telafi TDK,Türk Dil Kurumu isim (tela:fi:, l ince okunur) Arapça telÂ¥f³ Kötü bir etkiyi veya sonucu başka bir etki ile yok etme...
telafi
TDK,Türk Dil Kurumu
Kötü bir etkiyi veya sonucu başka bir etki ile yok etme, karşılama, yerine koyma:
"Telafisi kolay olmayan bir zarar."- .
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- telafi etmek
TELAFİ a. (ar. lefven'öen telafi).
1. Bir tersliği, kötü bir etkiyi, olumsuz bir durumu, bir zararı başka bir etkiyle ortadan kaldırma, karşılama, dengeleme, yerini doldurma: Kaybımızın telafisi mümkün değil.
2. Bir şeyi telafi etmek, bir tersliği, bir zararı, yerine başka bir şey koyarak karşılamak, bir etkiyi başka bir etkiyle dengelemek: Sizi taşraya gönderiyoruz, ama bunu telafi etmek için ücretinizi de yükseltiyoruz, iyi niyeti ve çalışkanlığıyla tüm kusurlarını telafi ediyor.
*Esk. Telafii matat, kaybedilenin yerine bir başka şey kazanma: "... hatta israfı, sefaheti yolunda ifasına mecbur olduğu izaf-ı muzâafiyle telafii mâfât ettiğinden..." (Ebüzziya Tevfik)
*Kamu mal. Verginin telafi etkisi, yükümlünün bir vergi artışı karşısında yaşam biçimini sürdürmek ve bu vergi artışının gelirinde ortaya çıkardığı azalma etkisini telafi etmek için gösterdiği tepki. (Örneğin, eski gelir düzeyini korumak için kişinin daha fazla çalışması gibi.)
*Uluslarar. ikt. Telafi edici parasal miktarlar, Avrupa topluluğu ülkelerinin paraları arasında ortaya çıtam kambiyo farklarına bağlı olarak ulusal piyasalar arasında beliren tarım ürünleri fiyat farklarını gidermek amacıyla topluluk içi tarım ürünleri değişimlerine uygulanan vergi ya da sübvansiyonlar sistemi. || Telafi edici vergi, Avrupa Ekonomik topluluğu üyesi ülkelerin, yabancı piyasalarda uygulanan fiyatlarla ulusal piyasada uygulanan fiyat arasında görülen eşitsizlikleri gidermek amacıyla, dışalım malları (özellikle tarım ürünleri) almak hakkına sahip oldukları fark giderici vergi.
1. Bir tersliği, kötü bir etkiyi, olumsuz bir durumu, bir zararı başka bir etkiyle ortadan kaldırma, karşılama, dengeleme, yerini doldurma: Kaybımızın telafisi mümkün değil.
2. Bir şeyi telafi etmek, bir tersliği, bir zararı, yerine başka bir şey koyarak karşılamak, bir etkiyi başka bir etkiyle dengelemek: Sizi taşraya gönderiyoruz, ama bunu telafi etmek için ücretinizi de yükseltiyoruz, iyi niyeti ve çalışkanlığıyla tüm kusurlarını telafi ediyor.
*Esk. Telafii matat, kaybedilenin yerine bir başka şey kazanma: "... hatta israfı, sefaheti yolunda ifasına mecbur olduğu izaf-ı muzâafiyle telafii mâfât ettiğinden..." (Ebüzziya Tevfik)
*Kamu mal. Verginin telafi etkisi, yükümlünün bir vergi artışı karşısında yaşam biçimini sürdürmek ve bu vergi artışının gelirinde ortaya çıkardığı azalma etkisini telafi etmek için gösterdiği tepki. (Örneğin, eski gelir düzeyini korumak için kişinin daha fazla çalışması gibi.)
*Uluslarar. ikt. Telafi edici parasal miktarlar, Avrupa topluluğu ülkelerinin paraları arasında ortaya çıtam kambiyo farklarına bağlı olarak ulusal piyasalar arasında beliren tarım ürünleri fiyat farklarını gidermek amacıyla topluluk içi tarım ürünleri değişimlerine uygulanan vergi ya da sübvansiyonlar sistemi. || Telafi edici vergi, Avrupa Ekonomik topluluğu üyesi ülkelerin, yabancı piyasalarda uygulanan fiyatlarla ulusal piyasada uygulanan fiyat arasında görülen eşitsizlikleri gidermek amacıyla, dışalım malları (özellikle tarım ürünleri) almak hakkına sahip oldukları fark giderici vergi.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR