Öğretimin Tarihçesi – Hakkında Bilgi

Öğretim nedir, ne sebeple yapılır? Tarih süresince öğretimin doğuşu, gelişimi, Osmanlılarda öğretim, öğretimin tarihçesi hakkında bilgi. ÖĞ...

Öğretim nedir, ne sebeple yapılır? Tarih süresince öğretimin doğuşu, gelişimi, Osmanlılarda öğretim, öğretimin tarihçesi hakkında bilgi.



ÖĞRETİM



Bizi hayatta başırıya hazırlar, engin bilgilerin kapısını açar



ÖĞRETİM, belirgin bir gaye için ihtiyaç duyulan bilgiyi verme işidir. «İlk öğretim» küçüklere okuyup yazmayı, hayatta en gerekil detayları verir. «Orta öğretim», ilkokulu bitirmiş olanlara daha genişçe bilgiler sağlar. «Yüksek öğretim» ise ilim kollarından birindeki bilgilerin edinilmesine yarar.



Öğretim ve eğitim insanların, ne kadar ilkel olursa olsun, cemiyet yaşamını kurmuş oldukları İlk çağlardan adım atmıştır diyebiliriz. Ana -babanın çocuklarına karşı duydukları sevgi, onu hayata hazırlanmaya, tehlikelerden sakınmaya alıştırmaları, öğretimin bir başlangıcıdır. Bu tür öğretim Taş Devri’nde dahi vardı.



Daha sonraları, uygarlığın yavaş yavaş belirdiği çağlarda, öğretim az bir daha gelişti. Kabile, klan yaşamının yaşandığı o çağlarda, küçüklere, çocukluktan çıkmak suretiyle olan gençlere iki yoldan hayata hazırlanma eğitimi verilirdi: Birisi yuvada ana-baba, ağabey, abla tarafınca gösterilen bir takım İşler, meharetlerdi; böylelikle ev okul; ev halkı da öğretmenler olurdu. İkincisi yuva haricinde din adamları tarafınca öğretilen bir takım kurallar, inanışlardı. Böylelikle çocuk, tüm açıklamaları dine bağlı bulunan bir cemiyet hayatına hazırlanırdı.



Tarihte Öğretim



Eski Türkler’de de öğretim ve eğitim din yolu ile adım atmıştır. Günlük yaşamın hazırlıkları, ata binmeyi, avlanmayı öğrenmek, bundan sonrasında gelirdi. Ilkin dini telkin ve terbiyelere yöneltilen gençler, daha sonraları av talimleri yaparlardı.



Çlnliler’deki öğretim ise, başlangıçtan bu zamana kadar, uzun müddet, geçmişi, köklü gelenekleri yeni nesillere aktarmak şeklinde olmuştur. Çin’de geçmiş, çok önemliydi, öğretimin t8-mell buna dayanırdı. En minik köylerde dahi bu gelenekleri öğreten okullar vardı. Yalnız adam küçüklere mahsus olan bu okullarda öğretim, genel olarak, on yaşlarında başlar, on dokuzda sona ererdi. Başlıca öğretim mevzuları ahlâk, matematik, müzikti. Kızlar, okullara gönderilmez, her şeyi evde öğrenirlerdi.



Kast sisteminin başat bulunmuş olduğu Hindistan’da, her şey şeklinde, öğretim de Brahmanlar’ ın tekelindeydi; okumak, yazmak yalnız bunlara mahsustu. Brahman öğretmenin çocuk üstünde babadan büyük yetkileri vardı.



Eski Yunanistan’da, Sparta ile Atina’nın birbirlerinden değişik öğretim-eğitim sistemleri vardı. Sparta’da çocuk — kız ya da oğlan — doğar doğmaz toplumun malı sayılırdı Bunlara, her şeyden ilkin, harp sanatı, gövde eğitimi usulleri öğretilirdi. Atina’da ise çocuklar aileye aitti; yedi yaşlarında okula başlatılır, kendilerine din, müzik, gövde eğitimi, edebiyat öğretilirdi. Ayrıca matematik detayları de dikkatsizlik edilmezdi. Atina’da fakirlerin öğrenimi belirgin bir yaşta son bulur; ileri öğrenimi yalnız zenginler, asilzadeler yaparlardı. Zenginlerin okudukları okullara «gymnaseion» denirdi. Aristoteles, Platon (Eflâtun) «Akademi» ve «Lise» adlarını verdikleri yerlerde ders vermişler; bu isimler sonraları dünya kültür geçmişine mal olmuş, belirgin derecede ve mevzuda öğretim meydana getiren okullara verilmiştir. M. O. VII. yüzyılda Atina’da öğretim ve eğitimin esaslarını «ruh ile bedenin beraber gelişmesini sağlamak» teşkil ediyordu. Liberal öğretimin başlangıcı da gene bu ülkede olmuştur.



Çağının en çağdaş devlet ve milleti olan Mı-sırlılar’da öğretim belirgin başlı bir düzene konmamıştı. Burada din ya da yaşam detayları, yükselen yaşla birlikte, gençler tarafınca görme, duyma, deneyim edinme yollarıyla elde edilirdi. Okuma-yazma ise bir eğitim mevzusu değildir, hususi bir meslek sayılır, belirgin bir topluluğun tekelinde bulundurulurdu.



Roma’da amaç, kudret sahibi olmak, büyüklüğe ulaşmak olduğundan önceleri burada Sparta eğitim-öğretimi uygulanmıştı. Cumhuriyet Devri’nin sona erip İmparatorluğun kurulmasından sonrasında, Atina metotları benimsendi. Roma’da da, pek çok yerlerde olduğu şeklinde, öğretimin ilk görevlileri ana-baba, doğa ve dindi. Bu devreden geçen gençler, askeri bir öğretime doğal olarak tutulurlardı. Son olarak «Roma Kanunları»nı öğrenirlerdi. Özetle denilebilir ki Roma’da öğretimin esasi, nazariyelerden çok, genel ergonomik bilgiler ve hukuktur.



İlkçağ uygarlığının çöküşünden sonrasında, bin yıla yakın karanlık bir çağ yaşayan Avrupa’ da, Ortaçağ’da öğretim mevzusu, genel olarak, din; öğretim elemanları din adamları; öğretim bölgeleri de kiliseler ve manastırlardan ibaret kalmıştır. Bu çağda, Hristiyanlığın ilkeleri, bunların uygulanılması, yorumlanması üstünde ezberlemek, çalıştırmak, öğrenimin derhal tek mevzusu idi. Her şeyi elinde tutmak isteyen Kilise, öğretim denildiğinde akla gelen her mevzunun kendi görüş açısından ele alınmasını istemişti; bunun dışındaki çabalamaları yalnız kösteklemekle kalmamış, yasaklama, en ağır şekilde cezalandırma yollarına da gitmiştir. Ayrıca, milletlerin ulusal dilleri öğretimden uzaklaştırılmış, öğretim kurumlarında okuma-yazma dili olarak Lâtince alınmıştı.



Ortaçağ’da az bir olsun din baskısından uzak, yaşam ve doğa detayları öğreten okullar oluşturmak teşebbüsü, ilk kez, Charlmagne (Şarlman) tarafınca denenmiş ise de, kısa bir süre sonrasında bu okullara skolâstik felsefe kuvvetle yerleşmiş, bu hal Uyanma (Rönesans) Devri’ne kadar sürmüştür. Avrupa’da yaşamın, sanatın, bilgi ve deneyin öncülüğünü meydana getiren okullar, fakat Uyanma Devri’nden sonrasında meydana gelmeye başlamışlardır.



Ilim egemenliğine haiz, geniş ufuklu, lâyik ilk ve orta dereceli okulların gelişip yayılmasında, öğretimde ulusal dillere yer verilmesinde Protestanlık hareketinin büyük bir görevi olduğu muhakkaktır. Cizvit papazlarının açtıkları kolejlerde bundan sonra Ortaçağ’dakinden fazlaca değişik öğretim yapılmış; ilk, orta ve yüksek tahsil de belli başlı, sınırı olan şekiller almışlardır. Ortaçağ’da tamamen bir tarafa itilen doğa bilimlerinin. Uyanma Devri’nden sonrasında hızla geliştiği görülmektedir. Ayrıca fen ve teknik incelemelerine de ehemmiyet verilmiştir. XVI. yüzyılda Luther, XVII. yüzyılda Comenius’un bu mevzularda gerçek yararlıkları olmuştur. İlk öğretimde «halk okulları» da ilk kez bu devrede düşünülmüştür. XVII. yüzyılda süregelen gözlem ve deney eğilimleri, ilk öğretimin mecburi olmasının düşünülmesi sınırına kadar varmış, XVIII. yüzyılda ise derhal tüm Avrupa’da ulusal öğretim meydana gelmiştir.



Öğretimin İslam dünyasındaki gelişmesi de, genel olarak, özetlediğimiz yukarıdaki yollardan geçmiştir. Hz. Muhammed’in «Beşikten mezara kadar bilimsel arayınız» hadisine uygun olarak, islâmlıkta evlatların, bilhassa, ahlak eğitimlerine ehemmiyet verilmiştir. Müslümanlığın ortaya çıkmış olduğu yıllarda Mekke’de, Medine’de Habeş köleleriyle Yahudiler’in ders okuttukları bazı okullar vardı. İslâmlıktan kısa bir süre sonrasında ortadan kalkan bu okulların yerini camiler, medreseler aldı. Öğrenciler, camilerde hocaların çevresinde halka olarak ders dinlerlerdi. Eski bir deyim olan «halka-î öğretim» buradan geliyor olmalıdır. Bu derslerde okutulan mevzular derhal tamamen yalnız din bilgileriydi. Zenginler, evlatları için hususi hocalar tutarlardı.



İslâmlıkta, bir tür yatılı yüksek okul olan «Medrese»yi ilk kuran, Büyük Selçuklular’dan Melikşah’ın veziri Nizamülmülk‘tür. 1067’de Bağdat’ta «Nizamiye» adiyle açılan bu medresede din bilimlerinin yanında bir takım yaşam, doğa bilimleri, örneğin tıp, kimya da okutulurdu. Bağdat, Kahire, Şam medreseleri zamanlarının sayHı öğretim kurumlarıydı.



Osmanlı Devrinde Öğretim



Medrese sistemi, büyük bir İslam devleti olarak kurulan Osmanlı İmparatorluğu’nda, başlangıçtan bu zamana kadar, uzun süre belirgin başlı öğretim kurumu olarak kabul edilmiş; bu tür durumlar XVIII. yüzyıla kadar Avrupa üniversiteleri ila rekabet edebilmişlerdir.



XV. yüzyılda Fâtih Sultan Mehmet’in, XVI. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman’ın kurmuş oldukları Fâtih ve Süleymaniye medreseleri, pek geniş teşkilleri, büyük imkanları, kıymetli öğretim kadroları ile, yalnız Türkiye’nin değildir, o zamanki dünyanın en ileri üniversiteleriydiler. Bu medreselerde din bilimleri yanında tıp, matematik, astronomi de devrin en yetkili kişileri tarafınca okutuluyordu. Asistanlık, doçentlik, profesörlük, ordinaryüs profesörlük şeklinde ilim pâyelerinin, başka adlarla daha o zamandan uygulanmış olduğu Fâtih ve Süleymaniye medreseleri, bugün dünyanın en eski üniversitelerinden olarak kabul edilmektedir. Yazık ki bu tür durumlar ve İmparatorluğun pek çok yerlerindeki benzeri öğretim kurumlan zaman içinde gerçek değerlerini, yollarını kaybedip birer miskinler yuvası haline gelirken, o devir Avrupa’sındaki İlse, kolej yapısındaki okulların büyük bölümü sonraları üniversite derecesine yükselmişlerdir.



Özet olarak şunu söyleyebiliriz: XVIII. yüzyılın sonlarına kadar, Osmanlı devletinde öğretim görevinde bulunan kurumlar: 1) Medreseler; 2) Bunların minik dalları sayılan Sıbyan Mektepleri (Mahalle Mektepleri); 3) Topkapı Sarayı içindeki Enderun Mektebinden ibaretti. 1795’te açılan «Mühendishane-i Berri-i Hümayun», 1827’de açılan «Mekteb-i Tıbbiye», 1837’de açılan «Mekteb-i Harbiye» Türkiye’de Batılı mealde öğretim meydana getiren ilk kurumlardır. Gariptir ki hepsi yüksek dereceli olan bu okullar, yurtta daha ilk ve orta öğretim okulları yokken açılmıştır.



1830’da Rusya’ya gidip, İstanbul’a dönüşünde II. Mahmut’a «Eğer ilimde ve teknikte Avrupa’yı yansılamak etmezsek, biz için Asya’ya dönmekten başka çare yoktur» diyen Kaptan-t Derya Halil Paşa ile onun şeklinde daha başka aydınlarımızın gayretleri ile duyuru edilen «Tan-zimat»tan sonrasında yurdumuzda ilk kez, ortaokul ve liselerin benzeri olan «Rüştiyelerde «İdadiler» açılmış; sonraları Sıbyan mekteplerinin bu okullara yararlı talebe yetiştiremediği görülerek, ilkokulların açılması yoluna da gidilmiştir. Tanzimat’ın ilk yıllarında «Mekâtib-i Umumiye Nezareti» ismi altında Ulusal Eğitim Bakanlığı’nın temel teşkilâtı kurulmuş, 186S’de Avrupa ülkelerindekine benzer bir tahsil veren Galatasaray Lisesi, 1869’da da «Darülfünun» adıyla ilk üniversite açılmıştır.



Türkiye’de öğretim ve eğitim hususlarının bir düzene sokulması, İlköğretimin mecburi kılınması konulmuş olan ilk kez Saffet Paşa’nın nazırlığı zamanında, «Maarif-i Umumiye Nizamnamesi» ile ele alınmıştır.



Tanzimatın ilânından Cumhuriyet’e kadar «İptidai» denilen ilkokullarla, rüştiyeler, idadiler, Darülfünun — ağır bir gidişat ile de olsa— gelişir, sayıca da çoğalırken, bunların yanı sıra, medreselerle mahalle okulları da faaliyetlerine devam ettiler. Cumhuriyet’ten sonrasında bu okullar kaldırıldı.

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Öğretimin Tarihçesi – Hakkında Bilgi
Öğretimin Tarihçesi – Hakkında Bilgi
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/ogretimin-tarihcesi-hakknda-bilgi.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/ogretimin-tarihcesi-hakknda-bilgi.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content