Övgü - Övgü Nedir - Övgü Hakkında isim övgü Birini, bir şeyi övmek için söylenen söz ya da yazılan yazı, övgü. övgü Osmanlıca; med...
Övgü - Övgü Nedir - Övgü Hakkında
isim
övgü
Birini, bir şeyi övmek için söylenen söz ya da yazılan yazı, övgü.
övgü
Osmanlıca; medhiye
Birini ya da bir şeyi övmek için yazılan veya söylenen söz (ÖVGüLü, Elogieux).
övgü
Osmanlıca; övgü
Birini ya da bir şeyi övmek için yazılan ya da söylenen söz, koşuk.
Hususi isim
Övgü
Köken: Türkçe.
Cinsiyet: Kız
Birini ya da bir şeyi övmek için söylenen söz ya da yazılan yazı.
Cinsiyet: Adam
Birini ya da bir şeyi övmek için söylenen söz ya da yazılan yazı.
isim
övgü
Birini, bir şeyi övmek için söylenen söz ya da yazılan yazı, övgü.
övgü
Osmanlıca; medhiye
Birini ya da bir şeyi övmek için yazılan veya söylenen söz (ÖVGüLü, Elogieux).
övgü
Osmanlıca; övgü
Birini ya da bir şeyi övmek için yazılan ya da söylenen söz, koşuk.
Hususi isim
Övgü
Köken: Türkçe.
Cinsiyet: Kız
Birini ya da bir şeyi övmek için söylenen söz ya da yazılan yazı.
Cinsiyet: Adam
Birini ya da bir şeyi övmek için söylenen söz ya da yazılan yazı.
TDK
ÖVGü a
1. Bir kimsenin, bir şeyin beğenildiğini, takdir edildiğini gösteren söz ya da yazı; kutlama: Bir hiç kimseye övgüler yağdırmak. Bir övgü cümlesi. Bir yazarın, bir romanın övgüsünü yapmak. Övgülerin arkası kesilmiyordu. (Bk. ansikl. böl. Ed.)
2. Bir kimseyi, bir şeyi övmek amacını güden yazı ya da söylev; övgü. (Bk. ansikl. böl.)
3. Bir hiç kimseye, bir şeye övgüler düzmek, onu göklere çığırmak, aşırı seviyede övmek.
*ANSİKL. Ed. Törenli toplantılarda meydana getirilen övgü, Yunanistan'da çok belirgin bir türdü. Lirik bir kökenden gelen bu tür (Pindaros, Epinikoi), sofistlerin elinde ve retorik okullarında, efsanevi kahramanlar ya da önemsiz temalar (fare, hastalık ateşi) üstüne incelikli geliştirmelere olanak sağlamış oldu. Ciddi yapıtlardaysa, bilimsel bir yöntem de olabildi (Platon'un Şölen'ınde [To Symposıon] sevginin, Tertullianus'un De baptismo [Vaftiz üzerine] adlı kitabında suyun övgüsü, isokrates'in yapıtlarında etik ve siyasal açıklamalar). Türün yapmacıklığı, Lukianos'ta Myias Egkomion (Sineğe övgü) ve daha sonraki yazarlarda, Erasmus'un Deliliğe ûvgü'sü (Encomium moriae), Rabelais'nin Eloge de Messer Gaster'i şeklinde parodilere yol açtı.
En yaygın övgü biçimi, lirik kökenli cenaze övgüsü'dür. Marathon'dan başlayarak her yıl bir hatibin yurt uğruna ölen savaşçıların övgüsüyle görevlendirildiği Atina'dan, aslına uygun tek örnek olarak, yalnız Hypereides'in Lamia savaşı'ndan sonrasında verdiği söylev kaldı. Sadece Perikles'e, Lysias'a, Demosthenes'e mal edilen uydurma övgüler de azca değildir. Kıbrıs kralı Euagoras için yazdığı övgüde isokrates, hükümdar oratio'larının ilk örneğini verdi ve Hellenistik devrin sonunda bu türde ün kazanan retorikçilere öncülük etti. Libanios'un imparator Julianus için yazdığı övgü (Epidekeion), bu kültürlü, felsefeci, büyük komutan ve yazar hükümdarın kabiliyetleri düzeyindeydi. Övgüyü cenaze ayin düzeninin bir parçası durumuna getiren Roma'dan günümüze, Laelius' un yazdığı Scipio Aemilianus'a övgünün bir parçasından başka bu tür hiçbir yapıt kalmadı. Hıristiyanlıkla beraber cenaze övgüsü bir vaaza dönüştü (Bossuet'nin Oraisons funöbresi).
Divan edebiyatında divanların baş tarafında övgüler yer alırdı. Bu övgüler Tanrı'ya (münacat), Hz. Muhammet'e (naat'), padişaha ve diğeri devlet büyüklerine, şairin bağlandığı tarikat ve sanat adamlarına (övgü) yönetilmiş olurdu. Mesnevilerin ve diğeri yapıtların başlangıcında da gene Tanrı'ya, Hz. Muhammet'e, dönemin padişahına, yapıtın sunulmuş olduğu kişiye övgüler bulunurdu. Övgüler yiğitlik, gözü peklik, eliaçıklık, erdem şeklinde nitelikleri aşırı abartmalarla dile getirir, yöneltildiği kişiyi efsaneleşmiş ve tarih kişileriyle karşılaştırırdı. Örn. "Şensin ol kim âsumân iklimine sultan iken I Gerdi haylinden urunur anberin efser güneş" (Sen o padişahsın ki senin askerinin ayağından kalkan toz sema ülkesinin sultanı güneşin başına amber kokulu taç olur) [Ahmet Paşa]. Mevzuları padişahın tahta çıkması (cülusiye), tavlasındaki atlar (rahşiye), padişahın ya da bir büyüğün bir yere gelmesi (kudumiye), yaptırdığı bina (kasriye) vb. olan övgüler de yazılmıştır. Örn. "Şikesi eyler seri gâvı zemini sadmei pâyı. Çıkar şiddetle pertab etmiş olduğu mihi Süreyya'ya" (Ayağının çarpması dünyanın boynuzunda durduğu öküzün başını parçalar, şiddetle nalından fırlattığı çivi ta ülker yıldızına kadar çıkar) [Nef'i'nin rahşiyesınden]. Divan şairlerinin bir çok kez caize almak, bir göreve atanmak için yazdıkları övgüler Tanzimat'tan sonrasında devlet adamlarının görevlerindeki gerçek başarılarını, fikir ve sanat adamlarının değerlerini sergilemeye yönelmiştir. Örn.: Şinasi'nin Büyük Reşit Paşaya kasidesi, Cahit Külebi'nin "Nurullah Ata熺iiri. Halk edebiyatındaki övgü şiirleri içinde sevgilinin güzelliklerini sayıp döken güzellemeler, alevi-bektaşi edebiyatında Hz. Ali'yi ve ona bağlı olanları (tevella) öven ürünler anılabilir.
1. Bir kimsenin, bir şeyin beğenildiğini, takdir edildiğini gösteren söz ya da yazı; kutlama: Bir hiç kimseye övgüler yağdırmak. Bir övgü cümlesi. Bir yazarın, bir romanın övgüsünü yapmak. Övgülerin arkası kesilmiyordu. (Bk. ansikl. böl. Ed.)
2. Bir kimseyi, bir şeyi övmek amacını güden yazı ya da söylev; övgü. (Bk. ansikl. böl.)
3. Bir hiç kimseye, bir şeye övgüler düzmek, onu göklere çığırmak, aşırı seviyede övmek.
*ANSİKL. Ed. Törenli toplantılarda meydana getirilen övgü, Yunanistan'da çok belirgin bir türdü. Lirik bir kökenden gelen bu tür (Pindaros, Epinikoi), sofistlerin elinde ve retorik okullarında, efsanevi kahramanlar ya da önemsiz temalar (fare, hastalık ateşi) üstüne incelikli geliştirmelere olanak sağlamış oldu. Ciddi yapıtlardaysa, bilimsel bir yöntem de olabildi (Platon'un Şölen'ınde [To Symposıon] sevginin, Tertullianus'un De baptismo [Vaftiz üzerine] adlı kitabında suyun övgüsü, isokrates'in yapıtlarında etik ve siyasal açıklamalar). Türün yapmacıklığı, Lukianos'ta Myias Egkomion (Sineğe övgü) ve daha sonraki yazarlarda, Erasmus'un Deliliğe ûvgü'sü (Encomium moriae), Rabelais'nin Eloge de Messer Gaster'i şeklinde parodilere yol açtı.
En yaygın övgü biçimi, lirik kökenli cenaze övgüsü'dür. Marathon'dan başlayarak her yıl bir hatibin yurt uğruna ölen savaşçıların övgüsüyle görevlendirildiği Atina'dan, aslına uygun tek örnek olarak, yalnız Hypereides'in Lamia savaşı'ndan sonrasında verdiği söylev kaldı. Sadece Perikles'e, Lysias'a, Demosthenes'e mal edilen uydurma övgüler de azca değildir. Kıbrıs kralı Euagoras için yazdığı övgüde isokrates, hükümdar oratio'larının ilk örneğini verdi ve Hellenistik devrin sonunda bu türde ün kazanan retorikçilere öncülük etti. Libanios'un imparator Julianus için yazdığı övgü (Epidekeion), bu kültürlü, felsefeci, büyük komutan ve yazar hükümdarın kabiliyetleri düzeyindeydi. Övgüyü cenaze ayin düzeninin bir parçası durumuna getiren Roma'dan günümüze, Laelius' un yazdığı Scipio Aemilianus'a övgünün bir parçasından başka bu tür hiçbir yapıt kalmadı. Hıristiyanlıkla beraber cenaze övgüsü bir vaaza dönüştü (Bossuet'nin Oraisons funöbresi).
Divan edebiyatında divanların baş tarafında övgüler yer alırdı. Bu övgüler Tanrı'ya (münacat), Hz. Muhammet'e (naat'), padişaha ve diğeri devlet büyüklerine, şairin bağlandığı tarikat ve sanat adamlarına (övgü) yönetilmiş olurdu. Mesnevilerin ve diğeri yapıtların başlangıcında da gene Tanrı'ya, Hz. Muhammet'e, dönemin padişahına, yapıtın sunulmuş olduğu kişiye övgüler bulunurdu. Övgüler yiğitlik, gözü peklik, eliaçıklık, erdem şeklinde nitelikleri aşırı abartmalarla dile getirir, yöneltildiği kişiyi efsaneleşmiş ve tarih kişileriyle karşılaştırırdı. Örn. "Şensin ol kim âsumân iklimine sultan iken I Gerdi haylinden urunur anberin efser güneş" (Sen o padişahsın ki senin askerinin ayağından kalkan toz sema ülkesinin sultanı güneşin başına amber kokulu taç olur) [Ahmet Paşa]. Mevzuları padişahın tahta çıkması (cülusiye), tavlasındaki atlar (rahşiye), padişahın ya da bir büyüğün bir yere gelmesi (kudumiye), yaptırdığı bina (kasriye) vb. olan övgüler de yazılmıştır. Örn. "Şikesi eyler seri gâvı zemini sadmei pâyı. Çıkar şiddetle pertab etmiş olduğu mihi Süreyya'ya" (Ayağının çarpması dünyanın boynuzunda durduğu öküzün başını parçalar, şiddetle nalından fırlattığı çivi ta ülker yıldızına kadar çıkar) [Nef'i'nin rahşiyesınden]. Divan şairlerinin bir çok kez caize almak, bir göreve atanmak için yazdıkları övgüler Tanzimat'tan sonrasında devlet adamlarının görevlerindeki gerçek başarılarını, fikir ve sanat adamlarının değerlerini sergilemeye yönelmiştir. Örn.: Şinasi'nin Büyük Reşit Paşaya kasidesi, Cahit Külebi'nin "Nurullah Ata熺iiri. Halk edebiyatındaki övgü şiirleri içinde sevgilinin güzelliklerini sayıp döken güzellemeler, alevi-bektaşi edebiyatında Hz. Ali'yi ve ona bağlı olanları (tevella) öven ürünler anılabilir.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR