19. yüzyıl sonlarında özellikle Edebiyatı Cedidecilerin geliştirdikleri bir nazım biçimi. Klasik nazım biçimlerinden ve tek ölçeğin bir örne...
19. yüzyıl sonlarında özellikle Edebiyatı Cedidecilerin geliştirdikleri bir nazım biçimi. Klasik nazım biçimlerinden ve tek ölçeğin bir örnekliliğinden kurtulup yeni biçimler ve ahenkler yaratmak düşüncesiyle oluşturulan bu biçim, serbest şiire geçişte bir aşama olmuştur.
Divan şiirindeki müstezattan şu özellikleriyle ayrılır:
1. Serbest müstezat, hem aruz, hem de hecenin çeşitli kalıplarıyla yazılabilir.
2. Temel olarak alınan kalıbın çeşitli parçaları çeşitli düzenlerle bir arada kullanılabileceği gibi aynı nazım içinde yalnız bir kalıp değil, başka kalıplar ve bunların parçaları da kullanılabilir.
3. Uzun ve kısa mısralar kimi zaman belli bir düzen içinde sıralanır, kimi zaman da herhangi bir düzene bağlı kalınmaz.
4. Kafiye örgüsünün düzenlenişi de kurala değil, şairin isteğine bağlıdır.
5. Müstezat'ın daha özgürce kullanılmış biçimdir.
6. Sembolizmin yaygın olduğu bir dönemde Fransa'da ortaya çıkan bir şiir şeklidir.
7. Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati şairlerince kullanılmıştır.
8. Serbest müstezatta nazım nesre yaklaştırılmıştır.
9. Uyak örgüsünün düzenlenişi de kurala değil, şairin isteğine bağlıdır.
10. Bu nazım biçiminde düşünceler, dizeden dizeye atlayarak devam eder. Nazım, giderek nesre yaklaşmış olur.
Bu özellikleriyle serbest müstezat, Divan şiirindeki müstezat'ın geliştirilmesiyle oluşturulmamış, doğrudan Batı şiirinden alınmıştır. Klasik nazım biçimlerinden ve tek ölçünün bir örnekliliğinden kurtuluş yeni biçimler ve ahenkler yaratmak düşüncesiyle oluşturulan bu biçim, serbest nazıma geçişte bir aşama olmuştur.
Serbest müstezatın başarılı örneklerini Tevfik Fikret, Cenap Sahabettin ve Ahmet Haşim vermiştir.
Sonuç: Serbest müstezat, serbest nazıma geçişi sağlamıştır.
Serbest Müstezat Örnekleri
KIŞž
Yine kış,
Yine şems-i mesâda (akşam güneşi), ah o bakış,
Yine yollarda serseri dolaşan
Âşiyânsız tuyur-ı pür-nâliş ( inleyen yuvasız kuşlar)Tehi kalan ovalar
Sükût eder sanılır mevsimin gumûmuyla
Harab olan sarı yollarda kalmamış ne gelen,
Ne giden,
Şžimdi yalnız kavafil-i evrâk (yaprak yığını)
Mütemadî sürüklenir bir uzak
Ufk-ı pür-ıztırab u nermide. Yine kış, yine kış
Bütün emelleri bir ağlayan duman sarmış
(Ahmet Hâşim)
ÖMR-İ MUHAYYEL
Bir ömr-i muhayyel... Hani gülbünler içinde
Bir kuşcağızın ömr-i bahârîsî kadar hoş;
Bir ömr-i muhayyel... Hani göllerde, yeşil, boş
Göllerde, o sâfiyet-i vecd-âver içinde
Bir dalgacığın ömrü kadar zaîl ü muğfel
Bir ömr-i muhayyel!
Yalnız ikimiz, bir de o:Ma'bûde-i şi'rim;
Yalnız ikimiz, bir de onun zıll-ı cenâhı;
Hâkîlere bahş eyleyerek hâk-i siyâhı
Dûşunda beyaz bir bulutun göklere âzim.
Her sahn-ı hakîkatten uzak, herkese mechûl;
Bir safvet-i masûmenin âgûş-ı terinde,
Bir leyle-i aşkın müteennî seherinde
Yalnız ikimiz sayd-ı hayâlât ile meşgul.
Savtındaki eş'ar-ı pür-âhenk ile mâlî,
Şžİ'rimdeki elhan-ı muhabbetle nagam-saz,
Ah istiyorum, göklere âmâde-i pervâz
Bir lâne-i âvârede bir ömr-i hayâlî...
Bir ömr-i hayâlî... Hani gülbünler içinde
Bir kuşcağızın ömr-i bahârîsî kadar hoş;
Bir ömr-i hayâlî... Hani göllerde, yeşil, boş
Göllerde, o sâfiyet-i vecd-âver içinde
Bir dalgacığın ömrü kadar zaîl ü hâlî
Bir ömr-i hayâlî! ( Tevfik Fikret )
YORUMLAR