SEYL a. (ar. seyl). Esk. 1. Sel: "Seyl itdi gözüm yaşın ol ırmağ içinde" (Vasfi, XVI. yy.). 2. Şiddetle gelen şey. 3. Sey...
SEYL a. (ar. seyl). Esk.
1. Sel: "Seyl itdi gözüm yaşın ol ırmağ içinde" (Vasfi, XVI. yy.).
2. Şiddetle gelen şey.
3. Seyl-averd, selle gelmiş olan. || Seylgâh, sel yatağı; dünya. || Seyl-hiz, coşkun sel için kullanılır. || Seyl-ram, selin köpüre kö- püre akması. || Seyl-i bela, yıkım seli. || Seyl-i kasîr. düz yerlerden kaynayan akarsu. || Seyl-i sirişk, gözyaşı seli: "Ey Fuzuli, ahıdup seyl-i sirişk ağlayalı" (Fuzuli, XVI. yy.). || Seyl-ûl-arim, Seba şehrini batıran sel felaketi.
1. Sel: "Seyl itdi gözüm yaşın ol ırmağ içinde" (Vasfi, XVI. yy.).
2. Şiddetle gelen şey.
3. Seyl-averd, selle gelmiş olan. || Seylgâh, sel yatağı; dünya. || Seyl-hiz, coşkun sel için kullanılır. || Seyl-ram, selin köpüre kö- püre akması. || Seyl-i bela, yıkım seli. || Seyl-i kasîr. düz yerlerden kaynayan akarsu. || Seyl-i sirişk, gözyaşı seli: "Ey Fuzuli, ahıdup seyl-i sirişk ağlayalı" (Fuzuli, XVI. yy.). || Seyl-ûl-arim, Seba şehrini batıran sel felaketi.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR