Psikoseksüel Gelişim Kuramı (Cinsel Kimliğin Gelişimi) Freud'un topografik kişilik kuramı ve yapısal kişilik kuramından sonra e...
Psikoseksüel Gelişim Kuramı (Cinsel Kimliğin Gelişimi)
Freud'un topografik kişilik kuramı ve yapısal kişilik kuramından sonra en dikkat çekici görüşleri kişiliğin psikoseksüel gelişimi ile ilgilidir. Freud'un psikoseksüÂel gelişim kuramı, cinsel kimliğin nasıl oluştuğunu açıklamaktadır. Genel olaÂrak psikoseksüel gelişim kuramına bakıldığında üç önemli durum dikkat çeker. Bunlardan birincisi; cinsel enerjinin (Cinsel enerji; cinselliği kastetmemektedir, tüm yaşam enerjisini tanımlamaktadır. Dolayısıyla cinselliğin gelişimi ya da cinsellik, cinsel enerjinin sadece bir boyutudur.) nasıl yönlendirildiğidir. İkincisi ise, temel gereksinimlerin karşılanması ve üçüncüsü, ihtiyaçların karşılanması esnasında kurulan ilişki biçimidir.
a. Oral Dönem (0 -1 Yaş)
Bazı larda yaşamın ilk 18 ayını kapsar. Yeni doğmuş bebeğin gereksiÂnimleri, algılama ve kendini anlatım yolları ağız bölgesinde odaklanmıştır. Ağız bölgesi bebek için yaşamsal öneme sahiptir. Bebek emme davranışından haz
duyar ve bu refleks davranış beslenmeyi sağlar. Bu dönemde anne-bebek ilişÂkisi çok önemlidir. Anne bebeğin ihtiyaçlarını düzenli bir şekilde karşılarsa, beÂbek dış dünyaya karşı güven kazanmaya başlar. Bebeğin ilk aylardaki temel haz ve güven kanağı beslenme ve midenin doluluğudur (oral erotizm). Ancak ilerleyen aylarda annenin bebekle kurduğu iletişim biçimi önem kazanır. AnneÂnin çocuğa verdiği sevgi ve şefkat temel güvenin kaynağını oluşturur.
Bebeğin ihtiyaçlarının gerektiği gibi karşılanmaması veya yanlış doyurulmaÂsı pek çok normal dışı davranışını ve kişilik özelliğinin nedeni olur. Bu kişilik özellikleri arasında bencillik, abartılmış iyimserlik veya sebepsiz karamsarlık sayılabilir.
b. Anal Dönem (12 - 36 aylar arası)
Genel olarak, 18. aydan sonra çocuklarda kaka kontrolünü sağlayan sifinkter kaslar olgunlaşır. Dolayısıyla 18. aydan sonra çocuklar dışkının tutulması ve boşaltılması üzerinde denetim sağlarlar. Çocukların anüs kasları üzerinde deÂnetim kazanması, oral dönemin edilgin var oluş biçiminden çıkarak özerkliğe geçişin ilk basamağını oluşturur. Çocuk, ilk defa kendi denetiminde olan bir eylemi keşfetmiştir. Çocuğun tüm ilgisi bu eylem üzerine yoğunlaşır. Ancak bu dönemde anne tuvalet eğitimine başlar. Anne, tuvalet eğitiminde katı ve zorlaÂyıcı davranırsa, bu tutum çocuk için sarsıcı olur. Çocuğun annesinin sevgisine karşı duyduğu güven duygusu sarsılır. Anal dönemdeki anne-çocuk ilişkisi, çocuğun kişilik gelişimi açısından önemlidir. Annenin katı ve kuralcı tutumu çocuğun özerklik duygusunu bastırabilir. Dışkıyı denetleyemediği durumlarda suçlanması, utandırılması, çocuğun kendine olan güvenini zayıflatır. Bu döÂnemin başarısız geçmesi ilerde bireyde aşırı kuralcılık, cimrilik, inatçılık gibi kişilik özelliklerine neden olabilir.
c. Fallik Dönem
Fallik dönem, çocuğun 3-6 yaşları arasını kapsar. Fallik sözcüğü erkek cinÂsel organı anlamına gelen "fallus" sözcüğünden türetilmiştir. Çocuğun ilgisi cinsel bölgelerin uyarılmasından duyulan haz üzerine yoğunlaşmıştır. Cinsel organlar ve cinsiyet farklılıkları bu dönemdeki çocukların ilgisini çeker. Bu döÂnemde erkek çocuklar, annnenin tüm ilgi ve sevgisine sahip olmak isterler. Bu isteklerle birlikte, pek çok duyguyla karışmış olarak anneye karşı karmaşık duygular ve İlgi de söz konusudur. Çocuktaki bu ilgi yetişkinler arasındaki cinÂsel ilgi ve istekten çok farildir. Çocuk bir yandan annenin tüm sevgi ve ilgisine sahip olmak isterken, diğer yandan da bu isteklerinden dolayı cezalandırılÂma kaygısı yaşar. Bu kaygıya Freud, "oedipus kompleksi" demiştir (oidipus karmaşası). Freud'un kuramında oidipus karmaşası özel bir öneme sahiptir. Cezalandırılma korkusu, erkek çocuklarda özellikle cinsel organından yoksun bırakılacağı kaygısı olarak yaşanır. Bu kaygıya, "hadım edilme" kaygısı denir. Hadım edilme kaygısı çok yoğun olduğundan, zamanla anneye yönelik oidipal bağın zayıflamasına, çocuğun babayla özdeşim kurmasına neden olur. Kız çocukların fallik dönemini oluşturan psikodinamik etkenler erkeklerinkinden
farklıdır. Freud'un görüşüne göre, kız çocukları bu dönemde erkek çocukların kendilerinde bulunmayan bir organa sahip olduğunu fark eder. Bu durumda anneyi sorumlu tutar ve anneye karşı olumsuz duygular geliştirir. Freud, bu durumu "Elektra Kompleksi - Elektra Karmaşası" olarak kavramlaştırılmıştır. Freud'un "penis imrenmesi" olarak adlandırdığı bu olgu diğer psikologralca eleştirilmektedir.
d. Örtülü Dönem (Latent Stage)
Freud'a göre, örtülü dönem 5-6 yaşlardan başlayarak 11-13. yaşlara kadar devam eder. Örtülü dönem çocuklarında fallik dönemin duygusal çalkantıları ve çarpıtmaları gözlenmez. Çocuklar bu dönemi fallik döneme nazaran daha sakin ve huzurlu geçirirler. Bu dönemde çocuklar okula başlarlar. Cinsel enerÂji, çevreyi araştırma ve öğrenmeye yönelmiştir. Bu dönemde, çocuklar sosyalÂleşme ve cinsel kimliğin özümlenmesi gibi iki önemli deneyim yaşarlar.
Çocuklar örtülü dönemde yetişkinlerle etkili ileşitim kurarken, iki cinsiyet birÂbirine yakınlaşır. Kız çocuklar anneleri veya kendi cinsiyetinden diğer yetişÂkinlerle özdeşim kurarlar, erkek çocuklar baba veya yeşitkin diğer erkeklerle özdeşim kurarlar.
Özdeşim iki açıdan önemlidir. Birincisi, özdeşimle çocuk kendi cinsel kimliğiyle ilgili rolleri yetişkin modellerden "sosyal öğrenme" yoluyla öğrenir. Bu rolleri özümleyerek ergenliğe ve yetişkinliğe hazırlanır. İkincisi, çocuk sağlıklı özde-şimler yaparak, sosyalleşme sürecinde sağlam bir temel kurar. Bu dönemde sağlıklı özdeşimlerin kurulmaması gelecekteki cinsel kimlikle ilgili sorunların yaşanmasına neden olur.
e. Genital Dönem
Freud'un psikoseksüel gelişim evrelerinin sonuncusu "genital dönem"dir. Bu dönemde çocuğun fizyolojik olgunluğa erişmesi ve bazı hormonların salgılaÂrının artmasıyla cinsel dürtüler ve bu dürtülere bağlı bazı güdüler (karşı cinse yakınlaşma, bağımsızlık güdüsü vb.) de artış gözlenir. Cinsel dürtüler bilinçli veya bilinçsiz olarak davranışlar üzerinde etkilidir. Dürtülerdeki bu artış önceki gelişim dönemlerindeki çatışmaları yeniden ortaya çıkarır. Dolayısıyla çatışÂmalara çözüm yolları aranır. Freud'a göre; bu dönemde ergen, çocukluktan kalma pek çok değerle, kavramla yüzleşmek ve bunları değiştirmek zorunda kalır. Anne-baba bağımlılığından koparak, karşı cinsle olgun ilişkiler kurmayı öğrenir. Ergen, bir yandan bağımsızlığını kazanmaya çalışırken, diğer yandan da sosyalleşme çabasına girer.
KAYNAKÇA
Arı, R., Gelişim ve Öğrenme, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. Bacanlı, H., Gelişim ve Öğrenme, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2000. Geçtan, E., Psikanaliz ve Sonrası, Remzi Kitabevi, istanbul, 2. Baskı, 1984 Köknel, Ö., Kaygıdan Mutluluğa Kişilik, istanbul, 7. Baskı, 1986
Kertenkele dış gelişim mi, iç gelişim mi geçirir ve yavrusuna bakar mı?
Ebeveyn Kabul - Red Kuramı (EKAR Kuramı)
Embriyonik Gelişim
Psikoseksüel Gelişim Kuramı
Psikanalitik gelişim kuramının iki temel dayanak noktası vardır.
1- Erken çocukluk yaşantılarının yetişkin kişiliğinin biçimlenmesinde ciddi bir role sahip olduğunu vurgulayan genetik yaklaşımdır. Freud bireyin temel kişilik oluşumunun beş yaşına kadar olan dönemde gerçekleştiğini düşünmektedir.
2- İkinci dayanak noktası ise kişinin belirli bir miktarda cinsel enerji (libido) ile
dünyaya geldiği ve bu enerjinin, kökleri organizmanın içgüdüsel süreçlerinde yer alan bir dizi psikoseksüel dönem boyunca geliştiği yönündeki düşüncedir. Sözü edilen bu psikoseksüel gelişim dönemleri biyolojik olarak belirlenmiş bir sırayla ortaya çıkar ve bireyin karakteristik özelliklerinden ve kültürel mirasından bağımsızdırlar.
Freud'a göre psikoseksüel kişilik gelişimi, yaşamın ilk 5-6 yılında gerçekleşen ve her biri cinsel uyarılmaya duyarlı bir erotojenik bölgeyle temsil edilen üç önemli dönemde gerçekleşmektedir. Bunlar:
1- Oral
2- Anal
3- Fallik dönemlerdir.
Dönem içinde, erotojenik bölgeyle ilgili haz yaşantılarının aşırı ya da yetersiz olması o döneme takılma (fiksasyon) ile sonuçlanır. Takılmaya neden olan aşırı ya da yetersiz haz yaşantılarının temel nedenlerinden biri ana-baba tutumlarıdır. Aşırı ilgi (şımartma) ya da engelleme, birbirinin zıttı olan ancak aynı kaçınılmaz sonucu doğuran (takılmaya neden olan) farklı patojenik ana-baba tutumlarıdır. Çocuğun içinde bulunduğu dönemde aşırı haz yaşamasına (şımartma) ya da yeterince haz yaşayamamasına (engelleme)
neden olan bu tutumlar, takılmaya neden olurlar ve kişiliğin sağlıklı gelişimini
engelleyici niteliktedirler.
Oral Dönem (0-18 ay):
Yaşamın ilk 12-18 aylarında bebeğin libidosu ağız bölgesinde odaklanmaktadır. Yani, oral dönemde erotojenik bölge, (bebek için haz kaynağı olan organ) ağız ve çevresidir (ağız boşluğu, dil, damak, dudaklar).
Freud oral dönemi kendi içinde iki bölümde ele almaktadır. Birincisi doğumdan itibaren dişlerin çıkmasına kadar süren, emme ve yutmanın temel haz yaşantılarının olduğu oral edilgen dönemdir.
İkincisi ise dişlerin çıkmasıyla başlayan ve ısırma ve çiğneme gibi yaşantılarla haz alınan oral agresif dönemdir.
Bu dönemde bebekler tamamıyla kendilerine bakan kişiye bağımlı oldukları için bağımlılık,içgüdüsel doyum sağlamanın tek yoludur. Bebeğin ilk sevgi nesnesi onun açlığını gideren annesidir. Bebek annesiyle kurduğu bu ilk ilişki aracılığıyla diğer insanlara karşı bağımlılık,bağımsızlık, güven gibi genel tutumlarını oluşturacaktır.
Oral dönemde ağız bölgesi yoluyla aranan ve yaşanan haz duygusunun aşırı derecede olması ya da engellenmesi durumunda oral döneme takılma gerçekleşir.
Oral edilgen dönemde yetersiz ya da aşırı haz yaşayan birey, yetişkinlikte oral edilgen kişiliğe sahip olacaktır. Bu kişilik tipinin temel özellikleri aşırı bağımlılık, edilgenlik, saflık, iyimserlik, onaylanma ve diğer insanlar tarafından desteklenme beklentisidir. Oral agresif dönemde yaşanan
takılma ise kişinin münakaşacılık, kötümserlik, sömürücülük, kırıcılık, aşağılayıcılık gibi kişilik özelliklerini edinmesine yol açmaktadır
Anal Dönem (1,5 - 3 yaş):
Bu dönemde, libido odağı anüs ve çevresidir. Olgunlaşma sonucunda anüs kasları üzerinde kontrol sahibi olmaya başlayan çocuk, dışkısını tutmaktan ve bırakmaktan,yani henüz kazandığı bu yeteneğini dilediği şekilde kullanmaktan haz almaktadır.
Dışkısını daha uzun süre tutarak yaşadığı anal erotik doyumu artırmak ve istediği anda salarak doyuma ulaşmak isteyen çocuğun bu arzuları annesi tarafından engellenmektedir. Çocuk, tutmaktan hoşlandığı dışkısını hemen salmaya ya da salmaktan aldığı hazzı ertelemeye zorlanmaktadır. Çocuk bu dönemde, idin haz arayışları ile anne-baba tarafından uygulanan toplumsal kısıtlamalar arasındaki ayrımı yapmayı ve kendini kontrol etmeyi öğrenmekle yükümlüdür.
Ana-babanın tuvalet eğitimi konusunda aşırı talepkar ve katı olması durumunda çocuk buna iki şekilde tepki verebilmektedir. Çocuk ana-babasının bu katı tavrı karşısında dışkısını salmayarak tepki verebilir ve bunu diğer davranış tarzlarına da genelleyebilir.
Bu durum inatçılık, aşırı düzenlilik, aşırı titizlik, cimrilik gibi kişilik özelliklerini içeren anal-tutucu kişiliğin oluşmasına neden olur. Çocuğun engellenmeye karşı gösterebileceği ikinci tepki ise dışkısını tutmayarak uygunsuz zamanlarda salması olacaktır ki bu da anal-salıcı kişiliğin oluşmasına neden olur. Anal-salıcı kişiliğin temel özellikleri; dağınıklık, düzensizlik, savurganlık, yıkıcılık, ve dürtüselliktir.
Fallik Dönem (3-6 yaş):
üç-altı yaşları arasında libido odağı genital organlardır. Bu yaşlardaki çocukların cinsel organlarıyla ilgilendikleri, mastürbasyon yaptıkları ve cinsel konulara meraklı oldukları görülür.
Freud'a göre fallik dönemde çocuklar karşı cinsten olan ebeveynlerine yönelik cinsel arzular beslemektedir. Erkek çocuğun babanın yerine geçerek anneye, kız çocuğun da annenin yerine geçerek babaya sahip olma arzusunu, Freud Odipus kompleksi olarak adlandırmaktadır. Odipus kompleksi ile, erkek çocukların bilinçli bir biçimde babalarını öldürmek istediklerini ve anneleri ile cinsel ilişkiye girmeyi arzuladıklarını (kız çocukları için de tam tersi) değil, gelişimsel olarak böylesi bilinçdışı duygulara sahip olduklarını anlatmaya çalışmaktadır.
Erkek çocuk annesine karşı beslediği arzuları yetişkinlerden gözlemlediği şekilde göstermek ister. Annesine dokunarak, ona yakın olarak, hatta penisini ona göstererek bu arzusuna doyum arar. Yerine geçmeyi arzuladığı babası artık onun bu arzusunun doyumunu engelleyen bir rakiptir.
Ancak babanın fiziksel olarak çok güçlü olması ve kendisininkine nazaran çok daha büyük bir penise sahip olması, çocuk tarafından, rakibinin (babasının) onun bu arzularına ulaşmasına engel olacağı, daha da ötesi bu arzularından dolayı kendisini cezalandıracağı şeklinde bir korkuya yol açar. Freud, erkek çocuğun korkusunun, babasının onun penisini keseceği yönünde olduğunu belirtmekte ve bunu kastrasyon (iğdişlik) kaygısı olarak adlandırmaktadır.
Erkek çocuğun korkusunun ardında kız çocukları ile kendisi arasındaki cinsiyet farklılığını keşfetmiş olması ve bu farklılığı kız çocuklarının da bir zamanlar penise sahip oldukları ancak işledikleri bir suç nedeniyle penislerinin kesilerek cezalandırıldıkları yönündeki yanlış akıl yürütmesi yatmaktadır. Erkek çocuk, odipal arzularında ısrarcı olursa kendisinin başına da aynı şeylerinin geleceğini düşündüğü için annesine karşı duyduğu arzuları ve babasına yönelik saldırganca duygularını bilinçdışına iterek bastırmakta ve babasıyla özdeşim kurarak bu karmaşayı çözmektedir. Babayla kurulan bu özdeşim sonucunda erkek çocuk, babasının özelliklerini, değerlerini ve tutumlarını içselleştirerek erkek cinsel kimliğini kazanmaktadır. Kurulan bu özdeşim aynı zamanda çocuğun ebeveynlerinin ahlaki değerlerini içselleştirmesini ve süperegosunun gelişmesini sağlar
Kız çocuğu, kendisi ve bir penise sahip olan baba ya da erkek çocuklar arasındaki farkı keşfettiğinde bunun sorumlusu olarak annesini görür. Freud'un penis özentisi (penis envy) olarak isimlendirdiği bu durum, kız çocuğunun güç sembolü olarak gördüğü bu organa sahip olma arzusunu ifade eder. Kız çocuğu bu ‘eksikliğini' annesinin kendisine bu organı vermediği ya da yaptığı yanlış bir davranış nedeniyle cezalandırmak için penisini kestiği şeklinde yanlış bir nedene bağlamakta ve bu nedenle de annesine karşı düşmanca duygular beslemeye başlamaktadır. Bu dönemde kız çocuklarının libidosu, özendikleri bu organa sahip olan babaya yönelir. Babanın kendisine penis verebileceği ya da yitirdiği organın yerine geçebilecek bir bebek vereceğini düşünen kız çocuğu babasına karşı cinsel arzular beslemeye başlar. babasına sahip olma arzusunun gerçekleşemeyeceğini anlayan kız çocuğu bu arzularını bastırmakta ve anneyle özdeşim kurmaktadır. Çocuk babasına karşı beslediği cinsel arzuları, ergenlikte uygun cinsel nesneye (diğer erkeklere) yöneltmek üzere bastırarak ve babasının sevdiği kişiyle yani annesiyle özdeşleşerek, yaşadığı bu karmaşayı çözmektedir. Odipal karmaşanın çözülmesi kız çocuklarının uygun cinsel kimliği kazanmaları ve ebeveynlerinin değer yargılarını içselleştirmeleriyle sonuçlanır.
Kızlarda ve erkeklerde karşı cinse ve otorite konumundaki kişilere ilişkin tutumlar büyük ölçüde fallik dönemde yaşanan bu karmaşanın gelişimine ve çözülmesine bağlı olarak oluşmaktadır.
Fallik dönemde takılma yaşayan erkek çocukları yetişkinlik yıllarında, kendini
beğenmişlik, böbürlenme, pervasızlık gibi kişilik özelliklerine sahip olmanın yanı sıra, erkekliklerini aşırı vurgulama ve ispatlama çabasına giren, baştan çıkartıcı kişiler olabilirler.
Fallik dönemde takılma yaşayan kadınlarda kadınsı özelliklerini vurgulama,
ayartıcılık gibi özelliklerin yanı sıra cinsel ilişki konusunda ayrım gözetmeme gibi davranışlar gözlenebilir.
Gizil Dönem (6 -12 yaş):
Gizil dönemde libido odağı olan herhangi bir organ ya da beden bölgesi olmadığı içinbu dönemi psikoseksüel dönemler içinde kabul etmek mümkün değildir. Gizil dönemde, ebeveyn yasaklamaları ve gelişmekte olan süperego nedeniyle cinsel arzular bastırılmakta ve fallik dönemin anıları bir daha hatırlanmamak üzere unutulmaktadır.
Pregenital dönemlere ait cinsel dürtüler yoğun bir biçimde bastırılmakta ve çocuk enerjisini oyun, arkadaşlık, öğrenme ve okulla ilgili faaliyetlere yöneltmektedir.
Gizil dönemi, daha önceki dönemlerde edinilen özelliklerin pekiştirildiği bir
dinlenme ve psikoseksüel gelişimin son döneminde (genital dönem) ortaya çıkacak önemli gelişmeler için bir hazırlık dönemi olarak kabul etmek de mümkündür. Bu dönemde libido odağı olan bir organ ya da beden bölgesi bulunmadığı için döneme takılma (fiksasyon) olması da söz konusu değildir.
Genital Dönem (Ergenlik ve Sonrası):
Genital aşama, normal gelişimin nihai hedefidir ve gerçek olgunlaşmayı temsil eder.Bu dönemde libido odağı fallik dönemde olduğu gibi yine genital organlardır. Erkek çocuk için herhangi bir farklılık olmamakla birlikte kız çocukta, fallik dönemde klitoris olan libido odağı, genital dönemde vajinadır. Bu değişimler her iki cinsiyet için de olgun ve üretken cinselliğin başlaması anlamına gelir.
Genital karakter psikanalitik kuramdaki ideal kişilik tipinin iyi bir örneğidir.
Genital karakter,sosyal ve cinsel ilişkilerinde olgun ve sorumlu, cinsel dürtülerini uygun bir biçimde Denetleyebilen, heteroseksüel ilişkiler aracılığıyla doyum sağlayan bir kişiliği temsil eder.
Freud, insanların bu olgunlaşmayı sağlayabilmeleri için, sevgi, güvenlik, bedensel rahatlık gibi tüm doyumların bir karşılık beklenmeksizin dışarıdan sağlandığı çocukluk yıllarının edilgenliğini terk etmeleri gerektiğini belirtmiştir
Erken çocukluk yıllarında travmatik olaylar yaşanmış ve buna bağlı olarak takılmalar gerçekleşmişse genital dönemde sözü edilen bu özellikleri kazanmak için gerekli olan enerji bulunamayacaktır. Çünkü kökleri çocukluk yaşantılarında olan cinsel çatışmalar bu dönemde de sürecek ve kişiliğin olgunlaşmasını, genital karakterin oluşmasını engelleyecektir.
Kaynak:
Kişilik Kuramları
Banu Yazgan İnanç-Esef Ercüment Yerlikaya
Kaynak:msxlabs.org
YORUMLAR