YüKSEK sıf. 1. Aynı türden ölçüt olarak alınmış bir başka şey ya da averaja gore dikey yönde altı ile üstü arasındaki uzaklığı çok o...
YüKSEK sıf.
1. Aynı türden ölçüt olarak alınmış bir başka şey ya da averaja gore dikey yönde altı ile üstü arasındaki uzaklığı çok olan bir şey için kullanılır: Evi bizimkinden daha yüksektir. Yüksek bir tavan. Yüksek topuklu pabuç.
2. Belli başlı bir yere gore daha yukarıda bulunan; belirgin bir yükseklikte kurulmuş: Yüksek katlardan birinde oturmak, ilaçları çocuğun uzanamayacağı yüksek bir yere koymak.
3. Sertliği, gücü, tesiri fazla olan şey için kullanılır: Radyoyu az bir kıs, sesi devasa yükseklikte. Yüksek ısıdan etkilenmek.
4. Miktarca fazla olan: Yüksek dozda ilaç alabilmek.
5. Aşama ya da mevki bakımından üstün olan: Yüksek rütbeli bir subay. Yüksek bir makam.
6. Ruh ve karakter yönünden kuvvetli, düzgüsel değerler ölçüsünün üstünde olan, yüce erdemli: Yüksek bir karakter. Yüksek bir ruh.
7. Yüksek fiyat, bir şey için istenen değerinin üstünde fiyat. || Yüksek perdeden konuşmak, yüksek sesle konuşmak; kendini karşısındakinden üstün gören bir tutumla sert bir şekilde konuşmak; yapılması oldukça zor şeyleri kolayca yapacakmış benzer biçimde bir havayla konuşmak. || Yüksek ses, çok uzaktan işitebilecek özellikte olan sea || Yüksek sosyete, toplumsal konumları, yaşama şekilleri vb. yönden gözde olan kişilerin oluşturduğu topluluk.
*Ask. Yüksek askeri şûra || Yüksek bombardıman, 15 000 fitin (feet) üstünde, bomba salış yüksekliğinden meydana getirilen yatay bombardıman. (Yüksek hava taarruzu da denir.) || Yüksek sevk ve yönetim, en yüksek aşamadaki askeri komuta makamlarıyla siyasal makamların (devlet ve hükümet başkanları, ilgili bakanlıklar) topyekûn müdafa gücüyle ilgili olarak, cenk kendi alanında uyguladıkları strateji.
*Bine. Yüksek bukağılıktı, çoğu zaman bukağılığı uzun ve dikeye yakın olan ata denir. (Bu tipte bir at binek için daha elverişli ve rahattır, ama kısa bukağılıklı ata gore daha naziktir, hızlı sakatlanabilir.)
*Dilbil. Yüksek almanca, Cenup ve Orta Almanya ile Avusturya'da konuşulan ve evrimi çağdaş almarıcanın doğmasına neden olan germence lehçeler bütünü.
*Grav. ve Heykc. Yüksekbaskı, bir malzemenin yüzeyini, işlenmemiş kısımlar bir desen oluşturacak tarzda oyma yöntemi. (Yalpılı alçakkabartmalar, bir seviyede çukurlaştırılmış emaylar ve bilhassa estamp için hazırlanmış tahta, linoleum vb. üzerine] ve “yüksek†kısımları baskıda siyah çıkan kabartma gravürler yüksekbaskıdır.)
*Huk. Yüksek mahkeme bir yargı kendi alanında son olarak sonucu veren mahkeme. (Türkiye'de adli yargı alanındaki yüksek mahkeme Yargıtay, yönetimsel yargı kendi alanında ise Danıştay'dır.)
*Ikt. Yüksek çevrimler ya da inşaat çevrimleri, bir takım ekonomilere özgü olarak ve inşaat programlarındaki dalgalanmalara bağlı benzer biçimde görünen 17 ile 22 yıl süreli tutumsal çevrim.
*Masonl. Yüksek dereceler, masonlardan dahi gizli saklı tutulan ve kuramsal olarak yalnızca Mukaddes Şehir'in yardımsever şövalyelerine verilen en üst dereceler.
*Matbaac. Yüksek baskı, sökülüp takılabilen çukur basımevi karakterleriyle mekanik yolla yazı yazma tekniği.
*Metalürj. Yüksek fırın -»YüKSEKFIRIN.
*Meteorol. Yüksek tazyik alanı, ANTİSİK- lON'un eşanlamlısı.
*Müz. Yüksek hava, yörüklerin yoğun olduğu yörelerde, bilhassa Bursa ve çevresinde tiz seslerin egemen olduğu ezgilere verilen isim.
*Oto. Yüksek devirli, motorlu bir taşıtın vites kutusunun yüksek tahvil oranı için kullanılır (kıymeti, 1/1'den yüksektir, kısaca prizdirekle beslenen son tahvil oranını artırır); bu tahvil oranıyla sağlanan hız. (Söz konusu yüksek devirli bir tahvil oranı, motor kafi bir kuvvet çifti sağladığında, prizdirek- ten daha yüksek bir hızda yol almayı sağlar ve bu koşullarda motor daha az bir hızda döndüğünden yakıt tüketimi prizdirekteki yakıt tüketiminden daha az olur. Bununla beraber, bu tahvil oranı ama uzun yolda ve yeterince yüksek bir hızda kullanılır. Yüksek devirli tahvil oranı kimi kez otomatikman geçilir.)
*Oy. Yüksek oynamak, yere sürülen peyi ya da kazanılacak parayı yüksek tutarak oynamak; büyük oynamak. Bir takım iskambil oyunlarında, aynı elde oynanan kâğıtlardan daha büyük kâğıt oynamak.
*Patol. Yüksek nabız, süratli nabız.
*Sesbil. Yüksek ünlü, dilin, ağız boşluğunun üst kesimine doğru kalkmasıyla çıkartılan ünlü (örn. [i], [ü] ve [u]).
* a.
1. Yukarıda bulunan, üst tarafta olan yer: Yükseklerde daha çok üşüyeceksiniz.
2. Yükseklerde dolaşmak, elde edilmesi çok güç şeyleri istemek ve bu konuyu yansıtan bir tutum içinde olmak. || Yüksekten atmak, yüksekten uçmak, yapamayacağı, üstesinden gelemeyeceği şeyleri yapabilir, başarabilirmiş benzer biçimde söylemek, mangalda kül bırakmamak: Onun yüksekten attığına bakma, elinden hiçbir iş gelmez. || (Binne) yüksekten bakmak, kendini, karşısındakinden üstün niteliklerle donatılmış olarak görmek.
* be. Büyük para ile: Yüksek oynamak.
1. Aynı türden ölçüt olarak alınmış bir başka şey ya da averaja gore dikey yönde altı ile üstü arasındaki uzaklığı çok olan bir şey için kullanılır: Evi bizimkinden daha yüksektir. Yüksek bir tavan. Yüksek topuklu pabuç.
2. Belli başlı bir yere gore daha yukarıda bulunan; belirgin bir yükseklikte kurulmuş: Yüksek katlardan birinde oturmak, ilaçları çocuğun uzanamayacağı yüksek bir yere koymak.
3. Sertliği, gücü, tesiri fazla olan şey için kullanılır: Radyoyu az bir kıs, sesi devasa yükseklikte. Yüksek ısıdan etkilenmek.
4. Miktarca fazla olan: Yüksek dozda ilaç alabilmek.
5. Aşama ya da mevki bakımından üstün olan: Yüksek rütbeli bir subay. Yüksek bir makam.
6. Ruh ve karakter yönünden kuvvetli, düzgüsel değerler ölçüsünün üstünde olan, yüce erdemli: Yüksek bir karakter. Yüksek bir ruh.
7. Yüksek fiyat, bir şey için istenen değerinin üstünde fiyat. || Yüksek perdeden konuşmak, yüksek sesle konuşmak; kendini karşısındakinden üstün gören bir tutumla sert bir şekilde konuşmak; yapılması oldukça zor şeyleri kolayca yapacakmış benzer biçimde bir havayla konuşmak. || Yüksek ses, çok uzaktan işitebilecek özellikte olan sea || Yüksek sosyete, toplumsal konumları, yaşama şekilleri vb. yönden gözde olan kişilerin oluşturduğu topluluk.
*Ask. Yüksek askeri şûra || Yüksek bombardıman, 15 000 fitin (feet) üstünde, bomba salış yüksekliğinden meydana getirilen yatay bombardıman. (Yüksek hava taarruzu da denir.) || Yüksek sevk ve yönetim, en yüksek aşamadaki askeri komuta makamlarıyla siyasal makamların (devlet ve hükümet başkanları, ilgili bakanlıklar) topyekûn müdafa gücüyle ilgili olarak, cenk kendi alanında uyguladıkları strateji.
*Bine. Yüksek bukağılıktı, çoğu zaman bukağılığı uzun ve dikeye yakın olan ata denir. (Bu tipte bir at binek için daha elverişli ve rahattır, ama kısa bukağılıklı ata gore daha naziktir, hızlı sakatlanabilir.)
*Dilbil. Yüksek almanca, Cenup ve Orta Almanya ile Avusturya'da konuşulan ve evrimi çağdaş almarıcanın doğmasına neden olan germence lehçeler bütünü.
*Grav. ve Heykc. Yüksekbaskı, bir malzemenin yüzeyini, işlenmemiş kısımlar bir desen oluşturacak tarzda oyma yöntemi. (Yalpılı alçakkabartmalar, bir seviyede çukurlaştırılmış emaylar ve bilhassa estamp için hazırlanmış tahta, linoleum vb. üzerine] ve “yüksek†kısımları baskıda siyah çıkan kabartma gravürler yüksekbaskıdır.)
*Huk. Yüksek mahkeme bir yargı kendi alanında son olarak sonucu veren mahkeme. (Türkiye'de adli yargı alanındaki yüksek mahkeme Yargıtay, yönetimsel yargı kendi alanında ise Danıştay'dır.)
*Ikt. Yüksek çevrimler ya da inşaat çevrimleri, bir takım ekonomilere özgü olarak ve inşaat programlarındaki dalgalanmalara bağlı benzer biçimde görünen 17 ile 22 yıl süreli tutumsal çevrim.
*Masonl. Yüksek dereceler, masonlardan dahi gizli saklı tutulan ve kuramsal olarak yalnızca Mukaddes Şehir'in yardımsever şövalyelerine verilen en üst dereceler.
*Matbaac. Yüksek baskı, sökülüp takılabilen çukur basımevi karakterleriyle mekanik yolla yazı yazma tekniği.
*Metalürj. Yüksek fırın -»YüKSEKFIRIN.
*Meteorol. Yüksek tazyik alanı, ANTİSİK- lON'un eşanlamlısı.
*Müz. Yüksek hava, yörüklerin yoğun olduğu yörelerde, bilhassa Bursa ve çevresinde tiz seslerin egemen olduğu ezgilere verilen isim.
*Oto. Yüksek devirli, motorlu bir taşıtın vites kutusunun yüksek tahvil oranı için kullanılır (kıymeti, 1/1'den yüksektir, kısaca prizdirekle beslenen son tahvil oranını artırır); bu tahvil oranıyla sağlanan hız. (Söz konusu yüksek devirli bir tahvil oranı, motor kafi bir kuvvet çifti sağladığında, prizdirek- ten daha yüksek bir hızda yol almayı sağlar ve bu koşullarda motor daha az bir hızda döndüğünden yakıt tüketimi prizdirekteki yakıt tüketiminden daha az olur. Bununla beraber, bu tahvil oranı ama uzun yolda ve yeterince yüksek bir hızda kullanılır. Yüksek devirli tahvil oranı kimi kez otomatikman geçilir.)
*Oy. Yüksek oynamak, yere sürülen peyi ya da kazanılacak parayı yüksek tutarak oynamak; büyük oynamak. Bir takım iskambil oyunlarında, aynı elde oynanan kâğıtlardan daha büyük kâğıt oynamak.
*Patol. Yüksek nabız, süratli nabız.
*Sesbil. Yüksek ünlü, dilin, ağız boşluğunun üst kesimine doğru kalkmasıyla çıkartılan ünlü (örn. [i], [ü] ve [u]).
* a.
1. Yukarıda bulunan, üst tarafta olan yer: Yükseklerde daha çok üşüyeceksiniz.
2. Yükseklerde dolaşmak, elde edilmesi çok güç şeyleri istemek ve bu konuyu yansıtan bir tutum içinde olmak. || Yüksekten atmak, yüksekten uçmak, yapamayacağı, üstesinden gelemeyeceği şeyleri yapabilir, başarabilirmiş benzer biçimde söylemek, mangalda kül bırakmamak: Onun yüksekten attığına bakma, elinden hiçbir iş gelmez. || (Binne) yüksekten bakmak, kendini, karşısındakinden üstün niteliklerle donatılmış olarak görmek.
* be. Büyük para ile: Yüksek oynamak.
Kaynak: Büyük Larousse
YORUMLAR