Küçük kan dolaşımı ve büyük kan dolaşımını kim bulmuştur? Kan Dolaşımı 1628 yılında William Harvey kalbin yapısını,kapakçıklanm v...
Küçük kan dolaşımı ve büyük kan dolaşımını kim bulmuştur?
Kan Dolaşımı
1628 yılında William Harvey kalbin yapısını,kapakçıklanm ve toplardamar kapaklarını incelemiştir.Harvey,bu yapıların kanın tek yönde akışını sağladığı,dolayısıyla da kanı vücutta dolaşması gerektiği teorisini ortaya koymuştur..Böylece kalbin kanı,atardamarlar ile dokulara pompalayıp toplardamarlar ile tekrar geri topladığını göstermiştir.Harvey ince atardamar uçları ile toplardamar uçları arsında bir bağlantı olduğunu da düşünmüş,ancak bu bağlantıyı sağlayan yapıları tespit edememiştir.
İtalyan anatomistin Marcello Malpighi 1660 yılında bir kurbağanın vücudunda kılcal damarlara rastladığını bildirmiştir.Bu damarların atardamarlarla toplardamarları birbirine bağladığı göstermiştir.İtalyan anatomistin yaptığı bu çalışmalar Harvey'in kan dolaşımı teorisini doğrulamıştır.
DEVAMI
Küçük kan dolaşımı ve büyük kan dolaşımı nedir?
Büyük ve küçük kan dolaşımında hangi organlar görevlidir?
Kan dolaşımı ile tansiyonun ilişkisi nedir?
İbnü'n-Nefis
Prof.Dr. İ. Hakkı İHSANOĞLU
Tam adı İbnü'n-Nefis Alaaddin Ebu'l-A'lâ Ali ibn Ebi'l-Hazm el-Kureşî ed-Dımeşkîdir. 1210-88 yılları arasında yaşamıştır. Şam'da dünyaya gelen İbnü'n-Nefîs, Nureddin Zengi tarafından 12. yüzyılda kurulan hastanede (el-Bimaristan en-Nuri) tıp ilmini öğrendi. İlk hocası Abdurrahim ibn Ali el-Dahvar'ın yanında tıp eğitimini tamamladı ve Kahire'ye yerleşti. Nâsırî Hastanesinde vazife yaptı ve birçok talebe yetiştirdi. Talebeleri içinde en meşhur olanı, cerrahlıkla ilgili bir eser yazan İbnü' l-Kuff tur. İbnü'n-Nefîs, fâkih olarak Kahire Mansuriye Medresesi'nde ders vermiş, ayrıca gramer, mantık ve felsefe ile de meşgul olmuştur. İbnü'n-Nefîs'in eserleri arasında en çok tanınanı Mu'cez olup İbnü's-Sina'nın Kanun'unun bir çeşit özetidir. En büyük keşfi ise akciğer dolaşımını bulmasıdır.
İLMÃ HAYATI
Kendi devrinde tıp ilmiÂÂnin önderi olan İbnü'n-Nefîs, daha çok insan organizması üzerinde etkili olan faktörleri araştırdı. Tıbbî tedaviden çok, hastalıkların ana sebepleri üzerinde durdu. Diyebiliriz ki o, tıpta hastalıkların sebepleri üzerinde ilmî çalışmalar yapan ve eserler veren ilk âlimdir. Ortopedi ilminin de ilk kuruÂÂcularındandır. Hekimlikte bir zirve olan İbnü'n-Nefîs, ‘Mısır Hekimlerinin Başkanı' unvaÂÂnını taşımıştır.
İbnü'n-Nefîs sadık bir gözlemci, peşin hüküm taşıÂÂmayan, müstakil fikirli bir yoÂÂrumcu idi. Gözlem ve deneye çok önem verirdi. Gerçeğe ulaşmak için mutlaka meselenin temeline inerdi. Yazmadan önce tekrar tekrar deney yaÂÂpardı. Şu sözleri, ona hâkim olan hareket tarzını gayet açık belirtir: “Organın yaptığı vaziÂÂfeleri izah için, eski nazaÂÂriyelerden etkilenmeden tekrar itinalı bir müşahede ve doğru bir araştırmaya daÂÂyanmalıyız.â€
İbnü'n-Nefîs, Galen ile İbnü's-Sina'nın bütün fikirleriÂÂni ezbere bilirdi.. Çoğu meslektaşının aksine Galen'in meÂÂtodunu kabul etmez, zayıf noktalarını ortaya koyardı. Buna mukabil, İbnü's-Sina'yı çok takdir ederdi. Kanun en fazla meşgul olduğu eserdi ve onu hemen hemen ezbere biÂÂlirdi.
Tıbbî eserlerini kaleme aldığı sırada kendisini görenÂÂler, âdeta çağlayan bir sel haÂÂlinde, başka bir kitaba başvurÂÂmaya lüzum görmeden yazÂÂdığını bildirirler. Birgün Kahire'nin 1200 hamamından biÂÂrinde yıkanırken aniden kaÂÂğıt, kalem ve mürekkep ister ve nabız hakkında bir risale yazmaya başlar. Risalesini biÂÂtirince, tekrar kurnaya geri döÂÂnerek yıkanmasına devam eder.
Yazdığı eserlere o kadar güvenirdi ki: “Eserlerimin benden sonra asırlarca yaşayacaklarını bilmeseydim, onları yazmazdım†der, anÂÂcak ihtiyatı da elden bırakmaz ve “Bir eser yazma iddiaÂÂsında bulunanlar, gereken mesuliyeti de yüklenmelidirÂÂler†demekten çekinmezdi.
Meşhur müellif Max Mayerhof: “İbnü'n-Nefîs'in deÂÂğeri, kitapları bütün Orta Çağ boyunca en temel eserÂÂler kabul edilen Galen'in ve İbnü's-Sina'nın bazı düşünÂÂcelerine, yanlış fikirlerine karşı yalnız başına mücadele etme cesaretini göstermiş olÂÂmasındadır†der ve “KısacaÂÂsı, o. büyük bir otorite idi ve birçok mükemmel adam onun hakkında “o, ikinci İbnü's-Sina idi†demektedirÂÂler†diye ilave eder.
ESERLERİ
Mu'cez gibi asırlarca üzerine pek çok şerh, haşiye, ta'lik yazılan eserler verdiği gibi, Hz. Muhammed'in (sav) hayatı ve Hadîs usûlü üzerine kitaplar da yazmıştır. Başlıca eserleri şunlardır:
-Kitab eş-Şamii fi't-Tıb: En büyük eseridir. 300 cüz olarak yazmayı tasarladığı eseÂÂri bitiremeden vefat etti. 80 cüÂÂzü hâlâ Kahire'deki Bimaristan el-Mansuri'de bulunmakÂÂtadır. İçinde o zamana kadar tıp ilmine ait ne kadar bilgi varsa hepsini kaydetmiştir.
-Kitab el-Mühezzeb fi'l-Kahl: Göz hastalıktan hakkınÂÂda değerli bir eserdir. Bir nüshası Vatikan Kütüphanesinde bulunmaktadır.
-Kitab el-Muhtar fi'l-Ağdiya: Gıdalar hakkındadır. Berlin Kütüphanesinde bulunmaktadır.
-Mu'cez el-Kanun: En çok tanınan eseridir. İbnü's-Sina'nın meşhur eseri Kanun'un bir çeşit özetidir (fizÂÂyoloji ve anatomi hariç). Eserin asılları Paris, Oxford ve Münih Kütüphanelerinde buÂÂlunmaktadır. Birçok dile terÂÂcüme edilmiştir. Esere birçok şerh, haşiye ve ta'lik yazılmışÃ‚Âtır. Mu'cez ilk defa 1828'de Kalküta'da basılmıştır. TürkÂÂçe'ye tercümesi ilk defa Muslihiddin Sürûrî ve sonra KanuÂÂnî devrinde Edime Darüşşifası baştabibi olan Ahmed İbn KeÂÂmal tarafından yapılmıştır.
-Şerh-i Teşrih el-Kanun: Kanun'un anatomi böÂÂlümlerinin açıklamasıdır. Gerçi Kanun'da insan anatomisine dair özel bir bölüm yoktur ama, konuların içinde yer yer anatomiden bahsedilmiştir. İbnü'n-Nefis anatomiye dair bu kısımlan izah ederek ortaya 300 sayfalık bir kitap çıkarÂÂmıştır. Ayrıca bu eserinde kendisinden yüzlerce yıl sonra ortaya çıkan patolojik anatoÂÂminin de temellerini atmıştır. Şu paragraf bunu açıklamakÂÂtadır: “... İshalden veya kan kaybından ölen kimselerde daÂÂmarı bulmak güçleşir. Buna karşılık boğulmak suretiyle öğÂÂlenlerde damarları bulmak koÂÂlaylaşıyor...†Bu Arapça yazÂÂma eserin en önemli tarafı, İbnü'n-Nefîs'in, Galen ve İbnü's-Sina'nın aksine, akciğer dolaşımının (küçük dolaşım) mevÂÂcut olduğunu belirtmesidir.
İbnü'n-Nefîs'in ayrıca ikiÂÂsi Hipokrat'ın, biri Huneyn İbn İshak'ın eserlerine olmak üzere başka tıbbî şerhleri ve Peygamberimiz'in (sav) haÂÂyatını anlatan er-Risale el-Kâmiliye fi's-Sîret en-Nebeviyye, hadîs ilminin prenÂÂsiplerini anlatan Muhtasar fî İlm-ı Usûl el-Hadîs gibi tıp haÂÂrici eserleri vardır.
İBNü'N- NEFİSİN KAN DOLAŞIMI TEORİSİ
Hipokrat, kan dolaşımından kaÂÂraciğeri sorumlu tutmuş ve kalbi bir damar genişlemesi gibi kabul etÂÂmiştir. Aristo, damarların hava ile dolu olduğunu kabul ediyordu. Galen ise, kanın sağ kalpten sol kalbe ara bölmedeki geçitler aracılığı ile geçÂÂtiğini öne sürmüştür. İbnü's-Sina da bu görüşü kabullenmiştir.
İbnü'n-Nefîs'in kan dolaşımı ile ilgili görüşleri ise şu şekilde özetÂÂlenebilir:
1.‘Kalp, ancak ve ancak kendi bünyesi içinden geçen damarlar araÂÂcılığı ile beslenir' diyen İbnü'n-Nefîs, böylece koroner dolaşımı ilk bulan ilim adamı olmuştur.
2.Kan, akciğerleri beslemek için değil, temiz hava götürmek için yayılır. (Daha sonra W. Harvey de bunun üzerinde önemle durmuştur).
3.Akciğere giden damarla, akciğerden dönen damar araÂÂsında, dolaşımı tamamlayan bağlantılar mevcuttur. (üçyüz.sene sonra Colombo bunu ilk defa kendisinin bulduğunu iddia etÂÂmiştir).
4.Akciğer toplardamarı, önceden zannedildiği gibi, hava veya is ile değil, kan ile doludur.
5.Akciğer atardamarının duvarı, akciğer toplardamarının duvarından daha kalındır. (Bu keşif yakın zamana kadar Michael Servetus'a dayandırılıyordu).
6.Kalp odacıkları arasındaki bölmede geçit yoktur. Kan, dolaşımını kalpte tamamlar: “Kanın sol boşluğa geçmesi akciğerler yolu ile olmakladır. Sağ boşluktan akciğerlere gelen kan, burada ısınmakta ve hava ile karıştıktan sonra, akciğer toplardamarı yolu ile sol boşluğa geçmektedir†diyen İbnü'n-Nefîs, böylece akciğer dolaşımını ilk keşfeden ilim adamı olmuştur.
KüÇüK KAN DOLAŞIMININ İBNü'N- NEFİS TARAFINDAN BULUNDUĞUNUN ORTAYA ÇIKARILMASI
1553'te İspanyalı Michael Servetus'un bir dolaşım nazariyesinden bahsedip buna ‘küçük kan dolaşımı' veya ‘akÂÂciğer dolaşımı' adını vermeÂÂsinden ve onu takiben İtalyalı Colombo ve Cesalpino'nun Galen'in başarısız modelinden yaptıkları bazı düzeltmelerden sonra 1616 yılında William Harvey, Galen nazariyesinin hatalarını tamamen gösterdi ve yeni bir akciğer dolaşım teÂÂorisi ortaya koydu. GünümüzÂÂde geçerli akciğer dolaşım sisÂÂtemi modelinin ilk defa W. Harvey tarafından keşfedildiği bilgisi, 1924 yılına kadar deÂÂğişmeden kaldı.
1924 yılında Freiburg Tıp Fakültesinde ilim tarihinin çehresini değiştirecek bir hâÂÂdise oldu. Muhyiddin Tantavi adlı Mısırlı genç bir MüslüÂÂman, Almanca bir doktora teÂÂzi hazırladı. Bu genç doktorun tezi, bazı Alman profesörlerin dikkatini çekti. Çünkü, tezde, ilk defa, küçük kan dolaşımıÂÂnın İbnü'n-Nefîs adında bir Müslüman ilim adamı tarafından bulunduğundan bahsediliyordu. Profesörler buna bir türlü inanamıyorlardı. Onlara göre bu mümkün değildi. Bunun üzerine tezin bir kopyası, o sıralarda Kahire'de buÂÂlunan Alman doktor Mayerhof'a gönderildi. Dr. Mayerhof, Tantavi'yi doğrulamakla kalmayıp daha sonra yazdığı makalede bunları açıkladı. Evet, akciğer dolaşımını ilk buÂÂlan İbnü'n-Nefîs'ti. 1553'te Servetus, 1559'da Colombo, 1628'de Harvey kan dolaşımı hakkında tek söz etmeden asırlar önce İbnü'n-Nefîs akciÂÂğer dolaşımını keşfetmişti.
Bugün M. Servetus'un Ãbnü'n-Nefîs'ten haberdâr ve Colombo'nun, Servetus'un kitabından bilgi sahibi olduğu, hattâ Ãbnü'n-Nefîs'in kitaplarının tercümesi ile uğraşan bir kişi ile temas ettiği anlaşılÂÂmaktadır. Colombo kalp doÂÂlaşımı konusunda önemli katÂÂkıları olan bir araştırıcıdır. İtalÂÂyan anatomi okulunun diğer meşhur hocaları Fallopius ve Fabricius da Padua'da çalışmışlar ve bunlardan sonuncuÂÂsu tıp eğitimini İtalya'daki Padua üniversitesi'nde yapan W. Harvey'in en çok istifade ettiği kişi olmuştur. Bu üniÂÂversitede Kuzey Afrika Müslümanlarının tesirinin fazla olÂÂduğu da bilinmektedir.
İbnü's-Sina, tıp başta olÂÂmak üzere 29 ayrı konudaki keşifleriyle Avrupalı ilim adamlarına öncülük yapmış, Zehravî, cerrahlığı bağımsız bir ilim haline getirmiş. 200 kadar ameliyat aletinin resimÂÂlerini çizmiş; Razi çiçek ve kıÂÂzamık hastalıklarını keşfetmiş ve bu konuda ilk eser veren ilim adamı olmuştur. Akşemseddin mikrobu keşfetmiş: İbnü'r-Rüşd retina tabakasının fonksiyonundan ilk bahseden kişi olmuş; Ali ibn Abbas çaÂÂğımızın modern ameliyatlarına uygun bir tarzda kanser ameÂÂliyatı yapmış, İbn Cezzar cüzzamın sebep ve tedavilerini göstermiştir.
Dr. Sigrid Hunke'nin şu sözleri zikredilmeye değer:
“Tantavi'nin bu buluşu gösterdi ki, İslâm âlimleri teÂÂorilere uygunluk dereceleÂÂrine ve önce vukua gelip gelÂÂmediklerine bakmadan, kriÂÂtik deneme, titiz gözlem ve peşin hükümsüz araştırmaya gayret gösterme hususunda Orta Çağdaki Hristiyan mesÂÂlektaşlarına göre daha azimÂÂli ve daha kararlıydılar.â€
Arthur Pellegrin'in şu sözleri ile bahsimize son veÂÂrelim:
“Bütün Orta Çağ boÂÂyunca Müslümanlar bilhassa tıp sahasında inkârına imÂÂkân olmayan bir üstünlük göstermişlerdir. Hakikî ilim adamları olan Müslüman heÂÂkimler hastalıkların kaynağı ile seyrini, klinik gözlemler ve belki de otopsilerle derinden derine tetkik etmişÃ‚Âlerdi.â€
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
1628 yılında William Harvey kalbin yapısını,kapakçıklanm ve toplardamar kapaklarını incelemiştir.Harvey,bu yapıların kanın tek yönde akışını sağladığı,dolayısıyla da kanı vücutta dolaşması gerektiği teorisini ortaya koymuştur..Böylece kalbin kanı,atardamarlar ile dokulara pompalayıp toplardamarlar ile tekrar geri topladığını göstermiştir.Harvey ince atardamar uçları ile toplardamar uçları arsında bir bağlantı olduğunu da düşünmüş,ancak bu bağlantıyı sağlayan yapıları tespit edememiştir.
İtalyan anatomistin Marcello Malpighi 1660 yılında bir kurbağanın vücudunda kılcal damarlara rastladığını bildirmiştir.Bu damarların atardamarlarla toplardamarları birbirine bağladığı göstermiştir.İtalyan anatomistin yaptığı bu çalışmalar Harvey'in kan dolaşımı teorisini doğrulamıştır.
DEVAMI
Küçük kan dolaşımı ve büyük kan dolaşımı nedir?
Büyük ve küçük kan dolaşımında hangi organlar görevlidir?
Kan dolaşımı ile tansiyonun ilişkisi nedir?
YORUMLAR