SAPKINLIK a. Çoğu zaman kabul edilen kanılara, fikirlere aykırı düşen ve resmi öğretiye sıkı sıkıya bağlı olanlarca yanlış ya da ka...
SAPKINLIK a. Çoğu zaman kabul edilen kanılara, fikirlere aykırı düşen ve resmi öğretiye sıkı sıkıya bağlı olanlarca yanlış ya da kabul edilmez sayılan kanı ya da düşünce; bu kanı ve fikirlere uygun halde davranma: Bilimsel bir sapkınlık. Sapkınlık içinde olmak.
*Anat. içorgan sapkınlığı, bazı içorganların organizmanın bakışım düzlemine nazaran ters yönde bulunmuş olduğu gelişim anomalisi.
*isi. Kuran ve hadislerde belirtilen İslam ilkelerini benimsememe, tanımama ve bunlara aykırı bir inanç yolu tutma. (Bk. ansikl. böl.)
*Katol. Katolik tanrıbilimine nazaran, inancın temel bir öğesi mevzusunda yanlış anlayış ya da magisterium tarafınca tanımlanmış bir gerçeği bile bile yadsıma.
*Protest. Hıristiyanlık öğretisinde ya da ahlakında yer edinen öğelerden birinin, ötekilerin zararına abartılması. || Çoğunluktaki akımlara ve kurumlara aykırı gruplar oluşturma.
*ANSİKL. isi. Kuran'da sapkınlıktan dalâl diye ve bu sözcüğün türevleriyle söz edilir; ek olarak bu kavram ve karşıtı hüdâ (hidayet) geniş bir seviyede ele alınır. Kuran' daki ayetlere nazaran inkârcılar (kâfir), münafıklar, Tanrı'ya ortak koşanlar (müşrik), zalimler, Tanrı ve Hz. Peygamber'e karşı gelenler, günah işleyenler (fasık, mücrim), tutkularına köle olanlar, Tanrı'ya giden yol üstünde dikilerek insanları azdıranlar Tanrı ve Hz. Peygamber hakkında uydurma savlar ortaya atanlar, inananlara kin besleyenler, sapkın sayılırlar. Bir başka ayette de alınyazısı haricinde kalan amentü ilkeleri sıralanarak bunlara inanmayanların sapkın oldukları belirtilir (IV, 136).
Kuran'da ilke olarak hidayet şeklinde dalâletin (sapkınlık) de Tanrı'tan olduğu, Tanrı'ın sapkınlığa uğrattığı insanları asla kimsenin doğru yola çekemeyeceği belirtilir (VII, 186; XXX, 8). Bununla beraber, bu açıklamalar, Tanrı'ın haksız olarak insanları sapkınlığa zorladığını değil, yalnızca ilke olarak O'nun gücünün ve iradesinin sonsuzluğunu gösterir. Zira “Allah, doğru yolu bulanları sapkınlığa zorlamaz" (IX, 115). "Tanrı insanlara hiçbir halde fenalık etmez; sadece insanoğlu kendilerine fenalık ederler†(X, 44). Kuran, "Hidayete karşılık olarak sapkınlığı satın alanlardan söz ederek (II, 175) doğru yola girenlerin kendi iyilikleri, yanlış yola sapanların da kendi zararları gönünde bir seçimde bulunduklarını belirtir (X, 108). Şu da var ki, "Tanrı doğru yolda olanları da sapkınları da çok iyi bilir†(XVI, 125). Şeytan ise insanların sapkınlığa kaymalarını ister (IV, 60); buna karşılık Tanrı "...kendisine inananları karanlıktan aydınlığa çıkarır†(II, 257). O'nun rahmetinden sadece sapkınlar ümit keserler (XV, 65); O'na inananlar ise "Tanrım, bizi öfkeye uğramışların ve sapkınların yoluna değil, doğru yola, nimetler verdiğin kişilerin yoluna kavuştur" (1, 7) diyerek yakarırlar.
Müslümanlığın ilk dönemlerinde daha çok başka inançlar için sapkınlık terimi kullanıldı. Daha sonraki yıllarda çeşitli toplumsal ve siyasal gelişmeler sonucu İslam dininde bazı mezhep ve akımlar ortaya çıkınca, bu mezhep ve akımlar da müslümanların çoğunluğunu oluşturanlar (ehl-i sünnet) tarafınca. Kuran ve hadislerin açık hükümlerine aykırı görüşler ileri sürdükleri sebebi öne sürülerek sapkın sayıldılar Ehli sünnet kelam bilginleri cebriye, kaderiye, mutezile Şia şeklinde bazı mezhepleri, bilhassa de şianın gulat denilen aşırı rafızi kollarını "bid'at ve dalâlet ehli" diye andılar. Ek olarak Sünni fıkıh bilginleri de hanefi, şafii, maliki ve hanbeli mezheplerini hak mezhep sayarak şianın ilk üç halifeyi tanımama, geçici evlilik sözleşmesi (müt'a nikâhı), çıplak ayak üzerini meshetme şeklinde bazı görüş ve uygulamalarını sapkınlık saymışlardır. Bunlardan başka Ibnül Cezvi, ibni Teymiye şeklinde selefçi bilginler başta olmak suretiyle, birçok kelamcı ve fıkıhçı, hatta Harisi Muhasibi, Ebu Talip el-Mekki, Hucviri, Gazali şeklinde ılımlı sufiler, tasavvufta öngörülen yüksek amaçlara ulaştıklarını öne sürerek artık şeriat kurallarına uymak zorunda olmadıklarını öne devam eden ya da Tanrı hakkında İslam dininin temel inançlarıyla bağdaştırılması olanaksız görüşler öne sürüp sözler (şatahat) söyleyerek taşkın sufileri de sapkınlıkla suçlamışlardır. Bunun haricinde İslam bilginleri Kuran ve hadislerde açıkça yasaklanmış bulunan büyücülük, üfürükçülük, falcılık, bakıcılık, kâhinlik şeklinde uğraşları da sapkınlık saymışlardır.
*Anat. içorgan sapkınlığı, bazı içorganların organizmanın bakışım düzlemine nazaran ters yönde bulunmuş olduğu gelişim anomalisi.
*isi. Kuran ve hadislerde belirtilen İslam ilkelerini benimsememe, tanımama ve bunlara aykırı bir inanç yolu tutma. (Bk. ansikl. böl.)
*Katol. Katolik tanrıbilimine nazaran, inancın temel bir öğesi mevzusunda yanlış anlayış ya da magisterium tarafınca tanımlanmış bir gerçeği bile bile yadsıma.
*Protest. Hıristiyanlık öğretisinde ya da ahlakında yer edinen öğelerden birinin, ötekilerin zararına abartılması. || Çoğunluktaki akımlara ve kurumlara aykırı gruplar oluşturma.
*ANSİKL. isi. Kuran'da sapkınlıktan dalâl diye ve bu sözcüğün türevleriyle söz edilir; ek olarak bu kavram ve karşıtı hüdâ (hidayet) geniş bir seviyede ele alınır. Kuran' daki ayetlere nazaran inkârcılar (kâfir), münafıklar, Tanrı'ya ortak koşanlar (müşrik), zalimler, Tanrı ve Hz. Peygamber'e karşı gelenler, günah işleyenler (fasık, mücrim), tutkularına köle olanlar, Tanrı'ya giden yol üstünde dikilerek insanları azdıranlar Tanrı ve Hz. Peygamber hakkında uydurma savlar ortaya atanlar, inananlara kin besleyenler, sapkın sayılırlar. Bir başka ayette de alınyazısı haricinde kalan amentü ilkeleri sıralanarak bunlara inanmayanların sapkın oldukları belirtilir (IV, 136).
Kuran'da ilke olarak hidayet şeklinde dalâletin (sapkınlık) de Tanrı'tan olduğu, Tanrı'ın sapkınlığa uğrattığı insanları asla kimsenin doğru yola çekemeyeceği belirtilir (VII, 186; XXX, 8). Bununla beraber, bu açıklamalar, Tanrı'ın haksız olarak insanları sapkınlığa zorladığını değil, yalnızca ilke olarak O'nun gücünün ve iradesinin sonsuzluğunu gösterir. Zira “Allah, doğru yolu bulanları sapkınlığa zorlamaz" (IX, 115). "Tanrı insanlara hiçbir halde fenalık etmez; sadece insanoğlu kendilerine fenalık ederler†(X, 44). Kuran, "Hidayete karşılık olarak sapkınlığı satın alanlardan söz ederek (II, 175) doğru yola girenlerin kendi iyilikleri, yanlış yola sapanların da kendi zararları gönünde bir seçimde bulunduklarını belirtir (X, 108). Şu da var ki, "Tanrı doğru yolda olanları da sapkınları da çok iyi bilir†(XVI, 125). Şeytan ise insanların sapkınlığa kaymalarını ister (IV, 60); buna karşılık Tanrı "...kendisine inananları karanlıktan aydınlığa çıkarır†(II, 257). O'nun rahmetinden sadece sapkınlar ümit keserler (XV, 65); O'na inananlar ise "Tanrım, bizi öfkeye uğramışların ve sapkınların yoluna değil, doğru yola, nimetler verdiğin kişilerin yoluna kavuştur" (1, 7) diyerek yakarırlar.
Müslümanlığın ilk dönemlerinde daha çok başka inançlar için sapkınlık terimi kullanıldı. Daha sonraki yıllarda çeşitli toplumsal ve siyasal gelişmeler sonucu İslam dininde bazı mezhep ve akımlar ortaya çıkınca, bu mezhep ve akımlar da müslümanların çoğunluğunu oluşturanlar (ehl-i sünnet) tarafınca. Kuran ve hadislerin açık hükümlerine aykırı görüşler ileri sürdükleri sebebi öne sürülerek sapkın sayıldılar Ehli sünnet kelam bilginleri cebriye, kaderiye, mutezile Şia şeklinde bazı mezhepleri, bilhassa de şianın gulat denilen aşırı rafızi kollarını "bid'at ve dalâlet ehli" diye andılar. Ek olarak Sünni fıkıh bilginleri de hanefi, şafii, maliki ve hanbeli mezheplerini hak mezhep sayarak şianın ilk üç halifeyi tanımama, geçici evlilik sözleşmesi (müt'a nikâhı), çıplak ayak üzerini meshetme şeklinde bazı görüş ve uygulamalarını sapkınlık saymışlardır. Bunlardan başka Ibnül Cezvi, ibni Teymiye şeklinde selefçi bilginler başta olmak suretiyle, birçok kelamcı ve fıkıhçı, hatta Harisi Muhasibi, Ebu Talip el-Mekki, Hucviri, Gazali şeklinde ılımlı sufiler, tasavvufta öngörülen yüksek amaçlara ulaştıklarını öne sürerek artık şeriat kurallarına uymak zorunda olmadıklarını öne devam eden ya da Tanrı hakkında İslam dininin temel inançlarıyla bağdaştırılması olanaksız görüşler öne sürüp sözler (şatahat) söyleyerek taşkın sufileri de sapkınlıkla suçlamışlardır. Bunun haricinde İslam bilginleri Kuran ve hadislerde açıkça yasaklanmış bulunan büyücülük, üfürükçülük, falcılık, bakıcılık, kâhinlik şeklinde uğraşları da sapkınlık saymışlardır.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR