toka (I) isim (to'ka) 1 . Kemer, kayış, ayakkabı vb.nin iki ucunu birbirine bağlamaya, bunları istenilen genişlikte tutmaya ya...
toka (I)
isim (to'ka)
1 . Kemer, kayış, ayakkabı vb.nin iki ucunu birbirine bağlamaya, bunları istenilen genişlikte tutmaya yarayan, türlü biçimlerde tutturmalık.
2 . Kadınların saçlarını tutturmaya yarayan, bazen de süs olarak kullanılan araç:
"Bir de sahte taşlı bir toka takmış saçlarına."- Ç. Altan.
toka (II)
isim İtalyanca tocco
1 . El sıkışma.
2 . İçki içerken birinin şerefine, sağlığına kadeh tokuşturma.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
toka etmek
Nevzat Toka
Toka lastiği nasıl yapılır bilgi verir misiniz?
TOKA a. (ar. (avk, halka, gerdanlık; tasmadan).
1. Kemer, kayış vb.'nin iki ucunu tutturmaya yarayan ve arasından ince, metal bir dil geçen halka.
2. Kadınların saçlarını tutturmaya yarayan, kimi zaman da süs olarak kullanılan nesne.
*Kuşç. Çığırtkan olarak kullanılan ördeklerin ayağına takılan kösele ya da pirinçten yapılmış bilezik.
*Teknol. Toka dili, bir tokanın ortasına yerleştirilen ve bir kayış ya da bir kemerin deliklerinden birine girerek tokalanmayı sağlayan eklemli metal uç.
*ANSİKL. Tar. Yunanlılar ve Romalılar kemer takaları kullanıyorlardı. Özellikle Tötonlar'da, tokalar silahların ayrılmaz bir parçası haline geldi ve metal işçiliğinin ince işlemeli öğelerinden biri oldu, iskitsarmat hayvan motiflerini benimseyen germen savaşçıları, kemer ve takalarında, ölesiye bir mücadeleye girmiş hayvan betimleri kullanıyorlardı. Frank ve burgund mezarlarında, kabartmalarla süslü, kakma ya da oyma tekniğinde işlenmiş, gümüş ya da tunç kemer takaları bulundu. Ortaçağ boyunca tokalar özellikle süs öğesi olarak önem kazandı, bunlar XIV. yy.'ın ikinci yarısında, şövalyelerin giyimlerinde en yüksek düzeyine ulaştı, ancak XV. yy.'dan başlayarak önemini yitirdi.
Ayakkabı takaları da önemli bir süs öğesiydi. louis XIV. döneminde değerli ya da yalancı taşlarla süslü tokalar kullanılıyordu. XVIII. yy. Avrupası'nda ayakkabı takaları süs açısından daha da zenginleşti. 1770'lerin züppeleri altın, gümüş vb. değerli metallerden yapılmış, değerli ya da yalancı taşlarla süslü, büyük tokalı ayakkabılar giyiyorlardı. XX. yy. kadın modasında zengin bezemeli, ancak değerli taşların çok seyrek kullanıldığı tokalar beğeni kazandı.
*Türkler'de toka. Hun mezarlarında ele geçen takaların halkaları genellikle daire biçimindedir; biraz kalınca olan bu takaların kesiti de yuvarlaktı. Tokanın kayışa tutturulduğu yer genellikle kaşlıydı. Bu türden takalara Sirmium ve Transilvanya bölgelerinde çokça rastlanmıştır Kayışa bağlanan yeri düz olan avar takaları hayvan (at gövdeli, kuş başlı efsanevi yaratıklar, griffonlar, aslan vb.) ve bitki motifleriyle süslenmiştir. Kurganlarda ele geçen ve taş nineler (balbal) üzerinde görülen kemer takaları göktürk örneklerinin aydınlanmasını sağladı. Taş ninelerin takaları birbirine geçmeli halkalardan oluşur. Bu dönemden kalma tunçtan, yeşim taşından tokalar da vardır. Nihavend'de ortaya çıkarılan Selçuklu buluntuları arasında, XI. yy. sonu - XII. yy. başlarına tarihlendirilen gümüş tokalar da vardır, bunlar savatlama ve eğri kesim tekniklerinde bezenmiştir (British Museum). Anadolu'da maden işçiliğinin çok gelişmiş olduğu artuklu yöresinden gümüş tokalar (XIII. yy.) ajur ve yaldızlama tekniklerinde süslenmiştir (British Museum). Bu takaların üzerinde birbirine bağlanmış üç madalyon bulunur Ortadaki madalyonda çift başlı kartal, yandakilerdeyse sırt sırta duran çifte sfenks ve griffon motifleri yer alır. Tokanın öteki parçasında üç yatay friz halinde birbirini kovalayan hayvan motifleri vardır. OsmanlI döneminde değerli metallerden yapılıp değerli taşlarla bezeli kemerlerin takaları da o ölçüde gösterişlidir. Topkapı sarayı müzesi'nde bulunan örneklerin yanı sıra Nakkaş Osman, Nigâri ve Levni gibi minyatürcülerin yapıtları da osmanlı kemerleri ve takalarına ilişkin bilgi edinmemizi sağlamaktadır.
TOKA a. (ital. toccare, dokunmak, toc- ca dokun'dan).
1. El sıkışma.
2. içki içerken bir kimsenin şerefine, sağlığına kadeh tokuşturma.
3. (Bir kimseyle) toka etmek, onunla el sıkışmak; kadehlerini birbirine vurmak; kadeh tokuşturmak.
4. Arg. (Bir kimseye) belli bir miktar para toka etmek; vermek: On binliği toka edince, bülbül gibi konuştu.
*Denize. Toka etmek, herhangi bir arma donanımını olabildiğince yukarı çekmek. || Toka olmak, herhangi bir arma donanımından söz ederken tamamen yukarı çekilmiş durumda dmak. || Bayrak toka etmek, gemilerde, her sabah yerel saat ile 08.00'de ulusal bayrağı kıç göndere çekmek. || Fors toka etmek, komodor, filo komutanı gibi taktik komutanların bulunduğu savaş gemilerinin grandi direklerine bu komutanların forslarını çekmek. (Komutan gemi değiştirdiğinde, fors ayrıldığı gemiden gece yarısı arya edilir, geçtiği gemiye yine gece yarısı toka edilir.)
*Dökme. Yörs. Dokuma tezgâhındaki iplik makarası.
* ünl. Denize. Toka sancak! sancağın, direğin tepesine kadar çekilmesi için verilen komut.
1. Kemer, kayış vb.'nin iki ucunu tutturmaya yarayan ve arasından ince, metal bir dil geçen halka.
2. Kadınların saçlarını tutturmaya yarayan, kimi zaman da süs olarak kullanılan nesne.
*Kuşç. Çığırtkan olarak kullanılan ördeklerin ayağına takılan kösele ya da pirinçten yapılmış bilezik.
*Teknol. Toka dili, bir tokanın ortasına yerleştirilen ve bir kayış ya da bir kemerin deliklerinden birine girerek tokalanmayı sağlayan eklemli metal uç.
*ANSİKL. Tar. Yunanlılar ve Romalılar kemer takaları kullanıyorlardı. Özellikle Tötonlar'da, tokalar silahların ayrılmaz bir parçası haline geldi ve metal işçiliğinin ince işlemeli öğelerinden biri oldu, iskitsarmat hayvan motiflerini benimseyen germen savaşçıları, kemer ve takalarında, ölesiye bir mücadeleye girmiş hayvan betimleri kullanıyorlardı. Frank ve burgund mezarlarında, kabartmalarla süslü, kakma ya da oyma tekniğinde işlenmiş, gümüş ya da tunç kemer takaları bulundu. Ortaçağ boyunca tokalar özellikle süs öğesi olarak önem kazandı, bunlar XIV. yy.'ın ikinci yarısında, şövalyelerin giyimlerinde en yüksek düzeyine ulaştı, ancak XV. yy.'dan başlayarak önemini yitirdi.
Ayakkabı takaları da önemli bir süs öğesiydi. louis XIV. döneminde değerli ya da yalancı taşlarla süslü tokalar kullanılıyordu. XVIII. yy. Avrupası'nda ayakkabı takaları süs açısından daha da zenginleşti. 1770'lerin züppeleri altın, gümüş vb. değerli metallerden yapılmış, değerli ya da yalancı taşlarla süslü, büyük tokalı ayakkabılar giyiyorlardı. XX. yy. kadın modasında zengin bezemeli, ancak değerli taşların çok seyrek kullanıldığı tokalar beğeni kazandı.
*Türkler'de toka. Hun mezarlarında ele geçen takaların halkaları genellikle daire biçimindedir; biraz kalınca olan bu takaların kesiti de yuvarlaktı. Tokanın kayışa tutturulduğu yer genellikle kaşlıydı. Bu türden takalara Sirmium ve Transilvanya bölgelerinde çokça rastlanmıştır Kayışa bağlanan yeri düz olan avar takaları hayvan (at gövdeli, kuş başlı efsanevi yaratıklar, griffonlar, aslan vb.) ve bitki motifleriyle süslenmiştir. Kurganlarda ele geçen ve taş nineler (balbal) üzerinde görülen kemer takaları göktürk örneklerinin aydınlanmasını sağladı. Taş ninelerin takaları birbirine geçmeli halkalardan oluşur. Bu dönemden kalma tunçtan, yeşim taşından tokalar da vardır. Nihavend'de ortaya çıkarılan Selçuklu buluntuları arasında, XI. yy. sonu - XII. yy. başlarına tarihlendirilen gümüş tokalar da vardır, bunlar savatlama ve eğri kesim tekniklerinde bezenmiştir (British Museum). Anadolu'da maden işçiliğinin çok gelişmiş olduğu artuklu yöresinden gümüş tokalar (XIII. yy.) ajur ve yaldızlama tekniklerinde süslenmiştir (British Museum). Bu takaların üzerinde birbirine bağlanmış üç madalyon bulunur Ortadaki madalyonda çift başlı kartal, yandakilerdeyse sırt sırta duran çifte sfenks ve griffon motifleri yer alır. Tokanın öteki parçasında üç yatay friz halinde birbirini kovalayan hayvan motifleri vardır. OsmanlI döneminde değerli metallerden yapılıp değerli taşlarla bezeli kemerlerin takaları da o ölçüde gösterişlidir. Topkapı sarayı müzesi'nde bulunan örneklerin yanı sıra Nakkaş Osman, Nigâri ve Levni gibi minyatürcülerin yapıtları da osmanlı kemerleri ve takalarına ilişkin bilgi edinmemizi sağlamaktadır.
TOKA a. (ital. toccare, dokunmak, toc- ca dokun'dan).
1. El sıkışma.
2. içki içerken bir kimsenin şerefine, sağlığına kadeh tokuşturma.
3. (Bir kimseyle) toka etmek, onunla el sıkışmak; kadehlerini birbirine vurmak; kadeh tokuşturmak.
4. Arg. (Bir kimseye) belli bir miktar para toka etmek; vermek: On binliği toka edince, bülbül gibi konuştu.
*Denize. Toka etmek, herhangi bir arma donanımını olabildiğince yukarı çekmek. || Toka olmak, herhangi bir arma donanımından söz ederken tamamen yukarı çekilmiş durumda dmak. || Bayrak toka etmek, gemilerde, her sabah yerel saat ile 08.00'de ulusal bayrağı kıç göndere çekmek. || Fors toka etmek, komodor, filo komutanı gibi taktik komutanların bulunduğu savaş gemilerinin grandi direklerine bu komutanların forslarını çekmek. (Komutan gemi değiştirdiğinde, fors ayrıldığı gemiden gece yarısı arya edilir, geçtiği gemiye yine gece yarısı toka edilir.)
*Dökme. Yörs. Dokuma tezgâhındaki iplik makarası.
* ünl. Denize. Toka sancak! sancağın, direğin tepesine kadar çekilmesi için verilen komut.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR