Geçmişten günümüze kadar biyolojik çalışmaların insanlığa katkıları Nedir

Geçmişten Günümüze Biyoloji Bilimindeki Gelişmelerin İnsanlığa Katkıları : Bireylerin ve gelecek kuşakların sıhhatli yaşaması biyoloji mevz...

Geçmişten Günümüze Biyoloji Bilimindeki Gelişmelerin İnsanlığa Katkıları : Bireylerin ve gelecek kuşakların sıhhatli yaşaması biyoloji mevzusundaki bilinçlenme ile sağlanacaktır.

Araştırmacılar nebat ve hayvanları ıslah etmiş,daha iyi meyve, daha çok yumurta, daha çok et ve süt elde etmek için onların soylarını, kültürel yöntemler kullanarak iyileştirmeye çalışmışlardır.Bu çalışmalarda da büyük seviyede başarıya ulaşmış olmuşlardır.

Günümüzde bir sürü ülke seralarda tozlaşma görevini bombus ismi verilen arılara yaptırıyor. Bombus bilhassa sebzecilikte yüksek verim elde etmek amacıyla hormon kullanan üreticilere bir çıkış, hatta kurtarıcı oldu. Arının taşımış olduğu çiçek tozları etrafa yayılarak, seradaki domates ve çiçeklerdeki verimi artırdı. Günümüzde bir sürü tıbbî nebat ve hayvanın üretimi, antibiyotik, aşı, interferon, türlü pestisitlerin üretimleri, insandaki zararı dokunan genlerin ayıklanması işi şeklinde alanlarda biyoteknolojiden yararlanılmaktadır.

Tıpta uygulanan aşılama yönteminde vücuda virüs verilerek vücudun virüsü tanıması ve ona karşı antikor üretmesi sağlanır.oysa gen teknolojisinin sağlamış olduğu olanaklarla vücuda virüs verilmeden de antikor üretmek mümkün olmuştur. Böylelikle vücut virüsün yan etkilerinden korunabilmektedir. Tıpta; pıhtılaşma bozuklukları, lösemi şeklinde hastalıkların teşhis ve tedavisinde enzimlerden yararlanılmaktadır. Bu enzimlerin elde edilmesi biyoteknolojinin yardımıyla olmuştur.

Biyoteknolojinin katkıları içinde insülini de sayabiliriz. İnsülin insanlarda şeker metabolizmasını düzenleyen bir hormon olup pankreas hücreleri tarafınca üretilir, dolaşıma katılır. Eksikliğinde ise şeker (diyabet) hastalığı ortaya çıkar. Bugün bakteri DNA’sı yardımıyla insülin hormonu bolca oranda ve ucuza üretilebilmektedir. Gene, cücelik tedavisinde kullanılan insan gelişme hormonu da bu yolla üretilmektedir.

Gelişme hormonu, eskiden bir tek kadavraların hipofiz bezinden çok büyük güçlük ve harcamalarla elde ediliyordu geriye kalan biyoteknolojik yöntemlerle çok oranda ve ucuza elde edilebilmektedir.
Biyoteknolojik buluşlar ve onlara dayalı uygulamalar, insanoğluna biyolojik muharebede yararlanabileceği organizmaları elde etme olanağı elde etmiştir. Gittikçe ehemmiyet kazanan “biyolojik savaşâ€ mevzusunda meydana getirilen emekler vatanımızda kafi düzeyde değildir. Oysa biyolojik muharebede kullanılabilecek bir sürü organizma yurdumuzda bulunabilmektedir. Fakat biyolojik muharebede yok edilmeye çalışılan zararı dokunan canlılarla, bu tarz şeyleri yok etmek için kullanılan canlıların biyolojik yapılarının iyi bilinmemesi, ülkemizdeki bir takım çalışmaların da başarısızlığına niçin olmaktadır. Oysa, tarımda biyolojik cenk daha ucuz ve kolay olacak, çevre kirliliğide mühim seviyede azalacaktır. Bu maksatla bir takım bakteri türleri kullanılarak böceklere karşı dirençli domates, tütün, pamuk şeklinde bitkiler elde edilmektedir.

Alg, bakteri, maya küfleri büyük oranda üretilmesinden ve bu diri hücrelerin kurutulması sonucu oluşan biyolojik kütleye tek hücre proteini denilmektedir.

Bununla birlikte aroma membaı, vitamin membaı ve emülgatör destekleyicisi olarak da kullanılır. Tek hücre proteininin uygulama alanı her geçen gün yaygınlaşmaktadır. Kim bilir tek hücre proteini gelecekte gıda kaynağımızın mühim bir kısmını oluşturacaktır. Bütün ülkelerde nüfus artışının şimdiki hızıyla devam etmesi durumunda, gıda kıtlığının yaşanabileceği, ilim adamlarınca kabul edilmektedir. Buna cevap olarak ilim adamları tarımda biyoteknolojik uygulamaları önermektedir. Avustralyalı araştırmacılar, yonca bitkisini aminoasit sentezine destek olan bir gen göndererek bitkinin protein kıymetini yükseltme yoluna gitmişlerdir. Böylelikle yem bitkisi olan yonca, proteince zenginleştirilmiştir.

1997 şubat ayında biyoloji ayında yeni bir gelişme kaydedilmiştir. İskoçyalı Dr. VILMUT ve ekibi memeli bir hayvanın (koyun) kopyasını yapmayı başarmıştır. Bir koyunda alınan bir vücut hücresinin çekirdeği, başka bir koyuna ait çekirdeği alınmış bir yumurtaya yerleştirilerek yeni bir koyuna yaşam verilmiştir. Dolly ismi verilen kuzu orijinal DNA sahibi koyunun kopyasıdır. Bu iki koyun aynı fizyolojik özellikleri taşımalarına karşın, aynı biyolojik özellikleri taşıyıp taşımadıkları belli başlı değildir. Kalıtsal hastalıkların kökenini anlamamız ve tedavi edebilmemiz, fakat insan genomunun tam olarak çözebilmemizle mümkün olacaktır.

Genetik mühendisliği, bu mevzuda ilk adımı atmıştır. 1990 senesinde ABD ve Avrupa ülkelerinin de iştirak ettiği “insan genomu projesi” ismi altında büyük bir çabalama başlatılmıştır. Bu proje insandaki ortalama yüz bin genin diziliminin saptanmasını hedefliyor. Mesela, ilim adamları genetik bozulma sebebiyle kontrolsüzce çoğaldığını anladıkları hücrelerle “hücre dilinde konuşarak”, “çoğalma!” ya da “öl!” komutları verebilecek, bu şekilde şimdiye kadar etkin tedavi yöntemi geliştirilemeyen kanser şeklinde hastalıklar projenin sağlamış olduğu bilgiler ışığında tarihe karışabilecektir. Bununla birlikte kalıtsal hastalıkların ve daha bilemediğimiz bir sürü özelliğin ya da kusurun sebeplerini ve çözümlerini bulmamıza ışık tutacaktır.


Biyoloji Zamanı



Biyolojinin tarihinde antik çağlardan günümüze yaşayan dünyanın incelenmesi ele alınmaktadır.Her ne kadar biyoloji terimi belli başlı bir bilimsel alan olarak 19. yüzyılda ortaya çıkmış olsa da biyoloji bilimleri ayurveda, Antik Mısır tıbbı ve Greko-Romen bütün ülkelerce Aristoteles ile Galen'in oluşumlarına kadar uzanan tıb geçmişine ve tabiat geçmişine dayanmaktadır. Antik çağlarda ortaya çıkan bu emekler Orta Çağ'da İbni Sina şeklinde müslüman bilimadamları ve doktorlar tarafınca ilerletilmiştir. Avrupa Rönesans döneminde ve çağdaş dönemin başlarında ampirizme tekrardan duyulan bir ilgi ve bir sürü yeni organizmanın keşfiyle beraber biyolojik fikir kendi alanında bir devrim ortaya çıkmıştır. Bu zamanda öne çıkanlar içinde fizyoloji kendi alanında deneysel emekler ve çok dikkatli gözlemler yapmış olan Vesalius ile Harvey; fosilleri ve yaşam çeşitliliğini sınıflandırmaya başlamış olan ve organizmaların gelişimleri ile davranışlarını izleyen Linnaeus ile Buffon şeklinde tabiat bilimcileri sayılabilir. Mikroskobun bulunması ile daha evvelinde bilinmeyen mikroorganizmaların dünyası ortaya çıkmış ve hücre teorisinin ilk emek harcamaları adım atmıştır. Bilhassa mekanik felsefenin çıkışına karşı tabii teolojinin giderek artan önemi tabiat zamanı üstüne meydana getirilen çalışmaların gelişmesine yüreklilik vermiştir.

Botanik ve zooloji 18 ve 19. yüzyıllarda giderek daha ustalaşmış ilim dalları hâline gelmiştir. Lavoisier ve başka fizikçiler diri ve cansız dünyaları fizik ve kimya ile birleştirmeye adım atmıştır. Alexander von Humboldt şeklinde kâşif - tabiat bilimcileri organizmaların kendi aralarında ve çevre ile olan ilişkilerini ve bu ilişkilerin coğrafyaya olan bağlılıklarını incelemeye başlamış ve biyocoğrafya, ekoloji ve etolojinin temelleri atılmıştır. Tabiat bilimcileri özcülüğü reddetmeye, soy tükenmesinin ve türlerin mutasyonun önemini kavramaya başlamışlardır. Hücre teorisi yaşamın temeli üstüne yeni perspektifler getirmiştir. Bu gelişmeler ve embriyoloji ile paleontolojinin getirmiş olduğu sonuçlar ışığında Charles Darwin'in tabii seleksiyon ile evrim teorisi ortaya çıkmıştır. Diri maddelerin cansız maddelerden kendiliğinden meydana geldiği teorisi 19. yüzyılın sonlarında geriye kalan kabul görmemeye başlamış, hastalık yapıcı mikrop teorisi yükselişe geçmiştir ama kalıtımın işleyişi hâla bir gizem olarak kalmıştır.

Mendel'in çalışmalarının 20. yüzyılın başlarında yeniden bulunması kısa sürede Thomas Hunt Morgan ve öğrencilerinin genetik bilimini geliştirmelerini elde etmiştir. 1930'lara gelindiğinde popülasyon genetiği ve tabii seleksiyon neo-Darwinci bireşim olarak ortaya çıkmıştır. Bilhassa Watson ve Crick DNA'nın yapısını önerdikten sonrasında yeni disiplinler süratli bir gelişme kaydetmiştir. Merkezi dogmanın ortaya atılışından ve genetik kodun çözülmesinden sonrasında biyoloji organizmaların bütünüyle ve organizma gruplarıyla ilgilenen "organizma biyolojisi" ve hücre ve moleküler biyoloji olarak ayrılmıştır. Bu fark 20. yüzyılın sonlarına doğru organizma biyologlarının moleküler teknikler kullanımı ile beraber moleküler ve hücre biyologlarının da genlerin çevre ile ilişkilerini araştırması ve tabii organizma popülasyonlarının genetiği şeklinde tersine dönerek genomik ile proteomik şeklinde yeni alanlar ortaya çıkmıştır.

Biyolojinin Etimolojisi



Biyoloji sözcüğü Yunanca yaşam anlamına gelen βίος (bios)sözcüğü ile Yunanca seçmek, toplamak anlamına gelen λέγειν (legein) filinden türetilen ve ilim anlamına gelen '-loji',ekinin birleşmesinden oluşmuştur. Günümüzdeki anlamıyla biyoloji sözcüğü birbirlerinden bağımsız olarak 1800 senesinde Karl Friedrich Burdach, 1802 senesinde Gottfried Reinhold Treviranus (Biologie oder Philosophie der lebenden Natur, 1802)ve Jean-Baptiste Lamarck (Hydrogéologie, 1802)tarafınca kullanılmıştır.. Sözcüğün kendisi ise 1766 senesinde piyasaya çıkan Michael Christoph Hanov'un Philosophiae naturalis sive physicae dogmaticae: Geologia, biologia, phytologia generalis et dendrologia,adlı kitabının üçüncü cildinde geçer.

Hayvanlar ve bitkilerin incelenmesi için biyoloji,sözcüğünden ilkin başka terimler kullanılmıştır. Biyolojinin tanımla işlevi için tabiat zamanı ismi kullanılmıştır ama bu terimin içinde bununla beraber mineraloji şeklinde biyoloji dışı alanlarda yer alıyordu. Orta Çağldan Rönesans'a kadar tabiat tarihinin birleştirici ekseni scala naturae ya da Büyük Varlık Zinciri olarak tanımlanıyordu. Tabiat felsefesi ve tabiat teolojsi nebat ve hayvan yaşamının kavramsal ve doğa ötesi temellerinin ötesine geçerek organizmaların niçin var olduğu, davranışlarının temelinde ne yatmış olduğu mevzularıyla ilgileniyordu ve bununla birlikte günümüzde yerbilim, fizik, kimya ve astronomi dallarını da içinde barındırıyordu. Fizyoloji ve (botanik) farmakoloji tıp kendi alanında inceleniyordu. Genel olarak biyoloji terimi kabul görmeden ilkin 18 ve 19. yüzyıllarda tabiat zamanı ve tabiat felsefesi terimlerinin yerine botanik, zooloji ve fosillerle ilgili olarak da yerbilim kullanılmaya başlandı. Günümüzde de "botanik" ve "zooloji" oldukça yaygın olarak kullanılmaktadır ama yanlarına mikoloji ve moleküler biyoloji şeklinde biyolojinin başka altdalları da eklenmiştir..

YORUMLAR

Ad

Anlamı Nedir?,22,Biyoloji Konu Anlatımı,25,Cilt Bakımı,82,Coğrafya Ders Anlatımı,978,Genel,46,Güzel Sözler,16075,Music,1,Ne Nedir?,32164,Resimli Sözler,4111,Saç Sağlığı,119,Sağlık Bilgileri,1596,Soru-Cevap,10236,Sports,1,Tarih Konu Anlatımı,5,Teknoloji,36,Türk Dili ve Edebiyatı Konu Anlatımı,2,
ltr
item
Ders Kitapları Konu Anlatımı: Geçmişten günümüze kadar biyolojik çalışmaların insanlığa katkıları Nedir
Geçmişten günümüze kadar biyolojik çalışmaların insanlığa katkıları Nedir
Ders Kitapları Konu Anlatımı
https://ders-kitabi.blogspot.com/2017/06/gecmisten-gunumuze-kadar-biyolojik.html
https://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/
http://ders-kitabi.blogspot.com/2017/06/gecmisten-gunumuze-kadar-biyolojik.html
true
5083728687963487478
UTF-8
Tüm Yazılar Yüklendi hiçbir mesaj bulunamadı HEPSİNİ GÖR Devamı Cevap Cevabı iptal Silmek Cevabı iptal Home SAYFALARI POST Hepsini gör SİZİN İÇİN ÖNERİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH Tüm Mesajlar İsteğinizle eşleşme bulunamadı Ana Sayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Pazar Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec Şu anda... 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago İzleyiciler Takip et THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Tüm Kodunu Kopyala Tüm Kodunu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalanmıştır. Kodları / metinleri kopyalayamıyor, kopyalamak için lütfen [CTRL] + [C] tuşlarına (veya Mac ile CMD + C'ye) basınız Table of Content