Tuhaf TDK, Türk Dil Kurumu sıfat Arapça tu§af 1 . Acayip: "Nahit'in onda hiç görmediği bir tuhaf hâli vardı."-...
Tuhaf
TDK, Türk Dil Kurumu
sıfat Arapça tu§af
1 . Acayip:
2 . Şaşılacak, garip.
3 . Güldürücü:
4 . Gülünç:
5 . Anlaşılmaz:
6 . (ünlem) Şaşılan bir şey karşısında söylenen söz:
TDK, Türk Dil Kurumu
1 . Acayip:
"Nahit'in onda hiç görmediği bir tuhaf hâli vardı."- T. Buğra.
2 . Şaşılacak, garip.
3 . Güldürücü:
"Kibirli, alıngan olmayan, tuhaf ve nükteli bir adammış."- A. Ş. Hisar.
4 . Gülünç:
"Bu kıyafetle tuhaf oluyorsun."- .
5 . Anlaşılmaz:
"Tuhaf çocuk, günü gününe uymuyor."- .
6 . (ünlem) Şaşılan bir şey karşısında söylenen söz:
"Tuhaf! Her yerde olduğunun aksine, burada şehirden uzaklaştıkça binaların güzelliği artıyor."- A. Haşim.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- (bir şey birinin) tuhafına gitmek
Birleşik Sözler
- işin tuhafı
Tarihte Kalmış Tuhaf Adetler
Dünyanın En Tuhaf 10 Hastalığı
Mimari Eserler - Tuhaf Ev
TUHAF sıt.
1. Alışılagelene uymadığı için bilinmeyen, yadırganan, gülünç bulunan, şaşkınlık uyandıran şey için kullanılır; acayip, garip: Tuhaf bir isim. Tuhaf bir ev. Yemeğin tuhaf bir tadı var. Tuhaf bir kıyafet. Tuhaf bir şey mi söyledim?
2. Davranışlarıyla, görünüşüyle vb. anlaşılmaz bulunan, alışılagelenin dışında, değişik kimse için kullanılır; acayip, garip: Tuhaf bir gençtir, insanlardan çok hayvanlarla konuşur. Kışın ipekli elbiseyle gezen tuhaf bir kadındı.
3. Anlaşılması güç, bir anlam verilemeyen tutum, davranış vb. için kullanılır; acayip, garip: Yüzünde tuhaf bir gülümseme belirdi. Bu çocuğun bakıştan çok tuhaf. Tuhaf bir karar.
4. (Bir) tuhaf olmak, kendim yalnız, güçsüz hissetmek; tuhaf davranışlarda bulunmak; (bir) garip, (bir) acayip olmak. || Tuhafına gitmek, acayibine gitmek.
* be. Bir eylemin değişik, şaşırtıcı bir biçimde yapıldığını belirtir; acayip, garip: Tuhaf yürümek, konuşmak. Bugünlerde çok tuhaf davranıyor, onu anlayamıyorum.
* ünl. Sözü edilenin şaşkınlıkla, hayretle karşılandığını belirten söz; acayip, garip: Tuhaf! O hiç böyle şeyler yapmazdı Tuhaf! Demek sizle vedalaşmadan gittiler.
1. Alışılagelene uymadığı için bilinmeyen, yadırganan, gülünç bulunan, şaşkınlık uyandıran şey için kullanılır; acayip, garip: Tuhaf bir isim. Tuhaf bir ev. Yemeğin tuhaf bir tadı var. Tuhaf bir kıyafet. Tuhaf bir şey mi söyledim?
2. Davranışlarıyla, görünüşüyle vb. anlaşılmaz bulunan, alışılagelenin dışında, değişik kimse için kullanılır; acayip, garip: Tuhaf bir gençtir, insanlardan çok hayvanlarla konuşur. Kışın ipekli elbiseyle gezen tuhaf bir kadındı.
3. Anlaşılması güç, bir anlam verilemeyen tutum, davranış vb. için kullanılır; acayip, garip: Yüzünde tuhaf bir gülümseme belirdi. Bu çocuğun bakıştan çok tuhaf. Tuhaf bir karar.
4. (Bir) tuhaf olmak, kendim yalnız, güçsüz hissetmek; tuhaf davranışlarda bulunmak; (bir) garip, (bir) acayip olmak. || Tuhafına gitmek, acayibine gitmek.
* be. Bir eylemin değişik, şaşırtıcı bir biçimde yapıldığını belirtir; acayip, garip: Tuhaf yürümek, konuşmak. Bugünlerde çok tuhaf davranıyor, onu anlayamıyorum.
* ünl. Sözü edilenin şaşkınlıkla, hayretle karşılandığını belirten söz; acayip, garip: Tuhaf! O hiç böyle şeyler yapmazdı Tuhaf! Demek sizle vedalaşmadan gittiler.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR