Atebetü’l-Hakâyık, XII. yüzyılın ilk yarısında Kaşgar (Karahanlı, Hakaniye) Türkçesiyle yazılmış, devrin hükümdarı Komut Muhammed Dâd İspeh...
Atebetü’l-Hakâyık, XII. yüzyılın ilk yarısında Kaşgar (Karahanlı, Hakaniye) Türkçesiyle yazılmış, devrin hükümdarı Komut Muhammed Dâd İspehsâlâr Beg’e sunulmuş didaktik bir eserdir. Atebetü’l-Hakâyık (Hakikatlerin Eşiği)’ın yazarı olan Edip Ahmet Yükneki, kitabı yazış amacını şu sözlerle dile getirmiştir: “Adım Edîb Ahmed’dir. Sözüm edep ve öğüttür. Bu kitabı kendim gidersem sözüm kalsın diye yazdım. Ey benden sonrasında gelen! Bu konuyu okursan beni duada unutma!”
Edip Ahmet, bilgili bir din adamı olmakla beraber çok başarıya ulaşmış bir ozan değildir. Aslen islamiyet Tesirinde Gelişen Türk Edebiyatının ilk şairlerinin tümü, kendilerini bir şairden çok bir din ve ahlâk idealisti olarak görmüş, eserlerini de bu sebeple ortaya koymuşlardır. Onlar için şiir, güzel sanatların bir kolu olmaktan çok, dini ve ahlâki inanışları yürüyerek, güzel ve yararlı bir araçtır. Bu nedenle İslamiyet’in kabul edildiği ilk vakit dilimleri olan XI ve XII. yüzyıllarda sevgi ve şarap şiirleri, başarıya ulaşmış tabiat betimlemeleriyle süslü kasideler, gazeller, Ömer Hayyam’ın rubailerini çağrıştıran özgür fikir şiirleri ve bunlara benzer din dışı temalı metinler yazılmamıştır.
Türk edebiyatının XI ve XII. yüzyılları, daha çok, iyilik, erdem ve inanç telkin eden didaktik şiirler devridir, işte Atebetü’l-Hakâyık, tam da böylece nitelendirilebilecek bir eserdir.
Nerede ise aynı temalar üstünde durmalarına ve “Atebetü-l Hakâyık”ın, Kutadgu Bilig’den minimum yarım yüzyıl sonrasında yazılmasına rağmen şiirsellik açısından Kutadgu Bilig, Atebetül Hakâyık’tan daha başarıya ulaşmış bir eserdir. Yusuf Özgü Hâcip, eserine kendi nazar açısını yansıtmayı başarmış, aruz ölçüsünü de Edip Ahmet’e gore daha başarıya ulaşmış bir biçimde kullanılmıştır. Edip Ahmet ise kuru bir didaktizm içinde dinsel mevzularda nasihat vermeyi tercih etmiştir. Kelimenin tam manasıyla Edip Ahmet, bir ozan olmaktan çok bir din yayıcısıdır. Bu nedenle Atebetü’l-Hakâyık da lirik bir şiir değildir bir “nasihatnâme”dir.
Atebetü’l-Hakâyık, aruzun “feûlün feûlün feûlün feul” kalıbıyla yazılmış, Kutadgu Bilig‘e gore daha çok Arapça ve Farsça sözcük barındıran bir eserdir.
Atebetü’l-Hakâyık’ta kimi özellikleri yönüyle gazel kimi özellikleri yönüyle de kaside olarak değerlendirilebilecek “aa ba ca da …” uyaklı manzumelerle “aaba” uyaklı dörtlükler bulunmaktadır. Eserde, yeni girilen medeniyetin beyitlerle yazılan nazım şekilleriyle Türk şiirinin “aaba” uyaklı dörtlüklerine yer verilmesini, eserin Geçiş Döneminde yazılmasıyla izah etmek mümkündür.
Atebetü’l-Hakâyık, islâmiyet’in kabul edilmesinden sonrasında yazılan eserlerin çoğunda olduğu şeklinde Tanrı’ya, peygambere, dört halifeye ve eserin sunulmuş olduğu hükümdara övgü ile başlar. Sebeb-i teliften (yazılış sebebinden) sonrasında aslolan kısma girilir. Bu bölümlerde beyitler kullanılmıştır. Dörtlükler, eserin aslolan temasının anlatıldığı bölümlerde karşımıza çıkar.
Bu kısımları şöyleki gösterebiliriz:
1. Bilginin yararı, bilgisizliğin ziyanı
2. Dili tutmanın yolu yordamı
3. Dünyanın değişmesi, hallerinin başkalaşması
4. Cömertliğin övülmesi, cimriliğin yerilmesi
5. Alçak gönüllülük ve kendini beğenmişlik
6. Açgözlülük
7. Cömertlik, yumuşak huyluluk ve başka iyilikler
8. Dönemin bozukluğu
9. Kitap sahibinin özrü
Atebetü-l Hakâyık’ın hem Uygur hem de Arap harfleriyle yazılı nüshaları mevcuttur.
YORUMLAR