OY a. 1. Seçim, halkoylaması vb. durumlarda söz, yazı ya da belirli bir işaretle belirtilen görüş (Eşanl. REY): Sizin oyunuz nedir?...
OY a.
1. Seçim, halkoylaması vb. durumlarda söz, yazı ya da belirli bir işaretle belirtilen görüş (Eşanl. REY): Sizin oyunuz nedir? (Bk. ansikl. böl.)
2. Bu görüşü yansıtan pusula ya da hareket; rey: Oylar sayılmaya başlandı. Önerge 10'a karşı 40 oyla kabul edildi.
3. Oy ayrımı, oylamanın sona ermesinin peşinden, aday olan şahıs, grup ya da partilerin aldıkları oyların saptanması için meydana getirilen işlem. |l Oy çokluğu, oylamaya atılanların yarıdan çoğunun aynı doğrultuda oy kullanmaları: Oy çokluğuyla seçilmek. ||Oy hakkı, oy verme yetkisi. ||Oy sandığı, seçim esnasında oylamaya katılan seçmenlerin oy pusulalarını attıkları sandık. ||Oy toplamak, yeterince oy almak. || Oy pusulası, rengiyle üstündeki bir işaret, bir ad ya da bir sözcükle bir oyu belirtmeye yarayan pusula. || (Bir şeyi) oya koymak, üstünde konuşulup tartışılan bir mevzuda sonucu belirlemek ya da bir öneriyle ilgili olarak bir topluluğun görüşünü almak için oy kullanmalarını istemek; oylamak: Oya koyar, sonuca gore davranırız.
*Anayaa huk. ve Siyas. bil. Oy kullanmama, herhangi bir seçim ya da halkoylama- sına, isteyerek ya da istemeyerek katılmama, oy vermeme. (Kullanılmayan oylar, kayıtlı seçmen sayısından oy kullanan seçmen sayısının çıkarılmasıyla bulunur. Tüm ülkelerde oy kullanmamaya ilişkin kurallar vardır. Kimi ülkeler oy kullanmamaya çeşitli yaptırımlar getirmişlerdir. 10.6.1983 tarih ve 2839 sayılı Milletvekili seçimi k. seçmen kütüğünde kaydı ve sandık sıralamasında oy kullanma yeterliği bulunmuş olduğu halde, özürleri olmaksızın seçime katılmayanların para cezasıyla cezalandırılmasını öngörmektedir.)
*Huk. Oy verme, bir seçimde ya da karar aşamasında bireysel ya da toplu tercihlerin belli yöntemlerle açığa vurulması. (ilke olarak, oy verme işlemi gizli saklı [hücrede yapılması, kapalı zarf içinde oyların verilmesi, oy pusulaları üzerine herhangi bir işaret konmaması], eşit [bir kişinin bir tek oy verebilmesi] ve kişiseldir; özgür bir şekilde gerçekleşir.) ||Oy verme hakkı, seçmen olabilmek için yasada aranan koşullara haiz yurttaşların, temsilcilerini belirleyebilme ve seçebilme hakları. || Geçerli oy, belli bir tercihi gösteren ve seçim yasası kurallarına uygun olarak verilmiş oy. (Geçerli oylar, verilmiş olan tüm oylardan geçersiz Şiarın çıkarılmasıyla elde edilir.) ||Işari oy ya da işaretle oylama, oy sahibinin belli fizyolojik eylemlerle oyunu açıklaması (el kaldırma, ayağa kalkma vb.). || Postayla oy verme, kimi ülkelerde seçmenlerin seçim sandığına gitmeden, posta kanalıyla oylarını iletebilmeleri yöntemi. (Bir dönem Fransa'da uygulanmış olan bu yönteme, 31 aralık 1975 tarihindeki yasayla son verildi.) || Vekâleten oy verme, bir oylamaya bizzat katılamayan kişinin, bir başkasını kendi adına oy kullanmaya yetkili kılması ve bu suretle oy verilmesi usulü. (Fransız parlamento hukukunda bir ara uygulanan bu usul meclise devamsızlığı artırıcı netice doğurmuştur. Bu yüzden 1958 Anayasası her parlamenterin kendi oyunu bizzat kendisinin vermesi anlamına gelen kişisel oy usulünü getirmiştir.) || Mecburi oy ya da oy verme zorunluluğu, ulusal egemenlik ve görev-seçim kuramlarına dayalı olup, her yurttaşın seçimlerde oyunu kullanmasını mecburi kılan, oy vermemeyi yasaklayan ve belli yaptırımlarla karşılayan sistem. (En tipik uygulaması Belçika'da bulunan bu yöntem, 1982'den sonrasında kısmen Türkiye'de de uygulama alanı bulmuştur. Buna gore, 1982 Anayasası için meydana getirilen halkoylamasına geçerli bir özrü bulunmaksızın katılmayanlar, bunu izleyen beş yıl içinde yapılacak genel ve mahalli seçimlere, ara seçimlerine ve halkoylamalarına katılma, seçimlerde aday olma hakkından yoksun bırakılmışlardı [Anayasa, geçici mad. 16]. Milletvekili seçimi kanunu da geçerli özrü olmaksızın oy kullanmayanların para cezasına çarptırılacağını öngörmüştür [md. 63].)
*Siyas. bil. Oy avcılığı, bir kişinin ya da bir siyasal partinin boş vaatlerle taraftarlarını artırmaya emek harcaması.
*ANSİKL. Genel oy sistemi, seçme işini bir hak sayan halk egemenliği kuramından lanır. Ulusal egemenlik kuramına gore ise, seçme işi bir hak değil bir görevdir; dolayısıyla bu görevi yerine getirmeye kafi sayılanlar bu işleme katılabilirler. Bu, sınırı olan oy sistemine götürür. Temsili demokrasilerin başlangıç dönemlerinde geçerli olan bu sistemde oy verme hakkı cinsiyete (bir tek erkeklere), servet durumuna (belli bir gelir düzeyinin üstündekilere, mesela belli oranda vergi verenlere oy verme hakkı tanıyan servete dayalı oy sistemi) ya da tahsil düzeyine (mesela, bir tek okuma yazma bilenlere bu hakkın tanınması) gore sınırlanmıştı. XIX. yy.'ın ortalarından sonrasında, halk sınıflarının verdikleri mücadelelerle, oy verme hakkının sınırları genişletildi ve gene/ oy sistemi'ne yönelindi. Bu yönde atılan ilk adımlar, servet ve tahsil koşullarının kaldırılması oldu. Bu tarz şeyleri, XX. yy.'da bayanlara da oy hakkının tanınması hareketleri izledi (mesela Fransa'da 1944, Türkiye'de 1934). Günümüzde, oy verme hakkının doğabilmesi için öngörülen bazı koşullar ise (o ülkenin yurttaşı olmak, belli bir yaşı doldurmuş bulunmak vb.), genel oy hakkının yadsınması anlamına gelmez; bunun düzenlenmesiyle ilgili olağan kurallar olarak görülür. Buna karşılık, oy hakkının tanınmasında ırk ayrımı güdülmesi, genel oy ilkesinin reddi anlamına gelir.
Oy verme değişik kademelere dağılan bir süreç niteliği gösterir. Tek dereceli oy usulünde seçmenler temsilcilerini bizzat ve direkt doğruya seçerler, iki dereceli oy usulünde ise seçmenler, temsilcileri seçecek olan “ikinci seçmenleri" belirlerler. Her seçmenin bir tek oy hakkına haiz olduğu usule eşit oy sistemi denir. Bunun karşıtı, bazı seçmenlerin birden fazla oy verme hakkına haiz oldukları çok sayılı oy sistemidir. Mesela, aile oyu denen uygulamada aile başkanı, aile üyelerinin sayısıyla orantılı oy kullanma olanağı bulabilmiştir. Katsayılı oy'da da, belli koşullara haiz bulunan seçmenler aynı seçimde birden fazla seçim çevresinde oy kullanabilirler.
1. Seçim, halkoylaması vb. durumlarda söz, yazı ya da belirli bir işaretle belirtilen görüş (Eşanl. REY): Sizin oyunuz nedir? (Bk. ansikl. böl.)
2. Bu görüşü yansıtan pusula ya da hareket; rey: Oylar sayılmaya başlandı. Önerge 10'a karşı 40 oyla kabul edildi.
3. Oy ayrımı, oylamanın sona ermesinin peşinden, aday olan şahıs, grup ya da partilerin aldıkları oyların saptanması için meydana getirilen işlem. |l Oy çokluğu, oylamaya atılanların yarıdan çoğunun aynı doğrultuda oy kullanmaları: Oy çokluğuyla seçilmek. ||Oy hakkı, oy verme yetkisi. ||Oy sandığı, seçim esnasında oylamaya katılan seçmenlerin oy pusulalarını attıkları sandık. ||Oy toplamak, yeterince oy almak. || Oy pusulası, rengiyle üstündeki bir işaret, bir ad ya da bir sözcükle bir oyu belirtmeye yarayan pusula. || (Bir şeyi) oya koymak, üstünde konuşulup tartışılan bir mevzuda sonucu belirlemek ya da bir öneriyle ilgili olarak bir topluluğun görüşünü almak için oy kullanmalarını istemek; oylamak: Oya koyar, sonuca gore davranırız.
*Anayaa huk. ve Siyas. bil. Oy kullanmama, herhangi bir seçim ya da halkoylama- sına, isteyerek ya da istemeyerek katılmama, oy vermeme. (Kullanılmayan oylar, kayıtlı seçmen sayısından oy kullanan seçmen sayısının çıkarılmasıyla bulunur. Tüm ülkelerde oy kullanmamaya ilişkin kurallar vardır. Kimi ülkeler oy kullanmamaya çeşitli yaptırımlar getirmişlerdir. 10.6.1983 tarih ve 2839 sayılı Milletvekili seçimi k. seçmen kütüğünde kaydı ve sandık sıralamasında oy kullanma yeterliği bulunmuş olduğu halde, özürleri olmaksızın seçime katılmayanların para cezasıyla cezalandırılmasını öngörmektedir.)
*Huk. Oy verme, bir seçimde ya da karar aşamasında bireysel ya da toplu tercihlerin belli yöntemlerle açığa vurulması. (ilke olarak, oy verme işlemi gizli saklı [hücrede yapılması, kapalı zarf içinde oyların verilmesi, oy pusulaları üzerine herhangi bir işaret konmaması], eşit [bir kişinin bir tek oy verebilmesi] ve kişiseldir; özgür bir şekilde gerçekleşir.) ||Oy verme hakkı, seçmen olabilmek için yasada aranan koşullara haiz yurttaşların, temsilcilerini belirleyebilme ve seçebilme hakları. || Geçerli oy, belli bir tercihi gösteren ve seçim yasası kurallarına uygun olarak verilmiş oy. (Geçerli oylar, verilmiş olan tüm oylardan geçersiz Şiarın çıkarılmasıyla elde edilir.) ||Işari oy ya da işaretle oylama, oy sahibinin belli fizyolojik eylemlerle oyunu açıklaması (el kaldırma, ayağa kalkma vb.). || Postayla oy verme, kimi ülkelerde seçmenlerin seçim sandığına gitmeden, posta kanalıyla oylarını iletebilmeleri yöntemi. (Bir dönem Fransa'da uygulanmış olan bu yönteme, 31 aralık 1975 tarihindeki yasayla son verildi.) || Vekâleten oy verme, bir oylamaya bizzat katılamayan kişinin, bir başkasını kendi adına oy kullanmaya yetkili kılması ve bu suretle oy verilmesi usulü. (Fransız parlamento hukukunda bir ara uygulanan bu usul meclise devamsızlığı artırıcı netice doğurmuştur. Bu yüzden 1958 Anayasası her parlamenterin kendi oyunu bizzat kendisinin vermesi anlamına gelen kişisel oy usulünü getirmiştir.) || Mecburi oy ya da oy verme zorunluluğu, ulusal egemenlik ve görev-seçim kuramlarına dayalı olup, her yurttaşın seçimlerde oyunu kullanmasını mecburi kılan, oy vermemeyi yasaklayan ve belli yaptırımlarla karşılayan sistem. (En tipik uygulaması Belçika'da bulunan bu yöntem, 1982'den sonrasında kısmen Türkiye'de de uygulama alanı bulmuştur. Buna gore, 1982 Anayasası için meydana getirilen halkoylamasına geçerli bir özrü bulunmaksızın katılmayanlar, bunu izleyen beş yıl içinde yapılacak genel ve mahalli seçimlere, ara seçimlerine ve halkoylamalarına katılma, seçimlerde aday olma hakkından yoksun bırakılmışlardı [Anayasa, geçici mad. 16]. Milletvekili seçimi kanunu da geçerli özrü olmaksızın oy kullanmayanların para cezasına çarptırılacağını öngörmüştür [md. 63].)
*Siyas. bil. Oy avcılığı, bir kişinin ya da bir siyasal partinin boş vaatlerle taraftarlarını artırmaya emek harcaması.
*ANSİKL. Genel oy sistemi, seçme işini bir hak sayan halk egemenliği kuramından lanır. Ulusal egemenlik kuramına gore ise, seçme işi bir hak değil bir görevdir; dolayısıyla bu görevi yerine getirmeye kafi sayılanlar bu işleme katılabilirler. Bu, sınırı olan oy sistemine götürür. Temsili demokrasilerin başlangıç dönemlerinde geçerli olan bu sistemde oy verme hakkı cinsiyete (bir tek erkeklere), servet durumuna (belli bir gelir düzeyinin üstündekilere, mesela belli oranda vergi verenlere oy verme hakkı tanıyan servete dayalı oy sistemi) ya da tahsil düzeyine (mesela, bir tek okuma yazma bilenlere bu hakkın tanınması) gore sınırlanmıştı. XIX. yy.'ın ortalarından sonrasında, halk sınıflarının verdikleri mücadelelerle, oy verme hakkının sınırları genişletildi ve gene/ oy sistemi'ne yönelindi. Bu yönde atılan ilk adımlar, servet ve tahsil koşullarının kaldırılması oldu. Bu tarz şeyleri, XX. yy.'da bayanlara da oy hakkının tanınması hareketleri izledi (mesela Fransa'da 1944, Türkiye'de 1934). Günümüzde, oy verme hakkının doğabilmesi için öngörülen bazı koşullar ise (o ülkenin yurttaşı olmak, belli bir yaşı doldurmuş bulunmak vb.), genel oy hakkının yadsınması anlamına gelmez; bunun düzenlenmesiyle ilgili olağan kurallar olarak görülür. Buna karşılık, oy hakkının tanınmasında ırk ayrımı güdülmesi, genel oy ilkesinin reddi anlamına gelir.
Oy verme değişik kademelere dağılan bir süreç niteliği gösterir. Tek dereceli oy usulünde seçmenler temsilcilerini bizzat ve direkt doğruya seçerler, iki dereceli oy usulünde ise seçmenler, temsilcileri seçecek olan “ikinci seçmenleri" belirlerler. Her seçmenin bir tek oy hakkına haiz olduğu usule eşit oy sistemi denir. Bunun karşıtı, bazı seçmenlerin birden fazla oy verme hakkına haiz oldukları çok sayılı oy sistemidir. Mesela, aile oyu denen uygulamada aile başkanı, aile üyelerinin sayısıyla orantılı oy kullanma olanağı bulabilmiştir. Katsayılı oy'da da, belli koşullara haiz bulunan seçmenler aynı seçimde birden fazla seçim çevresinde oy kullanabilirler.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR