Fotoğraf ve fotoğraf makinesi nedir iyi mi çalışır hangi kısımları bulunmaktadır. Fotoğraf makinesi ve film basma iyi mi olur ve tarihçesi. ...
Fotoğraf ve fotoğraf makinesi nedir iyi mi çalışır hangi kısımları bulunmaktadır. Fotoğraf makinesi ve film basma iyi mi olur ve tarihçesi.
Fotoğraf gözle görülen şeylerin kâğıt üstüne aktarılmış şeklidir. Fotoğraf çekmek için fotoğraf makinesi, fotoğraf filmi, fotoğraf kâğıdı kullanılır. (Klasik fotoğraf makineleri)
Fotoğraf makinesi, üstünde objektif, ayar düzeni, film yeri olan, her yanı kapalı bir kutudur.
Objektif. — Fotoğraf makinesinin önünde bulunur, bir ya da birkaç mercekten yapılmıştır. Fotoğraf makinesine giren ışınların dağılmasını önleyerek filmin üstüne düşmesini sağlar.
Ayar Düzeni. — Fotoğraf makinesinde objektiften giren ışığı ayarlamak için iki ayrı seviye vardır. Bunlardan birincisi diyafram’dır. Diyafram gelen ışığın azca ya da çokluğuna bakılırsa objektifin önünde bir engel meydana getirir. Işık çoksa diyafram kısılır, azsa açılarak ayarlı bir ışık sağlanır.
İkinci seviye, obtüratör’dür. Bu da, ışığın film üzerine düşme süresini ayarlar. Obtüratör, meydana getirilen ayara bakılırsa azca, ya da çok açık kalmış olarak, ışığın belirli bir süre film üstüne düşmesini sağlar.
Fotoğrafı çekilecek mevzuya, fotoğraf makinesinin vizör denen hususi bir kısmından bakılır. Lüzumlu diyafram, obtüratör ayarı yapıldıktan sonrasında obtüratörün düğmesine basılarak fotoğraf çekilir. Düğmeye basılmış olduğu vakit, objektiften geçen ışınlar, ayarlı olarak filmin üstüne düşer. Filmin üstüne gümüş bromür benzer biçimde ışığa duyarlı bir madde sürülmüştür. Işığın tesiri, gümüşle kromu birbirinden ayırır. Sadece, bu ayırma gözle ayırd edilemez. Filmin üstüne düşen görüntüyü görebilmek için filmi banyo etmek gerekir.
Film banyosu, filmin hususi, kimyasal sıvılarla yıkanması anlamına gelir. Fotoğrafçılıkta buna devolopman denir. Çekilmiş film karanlık oda’da fotoğraf makinesinden çıkarılır, asla ışığa gösterilmeden, gene karanlıkta banyo edilir.
Filmdeki görüntünün belirmesi için iki banyodan geçmesi gereklidir. Birinci banyo, genel olarak, metol, hidrokinon, potasyum sülfit, potasyum karbonat, potasyum bromür’den ibarettir. Bu banyo ışığın etkisiyle özgür kalan brom atomlarının filmden ayrılmasını sağlar.
Bu durumda film gene de ışıktan etkilenir. Bunu önlemek için film tespit banyosu denilen ikinci banyoya sokulur. Bu banyoda sodyum hiposülfit, potasyum metabisülfit vardır. Adından anlaşılacağı benzer biçimde bu ikinci banyo film üstündeki görüntünün sabitleşmesini, artık bozulmamasını sağlar.
Filmdeki görüntü, fotoğrafın negatifidir. Fotoğraf sadece karta basılınca gerçekteki benzer biçimde görünür.
Yıkanıp kurutulan filmler, ya direkt doğruya kartın üzerine konarak, ya da agrandisör aracılığı ile karta basılır.
Agrandisör çekilen filmdeki görüntüyü büyütmeye yarar. Bu makinede ışık kaynağından gelen ışınlar, filmden geçerek karta düşer, görüntünün oraya aktarılmasını sağlar. Direkt doğruya basılacaksa o vakit filmle kâğıt üst üste konur, bir süre ışığa gösterilir. Tüm bu işlemler, gene karanlık odada yapılmalıdır.
Film fotoğraf kağıdına basıldıktan sonrasında, sıra kağıdın yıkanmasına gelir. Kağıt da tıpkı film benzer biçimde iki banyodan geçirildikten sonrasında bolca su ile yıkanır.
Karanlık yerlerde fotoğraf çekmek için flaş denen bir ışık düzeni kullanılır. Flaş obtüratör düzenine bağlıdır. O şekilde ki, obtüratörün düğmesine basılınca flaş da yanıp söner, böylece karanlık yer bir an için aydınlanmış olur.
Fotoğrafçılık, bugünkü anlamıyla Louis Daguerre, Joseph Niepce isminde iki Fransız’ın icadıyla adım atar. Sadece, fotoğraf makinesinin zamanı çok daha eskilere kadar uzanır. Meşhur italyan bilgini Leonardo da Vinci fotoğraf makinesine benzeyen bir araçtan söz etmiştir. Bu ilkel makine bir yanında delik bulunan bir kutudan ibaretti. 1550 senesinde Nürnberg’li Kardan bu deliğe bir cam yuvarlak koyarak meydana gelen görüntüyü belirli bir hale getirdi, İngiliz bilgini Newton ise, direkt doğruya mercek kullandı. Sadece tüm bunlar kutunun arkasında bir görüntü meydana getirebiliyordu. Yalnız, mühim olan görüntünün kağıda tespit edilmesi, saklanmasıydı.
İşte Joseph Nicéphore Niepce, 1816’da ilk kere görüntüyü tesbit etmeyi başardı. Hemen sonra Louis Daguerre ile tanışarak beraber çalışmaya başladılar. Bu sıralarda Reed isminde bir İngiliz de görüntüyü kağıda geçirmeyi başarmıştı. Louis Daguerre’de 1837’de görüntüyü kağıda geçirmeyi başardı. Hemen sonra buluşu, Fransız bilimler akademisince kabul edildi, fotoğrafçılık böylece resmen doğan oldu. Ondan sonrasında fotoğrafçılık hızla gelişti ve günümüzdeki dijital fotoğraf makinelerine kadar gelmiştir.
YORUMLAR