YETİŞMEK gçz t 1. bir sn ye yetişmek, önde giden ve iieHemlş olan bir kimseye, bir şeye ulaşmak, aradaki uzaklığı kapatmak çok hm ok...
YETİŞMEK gçz t
1. bir sn ye yetişmek, önde giden ve iieHemlş olan bir kimseye, bir şeye ulaşmak, aradaki uzaklığı kapatmak çok hm okuyorsunuz, aıze yetişmem otamkmz.
2 , Bir yem bir taşıla vb. yetişmek, oraya, ona vaktinde ulaşmak: Uçağa yetişmek Sinemaya yetişmek
3. Bit şeye (aomut) yetişmek, uzaktaki, yüksekteki ya da derindeki bir şeye değebilmek, uzanıp dokunabilmek: üst rottaki çaydanlığa kolunu uzatsa da yetışemiyordu Bir sopadan yararlanarak havuzun dibindeki kovaya yetişmek.
4. Bit kimseye yetişmek, bir işe beşlemiş olan ye da daha önce gitmiş olan kimselere katılmak: Siz beşleyin, ben size yetişirim.
5. Bir kimseye, bir gaibe yetişmek, aradaki farkı kapatarak onlarla aynı düzeye ulaşmak: Gelişmiş ülkelere yetişmek.
6. Bir şey söztonusuysa, gereken İşlemler ve çalışmalardan sonra belirti bir zamanda bitmek, hazır olmak, tamamlamak: Elbisem pazartesiye yetişecek. Yazlık dairelerin tamamı en geç mayıs sonuna yetişecekmiş.
7. Bir şeye yetişmek, yapabilmek, o işin üstesinden gelmek için gerekli vakti ve olanakları bulabilmek: Kadıncağız hafta sonlan bile fabrikada çalışıyor, ev işlerine nasıl yetişsin?
8. Yardım etmek, yardımına koşmak, bir yardımda, bir müdahalede bulunmak üzere zamanında gelmek. Doktor yetişmeeeydi belki de şimdi hayatta olmayacaktı.
9. YUtmek, yeter olmak, kâfi gelmek; O ayakkabıyı almaya paran yetişecek mİ?
10. Bir bitkiden, tahıldan, sebzeden vb söz ederken, gelişip büyümek, bitmek, üremek: Bu yörede çok iyi buğday yetişir.
11. Gelişimini tamamlayıp kendi kendini yönetir duruma gelmek, büyümek: Artık çocuklar yetişmiş olduğuna göre gezilere çıkabiliriz.
12. Bir kimse sözkonusuy- sa, gelişimi için gerekli eğitim ve öğrenimi görmüş olmak, deneyim kazanmak: İyi yetişmiş bir mühendis
13. Özellikle çocukluk çağını belli bir zamanda yaşamış olmak, büyümek; bir zamanı ya da kimseyi görmüş olmak; Bizler savaş yıllarında yetiştik. Biz onun dönemine yetişemedik.
14. Yatış!, Yatışın!, yardım isteme durumunda söylenir: Yatışın, adam öldürüyorlar. || YBtişne, yetişmeyesi, kızgınlıkla söylenen bir İlenme sözü.
*yetişilmek edilg. f. Yetişmek eylemi yapılmak, ulaşılmak.
* yetiştirmek ettirg. f.
1. Bir kimseyi, bir şeyi (araç tümleci +) bir kimseye, bir şeye yetiştirmek, onu gitmekte ya da gitmek üzere olan bir kimseye bir şeye ulaştırmak; ulaşmasını, zamanında bir yerde bulunmasını sağlamak: Bizi arabasıyla uçağa yetiştirdi. Hastayı doktora, hastaneye yetiştirmek.
2. Bir şeyi (bir yere, bir kimseye) yetiştirmek, onun ulaşmasını, iletilmesini sağlamak: Haberi tez yetiştirin, hemen kalksın gelsin.
3. Bir şeyi (bir vakte) yetiştirmek, onun (belli bir zamanda) hazır olmasını sağlamak, tamamlamak, bitirmek: Yazıyı akşama yetiştirmek zorundasınız.
4. Bitki ya da hayvan ye tiştirmek, onları geliştirip büyütmek, üretmek: Sebze yetiştirmek. Tavuk yetiştirmek.
5. Bir kimseyi, bir grubu (araç tümleci +) yetiştirmek, onu, onları eğitmek, gerekli bilgileri, becerileri kazandırmak: Kurumun yönetimi için stajyerleri yetiştirmek. Öğretmenleri onları iyi yetiştirmiş.
6. Bir çocuğu yetiştirmek, onun gelişip büyümesi için özen göstermek; onları kendilerine yetecek duruma getirmek; büyütmek: Çe cuklannı yetiştirmek anne ve babanın görevi değil mi?
7. Bir şeyi yetiştirmek, onun yetmesini sağlamak, eldekiyle gereksinmeyi karşılamak: ücretini ay sonuna kadar yetiştirebilmek.
8. (Bir şeyi) bir kimseye yetiştirmek, gördüğü, öğrendiği ve söylenmesi sakıncalı olan bir şeyi kötü niyetle bir başka kişiye aktarmak, ispiyonlamak: Her şeyi öğretmene yetiştirir. Grev yapmayı düşündüğümüzü müdüre yetiştirmiş.
* yetiştirilmek edilg. f.
1. Yetişmesi sağlanmak, ulaştırılmak; zamanında belli bir yerde olması sağlanmak; zamanında bitirilmek: Vaktinde hastaneye yetiştirilen hastaya ilk müdahale yapıldı. Bu elbisenin çarşambaya yetiştirilmesi gerek.
2. Bitkilerden, hayvanlardan söz ederken, üretilmek.
3. Yetişkin duruma getirilmek; eğitilmek: iyi yetiştirilen gençler. Burada pek çok eleman yetiştirildi.
4. Kötü bir niyetle başka bir kimseye aktarılmak: Haber hemen müdüre yetiştirilmiş.Kaynak: Büyük Larousse
Yetişmek
(-e)
yetişmek
(-e) 1 . Ulaşmak, ermek, varmak, vasıl olmak:
"Gâvur Ali kahvedeki cemaate hiçbir şey söylemeden küçük çobanla uzaklaştı, bir nefeste ağıla yetişti."- Ö. Seyfettin.
2 . Vaktinde tamam olmak, bitmek, hazırlanmak, hazır olmak:
"Bu giysi yarına yetişmeli."- .
3 . Vaktinde varmak, vaktinde bulunmak:
"Öteki tünelle gelseler de vapura yetişeceklerini bilirlerdi."- A. Ş. Hisar.
4 . Bir işe başlamış olanlara veya gidenlere sonradan katılmak:
"Kadınlar, derme çatma ayakkabılarıyla onlara zor yetişebiliyorlardı."- Y. K. Karaosmanoğlu.
5 . Değmek, uzanıp dokunabilmek:
"Ben o dala yetişemem. Bu ip kuyunun dibine yetişmez."- .
6 . Vakit bulmak, yapabilmek:
"Ben bu kadar işe yetişemem."- .
7 . (nsz) Yetmek, yeter olmak, kâfi gelmek:
"Bu para yetişir. Bu yemek hepimize yetişir."- .
8 . Bir zamanda yaşamış olmak, bir zamanı veya kimseyi görmüş olmak:
"Bol zamanıma yetişti de ben onu böyle şımarık büyüttüm."- P. Safa.
9 . (nsz) üremek, büyümek, olmak:
"Şu Marmara kıyılarında o sene bol meyve yetişmişti."- S. F. Abasıyanık.
10 . (-de) Eğitim görmüş olmak, öğrenmek, gelişmek:
"Akşam gazetesi, yurt aydınlarıyla konuşarak bizde niçin yazar yetişmediğinin sebeplerini araştırdı."- O. V. Kanık.
11 . İş görebilecek yaşa gelmek, büyümek.
12 . Yardım etmek, yardımına koşmak:
"Tam o sırada talih imdadıma yetişti."- R. H. Karay.
13 . mecaz Ortaya çıkmak.
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
- yetiş! (veya yetişin!)
- yetişmeyesi!
YORUMLAR