Osmanlı İmparatorluğunda devlet yönetimine kısa bir nazar. Osmanlı devlet yönetiminde hangi aşama hangi işi yapardı adlar ne idi sonradan ne...
Osmanlı İmparatorluğunda devlet yönetimine kısa bir nazar. Osmanlı devlet yönetiminde hangi aşama hangi işi yapardı adlar ne idi sonradan ne oldu?
Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içinde sayısız millet yaşar, birbirlerinden pek değişik uygarlıklar bulunurdu. Bundan dolayı da, bu geniş toprakların tümünü aynı siyasal rejimle yönetmek elde değildi. Bu sebeple, Osmanlı hükümeti, Anadolu Eyaleti şeklinde yakın eyaletler için dahi, değişik yasalar, kanunlar çıkarmak zorunda kalmıştır.
KİMLERE BEYLERBEYİ DENİRDİ?
Osmanlı Devleti, yönetim örgütü bakımından, geniş eyaletlere ayrılmıştı. Bunlara Tanzimat’tan ilkin beylerbeylik denirdi; Tanzimat’tan sonrasında ise vilayet ismi verildi. Bu eyaletlerin başlangıcında beylerbeyi ismi verilen bir görevli bulunurdu. Daha sonraları, beylerbeyleri vali ismini aldılar. Beylerbeylerin rütbesi genellikle vezir idi.
Beylerbeyleri hem mülki, hem askeri yetkiye sahiptiler. Protokol bakımından, Mısır Beylerbeyi ötekilerin başlangıcında gelirdi. Ondan sonrasında, Budin (Macaristan), Rumeli (Sofya), Anadolu (Kütahya) beylerbeyleri ikinci, üçüncü, dördüncü sırayı alırlardı. Macaristan Beylerbeyi, Almanya İmparatoru ile eşit koşullar içinde mektuplaşır, çok kez İstanbul’dan bununla birlikte yardım istemeye dahi gerek görmeden, Almanya’ya tek başına boyun eğdirirdi.
SANCAK BEYİ NE DEMEKTİ?
Eyaletler sancak ismi verilen illere ayrılmışlardı. Bunların başlangıcında da sancakbeyi bulunurdu. Tanzimat’tan sonrasında, sancakbeylerine mutasarrıf denildi. Bir eyalette 30 ya da daha çok sancak bulunabilirdi. Tek sancaklı fakat bir-iki eyalet vardı. Eyaletler, toplumsal, siyasal ihtiyaçlara gore düzenlenmiş oldukları için, aralarında bir uygunluk yoktu.
Sancaklar kazâlara ayrılırdı. Kazâlarda askerî reis olarak alaybeyi, mülkî reis olarak da kadı’lar bulunurdu. Kazâlar da nahiye’lere ayrılmıştı. Ama, eyaletlerin iç yönetimleri de birbirlerinden fazlaca değişikti.
OSMANLI İMPARATORLUĞUNA BAĞLI DEVLETLER
Eyaletlerden başka, gene imparatorluğa bağlı bir alay devlet de vardı ki, bu tür durumlar Osmanlı uyruğundaydılar. Bunların yönetim şekilleri de birbirlerinden çok değişikti, mesela, Eflâk (Cenup Romanya) ile Boğdan (Moldavya) devletlerinin öyleki az iç bağımsızlığı vardı ki, bu devletlerin başındaki prenslerin sancakbeyleri kadar dahi önemi yoktu. Erdel (Transilvanya) ile Kırım devletlerine daha geniş bir iç bağımsızlık tanınmıştı. Fas, Lehistan şeklinde devletlerden ise, belli başlı hediyeler, vergiler, askeri birlikler istemekle yetinilirdi. Bunların başındaki hükümdarların tahta geçişlerini de Osmanlı padişahı onaylardı. Ama, başka hiçbir iç işlerine, dış işlerine karışılmazdı.
OSMANLI DEVLETİ’NDE HÜKÜMET ADAMLARININ UNVANLARI
Devletin başlangıcında, Osmanlı hanedanından olması koşul bir hükümdar bulunurdu. Bu hükümdar padişah adıyla anılırdı. Padişah, devlet işlerinin büyük bir kısmını başbakan durumundaki sadrazam’a bırakırdı. Sadrazamın yetkileri pek büyüktü. Şimdiki başbakanların yetkilerinin fazlaca üzerindeydi.
Sadrazam, hükümetin başlangıcında vardır, orduyu, maliyeyi, eyaletleri, dış işlerini yönetirdi. Sadrazam padişaha karşı görevli sayılırdı. Bakanlardan kurulu bir de Divan-ı Hümayun vardı. Divan-ı Hümayun’un diğeri üyelerinin padişahla protokol haricinde bir bağlılıkları yoktu. Bu tür şeyler da sadrazama karşı görevli sayılırlardı.
Divan-ı Hümayun’un başlıca üyeleri kubbe vezirleri, başdefterdar, reisülküttap, sadaret kethüdası idi. Kubbe vezirleri şimdiki devlet bakanlarının görevini yaparlardı. Başdefterdar maliye bakanı, reisülküttap dış işleri bakanı, sadaret kethüdası da iç işleri bakanı durumundaydılar.
Sadrazamdan sonrasında en büyük işyar şeyhülislam idi. Şeyhülislam hem diyanet işleri başkanı, hem de hak, eğitim bakanı durumundaydı. Yetkileri pek büyük, sözü geçerliği pek çok kez sadrazamınkini dahi aşkındı.
Şeyhülislâmın iki yardımcısı vardı: Rumeli Kazaskeri ile Anadolu Kazaskeri. Rumeli Kazaskeri Şeyhülislâm’ın Avrupa eyaletlerindeki yardımcısı sayılırdı; Anadolu Kazaskeri de Asya, Afrika eyaletlerindeki yardımcısı. Bunların rütbece farkları yoktu. Yalnız, Rumeli Kazaskeri, protokol bakımından, ötekinden önde gelirdi.
İSTANBUL KADISI BELEDİYE BAŞKANI DA SAYILIRDI
İstanbul Kadısı şehrin, İstanbul’un belediye başkanı sayılırdı. Yetkileri türlü alanlarda pek genişti, İstanbul’un başlangıcında bununla birlikte bir beylerbeyi bulunmazdı. Şehirle dolaylarını direkt doğruya Sadaret Kethüdası (iç işleri bakanı), kimi zaman de sadrazam (başbakan) yönetirdi.
Osmanlı donanmasının başlangıcında Kaptan-ı derya denen bir amiral bulunurdu. Kaptan-ı derya Divan-ı Hümayun üyesi sayılırdı. Donanma ile kıyı vilayetleri üstünde mutlak yetki sahibiydi.
Her eyalette, İstanbul’daki başdefterdar’a (maliye bakanına) bağlı defterdarlar bulunurdu.
VEZİRLER, KAZASKERLER
Osmanlı Devleti’nde en yüksek aşama, askerî-mülkî aşama olarak vezirlik, dini-bilimsel-kazai aşama olarak da kazaskerlikti. Yalnız, sadrazamla şeyhülislamın rütbeleri bunların üstünde sayılırdı. Tanzimat’tan sonrasında, Mısır valisinin rütbesi de bunlardan biride üstün sayılmaya başlandı.
Gene Tanzimat’tan sonrasında, askeri işlerle mülki işler birbirlerinden ayrıldı; vezir rütbesi sivillere, müşir (mareşal) rütbesi de askerlere verildi.
Osmanlı Devleti’nde bunlardan biride sonrasında gelen, ikinci derecede aşama ise beylerbeylik’ ti. Tanzimat’tan sonrasında, bu aşama de siviller için bâlâ, askerler için de ferik olmak suretiyle ikiye ayrıldı. Sonradan, birinci ferik (orgeneral) rütbesi ortaya çıktı. Sivillerde bu rütbenin karşılığı istanbul payesi idi. Bu rütbeleri, doğrusu «vezir» ile «bâlâ» rütbeleri ile eşitlerini taşıyanlar ricâl-i devlet (devlet ileri gelenleri) sayılırlardı. Bunların adlarının sonuna Hazretleri sanı eklenirdi. Sadrazamla şeyhülislâm ise prens derecesindeydiler; görevlerinden uzaklaştırılanlar dahi bu derecelerini korurlardı.
OSMANLI ORDUSU
YORUMLAR