Veba

veba Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, hekim uyarısı ya da uzman önerisi değildir. Bulaşıcı ve öld...


veba

Bu maddedeki yazılar yalnızca bilgi verme amaçlıdır. Yazılanlar, hekim uyarısı ya da uzman önerisi değildir.






Bulaşıcı ve öldürücü bir hastalıktır. veba mikrobunu taşıyan farelerin pireleri tarafınca insanlara geçer. Sebebi, pisliktir. Kirli ve güneş girmeyen bölgeler veba için en uygun ortamlardır. Hastalık, mikrop kapıldıktan sonrasında gelen 2-8 gün içinde kendini gösterir. Hastada, birden başlamış olan kafa ve sırt ağrıları-sancıları, ateş, titreme, kusma, nefes darlığı, halsizlik, ten lekeleri, burun kanaması, kan tükürme, kasık ağrıları-sancıları ve sürekli dalgınlık görülür. Dili de kahverengi ve kurudur. Yapılacak ilk iş hastayı soyutlama etmektir. Çevresindeki sıhhatli kimselerin de koruyucu aşı olması gerekir. Bugün için önemi kalmayan ve eski devirlerde olmasıyla birlikte çok görülmeyen bu hastalığın tedavisi için geç kalmadan sıhhat kuruluşlarına haber vermek gerekir.

Veba

Etken: Veba basili Yersinia Pestis'tir.

Bulaş Yolu: Veba, kemirgenleri etkileyen zoonotik bir hastalıktır.Sıçanlardan başka hayvanlara ve insanlara sinekler vasıtasıyla bulaşır. Yakın temas halinde hastadan solunum kanalıyla çıkan damlacıkların infeksiyonu başka insanlara bulaştırdığı zatürreli veba hariç; infeksiyonun insandan insana bulaşması söz mevzusu değildir.

Hastalığın Seyri: Vebanın başlıca 3 klinik şekli vardır:
Hıyarcıklı veba; çoğu zaman infekte sineklerin ısırığı sonucu meydana gelir. Drenaj lenf düğümlerinde lenfadenit gelişir, en o kadar da bölgesel lenf düğümleri etkilenir. Şişme, ağrı-sancı ve lenf düğümleri iltahabı karakteristik veba bubonlarını oluşturur.


Septisemik veba; hıyarcıklı vebadan gelişir ya da lenfadenit hariç başka özellikleri taşıyan bir formda gelişir.İnfeksiyonun kan dolaşımına yayılması , menenjit, endotoksik şok ve yayılmış intravasküler pıhtılaşmaya neden olur.



Zatürreli veba; veba basilinin vücudun vücudun başka bölgelerinden akciğerlere yayılmasını izleyen ikincil bir infeksiyondur. Çok şiddetli zatürreye niçin olur. Solunum kanalıyla çıkan damlacıkların başkalarına bulaşması sonucu oluşan infeksiyon, o kişilerde primer akciğer vebasına neden olur.

Acil ve etkili bir tedavi uygulanmazsa, hıyarcıklı veba vakalarının %50-60'ı ölümle sonuçlanır. Tedavi edilmeyen septisemik ve zatürreli veba da değişmez bir şekilde ölümle sonuçlanır.

Alıntıdır-







  • Veba Nedir?


  • Veba Otu ve Sıhhat için Yararları


  • Dallas Denc Veba Yekta - Cinnet Krizi



Veba

Dr. Ateş Kara



Veba etkeni olan Yersinia pestis'in dünyanın neredeyse tüm bölgelerinde görülmesi, kültür ortamında rahatlıkla üretilebiliyor, hava yolu ile doğrusu aerosol olarak yayılımının mümkün ve bunun sonucunda yüksek morbidite ve mortalitesi olan pnömomi formunda hastalığa niçin olması biyolojik tabanca olarak kullanılan ajanlar listesinin başlangıcında yer almasına niçin olmaktadır. İnsanların tamamında Y. pestis hastalık oluşturabilir, hastalığın geçirilmesi kısa süreli immünite yaratmaktadır. Bununla birlikte pnömoni formunda epidemiler esnasında sekonder yayılım, bir başka ifade şekli ile insandan insana bulaşma ihtimali olması, biyolojik tabanca ajanı olarak seçiminde ön plana çıkmasının bir başka nedenidir.
ABD Birleşik Devletleri 1950 ve 1960'lı yıllarda Y. pestis ile hücum amaçlı biyolojik tabanca olarak ilgilenmiş ve üretimini gerçekleştirmiştir. Ama, ABD'de biyolojik hücum tabanca programının 1970'lerin başlangıcında sonlandırılması ile bu yöndeki çalışmalarının durduğu bilinmektedir. Bununla beraber, Eski Sovyetler Birliği'nde 10'dan fazla enstitüde, binlerce ilim adamı tarafınca biyolojik tabanca amaçlı olarak veba üstünde çalışmış olduğu, bununla birlikte biyolojik tabanca programı olan başka ülkelerde de vebanın bu maksatla kullanıldığı bilinmektedir. İlk kez, İkinci Dünya Savaşı esnasında Japon Ordusu'nun 731. kısmı olarak malum grubu tarafınca veba ile enfekte pirelerin Çin şehirlerinin üstüne ardarda bir çok kez atılmış olduğu bilinmektedir. Ama biyolojik tabanca olarak bu yaklaşımın ne kadar etkili olduğu hakkında net fikirler oluşmamıştır. Yalnız, daha kati ve etkili olan mikroorganizmanın aerosol formuna dönüştürülmesinin ABD ve Sovyetler Birliği tarafınca gerçekleştirildiği de bilinmektedir. Vebanın siviller açısından ağırbaşlı çekince olarak algılanması ise 1995 senesinde Ohio'da Y. pestis'i posta yolu ile yaymak suretiyle iken yakalanan Larry Wayne Harris'ten sonrasında olmuştur.
Biyolojik silahlar içinde değerlendirilen Y. pestis 50 kilogram olarak, düzgüsel iklim koşullarında havadan 500.000 kişinin yaşamış olduğu yerleşim alanı üstünde, 2 km'lik uçuşta bırakılacak olursa 10 km'lik alana yayılacak 55.000 kişinin ölümüne ve 100.000'den fazla kişinin de etkilenmesine niçin olacaktır.
Yersinia pestis hareketli olmayan, Gram negatif basildir, ama ara sıra kokobasil olarak görülebilir ve çoğu zaman mikroskopta çengelli iğne şeklinde bipolar yapıda izlenir. Laktozu fermente etmeyen, ureaz ve indol negatif olan Y. pestis Enterobacteriacceae ailesi içinde yer alır ve kanlı ve MacConkey agarında 28 0C'de yoğun olarak ürer. Mikroorganizma, suda, nemli toprakta ve hububat içinde haftalarca diri kalabilir. Donma noktasına yakın sıcaklıklarda aylar hatta senelerce canlılığını sürdürebilen Y. pestis, 55 0C'de ise 15 dakika içinde ölür. Bununla birlikte, kurumuş balgam, pire dışkısında ve ölü vücutlarında da bir süre canlılığını devam ettirir. Ama güneş ışığına maruz kaldığında hızla canlılığını yitirir.
İnsanlarda veba, pireler ya da kemiriciler ile ısırılma sonrasında, çoğu zaman bulbonik form olarak adlandırılan ateş ve bölgesel lenf nodlarında şişlikler (bubo) şeklinde görülür. Tarih süresince pandemilere yol açan veba ile ilgili ilk kayıt, 541 senesinde Mısır'da başlamış olan ve kısa sürede tüm Avrupa'ya yayılan pandemiye aittir, şimdiki tahminlere nazaran Şimal Afrika, Avrupa, Orta ve Cenup Asya nüfusun %50-60'ı bu pandemide kaybedilmiştir. Vebanın aslolan korku yarattığı ve kara ölüm olarak adlandırıldığı ikinci büyük pandemi, 1346'da başlamış ve Avrupa nüfusunun üçte birisini oluşturan 20 ila 30 milyon kişinin ölümüne niçin olmuştur, ortalama 130 yıl sürdüğü fikredilen bu pandemi, köyden köye, şehirden şehire enfekte insanoğlu ve fareler aracılığı ile hızla yayılmıştır. Çin ve Hindistan'ı etkileyen üçüncü pandemi 1855'de, 12 milyondan fazla yöre insanının ölümüne niçin olmuştur. Bugün için gelişen yaşam şartları, halk sağlığı uygulamaları ve antimikrobiyal tedavi olanakları vebanın niçin olabileceği pandemi riskini ortadan kaldırırken, ufak ölçekli salgınlar dünya genelinde hala görülmeye devam etmektedir.
Veba, Avustralya haricinde dünyanın bir çok bölgesinde görülen, kemiriciler ve bunlarda bulunan pirelerin zoonotik bir enfeksiyonudur. Farelerin yanı sıra yaban hayvanlarından yersincapları, bayırsıçanları ve başka yırtıcı kemiricilerde de epizodik enfeksiyonlar şeklinde görülür. Son 50 yıl içinde, dünya genelinde her yıl averaj 1700 veba vakası görüldüğü rapor edilmektedir. ABD Birleşik Devletleri'nde 1947-1996 yılları içinde 390 vakanın varlığı bildirilmiştir, bu vakaların %84'ü bubonik, %13'ü septik ve %2'si pnömoni şeklindedir. Tabii yollardan gelişen veba vakalarında, enfekte fareleri ısırarak Y. pestis'i alan pirelerin binlere varan oranlarda mikroorganizmayı insanların cildine inoküle etmeleri mühim rol oynar. Bakteri kütanöz lenfatikler vasıtasıyla bölgesel lenf nodlarına ulaşır. Fagositler tarafınca engalfe edilen Y. pestis, hücre içi öldürme mekanizmalarına direnç gösterir ve hızla çoğalarak, lenf nodlarında yıkıma ve nekroza yol açarak bakteremiye, sepsise, endotoksemiye ve hızla şoka niçin olur. Dissemine intravasküler koagülopati ve komaya da niçin olabilen Y. pestis, enfekte pireler tarafınca ısırılmayı takiben 2-8 gün içinde klinik bulgulara niçin olur. Çoğu zaman birdenbire gelişen ateş, titreme ve halsizliği takiben lenf nodu şişliği ve hassasiyeti gelişir. Lenf nodu şişliğinin gelişimi çoğu zaman sistemik bulguları bigün kadar sonradan takip eder. Çoğunlukla oldukça ağrılı olan nenf nodları 1-10 santimetre boyutlarına ulaşabilir, fluktuasyon vermez ve yüzeyi çoğu zaman hiperemiktir, ingiunal, servikal ve aksiller bölümde gelişir ve ara sıra ağrı-sancı sebebi ile kişinin hareketlerini kısıtlayabilir. Ama hastaların bir kısmında ender olmakla beraber lenf nodlarında fluktuasyon ve süpürasyon, ısırılma yerinde püstül ya da ülser gelişebilir. Pireler tarafınca ısırılan hastaların ufak bir kısmında Y. pestis sepsisi, bubonik form görülmeden gelişebilir ve primer sepsis olarak adlandırılır. Sepsis esas olarak bubonik form sonrasında görülür. Septisemik veba, dissemine intravasküler koagülapatiye, ufak damarlarda nekroza, purpurik ten lezyonlarına ve akral bölgelerde gangrene niçin olabilir. Hastaların ortalama %10'luk kısmında bubonik ya da septik vebayı takiben pnömonik veba gelişebilir, hematolojik yolla basillerin akciğere yetişmesi ile gelişen bu klinik tablo sekonder pnömonik veba olarak adlandırılır. Çok ender olmakla beraber Y. pestis'in inhalasyon yolu ile alınması ile primer pnömonik veba da gelişebilir. İnhalasyon ile basil alındığı için primer pnömonik veba'da gastrointestinal semptomlar; bulantı, kusma, karın ağrısı-sancısı ve ishal şeklinde ön plandadır. Vebanın başka çok ender olan klinik formları, menenjit ve farenjit şeklinde olabilir, menenjit basilin hematojen yolla meningslere yetişmesi ile gelişirken, farenjit inhalasyon ya da oral yolla alımı takiben gelişir ve çoğunlukla servikal lenf adenopati gelişimi birlikte rol alır.
Yersinia pestis'in biyolojik tabanca şeklinde kullanılması durumunda, ihtimaller içinde temas inhalasyon yolu ile olacaktır ve bulgular hastalığın tabii formundan ve klinik seyrinden değişik gelişecektir. Pnömonik veba salgını şeklinde ortaya çıkacağı fikredilen biyolojik hücum durumunda, ilk klinik bulgular başka ağırbaşlı solunum yolu enfeksiyonlarına benzer. Semptomlar temastan 1 ila 6, çoğunlukla 2-4 gün sonrasında gelişir ve semptomların çıkışını takiben hızla mortalite görülür. Vebanın görülmediği coğrafyalarda hastalığın tespit edilmesi, risk grubunda yer almayan kişilerde hastalığın tespiti ve birden artan olay sayısı vebanın biyolojik tabanca olarak kullanıldığının göstergesi olarak kabul edilir. Bununla birlikte tabii veba vakalarından ilkin görülen farelerdeki ölümler olmadan insan vakalarının tespit edilmesi de biyolojik hücum işareti olarak değerlendirilebilir. İlk semptomlar ateş, solunum sıkıntısı ve öksürük şeklinde olur. Nadiren balgam klinik tabloya eşlik edebilir, balgam kanlı, köpüklü ve seyrek olarak da pürülan olabilir. Gelişebilecek gastrointestinal semptomlar bulantı, kusma, karın ağrısı-sancısı ve ishal şeklinde olabilir. Gelişen pnömoni, sekonder veba pnömonisinden ya da hızla gelişen ağırbaşlı başka pnömonilerden değişik değildir. Biyolojik hücum sonrasında gelişen inhalasyon pnömonisinde çoğu zaman lenf adenopati görülmez, ama nadiren servikal bubolar gelişebilir. Histopatolojik incelemede belirgin lobüler eksüda gelişimi ve basiller birikim tespit edilir. Laboratuar incelemelerinde, lökositoz ve toksik granülasyon, transaminazlarda artış, azotemi ve multi-organ yetmezliğinin başka bulguları tespit edilir. Ama tespit edilen laboratuar verileri sepsis ya da sistemik inflamatuar sendromununda görülebilen örneksiz olmayan bulgulardır.
Vebanın, bilhassa pnömoni formunun ender görülüyor olması, hastalığın tanı almasının önündeki en mühim engeldir, bu yüzden süratli progresyon gösteren lenfadenopati gelişiminin eşlik etmiş olduğu vakalarda veba olasılığının düşünülmesi tanıya olanak sağlar. Bununla birlikte, kısa süre içinde bir çok vakanın görülmesi ortak bir membaı ya da biyolojik hücum olasılığını akla getirmelidir. Bugün için hava yolu, inhalasyon şeklinde yapılabilecek biyolojik tabanca saldırılarını tespit edebilecek, erken uyarı sistemleri veba için mevcut değildir. Ihtimaller içinde durumlarda, kısa süre içinde ateş, solunum sıkıntısı, öksürük, göğüs ağrısı-sancısı, septik seyir gösteren bir çok vakanın ardarda görülmesi, veba ya da şarbon ile biyolojik saldırıyı düşündürür. Bu şekilde bir durumda kanlı balgam varlığı da veba olasılığını artırır. Vebanın erken tanısı için kullanılabilecek süratli bir laboratuar yöntemi rutin kullanıma sunulmuş değildir. Antijen tespit sistemleri,metotları, IgM enzim immünassay tayini, immun boyama sistemleri,metotları ve polimeraz zincir reaksiyonu ile fikredilen tanının desteklenmesi sağlanabilir ama bu yöntemler rutin kullanıma sunulmuş değildir. Klasik olarak kullanılan edilgen hemaglütünasyon antikor testi ise ama, retrospektif olarak titrasyonda artışın gösterilmesi ile, hastalığın klinik bulguları geliştikten bir çok hafta sonrasında oluşan antikorların tespiti ile tanıyı destekler. Mikrobiyolojik olarak, balgam ya da daha nadiren kanda Gram boyama ile Gram negatif basil ya da kokobasil tanı koydurucu olur. Wright, Giemsa ya da Wayson boyama sistemleri,metotları ile bipolar boyanmanın gösterilmesi tanıyı destekler. Bubonların varlığında, buradan aspirasyon yapılması ile elde edilmiş mesela kültür ve mikrobiyolojik boyamaları ile tanı desteklenebilir, kafi klinik mesela alınamayacağı durumlarda, 1-2 ml serum fizyolojik ile yıkama yapılarak örnek alınabilir. Kan, balgam ya da bubondan alınan klinik örneklerden kültür yapılması ile 24-48 saatlik etüv sonrasında Y. pestis identifiye edilebilir. Bununla birlikte sekonder ya da primer septisemi vakalarında kan kültüründe de mikroorganizmanın izole edilme şansı vardır. Ama bilhassa otomize sistemlerin kullanıldığı laboratuarlarda identifikasyon 6. güne kadar uzayabilir. Başka rutin laboratuar incelemelerinde, örneksiz olmayan polimorfonükleer lökositlerin hakim olduğu, ak küre yülsekliği, hafifçe dissemine intravasküler koagülopati bulgusu olarak değerlendirilebilecek fibrin yıkım ürünlerinin yüksekliği ve multi organ yetmezliğinine bağlı AST, ALT, biluribin, BUN ve kreatin yükseklikleri tespit edilebilir.
Yersinia pestis'e karşı geliştirilmiş, 1946 ile 1998 yılları içinde kullanılmış olan formaldehid ile inaktive aşı klasik vebanın önlenmesinde etkili olarak düşünülürken, primer pnömoni ya da biyolojik tabanca olarak kullanılan Y. pestis sonrasında gelişebilecek pnömoni ya da sepsisi önlemede etkisizdir. Rutin kullanımda olmayan bu aşı, ABD'de 1998 yılının Kasım ayında üretimden de kaldırılmıştır. Gene ABD'de bu aşı kuramsal olarak yüksek risk alt kısmındaki kişilere önerilmekteydi, risk alt kısmındaki grup içinde; endemik yörelerde vazife alabilecek askeri personel, Y. pestis ile çalışan laboratuar çalışanı sayılmaktadır. Primer pnömoniye karşı etkili olabilecek aşı üstünde çalışmalarda devam etmektedir. ABD Ordusu medikal kısımı tarafınca üstünde çalışılan F1-V (füsyon proteini) antijenine yönelik aşı, fareleri 1 yıl süresince inhalasyonla karşı karşıya gelme durumunda hastalıktan korumaktadır. Bugün aşı ile ilgili çalışmalarda, gelecek basamak olan primatlar üstündeki denemelerin yapıldığı bilinmektedir.
Vebanın kabul görmüş klasik tedavisi, streptomisindir. Streptomisinin hastalığın erken dönemlerinde kullanılması vebaya bağlı genel mortaliteyi %5-14 oranlarına indirmektedir. Tedavi almayan vakalarda bubonik vebada mortalite %60 civarında, pnömonik vebada ise %100'e yakındır. Streptomisinin alternatifi olarak gentamisin tedavide önerilmektedir. İnvitro ve deney hayvanlarında meydana getirilen emekler gentamisinin Y. pestis'e karşı streptomisinden daha etkili bulunduğunu göstermektedir. Bununla birlikte gentamisinin daha uygun maliyetli olması, tedavide ön plana çıkmasını sağlamaktadır. Tetrasiklin ve doksisiklin tedavi ve profilakside kullanılmaktadır. İnvitro çalışmalarda, bu iki antimikrobiyal ajan aminoglikozitlerle eşit etkinlik göstermektedir. Ama Madagaskar'da izole edilen Y. pesitis izolatlarının %13'ü tetrasiklin ve doksisiline dirençlidir. Bilhassa bu iki ajanın oral olarak kullanılabiliyor olması özellikle, biyolojik hücum durumunda çok sayıda kişinin etkileneceği akla geldiğinde oral kullanım olanağı olan ilaçlar avantajlı olmaktadır. Bu şekilde durumlarda doksisiklin, besin alımından etkilenmemesi, oral biyoyararlanımının tetrasikline nazaran daha üstün olması fayda sağlamaktadır. Florokinolon grubu antimikrobiyal ajanların Y. pestis'e karşı aminoglikozitlerden daha etkili olduğu laboratuar koşullarında gösterilmiştir. Ama insanlarda klinik kullanım ile etkinliği kati olarak kanıtlanmış değildir. Vebanın etken olduğu menenjit vakalarında tarihsel olarak kloramfenikol ile tedavi kabul görmüş yaklaşımdır. Bununla birlikte klasik veba vakalarında sulfanamidler Dünya Sıhhat Örgütü tarafınca tavsiye edilen antimikrobiyal ajanlardır. Bugün için rifampin, aztronam, seftazidim ve sefazolinin vebaya karşı etkili olmadığı bilinmektedir, bu yüzden kullanılmamalıdır. Biyolojik tabanca olarak kullanılması söz mevzusu olan Y. pestis'in genetik mühendislik sistemleri,metotları ile çoklu direnç paterni gösterir şekle getirilmesinin de söz mevzusu olduğu akılda tutulmalıdır. Netice olarak tercih edilen tedavi, parenteral streptomisin, gentamisin kullanımı olmalıdır (Tablo I). Ama oral tedavi kullanımının mecburi olduğu durumlarda doksisiklin, tetrasiklin ya da kinolonlar tercih edilmelidir (Tablo I). Çocuklarda ihtimaller içinde veba vakalarında tedavi seçeneği streptomisin ya da gentamisindir. Minik çocuklarda parenteral aminoglikozitlerin kullanılamayacağı durumlarda kinolonlar şeklinde başka antimikrobiyal ajanların ihtimaller içinde riskleri ile hastalığın taşıyacağı riskler değerlendirilerek karar verilmelidir. Sekiz yaşından büyük olan çocuklarda tetrasiklin ve doksisiklin güvenle kullanılabilirken, 8 yaşından ufak olan çocuklarda tetrasiklin kullanımı dişlerde renk değişikliğine ve iskelet gelişim problemlerine niçin olabilir. Kloramfenikol çocuklarda az hematolojik yan tesirleri haricinde güvenle kullanılabilir, ama iki yaşından ufak olan çocuklarda gri bebek sendromuna niçin olabileceği de akılda tutulmalıdır. Son yıllarda kistik fibrozisli ve ağırbaşlı enfeksiyonlarda oldukça yaygın kullanılmaya başlamış olan kinolonlar da lüzumlu durumlarda kullanılabilir. Gebelerde aminoglikozitler tercih edilen tedavi yaklaşımlarıdır. Ama streptomisin ile ilgili olarak fetal karşı karşıya gelme sonrasında sağırlık tarif edilmiş olduğu için gentamisin tercih edilen antimikrobiyal ajan olmalıdır. Tetrasiklin ile ilişkili olarak da fetal karşılaşmanın iskelet gelişim problemlerine niçin olduğu, anne adaylarında daha ziyade parenteral formunda olmak suretiyle oral formunda da karaciğer toksisitesi olabileceği bilinmektedir. Bundan dolayı gebelerde ilk tercih edilen ajan gentamisin olmalı ama gentamisine erişme problemi olduğunda doksisiklin tercih edilen ajan olmalıdır. Emziren anne ve bebeklerinde aynı antimikrobiyal ajan kullanılarak tedavi planlaması yapılmalıdır, tercih edilecek ilk ajan gentamisin, alternatifi doksisiklin olmalıdır, bununla birlikte kinolonlarda tedavide seçenek ajanlar içinde yer alabilir. Türlü nedenlerle immünyetmezliği olan çocuklarda tedavi seçenekleri üstünde kafi klinik emekler olmadığı için, tedavi immünkompetan çocuklarda olduğu şekilde planlanmalıdır.
Ihtimaller içinde temas sonrasında profilaksi yaklaşımında, ateşi, öksürüğü gelişen her insana parenteral antimikrobiyal tedavi başlanmalıdır. Süt çocuklarında tak**** gelişimi de ip uçu olarak kabul edilmelidir.
İnhalasyon sonrasında pnömonik veba gelişmiş kişilerle temas etmiş olan asemptomatik, ev halkı ya da gerek hastane ortamında gerekse başka ortamlarda yakın teması olan kişilere yedi gün süre ile temas sonrası profilaktik antimikrobiyal tedavi verilmeli ve ateş, öksürük, solunum sıkıntısı yönünden de yakın takipleri yapılmalıdır. Veba için yakın temas hasta ile iki metreden daha yakın mesafede bulunma şeklinde tanımlanmaktadır. Temas sonrası profilaksi amacıyla; tetrasiklin, doksisiklin, sulfanamidler ve kloramfenikol kullanılabilir ama kinolonların kullanım kolaylıkları ve faaliyetleri de fayda sağlamaktadır. Profilaksi amacıyla kullanılacak antimikrobiyal ajan seçiminde ilk tercih doksisiklin şeklindedir. Profilaksi alırken ateşi ve öksürüğü gelişen kişilere parenteral tedavi verilmelidir.
İzolasyon kuralları olarak solunum yolu ile bulaş ihtimali olduğundan solunum yolu yalıtım kurallarının, standart (eldiven, önlük, göz koruyucu gözlük şeklinde) yalıtım sistemlerinin-,metotlarının de uygulanması gereklidir. Cerrahi maske kullanımının bulaş riskini önlemede kafi olduğu literatürde gösterilmiştir. Bu tabloda, hastalığın geliştiği kişilerle yakın temasta bulunan antimikrobiyal profilaksi başlanan kişilerin 48 saat süre ile cerrahi maske takmaları hastalığın yayılımının önlenmesinde etkili olacaktır. Gene de pnömonik veba gelişmiş hastalarla antimikrobiyal tedavinin 48. saatine kadar gereksiz temastan kaçınılması önerilmektedir. Kafi oda sayısının bulunmadığı durumlarda pnömonik vebalı hastalar aynı odalarda izlenebilir. Hastanın taburculuğundan sonrasında odanın temizliği için standart yöntemler yeterlidir. Hastaların herhangi bir nedenle hastane içinde transportları gerektiğinde hastaların cerrahi maske takmaları uygun olacaktır. Ölümü takiben defin işleminde belediye kurallarına nazaran hareket edilmeli, otopsi yapılacaksa dokuların havaya karışmasını kolaylaştıracak, kemik kesici ya da delici aletlerin kullanılmamasına dikkat edilmelidir.
Yersinia pestis, spor oluşturmadığı için dış ortam şartlarına çok dayanıklı değildir. Güneş ışığına ve ısıya karşı da oldukça hassas olduğundan konak haricinde uzun süre varlığını devam ettiremez.
Netice olarak, ihtimaller içinde biyolojik tehditlerde beklenmeyen sayıda pnömoni, solunum sıkıntısı gelişen vakalarla karşılaşıldığında Y. pestis'in kullanılmış olabileceği akla gelmeli ve tedavinin ve profilaksinin en erken dönemde başlanması sağlanmalıdır.


Tarihte bir çok kez salgınlara niçin olmuş ve çok sayıda insanoğlunun ölümüne niçin olmuş olan veba hastalığı günümüde genel anlamda bir takım ülkelerde ve bölgesel olarak görülmektedir.

Etken: Veba basili Yersinia Pestis tir.

Bulaş Yolu: Veba, kemirgenleri etkileyen zoonotik bir hastalıktır. Sıçanlardan başka hayvanlara ve insanlara sinekler vasıtasıyla bulaşır. Yakın temas halinde hastadan solunum kanalıyla çıkan damlacıkların infeksiyonu başka insanlara bulaştırdığı zatürreli veba hariç; infeksiyonun insandan insana bulaşması söz mevzusu değildir.

Hastalığın Seyri: Vebanın başlıca 3 klinik şekli vardır:

Hıyarcıklı veba; çoğu zaman infekte sineklerin ısırığı sonucu meydana gelir. Drenaj lenf düğümlerinde lenfadenit gelişir, en o kadar da bölgesel lenf düğümleri etkilenir. Şişme, ağrı-sancı ve lenf düğümleri iltahabı karakteristik veba bubonlarını oluşturur.


Septisemik veba
; hıyarcıklı vebadan gelişir ya da lenfadenit hariç başka özellikleri taşıyan bir formda gelişir.İnfeksiyonun kan dolaşımına yayılması , menenjit, endotoksik şok ve yayılmış intravasküler pıhtılaşmaya neden olur.

Zatürreli veba; veba basilinin vücudun vücudun başka bölgelerinden akciğerlere yayılmasını izleyen ikincil bir infeksiyondur. Çok şiddetli zatürreye niçin olur. Solunum kanalıyla çıkan damlacıkların başkalarına bulaşması sonucu oluşan infeksiyon, o kişilerde primer akciğer vebasına neden olur.


Acil ve etkili bir tedavi uygulanmazsa, hıyarcıklı veba vakalarının %50-60 ı ölümle sonuçlanır. Tedavi edilmeyen septisemik ve zatürreli veba da değişmez bir şekilde ölümle sonuçlanır.

Coğrafi Dağılım: Dünyanın pek çok yerinde sıçanlarda veba infeksiyonu odakları mevcuttur. Orta,şark ve cenup Afrika da, cenup ABD da, şimal ABD nın garp kısmına ve Asya daki pek çok alanda yabani kemirgen vebası mevcuttur. Bir takım alanlarda, yırtıcı ve evcil sıçanlar içinde temas yaygındır.Bu da lokal insan vebası salgınlarına ve ara sıra genel salgınlara niçin olur.


Yolcular için Risk: Çoğu zaman düşüktür. Ama veba vakalarının görüldüğü bölgelerdeki kırsal alanlara gidenler ve buralarda kamp meydana getiren, dağlık alanlarda gezenler ve kemirgenlerle temas edenler için risk söz mevzusu olabilir.

Profilaksi: Yalnız mesleki açıdan vebaya karşı büyük risk altında olanlar hıyarcık vebasına karşı bir aşı mevcuttur.Ama bu aşı pek çok ülkede ticari olarak satılmamaktadır.



vebaaaa


Enterobacteriaceae ailesine mensup 1,5-2 mıkron uzunlukta 0,5--0,7 mikron eninde gram negatif bir basildir. Mikroskop altınada çengeli igne şeklinde bipolar yapıda loktozu fermente etmeyen ureaz ve indol negatif MacConkey agarda 28 C ürer… rutubetli yerlerde suda nemli toprakta haftalaca diri kalablir… 55 C de ise 15 ölür .güneş ışıgına maruz kaldıgında hemenölü…. yersinia pestis
1894 senesinde pasteur enstitüsün den bakteriyolog alexandre yersin tarafınca hong kong daki bir veba epidemisi esnasında ortaya çıkarılmıştır.bakteri orjinal olarak pasteurel pestis olarak adlandırılmış adı 1967 yersiniia pestis olarak degiştirilmiş.
bubonik veba veba sepsisi ve pnömonik veba olarak kendini göstererir ken veba menejit farengeal veba ya da ten bulguları ilede karşımıza çıkabilir,
y. pestis insanlara bit aracılıgıyla bulaşır bit ısırıgyla hastalık hayata geçirmeye yetecek mıktarda bakteri geçişi olur insana. kemergelerde ölümlerle başlamış olan veba ilk emaredir.
y. pestis . fareden fareye fareden insana bit kanalıyla insandan insan genelikle pırelerle geçer..

kara ölüm de olarak malum veba ilk olarak malum kayıt 541 yıllarında mısır da bşlayan ve kısa devam eden ölüm vakları
2 olarak kayıt 1346 yıllarında başlamış olan avrupa nufusunun 3 birin (25 milyon insanı)yok eden veba sonb olarak 1855 senesinde hindistan ve çinde başalayan salgın 15 milyon insanı ölümüne sebeb olmuştur .veba avustaralya haricinde dünyanın pek cok bölgesinde görülen kemiriciler ve bunlarda bulunan pirelerin zoonotik bir enseksiyondur. son 50 yıl içinde dünya genelinde her yıl averaj 1700 veba vakası görüldügü rapor edilmiştir .türkiyde 1919 senesinde 13 olay 1947 de ise 47olay rapor edilmiştir.y.pestis ( kara ölüm) hastalıgın geçirilmesi kısa sürede ve immünite (bagışıklık )yapmamakla insandan insan bulaşa bilir olması ve ölümle sonuçlanmasıyla biyolojik tabanca olarak ta kullanılmaktadır.
ilk olarak ikinçi dünya harbinde japonya ordusu 731 kısım olarakta malum grup tarafınca veba ile enfekte pireler çin şehirlerine atıltıldı bilinmektedir.ABD 1950 ve 1960 yıllarında biyolojik tabanca olarak üretmeye başlamış ve 1970yıllarında bu birime görevlerine son verilmiş .sovyetler birligi oldukça fazla ilim adamını vebayı biyolojik tabanca yapımında kulanmıştır ve bütün ülkelerce bir sürü ulkede biyolojik tabanca olarak denemeler yapılıyor.


50 kilogram y.pestis 500 bin insanların bulundugu yerleşim yerine 2 km havadan şehre yayılırsa 10 km alanda 60 bin şahıs öldürürüp 100 bin şahıs etkisinde bırakır.

Haslıgı taşıyan pirenin yutagında basil çogalır insanoğlunun ı9sran pire ilkin hortumundaki y.pestis mikrobunu kusar ve ve kanı emer.İnsanlarda veba hastalıgı taşıayan pirelerin ısırmasıyla oluşan bakterininin derideki girişi yerinde içi renksiz sıvı ya da irin dolu kabarcıklar ya da kanlı lekeler meydana gelir burada kan mikrop gecer . 2-4 gün kuluç ka sürei vardır ve haslık 3 şekilde gelişir
n lenf bezi vebası L( hıyarcık bubonik))) kan kanalıyla karaciger akciger dalak ve beyne yerleşir
n
n --- ten vabasın ısrık yerde noktacık şeklinde kanama ülserler ((yaralar) ölü dokular
n --- akciger vebası pnomonik veba


Çoğu zaman birdenbire gelişen ateş, titreme ve halsizliği takiben lenf nodu şişliği ve hassasiyeti gelişir. Lenf nodu şişliğinin gelişimi çoğu zaman sistemik bulguları bigün kadar sonradan takip eder. Çoğunlukla oldukça ağrılı olan nenf nodları 1-10 santimetre boyutlarına ulaşabilir, fluktuasyon vermez ve yüzeyi çoğu zaman hiperemiktir, ingiunal, servikal ve aksiller bölümde gelişir ve ağrı-sancı sebebi ile kişinin hareketlerini kısıtlayabilir. Ama hastaların bir kısmında ender olmakla beraber lenf nodlarında fluktuasyon ve süpürasyon, ısırılma yerinde püstül ya da ülser gelişebilir. Pireler tarafınca ısırılan hastaların ufak bir kısmında Y. pestis sepsisi, bubonik form görülmeden gelişebilir ve primer sepsis olarak adlandırılır. Sepsis esas olarak bubonik form sonrasında görülür. Septisemik veba, dissemine intravasküler koagülapatiye, ufak damarlarda nekroza, purpurik ten lezyonlarına ve akral bölgelerde gangrene niçin olabilir. Hastaların ortalama %10'luk kısmında bubonik ya da septik vebayı takiben pnömonik veba gelişebilir, hematolojik yolla basillerin akciğere yetişmesi ile gelişen bu klinik tablo sekonder pnömonik veba olarak adlandırılır. Çok ender olmakla beraber Y. pestis'in inhalasyon yolu ile alınması ile primer pnömonik veba da gelişebilir. İnhalasyon ile basil alındığı için primer pnömonik veba'da gastrointestinal semptomlar; bulantı, kusma, karın ağrısı-sancısı ve ishal şeklinde ön plandadır. Vebanın başka çok ender olan klinik formları, menenjit ve farenjit şeklinde olabilir, menenjit basilin hematojen yolla meningslere yetişmesi ile gelişirken, farenjit inhalasyon ya da oral yolla alımı takiben gelişir ve çoğunlukla servikal lenf adenopati gelişimi birlikte rol alır.

Yersinia pestis'in biyolojik tabanca şeklinde kullanılması durumunda, ihtimaller içinde temas inhalasyon yolu ile olacaktır ve bulgular hastalığın tabii formundan ve klinik seyrinden değişik gelişecektir. Pnömonik veba salgını şeklinde ortaya çıkacağı fikredilen biyolojik hücum durumunda, ilk klinik bulgular başka ağırbaşlı solunum yolu enfeksiyonlarına zer. Semptomlar temastan 1 ila 6, çoğunlukla 2-4 gün sonrasında gelişir ve semptomların çıkışını takiben hızla mortalite görülür. Vebanın görülmediği coğrafyalarda hastalığın tespit edilmesi, risk grubunda yer almayan kişilerde hastalığın tespiti ve birden artan olay sayısı vebanın biyolojik tabanca olarak kullanıldığının göstergesi olarak kabul edilir. Bununla birlikte tabii veba vakalarından ilkin görülen farelerdeki ler olmadan vakalarının tespit edilmesi de biyolojik hücum işareti olarak değerlendirilebilir. İlk semptomlar ateş, solunum sıkıntısı ve öksürük şeklinde olur. Nadiren balgam klinik tabloya eşlik edebilir, balgam kanlı, köpüklü ve seyrek olarak da pürülan olabilir. Gelişebilecek gastrointestinal semptomlar bulantı, kusma, karın ağrısı-sancısı ve ishal şeklinde olabilir. Gelişen pnömoni, sekonder veba pnömonisinden ya da hızla gelişen ağırbaşlı başka pnömonilerden değişik değildir. Biyolojik hücum sonrasında gelişen inhalasyon pnömonisinde çoğu zaman lenf adenopati görülmez, ama nadiren servikal bubolar gelişebilir..

Vebanın, bilhassa pnömoni formunun ender görülüyor olması, hastalığın tanı almasının önündeki en mühim engeldir, bu yüzden süratli progresyon gösteren lenfadenopati gelişiminin eşlik etmiş olduğu vakalarda veba olasılığının düşünülmesi tanıya olanak sağlar. Bununla birlikte, kısa süre içinde bir çok vakanın görülmesi ortak bir membaı ya da biyolojik hücum olasılığını akla getirmelidir. Bugün için hava yolu, inhalasyon şeklinde yapılabilecek biyolojik tabanca saldırılarını tespit edebilecek, erken uyarı sistemleri veba için mevcut değildir. Ihtimaller içinde durumlarda, kısa süre içinde ateş, solunum sıkıntısı, öksürük, göğüs ağrısı-sancısı, septik seyir gösteren bir çok vakanın ardarda görülmesi, veba ya da şarbon ile biyolojik saldırıyı düşündürür. Bu şekilde bir durumda kanlı balgam varlığı da veba olasılığını artırır.


Vebanın erken tanısı için kullanılabilecek süratli bir laboratuar yöntemi rutin kullanıma sunulmuş değildir. Antijen tespit sistemleri,metotları, IgM enzim immünassay tayini, immun boyama sistemleri,metotları ve polimeraz zincir reaksiyonu ile fikredilen tanının desteklenmesi sağlanabilir ama bu yöntemler rutin kullanıma sunulmuş değildir. Klasik olarak kullanılan edilgen hemaglütünasyon antikor testi ise ama, retrospektif olarak titrasyonda artışın gösterilmesi ile, hastalığın klinik bulguları geliştikten bir çok hafta sonrasında oluşan antikorların tespiti ile tanıyı destekler. Mikrobiyolojik olarak, balgam ya da daha nadiren kanda Gram boyama ile Gram negatif basil ya da kokobasil tanı koydurucu olur. Wright, Giemsa ya da Wayson boyama sistemleri,metotları ile bipolar boyanmanın gösterilmesi tanıyı destekler.


Başka rutin laboratuar incelemelerinde, örneksiz olmayan polimorfonükleer lökositlerin hakim olduğu, ak küre yülsekliği, hafifçe dissemine intravasküler koagülopati bulgusu olarak değerlendirilebilecek fibrin yıkım ürünlerinin yüksekliği ve multi organ yetmezliğinine bağlı AST, ALT, biluribin, BUN ve kreatin yükseklikleri tespit edilebilir.


Vebanın kabul görmüş klasik tedavisi, streptomisindir. Streptomisinin hastalığın erken dönemlerinde kullanılması vebaya bağlı genel mortaliteyi %5-14 oranlarına indirmektedir. Tedavi almayan vakalarda bubonik vebada mortalite %60 civarında, pnömonik vebada ise %100'e yakındır. Streptomisinin alternatifi olarak gentamisin tedavide önerilmektedir. İnvitro ve deney hayvanlarında meydana getirilen emekler gentamisinin Y. pestis'e karşı streptomisinden daha etkili bulunduğunu göstermektedir. Bununla birlikte gentamisinin daha uygun maliyetli olması, tedavide ön plana çıkmasını sağlamaktadır. Tetrasiklin ve doksisiklin tedavi ve profilakside kullanılmaktadır. İnvitro çalışmalarda, bu iki antimikrobiyal ajan aminoglikozitlerle eşit etkinlik göstermektedir. Ama Madagaskar'da izole edilen Y. pesitis izolatlarının %13'ü tetrasiklin ve doksisiline dirençlidir. Bilhassa bu iki ajanın oral olarak kullanılabiliyor olması özellikle, biyolojik hücum durumunda çok sayıda kişinin etkileneceği akla geldiğinde oral kullanım olanağı olan ilaçlar avantajlı olmaktadır. Bu şekilde durumlarda doksisiklin, besin alımından etkilenmemesi, oral biyoyararlanımının tetrasikline nazaran daha üstün olması fayda sağlamaktadır. Florokinolon grubu antimikrobiyal ajanların Y. pestis'e karşı aminoglikozitlerden daha etkili olduğu laboratuar koşullarında gösterilmiştir. Ama larda klinik kullanım ile etkinliği kati olarak kanıtlanmış değildir. Vebanın etken olduğu menenjit vakalarında tarihsel olarak kloramfenikol ile tedavi kabul görmüş yaklaşımdır.

Bununla birlikte klasik veba vakalarında sulfanamidler Dünya Sıhhat Örgütü tarafınca tavsiye edilen antimikrobiyal ajanlardır. Bugün için rifampin, aztronam, seftazidim ve sefazolinin vebaya karşı etkili olmadığı bilinmektedir, bu yüzden kullanılmamalıdır. Biyolojik tabanca olarak kullanılması söz mevzusu olan Y. pestis'in genetik mühendislik sistemleri,metotları ile çoklu direnç paterni gösterir şekle getirilmesinin de söz mevzusu olduğu akılda tutulmalıdır. Netice olarak tercih edilen tedavi, parenteral streptomisin, gentamisin kullanımı olmalıdır.Ama oral tedavi kullanımının mecburi olduğu durumlarda doksisiklin, tetrasiklin ya da kinolonlar tercih edilmelidir biyolog serdar özdemir


VEBA


Pek çok süre salgın hâline dönüşen, ölüm oranı yüksek, bulaşıcı ve yakıcı bir hastalık. Etmeni farelerde bulunan ve pireler vasıtasıyla insanlara geçen bir basildir (Pasteurella pastis).


Şark ülkelerine özgü bir hastalık olan veba, buralara giden gemiler vasıtasıyla Avrupa'ya taşınmış ve geçen yüzyıllarda çok büyük salgınlara niçin olmuştur. Alınan sıkı sıhhat ve temizlik önlemleriyle, son yıllarda büyük seviyede sınırlanmış bir hastalıktır.

Emareleri


Veba türlü şekillerde kendini gösterir. Koltuk altında, kasıkta ve uzunlukta bulunun lenf düğümlerinin iltihap yapması ve şişmesi, titreme ve yüksek ateşle beliren hıyarcıklı veba, hastalığın en hafifçe şeklidir. Ama gene de ölüm oranı %50'den çok fazladır. 1-3 gün devam eden, derhal daima ölümle sonuçlanan akciğer vebası da yüksek ateş, öksürük, kanlı balgam, nefes darlığı ve morarmayla başlar. Aniden başlamış olan ve çok kısa devam eden septisemi vebası şiddetli sinirsel bozukluklar, kanamalar, koma haliyle belirir ve bir çok saat içinde ölümle sonuçlanabilir. Septisemi vebasına kara veba da denir.

Tedavisi


Veba tedavisi, belirtilerin giderilmesinin yanında devamlı serum verilerek yapılır. Bununla birlikte yüksek dozda sülfamitler ve streptomisin kullanılır. Hastalığın yayılmasını önlemek için hastalar karantinaya alınmalı, fareler öldürülmeli ve veba görülen bölgelerde aşı kampanyaları açılmalıdır. Veba insanlardan başka hayvanlarda da görülür. Başta tavuklar olmak suretiyle tüm kümes hayvanlarının tutulduğu kuş vebasının ölüm oranı çok yüksektir. Buna karşı aşıyla savaşım edilir. Bundan başka daha çok Asya ve Afrika'da görülen sığır vebası, tüm dünyaya yayılmış olan domuz vebası da çok tehlikeli hastalıklardır. Hayvanlarda görülen vebalara karşı da aşılanma kanalıyla korunulur. Bununla birlikte hasta hayvanlar derhal öldürülür ve hastalık görülen bölge karantinaya alınır.



MsXLabs Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi


VEBA a.

— Enterobacteriaceae familyasından sayılan Gram negatif bir bakteri olan Yersin basilinden (Versinia pestis) ileri gelen çok ağır bulaşıcı hastalık. (Bk. ansikl. böl.) [Eşanl. TAUN.]


—Vet. Klasik domuz vebası, Afrika domuz vebası, domuzlarda görülen ve iki ayrı virüsten ileri gelen bulaşıcı hastalık. (Emareler aynıdır: yüksek ateş, sinirsel emareler, deride morumsu renk, kulak kenarlarında ve kuyrukta hafifçe nekroz.) [Bk. ansikl. böl.] || Kuş vebası, tavukgillerde ve perde ayaklılarda görülen ve bir virüsten ileri gelen bulaşıcı solunum ve sinir sistemi hastalığı. (Benzer emarelerle ortaya çıkan, ama değişik virüslerden ileri gelen iki çeşidi vardır: klasik kuş vebası ve yalancı kuş vebası ya da Nevvcastle hastalığı.) [Bk. ansikl. böl.] || Sığır vebası, sığır ve mandalarda görülen, bir miksovirüsten ileri gelen ve birden ortaya çıkan yüksek ateşle, mukozalarda iltihaplanma, sonrasında nekrozla belirgin, çok bulaşıcı hastalık. (Bk. ansikl. böl.)


—ANSİKL. Veba, eskiden pek çok kez dünya genelinde salgın halini almış bir afettir. İnsanlık tarihinde en fazla öıüme yol açan bulaşıcı hastalık büyük bir olasılıkla

vebadır. Günümüzde dünyanın bir takım bölgelerinde ama tek tük olgular halinde mevcuttur.

1894'te Alexandre Yersin'in keşfettiği veba basili insana fare bitinden geçer. Akciğer vebası sözkonusuysa bulaşma insandan insana da olabilir.

Hıyarcıklı veba kasıkta, uzunlukta ve koltuk altında ortaya çıkan şişkinliklerle belirgindir. Sertleşmiş iri lenf bezleri olan bu şişkinliklerle beraber ateş ve şuur bulanıklığı ya da sayıklama görülür. Hastalık eskiden septisemili bir yayılış gösterir ve ölümle sona ererdi. Akciğer vebası solunum zorluğu, morarma ve basille dolu kanlı balgam şeklinde emareler gösterir. Tedavi edilmezse bir çok günde ölümle sonuçlanır. Antibiyotik tedavisi olguların büyük çoğunluğunda iyileşmeyi sağlar. En uygun antibiyotik streptomisindir.


—Tar. Çok sayıda insanoğlunun ölümüne ve bu sebeple genel paniğe neden olan pek çok salgın hastalığa çok eskiden "veba" ismi verildiği sanılıyor. İlk kati veba salgını (ius- tinianos vebası denir) İ.S. 542'de Akdeniz havzasında yayıldı ve olurya milyonlarca kişinin ölümüne yol açtı, ikinci hıyarcıklı veba salgını (kara veba denir) 1346 ile 1353 yılları içinde, Garp'yı kasıp kavurdu. 1348'de zirve noktasına ulaştı. Kırım'dan gelen veba, Akdeniz ülkelerini, Fransa'yı, sonrasında Orta ve Şimal Avrupa'yı ve Britanya adaları'nı sardı. Fena beslenen insan yığınlarına bulaşan veba “tarihte feci bir kopukluk" yarattığından söz edilebilecek seviyede büyük bir yıkıma yol açtı. Toplam olarak, ölü sayısı, tüm Garp Avrupa'daki nüfusun üçte birinden az değildi. Kara vebanın neticeleri, XV. yüzyılda salgınların çoğalmasıyla genişledi. Veba yüzyıllar süresince, Avrupa'da yerleşik bir salgın olarak kalacaktı. En üzücü ünlü “doruk†noktalarâ€!, 1466'da günde 600 kişinin öldüğü İstanbul; 1478, Venedik; 1628, Lyon; 1635'te, Nijmegen; 1665'te, Londra; 1720'de, Marsilya'da görüldü. Bir süre sonra veba, Mısır'da, Arabistan'da, Suriye'de yerleşme eğilimi gösterdi. XIX. yüzyılda, alanını gittikçe daralttı; bilhassa Akdeniz'in şark ve cenup havzasında tesir gösterdi. Arkasından, 1894'ten itibaren Asya, Hindistan'da (1896) ve Çin'de (1910) ölüm saçan salgınlarla büyük bir veba merkezi durumuna geldi; ABD'nin Büyük Okyanus kıyısında görüldü.


—Vet.

*Klasik domuz vebası ve Afrika domuz vebası. Klinik olarak birbirlerinden ayırt etmek güçtür Afrika domuz vebası Avrupa'da 1964,1967 ve 1974'te ortaya çıkmış, ama yayılmamıştır Klasik domuz vebası da yasal olarak bulaşıcı kabul edilen bir hastalıktır.


*Kuş vebaları. En sık olanı Nevvcastle hastalığıdır üç hafta devam eden solunum sistemi emarelerini sinir sistemiyle ilgili emareler izler (eğri boyun, nüzul, titremeler). Ilk başlarda % 100'e yakın olan ölüm oranı sonrasında azalır Hiçbir tedavisi yoktur, ama aşılama etkilidir. Kuş vebaları yasal olarak bulaşıcı kabul edilen hastalıklardır.


*Sığır vebası. Sığır vebası gelişmiş ülkelerde XIX. yy.'dan bu zamana kadar görülmemekteyse de, Asya ve Afrika'da hayvanlar içinde yaygınlığı sürmektedir. Sığır vebası da yasal olarak bulaşıcı sayılan bir hastalıktır.
Kaynak: Büyük Larousse





  • Veba Nedir?


  • Veba Otu ve Sıhhat için Yararları


  • Dallas Denc Veba Yekta - Cinnet Krizi


Kaynak:msxlabs.org

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Veba
Veba
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/veba.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/veba.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content