MUZLİM sıf. (ar. ızlâm'dan muzlim). Esk. 1. Karanlık, koyu: "Yuvarlak, solgun bir esmer güzelinin esrar ve hararetle kayna...
MUZLİM sıf. (ar. ızlâm'dan muzlim). Esk.
1. Karanlık, koyu: "Yuvarlak, solgun bir esmer güzelinin esrar ve hararetle kaynayan muzlim gözleri Zühre'nin güldüğü sularda tali-i istikbalini taharri ediyordu" (H. E. Adıvar).
2. Gizli, belirsiz, şüpheli: "Onun muzlim, nemnak ruh menfezlerinden ruhumun bârid noktasına bir güneş, aşk güneşi doğdu" (Fİ. E. Adıvar).
3. Korkunç, kötü: "Çocukların, felâket sularının en muzlim derinliklerinde boğuluyor" (Fi. E. Adıvar).
1. Karanlık, koyu: "Yuvarlak, solgun bir esmer güzelinin esrar ve hararetle kaynayan muzlim gözleri Zühre'nin güldüğü sularda tali-i istikbalini taharri ediyordu" (H. E. Adıvar).
2. Gizli, belirsiz, şüpheli: "Onun muzlim, nemnak ruh menfezlerinden ruhumun bârid noktasına bir güneş, aşk güneşi doğdu" (Fİ. E. Adıvar).
3. Korkunç, kötü: "Çocukların, felâket sularının en muzlim derinliklerinde boğuluyor" (Fi. E. Adıvar).
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR