Kuduz Özellikle köpek, kedi, kurt, tilki ve yarasa gibi memelihayvanlarda görülen bir hastalıktır. İnsana da bu kuduzlu hayvanların...
Kuduz
Özellikle köpek, kedi, kurt, tilki ve yarasa gibi memelihayvanlarda görülen bir hastalıktır. İnsana da bu kuduzlu hayvanların ısırması ile geçer. Dişlerin açtığı yaraya, kuduz virüsü taşıyan hayvan salyası bulaşır. Virüsler yaradan içeri girdikten sonrasinirler yoluyla merkez sinir sistemine (beyne) ulaşır.
- Hayvan ısırdıktan ancak bir ila altı ay sonra hastalık belirtileri ortaya çıkar. Bu müddet değişikliği, vücudun direnci ve ısırılan yerin beyne olan uzaklığı ile orantılıdır.
- İlk belirtileri karamsarlık ve huysuzluktur.
- Sonra, boğazda başlayan ağrılı kasılmalardan dolayı, hasta su içemez. Bunu beceremediğinden huysuzlaşır. Halk arasında bu durum "su korkusu" tabiri ile açıklanır.
- Yutkunma güçlüğünü ağrılı kas spazmları izler. Hastada şuursuz tepkiler ve ihtilaçlar (delilik halleri) belirir.
- Nihayet, birkaç gün içinde, adale kasılmaları genel felç haline dönüşür ve sonuç ölümdür.
Ne Yapmalı?
- Bir hayvan tarafından ısırıldığınız zaman, her halükarda, kuduz olabileceğini düşünmelisiniz.
- Isırılan yeri bol sabunlu su ile yıkayınız.
- Yakaladığınız hayvanı ilgili sağlık kuruluşuna (belediye tabibi veya hastahane) götürüp "kuduz testi" yaptırınız. Görevliye, ısırıldığınızı söyleyiniz ve gerektiğinde aranmak üzereadresinizi ve telefon numaranızı veriniz. Veya neticeyi almak üzere randevu isteyiniz.
- Testler kuduzu doğruladığı takdirde ısırık yeri cerrahi usullerle temizlenir ve kuduz serumu zerkedilir. Arkasından vücuda aktif bağışıklık kazandırmak için ölü kuduz virüsü aşılanır. Aşılamausulleri değişik olmakla beraber, hepsinin de gayesi hastada kuluçka devresisona ermeden bağışıklık oluşturmaktır.
Kuduz esas olarak hayvanların bir hastalığıdır. Kuduza yakalanan hayvanlardan, insanlara bulaşır. ülkemiz gibi evcil hayvan kuduzunun tam olarak kontrol edilemediği bölgelerde, bildirilen insan kuduzu vakalarının %90'nından köpekler sorumludur. Evcil hayvan kuduzunun iyi kontrol edildiği Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve bir çok Batı Avrupa ülkesinde ise köpekler insan kuduzu vakalarının % 5 ya da daha azından sorumludur.
Köpekler dışındaki diğer evcil hayvanlar ise tüm dünyada bildirilen kuduz vakalarının %5-%10 nundan sorumludur. Bu evcil hayvanların başını kedi ve inekler çekerken atlar, koyunlar, domuzlar ve diğer çiftlik hayvanları da kuduz nedeni olabilirler. Ayrıca tilki, kokarca, rakun, yarasa, çakal, kurt, maymun gibi tüm vahşi memeliler kuduz mikrobu taşıyıcısı olabilir ve hastalığı bulaştırabilirler.
İnsanlarda kuduz vakaları hemen hemen dünyanın her yerinde görülebilmektedir. Dünya Sağlık Örgütüne bildirilen vakaların çoğunluğu evcil hayvan kuduzunun tam olarak kontrol edilemediği ülkelerden bildirilmekteyken; İngiltere, Japonya, İsveç gibi gelişmiş ülkeler, uygulanan hayvan kontrol programları ve karantina düzenlemeleri sonucunda ülkelerinde hiç kuduz vakası görülmediğini bildirmektedirler. Kuduz hastalığının Dünya Sağlık Örgütüne bildiriminin isteğe bağlı olması nedeniyle bildirilen vakaların dünyadaki gerçek durumu yansıtmadığı ve vakaların daha fazla olduğu tahmin edilmektedir.
İlginç bir nokta da; Amerika Birleşik Devletlerinde temas sonrası tedavi gören kişilerin yaklaşık %40'ı "ısırığa maruz kalmadan" yani tırmalanma, hayvan salyalarının konjuktiva ve müköz membranlara (ağız, burun iç duvarı gibi) temas etmesi, laboratuvar personelinin enfekte materyal ile çalışmak zorunda kalması gibi nedenler ile tedavi gördüğünün bildirilmesidir. Bu da sürekli risk altında olan kişilerin temas öncesi aşılama şemasına göre aşılanmasının önemini ortaya koymaktadır.
Kuduz hastalığının etkeni Rabies virüsüdür. Rabies virüs uygun şartlarda (0-4°C'ta) yıllarca stabil kalır. Güneş ışığı, ultraviole, X-ray ve deterjanlar ile kolayca etkisiz kalabilir. Bu bilgiler virüsün, uygun ortam bulduğu zaman vücut dışında da canlı kalabileceğini ve herhangi bir ısırık hikayesi olmadan insanları ya da hayvanları enfekte edebileceğini göstermektedir.
Kuduz virüsünün en önemli bulaşma yollarından birisi enfekte hayvan tarafından ısırılmadır. Bunun dışında hayvanların salyasının açık yara, konjuktiva gibi müköz membranlara (ağız, burun iç duvarı gibi) teması ile de insanlara bulaşabilir.
Hastalığın Kuluçka Süresi yani virüsün vücuda girmesinden ilk hastalık belirtilerinin görülmesine kadar geçen zaman, bu güne kadar yayınlanan literatüre göre 4 gün gibi kısa bir süre ile birkaç yıl gibi çok uzun bir süre arasında değişmektedir. Ancak vakaların % 95' inde bu süre bir yıldan daha azdır ve ortalama olarak 20 - 90 gündür. Kuluçka süresi, ısırık yerinin beyine yakınlığı, ısırığın şiddeti, ısırık yerinin sinir uçlarından zenginliği ve vücuda giren virüs miktarı ile ilgilidir. Beyine yakın, özellikle kafadan ve ağır ısırılmalarda, kuluçka süresi kısalırken kol ve bacaklardan ve hafif ısırıklarda uzamaktadır.
Hayvanların virüsü bulaştırıcılık süresi de değişkenlik göstermektedir. Kedi ve köpekler klinik semptomların başlamasından 3 ile 10 gün öncesine kadar virüsü bulaştırabilirler. Çok nadir olarak bu süre daha da uzayabilir.
Hayvanlarda başlangıç belirtileri olarak davranış değişiklikleri ve özellikle saldırganlık görülürken daha ileri safhalarda felçler, diğer beyin iltihabı bulguları ve ölüm görülür.
İnsanlarda ise başlangıç belirtileri genellikle çok tipik değildir iştahsızlık, kırgınlık, yorgunluk, ateş görülür. Hastaların yaklaşık % 50' sinde ısırık bölgesinde ağrı ve duyu kaybı görülür ki kuduza özgü ilk belirti budur. Daha sonra huzursuzluk, aşırı korku hali, saldırganlık, uykusuzluk, psikiyatrik bozukluklar ve depresyon ve bunlara eşlik eden öksürük, boğaz ağrısı, titreme, karın ağrısı, bulantı-kusma, ishal görülebilir. Nörolojik semptomlar ise, hiperaktivite, oryantasyon bozukluğu, hayal görmeler, sara krizleri, tuhaf davranışlar, ense sertliği, hızlı ve sık nefes alıp verme, salya artımı ve felçler olarak ortaya çıkar. Hiperaktivite atakları karakteristik olarak 1-5 dakika süreyle ve aralıklı olarak meydana gelmekte ve kendisini saldırganlık, kendi kendine ve etrafındakilere vurma, koşma, ısırma şeklinde göstermektedir. Hiperaktif ataklar kendiliğinden ya da görsel ve işitsel bir uyarı sonucu ortaya çıkabilmektedir. Işık gibi görsel uyarıların hiperaktif atakları başlatabilmesi kişilerde fotofobi (ışıktan korkma) gelişmesine neden olmaktadır. Hastaların yaklaşık olarak yarısı ataklar döneminde su içmek istemekte ve su içme teşebbüsü sırasında boğaz kaslarının kasılması nedeniyle kişide tıkanma, boğulma hissi ortaya çıkmaktadır ve bu nedenle hastalarda hidrofobi (sudan korkma) gelişmektedir. Ataklar arasındaki dönemde hasta genellikle kendindedir ve bilinci yerindedir. Nörolojik belirtilerin gelişmesinden 4 -10 gün sonra koma hali gelişir ve koma halinin süresi saatler ya da aylar sürebilir ve sonunda hasta yaşamını kaybeder.
Kuduz, belirtileri başladıktan sonra % 100 ölüme neden olan bir hastalıktır. Bu nedenle kuduz, korunmanın çok çok önemli olduğu bir infeksiyon hastalığıdır. Kuduz hastalığının hayvanlardan bulaşan bir hastalık olması nedeniyle korunmanın temel mantığı, kuduzun öncelikle evcil olanlar olmak üzere hayvanlarda kontrolu, dolayısıyla virüsün insanlara geçme olasılığını azaltmadır. Ancak bunun oldukça zor olması nedeniyle, kuduzun hayvanlarda kontrolu için yapılan faaliyetlerin yanısıra insanların korunması da kesinlikle ihmal edilmemelidir. İnsanların korunmada tek silahı günümüz modern teknolojisi ile üretilen kuduz aşıları ve acil durumlar için purifiye kuduz serum ve immunglobulinidir. Dünyada Kuduza karşı mücadeleyi ilk olarak bundan tam bir asır önce başlatan ve başarılı olarak insanlığa en büyük hizmetlerden birini veren kişi, Louis PASTEUR'dür. 1885 yılında kuduz bir köpek tarafından ısırılan bir çocuğun hayatını, tavşan omur iliğinden elde ettiği canlı virüs aşısı ile aşılayarak kurtarmış ve kuduz hastalığına karşı mücadeleyi kazanan ilk kişi olarak tarihe geçmiştir.
Kuduz Otu Yetiştiriciliği
Rüyada Kuduz Görmek
Kuduz aşısı ne işe yarar?
Kuduz; çakal, kurt, tilki, kokarca, sırtlan, ayı, yarasa gibi doğadaki tüm vahşi memeliler ve eğer aşılanmamışlarsa köpek, kedi, inek, eşek gibi evcil memeli hayvanlar arasında varlığını sürdürür. Bu hayvanlar tarafından ısırılan insanlara bulaşarak hastalık oluşturur. Sanıldığının aksine sincap, sıçan, fare, hamster gibi kemirgen hayvanlar ve tavşanlar taşıyıcı değildir ve bu hayvanlar tarafından ısırılma bir risk oluşturmaz.
Kuş, yılan, balık, kaplumbağa, kertenkele ve böceklerde asla kuduz virüsu bulunmaz. Yarasa hariç bütün hayvanlar enfeksiyonun sonucu olarak ölürler. Kan emici yarasalarda virüs tükürük bezlerine yerleşir ve onları hasta etmez fakat diğer hayvanlara ve insanlara bulaştırabilir
Kuduz Olan Hayvan Nasıl Anlaşılır?
Hastalığın gidişatına göre üç farklı safhası vardır: prodromal başlangıç dönemi, saldırgan dönem ve felç dönemi. Hastalık belirtileri ortaya çıktıktan 3-7 gün sonra hayvan ölür. Başlangıç dönemi 2-3 gün sürer. Davranış bozuklukları olur ve beden ısısı artar. Hayvan ısırık bölgesini yavaş yavaş ısırmaya ve tırmalamaya başlar.
Saldırgan dönem 2-4 gün sürer. Kuduz kedi ve köpek başlarda ürkek ve korkak olur, yabancı cisimlere karşı ilgisi artar. Alışık olmadığı gıdaları yeme isteği olur.İştah azalır buna karşın su içme isteğinde belirgin bir artış görülür.Hasta hayvan sık sık idrar yapar, yara yerini kaşır. Gözlerde irileşme ve kızarıklık olur. Hasta hayvanlar loş yerlere saklanmayı sever. Kediler dolap ve kanepe altlarına saklanır.. Bilinç giderek kaybolur ve hırçınlaşarak her şeye karşı olur. Sahibinin emirlerini dinlemez. Her önüne gelen canlıyı bu arada sahibini de ısırır. Köpekler evi terk ederek bir daha geri dönmez. Ağızda bol salya akar. Maksatsız havlama ve miyavlama dikkati çeker. Normalde köpeklerden çok korkan kediler, kuduz hastalığında çekinmeden köpeklere saldırırlar. Tilkilerde korkmadan meskun mahallere gelerek buradaki kedi, köpek ve diğer canlılara saldırarak ısırırlar.
Felç dönemi 2-4 gün sürer. Hastalık ilerledikçe öncelikle ısırılan organdan başlayan ve daha sonra tüm vücutta felçler meydana gelir.Havlaması değişir ve salyası belirgin olarak artar. Hayvan rahat hareket edemez,dengesini kaybeder, zig-zag çizerek yürür ve daha sonra yere düşer. Tam felç gelişmesinden sonraki 1-2 gün içerisinde hayvan ölür.Klinik belirtiler ortaya çıktıktan sonra tedavisi yoktur. Kuduza yakalanmış hayvanlar 1 hafta içinde mutlaka ölürler.
Kuduz Hastalığının Bulaşma Şekli?
İnsanlarda Klinik Bulgular
Kuluçka süresi, ısırık yerinin beyine yakınlığı, ısırığın şiddeti, ısırık yerinin sinir uçlarından zenginliği ve vücuda giren virus miktarı ile ilgilidir. Beyine yakın, özellikle kafadan ve ağır ısırılmalarda kuluçka süresi kısalırken kol ve bacaklardan ve hafif ısırıklarda uzamaktadır.Bu süre 5 günle 1 yıl arasında değişir genellikle 20-60 gündür.Virüs alındıktan sonra eğer gerekli tedavi zamanında yapılmasa hastalık belirtileri 2 safha olarak görülür:
İnsanlarda başlangıç olarak iştahsızlık, kırgınlık, yorgunluk, ateş görülür.Isırık bölgesinde ağrı ve duyu kaybı görülür ki kuduza özgü ilk belirti budur. Daha sonra huzursuzluk, aşırı korku hali, saldırganlık, uykusuzluk, psikiyatrik bozukluklar ve depresyon ve bunlara eşlik eden öksürük, boğaz ağrısı, titreme, karın ağrısı, bulantı-kusma, görülebilir.
Nörolojik bulgular olarak Hiperaktivite, oryantasyon bozukluğu, hayal görmeler, sara krizleri, tuhaf davranışlar, ense sertliği, hızlı ve sık nefes alıp verme, salya artımı ve felçler daha sonra ortaya çıkar.
Hiperaktivite atakları karakteristik olarak 1-5 dakika süreyle ve aralıklı olarak görsel ve işitsel bir uyarı sonucu meydana gelmekte ve kendisini saldırganlık, kendi kendine ve etrafındakilere vurma, koşma, ısırma şeklinde göstermektedir. Hastaların yaklaşık olarak yarısı ataklar döneminde su içmek istemekte ve su içme teşebbüsü sırasında boğaz kaslarının kasılması nedeniyle kişide tıkanma, boğulma hissi ortaya çıkmaktadır ve hastalarda hidrofobi (sudan korkma) gelişmektedir. Ataklar arasındaki dönemde hasta genellikle kendindedir ve bilinci yerindedir.
Nörolojik belirtilerin gelişmesinden 7 gün sonra koma hali gelişir ve sonunda hasta yaşamını kaybeder.
Kuduz Veya Kuduz Şüpheli Bir Hayvan Tarafından Isırılan Bir İnsanda Yapılması Gerekenler
Şüpheli bir hayvan tarafından ısırılan kişinin yarası sabunlu ya da deterjanlı su ile bolca yıkanmalıdır. Çok basit gibi görülen bu uygulamanın özellikle yüzeysel yaralarda riski % 90 oranında azalttığı saptanmıştır. Yaraya bir antiseptik ( %40-70 lik alkol, iyodin v.b ) uygulanmalıdır
Isırık yarasının beyine yakınlığı virusun beyine ulaşması açısından önemlidir. Yara bölgesi beyine yakın ise en kısa sürede bir sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Diğer bölge ısırıklarında bu süre 0-36 saat en fazla 72 saat olmalıdır.
Sağlıklı bir görünümü olan köpek, kedi veya diğer bir evcil hayvan insanı ısırdığında, o hayvan hemen yakalanmalı ve 10 gün boyunca gözlem altında tutulmalıdır.Bu süre içinde hayvanda kuduz görülmezse, Korkulacak bir şey yok demektir.
Kuduz şüphesi olan hayvan yakalanıp gözlem tında tutulamıyorsa veya yapılan testler pozitif çıkarsa kısa süre içinde tedaviye başlanmalıdır.
Kuduz serumu gerektiren vakalarda sabunla yıkadıktan sonra yara içine ve etrafına hesaplanan dozda immunglobulin yada serumun enjekte edilebilen en fazla miktarı (hatta mümkünse tümü) enjekte edilmelidir. Eğer ısırık çok büyükse ve yaraya dikiş atmak zorunlu ise yara dudakları etrafına mutlaka kuduz serumu ve immunglobulini uygulanarak dikiş atılmalıdır.
Temas sonrası uygulamada yara bakımı ve kuduz serumu uygulamasından sonra aşılamaya geçilmelidir. Aşılamada mutlaka bağışıklama gücü yüksek, uygulaması kolay ve en önemlisi nörolojik yan etkileri olmayan hücre kültürü aşıları kullanılmalıdır. ülkemizde hücre kültürü aşısı olarak HDCV(Human Diploid Cell Vaccine) ve VERO (Verorab) bulunmaktadır. Her iki aşının da bağışıklama gücü ve yan etki açısından hiçbir farkı yoktur. üretimlerinde aynı aşı suşu kullanıldığı için birbirlerinin yerine kullanılabilirler ya da zorunlu hallerde aşılamaya birisi ile başlayıp diğeri ile devam edilebilir.
Kuduz aşısı 0., 3., 7., 14., ve 28 günlerde 5 doz olmak üzere intramuskuler yoldan ve mutlaka deltoid adaleden bebeklerde ise uyluğun anterolateral kısmından yapılmalıdır. Aşılama şemasına uygun olarak yapılan aşılama ile % 100 oranında başarı sağlanmaktadır. Bu aşılar ile şimdiye kadar aşılama ve acil müdahale şemasına uygun olarak sürdürülen tedavilerde hayatını kaybeden kuduz olgusuna rastlanmamıştır. Her iki tip aşının uygulanmasında çok nadir olarak aşı yerinde ağrı, kızarıklık, şişlik, ateş gibi bilinen aşı yan etkileri görülebilir
Kuş, yılan, balık, kaplumbağa, kertenkele ve böceklerde asla kuduz virüsu bulunmaz. Yarasa hariç bütün hayvanlar enfeksiyonun sonucu olarak ölürler. Kan emici yarasalarda virüs tükürük bezlerine yerleşir ve onları hasta etmez fakat diğer hayvanlara ve insanlara bulaştırabilir
Hastalığın gidişatına göre üç farklı safhası vardır: prodromal başlangıç dönemi, saldırgan dönem ve felç dönemi. Hastalık belirtileri ortaya çıktıktan 3-7 gün sonra hayvan ölür. Başlangıç dönemi 2-3 gün sürer. Davranış bozuklukları olur ve beden ısısı artar. Hayvan ısırık bölgesini yavaş yavaş ısırmaya ve tırmalamaya başlar.
Saldırgan dönem 2-4 gün sürer. Kuduz kedi ve köpek başlarda ürkek ve korkak olur, yabancı cisimlere karşı ilgisi artar. Alışık olmadığı gıdaları yeme isteği olur.İştah azalır buna karşın su içme isteğinde belirgin bir artış görülür.Hasta hayvan sık sık idrar yapar, yara yerini kaşır. Gözlerde irileşme ve kızarıklık olur. Hasta hayvanlar loş yerlere saklanmayı sever. Kediler dolap ve kanepe altlarına saklanır.. Bilinç giderek kaybolur ve hırçınlaşarak her şeye karşı olur. Sahibinin emirlerini dinlemez. Her önüne gelen canlıyı bu arada sahibini de ısırır. Köpekler evi terk ederek bir daha geri dönmez. Ağızda bol salya akar. Maksatsız havlama ve miyavlama dikkati çeker. Normalde köpeklerden çok korkan kediler, kuduz hastalığında çekinmeden köpeklere saldırırlar. Tilkilerde korkmadan meskun mahallere gelerek buradaki kedi, köpek ve diğer canlılara saldırarak ısırırlar.
Felç dönemi 2-4 gün sürer. Hastalık ilerledikçe öncelikle ısırılan organdan başlayan ve daha sonra tüm vücutta felçler meydana gelir.Havlaması değişir ve salyası belirgin olarak artar. Hayvan rahat hareket edemez,dengesini kaybeder, zig-zag çizerek yürür ve daha sonra yere düşer. Tam felç gelişmesinden sonraki 1-2 gün içerisinde hayvan ölür.Klinik belirtiler ortaya çıktıktan sonra tedavisi yoktur. Kuduza yakalanmış hayvanlar 1 hafta içinde mutlaka ölürler.
Kuduz Hastalığının Bulaşma Şekli?
- Kuduza yakalanmış bir memeli hayvanın (özellikle köpek) ısırması ve yaralaması ile,
- Kuduz hayvanın salyasının sıyrık veya çatlak deriye, göz ağız veya buruna temas etmesiyle,
- Kuduz hayvanın salyası ile bulaşık eşyanın (tasma, yular, dizgin vb.) yaralı deri ile temas etmesi ile,
- Kuduz hayvan tarafından tırnaklanarak meydana gelen yaralanmalar ile, (hayvanın tırnağı kendi salyası ile bulaşıktır.)
- Kuduz hayvanın eti ve sütünün çiğ olarak yenmesi ile,
- Kuduza yakalanmış bir insan ile yakın temasta bulunulması ile bulaşabilir.
İnsanlarda Klinik Bulgular
Kuluçka süresi, ısırık yerinin beyine yakınlığı, ısırığın şiddeti, ısırık yerinin sinir uçlarından zenginliği ve vücuda giren virus miktarı ile ilgilidir. Beyine yakın, özellikle kafadan ve ağır ısırılmalarda kuluçka süresi kısalırken kol ve bacaklardan ve hafif ısırıklarda uzamaktadır.Bu süre 5 günle 1 yıl arasında değişir genellikle 20-60 gündür.Virüs alındıktan sonra eğer gerekli tedavi zamanında yapılmasa hastalık belirtileri 2 safha olarak görülür:
İnsanlarda başlangıç olarak iştahsızlık, kırgınlık, yorgunluk, ateş görülür.Isırık bölgesinde ağrı ve duyu kaybı görülür ki kuduza özgü ilk belirti budur. Daha sonra huzursuzluk, aşırı korku hali, saldırganlık, uykusuzluk, psikiyatrik bozukluklar ve depresyon ve bunlara eşlik eden öksürük, boğaz ağrısı, titreme, karın ağrısı, bulantı-kusma, görülebilir.
Nörolojik bulgular olarak Hiperaktivite, oryantasyon bozukluğu, hayal görmeler, sara krizleri, tuhaf davranışlar, ense sertliği, hızlı ve sık nefes alıp verme, salya artımı ve felçler daha sonra ortaya çıkar.
Hiperaktivite atakları karakteristik olarak 1-5 dakika süreyle ve aralıklı olarak görsel ve işitsel bir uyarı sonucu meydana gelmekte ve kendisini saldırganlık, kendi kendine ve etrafındakilere vurma, koşma, ısırma şeklinde göstermektedir. Hastaların yaklaşık olarak yarısı ataklar döneminde su içmek istemekte ve su içme teşebbüsü sırasında boğaz kaslarının kasılması nedeniyle kişide tıkanma, boğulma hissi ortaya çıkmaktadır ve hastalarda hidrofobi (sudan korkma) gelişmektedir. Ataklar arasındaki dönemde hasta genellikle kendindedir ve bilinci yerindedir.
Nörolojik belirtilerin gelişmesinden 7 gün sonra koma hali gelişir ve sonunda hasta yaşamını kaybeder.
Kuduz Veya Kuduz Şüpheli Bir Hayvan Tarafından Isırılan Bir İnsanda Yapılması Gerekenler
Şüpheli bir hayvan tarafından ısırılan kişinin yarası sabunlu ya da deterjanlı su ile bolca yıkanmalıdır. Çok basit gibi görülen bu uygulamanın özellikle yüzeysel yaralarda riski % 90 oranında azalttığı saptanmıştır. Yaraya bir antiseptik ( %40-70 lik alkol, iyodin v.b ) uygulanmalıdır
Isırık yarasının beyine yakınlığı virusun beyine ulaşması açısından önemlidir. Yara bölgesi beyine yakın ise en kısa sürede bir sağlık kuruluşuna başvurmalıdır. Diğer bölge ısırıklarında bu süre 0-36 saat en fazla 72 saat olmalıdır.
Sağlıklı bir görünümü olan köpek, kedi veya diğer bir evcil hayvan insanı ısırdığında, o hayvan hemen yakalanmalı ve 10 gün boyunca gözlem altında tutulmalıdır.Bu süre içinde hayvanda kuduz görülmezse, Korkulacak bir şey yok demektir.
Kuduz şüphesi olan hayvan yakalanıp gözlem tında tutulamıyorsa veya yapılan testler pozitif çıkarsa kısa süre içinde tedaviye başlanmalıdır.
Kuduz serumu gerektiren vakalarda sabunla yıkadıktan sonra yara içine ve etrafına hesaplanan dozda immunglobulin yada serumun enjekte edilebilen en fazla miktarı (hatta mümkünse tümü) enjekte edilmelidir. Eğer ısırık çok büyükse ve yaraya dikiş atmak zorunlu ise yara dudakları etrafına mutlaka kuduz serumu ve immunglobulini uygulanarak dikiş atılmalıdır.
Temas sonrası uygulamada yara bakımı ve kuduz serumu uygulamasından sonra aşılamaya geçilmelidir. Aşılamada mutlaka bağışıklama gücü yüksek, uygulaması kolay ve en önemlisi nörolojik yan etkileri olmayan hücre kültürü aşıları kullanılmalıdır. ülkemizde hücre kültürü aşısı olarak HDCV(Human Diploid Cell Vaccine) ve VERO (Verorab) bulunmaktadır. Her iki aşının da bağışıklama gücü ve yan etki açısından hiçbir farkı yoktur. üretimlerinde aynı aşı suşu kullanıldığı için birbirlerinin yerine kullanılabilirler ya da zorunlu hallerde aşılamaya birisi ile başlayıp diğeri ile devam edilebilir.
Kuduz aşısı 0., 3., 7., 14., ve 28 günlerde 5 doz olmak üzere intramuskuler yoldan ve mutlaka deltoid adaleden bebeklerde ise uyluğun anterolateral kısmından yapılmalıdır. Aşılama şemasına uygun olarak yapılan aşılama ile % 100 oranında başarı sağlanmaktadır. Bu aşılar ile şimdiye kadar aşılama ve acil müdahale şemasına uygun olarak sürdürülen tedavilerde hayatını kaybeden kuduz olgusuna rastlanmamıştır. Her iki tip aşının uygulanmasında çok nadir olarak aşı yerinde ağrı, kızarıklık, şişlik, ateş gibi bilinen aşı yan etkileri görülebilir
Kuduz virüsünün (Rabies virüs) neden olduğu, bütün sıcak kanlı hayvanlarda görülebilen, insanlara genellikle hayvan ısırması ile bulaşan, sonuçta yaptığı beyin enfeksiyonuna bağlı olarak ölümle sonlanan akut bir enfeksiyon hastalığıdır.Hayvanlardan insanlara yayılan bir enfeksiyon olup tüm dünyada yaygın olarak görülmektedir. Bulaşmada rol oynayan hayvanlar köpek, kurt, çakal, tilki, kedi, yarasalar ve farelerdir. Bulaşma yolu enfekte hayvanın ısırması iledir. Bütünlüğü bozulmuş deri ve mukozadan virüs bulaşabilir. Virüs hayvanın salyasında hastalığa ait şikayetler başlamadan 10 gün öncesine kadar bulunabilmektedir. Kuduz olgularının büyük çoğunluğundan köpekler sorumludur. Kedi ve diğer evcil hayvanların da kuduza yol açabileceği unutulmamalıdır.
Isırılmayı takiben genellikle 1-2 ay sonra hastalık belirti ve bulguları başlar. Bu süre 7 gün kadar kısa olabileceği gibi 1 yıla kadar da uzayabilir.
Kuduz hastalığı hayvanlardan insanlara geçen ve merkezi sinir sistemini tutan viral bir hastalıktır. Hastalığa etken olan virus insanlara genellikle etkeni taşıyan hayvanın ısırması sonucu gelişir. Ancak sık olamamakla birlikte etkenin göze bulaşması veya laboratuar şartlarında solunum yoluyla bulaşabildiği bilinmektedir. Etken virüs derinin bütünlüğü bozulup infekte tükürüğün içeri girmesine neden olan ısırma sonucunda vücuda girer. Burada virüs saklanacağı kas dokusuna geçer. Virüs buradan periferik sinirlere geçer ve bu yolla merkezi sinir sistemine ilerler.
Virüs merkezi sinir sistemine vardığında hızla yayılarak hastalığı oluşturur. Eğer iyi tedavi edilmezse kısa süre sonra ölüme neden olabilir. Bugün Amerika'da insanlarda yılda 1-2 kuduz vakası görülmekte iken, diğer ülkelerde görülme sıklığı daha yüksektir. Buna ilaven bu ülkeler her yıl binlerce infekte hayvan tespit edilmektir. Kuduz virüsünün kuluçka süresi 10 gün ile 2 yıl arasında değişmektedir. Bununla birlikte pek çok vaka virüsün alınmasından 20-90 gün sonrasında ortaya çıkmaktadır. İlk 2-10 gün boğaz ağrısı, halsizlik, sinirlilik, depresyon, ateş yada kusma gibi sinsi ve şüpheli semptomlar vardır. Kesin spesifik semptomlar ise ısırma yerinde kaşınma, ağrı yada karıncalanma hissidir. Daha sonraki dönemlerde vakalrın %80'inde saldırganlık, %20'inde kasılmalar görülür.
Ajitasyon, hiperaktivite garip davranışlar, ense sertliği, boğaz ağrısı, ses kısıklığı görülebilir. Hidrofobi dediğimiz su korkusu görülebilir. Bazı olgularda ısırılan bacakta kasılmalar başlar, daha sonra diğer bacağa yayılır. Kranial sinirlerin tutulumu sonucu mimiksiz yüz oluşur. Tüm bu dönmelerden sonra koma gelişir, 2 haftaya kadar devam edebilir ve hemen hemen tamamı ölümle sonuçlanır. Kuduz aşısı yapılmadıkça ölüm kaçınılmazdır. Bazen ısırılma sonucu kuduz virüsünün dışında başka bir enfeksiyöz ajan bulaşabilir ve kuduz hastalığını taklit edebilir. Bu noktad ayırıcı tanını yapılması tedavi şeklinin belirlenmesi açısından önemlidir. Hayvanlarda kuduz bulguları çok değişken olmakla beraber hayvan için tipik olmayan davranışlar önemlidir. Yani pasif hayvanın agresif hale gelmesi, gece ortay çıkan hayvanların gündüz dolaşması gibi. Ağızda köpük görülmesi de yaygındır.
Hastalığın izlenmesi ve tedavinin şekillenmesi açısından ısıran hayvanın tipi, hayvanın yerinin saptanıp gözlem altına alınma olasılığı, hayvan ve hastanın kuduz açısından daha önce aşılanıp aşılanmadığı önemlidir. Laboratuar açısından kuduz da klinik bulgular ortaya çıkmadan infeksiyonu belirleyecek bir yöntem bulunmamaktadır. Bununla beraber belirtiler bir kez ortaya çıktığında ölüm meydana gelmeden önce çeşitli yöntemlerle laboratuar tanısı konabilir. Kuduz virüsünün insandan insana geçişi bulunmamaktadır.
Hastalığın 3 evresi vardır:
1- Prodromal evre: Genellikle 1-4 gün sürer. Bu döneme ait sık görülen yakınmalar ateş, başağrısı, yorgunluk, kas ağrıları, isteksizlik, iştahsızlık, bulantı, kusma, boğaz ağrısı ve balgamsız öksürükdür. Bu dönemin kuduzu akla getiren yakınması ısırılan bölgede ve çevresinde uyuşmalar ve kas seyirmeleridir.
2- Akut nörolojik hastalık evresi: Ortalama 2-7 gün sürer. Aşırı motor aktivite, eksitasyon ve ajitasyon gibi belirtiler ile başlar. Takiben konfüzyon, hallüsinasyonlar, düşünce bozuklukları, saldırganlık, kas spazmları,, meninjizm, opistotonus, nöbetler ve fokal paraliziler gözlenebilir. Yine bu evrede parlak ışığa, sese ve dokunmaya aşırı duyarlılık (hipersensitivite) vardır. Fizik muayenede ise ateş ve otonomik sinir sistemi anormaliteleri (dilate düzensiz pupillalar, postural hipotansiyon ve gözyaşı, tükrük ve ter salgılarında artış) bulunabilir.Yine bu dönemde üst motor nöron felci (güçsüzlük, derin tendon reflekslerinde artma, patolojik reflekslerin varlığı) kuraldır. Bu yakınma ve bulgular diğer viral ensefalitlerde de görülebilir. Takiben beyin kökü merkezlerinin disfonksiyonu ile kuduz ensefalitinin klasik bulguları gözlenir. Kranial sinir tutulumları, aşırı tükrük ve yutma güçlüğünün sonucu ağızda köpük, su korkusu (hidrofobi) ve spontan ejakülasyon bu evrede görülen tanıyı düşündürecek önemli bulgulardır.
3- Koma ve ölüm: Bu evre ortalama 0-14 gün sürer. üçüncü evreyi izleyerek hasta komaya girer. Solunum merkezinin tutulumunu takiben solunum durması ve ölüm meydana gelir.
Tedavi
İnfeksiyonu önlemenin ilk basamağı virüsü yıkayarak mekanik olarak uzaklaştırmak yada sinirlere yapışıp içine girme şansına olmadan inaktive etmektir. Yara bol miktarda sabunlu su ile yıkanmalıdır. Eğer yara çok derin ise mutlaka hastane şartlarında yaranın en derin noktalarına kadar temizlenmesi gerekmektedir. İnsan kuduz immunglobulini kuduz infeksiyonu riski yüksek olduğu bilinen herhangi bir vahşi hayvan ve sağlığı iyi olmayan evcil köpek yada kedi tarafından ısırılan ve 10 gün boyunca hayvanın gözlem altında tutulabileceği durumlarda yapılmalıdır.
İnaktif kuduz aşısının uygulanması içinde yukardaki şartlar aranır. Aşı karşılaşmadan sonra 0,3,7,14. günlerde koldan kas içine yapılır. Eğer hayvanda yapılan testlerle kuduz bulunmadığı ispat edilirse aşıya son verilir. Karşılaşma sonrası yapılan aşıya aşırı duyarlılık reaksiyonu gelişebilir. Bu durum diğer alerjik reaksiyonlar gibi tedavi edilmeli ve aşılamaya aynı şema ve maymun diploid hücresinden elde edilen kuduz aşısı ile devam edilmelidir. Bazı riskli kişilerde kuduz virüsü ile karşılaşmadan önce aşılama yapılabilir. Karşılaşmadan önce aşılama yapılabilecek kişiler arsaında veteriner hayvan bakıcıları sayılabilir.
Kişiler kuduz tehlikesine karşı özellikle vahşi hayvanlarda gereksiz temaslarda kaçınmalıdırlar. Evde hayvan besleyenlerin hayvanlarını kesinlikle aşılatmaları gerekir. Amerika'da oral yolla aşı içeren besinlerin yedirilmesi ile vahşi hayvanların aşılanmasına yönelik çalışmalar sürdürülmektedir.or.
Isırılmayı takiben genellikle 1-2 ay sonra hastalık belirti ve bulguları başlar. Bu süre 7 gün kadar kısa olabileceği gibi 1 yıla kadar da uzayabilir.
Kuduz hastalığı hayvanlardan insanlara geçen ve merkezi sinir sistemini tutan viral bir hastalıktır. Hastalığa etken olan virus insanlara genellikle etkeni taşıyan hayvanın ısırması sonucu gelişir. Ancak sık olamamakla birlikte etkenin göze bulaşması veya laboratuar şartlarında solunum yoluyla bulaşabildiği bilinmektedir. Etken virüs derinin bütünlüğü bozulup infekte tükürüğün içeri girmesine neden olan ısırma sonucunda vücuda girer. Burada virüs saklanacağı kas dokusuna geçer. Virüs buradan periferik sinirlere geçer ve bu yolla merkezi sinir sistemine ilerler.
Virüs merkezi sinir sistemine vardığında hızla yayılarak hastalığı oluşturur. Eğer iyi tedavi edilmezse kısa süre sonra ölüme neden olabilir. Bugün Amerika'da insanlarda yılda 1-2 kuduz vakası görülmekte iken, diğer ülkelerde görülme sıklığı daha yüksektir. Buna ilaven bu ülkeler her yıl binlerce infekte hayvan tespit edilmektir. Kuduz virüsünün kuluçka süresi 10 gün ile 2 yıl arasında değişmektedir. Bununla birlikte pek çok vaka virüsün alınmasından 20-90 gün sonrasında ortaya çıkmaktadır. İlk 2-10 gün boğaz ağrısı, halsizlik, sinirlilik, depresyon, ateş yada kusma gibi sinsi ve şüpheli semptomlar vardır. Kesin spesifik semptomlar ise ısırma yerinde kaşınma, ağrı yada karıncalanma hissidir. Daha sonraki dönemlerde vakalrın %80'inde saldırganlık, %20'inde kasılmalar görülür.
Ajitasyon, hiperaktivite garip davranışlar, ense sertliği, boğaz ağrısı, ses kısıklığı görülebilir. Hidrofobi dediğimiz su korkusu görülebilir. Bazı olgularda ısırılan bacakta kasılmalar başlar, daha sonra diğer bacağa yayılır. Kranial sinirlerin tutulumu sonucu mimiksiz yüz oluşur. Tüm bu dönmelerden sonra koma gelişir, 2 haftaya kadar devam edebilir ve hemen hemen tamamı ölümle sonuçlanır. Kuduz aşısı yapılmadıkça ölüm kaçınılmazdır. Bazen ısırılma sonucu kuduz virüsünün dışında başka bir enfeksiyöz ajan bulaşabilir ve kuduz hastalığını taklit edebilir. Bu noktad ayırıcı tanını yapılması tedavi şeklinin belirlenmesi açısından önemlidir. Hayvanlarda kuduz bulguları çok değişken olmakla beraber hayvan için tipik olmayan davranışlar önemlidir. Yani pasif hayvanın agresif hale gelmesi, gece ortay çıkan hayvanların gündüz dolaşması gibi. Ağızda köpük görülmesi de yaygındır.
Hastalığın izlenmesi ve tedavinin şekillenmesi açısından ısıran hayvanın tipi, hayvanın yerinin saptanıp gözlem altına alınma olasılığı, hayvan ve hastanın kuduz açısından daha önce aşılanıp aşılanmadığı önemlidir. Laboratuar açısından kuduz da klinik bulgular ortaya çıkmadan infeksiyonu belirleyecek bir yöntem bulunmamaktadır. Bununla beraber belirtiler bir kez ortaya çıktığında ölüm meydana gelmeden önce çeşitli yöntemlerle laboratuar tanısı konabilir. Kuduz virüsünün insandan insana geçişi bulunmamaktadır.
Hastalığın 3 evresi vardır:
1- Prodromal evre: Genellikle 1-4 gün sürer. Bu döneme ait sık görülen yakınmalar ateş, başağrısı, yorgunluk, kas ağrıları, isteksizlik, iştahsızlık, bulantı, kusma, boğaz ağrısı ve balgamsız öksürükdür. Bu dönemin kuduzu akla getiren yakınması ısırılan bölgede ve çevresinde uyuşmalar ve kas seyirmeleridir.
2- Akut nörolojik hastalık evresi: Ortalama 2-7 gün sürer. Aşırı motor aktivite, eksitasyon ve ajitasyon gibi belirtiler ile başlar. Takiben konfüzyon, hallüsinasyonlar, düşünce bozuklukları, saldırganlık, kas spazmları,, meninjizm, opistotonus, nöbetler ve fokal paraliziler gözlenebilir. Yine bu evrede parlak ışığa, sese ve dokunmaya aşırı duyarlılık (hipersensitivite) vardır. Fizik muayenede ise ateş ve otonomik sinir sistemi anormaliteleri (dilate düzensiz pupillalar, postural hipotansiyon ve gözyaşı, tükrük ve ter salgılarında artış) bulunabilir.Yine bu dönemde üst motor nöron felci (güçsüzlük, derin tendon reflekslerinde artma, patolojik reflekslerin varlığı) kuraldır. Bu yakınma ve bulgular diğer viral ensefalitlerde de görülebilir. Takiben beyin kökü merkezlerinin disfonksiyonu ile kuduz ensefalitinin klasik bulguları gözlenir. Kranial sinir tutulumları, aşırı tükrük ve yutma güçlüğünün sonucu ağızda köpük, su korkusu (hidrofobi) ve spontan ejakülasyon bu evrede görülen tanıyı düşündürecek önemli bulgulardır.
3- Koma ve ölüm: Bu evre ortalama 0-14 gün sürer. üçüncü evreyi izleyerek hasta komaya girer. Solunum merkezinin tutulumunu takiben solunum durması ve ölüm meydana gelir.
Tedavi
İnfeksiyonu önlemenin ilk basamağı virüsü yıkayarak mekanik olarak uzaklaştırmak yada sinirlere yapışıp içine girme şansına olmadan inaktive etmektir. Yara bol miktarda sabunlu su ile yıkanmalıdır. Eğer yara çok derin ise mutlaka hastane şartlarında yaranın en derin noktalarına kadar temizlenmesi gerekmektedir. İnsan kuduz immunglobulini kuduz infeksiyonu riski yüksek olduğu bilinen herhangi bir vahşi hayvan ve sağlığı iyi olmayan evcil köpek yada kedi tarafından ısırılan ve 10 gün boyunca hayvanın gözlem altında tutulabileceği durumlarda yapılmalıdır.
İnaktif kuduz aşısının uygulanması içinde yukardaki şartlar aranır. Aşı karşılaşmadan sonra 0,3,7,14. günlerde koldan kas içine yapılır. Eğer hayvanda yapılan testlerle kuduz bulunmadığı ispat edilirse aşıya son verilir. Karşılaşma sonrası yapılan aşıya aşırı duyarlılık reaksiyonu gelişebilir. Bu durum diğer alerjik reaksiyonlar gibi tedavi edilmeli ve aşılamaya aynı şema ve maymun diploid hücresinden elde edilen kuduz aşısı ile devam edilmelidir. Bazı riskli kişilerde kuduz virüsü ile karşılaşmadan önce aşılama yapılabilir. Karşılaşmadan önce aşılama yapılabilecek kişiler arsaında veteriner hayvan bakıcıları sayılabilir.
Kişiler kuduz tehlikesine karşı özellikle vahşi hayvanlarda gereksiz temaslarda kaçınmalıdırlar. Evde hayvan besleyenlerin hayvanlarını kesinlikle aşılatmaları gerekir. Amerika'da oral yolla aşı içeren besinlerin yedirilmesi ile vahşi hayvanların aşılanmasına yönelik çalışmalar sürdürülmektedir.or.
Avrupa'da evcil hayvan kuduzu görülen tek ülke olan Türkiye, bu hastalığın yok edilmesi için de Avrupa Birliği'nden (AB) destek alacak Türkiye'nin kuduz hastalığından arındırılması için, 2006 yılı başından itibaren, AB ile 3 yıllık ortak bir proje uygulanacak.
AB'ye sunulan ve bugünlerde onay işlemlerinin tamamlanması beklenen 11 milyon 884.5 bin avroluk projenin 2 milyon 780.7 bin Avrosu Türkiye tarafından, 9 milyon 103 bin 750 Avrosu ise AB tarafından karşılanacak.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yetkililerinden verilen bilgiye göre, Türkiye'de kuduz, genellikle sokak köpeklerinden lanıyor. Tarama çalışmalarında, kuduzun genetik kökenin sokak köpeklerinden landığı, sokak köpeklerinden yabani hayvanlara, yabani hayvanlardan da orman kenarlarında kurulan çiftliklerdeki hayvanlara bulaştığı belirlendi. Bu döngüden yola çıkılarak, sokak köpeklerinden başlamak üzere kuduz hastalığının önlenmesi konusunda bir proje hazırlandı.
Proje kapsamında, öncelikle, sivil toplum örgütleri (STÖ) ile işbirliği yapılarak, Ankara, İstanbul ve İzmir'de kedi-köpek barınakları kurulacak. Kurulacak bu barınaklar STÖ'lere devredilecek.
Gelecek yıldan başlamak üzere, her yıl 500 bin kedi-köpek, 500 bin çiftlik hayvanı 3 yıl süreyle aşılanacak. Ayrıca, ormanlık alanlara 650 bin doz aşılı yiyecek bırakılarak yabani hayvanların da ağız yoluyla aşılanması sağlanacak. Çiftlik hayvanlarının ve yabani hayvanların aşılanmasında Ege Bölgesi'ne öncelik verilecek. Yetkililer, sokak köpeği lı kuduzun büyük şehirlerde yaygın olarak görülmekle birlikte, Ege Bölgesi'nde, çiftliklerin ormana yakın olması nedeniyle, İzmir, Foça, Manisa ve Muğla'ya kadar olan alanda vahşi yaşam lı kuduz sayısında önemli artış kaydedildiğini belirttiler. Turizmi de olumsuz etkilemesi nedeniyle, vahşi yaşam kuduzunu önlemekte Ege Bölgesi'ne öncelik verilecek. Hazırlanan aşılı yiyecekler, belirli aralıklarla, yerleşim yerleri ile ormanlar arasındaki 20 kilometrelik (km) bantlar içine bırakılacak.
Proje kapsamında ayrıca, teşhis ve analiz olanakları geliştirilecek. Bakanlığa bağlı Ankara Etlik ve Bornova laboratuvarları ekipman yönünden güçlendirilecek.
AŞILANAN KEDİ VE KÖPEKLERE RENKLİ BOYUNLUK TAKILACAK
Sokak kedi ve köpekleri dahil tüm kedi ve köpeklerin 3 yıl üst üste aşılanmasını öngören proje uyarınca, aşılanan bu hayvanlara her yıl farklı bir bant (tasma-boyunluk) takılacak. Böylece, hayvanların boyunlarındaki tasmanın rengine bakılarak o yılki aşının uygulanıp uygulanmadığı anlaşılacak.
Kurulacak hayvan barınakları ile de sokak kedi-köpeği sorunun çözümü öngörülüyor.
AB'de sokak kedi-köpeği olmadığı, butür hayvanların tümünün kayıtlı olduğu belirtiliyor.
Aşıların ve aşılı yiyeceklerin alınması için uluslararası ihaleye çıkılacak.
Hayvan hastalıkları açısından vahim bir durum sergileyen Türkiye'de, bu yılın ilk yarısında, 116 kuduz, 51 şarbon, 300'e yakın şap, 74 sığır tüberkülozu 84 koyun vebası, 84 sığır brusellozu mihrakı belirlendi.
Türkiye'nin AB'ye entegre olabilmesi, malların serbest dolaşımı için, başta şap ve kuduz olmak üzere hayvan hastalıklarının bitirilmesi gerekiyor.
Bakanlık kayıtlarına göre, son 5 yılda, sığır brüsellozu tespit edilen mihrak sayısı 472'den 202'ye, koyun-keçi vebası (PPR) tespit edilen mihrak sayısı 529'dan 173'e, şap tespit edilen mihrak sayısı 3 binlerden 500'lere, kuduz görülen mihrak sayısı 1400'lerden 300'ün altına, şarbon görülen mihrak sayısı da 722'den 187'ye indi.
Hayvan hastalıkları ile ilgili tespitlerde geçmiş yıllara göre önemli azalma olmasına karşın, Türkiye'de hayvan sayıları ve kayıtları kesin olmaması, ayrıca hayvan kesimlerinin ortalama yüzde 50'sinin kayıtdışı veya kaçak olması nedeniyle, hayvan hastalıkları hakkındaki tespitlerin de çok gerçekçi olmadığı belirtiliyor.
AB'ye sunulan ve bugünlerde onay işlemlerinin tamamlanması beklenen 11 milyon 884.5 bin avroluk projenin 2 milyon 780.7 bin Avrosu Türkiye tarafından, 9 milyon 103 bin 750 Avrosu ise AB tarafından karşılanacak.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yetkililerinden verilen bilgiye göre, Türkiye'de kuduz, genellikle sokak köpeklerinden lanıyor. Tarama çalışmalarında, kuduzun genetik kökenin sokak köpeklerinden landığı, sokak köpeklerinden yabani hayvanlara, yabani hayvanlardan da orman kenarlarında kurulan çiftliklerdeki hayvanlara bulaştığı belirlendi. Bu döngüden yola çıkılarak, sokak köpeklerinden başlamak üzere kuduz hastalığının önlenmesi konusunda bir proje hazırlandı.
Proje kapsamında, öncelikle, sivil toplum örgütleri (STÖ) ile işbirliği yapılarak, Ankara, İstanbul ve İzmir'de kedi-köpek barınakları kurulacak. Kurulacak bu barınaklar STÖ'lere devredilecek.
Gelecek yıldan başlamak üzere, her yıl 500 bin kedi-köpek, 500 bin çiftlik hayvanı 3 yıl süreyle aşılanacak. Ayrıca, ormanlık alanlara 650 bin doz aşılı yiyecek bırakılarak yabani hayvanların da ağız yoluyla aşılanması sağlanacak. Çiftlik hayvanlarının ve yabani hayvanların aşılanmasında Ege Bölgesi'ne öncelik verilecek. Yetkililer, sokak köpeği lı kuduzun büyük şehirlerde yaygın olarak görülmekle birlikte, Ege Bölgesi'nde, çiftliklerin ormana yakın olması nedeniyle, İzmir, Foça, Manisa ve Muğla'ya kadar olan alanda vahşi yaşam lı kuduz sayısında önemli artış kaydedildiğini belirttiler. Turizmi de olumsuz etkilemesi nedeniyle, vahşi yaşam kuduzunu önlemekte Ege Bölgesi'ne öncelik verilecek. Hazırlanan aşılı yiyecekler, belirli aralıklarla, yerleşim yerleri ile ormanlar arasındaki 20 kilometrelik (km) bantlar içine bırakılacak.
Proje kapsamında ayrıca, teşhis ve analiz olanakları geliştirilecek. Bakanlığa bağlı Ankara Etlik ve Bornova laboratuvarları ekipman yönünden güçlendirilecek.
AŞILANAN KEDİ VE KÖPEKLERE RENKLİ BOYUNLUK TAKILACAK
Sokak kedi ve köpekleri dahil tüm kedi ve köpeklerin 3 yıl üst üste aşılanmasını öngören proje uyarınca, aşılanan bu hayvanlara her yıl farklı bir bant (tasma-boyunluk) takılacak. Böylece, hayvanların boyunlarındaki tasmanın rengine bakılarak o yılki aşının uygulanıp uygulanmadığı anlaşılacak.
Kurulacak hayvan barınakları ile de sokak kedi-köpeği sorunun çözümü öngörülüyor.
AB'de sokak kedi-köpeği olmadığı, butür hayvanların tümünün kayıtlı olduğu belirtiliyor.
Aşıların ve aşılı yiyeceklerin alınması için uluslararası ihaleye çıkılacak.
Hayvan hastalıkları açısından vahim bir durum sergileyen Türkiye'de, bu yılın ilk yarısında, 116 kuduz, 51 şarbon, 300'e yakın şap, 74 sığır tüberkülozu 84 koyun vebası, 84 sığır brusellozu mihrakı belirlendi.
Türkiye'nin AB'ye entegre olabilmesi, malların serbest dolaşımı için, başta şap ve kuduz olmak üzere hayvan hastalıklarının bitirilmesi gerekiyor.
Bakanlık kayıtlarına göre, son 5 yılda, sığır brüsellozu tespit edilen mihrak sayısı 472'den 202'ye, koyun-keçi vebası (PPR) tespit edilen mihrak sayısı 529'dan 173'e, şap tespit edilen mihrak sayısı 3 binlerden 500'lere, kuduz görülen mihrak sayısı 1400'lerden 300'ün altına, şarbon görülen mihrak sayısı da 722'den 187'ye indi.
Hayvan hastalıkları ile ilgili tespitlerde geçmiş yıllara göre önemli azalma olmasına karşın, Türkiye'de hayvan sayıları ve kayıtları kesin olmaması, ayrıca hayvan kesimlerinin ortalama yüzde 50'sinin kayıtdışı veya kaçak olması nedeniyle, hayvan hastalıkları hakkındaki tespitlerin de çok gerçekçi olmadığı belirtiliyor.
Kuduz
Genellikle hayvanlardan insana buÂlaşan ve merkez sinir sistemini (beyin ile omuriliği) tuttuğu için hemen her zaman ölümle sonuçlanan bir virüs hastalığıdır. BüÂtün sıcakkanlı hayvanların (memelilerin ve kuşların) hücrelerinde yaşayabilen bu virüs, kuduz bir hayvanın ısırığıyla insana bulaşır. Tilki, kurt, tavşan ve yarasa gibi yabanıl hayvanlar arasında kuduz virüsü çok yaygın olmakla birlikte, hastalığın insanlarda da göÂrülmesinin baş sorumlusu köpek ve kedi gibi evcil hayvanlardır. Bu hayvanların salyasına karışmış olan kuduz virüsü, hayvanın ısırdığı yerdeki açık yaradan içeri girer ve sinirler boyunca yavaş yavaş ilerleyerek beyne ulaşır. Bu nedenle hastalığın kuluçka dönemi, yani virüsün vücuda girmesinden hastalık belirtileÂrinin başlamasına kadar olan süre 10 gün ile altı, hatta sekiz ay arasında değişir. Işınlan yer başa ne kadar yakınsa kuluçka dönemi de o kadar kısa olacaktır.
Kuduz virüsü hayvanın yada insanın merÂkez sinir sistemine yerleştikten sonra hastalıÂğın ilk belirtileri başlar. Bu evreden sonra bir hayvanın, örneğin bir köpeğin kuduz olup olmadığını anlamak oldukça kolaydır. MerÂkez sinir sistemi uyarıldığı için hayvan huzurÂsuz, hırçın ve tedirgindir. Daha sonra saldırganlaşarak çevresindeki öbür hayvanları ve insanları ısırmaya çalışır ("kudurma" evresi). Bu arada felç belirtileri başladığı için yutkunÂma güçlüğü çeken hayvan su içmekten kaçıÂnır; tükürüğünü yutamadığı için ağzından salyalar akar; boğazında yabancı bir cisim varmış gibi boğuk bir sesle havlar ve ışıktan rahatsız olur. Bu belirtilerin başlamasından sonraki üç beş gün içinde de ölür. Bazen de bu saldırganlık ve kudurma belirtilerini hiç göstermeden doğrudan ağır bir felç evresine girerek sessizce ölebilir.
İnsandaki hastalık belirtileri de hemen heÂmen aynıdır. Huzursuzluk ve çırpınma nöbetleriyle tanımlanan ilk evreyi ağrılı kas kasılÂmaları ve felç izler. Boğaz kaslarının şiddetle kasılması yutkunma sırasında çok ağrı verdiği için hasta yalnızca su içmekten değil, suyu görmekten bile korkar; bu yüzden bazı dillerÂde "hidrofobi" (su korkusu) terimi kuduzla eşanlamlı olarak kullanılır. Merkez sinir sisteÂminin denetimindeki solunum ve yutkunma refleksleri durduğu için, hastalık belirtileri başladıktan sonra tedavi olanağı yoktur ve ölüm kaçınılmaz sondur. Buna karşılık, hastaÂlığın kuluçka döneminde uygulanan koruyucu tedavi çok başarılı sonuçlar vererek kuduzu eskisi gibi ürkütücü bir hastalık olmaktan çıkarmıştır.
Koruyucu tedavinin temeli, hastalığın buÂlaşmış olabileceğinden kuşkulanılan kişilere hiç zaman yitirmeden bağışık bir serumun yada aşının uygulanmasına dayanır. Etkisi hafifÂletilmiş kuduz virüsü aşılanan hayvanların kan serumu insanlara şırınga edildiğinde, hayvanın kanındaki antikorlar henüz kuluçka devresindeyken virüsleri yok ederek insanı mutlak bir ölümden kurtarır. Ama, ilk kez 1885'te Fransız bilim adamı Louis Pasteur'ün (bak.pasteur, louis) uyguladığı bu serum, ancak virüsün vücuda girmesinden sonraki 24 saat içinde etkilidir ve yalnızca geçici bir bağışıklık kazandırır. Bu yüzden, kuduzu bulaştırabilecek bir hayvan ısırdığında 24 saati geçirmeden koruyucu tedaviye başlamak ve her kuşkulu olayda yeniden serum ya da aşı uygulamak gerekir. Çünkü, son yıllarda giderek serum tedavisinin yerini alan kuduz aşısı da etkisini ilk 24 saat içinde gösterir ve sağladığı bağışıklık geçicidir.
Doğrudan doğruya etkisiz duruma getirilÂmiş virüslerden hazırlanan kuduz aşısı eskiÂden hasta hayvanların beyninden elde ediliÂyordu ve yaranın ağırlığına yada başa yakınlıÂğına göre 14-21 gün süreyle her gün yapılması gerekiyordu. Günümüzde, kuduz virüsünün laboratuarlardaki özel besi yerlerinde insanÂdan alınmış hücrelere ekilmesiyle hazırlanan yeni aşı (HDCV), koruyucu kuduz tedavisini çok daha kolay ve güvenli kılmıştır. Koldan kas içine uygulanan bu aşı, eskisi gibi ağır yan etkilere yol açmaz ve en ciddi yaralarda bile birkaç gün arayla en çok dört kez yapılması yeterlidir.
Kuduzu önlemenin en etkili yöntemi ise, evcil hayvanlara düzenli olarak kuduz aşısı yapmak ve kuşkulu hayvanları gözetim altına alarak hastalığın yayılmasını engellemektir. Örneğin İngiltere'de, başka ülkelerden gelen köpek ve kedilere çok sıkı karantina önlemleÂri uygulanarak kuduzun hemen hemen tüÂmüyle önü alınabilmiştir (bak.Karantina). Ama bu yöntem, ancak bütün giriş kapılarıÂnın denetlenebildiği ada devletlerinde böyleÂsine etkili olabilir. Gene de, hayvan dokulaÂrından hazırlanan ve başta köpek, kedi olmak üzere evcil hayvanlara uygulanan kuduz aşısıyÂla birçok ülkede kuduz olayları büyük ölçüÂde denetim altına alınmıştır. Ayrıca, meslekÂleri nedeniyle kuduza yakalanma riski olan kişilerin düzenli olarak aşılanmasında da yaÂrar vardır.
Kaynak: Temel Britannica
Genellikle hayvanlardan insana buÂlaşan ve merkez sinir sistemini (beyin ile omuriliği) tuttuğu için hemen her zaman ölümle sonuçlanan bir virüs hastalığıdır. BüÂtün sıcakkanlı hayvanların (memelilerin ve kuşların) hücrelerinde yaşayabilen bu virüs, kuduz bir hayvanın ısırığıyla insana bulaşır. Tilki, kurt, tavşan ve yarasa gibi yabanıl hayvanlar arasında kuduz virüsü çok yaygın olmakla birlikte, hastalığın insanlarda da göÂrülmesinin baş sorumlusu köpek ve kedi gibi evcil hayvanlardır. Bu hayvanların salyasına karışmış olan kuduz virüsü, hayvanın ısırdığı yerdeki açık yaradan içeri girer ve sinirler boyunca yavaş yavaş ilerleyerek beyne ulaşır. Bu nedenle hastalığın kuluçka dönemi, yani virüsün vücuda girmesinden hastalık belirtileÂrinin başlamasına kadar olan süre 10 gün ile altı, hatta sekiz ay arasında değişir. Işınlan yer başa ne kadar yakınsa kuluçka dönemi de o kadar kısa olacaktır.
Kuduz virüsü hayvanın yada insanın merÂkez sinir sistemine yerleştikten sonra hastalıÂğın ilk belirtileri başlar. Bu evreden sonra bir hayvanın, örneğin bir köpeğin kuduz olup olmadığını anlamak oldukça kolaydır. MerÂkez sinir sistemi uyarıldığı için hayvan huzurÂsuz, hırçın ve tedirgindir. Daha sonra saldırganlaşarak çevresindeki öbür hayvanları ve insanları ısırmaya çalışır ("kudurma" evresi). Bu arada felç belirtileri başladığı için yutkunÂma güçlüğü çeken hayvan su içmekten kaçıÂnır; tükürüğünü yutamadığı için ağzından salyalar akar; boğazında yabancı bir cisim varmış gibi boğuk bir sesle havlar ve ışıktan rahatsız olur. Bu belirtilerin başlamasından sonraki üç beş gün içinde de ölür. Bazen de bu saldırganlık ve kudurma belirtilerini hiç göstermeden doğrudan ağır bir felç evresine girerek sessizce ölebilir.
İnsandaki hastalık belirtileri de hemen heÂmen aynıdır. Huzursuzluk ve çırpınma nöbetleriyle tanımlanan ilk evreyi ağrılı kas kasılÂmaları ve felç izler. Boğaz kaslarının şiddetle kasılması yutkunma sırasında çok ağrı verdiği için hasta yalnızca su içmekten değil, suyu görmekten bile korkar; bu yüzden bazı dillerÂde "hidrofobi" (su korkusu) terimi kuduzla eşanlamlı olarak kullanılır. Merkez sinir sisteÂminin denetimindeki solunum ve yutkunma refleksleri durduğu için, hastalık belirtileri başladıktan sonra tedavi olanağı yoktur ve ölüm kaçınılmaz sondur. Buna karşılık, hastaÂlığın kuluçka döneminde uygulanan koruyucu tedavi çok başarılı sonuçlar vererek kuduzu eskisi gibi ürkütücü bir hastalık olmaktan çıkarmıştır.
Koruyucu tedavinin temeli, hastalığın buÂlaşmış olabileceğinden kuşkulanılan kişilere hiç zaman yitirmeden bağışık bir serumun yada aşının uygulanmasına dayanır. Etkisi hafifÂletilmiş kuduz virüsü aşılanan hayvanların kan serumu insanlara şırınga edildiğinde, hayvanın kanındaki antikorlar henüz kuluçka devresindeyken virüsleri yok ederek insanı mutlak bir ölümden kurtarır. Ama, ilk kez 1885'te Fransız bilim adamı Louis Pasteur'ün (bak.pasteur, louis) uyguladığı bu serum, ancak virüsün vücuda girmesinden sonraki 24 saat içinde etkilidir ve yalnızca geçici bir bağışıklık kazandırır. Bu yüzden, kuduzu bulaştırabilecek bir hayvan ısırdığında 24 saati geçirmeden koruyucu tedaviye başlamak ve her kuşkulu olayda yeniden serum ya da aşı uygulamak gerekir. Çünkü, son yıllarda giderek serum tedavisinin yerini alan kuduz aşısı da etkisini ilk 24 saat içinde gösterir ve sağladığı bağışıklık geçicidir.
Doğrudan doğruya etkisiz duruma getirilÂmiş virüslerden hazırlanan kuduz aşısı eskiÂden hasta hayvanların beyninden elde ediliÂyordu ve yaranın ağırlığına yada başa yakınlıÂğına göre 14-21 gün süreyle her gün yapılması gerekiyordu. Günümüzde, kuduz virüsünün laboratuarlardaki özel besi yerlerinde insanÂdan alınmış hücrelere ekilmesiyle hazırlanan yeni aşı (HDCV), koruyucu kuduz tedavisini çok daha kolay ve güvenli kılmıştır. Koldan kas içine uygulanan bu aşı, eskisi gibi ağır yan etkilere yol açmaz ve en ciddi yaralarda bile birkaç gün arayla en çok dört kez yapılması yeterlidir.
Kuduzu önlemenin en etkili yöntemi ise, evcil hayvanlara düzenli olarak kuduz aşısı yapmak ve kuşkulu hayvanları gözetim altına alarak hastalığın yayılmasını engellemektir. Örneğin İngiltere'de, başka ülkelerden gelen köpek ve kedilere çok sıkı karantina önlemleÂri uygulanarak kuduzun hemen hemen tüÂmüyle önü alınabilmiştir (bak.Karantina). Ama bu yöntem, ancak bütün giriş kapılarıÂnın denetlenebildiği ada devletlerinde böyleÂsine etkili olabilir. Gene de, hayvan dokulaÂrından hazırlanan ve başta köpek, kedi olmak üzere evcil hayvanlara uygulanan kuduz aşısıyÂla birçok ülkede kuduz olayları büyük ölçüÂde denetim altına alınmıştır. Ayrıca, meslekÂleri nedeniyle kuduza yakalanma riski olan kişilerin düzenli olarak aşılanmasında da yaÂrar vardır.
Kaynak: Temel Britannica
Mikroskop altında kuduz virüsü
Kuduz, merkezi sinir sistemini ağır şekilde tutan bir zoonoz (insanlara hayvanlardan geçen hastalık).
Bugün bile insanlarda ölüme sebep olmaktadır. Etkeni, Rhabdoviruslar grubundan RNA'lı Lyssavirüs cinsinden bir rhabdovirüstür. Kuduz hayvanlarının salyasında bulunur ve genellikle ısırma suretiyle bulaşır. Tabii konakçısı olan vampir (kan emici) yarasanın, yağ dokusu ve tükürük bezinde bulunur. Bu yarasa dışında bütün memelilerde koruyucu tedbirler alınmazsa hemen daima öldürücüdür. Bugüne kadar belirtiler ortaya çıktıktan sonra kurtulan sadece bir vaka bildirilmiştir. Kurtulan hastanın bilinci kapatılmış ve 6 gün komada tutulmuştur. Tedavinin 10. gününde hasta gözlerini açmış, annesini tanımış, fakat konuşma ve yürüme gibi faaliyetleri bile yeniden öğrenmek zorunda kalmıştır. Daha sonraki hastalara da aynı tedavi yöntemi uygulanmış, fakat başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Kuduz hastalığında ölüm özellikle solunum felci ile olur. Kuşlar veya böceklerde kuduz virüsüne rastlanmaz.
Kuduz, şarbon ve tavuk kolerası gibi hastalıklar için aşıyı bulup tatbik eden kişi Pasteur'dür. 1882 senesinde ise mikroskopla dahi görülemeyen kuduz virüsünü keşfetti. Daha sonra kuduz virüsü verilen tavşanın omuriliğinin kurutulmasından elde edilen maddeyi, kuduz aşısı olarak kullandı. Birçok aşı çeşidi vardır. Dünya Sağlık Örgütü'nün önerdiği bulaşma sonrası aşılama şemasına göre aşı 0., 3., 7., 14., ve 28. günlerde 5 doz olmak üzere uygulanmaktadır. Bulaşma öncesi aşılama uygulaması için ise D.S.Ö'nün tavsiye ettiği aşılama şemasına göre 0, 7, 28. günlerde toplam üç doz aşı uygulanması yeterlidir.
Hastalığın kuluçka süresi sekiz günden iki yıla kadar değişebilir. Ortalama kırk gündür. Bu devrede kuduz aşısı veya anti serumu yapılırsa hastalık belirti vermeden önlenebilir. Aşının gayesi vücutta çabuk ve yüksek seviyede antikor hasıl edip virüsün nötralize edilmesidir. Klinik belirtiler çıktıktan sonra aşıdan fayda beklenemez.
İnsanlara hastalığın bulaşmasında başlıca aracı olan köpekte ilk belirtiler, hayvan evcilse fark edilen huy değişmeleridir. Hayvan alışılmış hareketlerini yapmaz, garip davranışlar içine girer. Ot, tahta, kumaş vb. şeyleri yemeye çalışır, huysuz ve huzursuzdur, ışıktan uzak ve sessiz yerlere gider, çeşitli hayallere dalar ve çevresine saldırır, devamlı koşar, ağzından salyası akar ve dört-beş gün içinde felçler gelişerek ölür.
Hastalığın Gelişimi:
İlk olay canlı virüsün deri veya mukozalardan vücuda girmesidir. Virüsü önce bu bölgedeki çizgili kas hücrelerinde çoğalır. Bunun ardından sinir uçlarından içeri giren virüs, sinir yolunu takip ederek merkezi sinir sistemine ulaşır. Tecrübi olarak kanda virüs bulunabileceği de gösterilmiştir. Ancak hastalığın teşekkülünde ve yayılmasında bunun pek önemi yoktur. Beyinde hemen sadece gri cevherde çoğalan virüs yeniden otonom sinirler yolu ile tükürük bezleri, böbrek üstü bezi, böbrek, akciğer, karaciğer, iskelet kasları, deri ve kalp gibi diğer organlara ulaşır. Virüsün özellikle tükürük bezine ulaşması hastalığın salya ile bulaşmasını sağlar. Kuluçka süresinin çok farklı olabilmesi vücuda giren virüs sayısına, girdiği yerin merkezi sinir sistemine uzaklığına, tutulan doku miktarına ve kişinin savunma mekanizmalarına bağlı gibi görünmektedir.
Hastalığın merkezi sinir sistemine yerleşmesi ile burada kanlanma artar, sinir hücre çekirdekleri harap olmaya başlar ve bu kusurlu sinir hücreleri sahaya hücum eden savunma hücreleri tarafından ortadan kaldırılır. Bölgeye gelen iltihabi hücrelerin artışı ile bir beyin iltihabı meydana gelir. Zamanla klinik tablo da ağırlaşarak ilerler.
Hastalıklı hayvan tarafından ısırıldıktan sonra kas dokusuna giren virüs, önce kas dokusu içinde çoğalır. Daha sonra periferik sinirler aracılığıyla merkezi sinir sistemine ve oradan hızal beyine ulaşır. Beyine yerleşip işgal eden virüsün artık yukarı hareketi tamamlanmış ve aşağı doğru hareketine başlar ve göz, tükürük bezleri, deri gibi organlara yerleşir. Burada önemli olan nokta, bu seyir esnasında çok az antijen salınması, antikor oluşmamamsı ve adeta virüsün kendisini saklamasıdır. Bu nedenle labaratuvar tanı yöntemleri klinik belirtiler tam ortaya çıkmadan (yani iş işten geçmeden) sonuç vermez. Kuduzda kuluçka süresi ortalama 10-60 gün arasında değişmekle birlikte, litaratürde bu sürenin 2 güne kadar indiği; bazen yıllara kadar uzadığı vakalar görülmüştür. Özellikle çocuklarda, baş, yüz gibi beyine yakın ya da sinir dokusunun yoğun olduğu bölgelerin ısırıldığı durumlarda ve mukozanın yalandığı hallerde kuluçka süresinin çok kısaldığı görülmüştür. Kuduz virüsü alan bir insanda ilk belirtiler, sanılanın aksine, genellikle kuduzu düşündürmeyen basit bir üst solunum yolu enfeksiyonu şeklinde görülür. Hastalık tablosu tamamen oluşmadan bir iki gün önce ise, iyileşmesine rağmen ısırık yerinde kaşıntı, iğne batması hissi, sinir trasesi boyunca yayılan bir ağrı gibi belirtiler oluşur. Ayrıca kişilik değişiklikleri görülür. Hastalık oluştuktan sonra 3 temel formda seyredebilir. “Spastik formâ€da hidrofobi (su korkusu) ve aerofobinin oluştuğu klasik, spazmlarla karakterize kuduz seyri izlenir. “Demans formâ€da uç noktada aşırı uyarılma veya adeta delirme hali görülür. “Paralitik formâ€da kısmi felçler izlenir. Diğerlerine oranla daha uzun süren bu durumda şüpheli bir tanı yoksa, genellikle kuduz tanısı konamadan, nörolojik problemlerle uğraşılırken hasta kaybedilir. Kuduz hastalığı bir kez oluştuktan sonra ölüm kaçınılmazdır. Önemli olan hastalık oluşmadan vücutta koruyucu antikor düzeyini oluşturmaktır
Teşhis:
Hastanın klinik bulgu vermesi halinde hikâyesinde kuduz yönünden şüpheli bir hayvan ısırığının bulunması teşhiste yardımcıdır. Ancak mühim olan hasta klinik bulgu vermeden risk altında olup olmadığının tesbit edilmesidir. Çünkü klinik bulguları takiben başlanan tedavinin başarılı olma ihtimali çok azdır.
Teşhiste laboratuar bulguları: Komplikasyonlar olmadıkça kan kimyası normaldir. Kanda dolaşan beyaz küre (akyuvar) sayısı hafifçe artar. Ancak normalden (5-7 bin/mm³) 30 bin/mm³'e kadar herhangi bir değerde de olabilir.
Her virüs enfeksiyonunda olduğu gibi kesin teşhis şu metodlarla konabilir:
- İltihaplı doku ve sıvılardan (beyin, tükürük, beyin-omurilik sıvısı vb.) virüsün izole edilmesi ve gösterilmesi,
- Aşısız kişide bir seri serum çalışması ile kuduz virüsüne karşı oluşmuş antikor miktarının dört kat arttığının gösterilmesi,
- Virüs bulaşmış dokuda hassas bir metod olan Floresan Antikor Tekniği ile virüs antijeninin gösterilmesi.
- Beyin dokusu nümunelerinin fareye enjeksiyonu ile virüs üretme ve izole etme çalışması,
- Floresan Antikor Tekniği ile virüs antijeninin gösterilmesi,
- Işık veya elektron mikroskobu ile Negri cisimciklerinin aranması.
Her sene dünyada milyonlarca insan hayvanların şüpheli saldırılarına maruz kaldığı için bütün bu kişilerin tedavi altına alınması yerine tedavi için bazı şartların varlığı aranır. Çünkü aşı ve anti serum tedavilerinin de riskleri mevcuttur.
İnsana sebepsiz saldıran hayvanlar mümkünse yakalanmalıdır. Yakalanan vahşi, veya aşısız evcil hayvanlar 15 gün süresince sağlıklı şartlarda müşahade altında tutulmalı, bu süre içinde ölürlerse en kısa zamanda beyin dokusunda kuduz yönünden tetkik yapılabilecek bir laboratuvara gönderilmelidir. Bu yönden en güvenilir metod Floresan Antikor Tekniği'dir. Eğer bu teknikle kuduz virüsü tesbit edilemezse hayvanın salyasında kuduz virüsü olmadığı kabul edilir ve saldırıya maruz kalan kişinin tedavisi gerekmez. Ancak Floresan Antikor Tekniği veya cisimciği müsbet çıkarsa tedavi icabeder. Negri cisimciği tetkiki menfi de olsa kuduz şüphesini ortadan kaldırmaz.
Yakalanamayıp kaçan hayvanlar kuduz kabul edilir ve tedaviyi gerektirir.
Ayrıca, epilepsi, ağız içi yaraları, ve bir çok farklı sağlık sorununun kuduza çok benzer görüntüler oluşturabileceği unutulmamalı, bu nedenle hayvan sağlıklı bir ortamda ve diğer olasılıklar da unutulmadan gözlem altında tutulmalıdır.
Kuduz bir köpek
Vikipedi
Kuduz nasıl bulaşır?
Tüm hayvan sahiplerive hatta sokaktaki insanlar da kuduz hastalığından korkar. Yaygınlığı gün geçtikçe ilerlemektetir.
Bir enfeksiyon hastalığı olan kuduzun etkeni spesifik bir kontagiyöz (bulaşıcı) virüs; “rabdoviridae†ailesinden zarflı bir RNA virüsüdür. Kuduz enfeksiyonu , virüsün bulunduğu salya ile temas sonrasında gerçekleşir. Bu temas ısırma, sağlam olmayan derinin yalanması, mukozaların yalanması şeklinde gerçekleşebilir. Kendi patisini yalayan kedinin tırmalaması sonucu da kuduz bulaşabilir. Mağara gezen kişilerin, yarasaların aerosol şeklinde havaya saçtığı damlacıkları soluduğu ve böylece virüs kaptığı söylense de bu bilimsel olarak kanıtlanamamıştır. Aynı şekilde kuduz olduğu bilinmeyen kadavradan alınan korneanın transplantasyonu sonucu kuduz bulaştığı da kanıtlanamamış bir iddeadır. Hele içme suyuyla, cinsel yolla, solunum yoluyla, barsak solucanlarıyla bulaştığına dair hikayeler ise sadece tarih sayfalarında kalan birer söylentidir. Kuduz bir hayvanın ısırdığı hamile kadının karnındaki çocuğuna kuduz bulaşması mümkün değildir. Kuduzun tek ve kesin bulaşma yolu kuduz bir hayvanın ısırdığı açık yaradır.
Kuduzun Belirtileri
Hastalıklı hayvan tarafından ısırıldıktan sonra kas dokusuna giren virüs, önce kas dokusu içinde çoğalır. Daha sonra periferik sinirler aracılığıyla merkezi sinir sistemine ve oradan hızal beyine ulaşır. Beyine yerleşip işgal eden virüsün artık yukarı hareketi tamamlanmış ve aşağı doğru hareketine başlar ve göz, tükürük bezleri, deri gibi organlara yerleşir. Burada önemli olan nokta, bu seyir esnasında çok az antijen salınması, antikor oluşmamamsı ve adeta virüsün kendisini saklamasıdır. Bu nedenle labaratuvar tanı yöntemleri klinik belirtiler tam ortaya çıkmadan (yani iş işten geçmeden) sonuç vermez.
Kuduzda kuluçka süresi ortalama 10-60 gün arasında değişmekle birlikte, litaratürde bu sürenin 2 güne kadar indiği; bazen yıllara kadar uzadığı vakalar görülmüştür. Özellikle çocuklarda, baş, yüz gibi beyine yakın ya da sinir dokusunun yoğun olduğu bölgelerin ısırıldığı durumlarda ve mukozanın yalandığı hallerde kuluçka süresinin çok kısaldığı görülmüştür.
Kuduz virüsü alan bir insanda ilk belirtiler, sanılanın aksine, genellikle kuduzu düşündürmeyen basit bir üst solunum yolu enfeksiyonu şeklinde görülür. Hastalık tablosu tamamen oluşmadan bir iki gün önce ise, iyileşmesine rağmen ısırık yerinde kaşıntı, iğne batması hissi, sinir trasesi boyunca yayılan bir ağrı gibi belirtiler oluşur. Ayrıca kişilik değişiklikleri görülür.
Hastalık oluştuktan sonra 3 temel formda seyredebilir. “Spastik formâ€da hidrofobi (su korkusu) ve aerofobinin oluştuğu klasik, spazmlarla karakterize kuduz seyri izlenir. “Demans formâ€da uç noktada aşırı uyarılma veya adeta delirme hali görülür. “Paralitik formâ€da kısmi felçler izlenir. Diğerlerine oranla daha uzun süren bu durumda şüpheli bir tanı yoksa, genellikle kuduz tanısı konamadan, nörolojik problemlerle uğraşılırken hasta kaybedilir.
Kuduz hasatalığı bir kez oluştuktan sonra ölüm kaçınılmazdır. Önemli olan hastalık oluşmadan vücutta koruyucu antikor düzeyini oluşturmaktır.
Kuduz İnsan Vücudunu Nasıl Ele Geçiriyor?
Kuduz olmuş bir hayvan ya da insanda belirtileri birdenbire ortaya çıkıyor. Çünkü hastalığın kendisini göstermesi için virüsün öncelikle beynin cornu amanois bölgesi ile cerebellum bölgelerine ulaşması gerekiyor. Bunun süresi ise ısırığın bulunduğu yere bağlı. Eğer ısırık insanda boyun ve baş bölgesinde ise 3 hafta, belden aşağıdaysa 1,5 ay içinde ortaya çıkıyor. Bu süre kuduz hastalığından kurtulmak için tek ve son şans.
Sinir sisteminde ilerleyerek beyne yerleşen virüs burada çoğalarak biraraya geliyor ve “Negri cisimciğiâ€ni oluşturuyor. Buradan vücuda yayılan virüsler ilk olarak tükürük bezlerine iniyorlar. Arkasından yutak felci başlıyor. Aynı zamanda aşırı saldırganlık, ışığa ve sese aşırı duyarlılık başlıyor. Çene kaslarının felci sonucu alt çene düşüyor ve son aşamada felçler tüm organlara yayılıyor.
Kuduz bir hayvan tarafından ısırılınca ne yapmalıyız?
Herhangi bir hayvan ısırdıktan sonra kuduz ihtimaline karşı ilk yapılacak şey hiç vakit kaybetmeden yarayı bol sabunlu veya deterjanlı suyla yıkamaktır. Bu işlem yaranın üzerindeki virüsleri öldürmüyor, ancak büyük bir kısmını yaradan uzaklaşmasını sağlıyor. Bunun ardından yara alkol veya tentürdiyot ile temizlenmeli. Bu işlem yara üzerinde kalan virüslerin bir kısmının ölmesini sağlıyor. Yara ne kadar büyük olursa olsun yaraya dikiş atılmamamsı gerekiyor. Çünkü bu işlem o bölgedeki sinir uçlarını uyararak sinir uçlarının çoğalmasını sağlıyor. Bunların dışında tetanoza ve diğer enfeksiyonlara karşı önlem alınması ve antibiyotik tedavisine başlanması gerekiyor.
Yalancı Kuduz (Aujeszky)
Bütün hayvan türlerinde görülen bu hastalık ultra virüsten ileri gelir. Hayvanlarda şiddetli kaşıntı, çırpınma ve felçler görülür. Hastalık çok hızlı seyreder ve domuz dışında bütün hayvanlarda ölümle sonuçlanır. Budapeşte Veteriner Yüksek Okulu Müdürü Prof. Aujeszky Aladar tarafından tanımlanan bu virüs, kesinlikle insanlara bulaşmıyor. Bu virüs Türkiye'de ilk defa 1932'de İstanbul Kuduz Müessesi Müdürlüğünde görevli Doktor Zekai Muammer Tunçman tarafından izole edildi.
Bütün canlılar kuduz taşıyıcısı olabilir mi?
Bir tanesi hariç dünyadaki hiçbir hayvan kuduz virüsünü uzun süre taşıyamıyor. Bütün canlılar kuduz virüsünün vücutlarına girmesinden sonra en çok üç ay yaşayabiliyor. Çünkü virüs beyine yerleşiyor ve bütün faaliyetlerini durduruyor. Özellikle yutak felci, canlıların yeme içme fonksiyonunu durduruyor ki, bu da ölümün ilk adımını oluşturuyor.
Amerika kıtasında yaşayan ve “vampir yarasa†olarak bilinen “Desmodus†türü yarasalar kuduz virüsünün doğal taşıyıcısıdırlar. Bu yarasa türünün virüsü iki yıl kadar taşıdıkları sanılıyor. Bunun yanısıra kuşlarda ve kümes hayvanlarında kuduz vakası hemen hemen hiç görülmüyor.
Tüm hayvan sahiplerive hatta sokaktaki insanlar da kuduz hastalığından korkar. Yaygınlığı gün geçtikçe ilerlemektetir.
Bir enfeksiyon hastalığı olan kuduzun etkeni spesifik bir kontagiyöz (bulaşıcı) virüs; “rabdoviridae†ailesinden zarflı bir RNA virüsüdür. Kuduz enfeksiyonu , virüsün bulunduğu salya ile temas sonrasında gerçekleşir. Bu temas ısırma, sağlam olmayan derinin yalanması, mukozaların yalanması şeklinde gerçekleşebilir. Kendi patisini yalayan kedinin tırmalaması sonucu da kuduz bulaşabilir. Mağara gezen kişilerin, yarasaların aerosol şeklinde havaya saçtığı damlacıkları soluduğu ve böylece virüs kaptığı söylense de bu bilimsel olarak kanıtlanamamıştır. Aynı şekilde kuduz olduğu bilinmeyen kadavradan alınan korneanın transplantasyonu sonucu kuduz bulaştığı da kanıtlanamamış bir iddeadır. Hele içme suyuyla, cinsel yolla, solunum yoluyla, barsak solucanlarıyla bulaştığına dair hikayeler ise sadece tarih sayfalarında kalan birer söylentidir. Kuduz bir hayvanın ısırdığı hamile kadının karnındaki çocuğuna kuduz bulaşması mümkün değildir. Kuduzun tek ve kesin bulaşma yolu kuduz bir hayvanın ısırdığı açık yaradır.
Kuduzun Belirtileri
Hastalıklı hayvan tarafından ısırıldıktan sonra kas dokusuna giren virüs, önce kas dokusu içinde çoğalır. Daha sonra periferik sinirler aracılığıyla merkezi sinir sistemine ve oradan hızal beyine ulaşır. Beyine yerleşip işgal eden virüsün artık yukarı hareketi tamamlanmış ve aşağı doğru hareketine başlar ve göz, tükürük bezleri, deri gibi organlara yerleşir. Burada önemli olan nokta, bu seyir esnasında çok az antijen salınması, antikor oluşmamamsı ve adeta virüsün kendisini saklamasıdır. Bu nedenle labaratuvar tanı yöntemleri klinik belirtiler tam ortaya çıkmadan (yani iş işten geçmeden) sonuç vermez.
Kuduzda kuluçka süresi ortalama 10-60 gün arasında değişmekle birlikte, litaratürde bu sürenin 2 güne kadar indiği; bazen yıllara kadar uzadığı vakalar görülmüştür. Özellikle çocuklarda, baş, yüz gibi beyine yakın ya da sinir dokusunun yoğun olduğu bölgelerin ısırıldığı durumlarda ve mukozanın yalandığı hallerde kuluçka süresinin çok kısaldığı görülmüştür.
Kuduz virüsü alan bir insanda ilk belirtiler, sanılanın aksine, genellikle kuduzu düşündürmeyen basit bir üst solunum yolu enfeksiyonu şeklinde görülür. Hastalık tablosu tamamen oluşmadan bir iki gün önce ise, iyileşmesine rağmen ısırık yerinde kaşıntı, iğne batması hissi, sinir trasesi boyunca yayılan bir ağrı gibi belirtiler oluşur. Ayrıca kişilik değişiklikleri görülür.
Hastalık oluştuktan sonra 3 temel formda seyredebilir. “Spastik formâ€da hidrofobi (su korkusu) ve aerofobinin oluştuğu klasik, spazmlarla karakterize kuduz seyri izlenir. “Demans formâ€da uç noktada aşırı uyarılma veya adeta delirme hali görülür. “Paralitik formâ€da kısmi felçler izlenir. Diğerlerine oranla daha uzun süren bu durumda şüpheli bir tanı yoksa, genellikle kuduz tanısı konamadan, nörolojik problemlerle uğraşılırken hasta kaybedilir.
Kuduz hasatalığı bir kez oluştuktan sonra ölüm kaçınılmazdır. Önemli olan hastalık oluşmadan vücutta koruyucu antikor düzeyini oluşturmaktır.
Kuduz İnsan Vücudunu Nasıl Ele Geçiriyor?
Kuduz olmuş bir hayvan ya da insanda belirtileri birdenbire ortaya çıkıyor. Çünkü hastalığın kendisini göstermesi için virüsün öncelikle beynin cornu amanois bölgesi ile cerebellum bölgelerine ulaşması gerekiyor. Bunun süresi ise ısırığın bulunduğu yere bağlı. Eğer ısırık insanda boyun ve baş bölgesinde ise 3 hafta, belden aşağıdaysa 1,5 ay içinde ortaya çıkıyor. Bu süre kuduz hastalığından kurtulmak için tek ve son şans.
Sinir sisteminde ilerleyerek beyne yerleşen virüs burada çoğalarak biraraya geliyor ve “Negri cisimciğiâ€ni oluşturuyor. Buradan vücuda yayılan virüsler ilk olarak tükürük bezlerine iniyorlar. Arkasından yutak felci başlıyor. Aynı zamanda aşırı saldırganlık, ışığa ve sese aşırı duyarlılık başlıyor. Çene kaslarının felci sonucu alt çene düşüyor ve son aşamada felçler tüm organlara yayılıyor.
Kuduz bir hayvan tarafından ısırılınca ne yapmalıyız?
Herhangi bir hayvan ısırdıktan sonra kuduz ihtimaline karşı ilk yapılacak şey hiç vakit kaybetmeden yarayı bol sabunlu veya deterjanlı suyla yıkamaktır. Bu işlem yaranın üzerindeki virüsleri öldürmüyor, ancak büyük bir kısmını yaradan uzaklaşmasını sağlıyor. Bunun ardından yara alkol veya tentürdiyot ile temizlenmeli. Bu işlem yara üzerinde kalan virüslerin bir kısmının ölmesini sağlıyor. Yara ne kadar büyük olursa olsun yaraya dikiş atılmamamsı gerekiyor. Çünkü bu işlem o bölgedeki sinir uçlarını uyararak sinir uçlarının çoğalmasını sağlıyor. Bunların dışında tetanoza ve diğer enfeksiyonlara karşı önlem alınması ve antibiyotik tedavisine başlanması gerekiyor.
Yalancı Kuduz (Aujeszky)
Bütün hayvan türlerinde görülen bu hastalık ultra virüsten ileri gelir. Hayvanlarda şiddetli kaşıntı, çırpınma ve felçler görülür. Hastalık çok hızlı seyreder ve domuz dışında bütün hayvanlarda ölümle sonuçlanır. Budapeşte Veteriner Yüksek Okulu Müdürü Prof. Aujeszky Aladar tarafından tanımlanan bu virüs, kesinlikle insanlara bulaşmıyor. Bu virüs Türkiye'de ilk defa 1932'de İstanbul Kuduz Müessesi Müdürlüğünde görevli Doktor Zekai Muammer Tunçman tarafından izole edildi.
Bütün canlılar kuduz taşıyıcısı olabilir mi?
Bir tanesi hariç dünyadaki hiçbir hayvan kuduz virüsünü uzun süre taşıyamıyor. Bütün canlılar kuduz virüsünün vücutlarına girmesinden sonra en çok üç ay yaşayabiliyor. Çünkü virüs beyine yerleşiyor ve bütün faaliyetlerini durduruyor. Özellikle yutak felci, canlıların yeme içme fonksiyonunu durduruyor ki, bu da ölümün ilk adımını oluşturuyor.
Amerika kıtasında yaşayan ve “vampir yarasa†olarak bilinen “Desmodus†türü yarasalar kuduz virüsünün doğal taşıyıcısıdırlar. Bu yarasa türünün virüsü iki yıl kadar taşıdıkları sanılıyor. Bunun yanısıra kuşlarda ve kümes hayvanlarında kuduz vakası hemen hemen hiç görülmüyor.
Kuduz aşısı, hasta olan bir hayvan tarafından ısırılma sonucunda, tükürüğün deri ya da mukozalara temas sonucunda bulaşmasıyla oluşacak beyin iltihabını önlemek amacıyla tatbik edilir. Hastalığın kuluçka süresi ısırılan yerin beyne yakınlığı, ısırığın sinir uçları bakımından zengin olması, ısırığın şiddeti ve vücuttaki virüs miktarı ile alakalıdır. Bu belirtilerin olması halinde kuluçka süresi kısalmaktadır. Hastalık genellikle 20-60 gün arasında açığa çıkar. Gerekli tedavi yapılmazsa, hastalık ilerleme göstererek, kişiyi ölüme götürecektir.
Kuduz aşısı ne zaman yapılmalıdır?
Hastalık açısından riskli bir hayvan tarafından ısırılan kişi, öncelikle ısırık bölgesini sabun ya da deterjanlı suyla yıkamalıdır. Bu tedbir hastalığı %90 oranında azaltacaktır. Isırığın beyne yakın olması halinde en yakın sağlık kurumuna gidilmesi gerekir. Uzak bölgelerde virüsün yayılma süresi 0-72 saat arasında değişmektedir. Isıran hayvan mümkünse yakalanmalı ve 10 gün süreyle gözlem altına alınmalıdır. Bu sürede kuduz görülmezse, herhangi bir tehlike yoktur. Gözlem altına alınamayan hayvan ya da yapılan testlerin pozitif çıkması halinde tedaviye başlanmalıdır. Bunun için kişiye kuduz serumu verilmeli ve yaranın balımı yapılmalıdır. Ardından kuduz aşısı yapılmalıdır. Yapılan aşı bağışıklama gücü yüksek olan, uygulaması kolay olan ve nörolojik yan etkisi bulunmayan hücre kültürü aşısı kullanılmalıdır. Bu özelliklere sahip olan aşılar HDVC ve VERO aşılarıdır. İki aşının yan etkileri ve bağışıklama gücü aynıdır. Bu aşılar bir arada kullanılabilir. Yani tedaviye biriyle başlayıp, diğeri ile devam etmenin sakıncası yoktur.
Kuduz Aşısı Nerede ve Nasıl Yapılır?
Kuduz aşısı hastanelerde ısırılmanın ilk günü, 3. 7. 14. ve 28. günlerinde yapılır. Toplamda 5 doz şeklinde uygulanır. Erişkin olan kişilerde omuz başı yani deltoid kısımda uygulanmaktadır. Çocuklarda ise uyluk bölgesine intramüsküler yani kas içine uygulanmaktadır. Kuduz aşısı intramüsküler bir aşı olmasına rağmen hiçbir zaman kalçaya yapılmamaktadır. Çünkü kalçaya yapıldığı zaman bu aşı vücuda yayılıncaya kadar etkisini kaybedebilmektedir.
Kuduz Aşısının Koruma Süresi;
Kuduz aşısı hayvan tarafından ısırılma yaşandıktan sonra uygulanıp hastalığın yok olmasını sağlamaktadır. Fakat daha sonra tekrar hayvan ısırmasıyla karşılaşıldığı zaman tekrardan kuduz aşısı olmak gerekmektedir. Yani ömür boyu bir koruma süresi maalesef sağlayamamaktadır.
Kuduz Aşısı Yan Etkileri Bulunur Mu?
Kuduz aşısının oluşturduğu etkiler genellikle iğnenin yapıldığı bölgede kızarıklık, şişlik, ağrı ve kaşınma oluşmasıdır. Çok nadir olarak ise karın ağrısı, kusma, baş ağrısı, baş dönmesi ve kas ağrısı gibi etkiler görülebilmektedir.
Kuduz aşısının yan etkileri zararları
Aşının yapıldığı bölgede klasik olarak kızarıklık, ağrı, şişlik ve kaşınma olmaktadır. İstisnai durumlarda baş ağrısı, kusma, baş dönmesi, karın ağrısı, kas ağrısı olmaktadır.
-derlemedir.
Kuduz Otu Yetiştiriciliği
Rüyada Kuduz Görmek
Kuduz aşısı ne işe yarar?
Kaynak:msxlabs.org
YORUMLAR