Osmanlı döneminin en büyük minyatür sanatçılarından olan Levni’nin hayatı ve sanat anlayışı hakkında bilgi. Levni Kimdir Büyük bir Türk min...
Osmanlı döneminin en büyük minyatür sanatçılarından olan Levni’nin hayatı ve sanat anlayışı hakkında bilgi. Levni Kimdir
Büyük bir Türk minyatür ve tezhip sanatçısıdır. Asıl adı Abdülcelil iken saraya mensup olduktan sonra Çelebi diye anılmış, eserlerine Levni (renkçi) imzasını atmıştır.
Levni Edirne’de doğdu. Küçük yaşta İstanbul’a geldi. Saray nakışhanesine girdi. Müziğe büyük bir yeteneği vardı. Kısa zamanda müzikte büyük ilerlemeler gösterdi. Şiirle de uğraştı. Zamanının sayılı şairleri sırasına geçecek derecede şiir yazardı.
XVIII. yüzyıl başları III. Ahmet ve Nevşehirli Damat İbrahim Paşa devirleri bir yandan Batı dünyasına yönelmek, bir yandan da yaşanılan günü değerlendirmek isteğinden dolayı güzel sanatlara büyük önem verilen bir devirdi. Bu alanlarda istidadı olan sanatçılar el üstünde tutuluyordu. Levni de nakış, müzik ve şiirde gösterdiği ustalıktan dolayı saray musahipliğine kadar yükseldi ve daha sonra Nakkaşbaşı oldu.
Levni, minyatür sanatının o zamana kadar bilinen belli kuralları dışına çıkarak bu sanat kolunda adeta bir çığır açmış ve sanatın yolunu değiştirmiştir. Topkapı Sarayı Müzesi’nde birçok minyatürleri vardır. Yalnız Vehbi’nin “Sûrnâme” adındaki düğün tasvirleri eserini yüzlerce resimle süslemişti. Eserlerinde kalabalık figürlerden çok bir tenhalık göze çarpar. Az hatta tek figürle çalışmayı tercih eder. Minyatürde adet olan aynı yüzler aynı ifadeler yerine onun her figüründe değişik bir ifade başça bir yüz görülür. Sanki modelin şahsi görünüşü belirtilmek istenmiştir. Bu bakımdan Levni’nin gerçekçiliğe doğru bir eğilimi vardır.
Birçok minyatüründe perspektif tasası görülür. Yani iki boyutlu bir resim sanatı olan minyatüre bir üçüncü boyut derinlik katmıştır ki yaptığı asıl değişiklik budur. Topkapı Sarayı’nın Portreler Galerisi’nde bulunan III. Ahmet‘le şehzadesinin portresi ise benzerleri bakımından minyatür olmaktan çıkar. Bu çalışma koskocaman bir portredir.
Levni 1732’de Patrona Halil ayaklanmasından iki yıl sonra öldü. Ayvansarayı’nın “Hadi katu’l-Cevâmi” ‘de bildirdiğine göre Otakçılar Camisi yakınındaki Sadiler Tekkesi’ne gömülmüştür.
Levni imzasını tek bir şekilde atmadığı için büyük şöhreti yüzünden başka ressamların eserleri de bazen onun zannedilmiştir.
Aşağıda Levni’nin İmzası Bulunmaktadır
YORUMLAR