SESBİLİM a. 1. Naturel dillerin ses dizgelerinin bilimsel incelemesi. (Eşanl. FONOLOJİ.) 2. Bir organik dilde ses dizgelerini belir...
SESBİLİM a.
1. Naturel dillerin ses dizgelerinin bilimsel incelemesi. (Eşanl. FONOLOJİ.)
2. Bir organik dilde ses dizgelerini belirleyen ilkeler ya da kurallar bütünü.
3. Bir üretici dilbilgisinin, bir sesçil vizyonu sözdizim tarafınca üretilen yüzeysel yapılara bağlayan kısmı. (Eşanl. SESBİLİMSEL BİLEŞEN.)
*ANSİKL. Sesbilimin özgül katkısı, belli sayıda ayrık öğelerin (sesbirimler) dökümünden kalkarak oluşturulmuş yayınlanma türlerini araştırmaya ve incelemeye dayanır. Sesbilimsel öğelerin bu ayrık niteliği, ister sinirsel itkiler, sinirsel-kassal etkinlikler, eklemleme hareketleri, ses dalgalarının yayılması, isterse işitim mekanizmaları sözkonusu olsun, tüm diğer düzeylerde kesintisiz kalite taşıyan sesçil olgularla karşıtlaşmalarına neden olur.
Bu karşıtlığı açıkça ilk ortaya koyan hintli dilbilgici Patancali'dir (ortalama İ.Ö. 150). Patancali'ye gore, her dilsel birimde, bir devamlı değişmeyen kendilikle (sphota) bu kendiliğin somut ve değişken gerçekleşmesini (dhvani) birbirinden ayırmak gerekir. Yazı kullanımında da, hiç olmazsa simgelerin ideogramlar şeklinde değil de, sözcükleri hece hece kesen fonogramlar şeklinde kullanılmaya başlanmasından sonrasında, aynı kavramın örtük halde bulunmuş olduğu söylenebilir. Sadece, abecesel yazının meşhur ve ünsüzler için ayrı simgeler kullanarak gelişmesi bile usçul bir dilsel çözümlemeden çok bir takım tarihsel rastlantıdan lanır. Fakat bu gelişme sesbilimsel düşünceyi yüzyıllar süresince derinden etkilemiştir. Sesle bu sesi yazıya aktaran simge arasındaki fark Antikçağ'dan beri bilinir: Yunanlılarda “stoiekhon" ve "grammaâ€, Romalılarda "elementum†ve “litteraâ€.
1873'te, Dufriche-Desgenettes'in Paris Dilbilim derneği'ne almanca "Sprachla- ut"un karşılığı olarak önerilmiş olduğu "fonem" (sesbirim) sözcüğünün benimsenmesi, tıpkı evrensel sesçil çevriyazı dizgelerinin, bilhassa H. Sweet ve R Passy'nin çalışmalarıyla gelişmesi şeklinde kuşkusuz sesbilimsel düşünceye kolaylık elde etmiştir. Fakat çağdaş sesbilimin gerçek kalkış noktası W. D. VVhitney ile J. Baudouin de Courtenay'nin ve sonrasında da bilhassa F. de Saussure'ün emek harcamaları olmuştur. Saussure'e gore bir dil “her biri kati halde sınırı olan ve sayıları belirli bir birim oluşturan ses öğeleri dizgesi†ihtiva eder. Bu fikir, 30'lu yıllarda, Prag dilbilim çevresi'nin üyeleri N. Trubetzkoy ve R. Jakobson kadar, ingılterede D. Jones, Fransada A. Martinet ÂBD'de E. Sapir ve L. Bloomfield ya da Danimarkada L. Hjelmslev tarafınca olmak suretiyle tüm yapısalcı okullar tarafınca benimsenmiştir.
Bir sesbilimsel yayınlanma demek ki en minik sesçil öğelerin çizgisel bir kesiti olarak düşünülmüştür: bunlar dilin sesbirimleridir. Sesbilimin görevi temelde, belli bir dildeki sesbirimlerın listesini oluşturmak, bunların bağlamsal değişkelerini (ya da sesbirimsel değişkelerini) belirlemek ve bu sesbirimleri akustik ya da söyleniş özelliklerine gore sınıflandırmaktır.
Bloomfield'in “ayırıcı özellikler†adını verdiği bu özelliklerin incelenmesi Jakobson'u, bir sesbilimsel gösterimin gerçek en minik öğelerini sesbirimlerin değil, özelliklerin oluşturduğu düşüncesine yöneltti. Ek olarak Jakobson, o zamana dek çok yanlı olarak nitelenen /p-t-k/ ünsüzlerinin söyleyiş yeri şeklinde etkenlerin bile bağımsız iki karşıtlığa ayrılabileceğini kanıtladı: ince/kalınca ve pes/tiz. Jakobson'un kuramının bir başka sonucu da, özelliklerin evrensel bir dizini bulunduğunu düşünme olanağıydı. Bu dizinde yer edinen özellikleri her dil kendi sesbilimsel dizgesinin oluşturucuları için kullanır.
Ayırıcı özellikler kuramı, üretici ve dönüşümsel gramer kuramına organik olarak katıldı. Davranışçılığın tesiri altında nesnellik kaygısıyla yalnızca direkt gözlemlenebilir verileri inceleyen uygar amerikan dilbilimine tepki olarak dili evrensel nitelikli, insan türüne özgü bilimsel bir yeti biçiminde tanımlamayı amaçlayan Chomsky'nin kuramı anlıkçıdır: çocuk konuşmayı, okuma ya da saymayı öğrenir şeklinde değil, doğuştan gelen bir dizgenin olgunlaşmasıyla, yürümeyi ya da görmeyi öğrendiği şeklinde öğrenir. Dil sözkonusu olduğunda bu dizgenin parametrelerini deneyle saptar. Ayırıcı özellikler kuramının evrensel yanının dilbilimin bu şekilde ele alınmasına çok uygun düşmüş olduğu kolayca görülür 60'lı yıllarda bilhassa Noam Chomsky ve Morris Halle tarafınca geliştirilen üretici sesbilgisi dilbilgisinin oluşturucularından biri şeklinde tasarlanmıştı. Bu kuram iki sesbilimsel yayınlanma düzeyi öngörür: dizgesel sesbirimler düzeyi (yapısalcıların sesbirimlerine denk düşen ve dilin sözlüksel girişlerini tanımlayan) ve dizgesel sesbılgisi düzeyi (sıkı bir sesçil çevriyazıya denk düşen düzey). Yapısalcıların sesbirimlerine denk düşen (Chomsky'nin “sınıflandırılmış sesbirimler†söylediği) yayınlanma düzeyinde, bir örnekle açıklanabilecek bir problem vardır. Birçok avrupa dilinde, bir sıfatın anlamı latince in'den türeme bir önek vesilesiyle değiştirilebilir. Dizgesel sesbirimler düzeyinde bu önek/in/ olarak gösterilebilir Ödat bir ünsüzle başlarsa, İni çoğu zaman bir sonraki ünsüzle aynı söyleyiş yerinde genizsil bir ünsüz olarak gerçekleştirilir (doğrusu [p] ya da [b] önünde [m], [f] ya da [v] önünde [m], [k] ya da [g] önünde [ıg], vb ). Burada sözkonusu olan, neredeyse tüm dillerde eşdeğerlileri bulunabilen bayağı bir benzeşim vakasıdır. Oysa, dile gore, bu bağlamsal değişkelerden bazıları sesbirimleri oluşturur, oysa ötekiler yalnızca sesbirimsel değişkelerdir. Fakat bu durumda ya biri sesbirime, diğeri sesbirimsel değişkelere ilişkin iki ayrı benzeşim kuralı gerekir ya da, birçok üretici-dönüşümcünün yapmış olduğu şeklinde, "sınıflandırılmış sesbirimler†düzeyinin gerçek bir dizgesel yayınlanma düzeyi olmadığı sonucuna varmak gerekir
N. Chomsky ile M. Halle'nin yapıtı The Sound Pattern ol English'le (1969) geliştirilen üretici sesbilimin "standart kuramı†na gore, yayınlanma iki boyutlu bir matristen oluşur ve kesinlikle çizgiseldir Bu matriste çizgiler ayırıcı özellikleri, kolonlar da ardışık kesitleri gösterir. Oysa, J. R. Firth' ün prozodik kuramı, K. Pike'ın tagmem kuramı ya da Z. Harris'in bileşen çözümlemesi şeklinde diğeri sesbilim kuramları, titrem, meşhur uyumu, vurgulama, titremleme, hece yapısı vb. şeklinde çizgisel bir gösterime iştirak etmesi güç olan prozodi ya da parçaüstü olguları ele almışlardır.
Günümüzde tam evrim içinde olan üre tici sesbilimin özelliği, sesbilimsel gösterimlerdeki çizgisellik engelinin yadsınması ve John Goldsmith'in özkesitsel sesbilimi (burada vizyonu, bağımsız, fakat birbirine bağlı "katlar" oluşturur), Mark Liberman'ın metrik sesbilimi (ikili dallanmalar içeren sesbilimsel yapılara yer verir) ya da Elisabeth Selkirk'in sesbilimsel kategorilere ilişkin emek harcamaları şeklinde çizgisel olmayan model arayışlarıdır.
1. Naturel dillerin ses dizgelerinin bilimsel incelemesi. (Eşanl. FONOLOJİ.)
2. Bir organik dilde ses dizgelerini belirleyen ilkeler ya da kurallar bütünü.
3. Bir üretici dilbilgisinin, bir sesçil vizyonu sözdizim tarafınca üretilen yüzeysel yapılara bağlayan kısmı. (Eşanl. SESBİLİMSEL BİLEŞEN.)
*ANSİKL. Sesbilimin özgül katkısı, belli sayıda ayrık öğelerin (sesbirimler) dökümünden kalkarak oluşturulmuş yayınlanma türlerini araştırmaya ve incelemeye dayanır. Sesbilimsel öğelerin bu ayrık niteliği, ister sinirsel itkiler, sinirsel-kassal etkinlikler, eklemleme hareketleri, ses dalgalarının yayılması, isterse işitim mekanizmaları sözkonusu olsun, tüm diğer düzeylerde kesintisiz kalite taşıyan sesçil olgularla karşıtlaşmalarına neden olur.
Bu karşıtlığı açıkça ilk ortaya koyan hintli dilbilgici Patancali'dir (ortalama İ.Ö. 150). Patancali'ye gore, her dilsel birimde, bir devamlı değişmeyen kendilikle (sphota) bu kendiliğin somut ve değişken gerçekleşmesini (dhvani) birbirinden ayırmak gerekir. Yazı kullanımında da, hiç olmazsa simgelerin ideogramlar şeklinde değil de, sözcükleri hece hece kesen fonogramlar şeklinde kullanılmaya başlanmasından sonrasında, aynı kavramın örtük halde bulunmuş olduğu söylenebilir. Sadece, abecesel yazının meşhur ve ünsüzler için ayrı simgeler kullanarak gelişmesi bile usçul bir dilsel çözümlemeden çok bir takım tarihsel rastlantıdan lanır. Fakat bu gelişme sesbilimsel düşünceyi yüzyıllar süresince derinden etkilemiştir. Sesle bu sesi yazıya aktaran simge arasındaki fark Antikçağ'dan beri bilinir: Yunanlılarda “stoiekhon" ve "grammaâ€, Romalılarda "elementum†ve “litteraâ€.
1873'te, Dufriche-Desgenettes'in Paris Dilbilim derneği'ne almanca "Sprachla- ut"un karşılığı olarak önerilmiş olduğu "fonem" (sesbirim) sözcüğünün benimsenmesi, tıpkı evrensel sesçil çevriyazı dizgelerinin, bilhassa H. Sweet ve R Passy'nin çalışmalarıyla gelişmesi şeklinde kuşkusuz sesbilimsel düşünceye kolaylık elde etmiştir. Fakat çağdaş sesbilimin gerçek kalkış noktası W. D. VVhitney ile J. Baudouin de Courtenay'nin ve sonrasında da bilhassa F. de Saussure'ün emek harcamaları olmuştur. Saussure'e gore bir dil “her biri kati halde sınırı olan ve sayıları belirli bir birim oluşturan ses öğeleri dizgesi†ihtiva eder. Bu fikir, 30'lu yıllarda, Prag dilbilim çevresi'nin üyeleri N. Trubetzkoy ve R. Jakobson kadar, ingılterede D. Jones, Fransada A. Martinet ÂBD'de E. Sapir ve L. Bloomfield ya da Danimarkada L. Hjelmslev tarafınca olmak suretiyle tüm yapısalcı okullar tarafınca benimsenmiştir.
Bir sesbilimsel yayınlanma demek ki en minik sesçil öğelerin çizgisel bir kesiti olarak düşünülmüştür: bunlar dilin sesbirimleridir. Sesbilimin görevi temelde, belli bir dildeki sesbirimlerın listesini oluşturmak, bunların bağlamsal değişkelerini (ya da sesbirimsel değişkelerini) belirlemek ve bu sesbirimleri akustik ya da söyleniş özelliklerine gore sınıflandırmaktır.
Bloomfield'in “ayırıcı özellikler†adını verdiği bu özelliklerin incelenmesi Jakobson'u, bir sesbilimsel gösterimin gerçek en minik öğelerini sesbirimlerin değil, özelliklerin oluşturduğu düşüncesine yöneltti. Ek olarak Jakobson, o zamana dek çok yanlı olarak nitelenen /p-t-k/ ünsüzlerinin söyleyiş yeri şeklinde etkenlerin bile bağımsız iki karşıtlığa ayrılabileceğini kanıtladı: ince/kalınca ve pes/tiz. Jakobson'un kuramının bir başka sonucu da, özelliklerin evrensel bir dizini bulunduğunu düşünme olanağıydı. Bu dizinde yer edinen özellikleri her dil kendi sesbilimsel dizgesinin oluşturucuları için kullanır.
Ayırıcı özellikler kuramı, üretici ve dönüşümsel gramer kuramına organik olarak katıldı. Davranışçılığın tesiri altında nesnellik kaygısıyla yalnızca direkt gözlemlenebilir verileri inceleyen uygar amerikan dilbilimine tepki olarak dili evrensel nitelikli, insan türüne özgü bilimsel bir yeti biçiminde tanımlamayı amaçlayan Chomsky'nin kuramı anlıkçıdır: çocuk konuşmayı, okuma ya da saymayı öğrenir şeklinde değil, doğuştan gelen bir dizgenin olgunlaşmasıyla, yürümeyi ya da görmeyi öğrendiği şeklinde öğrenir. Dil sözkonusu olduğunda bu dizgenin parametrelerini deneyle saptar. Ayırıcı özellikler kuramının evrensel yanının dilbilimin bu şekilde ele alınmasına çok uygun düşmüş olduğu kolayca görülür 60'lı yıllarda bilhassa Noam Chomsky ve Morris Halle tarafınca geliştirilen üretici sesbilgisi dilbilgisinin oluşturucularından biri şeklinde tasarlanmıştı. Bu kuram iki sesbilimsel yayınlanma düzeyi öngörür: dizgesel sesbirimler düzeyi (yapısalcıların sesbirimlerine denk düşen ve dilin sözlüksel girişlerini tanımlayan) ve dizgesel sesbılgisi düzeyi (sıkı bir sesçil çevriyazıya denk düşen düzey). Yapısalcıların sesbirimlerine denk düşen (Chomsky'nin “sınıflandırılmış sesbirimler†söylediği) yayınlanma düzeyinde, bir örnekle açıklanabilecek bir problem vardır. Birçok avrupa dilinde, bir sıfatın anlamı latince in'den türeme bir önek vesilesiyle değiştirilebilir. Dizgesel sesbirimler düzeyinde bu önek/in/ olarak gösterilebilir Ödat bir ünsüzle başlarsa, İni çoğu zaman bir sonraki ünsüzle aynı söyleyiş yerinde genizsil bir ünsüz olarak gerçekleştirilir (doğrusu [p] ya da [b] önünde [m], [f] ya da [v] önünde [m], [k] ya da [g] önünde [ıg], vb ). Burada sözkonusu olan, neredeyse tüm dillerde eşdeğerlileri bulunabilen bayağı bir benzeşim vakasıdır. Oysa, dile gore, bu bağlamsal değişkelerden bazıları sesbirimleri oluşturur, oysa ötekiler yalnızca sesbirimsel değişkelerdir. Fakat bu durumda ya biri sesbirime, diğeri sesbirimsel değişkelere ilişkin iki ayrı benzeşim kuralı gerekir ya da, birçok üretici-dönüşümcünün yapmış olduğu şeklinde, "sınıflandırılmış sesbirimler†düzeyinin gerçek bir dizgesel yayınlanma düzeyi olmadığı sonucuna varmak gerekir
N. Chomsky ile M. Halle'nin yapıtı The Sound Pattern ol English'le (1969) geliştirilen üretici sesbilimin "standart kuramı†na gore, yayınlanma iki boyutlu bir matristen oluşur ve kesinlikle çizgiseldir Bu matriste çizgiler ayırıcı özellikleri, kolonlar da ardışık kesitleri gösterir. Oysa, J. R. Firth' ün prozodik kuramı, K. Pike'ın tagmem kuramı ya da Z. Harris'in bileşen çözümlemesi şeklinde diğeri sesbilim kuramları, titrem, meşhur uyumu, vurgulama, titremleme, hece yapısı vb. şeklinde çizgisel bir gösterime iştirak etmesi güç olan prozodi ya da parçaüstü olguları ele almışlardır.
Günümüzde tam evrim içinde olan üre tici sesbilimin özelliği, sesbilimsel gösterimlerdeki çizgisellik engelinin yadsınması ve John Goldsmith'in özkesitsel sesbilimi (burada vizyonu, bağımsız, fakat birbirine bağlı "katlar" oluşturur), Mark Liberman'ın metrik sesbilimi (ikili dallanmalar içeren sesbilimsel yapılara yer verir) ya da Elisabeth Selkirk'in sesbilimsel kategorilere ilişkin emek harcamaları şeklinde çizgisel olmayan model arayışlarıdır.
Kaynak: Büyük Larousse
Sesbilim (Ses Bilimi, Fonoloji, Fonetik Dil)
YORUMLAR