YORMAK g. f. 1. Bir kimseyi, bir hayvanı yormak, bir iş ya da eylemi yapmak için orv lan zorlayarak güçlerini tüketmek; bedesel bir...
YORMAK g. f.
1. Bir kimseyi, bir hayvanı yormak, bir iş ya da eylemi yapmak için orv lan zorlayarak güçlerini tüketmek; bedesel bir yorgunluk duymalanna yol açmak; bitkin düşürmek: Beden eğitimi öğretmeni, bu güç hareketlerte çocuktan çok yoruyor. Binici atını fazla koşturup yoruyor. Bu iş beni çok yordu.
2. Bir kimseyi yormak, ondan, aşırı ölçüde düşünsel bir etkinlik göstermesini isteyerek ya da onu böyle bir etkinlik içine sokarak zihinsel yorgunluk duymasına yol açmak; bunaltmak: üç saat süren bir matematik dersi çocuklar çok yorar Bu öğretmen verdiği uzun ödevlerle öğrencilerini çok yoruyor.
3. Bir organı yormak, onu zorlayarak işlevini gerektiği gibi yerine getirmesine engel olmak: Bu ışık gözleri yoruyor. Ağır yemekler mideyi yorar. Merdiven çıkmak kalbimi yordu.
4. Bir kimseyi yormak, onu rahatsız ederek, canını sıkarak, usandırmak: Saçma sapan sorulanyla beni yoruyor.
*Tarım. Toprağı yormak, aynı bitkiyi birkaç yıl üst üste ekerek ya da toprağı çok sömüren bir bitkiyi sürekli yetiştirerek toprağı fakirleştirmek.
* yorulmak dönşl. f.
1. Bir kimse, bir hayvan sözkonusuysa, yorgun düşmek, yorgunluk duymak: Şu sıralar çok yoruldum, birkaç gün tatil yapıp dinleneceğim. Yorulan atları değiştirmek.
2. Bir organ sözkonusuysa, aşırı biçimde zorlanması yüzünden işlevini gereği gibi yerine getiremez olmak: Bu ince, sık yazılan okumaktan gözlerim çok yoruldu.
3. Bir aygıttan (motor vb.) söz ederken, fazla çalıştırılmaktan dolayı direnci azalmak, iyi çalışmamak.
4. Uğraşmak, sıkıntıya girmek; zahmet etmek: Fikrimi değiştirmek için boşuna yorulmayın, ben kesin kararımı verdim. Siz yorulmayın, ben hallederim.
5. Usanmak, bıkmak, bezmek: Yaşamaktan yorulmak. Her gün aynı şeyle ri yinelemekten yoruldum.
YORMAK g. f.
1. Bir şeyi (bir şeye) yormak, onu bir nedene bağlamak, onu bir durumun belirtisi, işareti saymak, ona (belli) bir anlam yüklemek, yorumlamak: Onun bu tutumunu neye yormalı? Susmasını o işi yaptığına yormuştum.
2. Bir şeyi iyiye, kötüye yormak, iyi ya da kötü bir anlam vererek, onu yorumlamak: Bu erken gelişi iyiye mi, kötüye mi yoralım? || Hayra yormak, iyi bir sonuç çıkacağını düşünmek ya da söylemek; onu uğurlu saymak.
* yorulmak edilg. f. Olumlu ya da olumsuz bir nedene bağlanılmak; yorumlanmak.
* yordurmak ettirg. f. Bir şeyi bir kimseye yordurmak, o kimseye o şeyin yorumunu yaptırmak: Rüyasını bir falcıya yordurmak.
1. Bir kimseyi, bir hayvanı yormak, bir iş ya da eylemi yapmak için orv lan zorlayarak güçlerini tüketmek; bedesel bir yorgunluk duymalanna yol açmak; bitkin düşürmek: Beden eğitimi öğretmeni, bu güç hareketlerte çocuktan çok yoruyor. Binici atını fazla koşturup yoruyor. Bu iş beni çok yordu.
2. Bir kimseyi yormak, ondan, aşırı ölçüde düşünsel bir etkinlik göstermesini isteyerek ya da onu böyle bir etkinlik içine sokarak zihinsel yorgunluk duymasına yol açmak; bunaltmak: üç saat süren bir matematik dersi çocuklar çok yorar Bu öğretmen verdiği uzun ödevlerle öğrencilerini çok yoruyor.
3. Bir organı yormak, onu zorlayarak işlevini gerektiği gibi yerine getirmesine engel olmak: Bu ışık gözleri yoruyor. Ağır yemekler mideyi yorar. Merdiven çıkmak kalbimi yordu.
4. Bir kimseyi yormak, onu rahatsız ederek, canını sıkarak, usandırmak: Saçma sapan sorulanyla beni yoruyor.
*Tarım. Toprağı yormak, aynı bitkiyi birkaç yıl üst üste ekerek ya da toprağı çok sömüren bir bitkiyi sürekli yetiştirerek toprağı fakirleştirmek.
* yorulmak dönşl. f.
1. Bir kimse, bir hayvan sözkonusuysa, yorgun düşmek, yorgunluk duymak: Şu sıralar çok yoruldum, birkaç gün tatil yapıp dinleneceğim. Yorulan atları değiştirmek.
2. Bir organ sözkonusuysa, aşırı biçimde zorlanması yüzünden işlevini gereği gibi yerine getiremez olmak: Bu ince, sık yazılan okumaktan gözlerim çok yoruldu.
3. Bir aygıttan (motor vb.) söz ederken, fazla çalıştırılmaktan dolayı direnci azalmak, iyi çalışmamak.
4. Uğraşmak, sıkıntıya girmek; zahmet etmek: Fikrimi değiştirmek için boşuna yorulmayın, ben kesin kararımı verdim. Siz yorulmayın, ben hallederim.
5. Usanmak, bıkmak, bezmek: Yaşamaktan yorulmak. Her gün aynı şeyle ri yinelemekten yoruldum.
YORMAK g. f.
1. Bir şeyi (bir şeye) yormak, onu bir nedene bağlamak, onu bir durumun belirtisi, işareti saymak, ona (belli) bir anlam yüklemek, yorumlamak: Onun bu tutumunu neye yormalı? Susmasını o işi yaptığına yormuştum.
2. Bir şeyi iyiye, kötüye yormak, iyi ya da kötü bir anlam vererek, onu yorumlamak: Bu erken gelişi iyiye mi, kötüye mi yoralım? || Hayra yormak, iyi bir sonuç çıkacağını düşünmek ya da söylemek; onu uğurlu saymak.
* yorulmak edilg. f. Olumlu ya da olumsuz bir nedene bağlanılmak; yorumlanmak.
* yordurmak ettirg. f. Bir şeyi bir kimseye yordurmak, o kimseye o şeyin yorumunu yaptırmak: Rüyasını bir falcıya yordurmak.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR