İstanbul'da doğdu. (1889)Tanzimat'tan Servet-i Fünun'a geçiş döneminde eser veren şairlerden İsmail Safa'nın oğÂludur. Post...
İstanbul'da doğdu. (1889)Tanzimat'tan Servet-i Fünun'a geçiş döneminde eser veren şairlerden İsmail Safa'nın oğÂludur. Posta Telgraf Nezaretinde çaÂlıştı. Öğretmenlik, gazetecilik yaptı. Edebiyata I. Dünya Savaşı yıllarında başladı. Hayatını yazıları ile kazandı. Roman, öykü ve makale türünde yapıtlar yazdıPeyami Safa'nın Edebi Kişiliği - Sanat Anlayışı:
Fıkra, makale, araştırma, öykü, roman türlerindeki veÂrimli çalışmalarıyla düşün ve sanat dünyamızın etkili kişilerinden biridir.
"Server Bedi" takma adını kullanmadığı 11 roman, 7 öyÂkü, yayımlamıştır. Romanları arasında Sözde Kızlar, 9. Hariciye Koğuşu, Fatih-Harbiye sosyalizme eğilim duyduğu yılların; Bir Tereddüdün Romanı, Matmazel Noralya'nın Koltuğu, Yalnızız, idealist felsefeyi benimÂsediği yılların ürünüdür.
Mütareke yıllarında işbirlikçi çevrelerin kokuşmuş yaÂşamını yansıttığı "Sözde Kızlar"da, savaşın yarattığı topÂlumsal bunalımları başarı ile yansıtmıştır.
"Dokuzuncu Hariciye Koğuşu" romanını, fotoğraf gerÂçekçiliği ile yazmamış, ruhsal çözümlemeler yapmıştır. Bu romanında hastane ortamının on beş yaşında bir çocuk üzerinde yarattığı etkileri anlatmıştır.
"Fatih Harbiye"de Cumhuriyet'in ilk yıllarında İstanÂbul'un iki yakasındaki yaşam biçimindeki farklılığın yaÂrattığı etkilere kapılan eski ailenin yeni bireylerinin topÂlumsal uyumsuzluğunu anlatır.
Sanatçı, konuya hâkim, kuvvetli üslubu ve yapıtlarını ören zengin düşünce öğeleri ile edebiyatımızda ateşli ve enerjik sanat hamleleri göstermiş güçlü bir kalemÂdir. Daha çok kişisel gayretleri ile özellikle Batı'nın düÂşünce hareketlerini yakından takip ederek, felsefe ve psikoloji alanlarında geniş bilgiler edinmiştir. RomanÂlarında psikolojik tahlillere önem vermiş ve bunda da başarılı olmuştur.
"Dokuzuncu Hariciye Koğuşu" adlı romanında kendi hayatının bir bölümünü anlatmıştır.
Sanatçının "Gün Doğuyor" adlı bir tiyatro denemesi de vardır.
Kurtuluş Savaşı büyüklerinin hayatlarını anlatan biyogÂrafik yapıtları, Kimdir? Nedir? adlı sekiz kitapta toplaÂnan yazıları, onun düşün evrenini tanıtan araştırıcı yaÂzılarıdır.
Eserleri:
Roman:
Eserlerinden Seçmeler:
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Psikolojik bir romandır. Romanda bacağından rahatsız olan bir gencin sağlığına kavuşmak için çırpınışları anlatılır. On beş yaşında bir çocuk, yedi yaşından beri bacağındaki kemik hastalığından dolayı hastane hastane dolaşır. En sonunda ayağının kesilmesi gerektiğini öğrenir. İyileşmesi için heyeÂcansız, sakin, huzurlu bir yaşam gerekmektedir. Sağlığına kavuşması her şeyden önce iyi bir bakıma bağlıdır. Annesinin yoksulluğu yüzünden Erenköyü'ndeki paşa akrabası onun bakımını üzerine alır. Paşanın kızı Nüzhet'i sevmeye başlar. Kız ise zengin bir doktorla evlenecektir. Delikanlı bu acılar içerisinde, Paşanın evinden kaçarak hasÂtaneye yatar. Doktorların büyük çabasıyla ayağı kesilmeden, ameliyatla sağlığına kavuşur. Hastaneden çıkar. Nüzhet'in doktorla evlendiği haberini alır.
Bir Tereddüdün Romanı
Mualla Hanım, kendisine tavsiye edilen kitabı tereddüt içinde okur. Mualla Hanım kitabın yazarını merak eder ve Raif Bey tarafından yazarla tanıştırılır. Raif Bey, Mualla Hanım'ın saf, temiz ve iyi bir aile kızı olduğunu, bekâr olan yazarın onunla evlenmesinin uygun olacağını söyler. Kızla tanışan yazar, kızı çok beğenir ve evlenme teklif eder, fakat cevabı için Mualla'ya zaman verir.
Yazarı bu teklifini, İtalya'dan kocasından ayrılıp yazar için İstanbul'a gelen, yazardan tiyatro eserleri için bilgi almaya gelen ve yazara âşık olan Vildan, bir gece yansı yazarı oteÂline gelir.
Biz İnsanlar
Kurtuluş Savaşı sırasında zengin halktan bazıları kendi çıkarÂları için işgalci devletler ile yakınlaşma içerisine girer. Orhan o dönemde yatılı okulda öğretmenlik yapmaktadır. Talebelerinden Tahsin, sınıf arkadaşı Cemil'in kaşını taş atarak patlatır. Orhan, Cemil'in tedavisini yaptırıp annesinin yanına götürür. Tahsin'in Cemil'e taş atmasının nedeni Cemil'in ona "eşşek Türk" diye hitap etmesidir. Orhan, köşkÂte Cemil'in ablası Vedia'yı görür. Ona âşık olmuştur. Orhan, istifa eder oradan ayrılır çünkü Orhan'a göre Cemil bütün Türk halkına hakaret etmiştir. Vedia tekrar aklına gelir. Vedia ile evlenmek isteyen birçok kişi vardır. Bunlardan biri de subay olan Ahmet'tir. Vedia'nın annesi köylüler tarafından sevilmez çünkü evine Fransız bayrağı asmıştır. Ahmet, Vedia'dan uzaklaşmak için cepheye gider ve orada ölür. Orhan, Vedia'nın hastanede olduğunu öğrenir ve koşarak hastaneye gider. Orhan günlerce hastanede onun yanında kalır. Çok halsiz düşmüştür. Merdivenlerden inerken dengesiÂni kaybeder ve ölümü, Vedia'nın aşkından olur.
Fatih - Harbiye
Şinasi ve Neriman çocukluk arkadaşlarıdır. Neriman'ın babası Faiz Bey'dir ve Şinasi'yi çok sevmektedir. Herkes bir gün Şinasi ile Neriman'ın evleneceğini düşünmektedir. Giderek Neriman Şinasi'den soğumaya başlar. Neriman oturduğu mevki olan Fatih'i sevmemektedir. Çünkü Fatih, Doğu'yu, gelişmemişliği ve eskiyi temsil eder. Bir gün Macit denilen yakışıklı, zengin ve kibar birisiyle tanışır. Macit Harbiye'de oturmaktadır. Harbiye, gelişmişliği ve Batı'yı simgeler. Babası ona Şinasi ile evlenmesini teklif eder.
YORUMLAR