ra) konu alıyor:
"Kutsal kelamları seçkindi. Her işiten onu anlardı." (G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 521/4)
Hz. Enes (ra) şunu bildirmiştir:
"Efendimiz (sav) halkın en latifecisi (hoş söz, latife, gülmece, söz ile iltifat) idi." (a.g.e, 545/5)
En Doğru Örneğe Doğal olarak Olmanın ÖnemiPeygamberimiz (sav)'in "Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız: Tanrı'ın Kitabı ve Resulü'nün sünneti" 19 hadis-i şeriflerinde de bildirdiği benzer biçimde, Müslümanların en mühim iki yol göstericisi Kuran ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetidir. Peygamber Efendimiz (sav) hem güzel ahlakı ile insanlara örnek olmuş, hem de insanları güzel ahlaklı olmaya çağırmıştır. "Müminin mizanında en ağır basacak şey güzel ahlaktır. Muhakkak ki, Tanrı Teala işi ve sözü çirkin olan ve hayasızca konuşan hiç kimseye buğz eder"(Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 15/9)buyuran Peygamberimiz (sav), bir sözünde de "Ruhumu kudret altında tutan Tanrı'a vallahi billahi ki cennete yalnız güzel terbiye sahipleri girer"( Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Tercüme: Dr. Sıtkı Gülle, Refah Yayınevi, İstanbul 1998, s.79) demiştir. Bundan dolayı Hz. Muhammed (sav)'ın güzel vasıflarını tanımak, onu örnek almak her Müslüman için bir görevdir.
Müslümanların Peygamberimiz (sav)'in izinden gitmeleri, Tanrı'ın izniyle tüm insanlığa güzel ahlakları ve iyi huyları ile örnek olmalarına vesile olacak bir yoldur. Unutulmamalıdır ki insanları hem sözleriyle hem de tavırlarıyla güzel ahlaka çağrı etmek, her Müslüman için bir onur ve mühim bir sorumluluktur. Bir Kuran ayetinde salih müminlerin bu sorumluluğu şu şekilde bildirilmiştir:
“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir halde savaşım et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir.†(Nahl Suresi, 125)
BAKINIZ
Kuran ayetlerinin yanı sıra sahabelerden aktarılan açıklamalarda da Peygamberimiz (sav)'le ilgili bir çok bilgi verilmektedir. Peygamberimiz (sav)'in ailesiyle ve çevresindeki müminlerle olan ilişkisi, günlük hayatından detaylar, dış görünümü, görenleri fanatik bırakan heybeti (hürmetle birlikte şiddetli coşku hissini veren hali, azameti), sevilmiş olduğu yiyecekler, giyimi ve gülüşü benzer biçimde bir çok detay İslam alimleri tarafınca "şemail" kelimesiyle anlatılır. Şemail kelimesi "şimal"den türemiştir. Bu kelime "karakter, alışkanlık, hal, hareket, davranış ve tavır" benzer biçimde anlamlar taşır. Şemail kelimesi ilk olarak daha geniş anlamlar içerse de, vakit içinde özelleşmiş ve Peygamber Efendimiz (sav)'in iyi mi bir yaşam sürdüğü ile ilgili bilgileri ve kişisel özelliklerini ifade eden bir terime dönüşmüştür.
Kendisini görenlerin sözlerinden de anlaşılacağı benzer biçimde, Peygamber Efendimiz (sav) muhteşem yakışıklı, görenlerde hayranlık uyandıracak kadar güzel yüzlü idi. Ek olarak atletik ve son aşama etkili bir yapısı vardı ve çok güçlü idi.
Peygamberimiz (sav)'in Şemaili
Osmanlı periyodunun mühim alimlerinden olan Ahmet Cevdet Paşa, Peygamber Efendimiz (sav)'in anlatılan özelliklerini bir özet haline getiren bir emek harcama yapmıştır. Bu emek vermesi, Kısas-ı Enbiya adlı eserinin IV. cüzünde, "Bazı Evsaf-ı Seniyye-i Muhammediyye" (Hz. Muhammed (sav) Kıymetli Vasıfları) başlığı altında gerçekleşmiştir:
"… Kutsal cismi güzel… Kutsal cildi ise ipekten yumuşak idi. Kemal-i itidal suretiyle büyük başlı, hilal kaşlı, çekme burunlu, oval yüzlü idi. Kirpikleri uzun, gözleri kara ve güzel, büyücek ve iki kaşının arası açık, fakat kaşları birbirine yakın idi, Nebiyy-i Mücteba (seçilmiş, kıymetli peygamber), ezherüllevn (rengi nurlu, parlak) idi; söylerken ön dişlerinden nur saçılır; gülerken, fem-i saadeti (saadetli ağzı), bir latif (mülayim, yumuşak, nazik, güzel) şimşek benzer biçimde ziyalar (ışıklar) saçarak açılır idi… Havassı (duyuları) olağanüstü kavi (sağlam, güçlü) idi. Pek uzaktan işitir ve kimsenin göremeyeceği mesafeden görür idi. Elhasıl (sözün aslı), en muhteşem ve müstesna surette yaratılmış bir vücud-ı mes'ud (mutlu vücudu) ve kutsal idi… Onu ansızın gören kimseyi sevgi alırdı ve Onunla ülfet ve musahabet (sohbetler, konuşup görüşmeler) eyleyen kimse, Ona can ü gönülden aşık ve mühib olurdu. Ehl-i fazl'a (kerem, ilim sahibi), derecelerine bakılırsa ihtiram (saygı, saygı) eylerdi. Akrabasına dahi pek ziyade (çok bolca, fazladan) ikram eylerdi. Lakin (sadece) onları, kendilerinden efdal (daha faziletli, daha layık, daha iyi) olanların üstüne takdim etmezdi. Hizmetkarlarını pek hoş tutardı. Kendisi ne yer ve ne giyerse, onlara dahi onu yedirir ve onu giydirir idi. Sahi (eli bol, eli açık, her insana iyilik etmek isteyen) ve kerim (herşeyin iyisi, faydalısı), şefik (şefkatli, esirgeyen, merhametli) ve rahim (rahmet edici, bağışlayan), şeci (kahraman, yiğit) ve halim (yumuşak huylu, hoş işlem meydana getiren) idi. Ahd-ü va'dinde (söz vermede) durağan(durgun), kavlinde (sözünde) sadık idi. Elhasıl (neticesi)- hüsn-i ahlakça (terbiye güzelliği) ve akl-ü zekavetçe (keskin anlayışı olan akıl) cümle (tüm, tam) nasa (insanlara) faik (üstün, üstünde) ve her türlü medh ü senaya (övgüye) layık idi. Yemede, giymede kadar-ı yoksulluk (yoksulluk derecesinde) ile iktifa (yetinir) ve ziyadesinden (fazlasından) iba eylerdi (çekinirdi)." (Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya, IV. Cüz, Kanaat Matbaası, İstanbul 1331, s. 364-365)
Peygamber Efendimiz (sav)'in Nübüvvet (Peygamberlik) Mührü
Yüce Tanrı, Hz. Muhammed (sav)'i alemler üstüne seçmiş ve onun "peygamberlerin sonuncusu" (Ahzab Suresi, 40) bulunduğunu bildirmiştir. Ondan sonrasında hiçbir peygamber gönderilmeyecektir ve Kuran, insanlara hidayet rehberi olarak gönderilen son olarak kitaptır. Rabbimiz, Peygamber Efendimiz (sav)'in bu benzeri olmayan hususi durumunu onun kutsal vücudunda bir izle tecelli ettirmiştir.
İslami larda ve rivayetlerde Peygamber Efendimiz (sav)'in kürek kemikleri içinde bulunan bu işarete "nübüvvet mührü" adı verilir. Peygamberimiz (sav)'in mührüne benzer peygamberlik işaretlerinin öteki peygamberlerde de olduğu, sadece Peygamberimiz (sav)'inkinin daha değişik olduğu el-Müstedrek tarafınca Vehb b. Münebbih (ra)'den şu şekilde nakletmiştir:
"… Tanrı hiçbir peygamber göndermemiştir ki, onun sağ elinde Peygamberlik beni (şamet'ün-nübüvve) olmamış olsun. Sadece bizim Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam (sav) bunun istisnasını teşkil etmektedir. Zira Onun peygamberlik beni, (sağ elinde değil) kürek kemikleri arasındadır. Peygamberimiz (sav) bu durum sorulunca: "Kürek kemiklerim içinde bulunan bu ben, benden önceki Peygamberlerin beni gibidir…" demiştir." (Tirmizı'nin Şemail adlı kitabının tercümesinden, Prof. Dr. Ali Yardım, Peygamberimiz (sav)'in Şemaili, Damla Yayınevi, 3 Baskı, İstanbul, 1998, s. 73)
Hz. Ali'nin torunlarından İbrahim b. Muhammed (ra) naklediyor:
"Dedem Hz. Ali, Peygamber Efendimiz (sav)'in vasıflarını anlatırken, Resulullah (sav)'ın Hilyesi (güzel sıfatlar, süs, zinet, cevher, güzel yüz, suret, görünüş) hakkında hadisi tüm uzunluğu ile zikreder ve: "Kürek kemikleri içinde nübüvvet mührü vardı. Ve O, peygamberlerin sonuncusudur" derdi.( Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 38)
Peygamber Efendimiz (sav)'in Konuşma Şekli
Peygamber Efendimiz (sav) etkisinde bırakan üslubu, hikmetli ve keskin hitabıyla tanınan bir insandı. Onun tebliği insanoğlu üstünde çok büyük bir tesir oluşturur, sohbetinden hepimiz çok büyük bir zevk alırdı. Sahabelerden bizlere aktarılan çeşitli rivayetler de onun bu hususi durumunu ortaya koymaktadır. Bu mevzuda bazı aktarımlar şu şekildedir:
Tanrı Resulü insanların en beliğ (belagatli kimse, meramını tamamen, noksansız ve güzel sözlerle anlatmaya muktedir olan. Kafi derecede olan. Yeter olan), en muntazam konuşanı ve en tatlı sözlü olanıydı (ağzından ballar akıyordu)! O, şu şekilde diyordu: "Ben Arabın en fasihiyim (Hatasız olarak söyleyen. Açık ve güzel konuşan)." (Taberani, Hakim; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Tercüme: Dr. Sıtkı Gülle, Refah Yayınevi, İstanbul 1998, s. 800,)
Hz. Aişe (ra), Resulullah (sav)'in sözlerini şu şekilde tanım eder:
"O, siz değerli üyelerimizin konuştuğunuz benzer biçimde sözleri acele acele ve peş peşe sıralamazdı, sözleri azca ve özdü." (El Fevaid, a.g.e)
"Tanrı Resülü çok veciz (kısa, öz, azca sözle çok mana ifadesi) konuşurdu. Bu şekilde konuşmasını kendisine Tanrı Katından Cebrail getirmişti. Kısa cümleler içinde tüm maksadını yansıtırdı. Veciz sözlü cümleler söylerdi, sözlerinde ne fazlalık ne de eksiklik bulunurdu. Kelimeleri bir uyum içinde birbirini izler, sözcükleri içinde duraklar ve böylece dinleyenleri sözlerini belleyip ezberlerlerdi. Sesi gürdü ve tatlıydı. Gerektiğinde konuşurdu, fena sözler etmezdi. (Nefsi için değil, Tanrı'ın rızası için) hep hakkı söylerdi." (Ebu Davud, a.g.e.)
"Güzel olmayan sözler edenlerden yüz çevirirdi. Hoşlanmadığı, çirkin saydığı bir sözü konuşmak zorunda kaldığında onu kinaye kanalıyla ifade buyururdu. (Buhari, a.g.e.)
Kendisi sustuğunda huzurdakiler konuşurdu. Katında münakaşa yapılmazdı. (Tirmizi; a.g.e.)
Sahabelerinin yüzlerine karşı son aşama güler ve gülümserdi, onların konuştuklarını beğenir, dikkatle dinler, kendisini onlardan biri sayardı. (Tırmizi; a.g.e.)
Hz. Aişe (ra) konu alıyor:
"Kutsal kelamları seçkindi. Her işiten onu anlardı." (G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 521/4)
Hz. Enes (ra) şunu bildirmiştir:
"Efendimiz (sav) halkın en latifecisi (hoş söz, latife, gülmece, söz ile iltifat) idi." (a.g.e, 545/5)
En Doğru Örneğe Doğal olarak Olmanın ÖnemiPeygamberimiz (sav)'in "Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız: Tanrı'ın Kitabı ve Resulü'nün sünneti" 19 hadis-i şeriflerinde de bildirdiği benzer biçimde, Müslümanların en mühim iki yol göstericisi Kuran ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetidir. Peygamber Efendimiz (sav) hem güzel ahlakı ile insanlara örnek olmuş, hem de insanları güzel ahlaklı olmaya çağırmıştır. "Müminin mizanında en ağır basacak şey güzel ahlaktır. Muhakkak ki, Tanrı Teala işi ve sözü çirkin olan ve hayasızca konuşan hiç kimseye buğz eder"(Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 15/9)buyuran Peygamberimiz (sav), bir sözünde de "Ruhumu kudret altında tutan Tanrı'a vallahi billahi ki cennete yalnız güzel terbiye sahipleri girer"( Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Tercüme: Dr. Sıtkı Gülle, Refah Yayınevi, İstanbul 1998, s.79) demiştir. Bundan dolayı Hz. Muhammed (sav)'ın güzel vasıflarını tanımak, onu örnek almak her Müslüman için bir görevdir.
Müslümanların Peygamberimiz (sav)'in izinden gitmeleri, Tanrı'ın izniyle tüm insanlığa güzel ahlakları ve iyi huyları ile örnek olmalarına vesile olacak bir yoldur. Unutulmamalıdır ki insanları hem sözleriyle hem de tavırlarıyla güzel ahlaka çağrı etmek, her Müslüman için bir onur ve mühim bir sorumluluktur. Bir Kuran ayetinde salih müminlerin bu sorumluluğu şu şekilde bildirilmiştir:
“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir halde savaşım et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir.†(Nahl Suresi, 125)
BAKINIZ
Hz. Muhammed'in özellikleri nedir?
Hz. Muhammed'in peygamberlik özellikleri nedir?
Hz. Muhammed'in etik özellikleri nedir?
Bu ileti 'en iyi yanıt' seçilmiştir.
PEYGAMBERİMİZİN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ
En yüce ahlâka haiz olduğunda; yüzyıllar süresince, dost ve düşman, her insanın üstünde birleştiği tek bir insan vardır:
Peygamberimiz Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselam.
Aslına bakarsan o, yeryüzünde bulunuş maksadını, "güzel ahlâkı tamamlamak" olarak ifade ediyordu. Onu son olarak elçisi olarak insanlığa gönderen Yüce Tanrı da, Peygamberimizde bizim için "en güzel" mesela bulunduğunu haber veriyor.
Eğitimde güzel örneklerin ne kadar mühim bulunduğunu tamamımız biliyoruz. Büyükler kendi yaşayışlarında ne kadar iyi örnek olurlarsa, küçüklerin iyiye ve güzele yönelmesi o denli kolay ve rahat olur. Güzel örnek olmak ve güzel örnekleri tanıtmak, gençliğe yapılabilecek en büyük hizmetlerden biridir. Evlatlarımızın ve gençlerimizin örnek alabilecekleri en muhteşem insan Peygamberimizdir. Peygamberimizin ahlâkını kolaylıkla kendimize örnek alabiliriz, öykünmek edebilir, ahlâkımızı güzelleştirebiliriz.
Peygamberimizin ahlâkını ne kadar öğrenirsek hayatta o denli başarı göstermiş olur ve mükemmele ulaşabiliriz.
AHLAKTA MüKEMMEL ÖRNEK
Güzel terbiye adı altında toplanan tüm güzel vasıfları örnek insan olarak en muhteşem şekilde yaşayan insan asla şüphesiz Peygamberimizdir (a.s.m.) O'nun ahlakı o denli yücedir ki, Bizzat Cenab-ı Hak, O'na hitaben şu şekilde buyurur “Muhakkak Senin için tükenmeyen bir mükafat vardır. Zira Sen pek yüce bir terbiye üzerindesin†(Kalem süresi 4)
Nitekim, Hz. Aişe Efendimizin ahlakından örnek almak isteyen Sahabilere şu şekilde buyurmuştur: “Siz Kur'an'ı okuyor musunuz? O'nun ahlakı Kur'an'dır†Peygamberimizin hayatından her tabakadan insanoğlu örnek alacak yönler bulabilir. Bizatihi insan olarak O'nun hayatından alacağı sayısız erdem ve güzellikler yanında, kendi mesleğini ve cemiyetteki yerini ilgilendirecek pekçok derside alabilir. Zira O'nun yaşamı her yönüyle örnektir.
PEYGAMBERİMİZİN AHLAKİ HUSUSİYETLERİ
Peygamberimizin ahlakının en önemli bir hususiyeti, Tanrı vergisi oluşudur. Tanrı, O'nu kusursuz, eksiksiz, mümtaz bir halde yaratmıştır. O'nu terbiye eden, edep ve ahlakın en seçkin özellikleriyle süsleyen Yüce Rabbidir.
peygamber(sav)'in anlatılan özellikleri
Yüce Tanrı'ın "Ve şüphesiz sen, pek büyük bir terbiye üzerindesin." (Kalem Suresi, 4) ayetiyle üstün ahlakını bildirdiği Resulullah (sav)'ın ahlakını ve davranışlarını örnek almak tüm müminler için mühim bir sorumluluktur. Peygamber Efendimiz (sav)'in şemailinin anlatıldığı bu yazı dizisinin hazırlanmasındaki amaç da bu sorumluluğun bir görevi olarak, onun çeşitli larda aktarılan bu güzel özelliklerini inceleyip, yaşamından günümüze öğütler çıkarmaktır.
Günümüzde insanoğlu, bilhassa de gençler birçok insanı kendilerine örnek almakta, onların tavır ve konuşmalarına, üsluplarına, giyim tarzlarına özenmekte, onlar benzer biçimde olmaya çalışmaktadırlar. Sadece bu insanların büyük bir çoğunluğu doğru yolda olmadığı benzer biçimde, tavır ve terbiye güzelliğine de haiz değildirler. Bundan dolayı insanları doğru olana, en güzel terbiye ve tavra özendirmek mühim bir sorumluluktur. Bir Müslümanın, tavrına ve ahlakına özenmesi, benzemek için çaba göstermesi ihtiyaç duyulan şahıs ise, kuşkusuz Hz. Muhammed (sav)'dir. Yüce Tanrı bu gerçeği bir ayetinde şu şekilde bildirmektedir:
“Andolsun, sizin için, Tanrı'ı ve ahiret gününü umanlar ve Tanrı'ı çokça zikredenler için Tanrı'ın Resûlü'nde güzel bir örnek vardır.†(Ahzab Suresi, 21)
Bu yazı dizisinin bir amacı da Peygamberimiz (sav)'i birçok yönüyle tanıtmak, onun Kuran'da övülen ahlakını örnek alan insanlardan oluşan bir topluluğun ne kadar üstün özelliklere ve güzelliklere haiz olacağını göstererek, Tanrı'ın izniyle insanları Peygamberimiz (sav)'in titizlikle uyduğu İslam ahlakına özendirmektir.
Peygamber Efendimiz (sav)'de Tecelli Eden Yaratılış Güzellikleri
Peygamber Efendimiz (sav)'in Ashabı, bu kutlu insanoğlunun dış görünümünün güzelliği ve görenleri fanatik bırakan heybetinden nuruna ve duruşundan gülüşüne kadar Tanrı'ın onda tecelli ettirdiği çeşitli güzellikler hakkında bir çok detay aktarmışlardır. Sayıca oldukça kalabalık olan sahabeler, bu güzellikler hakkında birçok değişik detay vermiş, Peygamber Efendimiz (sav)'le aynı dönemde yaşamamış olan Müslümanlara Tanrı'ın Resulünü birçok yönüyle tanıtmışlardır. Bazı sahabeler onu genel özellikleriyle tanım ederken, ötekiler uzun ve detaylı anlatımlarda bulunmuşlardır. Bu anlatımlardan bazıları şu şekildedir:
Peygamber Efendimiz (sav)'in Dış Görünümü ve Güzelliği
Sahabeleri Peygamberimiz (sav)'in güzelliğini şu şekilde anlatıyorlardı:
"Tanrı Resulü sallallahu aleyhi ve sellem çok yakışıklı idi. Kutsal yüzü ayın on dördündeki dolunay benzer biçimde parlardı... Burnu oldukça güzel idi... Gür sakallı, iri gözlü, düz yanaklı idi. Ağzı geniş, dişleri inci benzer biçimde parlaktı... Boynu sanki bir gümüş hüzmesi idi... İki omuzu arası geniş, omuz kemik başları kalınca idi..." (Büyük Hadis Külliyatı, Cem'ul-fevaid min Cami'il-usul ve Mecma'iz-zevaid, İmam Muhammed Bin Muhammed bin Süleyman er-Rudani, 5. cilt, İz Yayıncılık, s. 31)
"Resulullah (sav) beyaz, güzel ve mutedil (yavaş ve mülayim, itidalli) idiler." (Hz. Ebu Tufeyl (ra),G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 519/1)
Enes b. Malik (ra) konu alıyor:
"Peygamber Efendimiz (sav) orta boylu idi; uzun da değildi, kısa da değildi; hoş bir görünüşü vardı. Saçı ise ne kıvırcık, ne de düzdü. Kutsal (İlahi hayrın bulunmuş olduğu şey, bereketlenmiş, çoğalmış, hayırlı, uğurlu) yüzlerinin rengi ise nurani beyazdı." (Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i Şerife, 2. cilt, Hilal Yayınları, Ankara, 1976, s. 7-8)
Hz. Hasan (ra) naklediyor:
"Resulullah Efendimiz (sav), yaradılıştan heybetli ve muhteşemdi. Saçları kıvırcık ile düz arası idi; eğer kendiliğinden ikiye ayrılmışlarsa onları başının iki yanına salar, değilse ayırmazlardı. Uzattıkları takdirde saçları kulak yumuşaklarını geçerdi. Peygamber Efendimiz (sav)'in rengi, ezher'ul-levn (pek beyaz ve parlak renk) idi, şu demek oluyor ki nurani beyazdı. Alnı açıktı. Kaşları; hilal benzer biçimde, gür ve birbirine yakındı. Boynu, saf mermerden meydana gelen heykellerin boynu benzer biçimde gümüş berraklığında idi. Vücudunun tüm azaları birbiri ile uyumlu olup yakışıklı bir yapıya sahipti..." (a.g.e., s. 18-22-23)
Bera b. Azib (ra) konu alıyor:
"… Resullullah Efendimiz (sav)'den daha güzel birini görmedim..." (Sünen-i Tirmizi Tercümesi, Çeviren: Osman Akıllı Mollamehmetoğlu, Yunus Emre Yayınevi, İstanbul, IV.cilt, s. 210)
"Efendimiz (sav) beyaza pembe karışık renkte idi. Gözleri siyah, kirpikleri sık ve uzun idi." (Hz. Ali (ra), G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, s. 519/4)
Peygamber Efendimiz (sav)'in hicret yolculuğu esnasında çadırını ziyaret etmiş olduğu ümmü Mabed adlı, cömertliği, iffeti ve cesareti ile tanınan biri, Peygamber Efendimiz (sav)'i tanımamıştır. Sadece Peygamberimiz (sav)'i anlatılanlardan tanıyan eşine, onu şu şekilde tanım etmiştir:
"Aydın yüzlü ve güzel yaradılışlı idi; zayıf ve ince de değildi. Gözlerinin siyahı ve beyazı birbirinden iyice ayrılmıştı. Saçı ile kirpik ve bıyıkları gümrahtı (bolca, gür). Sesi kalındı. Sustuğu vakit vakarlı (ağırbaşlılık, halim ve heybetli oluş), konuşmuş olduğu vakit da heybetli idi. Uzaktan bakıldığında insanların en güzeli ve en sevimlisi görünümündeydi; yakından bakıldığında da tatlı ve hoş bir görünüşü vardı. Çok tatlı konuşuyordu. Orta boylu idi; bakan kimse ne kısa ne de uzun bulunduğunu hissederdi. üç kişinin içinde en güzel görüneni ve nur yüzlü olanıydı. Arkadaşları, ortalarına almış durumda hep onu dinlerler; buyurduğu vakit da derhal buyruğunu yerine getirirlerdi. Hitabı tok ve emin idi." (Prof. Dr. Ali Yardım, Peygamberimizin Şemaili, Damla Yayınevi, 3 Baskı, İstanbul, 1998, s.48)
Şemal-i Şerif Ne Anlama gelir?
Kuran ayetlerinin yanı sıra sahabelerden aktarılan açıklamalarda da Peygamberimiz (sav)'le ilgili bir çok bilgi verilmektedir. Peygamberimiz (sav)'in ailesiyle ve çevresindeki müminlerle olan ilişkisi, günlük hayatından detaylar, dış görünümü, görenleri fanatik bırakan heybeti (hürmetle birlikte şiddetli coşku hissini veren hali, azameti), sevilmiş olduğu yiyecekler, giyimi ve gülüşü benzer biçimde bir çok detay İslam alimleri tarafınca "şemail" kelimesiyle anlatılır. Şemail kelimesi "şimal"den türemiştir. Bu kelime "karakter, alışkanlık, hal, hareket, davranış ve tavır" benzer biçimde anlamlar taşır. Şemail kelimesi ilk olarak daha geniş anlamlar içerse de, vakit içinde özelleşmiş ve Peygamber Efendimiz (sav)'in iyi mi bir yaşam sürdüğü ile ilgili bilgileri ve kişisel özelliklerini ifade eden bir terime dönüşmüştür.
Kendisini görenlerin sözlerinden de anlaşılacağı benzer biçimde, Peygamber Efendimiz (sav) muhteşem yakışıklı, görenlerde hayranlık uyandıracak kadar güzel yüzlü idi. Ek olarak atletik ve son aşama etkili bir yapısı vardı ve çok güçlü idi.
Peygamberimiz (sav)'in Şemaili
Osmanlı periyodunun mühim alimlerinden olan Ahmet Cevdet Paşa, Peygamber Efendimiz (sav)'in anlatılan özelliklerini bir özet haline getiren bir emek harcama yapmıştır. Bu emek vermesi, Kısas-ı Enbiya adlı eserinin IV. cüzünde, "Bazı Evsaf-ı Seniyye-i Muhammediyye" (Hz. Muhammed (sav) Kıymetli Vasıfları) başlığı altında gerçekleşmiştir:
"… Kutsal cismi güzel… Kutsal cildi ise ipekten yumuşak idi. Kemal-i itidal suretiyle büyük başlı, hilal kaşlı, çekme burunlu, oval yüzlü idi. Kirpikleri uzun, gözleri kara ve güzel, büyücek ve iki kaşının arası açık, fakat kaşları birbirine yakın idi, Nebiyy-i Mücteba (seçilmiş, kıymetli peygamber), ezherüllevn (rengi nurlu, parlak) idi; söylerken ön dişlerinden nur saçılır; gülerken, fem-i saadeti (saadetli ağzı), bir latif (mülayim, yumuşak, nazik, güzel) şimşek benzer biçimde ziyalar (ışıklar) saçarak açılır idi… Havassı (duyuları) olağanüstü kavi (sağlam, güçlü) idi. Pek uzaktan işitir ve kimsenin göremeyeceği mesafeden görür idi. Elhasıl (sözün aslı), en muhteşem ve müstesna surette yaratılmış bir vücud-ı mes'ud (mutlu vücudu) ve kutsal idi… Onu ansızın gören kimseyi sevgi alırdı ve Onunla ülfet ve musahabet (sohbetler, konuşup görüşmeler) eyleyen kimse, Ona can ü gönülden aşık ve mühib olurdu. Ehl-i fazl'a (kerem, ilim sahibi), derecelerine bakılırsa ihtiram (saygı, saygı) eylerdi. Akrabasına dahi pek ziyade (çok bolca, fazladan) ikram eylerdi. Lakin (sadece) onları, kendilerinden efdal (daha faziletli, daha layık, daha iyi) olanların üstüne takdim etmezdi. Hizmetkarlarını pek hoş tutardı. Kendisi ne yer ve ne giyerse, onlara dahi onu yedirir ve onu giydirir idi. Sahi (eli bol, eli açık, her insana iyilik etmek isteyen) ve kerim (herşeyin iyisi, faydalısı), şefik (şefkatli, esirgeyen, merhametli) ve rahim (rahmet edici, bağışlayan), şeci (kahraman, yiğit) ve halim (yumuşak huylu, hoş işlem meydana getiren) idi. Ahd-ü va'dinde (söz vermede) durağan(durgun), kavlinde (sözünde) sadık idi. Elhasıl (neticesi)- hüsn-i ahlakça (terbiye güzelliği) ve akl-ü zekavetçe (keskin anlayışı olan akıl) cümle (tüm, tam) nasa (insanlara) faik (üstün, üstünde) ve her türlü medh ü senaya (övgüye) layık idi. Yemede, giymede kadar-ı yoksulluk (yoksulluk derecesinde) ile iktifa (yetinir) ve ziyadesinden (fazlasından) iba eylerdi (çekinirdi)." (Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya, IV. Cüz, Kanaat Matbaası, İstanbul 1331, s. 364-365)
Peygamber Efendimiz (sav)'in Nübüvvet (Peygamberlik) Mührü
Yüce Tanrı, Hz. Muhammed (sav)'i alemler üstüne seçmiş ve onun "peygamberlerin sonuncusu" (Ahzab Suresi, 40) bulunduğunu bildirmiştir. Ondan sonrasında hiçbir peygamber gönderilmeyecektir ve Kuran, insanlara hidayet rehberi olarak gönderilen son olarak kitaptır. Rabbimiz, Peygamber Efendimiz (sav)'in bu benzeri olmayan hususi durumunu onun kutsal vücudunda bir izle tecelli ettirmiştir.
İslami larda ve rivayetlerde Peygamber Efendimiz (sav)'in kürek kemikleri içinde bulunan bu işarete "nübüvvet mührü" adı verilir. Peygamberimiz (sav)'in mührüne benzer peygamberlik işaretlerinin öteki peygamberlerde de olduğu, sadece Peygamberimiz (sav)'inkinin daha değişik olduğu el-Müstedrek tarafınca Vehb b. Münebbih (ra)'den şu şekilde nakletmiştir:
"… Tanrı hiçbir peygamber göndermemiştir ki, onun sağ elinde Peygamberlik beni (şamet'ün-nübüvve) olmamış olsun. Sadece bizim Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam (sav) bunun istisnasını teşkil etmektedir. Zira Onun peygamberlik beni, (sağ elinde değil) kürek kemikleri arasındadır. Peygamberimiz (sav) bu durum sorulunca: "Kürek kemiklerim içinde bulunan bu ben, benden önceki Peygamberlerin beni gibidir…" demiştir." (Tirmizı'nin Şemail adlı kitabının tercümesinden, Prof. Dr. Ali Yardım, Peygamberimiz (sav)'in Şemaili, Damla Yayınevi, 3 Baskı, İstanbul, 1998, s. 73)
Hz. Ali'nin torunlarından İbrahim b. Muhammed (ra) naklediyor:
"Dedem Hz. Ali, Peygamber Efendimiz (sav)'in vasıflarını anlatırken, Resulullah (sav)'ın Hilyesi (güzel sıfatlar, süs, zinet, cevher, güzel yüz, suret, görünüş) hakkında hadisi tüm uzunluğu ile zikreder ve: "Kürek kemikleri içinde nübüvvet mührü vardı. Ve O, peygamberlerin sonuncusudur" derdi.( Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 38)
Peygamber Efendimiz (sav)'in Konuşma Şekli
Peygamber Efendimiz (sav) etkisinde bırakan üslubu, hikmetli ve keskin hitabıyla tanınan bir insandı. Onun tebliği insanoğlu üstünde çok büyük bir tesir oluşturur, sohbetinden hepimiz çok büyük bir zevk alırdı. Sahabelerden bizlere aktarılan çeşitli rivayetler de onun bu hususi durumunu ortaya koymaktadır. Bu mevzuda bazı aktarımlar şu şekildedir:
Tanrı Resulü insanların en beliğ (belagatli kimse, meramını tamamen, noksansız ve güzel sözlerle anlatmaya muktedir olan. Kafi derecede olan. Yeter olan), en muntazam konuşanı ve en tatlı sözlü olanıydı (ağzından ballar akıyordu)! O, şu şekilde diyordu: "Ben Arabın en fasihiyim (Hatasız olarak söyleyen. Açık ve güzel konuşan)." (Taberani, Hakim; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Tercüme: Dr. Sıtkı Gülle, Refah Yayınevi, İstanbul 1998, s. 800,)
Hz. Aişe (ra), Resulullah (sav)'in sözlerini şu şekilde tanım eder:
"O, siz değerli üyelerimizin konuştuğunuz benzer biçimde sözleri acele acele ve peş peşe sıralamazdı, sözleri azca ve özdü." (El Fevaid, a.g.e)
"Tanrı Resülü çok veciz (kısa, öz, azca sözle çok mana ifadesi) konuşurdu. Bu şekilde konuşmasını kendisine Tanrı Katından Cebrail getirmişti. Kısa cümleler içinde tüm maksadını yansıtırdı. Veciz sözlü cümleler söylerdi, sözlerinde ne fazlalık ne de eksiklik bulunurdu. Kelimeleri bir uyum içinde birbirini izler, sözcükleri içinde duraklar ve böylece dinleyenleri sözlerini belleyip ezberlerlerdi. Sesi gürdü ve tatlıydı. Gerektiğinde konuşurdu, fena sözler etmezdi. (Nefsi için değil, Tanrı'ın rızası için) hep hakkı söylerdi." (Ebu Davud, a.g.e.)
"Güzel olmayan sözler edenlerden yüz çevirirdi. Hoşlanmadığı, çirkin saydığı bir sözü konuşmak zorunda kaldığında onu kinaye kanalıyla ifade buyururdu. (Buhari, a.g.e.)
Kendisi sustuğunda huzurdakiler konuşurdu. Katında münakaşa yapılmazdı. (Tirmizi; a.g.e.)
Sahabelerinin yüzlerine karşı son aşama güler ve gülümserdi, onların konuştuklarını beğenir, dikkatle dinler, kendisini onlardan biri sayardı. (Tırmizi; a.g.e.)
Hz. Aişe (ra) konu alıyor:
"Kutsal kelamları seçkindi. Her işiten onu anlardı." (G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 521/4)
Hz. Enes (ra) şunu bildirmiştir:
"Efendimiz (sav) halkın en latifecisi (hoş söz, latife, gülmece, söz ile iltifat) idi." (a.g.e, 545/5)
En Doğru Örneğe Doğal olarak Olmanın ÖnemiPeygamberimiz (sav)'in "Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız: Tanrı'ın Kitabı ve Resulü'nün sünneti" 19 hadis-i şeriflerinde de bildirdiği benzer biçimde, Müslümanların en mühim iki yol göstericisi Kuran ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetidir. Peygamber Efendimiz (sav) hem güzel ahlakı ile insanlara örnek olmuş, hem de insanları güzel ahlaklı olmaya çağırmıştır. "Müminin mizanında en ağır basacak şey güzel ahlaktır. Muhakkak ki, Tanrı Teala işi ve sözü çirkin olan ve hayasızca konuşan hiç kimseye buğz eder"(Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 15/9)buyuran Peygamberimiz (sav), bir sözünde de "Ruhumu kudret altında tutan Tanrı'a vallahi billahi ki cennete yalnız güzel terbiye sahipleri girer"( Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Tercüme: Dr. Sıtkı Gülle, Refah Yayınevi, İstanbul 1998, s.79) demiştir. Bundan dolayı Hz. Muhammed (sav)'ın güzel vasıflarını tanımak, onu örnek almak her Müslüman için bir görevdir.
Müslümanların Peygamberimiz (sav)'in izinden gitmeleri, Tanrı'ın izniyle tüm insanlığa güzel ahlakları ve iyi huyları ile örnek olmalarına vesile olacak bir yoldur. Unutulmamalıdır ki insanları hem sözleriyle hem de tavırlarıyla güzel ahlaka çağrı etmek, her Müslüman için bir onur ve mühim bir sorumluluktur. Bir Kuran ayetinde salih müminlerin bu sorumluluğu şu şekilde bildirilmiştir:
“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir halde savaşım et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir.†(Nahl Suresi, 125)
BAKINIZ
Kuran ayetlerinin yanı sıra sahabelerden aktarılan açıklamalarda da Peygamberimiz (sav)'le ilgili bir çok bilgi verilmektedir. Peygamberimiz (sav)'in ailesiyle ve çevresindeki müminlerle olan ilişkisi, günlük hayatından detaylar, dış görünümü, görenleri fanatik bırakan heybeti (hürmetle birlikte şiddetli coşku hissini veren hali, azameti), sevilmiş olduğu yiyecekler, giyimi ve gülüşü benzer biçimde bir çok detay İslam alimleri tarafınca "şemail" kelimesiyle anlatılır. Şemail kelimesi "şimal"den türemiştir. Bu kelime "karakter, alışkanlık, hal, hareket, davranış ve tavır" benzer biçimde anlamlar taşır. Şemail kelimesi ilk olarak daha geniş anlamlar içerse de, vakit içinde özelleşmiş ve Peygamber Efendimiz (sav)'in iyi mi bir yaşam sürdüğü ile ilgili bilgileri ve kişisel özelliklerini ifade eden bir terime dönüşmüştür.
Kendisini görenlerin sözlerinden de anlaşılacağı benzer biçimde, Peygamber Efendimiz (sav) muhteşem yakışıklı, görenlerde hayranlık uyandıracak kadar güzel yüzlü idi. Ek olarak atletik ve son aşama etkili bir yapısı vardı ve çok güçlü idi.
Peygamberimiz (sav)'in Şemaili
Osmanlı periyodunun mühim alimlerinden olan Ahmet Cevdet Paşa, Peygamber Efendimiz (sav)'in anlatılan özelliklerini bir özet haline getiren bir emek harcama yapmıştır. Bu emek vermesi, Kısas-ı Enbiya adlı eserinin IV. cüzünde, "Bazı Evsaf-ı Seniyye-i Muhammediyye" (Hz. Muhammed (sav) Kıymetli Vasıfları) başlığı altında gerçekleşmiştir:
"… Kutsal cismi güzel… Kutsal cildi ise ipekten yumuşak idi. Kemal-i itidal suretiyle büyük başlı, hilal kaşlı, çekme burunlu, oval yüzlü idi. Kirpikleri uzun, gözleri kara ve güzel, büyücek ve iki kaşının arası açık, fakat kaşları birbirine yakın idi, Nebiyy-i Mücteba (seçilmiş, kıymetli peygamber), ezherüllevn (rengi nurlu, parlak) idi; söylerken ön dişlerinden nur saçılır; gülerken, fem-i saadeti (saadetli ağzı), bir latif (mülayim, yumuşak, nazik, güzel) şimşek benzer biçimde ziyalar (ışıklar) saçarak açılır idi… Havassı (duyuları) olağanüstü kavi (sağlam, güçlü) idi. Pek uzaktan işitir ve kimsenin göremeyeceği mesafeden görür idi. Elhasıl (sözün aslı), en muhteşem ve müstesna surette yaratılmış bir vücud-ı mes'ud (mutlu vücudu) ve kutsal idi… Onu ansızın gören kimseyi sevgi alırdı ve Onunla ülfet ve musahabet (sohbetler, konuşup görüşmeler) eyleyen kimse, Ona can ü gönülden aşık ve mühib olurdu. Ehl-i fazl'a (kerem, ilim sahibi), derecelerine bakılırsa ihtiram (saygı, saygı) eylerdi. Akrabasına dahi pek ziyade (çok bolca, fazladan) ikram eylerdi. Lakin (sadece) onları, kendilerinden efdal (daha faziletli, daha layık, daha iyi) olanların üstüne takdim etmezdi. Hizmetkarlarını pek hoş tutardı. Kendisi ne yer ve ne giyerse, onlara dahi onu yedirir ve onu giydirir idi. Sahi (eli bol, eli açık, her insana iyilik etmek isteyen) ve kerim (herşeyin iyisi, faydalısı), şefik (şefkatli, esirgeyen, merhametli) ve rahim (rahmet edici, bağışlayan), şeci (kahraman, yiğit) ve halim (yumuşak huylu, hoş işlem meydana getiren) idi. Ahd-ü va'dinde (söz vermede) durağan(durgun), kavlinde (sözünde) sadık idi. Elhasıl (neticesi)- hüsn-i ahlakça (terbiye güzelliği) ve akl-ü zekavetçe (keskin anlayışı olan akıl) cümle (tüm, tam) nasa (insanlara) faik (üstün, üstünde) ve her türlü medh ü senaya (övgüye) layık idi. Yemede, giymede kadar-ı yoksulluk (yoksulluk derecesinde) ile iktifa (yetinir) ve ziyadesinden (fazlasından) iba eylerdi (çekinirdi)." (Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya, IV. Cüz, Kanaat Matbaası, İstanbul 1331, s. 364-365)
Peygamber Efendimiz (sav)'in Nübüvvet (Peygamberlik) Mührü
Yüce Tanrı, Hz. Muhammed (sav)'i alemler üstüne seçmiş ve onun "peygamberlerin sonuncusu" (Ahzab Suresi, 40) bulunduğunu bildirmiştir. Ondan sonrasında hiçbir peygamber gönderilmeyecektir ve Kuran, insanlara hidayet rehberi olarak gönderilen son olarak kitaptır. Rabbimiz, Peygamber Efendimiz (sav)'in bu benzeri olmayan hususi durumunu onun kutsal vücudunda bir izle tecelli ettirmiştir.
İslami larda ve rivayetlerde Peygamber Efendimiz (sav)'in kürek kemikleri içinde bulunan bu işarete "nübüvvet mührü" adı verilir. Peygamberimiz (sav)'in mührüne benzer peygamberlik işaretlerinin öteki peygamberlerde de olduğu, sadece Peygamberimiz (sav)'inkinin daha değişik olduğu el-Müstedrek tarafınca Vehb b. Münebbih (ra)'den şu şekilde nakletmiştir:
"… Tanrı hiçbir peygamber göndermemiştir ki, onun sağ elinde Peygamberlik beni (şamet'ün-nübüvve) olmamış olsun. Sadece bizim Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam (sav) bunun istisnasını teşkil etmektedir. Zira Onun peygamberlik beni, (sağ elinde değil) kürek kemikleri arasındadır. Peygamberimiz (sav) bu durum sorulunca: "Kürek kemiklerim içinde bulunan bu ben, benden önceki Peygamberlerin beni gibidir…" demiştir." (Tirmizı'nin Şemail adlı kitabının tercümesinden, Prof. Dr. Ali Yardım, Peygamberimiz (sav)'in Şemaili, Damla Yayınevi, 3 Baskı, İstanbul, 1998, s. 73)
Hz. Ali'nin torunlarından İbrahim b. Muhammed (ra) naklediyor:
"Dedem Hz. Ali, Peygamber Efendimiz (sav)'in vasıflarını anlatırken, Resulullah (sav)'ın Hilyesi (güzel sıfatlar, süs, zinet, cevher, güzel yüz, suret, görünüş) hakkında hadisi tüm uzunluğu ile zikreder ve: "Kürek kemikleri içinde nübüvvet mührü vardı. Ve O, peygamberlerin sonuncusudur" derdi.( Et-Tirmizi İmam Ebu İ'sa Muhammed, Şemail-i Şerife, 1. cilt, Hilal Yayınları, Ankara,1976, s. 38)
Peygamber Efendimiz (sav)'in Konuşma Şekli
Peygamber Efendimiz (sav) etkisinde bırakan üslubu, hikmetli ve keskin hitabıyla tanınan bir insandı. Onun tebliği insanoğlu üstünde çok büyük bir tesir oluşturur, sohbetinden hepimiz çok büyük bir zevk alırdı. Sahabelerden bizlere aktarılan çeşitli rivayetler de onun bu hususi durumunu ortaya koymaktadır. Bu mevzuda bazı aktarımlar şu şekildedir:
Tanrı Resulü insanların en beliğ (belagatli kimse, meramını tamamen, noksansız ve güzel sözlerle anlatmaya muktedir olan. Kafi derecede olan. Yeter olan), en muntazam konuşanı ve en tatlı sözlü olanıydı (ağzından ballar akıyordu)! O, şu şekilde diyordu: "Ben Arabın en fasihiyim (Hatasız olarak söyleyen. Açık ve güzel konuşan)." (Taberani, Hakim; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Tercüme: Dr. Sıtkı Gülle, Refah Yayınevi, İstanbul 1998, s. 800,)
Hz. Aişe (ra), Resulullah (sav)'in sözlerini şu şekilde tanım eder:
"O, siz değerli üyelerimizin konuştuğunuz benzer biçimde sözleri acele acele ve peş peşe sıralamazdı, sözleri azca ve özdü." (El Fevaid, a.g.e)
"Tanrı Resülü çok veciz (kısa, öz, azca sözle çok mana ifadesi) konuşurdu. Bu şekilde konuşmasını kendisine Tanrı Katından Cebrail getirmişti. Kısa cümleler içinde tüm maksadını yansıtırdı. Veciz sözlü cümleler söylerdi, sözlerinde ne fazlalık ne de eksiklik bulunurdu. Kelimeleri bir uyum içinde birbirini izler, sözcükleri içinde duraklar ve böylece dinleyenleri sözlerini belleyip ezberlerlerdi. Sesi gürdü ve tatlıydı. Gerektiğinde konuşurdu, fena sözler etmezdi. (Nefsi için değil, Tanrı'ın rızası için) hep hakkı söylerdi." (Ebu Davud, a.g.e.)
"Güzel olmayan sözler edenlerden yüz çevirirdi. Hoşlanmadığı, çirkin saydığı bir sözü konuşmak zorunda kaldığında onu kinaye kanalıyla ifade buyururdu. (Buhari, a.g.e.)
Kendisi sustuğunda huzurdakiler konuşurdu. Katında münakaşa yapılmazdı. (Tirmizi; a.g.e.)
Sahabelerinin yüzlerine karşı son aşama güler ve gülümserdi, onların konuştuklarını beğenir, dikkatle dinler, kendisini onlardan biri sayardı. (Tırmizi; a.g.e.)
Hz. Aişe (ra) konu alıyor:
"Kutsal kelamları seçkindi. Her işiten onu anlardı." (G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 521/4)
Hz. Enes (ra) şunu bildirmiştir:
"Efendimiz (sav) halkın en latifecisi (hoş söz, latife, gülmece, söz ile iltifat) idi." (a.g.e, 545/5)
En Doğru Örneğe Doğal olarak Olmanın ÖnemiPeygamberimiz (sav)'in "Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız: Tanrı'ın Kitabı ve Resulü'nün sünneti" 19 hadis-i şeriflerinde de bildirdiği benzer biçimde, Müslümanların en mühim iki yol göstericisi Kuran ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetidir. Peygamber Efendimiz (sav) hem güzel ahlakı ile insanlara örnek olmuş, hem de insanları güzel ahlaklı olmaya çağırmıştır. "Müminin mizanında en ağır basacak şey güzel ahlaktır. Muhakkak ki, Tanrı Teala işi ve sözü çirkin olan ve hayasızca konuşan hiç kimseye buğz eder"(Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 15/9)buyuran Peygamberimiz (sav), bir sözünde de "Ruhumu kudret altında tutan Tanrı'a vallahi billahi ki cennete yalnız güzel terbiye sahipleri girer"( Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Tercüme: Dr. Sıtkı Gülle, Refah Yayınevi, İstanbul 1998, s.79) demiştir. Bundan dolayı Hz. Muhammed (sav)'ın güzel vasıflarını tanımak, onu örnek almak her Müslüman için bir görevdir.
Müslümanların Peygamberimiz (sav)'in izinden gitmeleri, Tanrı'ın izniyle tüm insanlığa güzel ahlakları ve iyi huyları ile örnek olmalarına vesile olacak bir yoldur. Unutulmamalıdır ki insanları hem sözleriyle hem de tavırlarıyla güzel ahlaka çağrı etmek, her Müslüman için bir onur ve mühim bir sorumluluktur. Bir Kuran ayetinde salih müminlerin bu sorumluluğu şu şekilde bildirilmiştir:
“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel bir halde savaşım et. Şüphesiz senin Rabbin yolundan sapanı bilendir ve hidayete ereni de bilendir.†(Nahl Suresi, 125)
BAKINIZ
YORUMLAR