MüMAŞAT, -tı a. (ar. mümaşat). Esk. 1. Beraber gitme, yoldaşlık etme. 2. Bir şeye, bir düşünceye katılmış benzer biçimde görünme, u...
MüMAŞAT, -tı a. (ar. mümaşat). Esk.
1. Beraber gitme, yoldaşlık etme.
2. Bir şeye, bir düşünceye katılmış benzer biçimde görünme, uyma: "Ihtilâfı hâdis olmamak için mümâşât kabilinden idi" (Cevdet Paşa, XIX. yy.).
3. Mümaşat etmek, onaylarmış benzer biçimde görünmek, uymak: "Lâkin bu misilli hususlarda çaresiz ona mümaşat eylerdi" (Cevdet Paşa, XIX. yy.).
1. Beraber gitme, yoldaşlık etme.
2. Bir şeye, bir düşünceye katılmış benzer biçimde görünme, uyma: "Ihtilâfı hâdis olmamak için mümâşât kabilinden idi" (Cevdet Paşa, XIX. yy.).
3. Mümaşat etmek, onaylarmış benzer biçimde görünmek, uymak: "Lâkin bu misilli hususlarda çaresiz ona mümaşat eylerdi" (Cevdet Paşa, XIX. yy.).
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR