Tülbent -di isim Farsça ter + bend 1 . İnce ve seyrek dokunmuş, hafif ve yumuşak pamuklu bez: "Orta hâlli hanımlar renkli ye...
Tülbent -di
isim Farsça ter + bend
1 . İnce ve seyrek dokunmuş, hafif ve yumuşak pamuklu bez:
2 . Bu bezden yapılmış baş örtüsü:
isim Farsça ter + bend
1 . İnce ve seyrek dokunmuş, hafif ve yumuşak pamuklu bez:
"Orta hâlli hanımlar renkli yeldirmeler giyerler ve beyaz tülbent başörtüleri örtünürlerdi."- A. Ş. Hisar.
2 . Bu bezden yapılmış baş örtüsü:
"Mürüvvet bacı, limon küfü tülbendini düşmesin diye bir ucundan ısırmış, elinde süzgeçle çıkageldi."- A. İlhan.
Rüyada Tülbent Görmek
TüLBENT a. (fars. dülbend'den).
1. Seyrek dokunmuş hafif gramajlı yumuşak kumaş. (Örtü olarak kullanıldığı gibi, haşıllarına işlemiyle sertleştirildikten sonra ambalaj bezi ve astar olarak da kullanılır.)
2. Bu bezden yapılmış başörtüsü: Başını tülbentle örtmek.
*El sant. Tülbent işleme ya da tülbent işi. tülbent vb. ince ve seyrekçe dokulu kumaşlara uygulanan bir tür sayılı nakış.
*Esk. spor. Tülbent bozmak, OsmanlIlar döneminde düzenlenen okçuluk yarışmalarında okun tüm menzil taşlarını geçerek rekor kırılması.
*Kur. tar. Tülbent ağası, Osmanlılar'da padişahı giydiren, çamaşırlarını ve sarıklarını saklayıp koruyan, temizleyen görevliye verilen ad. (Bunlara tülbent.gulamı ya da tülbent oğlanı da denirdi. Yavuz Sultan Selim döneminde (1512-1520) Hırkai saadet dairesi'nin bakım ve temizliği de kendilerine verildi. Hasoda ağalarındandılar ve XVIII. yy.'dan sonra odanın amiri oldular. Törenlere at üstünde katılır, ellerinde padişahın sarığını taşırlardı. Saray dışında bir göreve atanınca, vezir rütbesi ile yeniçeri ağası olurlardı. Bu görev 1833'te kaldırıldı.)
*Tekst. Tarak makinesinin çıkışında elde edilen ince elyaf topluluğu. || Bir makinenin çıkışında, değişmez kalınlıkta devamlı bir bütün oluşturmak için bir araya getirilmiş, sözkonusu makinenin genişliğinde, tekstil lifleri kümesi. (Pamuk iplikçiliğinde, bu tülbentler batör çıkışında oluşturulur. Karde yün iplikçiliğinde ve vatka üretiminde ise madde tarak çıkışında tülbent haline getirilir.)
1. Seyrek dokunmuş hafif gramajlı yumuşak kumaş. (Örtü olarak kullanıldığı gibi, haşıllarına işlemiyle sertleştirildikten sonra ambalaj bezi ve astar olarak da kullanılır.)
2. Bu bezden yapılmış başörtüsü: Başını tülbentle örtmek.
*El sant. Tülbent işleme ya da tülbent işi. tülbent vb. ince ve seyrekçe dokulu kumaşlara uygulanan bir tür sayılı nakış.
*Esk. spor. Tülbent bozmak, OsmanlIlar döneminde düzenlenen okçuluk yarışmalarında okun tüm menzil taşlarını geçerek rekor kırılması.
*Kur. tar. Tülbent ağası, Osmanlılar'da padişahı giydiren, çamaşırlarını ve sarıklarını saklayıp koruyan, temizleyen görevliye verilen ad. (Bunlara tülbent.gulamı ya da tülbent oğlanı da denirdi. Yavuz Sultan Selim döneminde (1512-1520) Hırkai saadet dairesi'nin bakım ve temizliği de kendilerine verildi. Hasoda ağalarındandılar ve XVIII. yy.'dan sonra odanın amiri oldular. Törenlere at üstünde katılır, ellerinde padişahın sarığını taşırlardı. Saray dışında bir göreve atanınca, vezir rütbesi ile yeniçeri ağası olurlardı. Bu görev 1833'te kaldırıldı.)
*Tekst. Tarak makinesinin çıkışında elde edilen ince elyaf topluluğu. || Bir makinenin çıkışında, değişmez kalınlıkta devamlı bir bütün oluşturmak için bir araya getirilmiş, sözkonusu makinenin genişliğinde, tekstil lifleri kümesi. (Pamuk iplikçiliğinde, bu tülbentler batör çıkışında oluşturulur. Karde yün iplikçiliğinde ve vatka üretiminde ise madde tarak çıkışında tülbent haline getirilir.)
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR