OLGUCULUK a. 1. Tüm felsefi ve bilimsel etkinliklerin, yalnızca deneyle doğrulanan gerçek olayların incelenmesi çerçevesinde gerçekl...
OLGUCULUK a.
1. Tüm felsefi ve bilimsel etkinliklerin, yalnızca deneyle doğrulanan gerçek olayların incelenmesi çerçevesinde gerçekleştirilmeleri icap ettiğini, "nesnelerin kendilerine" (eğer böyle bir durum var ise) erişmenin olanaksız bulunduğunu ve insan zekâsının görüngüler içinde kurulan ilişki ve yasaları ortaya koymakla yetinmesi icap ettiğini düşünen Auguste Comte'un sistemi. (Eşanl. POZİTİVİZM) [Bk. ansikl. böl.]
2. Mantıksal olguculuk, iki cenk içinde Viyana çevresinden çıkan mantıkçıları bir araya getiren felsefe akımı; bu akımın öğretisi. (Eşanl. YENİOLGUCULUK.) [Bk. ansikl. böl.]
*Huk. Hukuksal olguculuk, pozitif hukukun naturel hukuka üstün olduğu görüşünü korumak için çaba sarfeden öğreti.
*ANSİKL. Auguste Comte "olguculuk" (pozitivizm) terimini XVI11.yy.'da ortaya çıkan ve kesinlikle tanımlanan olguların titiz ve sistemli bir gözlemi anlamına gelen "olgucu bilim" deyimine bakarak türetti. Olguculuk, son olarak geliştirilen şekilleri, yeni bir bilim olan ve üstelik kendine özgü bir yöntemden, statiği dinamiğe ve dinamiği de statiğe bağlayan tarihsel ve karşılaştırmalı yöntemden yararlanan toplumbilime uyguladı. Toplumbilimin araştırma mevzusu matematiğin sunmuş olduğu en yalın genelliğin tersine, en karmaşık genellik düzeyidir, insan zekâsının toplumsal ve tarihsel durumuna bağlı araştırma alanına yönelik nesnel bir incelemenin arkasından, Comte'a bakılırsa devamlı öznel olan, doğrusu bir toplumun ağır basan verileriyle yüzleşen bir bireşim gelir. Öznel birlik, Descartes'ın cogito ile ileri sürdüğü benzer biçimde bireysel değil, toplumsaldır. Toplumbilimsel düşünüm, hepsinden ayrı olmakla beraber gene de bağlı bulunmuş olduğu tüm bilimlere yeni bir ruh kazandırmak enerjisini taşır. Toplumbilimin ayırtedici özelliği, tüm diğeri bilimlere ilişkin bir yasa olarak ileri sürdüğü üç durum yasasıdır (teolojik, arkasından doğa ötesi, son olarak da olgucu durum). Sadece toplumbilim, bilimsel bir politika olanağı sağlayarak, insan toplumuna yeni bir ruh kazandırmaya da adaydır. Bu anlamda olguculuk, Fransız devrimi'yle çözülmeyen sorunlara bir karşılık olarak ortaya çıkar. Nitekim Auguste Comte olguculuğun doğa ötesi XVI11.yy. felsefesinin devamı olarak (bu felsefe de, geleneğin doğa ötesi idealizm olarak adlandırdığı felsefeye neden olan teolojik felsefenin devamıydı), kendi oluşma tarihinden çıkan bir felsefe bulunduğunu ortaya koyar. Bununla beraber, tarihin hareketi üç duruma karşılık düşen üç tutumun bir zamandaşlığını da yadsımaz; bundan dolayı, insani olguların tarihsel hareketi değişik hızlar gösterir. Fakat olgucu kuram ek olarak, daha ilkin aşılan tutumlara insan ufuklarıyla sınırı olan bir yönelim vermekle beraber, bu tutumları eski durumlarına getirmeye yönelen bir dine, bir estetiğe ve bir ahlaka da varır. Toplumsal emek verme zorunluluğunun, salt düşünsel işlevlerin gelişmesine niçin olması karşısında, Comte o denli zor olmayan koşullar içinde yeteneklerin gelişiminin daha güzel duyu ve daha duyarlı olabileceğini ileri sürer.
• Mantıksal olguculuk. Rudolf Carnap (bilhassa Der logische Aufbau der Welt [1928] adlı yapıtıyla), H. Hahn, Otto Neu- rath, Kari Popper, Heinrich Reichenbach, Moritz Schlick, Andrö Tarski benzer biçimde filozoflarla Alfred Jules Ayer (bilhassa Languağe, Truth and Logic (1936) adlı yapıtıyla), Gilbert Ryle, Lizzie Susan Stebbing (1885 -1943) benzer biçimde Analysis çevresinden İngiliz filozoflar, bu akım içinde bir araya gelirler) John VVİsdom, Bertrand Russell ve Ludwig VVİttgenstein da bir çok kez bu akıma bağlanırlar. Kuram olarak manfiltsal olguculuk, aha çizgileriyle duyu verilerini bilginin ilk ğğeleri durumuna getiren deneyci bir felsefenin, açıkça doğa ötesi düşmanı bilimleşfirici bir görüşün, Frege ve Russell'dan alınan mantıksal bir dil çözümleme yönteiğinin ve bir önermenin anlamını onun doğrulama yöntemiyle özdeşleştiren bir anlam anlayışının bileşimidir. Mantıksal olguculuk yandaşları, doğrulama ilkesi adına doğa ötesi önermelerin tüm anlamını yadsır ve mantıksal çözümleme yöntemleriyle bilim önermelerini duyu verilerine dayanan rahat önermeler (“protokol önermeleri") terimleriyle açıklarlar. Rahat bir önermenin, sadece bir duyu deneyini açıklamış olduğu vakit bir anlamı vardır ve bir önermenin bir anlamı olup olmadığını bilmenin tek yolu, onun iyi mi doğrulanabileceği sormaktan geçer. Böylece olguculuk ve mantık, birleştirilmiş olur.
1. Tüm felsefi ve bilimsel etkinliklerin, yalnızca deneyle doğrulanan gerçek olayların incelenmesi çerçevesinde gerçekleştirilmeleri icap ettiğini, "nesnelerin kendilerine" (eğer böyle bir durum var ise) erişmenin olanaksız bulunduğunu ve insan zekâsının görüngüler içinde kurulan ilişki ve yasaları ortaya koymakla yetinmesi icap ettiğini düşünen Auguste Comte'un sistemi. (Eşanl. POZİTİVİZM) [Bk. ansikl. böl.]
2. Mantıksal olguculuk, iki cenk içinde Viyana çevresinden çıkan mantıkçıları bir araya getiren felsefe akımı; bu akımın öğretisi. (Eşanl. YENİOLGUCULUK.) [Bk. ansikl. böl.]
*Huk. Hukuksal olguculuk, pozitif hukukun naturel hukuka üstün olduğu görüşünü korumak için çaba sarfeden öğreti.
*ANSİKL. Auguste Comte "olguculuk" (pozitivizm) terimini XVI11.yy.'da ortaya çıkan ve kesinlikle tanımlanan olguların titiz ve sistemli bir gözlemi anlamına gelen "olgucu bilim" deyimine bakarak türetti. Olguculuk, son olarak geliştirilen şekilleri, yeni bir bilim olan ve üstelik kendine özgü bir yöntemden, statiği dinamiğe ve dinamiği de statiğe bağlayan tarihsel ve karşılaştırmalı yöntemden yararlanan toplumbilime uyguladı. Toplumbilimin araştırma mevzusu matematiğin sunmuş olduğu en yalın genelliğin tersine, en karmaşık genellik düzeyidir, insan zekâsının toplumsal ve tarihsel durumuna bağlı araştırma alanına yönelik nesnel bir incelemenin arkasından, Comte'a bakılırsa devamlı öznel olan, doğrusu bir toplumun ağır basan verileriyle yüzleşen bir bireşim gelir. Öznel birlik, Descartes'ın cogito ile ileri sürdüğü benzer biçimde bireysel değil, toplumsaldır. Toplumbilimsel düşünüm, hepsinden ayrı olmakla beraber gene de bağlı bulunmuş olduğu tüm bilimlere yeni bir ruh kazandırmak enerjisini taşır. Toplumbilimin ayırtedici özelliği, tüm diğeri bilimlere ilişkin bir yasa olarak ileri sürdüğü üç durum yasasıdır (teolojik, arkasından doğa ötesi, son olarak da olgucu durum). Sadece toplumbilim, bilimsel bir politika olanağı sağlayarak, insan toplumuna yeni bir ruh kazandırmaya da adaydır. Bu anlamda olguculuk, Fransız devrimi'yle çözülmeyen sorunlara bir karşılık olarak ortaya çıkar. Nitekim Auguste Comte olguculuğun doğa ötesi XVI11.yy. felsefesinin devamı olarak (bu felsefe de, geleneğin doğa ötesi idealizm olarak adlandırdığı felsefeye neden olan teolojik felsefenin devamıydı), kendi oluşma tarihinden çıkan bir felsefe bulunduğunu ortaya koyar. Bununla beraber, tarihin hareketi üç duruma karşılık düşen üç tutumun bir zamandaşlığını da yadsımaz; bundan dolayı, insani olguların tarihsel hareketi değişik hızlar gösterir. Fakat olgucu kuram ek olarak, daha ilkin aşılan tutumlara insan ufuklarıyla sınırı olan bir yönelim vermekle beraber, bu tutumları eski durumlarına getirmeye yönelen bir dine, bir estetiğe ve bir ahlaka da varır. Toplumsal emek verme zorunluluğunun, salt düşünsel işlevlerin gelişmesine niçin olması karşısında, Comte o denli zor olmayan koşullar içinde yeteneklerin gelişiminin daha güzel duyu ve daha duyarlı olabileceğini ileri sürer.
• Mantıksal olguculuk. Rudolf Carnap (bilhassa Der logische Aufbau der Welt [1928] adlı yapıtıyla), H. Hahn, Otto Neu- rath, Kari Popper, Heinrich Reichenbach, Moritz Schlick, Andrö Tarski benzer biçimde filozoflarla Alfred Jules Ayer (bilhassa Languağe, Truth and Logic (1936) adlı yapıtıyla), Gilbert Ryle, Lizzie Susan Stebbing (1885 -1943) benzer biçimde Analysis çevresinden İngiliz filozoflar, bu akım içinde bir araya gelirler) John VVİsdom, Bertrand Russell ve Ludwig VVİttgenstein da bir çok kez bu akıma bağlanırlar. Kuram olarak manfiltsal olguculuk, aha çizgileriyle duyu verilerini bilginin ilk ğğeleri durumuna getiren deneyci bir felsefenin, açıkça doğa ötesi düşmanı bilimleşfirici bir görüşün, Frege ve Russell'dan alınan mantıksal bir dil çözümleme yönteiğinin ve bir önermenin anlamını onun doğrulama yöntemiyle özdeşleştiren bir anlam anlayışının bileşimidir. Mantıksal olguculuk yandaşları, doğrulama ilkesi adına doğa ötesi önermelerin tüm anlamını yadsır ve mantıksal çözümleme yöntemleriyle bilim önermelerini duyu verilerine dayanan rahat önermeler (“protokol önermeleri") terimleriyle açıklarlar. Rahat bir önermenin, sadece bir duyu deneyini açıklamış olduğu vakit bir anlamı vardır ve bir önermenin bir anlamı olup olmadığını bilmenin tek yolu, onun iyi mi doğrulanabileceği sormaktan geçer. Böylece olguculuk ve mantık, birleştirilmiş olur.
Kaynak: Büyük Larousse
Pozitivizm (Olguculuk)
YORUMLAR