Zonguldak

Zonguldak Garp Karadeniz Bölgesi'nde yer edinen Zonguldak, doğusunda Karabük, batısında Düzce ve Karadeniz, güneyinde Çankırı ve...


Zonguldak

Garp Karadeniz Bölgesi'nde yer edinen Zonguldak, doğusunda Karabük, batısında Düzce ve Karadeniz, güneyinde Çankırı ve Bolu, kuzeydoğusunda Bartın, Kuzeyinde de Karadeniz ile çevrilidir. İl toprakları dağlık ve engebeli bir arazi yapısına haiz olup, akarsu vadileri ile yer yer derin şekilde parçalanmış, orta yükseklikteki alanlardan oluşmuştur. Zonguldak Şimal Anadolu Dağları'nın garp kesimini oluşturan Karadeniz'e paralel iki sıra dağlarla engebelenmiştir. Kıyı dağlarından Küre Dağları ilin kuzeydoğu kesiminde yer alır. Bununla birlikte kuzeyini kuzeydoğu-güneybatı çerçevesinde uzanan Zonguldak Dağları, garp ve cenup kesimini de Akçakoca Dağları kaplamaktadır. Zonguldak Dağlarından olan Göl Dağı 771 m.ye, Akçakoca Dağlarından da Orhan Dağı 905 m. ile ilin en yüksek kesimleridir. Bunların haricinde Baçaklıyayla Tepesi (1.637 m.), Soğukoluk Tepesi (1.268 m.), Göktepe (1.416 m.), baba Dağı (1.120 m.), Kızıl Tepe (Kızıltaş) (1.468 m.), Atyaylası Tepesi (710 m.), Kantar tepe (905 m.), Orhan Tepe (920 m.), Arkut Dağı'nın (Gökçeler Dağı) şimal uzantıları ve Keltepe (1.999 m.) ilin başka engebeleridir.

İlin en mühim limanının bulunmuş olduğu Ereğli geniş bir koy konumundadır. Baba Burnu, Hisar Burnu Zonguldak'ın Karadeniz'e yönelik çıkıntılarıdır.




Zonguldak


Karadeniz sahilinde, Ereğli-İnebolu arasındaki engebeli arazi Mezozoik çağda oluşmuştur. Bundan dolayı de bir sürü yerde kömür içeren tabakalar yüzeyde kendini gösterir. Kretesinin alt kısmındaki karbonifer şeridi 160 km. uzunluğundadır. Filyos Çayının batısında kalan Zonguldak-Kozlu-Kandilli “Batı Kömür Havzası†Filyos Çayının doğusundaki pencereler “Doğu Kömür Havzası†ismini alır. Azdavay ve Söğütözü şeklinde şark kömür havzasına ait yerlerde prodüktif kömür damarlarına rastlanmaktadır.

Zonguldak'ın büyük bir kısmını kaplayan dağlık alanların haricinde kalan alanlar platolarla kaplıdır. Başlıca vadiler; Filyos Çayı Vadisi, Alaplı Irmağı Vadisi, Gülüç ırmağı Vadisi ve üzülmez Deresi Vadisidir. İlin engebeli yapısından dolayı düzlük alanlar fazla değildir. Karadeniz kıyılarında kıyı düzlükleri bulunmamaktadır. Yalnızca Çaycuma ve Ereğli'de akarsu vadi tabanlarının genişlediği kesimlerde ufak ovalar mevcuttur.
Zonguldak su ları bakımından oldukça zengindir. Filyos Çayı haricinde büyük akarsular olmamasına karşın, ufak akarsular il topraklarını parçalamıştır. üzülmez deresi, Gülüç Deresi, Alaplı Çayları il topraklarındaki ufak akarsuları da toplamaktadır. Tabii bir gölü olmayan ilde, Gülüç, Ulutan ve Kozlu Baraj gölleri sulama amaçlı kullanılmaktadır. Bununla birlikte Çatalağzı'nda Dereköy, Karapınar'da Çobanoğlu göletleri ilin suni gölleridir.

Zonguldak


İlin yüzölçümü 3.438 km2 olup, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayım sonuçlarına gore; toplam nüfusu 615.599'dur.

Zonguldak'ta Karadeniz iklimi yargı sürmekte olup, her mevsim yağış almaktadır. En fazla yağış güz ve kış mevsimlerinde görülür. Denizden iç kesimlere doğru gidildikçe, iklim belli bir miktar daha sertleşir. Senelik yağış averajı 1234.96 mm., en yağışlı aylar 148.65 mm., Aralık ve 141.72 mm. ile Ocak aylarıdır. Yağışlar kıyılardan iç kesimlere doğru gidildikçe hem azalmakta hem de yağmurdan kara dönüşme özelliği göstermektedir.
İl topraklarının büyük bir kısımı ormanlarla kaplıdır. Bu ormanlarda kayın, meşe, kestane, çınar, ıhlamur ve kızılağaç, gürgen, karaçam, sarıçam, kızılçam ağaçları mevcuttur. Akarsu kenarlarında da söğüt ve kavak ağaçları vardır. Nebat örtüsü bakımından çok varlıklı olan ilde, her tür bitkiye rastlanmaktadır.
Zonguldak'ın ekonomisi madencilik, sanayii, ziraat, hayvancılık ve balıkçılığa dayalıdır. Türkiye'deki taşkömürü 1848'den bu yana kullanılmaktadır. İldeki endüstri kurumlarının büyük çoğunluğu kömür ve kömür ürünlerine dayalıdır. Ereğli'deki Erdemir Demir-Çelik Tesisleri, Çimento Fabrikası, Çaycuma'daki Kağıt fabrikası, Hisarönü'ndeki Filyos Ateş Tuğlası Fabrikası ve Çatalağzı Termik Santrali başlıca sanayii kuruluşlarıdır.Bunun yanı sıra tuğla, kiremit, mermer, seramik, sunta ve kereste şeklinde inşaat malzemeleri üreten atölyeler ile Türkiye Taşkömürü Kurumu'nun işlettiği ocaklar mevcuttur.


Zonguldak


İlde yetiştirilen tarımsal ürün olarak; arpa, buğday, mısır, patates olmak suretiyle sebze ve kivi, koz şeklinde türlü meyve yetiştirilmektedir. Son yıllarda sera sebzeciliği gelişme göstermiştir. Hayvancılıkta ise yüksek kesimlerde koyun, kıl keçisi ve Ankara keçisi yetiştirilir. Kırsal alanlarda da sığır ve manda besiciliğinin yanında tavukçuluk ve arıcılık da yapılmaktadır. Hayvancılığa bağlı olarak süt, peynir, yoğurt üretilmektedir. Kıyı kesimlerinde balıkçılık yapılmakta olup ilin ekonomisinde mühim bir yeri vardır. Türkiye'nin balık üretiminin büyük çoğunluğu buradan sağlanmaktadır.
Orman yönünden varlıklı olan ilde; halkın belli başlı bir kesimi ormancılıktan sağlamaktadır. Bilhassa bu ormanlardan elde edilmiş maden direği ocaklarda kullanılmaktadır. Bununla birlikte ilde halı ve kilim tezgahlarında dokumacılık, Devrek'te baston yapımı şeklinde ufak el sanatları da ekonomisinde etkilidir. Son yıllarda yayla turizmi, dağcılık, mağaracılık ve av turizmi yaygın şekilde yapılmaya başlanmıştır.

Zonguldak


Zonguldak adının kaynağına ilişkin değişik söylentiler vardır. Bu söylentilerden herhangi birine gore; şehir merkezinin üzülmez Deresi'nin ağız kısmında yer alması ve derenin ilk çağda “Sandra†adıyla anılması, burada kurulan yerleşmenin de “Sandaraca†ismini taşıması sebebiyle, zamanında bu adın Zonguldak'a dönüşmüştür. Başka söylentiye gore de, yörenin sazlık ve bataklıklarla kaplı olması ve bunun yörede “Zongalık†olarak adlandırılmasına bağlı olarak, sözcüğün zaman içinde değişerek şimdiki halini almış olduğu şeklindedir. Bir başka söylentiye gore ise şehir ismini, ocakları ilk eşleten Fransız ve Belçika şirketlerinin kentin derhal tarafındaki Göldağı mevkiini nirengi noktası almaları sonucu, Göldağı kesimi ya da bölgesi anlamına gelen “Zone Ghuen Daghâ€ın Türkçe okunuşundan almıştır.

Zonguldak yöresinin tarih öncesi çağları ile ilgili bilgiler tam bir kesinlik kazanamamıştır. MÖ.VI.yüzyılın başlarında Megaralı Kolonistler Karadeniz kıyılarında bazı ticari şehirler ve iskeleler kurmuşlardır. Bunların başlangıcında Herakleia Pontika (Krdz.Ereğlisi), Teion (Filyos-Hisarönü), Sesamos (Amasra) ve Kromnay gelmektedir. Bu yerleşim alanları ve iskeleler yüzyıllar süresince önemini korumuştur.
Antik Çağlarda Bithynia ile Paplagonia'nın kesiştiği noktada bulunan Zonguldak yöresinde Frig (MÖ.1200/750-676), Kimmer, Pers (MÖ.555-333), Makedonya (MÖ.IV.yüzyıl), Bithynia ve Pontus Krallığı ( MÖ.IV.-I.Yüzyıl), Roma (MS.I.-IV.yüzyıl) ve Bizans (MS.IV.-XIII.yüzyıl) dönemlerinde yerleşimler olmuştur. Bu dönemlere ait kalıntılar günümüze kadar gelmiştir.


Zonguldak yöresi Malazgirt Savaşı'ndan (1071) sonrasında Kutalmışoğlu Süleyman Şah ve kardeşi Mansur'un akınlarına uğramıştır. Buyruk Karatekin 1084'te Karadeniz Bölgesi'ndeki yerleşim alanları ile beraber Zonguldak'ı da ele geçirmiştir. Peşinden Bizanslılar tekrardan yöreyi ele geçirmişlerdir. Anadolu Selçuklularının çöküşünden sonrasında Kastamonu ve Zonguldak yöresinde bir beylik kuran Hüsamettin Çoban Bey Zonguldak yöresini tamamen egemenliği altına almıştır. Ayrıca Cenevizliler ve Bizanslılar devamlı buraya akınlar düzenlemişlerdir. Candaroğulları yöreyi ele geçirdilerse de o dönemdeki siyasal karışıklıktan dolayı Zonguldak'ı alamamıştır. Yıldırım Beyazıt zamanında Osmanlı topraklarına katılmış, fakat Ankara Savaşı'ndan (1402) sonrasında Timur yöreye hakim olmuştur. Timur'un Anadolu'dan çekilmesinden sonrasında Çelebi Mehmet 1413'te Osmanlılarda bütünlüğü elde etmiştir. Yöre, Fatih Sultan Mehmet zamanında, 1460'ta kati olarak Osmanlı topraklarına dahil olmuştur.


Zonguldak



XVIII.yüzyılın ikinci yarısında Şile'den Cide'ye kadar olan Karadeniz kıyılarındaki pek çok iskele “hatab (odun) iskelesi†adını taşıyordu. Bunlardan biride belirgin başlıları; Karasu, Ereğli, Filyos, Bartın, Amasra ve Cide'de bulunuyordu. Şimdiki Zonguldak'ın il merkezinin bulunmuş olduğu yer Ereğli'ye bağlı Tahta İskelesi'nin çevresinde İstanbul'a gönderilecek kereste depoları bulunuyordu.
XIX.yüzyılda Zonguldak'ta taşkömürü yataklarının bulunması ve üretime geçilmesi ile beraber Zonguldak ehemmiyet kazanmıştır. 1899'da kaza merkezi yapılmış, yabancı şirketlerin Kozlu'daki yönetim merkezleri 1909'da buraya taşınmıştır. Zonguldak'ın Belediyesi 1899'da kurulmuştur. Bu zamanda Kastamonu vilayetine bağlı, Kastamonu merkez sancağı ile Bolu sancağının sınırları içinde bulunuyordu. I.Dünya Savaşı esnasında Zonguldak Limanı Rus donanması tarafınca bombalanmıştır. Mondros Mütarekesi'nden sonrasında (30 Ekim 1918) taşkömürü üretim bölgesini ele geçirmek amacıyla Fransızlar 8 Mart 1920'de Ereğli ile beraber Zonguldak'ı da işgal etmişlerdir. Fransız birlikleri 21 Haziran 1920'de yöreden çekilmiştir. TBMM 1920'de Zonguldak'ı bağımsız Mutasarrıflık yapmış, sancakların kaldırılmasından sonrasında da, 1924'te il konumuna getirilmiştir.

Zonguldak


Zonguldak il merkezinde herhangi bir yapıt bulunmamaktadır. Fakat Zonguldak yöresinde günümüze gelebilen zamanı eserler içinde; Herakleia Pontike (Kdz.Ereğlisi), Tieion (Filyos-Hisarönü) antik kentleri mevcuttur. Bu kentlere ait sur kalıntıları, su kemerleri, mimari parçalar, Ereğli Kalesi, Filyos Kalesi, Filyos Antik Limanı, Bizans dönemine ait Kilise, Çeştepe mevkiindeki Tümülüs, Bozhane Cami, Halil Paşa Cami, Kırmanlı Cami, Molla Halil Cami, Ali Molla Cami, İskele Cami, Ağa Cami, Hacı Eşref ve Akarca Mescitleri, Kayabaşı Ziyaretgahı, Aktaş Şeyhi Türbesi, Seyit Nasrullah Efendi Türbesi, Bulgu Tepedeki (Çeştepe) Demirci Dede, Kentteki Kuştepe ve kıyıdaki Mersin Dede türbeleri, Hacı Mehmet Çeşme ve Murtaza Mahallesi Çeşmesi, Uzun Mehmet Anıtı, ve Türk sivil mimari örneklerinden evler mevcuttur. Bununla birlikte Gökgöl, Kızıl Elma, Sofular, İnağzı, Çayırköy, Cumayanı, Ilıksu, Erçek ve Cehennemağzı Mağaraları, Karaçayır Kaplıcası ve Harmankaya, Değirmenağzı, Güneşli Kayalıdere Şelaleleri ilin belirgin başlı tabii güzelliklerindendir.

Zonguldak








  • Zonguldak Karaelmas üniversitesi


  • Zonguldak'ın iktisat membaı nedir?


  • Geçmişten Bugüne Zonguldak Fotoğrafları



Yöre Mutfağı

Yaşanmış olan süratli kentleşme süreci insanların beslenme biçimlerini de etkilemiştir. Mahalli ürünlere ve evde meydana getirilen yiyeceklere dayalı beslenme kültürünün yerini daha kolay olan hazır yiyecek türü almıştır.

Kırsal kesimde kahvaltı çoğu zaman “kuşluk vaktinde†yapılır. Sabahları hem geç hem de kalorili yiyeceklerle kuvvetli beslenildiğinden (Tarhana ya da uğmaç çorbası, pekmez, reçel, koz, süt, peynir), öğle yemeği pek yenmez. Akşam yiyecekleri çorba, sebze, etli yiyecek ya da börek, makarna şeklinde unlu yiyeceklerden oluşur.




yemek

Kırsal yerleşimlerde genel olarak yapraklı sebzelere bakla; mutfak alanına aşevi, yiyeceklerin saklandığı yere de “kiler, kilerlik†denir.
Yemekler tüm aile bireyleriyle birarada aşevinde yenir. Yere “sofra bezi†serilir, üzerine sofra (tahtadan yuvarlak ayaklı tabla) konur ve çoğu zaman aynı kaptan yenir.
Yöre mutfağında ağırlık unlu (buğday ve mısır unu) mamullerden meydana getirilen yiyecek türlerindedir. Mesela börek, su böreği, kabaklı börek (tatlı), bazlama, cizleme, gözleme (Kdz.Ereğli ve Alaplı'da kabaklı gözleme), kömeç ekmeği, pide türleri (Kdz.Ereğli), tarhana çorbası, uğmaç çorbası (buğday unundan sütlü, sütsüz, naneli) göce çorbası (dövülmüş mısır kırıklarından) mısır unundan malay ve tintiş çorbası nerede ise ilin tüm yörelerinde bilinir.
Her türlü mevsimlik sebzeden meydana getirilen yiyecekler/yemekler yanında mancardan (kara lahana) meydana getirilen sulu yemekler ve sarma/dolma (üstüne yoğurt dökülerek); sıcak yenen kıymalı,soğuk yenen zeytinyağlı ve Devrek yöresinde meydana getirilen cevizli mancar dolması/sarması yöreye özgü yemeklerdir.
Kdz.Ereğli'de “Ereğli Pidesiâ€, Ereğli Keşiâ€, pide makarnası; Devrek'te asma yaprağından ufak ufak sarılan, sıcak yenen etli yaprak sarması ve zeytinyağlı yaprak sarması, cevizli ev makarnası, çörek, kömeç (cevizli ekmek), simit, kanlıca ve sarı kız mantarından meydana getirilen börek, kaz ciğeri ve yağından meydana getirilen börek, ak baklava, hoşmerim (hoş mülayim) saraylı kabak tatlısı; Beycuma'da püryan (kuyu) kebabı; Çaycuma'da yoğurt (Bilhassa manda yoğurdu), soğan dolması, baaklalı mancar, Alaplı'da kiren çorbası, koltuk yemeği,kabak gözlemesi,yedi türlü sebzeden meydana getirilen mancar yemeği yöreyle özdeşleşmiş, ünlenmiş yemeklerdir.
Zonguldak ormanlarında olurya dünyanın en leziz kestanesi “kuzu kestanesi†yetişmekte olup, mevsiminde toplanan kestane suda haşlanarak “tuzlama†tüm olarak fırında kavrulmasıyla “kavşakâ€, “çizilerek ateşte pişirilmesiyle kebap (kömme) şeklinde değerlendirildiği şeklinde kurutularak da saklanır.
vatanımızda bir tek Kdz.Ereğl'de yetişen Osmanlı Çileği, orman altı nebat örtüsü içinde yer edinen dağ çiçeği, kızılcık (kiren), kuşburnu, böğürtlen, fesleğen, nane, defne, karayemiş, ahlat yöre mutfağında değişik kullanma şekillerinde değerlendirilmektedir.


Yöreye ait bir takım yemeklerin tarifi


Uğmaç Çorbası
Malzemesi : 6 kaşık un, 2 su bardağı kaynatılmış süt, 1 su bardağı su, tuz.
Yapılışı :Un iki bardak su ile iyice ovulur. Tel tel dökülmesi sağlanır. Bir bardak su, bir miktar tuz atılarak kaynatılır. Kaynamakta olan suya un karıştırılarak atılır, pişinceye kadar kaynatılır. İçine süt ilave edilir, tuzu denetim edilir. Servis sıcak yapılır. İstenirse, üstüne ane serilebilir.


Cevizli Dolma
Malzemesi : 250 gr koz, 2 su bardağı bulgur, 1 sayı büyük kafa soğan, tuz, karabiber, kimyon, maydanoz 1 fincan sıvı yağ, yatırım ekmek kaşığı salça.
Yapılışı : Rendeden geçirilmiş soğan, yağda pembeleşinceye kadar kavrulur, salça konur. Yatırım su bardağı su konularak kaynatılır. Kaynamış olan bu harç, bulgurun üstüne dökülür ve kabarması beklenir. İçine dökülmüş koz, tuz, baharat ve maydanoz konulup karıştırılır.


Yaprak Sarma
Malzemesi : 300 gr. Kıyma (koyun ve dana eti karışık) 1.5 su bardağı pirinç, 1 sayı büyük kafa soğan, tuz, karabiber, maydanoz, dere otu, yeteri kadar margarin 2 sayı domates ya da 1 çorba kaşığı salça, taze ya da salamura üzüm yaprağı.
Yapılışı : Soğan, domates (kabukları soyulmuş), dereotu, maydanoz ufak ufak doğranır (kıyılır), içine kıyma,pirinç,tuz, karabiber ve yarım çay bardağı sıvı yağ konur karıştırılır. Elde edilmiş dolma içi üzüm yaprağına sarılmış olur. Sarılan dolmaları, sarmaların parmak inceliğinde ve ufak olmasına itina gösterilir. Tencereye ya da güvece yerleştirilen sarmaların üstüne harcan suyu ve margarin konularak orta ateşte pişirilir. Pişen sarmaların üstüne sarımsaklı yoğurt, yağda kızdırılan sos (salça, kırmızı biber) gezdirilerek sıcak servis yapılır.


Malay :
Ocakta kaynamakta olan su tenceresine yavaş yavaş mısır unu katılır ve devamlı karıştırılır. Elde edilmiş katı cıvık yayvan kaplara kaşıkla ufak parçalar halinde dökülür. üstüne süt şeker, 8toz şeker) dövülmüş koz kızdırılmış tereyağ ya da pekmez dökülerek tatlı malay; kıkırdak, dövülmüş koz, tereyağlı; ufak parçalar halinde doğranmış kavrulmuş kazciğeri, kaz yağı dökülür. Yörede koz bolca olduğundan geçmişte cevizden elde edilmiş yağ ile tafta (yağı çıkarılan ezilmiş dövülmüş koz kırıkları) malayın üzerine dökülürmüş.

Giyim, Kuşam
Ekonomik koşulların direkt belirlediği yaşam biçiminin sonucu yaygınlaşan hazır giyim anlayışı geleneksel giyim kuşamı da temelinden sarsmış, değiştirmiştir. Kırsal kesimde günlük dış elbise çoğu zaman basma, pazen divitin; İç giysiler ise evlerde dokunan keten (Kdz.Ereğli'de elpek bezi, Çaycuma'da pelemet bezi) ya da pamukludandır. Başa ilkin fes giyilir, fes üzerine oyalı yemeni (abacuk) üstüne de tülbent (yazma) bağlanır. Çevresi metal pullu, renkli boncuklu, oyalı olan tülbentlere “atçaâ€, sarı, yeşil renkli dallı pullu olanlara da “çatkı†denir.
Gömlek ismi verilen ve dizlere kadar uzanan iç elbise sıfır yaka, önden düğmeli, uzun loşudur. Gömleklerin yaka, kol ağızları ve önleri dantelle süslüdür. Hususi günlerde üstü sim işlemeli “telli yelekâ€, “kutnu yelek†(ipekle karışık pamuklu kumaş) giyilirdi. İpekli kumaşa sırma ile işlenmiş cekete benzer yelek olan “kapale†ile “ustufa†geleneksel hanım giysilerinin emsalsiz biçimlerindendir. Ustufaların içi pamuk astarlı olup, kol ağızları, yakası dantelli ve önü boydan boya açıktır. Ustufa ve kapalenin bir başka türü olan çitare adlı yelekler de, kırsal kesimde kullanılan yaygın bir giyim örneğidir. Güllü kutnu, kutnu çitare, yalancı çitare, zenne (kışın giyilen uzun kollu) malum çitare türleridir. Yeleklerin çevresi, kol ağızları siyah şeritli (kaytan), malum çitare türleridir. Yeleklerin çevresi, kol ağızları siyah şeritli (kaytan), yakaları “harç, divdik, çıkartma, şeklinde isimleri olan işlemelerle süslüdür. Yeleğin üstüne “acemşal†denen büyük dönem sarılmış olur. Genç kızlar kuşağı önden, ötekileri arkadan bağlar. Gömleğin altına pijema şekli don giyilir. Süslü olanlara “çözme donâ€, kırmızı ve ak bezden parçalı olana “al don denir.
Günlük yaşamda pazen ya da divitinden dikilmiş pijema üzerine, koyu renkli kumaştan bolca etek, üstüne ya da gömlek-yelek ya da entari giyilir. Çarşaf, yörede pek kullanılmaz; yerine tülbent, yazma, yemeni, (desenli, desensiz, kenarları oyalı, oyasız) atkı, poğ kullanılır.
Hanımlar ve erkekler ayaklarına kendi ördükleri çorap; pabuç olarak da manda derisinden yapılmış “çırak†giyerler. Hanım çorapları ak zemin üstüne renkli işlemeli-renkli motiflerle süslü ya da renksiz motiflidir.
Erkekler yakasız, sık düğmeli mintan (göynek) üstüne yelek, kalınca ceket (aba), altına “pamtur†ya da “zıbkaâ€, ayağa da “çapula†giyerlerdi.

Evlenme Gelenekleri
Görücülük, başlık parası (ağırlık) şeklinde geçmiş devrin uygulamaları, günümüzde kırsal kesimde dahi önemini yitirmiştir.
Bayram, hıdrellez, nişan, düğün şeklinde her insanın beraber olduğu törenlerde oğlan anası gelinlik kıza bakar; beğenmiş olduğu kızın isteyeni yoksa, taraflar içinde başlamış olan görüşmeler de pozitif sonuçlanırsa, adam tarafı bir bohçayla, söz mendilini (ipek mendil) kız evine götürür ve iki aile nişan gününü kararlaştırır.
Kız evinde meydana getirilen nişan töreninde nişan yüzüğü ve takılar takılır. Ertesi gün, kız evince hazırlanan armağanlar, nişan şerbeti ve güvey (damat) yüzüğü karşı tarafa gönderilir. Düğünlerin organizasyonunu gerçekleştirecek “düğüncü kadın†belirlenir; davet, davetiye (okuma) ve düğün yemeği hazırlığı kız evinin görevidir. Düğüne çağrılanlara tavuk verilmesi eski bir gelenektir.
Düğün çoğu zaman pazartesi ya da Perşembe başlar. İlk gün güvey evi, yapmış olduğu helvanın içine para koyarak, tepsiyle kız evine gönderir; ikinci gün güvey kınası; üçüncü gün gelin kınası yakılır, çeyiz çıkarılır ve çeyizlerle gelin odası düzülür. Akşam güvey tarafının kadınlarının katılımıyla kına gecesi düzenlenir. Geç saatte eğlenceye ara verilir. Odaya bir elinde yastık bir elinde kına tepsisi alanbir hanım, arkasında da iki şahıs eşliğinde yüzü örtülü gelin gelir. Odadakiler “gelin indirme ezgisini†okuyarak, gelini bir yastığa oturturlar, gelinin avucuna kına ve para basarlar. Maniler söylenir., ezgiler okunması mümkün ve gelin oynatılır. Gece yarısı olunca eve börek yiyecek suretiyle güvey ve arkadaşları gelir; yemekli, içkili eğlence başlar. Kız evine zorla tavuk kestirilmesi bu geceye özgü geleneklerdir. Ertesi gün güvey ve arkadaşları güvey hamamına gider.
Düğün sabahı geline yeni giysileri giydirilir. Akrabalarıyla vedalaşan geline “baş sıkma†denen uğurlama töreni yapılır. Bu merasim “çocuk sahibi, kocası sağ†bir karı gelinin başını “oğlan versin, kız çıkarsın†sözleriyle bağlar ve gelin bir karı eşliğinde baba evinden çıkar. Düğün evinde geline iki ayrı tabakta yağ, bal sunulur. Gelin, yağı kapının üzerine, balı da kapının altına sürer. Peşinden adına “güvey önlüğü†denilen bir sini baklava gelir ve ev halkıyla beraber yenir.
Düğün evinde eğlenceler devam ederken sağdıç damadın yanından ayrılmaz. Gerdek gecesi sabahı, davulcular, güveyinin kapısı önünde davul çalar, güvey elinde bir sini börekle davulcuları ağırlar. Gerdek gecesi güvey “görümlük†denen armağanı eşine verdikten sonrasında beraber tatlı bölgeler; sabahleyin de duvak ismi verilen merasim yapılır. Geriye kalan güvey evinin kızı olan gelin, gelinliğini çıkarırı, güvey evince meydana getirilen “paçalık†denen giysiyi giyer. Düğünü izleyen hafta sonunda gelinle güvey kız evine el öpmeye gider.

Halk Müziği ve Araçları, Ezgiler, Maniler, Halk Oyunları
Zonguldak yöresi davul ve köçek oyunları yönden oldukça zengindir. Geçmişte davulcuların omuzlarına astıkları çift davulla oynadıkları söylenir. Göbekleşmeme, kaşık zil şeklinde ayrık seviye oyunları; bağlama, tanbura, cura kemane (tırnak kemanesi), çiftelli, zurna, kaval (dilli, dilsiz), tef, darbuka, zil, kaşık, zilli maşa, tangurdak (koyun çanlarından meydana getirilen çalgı) eşliğinde oynanırdı.

giyim

Adam oyunlarının yok denecek kadar az, parayla tutulan köçeklerin (meyter) ve köçek oyunlarının yaygın olmasının sebebi, adamın köyünden ayrı bir işyerinde (kömür ocaklarında) çok ağır koşullarda emek vermesi,Köyüne izinli gelen adam eğlenme, oyun gereksinimini parayla köçek yutarak ve onu izleyerek giderir. Bundan dolayı yörede köçek ve hanım oyunları yaygındır. Hanım oyunları giysisi, ritme ve ezgisiyle kadının zerafetini, hareketliğini, canlılığını simgeler, öne çıkarır. Çaycuma'da Aman Of, Döktürü Muazzez; Maça Kızı, Biriciksin; Devrek'te Dirgine, Topal Osman; Kdz.Ereğli'de Kestaneci Köyü, Eğrice Meşe; Alaplı'da Sömsöm Yavrum, Kabtaşın Altı Bayır yöreye ait ezgi ve oyunlardır.

Söylenceler

Altın Post ve Madencilik Kültürü
Mitolojide Altın Post söylencesi olarak geçen, serüveni gerçekleştiren Argonautlar (Argo Gemisinde bulunan kahraman, yarı tanrı Herkül/Herküles), Cehenmenağzı Mağaraları'nı bekleyen canavar köpek Kerberus'u etkisiz hale getirince, “Marıandyn†olan şehir ismi şükran borcu olarak “Herakleia†şeklinde değişiyor, Herakleia Pontike (Karadeniz Herakleia'sı) olur.
Tanrı Zeus tarafınca insanoğlu üstüne egemenlik kuracağı sözü verilen Herkül (Herkules), insanoğlunun doğaya karşı yenilmez dayanma ve saldırma enerjisini simgeleyen bir yarı tanrıdır.
Tabiatın insanların üstüne salmış olduğu fenalık, çekince ve afetleri yok ederek insanlığa hizmet eden Herkül, bu yönüyle de kahramandır. Bir çok serüvene katılan en güç olanı Cehennemağzı Mağaraların'nda (Akheron Mağaraları) geçer. Hiçbir ölümlünün girip geri gelmediği yeraltı yaşamına (Yeraltı tanrısı Hades'in evi) tanrı Hermes ve tanrı Athena'nın yardımlarıyla inen Herakles, cehennem köpeği Kerberus'u (üç kimi anlatımlara gore elli ya da yüzbaşlı, yılan kuyruklu canavar) yeryüzüne kral Eurytheus'un huzuruna çıkarır. Canavarı gören kralın ödü patlar, Herakles de köpeği Hades'in ülkesine geri götürür.
Altın Post serüveni tarihçi Ksenophon'un Onbinlerce Dönüşü, Homeros'un Odysseia, Hesiodos'un Theogonia adlı yapıtlarına ve Rodoslu ozan Apolyonus'un dizelerine mevzu olmuştur. Altın Post vakasından (Altın post, suyla beraber akan altın taneciklerinin postun kıl diplerine takılması, sonradan toplanmasıdır. Madencilikte kullanılan gravimetrik zenginleştirmenin ilkel aygıtı, yöntemidir.) Binlerce yıl sonrasında yörede kömürün bulunması; yer altında Herakles'in canavar Kerberus'la mücadelesini zamanımızda maden işçisinin vermesi mitolojik vakalarla İlin tabiatı, doğayla insanoğlunun savaşımını mevzu alan söylencelere yol açmıştır.


Uzun Mehmet

Endüstri devriminden sonrasında ehemmiyet kazanan kömür; Osmanlı padişahı II.Mahmut'un “Memalik-i Şahane dahilinde siyah taşın taharrisi†adlı fermanıyla ülkemiz, İlimiz gündemine girmiştir.
Kdz.Ereğli'nin kestaneci Köyünden olan Uzun Mehmet askerlik iznini kullanmak suretiyle köyüne gelir. Askerdeyken görmüş olduğu kömürü yöresinde aramaya başlar. Buğday öğütmek için gittiği değirmenin (Kdz.Ereğli, Köesağzı Mevki, Neyren/Niyren Deresi dolayları) su kanallarında yuvarlanan siyah taşları görür ve bu tarz şeyleri değirmen ateşine atarak yanıp yanmadığını dener. Karataş'ın yandığını görünce hem kendi hem de yöresinin yazgısını değiştirecek yanartaşları çuvallayıp ihsanını alabilmek suretiyle İstanbul'a hareket eder. Saraydan ihsanını (5000 kuruşluk ödül ve ölünceye dek 500 kuruş aylık) aldıktan sonrasında, kendisini imrenen ve ödülünü çalmak isteyen, Kdz.Ereğli Kaymakamı Müstelzim Hacı İsmail Ağa tarafınca birhanda kahvesine zehir katılarak öldürülür. Uzun Mehmet, kömürle, Zonguldak'la özdeşleşmiş; adına abide, park yaptırılmış, kimi üretim tesislerine adlı konmuş ve ülkemiz yeraltı işçiliğinin simgesi olmuş bir isimdir.


Demirci Dede

Bu söylence Çeştepe'deki yatırla (ziyaret yeri) ilgilidir. Demirci Dede Çeştepe köyünün tek demircisidir. Yaşlı, çalışkan, her insanın işini gören, bu sevecen demirci ustası bigün hastalanır, yatağa düşer. Başına toplanan köylülür†bizi koyup gitme, gidersen demir aletlerimizin kim meydana getirecek, kim onaracak†diye sızlanırlar. Dede de “Ben sizlerden ayrılıyorum, Yaradanıma kavuşuyorum. Ama sizlerle berbaberim. İleriniz aksamayacak ve aşınızı demirden çıkaracaksınız†der,gözlerini yumar. Seneler sonrasında Kdz.Ereğli İlçsesine demir-çelik fabrikası kurulur.
Demirci Dede öldükten sonrasında, halk mezarını onarırıken, kırılan bir kazmanın ertesi gün yenilendiğini görür. Bundan sonrasında köylüler içinde Demirci Dede'nin ruhuna, fatiha okuyup, dua ederek gömüte (gömüt) bırakılan araçların ertesi gün onarılmış, bilenmiş (kesinleştirilmiş) olarak bulunacağı inancı yaygınlaşır.

El Sanatları

Madencilik, dokumacılık ve ağaç işlemeciliği yöreye özgü iş kollarıdır. M.Ö. 1200'lü yıllarda mıntıkaya (Paflagonya) yerkeşen Frigler, Sandrakhe olarak malum, kırmızı zırnık (kırmızı, turuncu renkli sülfür minaralli, realgar) adlı madeni işleyerek boya, ilaç olarak kullanmışlardır. Kaynaklarda Sandrake olarak geçen Zonguldak Deresi, bu ismi söz mevzusu mineralin adından almıştır. Ağaç oyma işçiliğinde de yetkin olan Friglerin dokuma ürünleri, tarihsel metinlere mevzu olmuştur. Böylesi bir geçmişi olan dokumacılık, ağaç işçiliği, ilin nerede ise her köşesinde görülen el sanatı olmasına rağmen; tekstil ve konfeksiyonun gelişmesi, insana yönelik dokuma ürünlerini elpek, pelemet bezi, çözme bez, kepre dokuma); hayvan gücü yerine motorlu taşıtların yaşam içersinde yer alması, hayvana yönelik ürünlerin (semer, heybe, at çulu, koşum takımları, kolon, yem torbası.) dokunmasını negatif etkilemiştir.

elpek

Kdz.Ereğli'de “elpek†Çaycuma'da “pelemet†başka yerleşim birimlerinde de “çözme bez†olarak malum mahalli dokuma, “düzen†adlı el tezgahlarında keten ve pamuk ipliği ile dokunurdu. İç giyimde kullanılan bu bez yazın serin kışın da vücut ısısını tutmasıyla ünlüdür. Günümüzde bölgesel nakışlarla süslenerek yelek, bluz, çanta ve hediyelik eşya şeklinde değerlendirilmektedir.
İnce olarak dokunan bezler başörtüsü (yazma, yemeni); kalınca ve desenli yollu olan bezler (alacalı bez) sofra, kerevet (sedir) örtüsü ve döşemelik; mavi boyalı (gök bez) bez adam pantolonu;çite bezi de hanım şalvarı (dizlik) olarak kullanılan yaygın dokuma ürünleridir.
Kız çeyizi, yağlık, dönem peşkir şeklinde dokumalarda görülen Zonguldak yöresi nakışları (18. Ve 19. Yüzyıl), nakış bezi (ham ipek, keten), nakış türü (Türk işi, hesap işi), nakış tekniği (Muşabak, düz ve verev iğne, pesent, güzeme, kesme ajur, tel kırma altın simle meydana getirilen balık sırtı verev) kullanılan renk, boya (kök boya, hanım saçı) vemotif yönünden üstün özellikler taşır.
Zonguldak, Bartın, Karabük (Safranbolu, Eflani, Millet) İlleri yöresinin karakteristik bir nakış tekniği olan “tel kırma†işi günümüzde de sürdürülmektedir. Herhangi bir bez üstüne “kırma teli†ismi verilen araç-gereç ve hususi aletle işlenir. Başörtüsü ve hanım üst dış giyiminde süsleme olarak kullanılır.
Alaplı, Gümeli yöresinde yaşamakta olan yayla geleneği sebebiyle el tezgahlarında kolon ve benzeri ürünler dokunmaktadır.
Bununla birlikte koz ağacından çeyiz sandığı; evlerde ocakların üstü ve iki yanında yeralan gömme dolap, raf (gözgere), kapı, tavanlardaki ağaç işçiliği, kaşık, hamur harcı tekkesi, takunya (nalın), üretimde kullandığı araçlar ve Kdz.Ereğli, Alaplı'da tekne (sandal) yapımı yöredeki ağaç işçiliği örnekleridir.
Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü (TTK) atölyelerinde madenci heykeli ve rölyefi, madenci feneri, masa üstü isimlik, maket kömür vagonu şeklinde üretim kültürünü yansıtan hediyelik eşyalar, vapur modelistlerinin maket gemileri yörenin el sanatları ürünlerindendir.

Bastonculuk

baston

Mısır'da İngilizlere tutsak düşen Devrekli marangoz ustası Ali Ziya efendi, İngilizlerden öğrendiği bastonu Devrek'te halletmeye başlar. Aziz Salman Usta, Münteka Çelebi Usta ve başka ustaların gayretleriyle gelişen bastonculuk Devrek'le özdeş olur.
Klasik Devrek Bastonu, el sanatı ürünüdür. Gövdesi kızılcık, sapı koz ağacı olup, gövdesinde başları sap kısmına doğru dolanmış iki yılan motifi bulunmaktadır.
Günümüzde değişik şekil ve malzemeden yapılmış, sapları ve gövdesinde boya, gümüş, sedef, bakır işlemeli motifler bulunan bastonlar yapılmaktadır.


Antik Dönem

Bilinmiş olduğu şeklinde Tarih Devri, yazının bulanması ile başlar. Anadolu'ya yazı Hititlerin (MÖ2000-1200), Asurlularla yaptıkları tecim (Asur tecim kolonisi: Kültepe, Kaniş, Kayseri) ile girmiştir. İlkçağ'da (MÖ 3200-MS 375) şimdiki Zonguldak topraklarında Paflagonya (Merkezi Kastamonu) ve Bitinya (Merkezi İzmit) denen mıntıkalar ve siyasal kuruluşlar vardı. İlkçağ'dan günümüze (Yakınçağ) değin Zonguldak ve çevresinin tarihçesini, tarihsel kronolojiye uygun olarak açıklayabiliriz:
- Frigyalılar (Frigler) Döneminde (MÖ 1200/750-676) Zonguldak

- Yunanlıların (İyonlar ve Ötekileri) ve Lidyalıların Kolonileri Döneminde (MÖ 7. yy-6. yy) Zonguldak

- Persler (Eski İranlılar) Döneminde (MÖ 555-MÖ 333) Zonguldak

- Hellenizm (Makedonya İmparatorluğu)

- Büyük İskender, Bitinya ve Pontus Krallıkları Döneminde (MÖ 4. yy-MÖ 1. yy) Zonguldak

- Romalılar Döneminde (MS 1. yy-4. yy) Zonguldak

- Bizans (Şark Roma İmparatorluğu) Döneminde (4. Yüzyıl-13. Yüzyıl) Zonguldak

- Anadolu Selçukluları (1075/77 1308) Döneminde (11.-13.yy) Zonguldak

- Beylikler Döneminde (13. yy-15. yy) Zonguldak

- Osmanlı Döneminde (14. yy-20.yy) Zonguldak

Osmanlı Periyodu ve Sonrası

Hisarı yapılırken yıkıma uğradı (1452). Buradaki İlk ve Ortaçağ harabelerinin kıymetli taş malzemeleri büyük mavnalarla (Gemilere yakın kıyılara yük taşıyan güvertesiz büyük tekne) İstanbul'a taşındı. Şehrin (ereğli) eski önemi kalmadı. Kastamonu Eyaleti'nin (Eyalet: Osmanlı Devleti'nde temel yönetim birimidir. Yöneticisi Beylerbeyi'dir.) Bolu Sancağı'na (Sancak: Yöneticisi Sancakbeyi'dir. Güvenlik işlerini Subaşılar, hak işlerini de Kadılar yürütürdü) bağlı bir kaza merkezi olarak uzun bir sönük döneme girdi.

Aslen, Ereğli yöresi, Osmanlı yönetimine girdikten sonrasında, tıpkı Amasra (Bartın İli'nin ilçesi) şeklinde, bir gerileme dönemine girmiştir. Zonguldak ve çevresi için sulh ve rahatlık ortamı da pek uzun ömürlü olmadı.

Zonguldak havalisinde genel olarak 16., 17. ve 18. yüzyıllarda çok mühim vakalar yoktur. Fakat, 18. yüzyılda bölümde Ayanlar'ın ortaya çıktığını görüyoruz. Gerçekte Osmanlı İmparatorluğu, Anadolu'nun pek çok köşesi şeklinde bu bölgeyi de kaderine terk etmiştir. Osmanlı çağındaki ismi ile Bender-i Ereğli, Filyos (Hisarönü) ve Devrek, ufak birer yönetim merkezi ve salt kendi çevrelerinin Pazar yeri durumunda kalmışlardır.

18. yüzyıldan sonrasında Ereğli'de yelkenli gemiciliğin ehemmiyet kazanılmış olduğu görülür. Fakat, bugüne değin iyi iş icra eden yerli armatörler (vapur işletenler), son zamanların gereklerine (gelişen teknolojiye) uymayı başaramadıkları için birer ikişer iflasa sürüklenmişlerdir. 18. yüzyılın başlarında çevreyi geçen Uluslu İ. Hamdi Efendi, Atlas adlı eserinde Zonguldak ormanlarının muhteşem zenginliğini dile getirir.

18.yüzyılın ikinci yarısında Şile'den Cide'ye kadar pek çok iskelenin "hatab ( odun) iskelesi" yükümlülüğüne bağlandığı bilinmektedir. Odun iskelelerinin başlıcaları; Karasu, Ereğli,Filyos, Bartın çayı, Amasra ve Cide'dir. Başkent İstanbul'un yakımlık odun ihtiyacının yanı sıra bu iskelelerden Tersani Amire için vapur keresteleri, tomruk ve doğrudan sağlanmaktadır. İç kesimlerde yaşayan halk toprağa bağlı,ziraat, ormancılık ve hayvancılıkla ilgilenmektedir.

1825'de Bolu sancağı; Merkez, Çağa, Kıbrıscık, Mengen, Gerede, Viranşehir(EskiPazar), Traklıborlu (Safranbolu), Yenice, Yedidivan, Millet, Onikidivan (Bartın), Hızırbeyili, Mudurnu, Konuralp ve Ereğli kazalarından oluşmaktadır.

Şimdiki Zonguldak kent merkezi; Ereğli kazasına bağlı, deniz sahilinde "Tahta İskelesi" olan bir koydur. Tahta İskele çevresinde depolanan kerestelerin, buradan İstanbul'a Haliç Tersanesine göndermiş olduğu bilinmektedir. Son zamanların gereği olarak, deniz ulaşımında buğu gücü için lüzumlu olan "buğu kömürü" daha sonraki yıllarda gene bu sahillerden sağlanacaktır.

İdari yapılanmanın yanı sıra, Taşkömürü Havzasında askeri düzenlemeler görülmektedir.

Taşkömürü'nün varlığı 1830'dan itibaren kati olarak bilinmektedir. 1830 - 1848 tarihleri içinde arama ve işletmecilik faaliyetleri hakkında çok detaylı bilgi olmamakla beraber; 29 Temmuz 1843 (2 Recep 1259) tarih ve 3874 numaralı Sadaret-Sadrazamlık Tezkeresi'nde Ereğli ve Amasra'da üretilen "vapur kömürünün" İstanbul' da pazarlanmasından söz ederek lüzumlu düzenlemelerin yapılmasından sonrasında Devlet hazinesine sağlayacağı katkı anlatılmaktadır.

1848'de meydana getirilen araştırma ve düzenlemelerle, "taşkömürü bulunan bölgeler" saptanarak "havza sınırları" ilk kez tanımlanmıştır. I. Abdülmecid'in fermanıyla; Taşkömürü Havzası "Evkaf-ı Celile-i Mülükane" (Vakıflar İdaresi Mülkleri) topraklarına dahil edilmiş, I. Abdülmecid Vakfı adına tapulanmıştır. İdaresi ve işletilmesi de Gömü- i Hassa'ya (saray bütçesi) verilmiştir.Taşkömürü Havzasından elde edilecek senelik kira bedeli Evkaf Nezareti (vakıflarla ilgili işleri yürüten teşkilat) denetiminde, dini hayır kurumlarına tahsis edilmiştir.

Taşkömürü havzasında üretimin arttırılması için işgüçü ve taşıma eksikliklerinin giderilmesi zorunluluğu doğmuştur. Padişah I. Abdülaziz'in (1861-1876) direktifiyle, havzanın yönetimi 10 Şubat 1865'de Bahriye Nezaretine devredilerek, Maadin-i Hümayun Nazırı ve bununla birlikte Ereğli Kaymakamı unvanıyla beraber Mirliva (Tuğamiral) Dilaver Pata atanmıştır. Havzasının yönetimini elinde bulunduran Bahriye idaresi tarafınca 26 Nisan 1867 tarihinde, "Ereğli Maden-i Hümayun İdaresinin Nizamnamesi" yapılmıştır.

1864'de Osmanlı taşra yönetimindeki yapılanma ile eyalet, sancak, kaza ve ağa yerine vilayet (vali), sancak (mutasarrıf), kaza (kaymakam), Nahiye (müdür) ve Köy (muhtar) yönetimsel düzeni getirilmiştir. 1867 tarihindeki tüm vilayetleri kapsayan "Vilayet Nizamnamesi" ne gore Kastamonu Vilayetinin Merkez, Sinop, Çankırı ve Bolu olmak suretiyle 4 sancağı, 21 kazası ve 30 nahiyesi mevcuttur. Bolu Sancağının; Merkez, Göynük, Düzce, Ereğli, Bartın ve Gerede olmak suretiyle 6 kazası ve 30 nahiyesi mevcuttur. Bu tanzim etme ile Amasra nahiyesi de, 58 köyü bulunan Bartın kazasına bağlanmıştır. Bartın ve Amasra' nın Dilaver Paşa Nizamnamesi (Teamülname) gereği Ereğli Kaymakamlığı sınırları içinde olması taşkömürü havza sınırları ile ilgilidir.

1865'de Dilaver Paşa, Maadin-i Hümayun Nazırı ve aynı zamanda Ereğli Kaymakamı unvanıyla beraber atanmıştır. Fakat, bu tarihlerde Ereğli Kaymakamlığı ve Maden Müdürlüğü ünvanlarının birbirlerinden ayrılmış olduğu anlaşılmaktadır.

TBMM Hükümeti, 20 Nisan 1920'de Devrek, Ereğli, Mudurnu, Bartın, Göynük ve Zonguldak'ı Bolu Bağımsız mutasarrıflığından tasnif ederek, Kastamonu vilayetine bağladı. 14 Mayıs 1920'de de Zonguldak kazasını mutasarrıflık haline getirilerek, Kaza Kaymakamı Ahmet Cevdet Bey mutasarrıf vekili olarak göreve getirilmiştir. TBMM'nin ilk mutasarrıflık yapmış olduğu ilçe olarak tarihdeki yerini alacaktır.

Türkiye Cumhuriyetinin İlk İli Zonguldak; 1 Nisan 1924 tarih ve 491 sayılı Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nun 60. maddesine gore sancaklar kaldırılınca, Zonguldak bağımsız mutasarrıflığı, Vilayet yapılmıştır.

Zonguldak Adının Membaı

Zonguldak isminin verilişi türlü rivayetlere dayanmaktadır; sazlık ve kamışlık anlamına gelen zongalıktan, sıtmanın titremesini tarifen zonklamaktan ve bir başka rivayete gore de, sisli bir havada gemisiyle buraya giren kaptanın sis kalktıktan sonrasında burası zongalıkmış demesinden, semer otuna (kemer otu, kındıra otu) zongura denmesinden, Zonguldak isminin verildiği söylenmektedir.

Şehir ismini, "Sandraka / Sandrake" adıyla malum yerleşim, ismini Sandra Çayından ile birlikte Zonguldak'a dönüşmüştür.

Bir başka görüşe gore; Göldağı'nın nirengi noktası alınması sonucu , Göldağı kesimi ya da bölgesi anlamına gelen "Zone Ghuel Dagh"ın Türkçe okunuşundan almıştır.

Necdet Sakaoğlu'nu tespitine gore de; "Daha çok şimdiki Zonguldak'ın bulunmuş olduğu yerde ocaklar açan Fransız girişimciler yörelerinin çok engebeli ve sık ormanlık oluşu sebebiyle buralara Jungle (Cangıl) ismini vermişler, buna yerli halkın orman anlamında kullandıkları dav - dağ kelimesi de eklenince zaman içinde Zonguldak biçimini alacak olan "Jungle-Dağ" adı doğmuştur."


GENEL BİLGİLER

Varlıklı zamanı bir geçmişi olan göz alabildiğince yeşili, bin senelik mağaraları, tabii ve zamanı güzellikleriyle Zonguldak görülmeye kıymet bir ildir.

İLÇELER

Zonguldak ilinin ilçeleri; Alaplı, Çaycuma, Devrek, Ereğli ve Gökçebey' dir.

Müzeler

Ereğli Müzesi

Adres: Mustafa kemal atatürk Kültür Sitesi Ereğli - Zonguldak

Plajlar

80 km'lik kıyı şeridi süresince çok sayıda tabii plaj ve sahil mevcuttur. Şark yönünden itibaren Sazköy, Filyos, Türkali, Göbü, Hisararkası, Uzunkum, Kapuz, Karakum, Değirmenağzı, Ilıksu, Kireçlik, Armutçuk, Karadeniz Ereğli, Mevreke, Alaplı ve Devasa mevkiileri yaz süresince yöre halkının akın etmiş olduğu kumsallardır.

Mağaralar

Cehennemağzı Mağarası, Gökgöl, Kızılelma, İnağzı ve Cumayanı Mağaraları görülmeye değerdir.

Gezim Amaçlı Sportif Etkinlikler
Avcılık: İlimiz av ve yaban yaşamı anlamında da çeşitlilik ve zenginlik göstermektedir. Bilhassa Merkez, Devrek, Gökçebey ve Karadeniz Ereğli civarında bulunan orman alanlarında ayı, domuz kurt, tilki, porsuk- çakal- dağ keçisi, sincap, karaca, tavşan, şeklinde yaban hayvanları ve yaban ördeği, yaban güvercini, çulluk, bakal şeklinde kuş türleri avlanmaktadır. Akarsularda sazan, alabalık, karabalık ve mercan, denizde ise istavrit, hamsi, mezgit, palamut, barbunya şeklinde balıklar avlanmaktadır. Yaban hayatına yönelik avlanma daha çok hobi ya da boş vakit faaliyeti olarak yapılmakta iken, denizlerde meydana getirilen avlanma ise ticari amaçlı olarak gerçekleştirilmektedir.

Bisiklet Turları: Ereğli çevresinde bisikletli tabiat gezileri düzenlenmektedir. Ereğli-Armutçuk Gökçeler yönünde hem bisiklet gezisi için uygun eğime haiz yol hem de yol güzergahı süresince tarihsel değerleri ve tabii güzellikleri görme ve seyretme olanağı mevcuttur.
Olta Balıkçılığı: Başta Karadeniz olmak suretiyle, Ulutan Baraj Gölü, Kızılcapınar Baraj Gölü ile Filyos Irmağı, Devrek Çayı, Gülüç Çayı ve Alaplı Çayı olta balıkçılarının rağbet etmiş olduğu başlıca yerlerdir. Bununla birlikte Bostandüzü, Ilıksu mevkiilerinde bulunan dereler de olta balıkçılığı yapılmaktadır.
Dağ Tabiat Yürüyüşü: Alaplı'da Bacaklı Yayla, Bölüklü Yayla ve Kız Kulağı Yaylası, Merkezde Göldağı, Esenlik, Beycuma Yayla Mevkii, Devrek'de Bostandüzü, Dirgine Vadisi ve Yedigöller, Gökçebey'de Pamukdüzü Mevkii dağ tabiat yürüyüşü yapmak isteyenlerin en fazla ilgi gösterdiği noktalardır. Bununla birlikte, Harmankaya, Güneşli ve Değirmenağzı şelalelerinin bulunmuş olduğu tabii güzergah da, trekking amaçlı gezilerde ilk akla gelen yerlerdir.

NE YENİR?

Yöre mutfağı ağırlıklı olarak unlu (buğday ve mısır unu) mamullerden meydana getirilen yiyecek türlerinden oluşmaktadır. Su böreği, kabaklı börek, bazlama, cizleme, gözleme, kömeç ekmeği, pide türleri, tarhana çorbası, uğmaç çorbası, göce çorbası, malayı bölgesel yemekler içinde sayabiliriz. Ereğli pidesi ve Osmanlı çileği, Çaycuma yoğurdu, Devrek çöreği ve simdi ile Zonguldak ormanlarında yetişen kuzu kestanesi yörenin adıyla özdeşleşmiş yiyecekleridir.

NE ALINIR?

Devrek Bastonu, elpek bezi, madenci heykelcikleri tercih edilen hediyelik eşyalardır.



Garp Karadeniz bölgesinde bulunan Zonguldak şehri taş kömürüyle ünlü olmuş bir şehirdir. Bununla birlikte kıyı şeridinde yer almasından dolayı deniz ticaretinin mühim noktalarından birtanesidir. Karadenizdeki ülkelerle ticaretin sağlanmasında Zonguldak Limanı'nın büyük yararı olmuştur. Zonguldak kenti sırasıyla Persler, Makedonyalılar, Roma İmparatorluğu, Anadolu Selçuklular, Cenevizliler, Candaroğulları ve son olarak Osmanlıların egemenliğine geçmiştir. Zonguldağın ilçeleri Alaplı, Çaycuma, Devrek, Gökçebey, Ereğli ilçeleridir. Zonguldakta gezilecek bölgeler içinde en mühim yer Filyos sahilidir.


Zonguldak Zamanı
Orta Anadolu'nun nerede ise tümünde egemen olan Hitit İmparatorluğu, Ege Göç Kavimleri hareketi ile ortadan kalkarken, çoğunluğunu Frig boylarının oluşturduğu Bithin, Mariandyn ve Migdon adlı göç toplulukları yörenin ilk sakinleri olmuştur. MÖ VI. Yüzyılda Garp Anadolu'da başlamış olan kolonizasyon süreci ile beraber, yörede de Kdz.Ereğli (Herakleia Pontica), Hisarönü (Teion), Sesamos (Amasra) şeklinde yerlerde ticari iskeleler (emperion) kurulmuştur.
MÖ 334'e kadar Perslerin egemenliğinde kalan bölge, bu tarihten sonrasında Makedonyalıların eline geçmiş; fakat yöre halkının isyanı sonucu kısa bir süre bağımsız bir yönetime (Bithynia Krallığı) kavuşmuştur. MÖ 27'de Roma İmparatorluğuna, 395 senesinde ise imparatorluğun ikiye ayrılması sonucu Şark Roma (Bizans) İmparatorluğuna bağlanmıştır.
1084 senesinde Anadolu Selçuklu Devleti komutanlarından Buyruk Karatekin tarafınca ele geçirilen Zonguldak ve yöresi, Anadolu Selçuklu Devleti ile Büyük Selçuklu Devleti arasındaki sürtüşme sebebiyle, ilkin Bizanslılar, sonrasında da Danışmendlilerce işgal edilir. Fakat Anadolu Selçuklu Devleti kısa bir süre sonrasında toparlanarak, yöreyi tekrardan ele geçirir (1186).
IV. Haçlı Seferi'nden sonrasında Bizanslılar dağılma, Anadolu Selçuklu Devleti ise çöküş sürecini yaşadığından, bölgenin kıyı şeridi Cenevizlilerce alınır; iç kesimlerde ise Candaroğulları gelişir. Osmanlı İmparatorluğunun gelişme döneminde Padişah I. Murat bölge topraklarını Osmanlı sınırına katmak istemiş, fakat halk buna karşı çıkarak Candaroğullarının yanında yer almıştır. Bunun üstüne Osmanlılar Cenevizlilerle anlaşarak, 1380'de Kdz.Ereğli'yi, 1392'de de Zonguldak ve çevresini kendi topraklarına katmış, kıyı şeridindeki ticari yaşam ise gene Cenevizlilere bırakılmıştır.
1460 senesinde Fatih Sultan Mehmet'in Amasra'yı almasıyla beraber yöredeki Hıristiyan bezirganlar İstanbul'a göç etmiş; yöre Osmanlıların ilgisini çekmeyince de, 1654 senesinde Kazak korsanlarca, bir süre sonra da korsanlara karşı halkı korumak amacıyla mıntıkaya gelen yeniçerilerce yağmalanmıştır. Yörenin ekonomik ve ticari önemini yitirmesi ve devletin yeterince haiz çıkmaması sonucu, eşkıyalar ve ayanların baskısı halkı göçe zorlamıştır.
1829 senesinde taşkömürünün bulunmasıyla tekrardan ehemmiyet kazanan bölümde 1848'de ilk kömür ocakları kurulmuş; 19. yüzyılın sonuna doğru İngiliz, Fransız, Belçika, Rus şirketleri taşkömürü üretimi yapmak suretiyle yöreye akın etmiştir. Yöredeki şirketlerin haklarını korumak ve üretimi çoğaltmak bahanesiyle Fransız askerleri ilkin Zonguldak'ı, arkasından da Kdz.Ereğli'yi işgal etmiş (1919); fakat, Zonguldak ve çevresinde oluşturulan Savunma-i Hukuk Cemiyetlerine bağlı milis güçlerinin karşı koymasıyla 18.06.1920'de Kdz.Ereğli'den, 21.06.1920'de ise Zonguldak'tan çekilmek zorunda kalmışlardır.
Zonguldak, 1 Nisan 1924 tarihinde, Cumhuriyet sonrası kurulan ilk il olma unvanını kazanmıştır.






Plajlar

dg


80 km'lik kıyı şeridi süresince çok sayıda tabii plaj ve sahil mevcuttur. Şark yönünden itibaren Sazköy, Filyos, Türkali, Göbü, Hisararkası, Uzunkum, Kapuz, Karakum, Değirmenağzı, Ilıksu, Kireçlik, Armutçuk, Karadeniz Ereğli, Mevreke, Alaplı ve Devasa mevkiileri yaz süresince yöre halkının akın etmiş olduğu kumsallardır.

Zonguldak tabii lar, güzellikler açısından oldukça varlıklı bir ildir. Karadeniz kıyısı süresince uzanan koyları, kumsalları, her birisi ayrı bir tabiat harikası olan mağaraları, dört mevsim yeşil kalabilen nebat örtüsü ve orman içi dinlenme alanları, gezim anlamında değerlendirilebilecek tabii lardır. Doğuda Sazköy'den avrupada Akçakoca'ya kadar uzanan 80 km'lik kıyı şeridinde yer edinen, bir çok tabii plaj ve sahil, yöre halkının yazları günübirlik kullandığı belirgin başlı mekanlardır. Bunlardan biride Hisarönü, Türkali, Göbü, Kapuz, Değirmenağzı, Ilıksu, Erdemir, Ereğli Belediye, Alaplı Devasa kıyılarıdır.

Şelaleler

selale


Merkez Kokaksu mevkisinde bulunan Harmankaya, Kozlu Beldesinde Değirmenağzı Kdz.Ereğli'li de Güneşli Şelaleleri ilin en mühim şelaleleri olup, mühim trekking parkurlarıdır.

Mağaralar


Gökgöl Mağarası

gokgol


Yeri
Zonguldak-Ankara karayolunun, Zonguldak çıkışında 4. km.de üzülmez bölgesinde derhal yol üstünde mevcuttur. Mağaradan çıkan su, üzülmez deresine akmaktadır.
Özellikleri
Mağara girişi geniş ve yüksek olup, büyük bir fosil ağızla kaya blokları arasından girilmektedir. Buradan 250 m. sonrasında bir sifona ulaşılır. Sifon 10 m. uzunlukta olmasına karşın, bilhassa yaz sonunda çekilen sular sonrası yürünerek geçilebilir. Sifondan geçilerek yeraltı deresine gelinmektedir. Sel sularının getirmiş olduğu sarı bir çamurla kaplı olan zeminde yer yer su birikintileri mevcuttur. Buradan sonrasında mağara son aşama varlıklı ve güzel oluşumlar arasından suyun gelişi yönünde 2 kol halinde devam eder. 3200 m. uzunluğundaki mağara kavisler çizerek ilerlemektedir.Dere ve içerideki göller yürünerek rahatça geçilebilirken büyük yağışlarda birdenbire su baskını olmaktadır. Bu çekince sebebiyle mağaraya yaz ve güz aylarında girmek uygundur.

Cehennemağzı Mağarası
cehennemagzi

Kdz. Ereğlisinin eskiden Ayazma, şimdilerde İnönü Mahallesi bölgesindedir. Bu mağaralar antik çağda yerleşim ve yakarma alanı olarak kullanılmıştır. İlgili mağaralar volkano-klastik kayaçlar içersinde gelişmiştir. Mağaraların ikisinde göl mevcuttur. Cehennem Mağaralarının mitolojideki öneminin yanı sıra, arkeolojik çalışmalarla ortaya çıkan zemin mozaiği, sütun, sütun başlığı, lahitler ve kandil yuvası şeklinde kalıntılar, bu mağaraların Hıristiyanlığın bölümde yasak olduğu yıllarda Hıristiyan gizli saklı yakarma merkezi olarak kullanılması açısından da mühim bir yer bulunduğunu göstermektedir.

Kızılelma Mağarası

kizilelma


Yeri
Zonguldak ili, Gelik bölgesinde Ayiçi köyünde, Kızılelma semtinde bulunan mağaraya araç ile kolaylıkla ulaşılabilmektedir.
Özellikleri
Aydın deresi ile Büyük Ay Deresinin suları etken olan düden ağzından batmaktadır. Mağaraya yukarıda bulunan 30x10 m. boyutlu fosil ağızdan girilip, 100 m. sonrasında suya rastlamaktadır. Mağara, su ile birlikte yatay olarak ilerlemektedir. ilk 100 metreden sonrasında 400 m. sürünülerek ilerlenebilmektedir. 400 m.nin sonunda 10 m,'lik bir sifon vardır. Bu sifon güz aylarında geçilebilmektedir. Mağarada galeri sifondan sonrasında çok büyük boyutlara ulaşmaktadır.
Temelde tek bir etken galeri halinde devam eden mağaranın 3200 metresinde, 80 m. yüksekliğinde ve dibinde bulunan gölü aydınlatacak derecede büyük bir baca mevcuttur. Buradan göllerle üç kilometre daha ilerleyen mağara, 2 sifonla sonlanmaktadır. Batan suyun iki kilometre sonrasında Cumayanı Mağarasından çıkmış olduğu saptanmıştır.

Yeraltı sisteminin (Kızılelma- Cumayanı) toplam uzunluğu 10 km.yi bulan Mağara, 12 km.lik Pınargözü Mağarasından sonrasında Türkiye'nin ikinci uzun mağara sistemi unvanını taşımaktadır.


İnağzı Mağarası

inagzi


Yeri
Zonguldak ilinde, kent içinde bir mağaradır ve Kilimli yolunun 15 km.sinde deniz kıyısında mevcuttur.

Özellikleri


Toplam uzunluğu 800 m. olan mağaraya denize bakan fosil ağızla girilmektedir. 50 m.den itibaren bir insanoğlunun fakat sığabileceği bir delikten sonrasında yer yer yeraltı deresi ile devam eder. 400 m.de sifon vardır ve suların çekilmiş olduğu dönemde yürünerek geçilebilmektedir. Buradan itibaren 400 m. daha ilerleyip sifonla sonlanmaktadır.

Cumayanı Mağarası

cumayani

Yeri
Zonguldak, Çatalağzı İlçesi.

Çatalağzı kazasının üç kilometre uzaklığındaki Cumayanı mahallesinde bulunmaktadır.

Özellikleri
Kızılelma-Cumayanı yeraltı su sisteminin boşalım ağzını oluşturur. Dışarı bir sürü ağızla açılmaktadır. Suyun çıkmış olduğu ağızdan 100 m.lik sulu bir galeri ile, ya da yukarıdaki fosil kuru ağızdan 75 m. yürünerek salona gelinmektedir. Salon yeraltı deresi üstünde bir köprü fonksiyonu gören ve olağan üstü güzelliğe haiz Traverten ile başlamaktadır. Yüksekliği 60 m. ve uzunluğu 70 m. olan salonun tabanı kalınca bir kum tabakasıyla kapalıdır. ve sifonla sonlanmaktadır. Travertenden sola suyun gelişi yönünde ilerlendiğinde Kızılelma mağarası yönündeki sifona ulaşılır. Bu galeride bot gereklidir. Yağışlı dönemlerde ya da birdenbire fazla yağış olduğunda çok kısa süre içinde su baskını olduğundan, yaşam tehlikesi oluşmaktadır.

Sofular Mağarası
sofular

Zonguldak - Çaycuma karayolu üzerindedir ve Sofular köyünden sonrasında yer alır. Uzunluğu 1.5 km. olup pre-historik özellikler taşır. Fotoğrafcılar için ideal bir çabalama yeridir.

Solondaki ufak odanın tavanındaki oluşum, tek kelime ile harikadır. Bu salon, mağaranın ufak bir modelidir.


Erçek Mağarası
ercek

Zonguldak - Ankara karayolu üstünde ve Zonguldak'tan 5 km. uzaklıktadır. Mağaranın tümü keşfedilmemiştir. Soğuk suyu ile sportif bir mağaradır.

Çayırköy Mağarası
cayirkoy

Eski Zonguldak - Çaycuma Karayolu üstünde, Çayırköy'den 3 km. uzaklıktadır. Uzunluğu 1.500 mt. civarında olup, etken bir mağaradır. İçindeki gölcüklerde bot gezintisi yapabilirsiniz

Ilıksu Mağarası
Zonguldak - Ereğli Karayolu üstünde, ılıksu mevkiindedir. Toplam uzunluğu 800 mt. olup Mağaraya girişten derhal sonrasında travertenlerle yüz yüze gelirsiniz. Mağara süresince ilerlemek için travertenleri tırmanmak ve çelik merdiven kullanmakta fayda vardır.







Zonguldak
Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Karadeniz Bölgesi'nin Garp Karadeniz Kısımı'nde il ve aynı ilin merkezi olan şehir. Doğuda Bartın ve Karabük, güneyde Çankırı ve Bolu illeri, garp ve kuzeyde de Karadeniz'le çevrilidir. Nüfus açısından Samsun'dan sonrasında Karadeniz Bölgesi'nin ikinci büyük ilidir. Türkiye'nin tek taşkömürü üretim bölgesi olmasıyla tanınır.

Dağlar
İl topraklarını Şimal Anadolu Dağları'nın garp kesimini oluşturan ve Karadeniz kıyısına paralel olarak uzanan ilk iki sırası engebelendirir. Kıyı dağlarından Küre Dağları ilin kuzeydoğu kesimine sokulur. Şimal kesimini kuzeydoğu-güneybatı çerçevesinde uzanan Zonguldak Dağları, garp ve güneybatı kesimini Akçakoca Dağları kaplar. İlin cenup kesimini iç sıralardan Bolu Dağları'nın kuzeydoğu kısmını oluşturan dağlar engebelendirir. Bu kesimdeki başlıca yükseltiler Bacaklıyayla Tepesi (1.637 m.) ve Soğukoluk Tepesi'dir (1.268 m.). Bu engebeli yapı sebebiyle alçak düzlükler fazla yer tutmaz. Karadeniz'e bakan kesimlerde dağlar derhal yükselmeye başladığından, geniş kıyı düzlükleri yoktur. Çaycuma ve Ereğli yörelerinde görüldüğü şeklinde akarsu vadi tabanlarının genişlediği kesimlerde yer edinen ufak ovalar, ilin başlıca ziraat alanlarını oluşturur. İl topraklarından lanan suların tümü Karadeniz'e ulaşır.

Akarsular
Başlıca akarsular Bartın Çayı ile Filyos Çayı'dır. Bunlardan biride başka üzülmez Deresi ile Gülüç ve Alaplı çayları da bir takım ufak suları toplar.

Göller
Mühim bir tabii göle rastlanmayan ilde Gülüç ve Kozlu baraj gölleri vardır.

İklim
İklim bakımından il toprakları bir taraftan Marmara ile Karadeniz, bir taraftan da, Karadeniz ile İç Anadolu iklimleri içinde bir geçiş alanıdır. Kışın ısı kıyıdan iç kısımlara doğru gidildikçe düşer (ocak averaj sıcaklığı 6°C; ölçülen en az ısı -8,0°C). Yaz sıcaklığı tüm ilde nerede ise aynıdır. Kıyı kesimi bolca yağış alır (senelik yağış; Zonguldak 1.243 mm., Ereğli 1.360 mm.); içerilere doğru yağış azalır (Devrek 784 mm.) ve bununla birlikte, kıyıda kışa rastlayan yağış maksimumu ilkbahara doğru kayar.

Nebat Örtüsü
Nemli iklim yardımıyla il toprakları Türkiye'nin orman bakımından en varlıklı alanlarındandır; il yüzölçümünün % 60'ına yakını ormanla kaplıdır. En geniş yeri kayın ormanları meblağ. İlin cenup kesimindeki daha yüksek engebeler üstünde ise iğne yapraklılar (köknar ve sarıçam) yaygındır.

Ekonomik Özellikler


1. Madencilik

Halkın yarıdan fazlasının kırsal kesimde yaşamasına rağmen, ekime elverişli toprakların azlığı sebebiyle temel ekonomik etkinlik madencilik ve sanayidir. Diğeri gelir ları ziraat, ormancılık, balıkçılık ve ticarettir. Ekonominin başlıca dayanağı olan taşkömürü yataklarının yer almış olduğu alan, Ereğli-Zonguldak Kömür Havzası olarak bilinir. Büyük kısımı il sınırları içinde kalan havza, 2.200 km²'si deniz altında olmak suretiyle toplam 13.350 km²'lik bir alanı kaplar. Havzanın sınırları avrupada Ereğli, doğuda İnebolu, güneyde de Karabük ve Araç'tan geçer. Yüksek nitelikli taşkömürlerinin bulunmuş olduğu yataklardaki rezervin 1 milyar tondan fazla olduğu sanılmaktadır. XIX. yy ortalarından bu yana işletilen havzadaki kuyu ve ocakların tümü ilin kıyı kesimindedir. Ortalama 45 bin geçici ve devamlı işçinin çalışmış olduğu havzadaki taşkömürü yatakları, kısa ismi TTK olan Türkiye Taşkömürü Kurumu tarafınca işletilir. Yılda averaj 2 milyon ton kadar yıkanmış parça kömür elde edilir. Kırsal kesimde yaşayan halkın mühim bir kısımı geçimini, taşkömürü üretiminden sağlar. Madenlerde çalışan geçici işçilerin tümü köylüdür. Bu işçiler çabalama sürecini izleyen dinlenme sürelerini köylerinde geçirirler. Bir işçi ailesinin averaj beş kişiden oluştuğu göz önünde tutulursa, bu gelirin il nüfusu düzeyinde büyük ehemmiyet taşımış olduğu ortaya çıkar. Bilhassa 1950'lerden bu yana başta Şark Karadeniz Kısımı olmak suretiyle ülkenin ekonomik olanakları kısıtlı kesimlerinden bir sürü aile madenlerde çalışıyor olmak ve iş oluşturmak amacıyla Zonguldak iline göç etmektedir. Bundan dolayı il nüfusu, etnik köken açısından oldukça karmaşık bir yapı gösterir. Enerji membaı olarak kullanılan taşkömüründen dolayı, Türkiye'nin ağır endüstri tesislerinden bir kısımı Zonguldak ilindedir: Ereğli Demir-Çelik İşletmeleri (ERDEMİR) bunlardan biride biridir. Bununla birlikte TTK'ye ait kok ve briket fabrikaları ile kuruma bağlı işletmelerde kullanılan alet ve makinelerden bazılarının üretim, onarım ve bakımıyla uğraşan tesisler de vardır.
İlin bir başka mühim kuruluşu Türkiye Elektrik Kurumu'na (TEK) bağlı Çatalağzı Termik Santrali'dir. Cumhuriyet dönemindeki geniş ölçekli endüstri yatırımlarına bağlı olarak Zonguldak ve Ereğli hızla gelişerek şehirleşmiştir.
İlin diğeri endüstri kuruluşları içinde un, unlu ürünler, konserve, orman ürünleri, kâğıt, çivi, kriko, çimento, ısıya dayanıklı tuğla ve kiremit fabrikaları sayılabilir. Kıyı kesimindeki tekne ve vapur yapım tesislerinin yanı sıra diri bir ufak endüstri etkinliği de vardır.
Günümüzde madencilik ve endüstri gelirleri açısından ülke ekonomisinde küçümsenmeyecek bir yeri olan Zonguldak ilindeki mühim uğraşlardan birisi de ticarettir.

2. Ziraat ve Hayvancılık
Zonguldak ilinde yetiştirilen başlıca bitkisel ürünler buğday, mısır, arpa, patates, türlü sebze ve meyvedir.
Kırsal alanda hayvancılık daha çok sığır ve manda yetiştiriciliğine dayanır. Yüksekçe kesimlerde az oranda koyun, kıl ve tiftik keçisi de yetiştirilir. Tavukçuluk ve arıcılık da belli başlı bir gelir sağlar. Kıyı kesiminde halkın ufak bir kısımı balıkçılıkla uğraşır.

3. Başka Gelir Kaynakları
Orman açısından oldukça varlıklı olan ilde kırsal nüfusun bir kısımı geçimini ağaç işlerinde emek vererek sağlar. Bu ormanlardan elde edilmiş ürünlerden birisi olan maden direği, havzadaki ocaklarda galerilerin çökmemesi için destekleme malzemesi olarak kullanılır.

Ulaşım
Zonguldak ili, karayolu ve demiryollarıyla ülkenin diğeri bölgelerine bağlanır. Türkiye'nin demiryolu ağına bağlı olmayan Ereğli-Armutçuk hattı daha çok taşkömürü taşımacılığı amacıyla kullanılır. Ereğli ve Zonguldak limanları, taşkömürü ve yük taşımacılığı açısından ehemmiyet taşır. Ufak teknelerin yanaştığı Alaplı iskelesi bir balıkçı barınağı işlevi de görür.


ZONGULDAK (67), Garp Karadeniz kısmında il; 867 726 nüf. (1990); 6 489 km2; merkez ilçe haricinde 9 ilçe, 9 nahiye, 516 köy. Merkezi Zonguldak, 116 725 nüf. (1990). il toprakları Karadeniz kıyılarından içerilere sokuldukça giderek yükselerek 2 000 metreye yaklaşan orta yükseklikte dağlarla kaplıdır. Kıyıya paralel olarak guney-batıdan kuzey-doğuya doğru uzanan bu engebeleri, Alaplı ve Aydınlar çayları ile Filyos ırmağı ve ırmağın bölgesel olarak değişik isimler verilen kolları derin bir şekilde yararak birbirlerinden ayırır. Bu vaziyet genel anlamda ulaşımı güçleştiren bir topografya özelliği meydana getirir. Tüm yerleşmeler, yolların izlediği başlıca vadilerde kurulmuştur. Jeolojik oluşuklar da, engebelerin genel doğrultusuna koşut şeritler meydana getirir. Karadeniz kıyısı süresince dar bir dönem halinde, Türkiye'nin en varlıklı ve yegâne taşkömürü yataklarını içeren Paleozoyik yüzeyler, onu iç kısımlara doğru Mezozoyik, Tersiyer ve G.'deki daha yüksek kesimde granit sokulumları ve başkalaşmış kayaçlar- dan oluşan şeritler izler. Tüm bu oluşuklar, kömürlü Paleozoyik de dahil, bir sürü taylarla kesilmiştir, iklim bakımından il toprakları bir taraftan Marmara ile Karadeniz, bir taraftan da Karadeniz ile iç Anadolu iklimleri içinde bir geçiş alanıdır. Kışın ısı kıyıdan iç kısımlara doğru gidildikçe düşer (ocak averaj sıcaklığı: Zonguldak 6 °C, Karabük 3,6 °C; ölçülen en az ısı Zonguldak: - 8,0 °C. Karabük -11,4 °C). Yaz sıcaklığı tüm ilde nerede ise aynıdır. Kıyı kesimi bolca yağış alır (senelik yağış; Zonguldak 1 243 mm, Ereğli 1 136 mm); içerilere doğru yağış azalır (Devrek 784 mm, Karabük 461 mm) ve bununla birlikte, kıyıda kışa rastlayan yağış maksimumu ilkbahara doğru kayar. Bu nemli iklim yardımıyla il toprakları Türkiye' nin orman bakımından en varlıklı alanla- rındandır; il yüzölçümünün % 60'ına yakını ormanla kaplıdır; bunların floristik bileşimi, fizyonomik ve fizyolojik özellikleri kıyıdan içerilere ve bakım şartlarına gore değişiyor. En geniş yeri kayın ormanları meblağ. İlin G. kesimindeki daha yüksek engebeler üstünde ise iğne yapraklılar (köknar ve sarıçam) yaygındır.


Günümüzde Zonguldak Türkiye'nin en sık nüfuslanmış illerinden biridir; km2'ye 133 kişiyi geçen nüfus yoğunluğu Türkiye averajının 2 katı kadardır. İlin bu özelliği son 50 yıl içinde sanayileşme kendi alanında gerçekleşen büyük gelişmenin bir sonucudur. Yakın zamanlarda kurulmuş iki büyük şehrin varlığı (Zonguldak ve Karabük) bu ilimizin başlıca özelliklerinden biridir. İl topraklarında yaşayan kentsel nüfusun % 60 kadarı yalnız bu iki şehirde yaşar. Engebeli ve ormanlık bir yöre olan il topraklarında ziraat alanları il yüzölçümünün fakat % 23 kadarına eşit yer meblağ. Bunun da en büyük kısmını (% 77), nerede ise eşit oranlarda olmak suretiyle, buğday ve mısır kaplar. Arpa, fasulye ve patates ilin başka başlıca tarla ürünleridir. Hayvancılık ve hayvan ürünleri kırsal kesimde mühim bir uğraşıdır; koyun ve keçiden çok sığır yetiştirilir. Ama Zonguldak ilinin aslolan önemi ve gelir membaı madencilik ve endüstri etkinliklerine dayanır. Geniş bir kullanım alanı olan taşkömürü yalnız bu ilimizde, kıyı süresince yer edinen Ereğli-Zonguldak havzasında üretilir. Türkiye'nin en büyük endüstri tesislerinden ikisi olan Karabük ve Ereğli demir-çelik fabrikaları bu ilin sınırları içindedir. Bu endüstri ve ona bağlı yan kollar yardımıyla Zonguldak ilinin tüm Türkiye imalat sanayisindeki oranı % 4'ün üzerindedir ve bu bakımdan tüm Türkiye'de 7. sırayı alır. Kömür çıkarımı ve demir-çelik sanayisi bu ilimizde iki eski köyün birer kent (Zonguldak ve Karabük) haline gelmesine ve antik bir yerleşmenin (Ereğli; 1990'da 63 987 nüf.) büyük seviyede canlanmasına yol açmış olduğu şeklinde, yüzyıllar süresince ulaşılması güç ve sapa bir yöre olan il topraklarında aynı nedenlerle oldukça sık bir karayolu ağı kurulmuş, Zonguldak, Türkiye demiryolu ağına bağlanmış, Zonguldak ve Ereğli liman tesisleri yapılmıştır. Emsalsiz evleri ile Safranbolu ilin gezim hareketine neden olan merkezlerindendir.


ZONGULDAK, Garp Karadeniz kısmında liman kenti; aynı addaki ilin merkezi ve bölümün en büyük kenti; 116 725 nüf. (1990). Ankara'dan 268 km uzaklıkta. ülkenin başka bölgelerine demiryoluy- la bağlı.
* COĞRAFYA. Zonguldak, Türkiye'nin en yeni kentlerinden biridir; doğuş ve kuruluşu Türkiye'nin en büyük taşkömürü havzasının XIX. yy. başlannda bulunuşuna bağlıdır. Bundan ilkin yerinde sazlık ve bataklık bir kıyıyla çevrili küçücük bir yerleşme vardı. Bu yerleşmenin bir şehir görünümü ile birlikte gelişmeye başlaması fakat 1849'da kömür ocaklarının işletilmeye başlanmasından sonraya, bilhassa XX. yy.'ın başlarına rastlar. Bu gelişmeye koşut olarak Zonguldak, 1899'da Kastamonu ilinin Bolu sancağına bağlı bir ilçenin, 1924'te ise kendi ismini taşıyan ayrı bir ilin merkezi durumuna geldi. 1886'da meydana getirilen ilk liman, Cumhuriyet döneminde genişletildi ve düzenlendi. Günümüzde de varlığı ve diri tecim yaşamı, kömüre dayanan bir yapınak ve liman şehri görünümünde olan Zonguldak'ın 1927'de fakat 11 797 olan nüfusu giderek artan bir hızla 1935'te 20 000'i, 1950'de 35 000'i, 1970' te 77 000'i aştı ve 1990'da 120 000'e yaklaştı.
* TARİH. Yörenin zamanı çok eskilere dayanmasına rağmen, bugün il merkezi olan Zonguldak, burada kömür bulunduktan (1876) sonrasında gelişip kentleşmiş yeni bir şehirdir. Phrygialtlar, Persler, İskender, Romalılar ve BizanslIlar döneminde bir yerleşim olarak adından asla söz edilmeyen şehir, Candaroğulları beyliği'ni ortadan kaldırıp yöreyi kendi topraklarına katan (1462) OsmanlIlar tarafınca Bolu sancakbeyliğine bağlı bir kariye (köy) olarak kuruldu (1654). Tanzimat'tan sonrasında Kastamonu vilayetine bağlandı. Ereğli kömür havzasında taşkömürü ocaklarının işletmeye açılması (1848), bilhassa yabancı şirketlerin kömür havzasında kömür çıkartmaya başlamaları (1892) sonucu yöreye yabancı ana para girdikten sonrasında hızla gelişerek kaza merkezi (1899) derhal arkasından da

iç ve dış piyasalara kömür ihraç limanı (1901) oldu. Yabancı şirketlerin (İngiliz ve fransız) burada kömür yıkama bölgeleri, dekovil hatları, asma hatlar, lojmanlar ve mendirekli liman yaptırması üstüne madenlerin yönetim merkezi Kozlu'dan Zon- guldak'a taşındı (1909). Birinci Dünya savaşı esnasında bir rus filosunun limanını topa tutup 4 kömür gemisini batırdığı (8 kasım 1914) Zonguldak, Mondros* ateşkesi döneminde Fransızlar tarafınca işgal edildi (8 mart 1920). Bu kuvvetler, halkın şiddetli direnişi karşısında kısa süre sonrasında şehir ve yöresinden çekilmek zorunda kaldılar (19 haziran 1920). Bu zamanda (1920'den Cumhuriyete kadar) bir sancak merkezi olarak yönetilen Zonguldak, Cum huriyet'ten sonrasında ismini taşımış olduğu ilin merkezi oldu (1924). [— Kayn.)
Kaynak: Büyük Larousse





  • Zonguldak Karaelmas üniversitesi


  • Zonguldak'ın iktisat membaı nedir?


  • Geçmişten Bugüne Zonguldak Fotoğrafları


Kaynak:msxlabs.org

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Zonguldak
Zonguldak
http://www.kenthaber.com/Resimler/2006/06/29/00037999.jpg
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/zonguldak.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/05/zonguldak.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content