1 Vicdani Ret Tanımı 3 Birleşmiş Milletler Özet: “Vicdani Ret Nedir? Vicdani Ret Ne Anlamına gelir? Bütün ülkelerce ve Türkiye’de Vicdan...
1 Vicdani Ret Tanımı
3 Birleşmiş Milletler
Özet: “Vicdani Ret Nedir? Vicdani Ret Ne Anlamına gelir? Bütün ülkelerce ve Türkiye’de Vicdani Ret” başlıklı yazımızda Vicdani Ret nedir, Vicdani Ret ne anlamına gelir, Vicdani Ret kelimesinin tanımı, Bütün ülkelerce ve Türkiye’de Vicdani Ret nedir benzer biçimde deyimler ve Vicdani Ret hakkında ayrıntılı detayları göreceksiniz.
Özet: “Vicdani Ret Nedir? Vicdani Ret Ne Anlamına gelir? Bütün ülkelerce ve Türkiye’de Vicdani Ret” başlıklı yazımızda Vicdani Ret nedir, Vicdani Ret ne anlamına gelir, Vicdani Ret kelimesinin tanımı, Bütün ülkelerce ve Türkiye’de Vicdani Ret nedir benzer biçimde deyimler ve Vicdani Ret hakkında ayrıntılı detayları göreceksiniz.
Özet: “Vicdani Ret Nedir? Vicdani Ret Ne Anlamına gelir? Bütün ülkelerce ve Türkiye’de Vicdani Ret” başlıklı yazımızda Vicdani Ret nedir, Vicdani Ret ne anlamına gelir, Vicdani Ret kelimesinin tanımı, Bütün ülkelerce ve Türkiye’de Vicdani Ret nedir benzer biçimde deyimler ve Vicdani Ret hakkında ayrıntılı detayları göreceksiniz.
Vicdani Ret Tanımı
Vicdanî ret (VR), bir ferdin politik görüşleri, ahlaki değerleri ya da dinsel inançları çerçevesinde mecburi askerliği reddetmesidir. Vicdani retçiler kendilerini antimilitarist ya da pasifist olarak tanımlayabilmektedirler.
En fazlaca karşılaşılan ret sebepleri şunlardır;
Bu hakkın uygulanması ülkelere bakılırsa farklılık gösterebilmektedir. Bir takım ülkeler mecburi askerliğe seçenek olarak vicdani retçilere kamu hizmetinde bulunma olanağı sunarlar. Fert kamu hizmetini de redderse buna “total ret” denir.
Vicdani ret düşüncesi geniş mealde ilk olarak 19. yüzyılda ortaya atılmış, 20. yüzyılın başlarında I. ve II. Dünya Savaşları esnasında yandaş bulmuştur. Vicdani ret hakkı, günümüzde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu tarafınca temel insani hak olarak kabul edilmiştir.
Vicdanî reddin geçmişi ilk devletlerin kuruluşu kadar eskiye uzansa da, resmileşmesi yirminci yüzyılın başlarına müsavi gelmektedir. Mesela, İngiltere 18. yüzyılda Quaker inancına haiz olanları mecburi askere alınmadan muaf tutmuş ve 1916’da da vicdanî reddi anayasasına dahil etmiştir. İngiltere’yi 1917’de Danimarka, 1920’de de İsveç izlemiştir. Bununla birlikte bir çok ülke 17 ve 18. yüzyıllardan itibaren askerliği zorunluluk değildir, gönüllülük esasına dayalı uyguladığı için etkin olarak vicdani ret diye bir tanımlamaya gerek duymamıştır. Etkin olmasa da yasal olan bu durumun değişmesine I. Dünya Savaşı ile mecburi askerlik uygulamasının tekrardan getirilmeye çalışılması sebep olmuştur.
Tarihsel olarak bir sürü vicdani retçinin inançları doğrultusundaki hareketleri toplumlarının hukuki sistemi ya da hükümetleriyle çeliştiğinden, retçiler idam edilmiş, hapse atılmış ya da çeşitli cezalara maruz kalmışlardır. Vicdani reddin hukuksal tanımı ve şartları yıldan yıla ve ülkeden ülkeye farklılık göstermiştir. Dini inançlar bir sürü ülkede vicdani reddin hukuken tanınmasında ilk başlarda mühim rol oynamıştır.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, 1987 / 46 ilke sonucunda devletleri vicdani ret hakkını tanımaya davet etmiş ve devletlerin bu hakkı kullananları cezalandırmaktan kaçınmaları icap ettiğini belirtmiştir. Bu konuyu takip eden 1989 / 59 ilke sonucunda Komisyon bir aşama daha atarak vicdani ret hakkının İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi m. 18’de ve Uygar ve Siyasal Haklara İlişkin Internasyonal Sözleşme (MSHİUS) m. 18’de tanınan inanç özgürlüğünün bir parçası bulunduğunu belirtmiştir; 1993 / 84, 1995 / 83 ve 1998 / 77 ilke kararlarında da önceki ilkeler tekrarlanmış ve genişletilmiştir. Bu ilke kararları çerçevesinde Komisyon, devletleri kanunlarını ve uygulamalarını gözden geçirmeye; vicdani retçiler için af ve hakların iadesi uygulamalarını yürürlüğe koymaya çağırmıştır.
1948 senesinde “vicdan” meselesi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafınca Insan Hakları Evrensel Bildirisi’nin 18. Maddesinde ele alınmıştır. Bu maddeye bakılırsa: “Fikir, vicdan ve dini özgürlük her insanın hakkıdır; bu hak dini ve inançları değişiklik yapma özgürlüğünü, ve tek başına ya da başka insanlarla bir arada, halka açık ya da bireye hususi olarak dini inançları açıkça uygulama ve aktarma haklarını kapsamaktadır. ” Bu beyan 10 Aralık 1948’de Genel Kurul’da 48 kabul, 0 ret ve 8 çekimser oyla onaylanmıştır.
1974 senesinde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri asistanı Sean MacBride, Nobel konuşmasında şöyleki demiştir: “Insan Hakları Evrensel Bildirisi’nde beyan edilen haklara bir tane daha eklenebilir. Bu da “Öldürmeyi Reddetme Hakkı”dır”.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, vicdani ret hakkını AİHS m. 9’da güvence altına alınan din ve vicdan özgürlüğünün mecburi bir gereği olarak kabul etmiştir. Her ne kadar Parlamenterler Meclisi ve Bakanlar Komitesi’nin verdiği karar ve tavsiyeler hukuken bağlayıcı değilse de Sözleşme organları ve taraf devletlerin AİHS maddelerini yorumlarken bu tarz şeyleri dikkate almaları gerekir. AKPM, vicdani ret hakkına ilk kez 1967 senesinde 337 sayılı Sonucunda değinmiştir. Kararda, AİHS m. 9 ile Sözleşmeci devletlere inanç özgürlüğüne saygı duyma yükümlülüğü yüklendiği vurgulanmış ve kaynağını m. 9’dan alan vicdani ret hakkına ilişkin temel ilkeler, usul kuralları, sivil hizmete ilişkin kurallar belirlenmiştir. AKPM bu karara dayanarak 1967 senesinde 478 sayılı Tavsiye Kararını almış; bu kararla ulusal mevzuatlarını, vicdani redde ilişkin bahsedilen temel ilkelere mümkün olduğunca uyumlu hale getirmeye üye devletleri davet etmesi için Bakanlar Komitesi’ne çağrıda bulunmuştur. AKPM, 1977 senesinde almış olduğu 816 sayılı Tavsiye Sonucunda, 337 sayılı kararda anlatılan vicdani reddin temel ilkelerini, usul kurallarını ve sivil hizmete ilişkin kuralları yeniden etmiştir. AKPM, 2001 senesinde almış olduğu 1518 sayılı Tavsiye Kararlarında, o dönem Avrupa Konseyi’ne üye bir tek beş devletin bu hakkı hemen hemen tanımadığına; tanıyan devletlerde ise bu hakka değişik ölçülerde koruma sağladığına ve vicdani retçilere tanınan hakların son aşama yetersiz bulunduğunu işaret edilmiştir. Kararda AİHS m. 9 ve m. 4 / 3’ü tadil eden ek bir protokolle vicdani ret hakkının AİHS’e dahil edilmesine yönelik Bakanlar Komitesi’ne tavsiyede bulunulmuştur.
YORUMLAR