sıcak -ğı isim 1 . Havadaki yüksek ısı: "Bu sıcakta arada bir şeyler içip yemeden çalışılmıyor."- N. Cumalı . 2 . Sıc...
sıcak -ğı
isim
"Bu sıcakta arada bir şeyler içip yemeden çalışılmıyor."- N. Cumalı.
2 . Sıcak yer:
"Burası bir makine dairesi kadar sıcaktı."- Y. K. Karaosmanoğlu.
3 . Hamam.
4 . ödat Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı:
"Yorganın altında sıcak gözyaşları dökerek gecelerce beklemişti."- O. Kemal.
5 . ödat Isısı yüksek olan, çok ısınmış:
"Kız kardeşim ikindiüzeri bana sıcak, limonlu bir çorba içirdi."- A. Gündüz.
6 . ödat, mecaz Dostça olan, şefkatli:
"Sıcak bir karşılama. Sıcak bir yuva."- .
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
sıcak bakmak sıcak basmak (ya da bastırmak)
sıcak olmak
sıcak yüz göstermek
Birleşik Sözler
sıcak çekme sıcak dalgası
sıcak harp
sıcakkanlı
sıcak dönem
sıcak para
sıcak renkler
sıcak harp
sıcak sıcak
sıcak yastık
sıcağı sıcağına
ara sıcak
eş sıcak
kanı sıcak
sarı sıcak
cehennem sıcağı
Kaynak:TDK
Sıcak harp ne anlama gelir?
Eş Sıcak Eğrileri
Sıcak iklim nedir?
sıcak
- Yakmayacak derecede ısısı olan, yakmayacak kadar ısı veren, soğuk karşıtı Örnek: Yorganın altında sıcak göz yaşları dökerek gecelerce beklemişti. O. Kemal
- Isısı yüksek olan, çok ısınmış
Örnek: Kız kardeşim ikindiüzeri bana sıcak, limonlu bir çorba içirdi. A. Gündüz - Havadaki yüksek ısı
Örnek: Bu sıcakta arada bir şeyler içip yemeden çalışılmıyor. N. Cumalı - Yer
Örnek: Burası bir makine dairesi kadar sıcaktı. Y. K. Karaosmanoğlu - Hamam.
- Dostça olan, şefkatli.
- Sıcak yer
- sıcakkanlı, cana yakın
- Yüksek düzeyli radyoaktiflik..
SICAK sıf.
1. Sıcaklığı, gövde sıcaklığına oranla daha yüksek olan; ısı duyumu oluşturan bir şey için kullanılır: Sıcak bir banyo yapmak. Sıcak bir çay içmek Radyatörler sıcak
2. Çok ısı yaymış olduğu sırada güneş için ya da atmosfer sıcaklığının görece yüksek olduğu bir dönem, bir mevsim, bir bölge için kullanılır: Sıcak yaz güneşi. Sıcak bigün. Çok sıcak bir yaz geçiriyoruz. Sıcak ülkelere gitmek.
3. Isıyı toplayan ve tutan bir yer için kullanılır: Evin en sıcak odası.
4. içten bir sevgi, dostluk, yakınlık gösteren bir kimse; sevgiyi, dostluğu, yakınlığı gösteren bir şey için kullanılır: Sıcak bir insan. Ne sıcak bakışları var. Sıcak bir onay. Sıcak bir ilgi. Sıcak bir uğurlama.
5. Çok hareketli, kargaşa ve bunalımlı ya da çetin bir vaka, bir fiil için kullanılır: Sıcak harp. Ekonomik açıdan sıcak bir dönem.
6. insanı saran, göze ve kulağa hoş gelen, haz ve rahatlık duyuran bir şey için kullanılır: Kırmızı, sarı, turuncu sıcak renklerdir. Bu sanatçının sıcak bir sesi var.
7. Sıcak olmak, sıcak artmak, fazlalaşmak || Sıcak renkler, kırmızı, turuncu, sarı renklere ve bunların tonlarına verilen ad. || Sıcak yüz göstermek, bir hiç kimseye yakınlık göstererek karşılamak.
*Isıt, havld. Sıcak hava üreteci, sıcak hava elde etmeye yarayan ve dolaşımı çoğu zaman naturel yollarla (serinletici kullanmadan) sağlanan aygıt. (Bk. ansikl. böl.)
*Metalürj. Sıcak biçimlendirme, benzeşik bir ısıtmadan sonrasında bir bölüme belli bir şekil vermeyi amaçlayan işlem. || Sıcak dövme, pudlaj fırınlarından çıkarılan demir kütüklerindeki gözenekleri sıkıştırma ya da dövme kanalıyla gidermek eylemi, (işlem esnasında ek olarak metal yüzeyindeki arıtma cürufları da uzaklaştırılır.) || Sıcak dövmek, pudlaj ya da arıtma fırınlarından çıkışta demiri dövmek ya da biçimlendirmek. || Sıcak haddeleme, metal parçaları yüksek sıcaklıklarda homojenleştirdikten sonrasında haddeleme işlemi.
*Nalbantl. Sıcak nallama, tırnağa tam olarak uyması için nalı iyice kızdırarak çakma.
*Nük. müh. Yüksek derecede radyoaktif bir madde ya da bu şekilde bir maddeyi içeren yer için kullanılır ve önlemler almak ve ekranlama donanımları oluşturmak zorunluluğunu belirtir.
*Teknol. Sıcak nokta, bir cismin, oldukça yüksek bir sıcaklığa getirilmiş, çok minik boyutlu parçası. (Mekanik bir parçanın sür tünmesinde, ısınma muntazam değildir: bir çok kez sıcak noktalar ortaya çıkar.)
*Tekst. Sıcakta beklemeye alma, bir tepkinin devamlı emdirme ve sıkmayla uygulanmış olduğu ve dokumanın hemen sonra tepkimenin gerektirdiği süre süresince sarılı dı ırıımda kalmış olduğu terbiye işlemi.
*Tip. Sıcak nodul, teşhis amacıyla verilen izotopu (bilhassa tiroit bezinde) hususi bir yoğunlukla tespit eden nodül
*Uluslarar huk. Sıcak takip, bir kıyı devletin gemisinin, karasularında kabahat işleyen yabancı devlet gemisini, kıyı sularında adım atmak ve kesintisiz olmak koşuluyla, açık denizde de seyretme ve durdurup arama yetkisi. (Bu yetki tanınmazsa, açık denizlerin özgürlüğü ilkesine bakılırsa, açık denize ulaşan suçlu vapur cezasız kalmış olur.) [Esanl Hor pursuIt KESİNTİSİZ İzleme ]
* be.
1. Sıcak olarak' Hastalıktan yeni kalktın, sırtını sıcak tut Çorbayı sıcak içmek.
2. Yakınlık, ilgi duyduğunu gösterir halde: Ona daha sıcak yaktaşabi lirdin.
* a.
1. Yüksek ısı; hararet: Sıcakta dolaşma. Dışarıda korkulu bir sıcak var.
2. Hamam.
3. Sıcak basmak, bastırmak, hava aşırı seviyede ısınmak. || Sıcağı sıcağına, üstünden vakit geçmeden ya da geçirmeksizin; coşku verici ya da üzücü, fena bir olayın olduğu anda- Bir eleştiriyi sıcağı sıcağına yanıtlamak.
-ANSİKL. Isıt havld Bir sıcak hava üreteci başlıca şu bölümlerden oluşur bir yanma odası; yanmış gazların dışarı atıl dığı bir boru; içinde yanmış gazlara do taştığı ve havanın ısıtılmış olduğu ı lygun halde bir ısıtma yüzeyi bulunan ,çoğunlukla odası ve ısı değiştiricisine gönderilecek soğuk havanın girişini elde eden bir oda.
1. Sıcaklığı, gövde sıcaklığına oranla daha yüksek olan; ısı duyumu oluşturan bir şey için kullanılır: Sıcak bir banyo yapmak. Sıcak bir çay içmek Radyatörler sıcak
2. Çok ısı yaymış olduğu sırada güneş için ya da atmosfer sıcaklığının görece yüksek olduğu bir dönem, bir mevsim, bir bölge için kullanılır: Sıcak yaz güneşi. Sıcak bigün. Çok sıcak bir yaz geçiriyoruz. Sıcak ülkelere gitmek.
3. Isıyı toplayan ve tutan bir yer için kullanılır: Evin en sıcak odası.
4. içten bir sevgi, dostluk, yakınlık gösteren bir kimse; sevgiyi, dostluğu, yakınlığı gösteren bir şey için kullanılır: Sıcak bir insan. Ne sıcak bakışları var. Sıcak bir onay. Sıcak bir ilgi. Sıcak bir uğurlama.
5. Çok hareketli, kargaşa ve bunalımlı ya da çetin bir vaka, bir fiil için kullanılır: Sıcak harp. Ekonomik açıdan sıcak bir dönem.
6. insanı saran, göze ve kulağa hoş gelen, haz ve rahatlık duyuran bir şey için kullanılır: Kırmızı, sarı, turuncu sıcak renklerdir. Bu sanatçının sıcak bir sesi var.
7. Sıcak olmak, sıcak artmak, fazlalaşmak || Sıcak renkler, kırmızı, turuncu, sarı renklere ve bunların tonlarına verilen ad. || Sıcak yüz göstermek, bir hiç kimseye yakınlık göstererek karşılamak.
*Isıt, havld. Sıcak hava üreteci, sıcak hava elde etmeye yarayan ve dolaşımı çoğu zaman naturel yollarla (serinletici kullanmadan) sağlanan aygıt. (Bk. ansikl. böl.)
*Metalürj. Sıcak biçimlendirme, benzeşik bir ısıtmadan sonrasında bir bölüme belli bir şekil vermeyi amaçlayan işlem. || Sıcak dövme, pudlaj fırınlarından çıkarılan demir kütüklerindeki gözenekleri sıkıştırma ya da dövme kanalıyla gidermek eylemi, (işlem esnasında ek olarak metal yüzeyindeki arıtma cürufları da uzaklaştırılır.) || Sıcak dövmek, pudlaj ya da arıtma fırınlarından çıkışta demiri dövmek ya da biçimlendirmek. || Sıcak haddeleme, metal parçaları yüksek sıcaklıklarda homojenleştirdikten sonrasında haddeleme işlemi.
*Nalbantl. Sıcak nallama, tırnağa tam olarak uyması için nalı iyice kızdırarak çakma.
*Nük. müh. Yüksek derecede radyoaktif bir madde ya da bu şekilde bir maddeyi içeren yer için kullanılır ve önlemler almak ve ekranlama donanımları oluşturmak zorunluluğunu belirtir.
*Teknol. Sıcak nokta, bir cismin, oldukça yüksek bir sıcaklığa getirilmiş, çok minik boyutlu parçası. (Mekanik bir parçanın sür tünmesinde, ısınma muntazam değildir: bir çok kez sıcak noktalar ortaya çıkar.)
*Tekst. Sıcakta beklemeye alma, bir tepkinin devamlı emdirme ve sıkmayla uygulanmış olduğu ve dokumanın hemen sonra tepkimenin gerektirdiği süre süresince sarılı dı ırıımda kalmış olduğu terbiye işlemi.
*Tip. Sıcak nodul, teşhis amacıyla verilen izotopu (bilhassa tiroit bezinde) hususi bir yoğunlukla tespit eden nodül
*Uluslarar huk. Sıcak takip, bir kıyı devletin gemisinin, karasularında kabahat işleyen yabancı devlet gemisini, kıyı sularında adım atmak ve kesintisiz olmak koşuluyla, açık denizde de seyretme ve durdurup arama yetkisi. (Bu yetki tanınmazsa, açık denizlerin özgürlüğü ilkesine bakılırsa, açık denize ulaşan suçlu vapur cezasız kalmış olur.) [Esanl Hor pursuIt KESİNTİSİZ İzleme ]
* be.
1. Sıcak olarak' Hastalıktan yeni kalktın, sırtını sıcak tut Çorbayı sıcak içmek.
2. Yakınlık, ilgi duyduğunu gösterir halde: Ona daha sıcak yaktaşabi lirdin.
* a.
1. Yüksek ısı; hararet: Sıcakta dolaşma. Dışarıda korkulu bir sıcak var.
2. Hamam.
3. Sıcak basmak, bastırmak, hava aşırı seviyede ısınmak. || Sıcağı sıcağına, üstünden vakit geçmeden ya da geçirmeksizin; coşku verici ya da üzücü, fena bir olayın olduğu anda- Bir eleştiriyi sıcağı sıcağına yanıtlamak.
-ANSİKL. Isıt havld Bir sıcak hava üreteci başlıca şu bölümlerden oluşur bir yanma odası; yanmış gazların dışarı atıl dığı bir boru; içinde yanmış gazlara do taştığı ve havanın ısıtılmış olduğu ı lygun halde bir ısıtma yüzeyi bulunan ,çoğunlukla odası ve ısı değiştiricisine gönderilecek soğuk havanın girişini elde eden bir oda.
Kaynak: Büyük Larousse
Sıcak harp ne anlama gelir?
Eş Sıcak Eğrileri
Sıcak iklim nedir?
YORUMLAR