Eski eserleri ve kıymetli eserleri korumuş olan ve süsleyen kıymetli bir meslek kıymetli bir iş olan ten ve ciltcilik ile ilgili olarak gene...
Eski eserleri ve kıymetli eserleri korumuş olan ve süsleyen kıymetli bir meslek kıymetli bir iş olan ten ve ciltcilik ile ilgili olarak genel bilgilerin yer almış olduğu yazımız.
CİLT VE CİLTÇİLİK yazılı eserlerin korunmasında büyük yeri olan bir sanat koludur. Aynı boyda kağıt ya da formalardan meydana gelmiş kitap ve dergilerin rahatça okunabilmeleri ve uzun müddet dağılmadan saklanabilmeleri için üstüne geçirilen ten, bez ya da mukavvadan kapaklara «ten», bu sanata da «ciltçilik» denir.
Ten ve ciltçiliğin zamanı çok eskidir. Kâğıdın icadından ilkin de balmumu levhalar ve papirüs üstüne yazılan yazıların saklanması için tahtadan kapaklar iki yanlarından iplerle bağlanarak ciltlenirdi. Daha sonraları parşömen (ceylân teni) üstüne yazılan kitaplar, katlanarak forma haline getirilmiş ve biribirine dikilerek ciltlenmiştir. Ciltçiliğin aslolan gelişmesi kâğıdın icadından sonrasında olmuştur.
Çinliler ilk kez kâğıdı buluş ettikten sonrasında Orta Asya Türkleri kâğıt yapmasını öğrendiler, ciltçilik bu iki memlekette ilk kez bir sanat haline geldi. Orta Asya Türkleri ciltçilikte ten kullandıkları, ilk kez ten üstüne madenî kalıplarla süsler bastıkları Orhon kazıları esnasında bulunan parçalardan anlaşılmıştır. O çağlarda Avrupa’da meydana getirilen kitap çitleri Doğuya nazaran çok basitti. İslam dininin mukaddes kitabı Kuran’ın en müstesna şekilde ciltlenmiş olması isteği ciltçiliği bir güzel sanat kolu haline getirdi. Bunun en güzel örneklerini de Türkler verdiler. Ciltçiliğin Türkler içinde gelişmesinin başlıca sebebi, Türklerin yazıya karşı olan derin saygı ve sevgisidir.
Türklerde Ten Sanatı
İslâmlıktan ilkin de Türklerin kâğıt ve ten işlerinde çok ileri oldukları, derileri oldukça güzel işledikleri biliniyorsa da o çağlardan ne yazık ki hiçbir yapıt kalmamıştır. Bütün ülkelerde ten üstüne madeni kalıp basmayı ilk kez Türkler bulmuştur. VII. Yüzyıldan XIV. Yüzyıla kadar ciltler ısıtılmış madeni kalıplar basarak ten ten kapaklarını süslemek suretiyle devam etti. Bir süre sonra ten kapaklar üstüne altın yaldızla süslemeler ve bezemeler yapılmış oldu. Türk sanatkârları «Herat Ekolü» olarak anılan en güzel eserleri meydana getirdiler.
Osmanlı Türklerinde XV. Yüzyıl sonlarında ten sanatı, en yüksek derecesine erişti, tezyinat olarak başka süsleme sanatlarının motifleri en güzel şekilde uygulama edildi. Padişahların mimarbaşıları, hattatbaşıları olduğu benzer biçimde mücellîtbaşıları da vardı. Mücellit-başı Mehmet, Mustafa Çelebî, Süleyman Çelebi benzer biçimde sanatkârlar bunların en meşhurlarıdır. Fakat, kütüpane ve müzelerimizde bulunan paha biçilmez değerdeki eserlerin derhal ekserisinde, bir alçak gönüllülük eseri olarak mücellitlerin imzaları yoktur. Mem-lekitîmzde basım işlerinin ilerlemesi, dola-yısiyle Avrupa usulü cildin daha kolay ve ucuz olarak yapılması eski sanatın gerilemesine yol açtı. Bununla birlikte, XIX. Yüzyılın sonunda mücellit Nuri Efendi, oğlu Baha Bey, yakın zamana kadar Güzel Sanatlar Akademisi’nde bu sanat kolunun öğretmenliğini icra eden Necmettin Okyay benzer biçimde sanatkârlar yetişti.
Eski Türk ciltleri çoğu zaman «meşin» denilen koyun, «sahtiyan» denilen keçi derilerinden yapılırdı. Deriler ıslatılarak hususi bir bıçakla oldukça ince şekilde tıraş edilir, kapağa geçirilirdi. Bir süre sonra üstüne göbek, selbek ve köşe kalıplariyle çerçeve kalıpları basılırdı. Ezilmiş altın, fırça ile sürülerek, mühre taşı ile parlatılırdı. Eski Türk ciltleri esas itibariyle 1) kapak, 2) kitabın ağzını örten «sertap», 3) kitabın içine bükülen «Miklep» olmak suretiyle üç kısma ayrılır. Sırt düzdür. Kitabın forma diplerini biribirine bağlıyan elle örülmüş renkli «şiraze» bulunmaktadır. Kapaklar kitap boyundan büyük değildir, aynı hizadadır. Dışı kadar kapağın içine itina edilen eserler de vardır.
Eski Türk ciltlerinin başlıcaları «şemse ten», «müşebbek ten», «lâke ten», «yazma ten», «zerduz ten», «cihar kûşe ten» benzer biçimde türleri bulunurdu. Bu ciltlerde bir Türk sanatı olan ebru kâğıtları da araç-gereç olarak mühim bir yer alır.
Eski Avrupa Ciltleri
Avrupa’da eski kitaplar çoğu zaman manastırlarda papazlar tarafınca elle yazılmış ve onlar tarafınca ciltlenmiştir. Kitaba daha çok kıymet vermek amacıyla ekseriyetle tahta ten kapağının üzerini altın, gümüş ve kıymetli taşlarla süslemek merakı uzun süre devam etmiş; ciltçilik sanki kuyumculuk sanatı ile birlikte yürümüştür. Derinin aşınmaması için köşelere ve kenarlara altın, gümüş çiviler mahfaza olarak geçirilmiştir. Kitabın üstündeki bu maddi kıymet çeşitli istilâlarda kapakların sökülüp alınmasına yol açmış, dolayısiyle çok yapıt kaybolmuştur.
Kitap sayfalarının iyice yatkın durması ve kitabın açılmaması için kitabın ağız kısmına deriden şerit bağlar yapılır, hatta içindekiler okunmasın diye kitaba gore süslü kilitler konurdu. Bu ağır kitaplar umumiyetle raflara yatık olarak dizilirdi. Matbaanın icadından sonrasında kitap çoğaldı, raflarda yatık yerine dikine yan yana koymak icabetti. O zamana kadar kitap kapağının üstüne ya da ten bir şeride yazılan kitap isimleri gereksiz kaldı, kitabın ismini sırtına yazmak usulü çıktı. Raflarda tozları göstermemek için de kitabın üç kenarı yaldızlandı. Daha sonraları matbaacılıkta düzgün kağıtlar kullanılmaya başlandığı için kitabı sıkı tutmaya yarayan toka ve kilide gereksinim kalmadı. Kapak üstünde meydana getirilen süslemelerde ise Türk ve Şark ciltlerindekî bezemelerin büyük tesiri oldu. XVIII. Yüzyılda el ten sanatı yavaş yavaş gerilemeye başladı, zira büyük bir hızla gelişen basımevlerinde basılan milyonlarca cildin kısa zamanda ve ucuz olarak tamamlanması gerekiyor, her kitap için uzun boylu uğraşmaya imkân kalmıyordu.
Makine İle Ten
XIX. yüzyılda daha hızlı ve ucuz ten yapmak için türlü çeşitli makineler buluş edildi. Özellikle katlama, dikme ve yaldız basma makineleri günden güne gelişti. Evvelce basımevlerine bağlı olan mücellithanelerin yerine tek başına büyük ten atölyeleri kuruldu. Bugün saatte 10-15 bin forma katlayan kırma makineleri, otomatikman kitabın üç ağzını aniden kesen kesme makineleri, dakikada 50-60 forma diken iplik dikiş makineleri, el sürülmeden yaldız basan otomatik yaldız ıstampa makineleri vardır. Bu benzer biçimde makinelerle çalışan büyük mücellithaneler haftada 10-20 milyon formayı kitap haline getirebilmektedir. Son yıllarda çeşitli işleri aniden görecek, daha süratli çalışan ten makineleri yapılmıştır. Bununla birlikte cep kitapları benzer biçimde kolay kitaplar, dikilmeden, dört başı aniden kesilip, sırtına plastik tutkalı sürülerek daha ucuz şekilde çok hızlı ciltlenmektedir.
Ten Nasıl Yapılır
Eski ciltlerle şimdiki ciltler içinde araç-gereç bakımından mühim farklar vardır. Bugün kitapların büyük bir bölümü bu iş için hazırlanmış ten bezinden, pantazottan, kartondan yapılıyor, fakat çek kıymetli eserler için ten kullanılıyor. Çağıl cildin pek çok nevileri vardır. Bu tür şeyler kitabın kıymet ve değerine, büyüklüğü bakımından uygulanır. Başlıca nevileri şunlardır: Karton ten (sırtı bezli), yarım bez ten, tüm bez ten, yarım ten ten (sırtı ten), tüm ten ten, yarım pergaman ten, tüm pergaman ten.
Kitap 16 ya da 32 sayfalık formalar halinde bir kağıda önlü-arkalı basılır. Basılan bu kâğıtlar elle ya da kırma makinesinde katlanarak forma haline getirilir. Formalar harman çekilerek sıraya konulur. Telle ya da iplikle dikilir, üzerine karton kapak geçirilerek tamamlanır. Bu kitaplara «ciltsiz» ya da «karton kapaklı» kitap denir.
Bu benzer biçimde bir kitabı ciltlemek için ilkin kapağı çıkarılır, formaları temizlenir, sayfa numaraları denetim edilir, dergi ise numara sırasına konulur. Sonrasında düzgün olarak cendereye sıkıştırılır ve sırtlarına testere , ile çentik açılır. Dikiş tezgâhına çentik aralıklarına ve sayısına gore tezgâh ipliği ya da şerit gerilir. Her forma tek tek alınarak iğne geçirilmiş bîr iplikle formanın dış tarafınca içine, iç tarafınca dışına doğrü geçirilerek tezgâh ipliklerine bağlanır.
Formaların dikişi tamam olunca tezgâhtan çıkarılır. Kitabın başına ve sonuna çift yaprak yan kâğıdı yapıştırılır. Birinci ve sonuncu forma dipleri ondan sonrasında gelen formalara kolayla yapıştırılır. Uç kenarı (kafa, etek, ağız) gönyesinde kesilir, sırtı tutkallanır. Çok düzgün vaziyette kurumağa bırakılır. Kuruduktan sonrasında sırtı çekiçle dövülerek yuvarlatılır. Kordon başları yayılarak yapıştırılır, sırta bununla birlikte yan kâğıtları üstüne 3-4 santim gelecek tarzda bez geçirilir. Bir süre sonra sırtın iki başına «şiraze» denilen renkli bağlar yapıştırılır. Kıymetli kitaplarda bu şiraze her forma ortasından kolan atmak suretiyle elle örülür. Kitap boyundan 3-4 milimetre tadacak şekilde ön ve arka kapak mukavvaları ve sırt yuvarlağına gore sırt kartonu kesilir. Mukavvalar ve sırt kartonu aralarında muhat oranı denilen kıvrılma boşluğu duracak şekilde kâğıda yapıştırılarak tesbit edilir. Kapak boyunun her tarafınca 1,5 santim kıvırma oranı hesap edilerek istenilen renkte bez kesiMr, beze tutkal sürerek mukavvaların kâğıtsız yüzüne yapıştırılır. Köşeleri kesilerek kıvrılır. Kuruduktan sonrasında kitabın yan kâğıtlarına kola sürerek, hazırlanan kapak üzerine alınır. Preste iki tahta içinde sıkılır ve derhal çrkarılır, ağırlık altında kurumaya bırakılır. Sonrasında arkasına yaldızla .kitabın başlığı, müellifin ismi bası-lı’r. Yaldız için hazır folyeler denilen yaldızlı kâğıtlar vardır. El kumpasında hazırlanan yazılar, 80 aşama üstünde bir ısı ile fol-ye üstünden basılmış olduğu süre yaldız bez üstüne yapışır.
Burada izah edilen ten şekli kolay bir ten şeklidir. Ten ciltlerde mukavvalar kitabın dikildiği sicimlere alttan ve üstten geçirilerek bağlanır. Ten, kitabın üstünde geçirilir. Ten ciltlerde yaldız olarak altın kullanmakta fayda vardır. Bakır yaldızlar kısa zamanda kararır.
YORUMLAR