sırf zarf Arapça ¹irf 1 . Yalnızca: "Sırf vazife diye yaptığım bu küçücük hizmetler boşa gitti."- R. N. Güntekin ...
sırf
zarf Arapça ¹irf
1 . Yalnızca:
2 . Tümüyle, tüm olarak, büsbütün:
"Kâhinliğimin sırf bir tesadüfe dayandığı oy birliği ile kabul edildi."- H. Taner.
SIRF be. (ar şırf).
1. Yalnız, salt, sadece: Sırt bu kitabı alabilmek için tüm kitapçıları dolaştım. Sırf kendinizi düşünüyorsunuz,
2. Tümüyle, baştan aşağı: İddiaları sırf hayal mahsulü.
*İsi. huk. Sırf mahlut, Osmanlı devletinde ölen kişinin mirasçılarının, miras ya da tapu kanalıyla geçen hakkı kabul etmemeleri. (Bu durumda mal hazîneye kalırdı.)
1. Yalnız, salt, sadece: Sırt bu kitabı alabilmek için tüm kitapçıları dolaştım. Sırf kendinizi düşünüyorsunuz,
2. Tümüyle, baştan aşağı: İddiaları sırf hayal mahsulü.
*İsi. huk. Sırf mahlut, Osmanlı devletinde ölen kişinin mirasçılarının, miras ya da tapu kanalıyla geçen hakkı kabul etmemeleri. (Bu durumda mal hazîneye kalırdı.)
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR