İslam düşüncesinde tasavvufi yorumlar ile tasavvufi düşüncenin oluşumu hakkında bilgiler. Tasavvufi fikirde Allah-varlık ilişkisi nasıldır? ...
İslam düşüncesinde tasavvufi yorumlar ile tasavvufi düşüncenin oluşumu hakkında bilgiler. Tasavvufi fikirde Allah-varlık ilişkisi nasıldır?
Tasavvufi yorumlar; Ahlakı güzelleştirmek, içtenlikle Allah’a kulluk ederek dini yaşamak için ortaya çıkmış anlayışlar bütünüdür. Başka bir deyişle Tasavvuf, dinin ahlakla ilgili esaslarının ön plana çıkarılmasıdır.
Tasavvuf, Peygamberimizin ve sahabelerin yaşamış olduğu yaşamı örnek ile birlikte, gösterişten uzak, samimi, sevgi ve saygıya dayalı bir yaşam yaşamaktır.
Her kurumda olabileceği benzer biçimde tasavvufi hareketler içinde de yanlış olanları bulunabilir. Bizim dikkat edeceğimiz husus, bunların Kur’an’a ve Peygamberimizin sünnetine uyup uymadıklarıdır.
Tasavvufî Düşüncenin Oluşumu
Tasavvuf, VIII. yüzyılın ortalarında oluşan ve IX. yüzyılın sonlarına doğru da kurumsallaşan bir disiplindir.
Tasavvufun aslolan membaı Kur’an ve Sünnet’tir. Tasavvuf yoluna koyulan insana mutasavvıf ya da sufi (sofi) denir.
Hz. Peygamber zamanında türlü eğilimlere haiz olan sahabeler vardı. Bunlardan biride bir bölümü ilim öğrenmeye, bir bölümü dini tebliğe, bir bölümü cihada, bir bölümü yöneticiliğe daha çok ilgi duyarken bir bölümü ibadete daha çok ehemmiyet veriyor, ahretteki kurtuluş üstünde yoğunlaşıyorlardı.
Başta ilk dört halife ve aşerei mübeşşere (hayatta iken peygamberimizin cennetle müjdelediği on şahıs) olmak suretiyle bir sürü sahabe, yakarma ve takvaları ile tanınmışlardı. Daha sonraki dönemlerde yaşayan abid, zahid ve dindar Müslümanlar devamlı bu tarz şeyleri örnek almışlardı. Tasavvuf zincirinin ilk halkaları bunlardı. ,
Tasavvufi teşkilatlanmanın başlangıcını gösteren ilk emareler, dini söyleşi ve zikir için bir araya gelen Müslümanların oluşturduğu söyleşi halkalarıdır.
IX. yüzyılın sonlarına doğru kurumsallaşan Tasavvuf, 12. yüzyılın sonlarından itibaren, geniş kitleler üstünde kendini hissettirmiştir.
Tasavvufi sohbetler hicrî VI. (XII.) asırda daha tertipli, daha disiplinli bir kuruma dönüştü. Bu örgüte tarikat denildi. Tarikat, bireyi Allah’a götürmüş olan yollardır. Tasavvufi bir oluşum olan tarikatlar, bir alimin çevresinde oluşmuşlardır.
Bu dini önderlere şeyh ismi verilir. Şeyhe doğal olarak olan kimselere ise mürit denir.
Bayezid-i Bistami, Cüneyd-i Bağdadi, Hallac-ı Mansur, Ahmed Yesevi, Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre ve Ahî Evran meşhur mutasavvıflardır.
1071’de Anadolu fethedildikten sonrasında Irak’tan, Suriye’den, daha çok da Horasan’dan gelen gazi dervişler, alperenler ve Horasan erleri İslâmiyet’in Anadolu ve Balkanlar’da yayılmasında etkili olmuşlardır.
Tıpkı mezhepler benzer biçimde tasavvuf ya da tasavvufi düşünceler de İslam’la özdeşleştirilemez. Bu tür şeyler, İslam’ın bir rengi olup, mutasavvıfların görüşleri çevresinde şekillenen ve zaman içinde kurumsallaşan dini ekollerdir.
Tasavvufi Fikirde Allah-Varlık İlişkisi
Tasavvufi fikirde varlık mevzusu mühim bir yer işgal eder. Bilhassa de Allah’ın varlığı ve Allah-ev-ren ilişkisi çok önemlidir. Çünkü Tasavvufta mühim olan Allah’ı bilme ve ona yetişme çabasıdır.
İslam’ın birleştirme ilkesi, tasavvufta “vahdet” (birlik) anlayışını yaşamın her safhasına yayma sonucunu doğurmuştur. Bir takım mutasavvıflar ise gerçek varlığın Allah olduğu ve O’nun dışındaki tüm varlıkların gerçekliğinin bulunmadığını ileri sürerek “Varlığın Birliği” (Vahdet-i Vücud) anlayışını pekiştirmektedir.
Tasavvufi fikir, ahlaki mevzular yanında doğa ötesi mevzular üstünde de yoğunlaşmaktadır.
Tasavvufî Düşüncenin Ahlaki Boyutu
Tasavvufun en temel gayesi, güzel ahlaktır. Tasavvufi fikirde muhteşem haller, kafa döndüren makamlar, güzel ahlak ile birlikte olmadıkları vakit hiçbir kıymet ifade etmezler.
Tasavvuf ahlakında hürriyetin büyük bir önemi mevcuttur. Mutasavvıflar, Allah’tan başka insanoğlunun şuurunu meşgul eden her şeyin hürriyeti kısıtladığı ilkesinden hareketle cennet nimetlerini arzulamayı dahi gerçek hürriyete aykırı görmüşlerdir.
YORUMLAR