Kin isim (ki:ni) Farsça k³n Birine karşı duyulan intikam alma isteği, garaz: "Adımız miskindir bizim / Düşmanımız kindir b...
Kin
isim (ki:ni) Farsça k³n
Birine karşı duyulan intikam alma isteği, garaz:
isim (ki:ni) Farsça k³n
Birine karşı duyulan intikam alma isteği, garaz:
"Adımız miskindir bizim / Düşmanımız kindir bizim."- Yunus Emre.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- kin bağlamak
- kin beslemek (ya da tutmak)
- kin duymak
- kin gütmek
Birleşik Sözler
- deve düşmanlığı
KİN
Kalbte yerleşen, öç almaya yönelik şiddetli düşmanlık. Arapça"da hıkd, gıll ve bağdâ benzer biçimde kelimelerle karşılanır. Kin tutmak, kin beslemek, kin gütmek, kin bağlamak benzer biçimde deyimler düşmanlık duygusunun kalbte yerleştiğini ve süreklilik gösterdiğini dile getirir.Kin, fena ahlâka ilişik niteliklerdendir. Bu yüzden İslâm"ın onaylamadığı, ortadan kaldırmayı amaçladığı huylardandır. Karşıtı olan affetme (af) ise güzel ahlâkın niteliklerindendir; İslâm tarafınca teşvik edilen davranışlar içinde yer alır. Kin fena bir duygu ve alışkanlık olmasıyla birlikte birçok fena tutum ve davranışın da başlıca nedenidir.
Kur"an"a gore kinin başlıca membaı sapkınlık ve azgınlıktır. Bu yüzden ilk olarak kâfirlere özgü bir niteliktir. Hristiyanlara ilişkin bir âyette bu ilişki şöyleki açıklanır: "Biz Hristiyanız diyenlerin de sözünü almıştık, fakat uyarıldıkları şeyden hisse almayı unuttular. Bu yüzden Kıyamet gününe kadar aralarına düşmanlık ve kin (bağda") saldık. Yakında Tanrı onlara bu yaptıklarını haber verecektir." (el-Mâide, 5/14). Yahudiler de sapkınlık ve azgınlıkları yüzünden düşmanlık ve kine salınmışlardır: "Andolsun, Rabbinden sana indirilen onların (Yahudilerin) çoğunun azgınlığını ve küfrunü artıracaktır. Biz onların aralarına ta Kıyamet"e kadar düşmanlık ve kin atmışızdır. Ne vakit cenk için bir ateş yakmışlarsa Tanrı onu söndürmüştür. (Onlar) yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar. Tanrı da bozguncuları sevmez" (el-Mâide, 5/64). İçlerindeki düşmanlık ve kin yalnız kendileri içinde etkili olmakla kalmamakta, müslümanlara da yönelmekte ve zarar vermektedir. Bu yüzden Müslümanlar ilişkilerinde dikkatli olmalıdırlar: "Ey inanç edenler, kendinizden başkasını kendinize dost edinmeyin; onlar sizi ifsat etmekten geri durmazlar. Size sorun verecek şeyleri isterler. Onların ağızlarından hiddet taşmaktadır. Göğüslerinde sakladıkları (kin) ise daha büyüktür " (Alu İmrân, 3/118).
Kin, sövgü ve azgınlıkla olmasıyla birlikte isyan ve itaattan çıkmakla da bağlantılıdır. Tanrı"a itaat eden, hayatlarını O"nun buyruk ve yasakları doğrultusunda düzenleyen mü"minler naturel olarak kin ve benzeri duygulardan korunacaklar, uzak olacaklardır. Kur"an, mü"minleri bu mevzuda uyararak şeytanın oyununa gelmemeleri mevzusunda uyarır: "Şeytan, şarap ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Tanrı"ı anmaktan ve namazdan alıkoymak istiyor. Artık (bunlardan) vaz geçtiniz değil mi?" (el-Mâide, 5/98). Tanrı"ın koyduğu kurallara uygun hareket eden mü"minler, itaatlarının ödülü olarak Aden"e konulacaklardır. Cennetteki mü"minler tanımlanırken onların kin ve nefretten arındırılmış oldukları belirtilir: "Onların göğüslerindeki düşmanlığı çıkarıp atmışızdır; (hepsi) kardeşler olarak köşkler üstünde karşı karşıya oturur" (el-Hicr, 15/47). Aynı olgu öteki bir yerde de şöyleki dile getirilir: "Göğüslerinden kinden ne var ise hepsini çıkarıp atmışızdır. Altlarından ırmaklar akmaktadır" (el-A"raf, 7/43). Mü"minlerin bu durumu, onların bu dünyadaki durumlarının naturel sonucudur. Başka bir deyişle mü"minler dünyada düşmanlık ve kin duyguları ile bunların sebeplerinden ve yol açmış olduğu kötülüklerden, uzak oldukları benzer biçimde Aden"te de uzaktırlar.
Kin duygusunun ruhsal nedenlerini inceleyen İslâm ahlâkçılarına gore meydana getirilen bir kötülüğe karşı koyamamanın, intikam alamamanın yol açmış olduğu hiddet kalbe yerleşerek gizli saklı bir düşmanlık duygusuna, kine dönüşür. Bu yüzden kinin başlıca ruhsal membaı hiddet ve intikam hırsıdır. Kin birçok ruhsal ve ahlâki hastalıkların da membaıdır. Bunların başlıcaları hased, ilişkileri kesmek, aşağılamaya çalışmak, gıybet, sırları izah etmek, çeşitli biçimlerde eziyetler yapmak, borç ve benzeri hakları yerine getirmemek, felaketlere sevinmektir. Bunların tümü haram olan ve insanı yüksek ahlâkî niteliklerden uzaklaştıran davranış ve huylardır.
Hz. Peygamber (s.a.s), birçok hadisinde mü"minlerin kinden uzak olmaları icap ettiğini belirtir. "Mü"min kin tutmaz" buyuran Hz. peygamber (s.a.s) bir başka hadisinde kin tutmamayı hayırlı insanların nitelikleri içinde sayar. Bu hadise gore, insanların hayırlısının kim olduğu yolundaki soruya "Kalbleri mahmum olan hepimiz" diye çözüm veren Hz. Peygamber (s.a.s), kalbi mahmum olanları "muttaki olanlar, kin ve hasetten temiz olanlar" biçiminde tanımlamıştır (İbn Mace). Hz. Peygamber (s.a.s), Hz. Aişe (r. anha)"ya verdiği bir öğütte de Tanrı"a "kalbinin kinini gidermesi ve fitne sapıklıklarından koruması" şeklinde yakarma etmesini buyurur.
Kur"an mü"minleri kin ve benzeri fena huylara karşı uyarır, onları kinin zıddı olan bağışlayıcılığa yönlendirir. Hz. Ebû Bekir"in, Hz. Aişe"ye atılan iftiraya katılan akrabalarından Mıstah"a tekrar yardım etmeyeceğine yemin etmesi üstüne gelen âyette bağışlamanın ehemmiyet ve üstünlüğüne dikkat çekilerek şöyleki buyrulur: "Sizden erdem ve servet sahibi kimseler, yakınlığı bulunanlara, yoksullara, Tanrı yolunda hicret edenlere birşey vermemeye yemin etmesinler, affetsinler, geçsinler. Tanrı"ın sizi bağışlamasını sevmez misiniz?" (en-Nur, 24/22). Öteki bir âyette de cahillere uyulmaması, af yolunun tutulması emredilir (el-A"raf, 7/199). Affetme takvaya daha yakın olan bir davranıştır: "Sizin affetmeniz takvaya daha yakındır" (el-Bakara, 2/237). Hz. Peygamber (s.a.s) de bağışlamayı üstün ahlâkın üç niteliği içinde sayar: "Ey Ukbe, dikkat et, sana dünya ve âhiret ehlinin en üstün ahlâkından haber vereyim. Gelmeyene gitmen, vermeyene vermen ve sana fenalık edeni bağışlamandır" (İbn Ebi"d-Dünya).
Ahmet ÖZALP
YORUMLAR