Sahnelenen ilk tiyatro: Namık Kemal / Vatan veya Silistre Vatan Veya Silistre İncelemesi 1. ANALİZİ YAPILACAK KİTABIN : a. Adı : Vatan Ve...
Sahnelenen ilk tiyatro: Namık Kemal / Vatan veya Silistre
Vatan Veya Silistre İncelemesi
1. ANALİZİ YAPILACAK KİTABIN :
a. Adı : Vatan Veya Silistreb. Yazarı : Namık Kemal
c. Çeviri Yaratı İse Tercümanı : Kenan AKYÜZ
d. Yayınevi : Gökşin Yayınları
e. Gösterim Yılı : 1984
Vatan Veya Silistrenin Mevzusu
Mevzusu: Silistre bugünkü Bulgaristan’da Tuna ırmağının kıyısında, bir kenttir. 1388 senesinde Türkler tarafınca fethedilen Silistre, 1853-1856 Kırım Savaşı esnasında çok kalabalık bir Rus ordusu tarafınca kuşatılmış, Musa Hulusi Paşa kumandanlığındaki Türk kuvvetleri kırk gün süresince, kaleyi kahramanca savunurlar. Kitapta, aslolan verilmek istenen Vatan Sevgisi’dir. Bunun yanında, Silistre Kalesi’ne desteğe koşan gönüllüler ve bunlardan İslam Bey ile Zekiye’nin aşkı da anlatılmaktadır.Vatan Veya Silistrenin Özeti
Kısa Özeti: İslam Bey, gönüllü olarak orduya gideceğinden dolayı uzaktan sevmekte olduğu Zekiye ile vedalaşmak suretiyle onun odasına girer. Zekiye’ye, kendisi hakkında beslediği sevgiyi anlatır. Kız da ona karşı kayıtsız olmadığı benzer biçimde, onun arkasından o da adam elbisesi giyerek gönüllüler takımına karışır, Silistre’ye kadar gider. Silistre’de kuşatma altında bırakılırlar. Ayrıca İslam Bey yaralanır, ona, Âdem adını almış olan Zekiye bakar. Yaralı olmasına rağmen İslam, yanında Abdullah Çavuş ve Zekiye ile düşman cephanesini ateşlemek suretiyle giderler. Dönüşlerinde düşman kuşatmayı kaldırıp çekilmiş vaziyette bulurlar. Kumandan Sıtkı Bey de. Zekiye’nin vaktiyle bir namus meselesinde itaatsizlik etmiş olduğu için keçe külah edilmiş olduğundan aslolan adı olan Ahmet’i değiştirip Sıtkı’yı kullanarak tekrardan askerlikte rütbesi kazanmış olan babası çıkar. İslam ile Zekiye’nin düğünleri kazanılan savaşın mutluluğuyla beraber yapılır.Vatan Veya Silistre 1.Perde
Zekiye, odasında uzanmış kendi kendine İslam Bey’e olan aşkını anlatmaktadır. İslam Bey ise, bu sırada, veda etmek için Zekiye’nİn penceresi çevresinde dolanmaktadır. Sesi duyunca, kendisini gösterir. Zekiye utanmıştır.İslam Bey, Silistre’ye desteğe giden gönüllülerden olmaya kararlıdır. Bunu Zekiye’ye söyleyince, sevgisi çok büyük olan Zekiye’nİn, haliyle üzüntüsü de büyük olmuştur. Bu yüzden İslam Bey’i bu kararından vazgeçirmeye çalışır. İslam Bey ise ataları içinde tam kırk iki şehit bulunduğunu, bu kadar şehidi olan bir ailenin ferdine kaçmanın yakışmayacağını belirtir.
Zekiye ise kardeşini şehit vermiş, seneler ilkin cepheye giten babasından ise senelerdir bir haber alamamıştır.. Şžimdi de hayatta tek sevilmiş olduğu İnsandan ayrılmak, ona kat be kat zor gelmektedir. Gene de, onu sevgi ile uğurlar. İslam Bey, “Yaşasın vatan !†diyerek Zekiye’nİn yanından ayrılır.
İslam Bey, Zekiye’nİn yanından çıktıktan sonrasında, dışarıda kendisini bekleyen gönüllülerin yanına gelir ve “Beni seven peşimden gelsin†diyerek yola düşer.
Birazcık sonrasında Zekiye de adam kılığına girer ve İslam Bey’in gittiği yoldan takip eder.
Vatan Veya Silistre 2.Perde
Gönüllüler, Silistre Kalesi’ndedirler. Zekiye de içlerindedir. Miralay Sıtkı Bey, ölüm ve kalım günlerinin sayılı bulunduğunu, isteyenin gidebileceğini söyleyince, gönüllülerden birisi “madem gidecektik de buraya niçin geldik†diyerek tüm arkadaşları adına kararlılıklarını vurgular. Zekiye’yı çocuk diye göndermek isterlerse de, ısrarlı turumu yardımıyla vazgeçerler… Çatışma tüm şiddetiyle adım atar. İslam Bey yaralanmıştır. Zekiye onu tanımış olduğu için derhal yanına koşar, İslam Bey Zekiye’nİn kollarında bayılır.Zekiye, tedavisi için yanında revire gider, Miralay Rüstem Bey ile Sıdkı Bey ise gelmişten geçmişten derin bir sohbete dalarlar.
Vatan Veya Silistre 3.Perde
İslam Bey, hasta yatağında sürekli sayıklamakta, Zekiye umut ve kaygı ile başlangıcında beklemektedir. Günler sonrasında gözlerini açtığında Zekiye’yi görünce, şaşırır. Zekiye kendisini saklamaya Çalışsa da fazla direnemez ve iki sevgili konuşmaya başlarlar.Düşman ise hedefine adım adım yaklaşmaktadır. Kaleyi ele geçirmesi an meselesidir. Tek umar olarak, kaleden çıkıp düşman cephaneliğini ateşlemek gözükmektedir. Bu iş için İslam Bey yaralı hali ile Öne çıkar. İkinci öne çıkan şahıs ise Zekiye’dir. Yanlarına bir de Abdullah Çavuş’u katarlar. Sıdkı Bey Zekiye’ye çok dikkatli bakar ve “Oğlum mezarda yatıyor†der. Zekiye’yi oğluna çok benzetmiştir.
Vatan Veya Silistre 4.Perde
Aradan günler geçmiş, düşman toparlanmaya adım atmıştır. Sıdkı Bey, evlatları düşman içine gönderdiğine bin kere pişman olmuş vaziyette dolanıp durmaktadır. Nihayet, Abdullah Çavuş görünür ve olanları anlatır. Anlattıklarından, İslam Bey’in büyük bir kahramanlık ve fedakârlık örneği göstererek düşmana büyük yitik verdiği anlaşılmaktadır. Bu konuşma sürerken, İslam Bey, kelinde kırık kılıcı ile çıkagelir, doğal Zekiye de arkasından.Sıdkı Bey coşku ile İslam Bey’i “evladım†diyerek kucaklayıp alnından öper. İslam Bey de onun ellerinden. Sonrasında Sıdkı Bey, çocuğun nerede bulunduğunu sorar. İslam Bey, Sıdkı Bey’e tüm olup biteni anlatır. Sıdkı Bey kızı yanına getirmesini söyler. Sıdkı Bey, Zekiye’ye sordurulmuş olduğu suallere almış olduğu cevaplardan kendi öz kızı bulunduğunu; Zekiye de yüzündeki duruşun aynı anneannesi ve abisinin yüzündeki duruş bulunduğunu görerek, Sıdkı Bey’İn öz babası bulunduğunu anlamış olur. Baba kız kucaklaşırlar. Sevinçlerine diyecek yoktur.
Bu esnada, Abdullah Çavuş eratın önüne düşmüş, onları “Arş Yiğitler Vatan İmdadına†marşını söyleterek yürütmektedir. Sıdkı Bey’in önüne ulaşınca dururlar. Sıdkı Bey erat önünde şu zamanı konuşmayı yapar:
“Arslanlanml Doksan gündür çekmediğiniz belâ, görmediğiniz cefâ kalmadı. Osmanlıların namusunu göklere çıkardınız. Vatan sizden hoşnuttur. ..Vatanımızın yararını koruduk, gene de koruruz. Devamlı koruruz. Biz daima bu yolda ölmeye hazırırz. Yaşasın vatan! Yaşasın Osmanlılar!â€
Askerler de hep bir ağızdan: “Yaşasın vatan! Yaşasın Osmanlılar!†dîye haykırır ve perde kapanır.
2. KAYNAK İLE İLGİLİ DEÄžERLENDİRME:
Namık Kemal Yaşamı
a.Yazar :
Namık Kemal 21 Aralık 1840′ta Tekirdağ’da hayata merhaba dedi, 2 Aralık 1888′de Sakız Adası’nda öldü. Aslolan adı Mehmed Kemal’dir, Namık adını ona ozan Eşref Paşa vermiştir. Babası, II. Abdülhamid döneminde müneccimbaşılık yapmış olan Mustafa Asım Bey’dir. Annesini ufak yaşlarında yitirince çocukluğunu büyükbabası Abdüllâtif Paşa’nın yanında, Rumeli ve Anadolu’nun çeşitli kentlerinde geçirdi. Bu yüzden hususi tahsil gördü. Arapça ve Farsça öğrendi. 18 yaşlarında İstanbul’a babasının yanına döndü.1863′te Babıali Çeviri Odası’na kâtip olarak girdi. Dört yıl çalmış olduğu bu vazife esnasında devrin mühim düşünürve sanatçılarıyla tanışma olanağı buldu. 1865′te kurulan ve ondan sonra yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan İttifak-ı Hamiyet adlı gizli saklı derneğe katıldı. Bir taraftan da Tasvir-i Efkâr gazetesinde hükümeti eleştiren yazılar yazıyordu. Gazete, Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nin görüşleri doğrultusunda yapmış olduğu gösterim sonucu 1867′de kapatıldı. Namık Kemal de İstanbul’dan uzaklaştırılmak için Erzurum’a vali muavini olarak atandı. Bu göreve gitmeyi çeşitli engeller çıkarıp erteledi ve Mustafa Fazıl Paşa’nın çağrısı üstüne Ziya Paşa’yla beraber Paris’e firar etti. Bir süre sonrasında Londra’ya geçerek M. Fazıl Paşa’nın parasal desteğiyle Ali Suavi’nin Yeni Osmanlılar adına çıkardığı Muhbir gazetesinde yazmaya başladı. Fakat Ali Suavi’yle anlaşamaması üstüne Muhbir’den ayrıldı. 1868′de gene M. Fazıl Paşa’nın desteğiyle Özgürlük adı altında başka bir gazete çıkardı. Çeşitli anlaşmazlıklarsonucu, Avrupa’da desteksiz kalınca, 1870′te zaptiye nazırı Hüsnü Paşa’nın çağrısı üstüne İstanbul’a döndü. Nuri, Reşat ve Ebüzziya Tevfik beylerle beraber 1872′de İbret gazetesini kiraladı. Yüz Temel Yaratı Özetleri, Kitap Özetleri, Roman Özetleri, Yüz Temel Yaratı, Özet
Aynı yıl burada çıkan bir yazısı üstüne gazete hükümetçe dört ay süreyle kapatıldı. Namık Kemal gene İstanbul’dan uzaklaştırılmak için Gelibolu mutasarrıflığına atandı. Orada yazmaya başladığı Vatan Veya Silistire oyunu, 1873′te Gedikpaşa Tiyatrosu’nda sahnelendiğinde halkı coşturup vakalara niçin oldu. Bu haberi İbret gazetesinin yazması üstüne o sırada İstanbul’a dönmüş olan Namık Kemal birçok arkadaşıyla beraber tutuklandı. Bu kez kalebentlikle Magosa’ya sürgüne gönderildi. 1876′da I. Meşrutiyet’in ilanından sonrasında İstanbul’a döndü. Şžura-yı Devlet (Danıştay) üyesi oldu. Kanun-i Esasi’yi (Anayasa) hazırlayan kurulda vazife aldı. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı çıkınca II. Abdülhamid Han’ın Meclis-i Mebusan’ı kapatması üstüne tutuklandı. Beş ay kadar tutuklu kaldıktan sonrasında Midilli Adası’na sürüldü. 1879′da Midilli mutasarrıfı oldu. Aynı görevle 1884′te Rodos, 1887′de Sakız Adası’na gönderildi. Ertesi yıl burada öldü ve Gelibolu’da Bolayır’da gömüldü.
Namık Kemal ilk şiirlerini çocuk denecek yaşlarda yazmaya adım atmıştır. İstanbul’a ulaştıktan sonra eski ve yeni kuşaktan şairlerin bir araya gelmiş olarak kurmuş oldukları Encümen-i Şžuârâ’ya ve kimi Divan şairlerine nazireler yazmıştır. Şžinasi’yle tanışıncaya değin, şiirlerinde tasavvuf tesirleri görülür. Bu zamanda bilhassa Yenişehirli Avni, Leskofçalı Galib benzer biçimde şairlerden etkilenmiştir. Şžinasi’yle tanışmasından sonrasında şiirlerindeki içerik de değişmiştir. Günlük konuşma dilinden alıntıların yanı sıra, o zamana değin geleneksel Türk şiirinde görülmemiş olan “özgürlük kavgasıâ€, “tutsaklık zinciriâ€, “vatanâ€, “kalb-i millet†benzer biçimde yepyeni kavramlarla beraber, direkt doğruya düşüncenin aktarılmasını amaçlayan bir tür “manzum nesir†oluşturmuştur. Bosna-Hersek Savaşları, 93 Savaşı benzer biçimde olayların yarattığı sonuçlar, onun yazdığı vatan şiirlerini etkilemiştir. Bu şiirlerin en tanınmışları içinde “Vaveylaâ€, “Vatan Mersiyesiâ€, “Vatan Şžarkısı†ve “Özgürlük Kasidesi†yer alır. Namık Kemal şiirleriyle şiir tekniğine büyük bir katkıda bulunmuş sayılmazsa da o günler için alışılmamış diri bir sesle konuşmuş olması ve yapıtlarına katmış olduğu yeni kavramlarla Türk şiirini Divan şiirinin edilgen edasından kurtarmıştır.
Tüm bu nitelikler onun Vatan Şžairi olarak anılmasına yol açmıştır. Tiyatro türüne bilhassa ehemmiyet veren Namık Kemal, altı oyun yazmıştır. Bir yurtseverlik ve kahramanlık oyunu olan Vatan Veya Silistire yalnız ülke için değil, Avrupa’da da ilgi uyandırmış ve beş dile çevrilmiştir. Magosa’dayken yazdığı Gülnihal’de baskıya ve zulme karşı duyduğu tepkiyi acıklı bir şekilde dile getirmiştir. Oyunun sahnelenmesinde bir çok bölüm sıkıdüzen tarafınca çıkarılmıştır. Namık Kemal gene Magosa’da yazdığı Akif Bey’de, yurtsever bir deniz subayının göreve koştuğu sırada karısının kendisine bağlılık göstermeyişini anlatırken, ahlaksal bir yorum da getirir. Zavallı Çocuk’ta görücü kanalıyla evlenmeye karşı çıkar. On beş perdelik Celaleddin Harzemşah, Namık Kemal’in en beğenmiş olduğu yapıtı olarak bilinir. Oyun, Moğollar’a karşı İslam dünyasını sakınan Celaleddin Harzemşah’ın kişiliği çevresinde gelişir. Bu eserde Namık Kemal, İslam birliği düşüncesini kapsamlı bir şekilde sergilemiştir. Namık Kemal’in ilk romanı olan İntibah 1876′da yayımlanmıştır. Ruhsal çözümlemelerinin, bir vakası toplumsal ve bireysel yönleriyle görmeye çalışmasının yanı sıra, dış dünya betimlemeleriyle de İntibah Türk romanında bir başlangıç sayılabilir. Eleştirmenler Namık Kemal’in bu romanda yüksek bir yazınsal düzey tutturamadığı görüşünde birleşirler.
Dört yıl sonrasında yayımladığı Cezmi, tarihsel bir romandır. Kırım Şžehzadesi Adil Giray’ın yaşamış olduğu aşk ve Cezmi’nin onu kurtarmak isterken geçirdiği serüvenlerle gelişen romanda, Namık Kemal’in tam anlamıyla Avrupa Romantizmi’nin tesirinde olduğu izlenir. Namık Kemal’in yaşamı süresince ilgi duyduğu alanlardan birisi de tarihtir. Osmanlı İmparatorluğu’nun kurum ve yükseliş dönemlerini anlattığı Devr-i İstila yayımlandığında büyük ilgi görmüştür. 1872′de çıkan Evrak-ı Parişan’da, Selahaddin Eyyubi, Fatih benzer biçimde zamanı kişilikleri, Barika-i Zafer’de İstanbul’un alınışını anlatır. Ahmed Nâfiz takma adıyla yayımladığı Silistire Muhasarası ve Kanije, gene Osmanlı evveliyatına ilişkin kahramanlık vakalarını ele alan kitaplardır. Namık Kemal’in, tarih mevzusunda en kapsamlı emek harcaması olan Osmanlı Zamanı’nde, Hammer’in tesirinde kalmış olduğu, yapıtın bilimsel olmaktan çok, eğitici kıymet taşımış olduğu mevzusunda görüşler ileri sürülmüştür. Yarım kalan bu yapıtın ilk basımı II. Abdülhamid tarafınca yasaklanmıştır. 1975′te piyasaya sürülen Büyük İslam Zamanı adlı yapıtındaysa Namık Kemal, İbn Haldun, İbn Rüşd benzer biçimde yazarlardan yararlanmış bulunduğunu belirtmiştir. Namık Kemal romanı ve tiyatroyu toplumsal yaşama soktuğu benzer biçimde, edebiyat eleştirisini de Türkiye’ye ilk getiren kişilerden biri olmuştur. En mühim eleştiri eserleri Tahrib-i Harabat ile Takip’dir.
Eleştirilerinde canlı, dolaysız bir üslup kullanmıştır. Tahrib-i Harâbât, Ziya Paşa’nın Harabat adlı güldestesine karşı yazılmış sert bir eleştiri niteliğindedir. Takip de gene aynı güldestenin ikinci cildini eleştirir. Mukaddeme-i Celal eleştirisinde Namık Kemal, Batı edebiyatı ile Doğu edebiyatını karşılaştırmış, tiyatro, roman türleri üstünde durmuştur. Namık Kemal gazeteci olarak da Türk kültürü içinde mühim bir yer alır. Sürecinin nerede ise tüm yenilik yanlısı ve ilerici gazetelerinde yazmıştır. Siyasal ve toplumsal sorunlardan edebiyat, sanat, dil ve kültür konularına dek çok çeşitli alanlarda yazdığı yazıların sayısı 500 kadardır. Bunlarda düzyazıdaki üstün kabiliyetini ortaya koyduğu ve çok etkili bir üslup yarattığı kabul edilir.
Namık Kemalin Eserleri
Oyun: Vatan Veya Silistire, 1873 (yeni harflerle, 1940); Zavallı Çocuk, 1873 (yeni harflerle, 1940); Akif Bey, 1874 (yeni harflerle, 1958); Celaleddin Harzemşah, 1885 (yeni harflerle, 1977); Kara Belâ, 1908.Roman: İntibah, 1876 (yeni harflerle, 1944); Cezmi, 1880 (yeni harflerle, 1963).
Eleştiri: Tahrib-i Harâbât, 1885; Takip, 1885; Renan Müdafaanamesi, 1908 (yeni harflerle, 1962); İrfan Paşa’ya Mektup, 1887; Mukaddeme-i Celal, 1888.
Tarihsel Yapıt: Devr-i İstila, 1871; Barika-i Zafer, 1872; Evrak-ı Perişan, 1872 (yeni harflerle, 1973); Kanije, 1874; Silistire Muhasarası, 1874 (yeni harflerle, 1946); Osmanlı Zamanı, (ö.s.), 1889 (yeni harflerle, 3 cilt, 1971-1974); Büyük İslam Zamanı, (ö.s.), 1975. Çeşitli: Rüya, 1893; Namık Kemal’in Mektupları, Ö.F. Akün (yay.), 1972.
Namık Kemal Hakkında Yazılanlar
1.Peçeye İsyan Namık Kemal’in Torununun Anıları (Unveiled) Selma EkremInternasyonal alanda tanınmakta olup bir çok eseri Fransızca, Almanca’ya çeviri edilmiştir. Namık Kemal’i vatan, millet, özgürlük, hakkaniyet benzer biçimde kavramlarla tanırız. Eserlerinde bilhassa devrin yönetim biçimini eleştiren bir hava sezilir. Vatan Veya Silistre adlı tiyatro eserini yayımlaması onu yönetim tarafınca da Vatan şairi olmasına vesile olacaktır. Tiyatro, roman ve şiir alanında bir çok yapıt gösteren Namık Kemal’in bilhassa toplumsal ve siyasal vakalarla da ilgilendiğini görüyoruz. İyi bir dil çevirmeni olarak bilinir. Eserlerinde vatan, millet, özgürlük, hakkaniyet, kahramanlık, yurt sevgisi ve İslam birliği düşüncesini başarıyla yansıtmış ve bu kavramlarla ilgi uyandırmıştır. Namık Kemal 1865’te Osmanlılar Cemiyeti adıyla ortaya çıkan İttifak-ı Hamiyet adlı gizli saklı derneğe katıldı. Tasfir-i Efkar gazetesinde hükümeti eleştiren yazılar yazdı. Hemen sonra Muhbir gazetesinde vazife aldı. Sürgün periyodu sonrası İstanbul’da Sura-yi Devlet (Danıştay) üyesi oldu.
YORUMLAR