SERPMEK g. f. 1. (Bir yere) bir şey serpmek, onu saçarak atmak: Tarlaya tohum serpmek. Tavuklara yem serpmek. Baygın bir kimsenin y...
SERPMEK g. f.
1. (Bir yere) bir şey serpmek, onu saçarak atmak: Tarlaya tohum serpmek. Tavuklara yem serpmek. Baygın bir kimsenin yüzüne su serpmek.
2. (Bir şeye) bir şey serpmek, onu bir şeye eklemek, üstüne ince bir katman halinde dökmek: Bir et parçasının üstüne birazcık tuz ve karabiber serpmek.
*Çiçekç. Su serpmek, yüzeysel rutubet sağlamak amacıyla bir süzgeçle ya da puarlı çok ince bir şınngayla bitkilerin üstüne su püskürtmek. (Körpe filizlere genç fidanlara ve tropikal sera bitkilerine bu şekilde su serpilir.)
*Teknol. Kimi bölgelerine evvel bir yapıştırıcı sürülmüş bir yüzey üstüne koruyucu ya da dekoratif bir kaplama oluşturmak amacıyla, ufak metal parçacıklar, pullar, lifler, pigmentler ve boyarmad- deler püskürtmek.
* gçz. f. Kar, yağmur vb sözkonusuysa, ince ince yağmak; serpelemek.
* serpilmek edilg. f. Serpmek eylemine mevzu olmak: Bardaklara doldurulan salebin üstüne tarçın serpilmişti. Öncesinden çamaşırlara birazcık su serpilirse, ütü kolay oluyor.
* serptirmek ettirg. f. Serpmek eylemini yaptırmak. serpme ebru, herhangi bir ebru üstüne fazla öd katılmamış boyaya batırılan fırça ile serpme biçiminde meydana getirilen ebru. (Taviz azlığından boyalar dağılmadan nokta nokta kalır. Boya yerine neft serildiğinde de neftli ebru denir.)
1. (Bir yere) bir şey serpmek, onu saçarak atmak: Tarlaya tohum serpmek. Tavuklara yem serpmek. Baygın bir kimsenin yüzüne su serpmek.
2. (Bir şeye) bir şey serpmek, onu bir şeye eklemek, üstüne ince bir katman halinde dökmek: Bir et parçasının üstüne birazcık tuz ve karabiber serpmek.
*Çiçekç. Su serpmek, yüzeysel rutubet sağlamak amacıyla bir süzgeçle ya da puarlı çok ince bir şınngayla bitkilerin üstüne su püskürtmek. (Körpe filizlere genç fidanlara ve tropikal sera bitkilerine bu şekilde su serpilir.)
*Teknol. Kimi bölgelerine evvel bir yapıştırıcı sürülmüş bir yüzey üstüne koruyucu ya da dekoratif bir kaplama oluşturmak amacıyla, ufak metal parçacıklar, pullar, lifler, pigmentler ve boyarmad- deler püskürtmek.
* gçz. f. Kar, yağmur vb sözkonusuysa, ince ince yağmak; serpelemek.
* serpilmek edilg. f. Serpmek eylemine mevzu olmak: Bardaklara doldurulan salebin üstüne tarçın serpilmişti. Öncesinden çamaşırlara birazcık su serpilirse, ütü kolay oluyor.
* serptirmek ettirg. f. Serpmek eylemini yaptırmak. serpme ebru, herhangi bir ebru üstüne fazla öd katılmamış boyaya batırılan fırça ile serpme biçiminde meydana getirilen ebru. (Taviz azlığından boyalar dağılmadan nokta nokta kalır. Boya yerine neft serildiğinde de neftli ebru denir.)
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR