Kızıl hastalığı iyi mi bir hastalıktır? kızıl hastalığının emareleri ve tedavisi ile ilgili olarak genel bilgilerin yer almış olduğu yazımız...
Kızıl hastalığı iyi mi bir hastalıktır? kızıl hastalığının emareleri ve tedavisi ile ilgili olarak genel bilgilerin yer almış olduğu yazımız.
Mikroplu, bulaşıcı bir hastalıktır. Vücutta kırmızı lekelerle kendini gösterir.
Kızılın mikrobu zincir şekli bir streptokoktur. Boğaza, bademciklere yerleşip irin yapar, oradan salmış olduğu zehirleri tüm vücuda yayar. Hastalar konuşur, aksırır, öksü-rürken ağızlarından saçılan tükrük damlacıkları hastalığın etrafa bulaşmasına neden olur.
Emareler. — Mikrop alındıktan 3-4 gün sonrasında hastalık titremelerle, ürpermelerle başlar. Ateş kısa zamanda çok yükselir. Bademcikler kıpkırmızı kesilir, anjin olur. Hastada bulantı, kusma, kafa ağrısı-sancısı görülür, boğazı ağırır, yutkunmada güçlük çeker, dili paslanır, dudakları kurur.
Ateşin yükselmesinden bir, iki gün sonrasında, göğüsten, boyundan adım atmak suretiyle, kırmızılıklar kafa gösterir. Bu kırmızılıklar, kızamıkta olduğu şeklinde tek tek lekeler halinde değildir, geniş ve yaygındır; ten üstüne kırmızı mürekkep sürülmüş gibidir. Zaman içinde bu lekeler yüze, kollara, göğse, sırta, karna, bacaklara da yayılır. Yüzün her yanını kırmızılık kaplar. Yalnız, hastanın ağzının çevresinde, kırmızılık yerine, bir solukluk vardır. Dil kızarır, üstündeki kabarcıklar daha çok beli olur.
Kızıl lekeleri ilk haftanın sonunda sönmeye başlar. Ateş 8-10 gün kadar sürdükten sonrasında düşer. Derinin kızarmış bölgeleri kabarır, büyük parçalar halinde ten döküntüleri olur.
Kızıla hepimiz tutulmaz. Kimisi bu hastalığa karşı hususi bir direnç gösterdiği şeklinde, kimisi de, tersine, kızıla tutulmak için çok elverişli bir yaradılıştadır. Çok ağır geçen kızıllar olduğu şeklinde küçük bir bademcik iltihabı şeklinde az ateşle geçenleri de vardır. Yalnız bademcik iltihabı olup deride kırmızılıklar belirmediği de olur, buna «lekesiz kızıl» denir.
Tehlikeli Karışmalar
Kızılda görülen karışmalar (ihtilâflar) oldukça ağırdır. Bir takım hallerde boğazda, bademciklerde, boyundaki lenfa boğumlarında kangrenli irin olur, mikroplar kana karışır, hasta kan zehirlenmesine uğrayarak tehlikeli bir duruma düşer. Hastalığın sertliğinden dolayı hastanın kalbinde, damarlarında ağır bozukluklar da olabilir.
Bir takım hastalarda akciğer iltihapları görülür, kimisinde de eklemlerin şişmesiyle, ateş ve ağrılarla, romatizmaya benzer sıkıntılar kafa gösterir ki buna «kızıl romatizması» denir.
Tüm bunlardan biride başka, sonradan gelebilecek bir hastalık vardır. Kızılın 19-21’inci günlerinde bir takım hastalarda iki böbrek aniden iltihaplanır. Bunun sonucu olarak, tansiyon (gerilim) yükselir, ateş çıkar, idrar azalır, yüzü, göz kapakları, elleri, ayakları şişer. Bu hal acele tedavi edilmezse hastanın yaşamı tehlikeye girer.
Kızılın Tedavisi
Hasta sağlamlardan ayrılır. Üç hafta kadar yatakta yatmalıdır. Odası havadar, bolca ışıklı, temiz olmalıdır. Yakıcı zamanlarda hastaya sindirimi kolay, hafifçe, sulu yiyecek vermelidir.
Hastalığın sonunda görülebilecek böbrek iltihabından korkarak, hastaya güçlü gıda vermekten çekinenler vardır. Bu, yanlış bir düşünüştür. Böbrek iltihabına yiyecekler değildir, mikroplar neden olur.
Eskiden korkulu bir hastalık olan kızıl bugün, yeni ilâçlar yardımıyla, korkulacak bir hastalık olmaktan çıkmıştır. Sülfamitlerle, penisilinle, kızıl kolayca iyi edilmektedir. Hastalık esnasında, gerekirse, kalb ve damarları kuvvetlendirici ilâçlar da verilebilir. Eskiden kızıl tedavisinde kullanılan «kızıl serumu» denilen ilâca bundan böyle lüzum kalmamıştır.
Kızıldan Iyi mi Korunmalı
Sağlamlar hastalara sokulmaktan kaçınmalı, hastaya bakanlar da kendilerini oldukça temiz tutmalıdır. Hastanın tüm eşyası, çamaşırları, yatak çarşafları, yiyecek takımları özenle dezenfekte edilmelidir. Kızıl geçiren çocuğun hastayken oynadığı oyuncakların da hastalığın bulaşmasında büyük oranı vardır. Bu tarz şeyleri iyice temizlemeli, değersizleri yakılarak ortadan kaldırılmalıdır.
Kızıla tutulan çocuklar, averaj olarak, 40 gün okula gitmemelidir. En doğrusu, birer hafta arayla, üç kere, boğaz salgılarında mikrop aramalı, bulunmadığı anlaşılınca çocuğun okula gitmesine müsaade etmelidir.
Kızılın mikrop zehirlerinden yapılmış bir aşısı var ise da pek kullanılmaz, çünkü hazırlanması, geniş seviyede uygulanması zor olsa gerek. Koruma kabiliyeti de kati değildir.
Bir takım hekimler, hastanın yakınında bulunan evlatların korunması için, bunlara 1 hafta süresince az oranda sülfamit verilmesini, uygun bulurlar.
Kızılın önlenmesi için meydana getirilen çalışmalarda, Chicago’lu birer tabip olan George F. Dick ile Gladys Henry Dick’in büyük oranı vardır. Bu doktorlar, kızıl hastalığına, streptokok çeşitinden bir bakterinin sebep bulunduğunu kanıtlama etmişlerdir. Bununla birlikte, bu mikrobun toksinini de ayırmayı başarmışlar, bu toksini bir ata aşılıyarak, atın vücudunda meydana gelen bir takım maddelerden bir antitoksin elde edibilmişlerdir. Bugün, bir kimsenin kızıl olup olmadığı, bu antitoksinle meydana getirilen denemelerle anlaşılmakta, bu mevzuda çok iyi sonuçlar alınmaktadır.
YORUMLAR