meyhane isim (meyha:ne) Farsça mey + ´ne 1 . İçki satılan ve içilen yer, içki yeri: "Çiçek Pasajı, mütevazi Beyoğlu...
meyhane
isim (meyha:ne) Farsça mey + ´ne
1 . İçki satılan ve içilen yer, içki yeri:
2 . Kabare.
Boyut: 55.7 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
Meyhane
(Farsça mey: “şarapâ€), mezeyle beraber içki içilen dükkân. Meyhaneler başlangıcından beri tecim, ulaşım ve sanayinin yaygınlaşmasına şart olarak gelişti. Hammurabi Yasaları (İÖ y. 1750) biraya su katan meyhane sahiplerine ölüm cezası verilmesini öngörüyordu. Eski Yunan'da leskhai denen kulüplerde yalnız üyeler değil, yabancılar da yiyecek yiyebiliyordu. İÖ 5. yüzyılda ise pfıatne denen lüks bölgeler ortaya çıktı. Bunlar hem mahalli halka, hem de gelip geçen tüccar, elçi ve devlet memurlarına hizmet veriyordu. Eski Roma'da toplumun yüksek kesimlerinden kimseler meyhanelerde görünmezdi. Fakat kentin kenar sokaklarının kuytularında etkinlik gösteren lupanarlar kapalı kapılar ardında oldukça varlıklı kuruluşlar haline gelmişti. Akşam yemeği yiyecek, içki içmek ya da kumar oynamak için gece karanlığından yararlanarak buralara gelenler, tanınmamak için yüzlerini peçeyle örterlerdi. Hem Cumhuriyet, hem de İmparatorluk dönemlerinde varlıklarını sürdüren deversoria, taberna, caupona ve bibula'lar ise toplumsal konumu sarsılmış kimselerden katillere kadar çok çeşitli insanoğlunun uğrak yeriydi. Gerek düşük düzeydeki caupona' larda, gerekse daha yüksek kesimden müşterilere hizmet veren taberna meritoria'lar da kaliteli yiyecek bulunurdu. Tonozlarla örtülü uzun salonlar biçimindeki bu meyhanelerde delikanlılar hizmet eder, bir uçtaki yüksekçe bir yerde duran meyhane sahibi de servise ve müşterilere göz kulak olurdu.Roma döneminde İngiltere'de han işlevini gören caupona'larla Roma taberna'ları, ek olarak hanımefendilerin işlettiği ve kapılarının dışına asılan çalı süpürgesinden tanınan birahaneler vardı. Ortaçağda İngiliz hanları uzun yol gidenlerin, canilerin, hırsızların ve siyasal muhaliflerin sığınma yerleriydi. Her gün belirli saatlerde yiyecek verme geleneği, modern lokantaların öncüleri olan meyhanelerde başladı. Yüzyılın ortalarında, dışarıda yiyecek yeme alışkanlığı tüm kesimlerden kentliler içinde yerleşmişti. Bu zamanda birçok meyhane, 1 şilin ya da daha düşük bir ücret karşılığında güzel bir yemeğin yanında isteğe bakılırsa şarap ya da bira da veriyordu. Tütün İngiltere'ye girince (1565) buralarda da satılmaya başladı. Daha iyi meyhaneler bir süre sonrasında tertipli buluşma bölgeleri ve yakın ilişkiler kurulabilen kulüpler haline geldiler. Tudor döneminde Londra'nın meşhur meyhaneleri içinde Ben Jonson ve arkadaşlarının sık sık uğradıkları Mermaid, Shakespeare'in kahramanı Sir John Falstaff'ı akla getiren Boar's Head ve aktörlerle tiyatro yönetmenlerinin toplandığı Falcon sayılabilir.
Boyut: 51.9 KB" style="max-width:100%;margin: 2px;"/>
Osmanlılarda, Müslamanların meyhanecilik yapmaları kesinlikle yasaktı. Müslüman olmayanlar da hükümetin izniyle meyhane açabiliyordu. Bazı larda İstanbul'daki meyhanelerin fetih öncesinden kalmış olduğu belirtilmektedir. Bunların bir çok limana yakın yerlerdeydi. I. Süleyman (Kanuni) döneminde (1520-66) süregelen içki yasağı bazen sıkı tutulmuş, bazen da çeşitli nedenlerle gevşetilmişti. Yönetimin gevşediği, kargaşanın arttığı IV. Murad'ın padişahlığının ilk yıllarında meyhaneler aniden çoğaldı. Bu zamanda 1.000'e yakın meyhane, 300 kadar da koltuk meyhanesi olduğu sanılmaktadır. IV. Murad yönetimi ele alınca, tüm kötülüklerin kahvehane ve meyhanelerden landığı kanısıyla hepsini kapattı, dükkânlarını yıktırdı. Yeniçeri ağası, bostancıbaşı ve ocağın ileri gelenleri İstanbul'un Galata, Beyoğlu ve Boğaziçi semtlerindeki meyhanecilerden mahiye (aylık), cereme ve başka adlarla mühim seviyede haraç alırlardı. 1826'da Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasından sonrasında bu kez “nizam-ı meyhaneciyan†adıyla hükümet bir harç almaya başladı.
Çaylak Tevfik'in İstanbul'da Bir Yıl (1882-83, 5 kitap) adlı yapıtının Meyhane ya da İstanbul Akşamcıları başlığını taşıyan 5. kitabında anlattığına bakılırsa, 19. yüzyıl İstanbul meyhanelerinin belli bir düzeni vardı. Kapıya yakın bir yerde, üstünde kadehler, bardaklar ve çeşitli mezeler duran işret tezgâhı, tezgâhın üstündeki raflara sıralanmış şişeler ve uygun bölgelere asılmış ibrikler, iç tarafta tahta sofralar ve hasır iskemleler, sağda solda birçoğuna merdivenle çıkılan büyük küpler, fıçılar, gedikli diye adlandırılan itibarlı müşteriler için ayrılmış hususi bölgeler, ayrı bir aşçı ve mezeci tezgâhı, ortadaki direğin dibinde sardalye fıçısı bulunurdu. Bu zamanda çoğunu Rumların işlettiği meyhaneler çoğu zaman Balık- pazan, Tavukpazan, Gedikpaşa, Kumkapı, Samatya, Balat, Fener, Galata ve Beyoğlu semtlerindeydi. Meyhaneler, müşterilerin toplumsal durumuna bakılırsa sınıflandınldığı için hepimiz her meyhaneye giremezdi. Kayıkçı, hamal, tellak ve kabadayılar ayrı meyhanelere, kalyoncular, yeniçeriler, topçular ve esnafın ileri gelenleriyle zengin akşamcılar ayrı meyhanelere devam ederlerdi. Koltuk meyhaneleri gizli saklı olduğundan, buralara sadece içki içtiğinin bilinmesini istemeyen eşraf ve erkândan kimseler giderdi.
Kaynak: Ana Britannica
YORUMLAR